Taksim Dayanışması’ndan basın toplantısı: Gezi Davası kararı için AYM’ye başvuru yapıldı ve istinafa taşındı

Taksim Dayanışması, 30 Haziran günü Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Gezi Davası kararı, karara yapılan itiraz ve beraberindeki hukukî sürece ek olarak Bakırköy ve Silivri Cezaevlerindeki hukuksuz koşullar hakkında açıklamalar yapıldı. Gezi Direnişi tutsakları Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın aileleri ise yakınlarından gelen mektupları okudu.

Toplantıda, Gezi Davası’ndaki tutuklama kararına karşı istinaf mahkemesine ve Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yapıldığı açıklandı. Ek olarak Mücella Yapıcı, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’in aynı koğuşta kalıp, havalandırma hakkından yararlanabilecekleri duyuruldu.

Toplantıda ilk konuşmayı İstanbul Tabip Odası’ndan Dr. Nazmi Algan yaptı. Algan, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan Mücella Yapıcı’nın kelepçeli muayene edildiğini vurgulayarak İstanbul Protokolü’nü hatırlattı:

“Yapılan ulusal hukukî düzenlemeler, kanun hükmünde kararnameler ve bakanlıklar arası protokoller, hekimlerin gözaltında bulunan ya da cezaevinde tutulanların tıbbi muayenelerini İstanbul Protokolü ilkelerine uygun yapmaları zorunluluğunu değiştirmemektedir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde tutuklu, gözaltı, mahkûm; bütün kişilerin sağlık muayenelerinin İstanbul Protokolü’ne uygun yapılması gerekmektedir.”

Algan’ın ardından Gezi Davası avukatlarından Evren İşler söz aldı. Davanın hukukî boyutu hakkında bilgi veren İşler, Gezi kararına itiraz başvurusu yapıldığını fakat henüz istinaf mahkemesine gönderilmediğini dile getirdi:

“Şu anda dosyanın istinaf mahkemesine gönderilmesini bekliyoruz. AYM’ye başvuru yapıldı. Tutuklamanın hukuka aykırılığı, bu tutuklamadan dolayı kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmesi nedeniyle. Tutuklama kararının hukukî amaç dışında bir amaçla; özü, siyasi amaçla yapıldığı vurgulanan bir AYM başvurusu var.”

“Bu karanlığa teslim olmayacağız”

İşler’in ardından TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen söz aldı ve hazırlanan ortak açıklamayı basın mensuplarıyla paylaştı:

“Biliyoruz ki bu karanlık sadece kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella Yapıcı’yı, Can Atalay’ı, Tayfun Kahraman’ı değil, ülkenin her kentinde yaşam alanlarına sahip çıkanları, bilimin ve hukukun izinden ayrılmadan meslek ilkelerinin gerekliliklerini yaptıkları için, bu kirli rant düzenine karşı kamuyu savunanları, maden ocaklarından derelere zehir akmasın diye doğayı koruyanları, bu uğurda mücadeleyi bırakmayan demokrasi kurumlarını ve emekçilerini cezalandırmak istiyor.

“Son derece açık biçimde bir kez daha söylüyoruz: Bu karanlığa teslim olmayacağız. Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin; hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bu rejim karşısında adaleti savunmaya, demokrasiyi savunmaya, en temel anayasal haklarımızı savunmaya devam edeceğiz. Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık ve bu düşmanlık sona erinceye kadar; arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar; dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek olan bu davalar geri çekilinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız.”

Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay: Dik duracağız, yılmayacağız, çoğalacağız, kazanacağız

Toplantının son bölümünde aileler söz aldı. Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay, dayanışma çağrısı yaparak olanların unutulmaması gerektiğini vurguladı:

“Gezi özelinde ve diğer davalarda olayın fikri takipçisi olalım, unutturmayalım. İçeriden haberdarsanız, Can özelinde söyleyeyim, tutuklandığı gündeki direnci neyse, orada da odur. Dik duracağız, yılmayacağız, çoğalacağız, kazanacağız ve arkadaşlarımızı yanımıza alacağız, burada hep birlikte olacağız.”

Atalay’ın ardından Mücella Yapıcı’nın kızı Cansu Yapıcı konuşmasına başladı ve iki iyi haber verdi:

“Şöyle güzel bir haberimiz var: Sonunda bir talebimiz olan Mine, Çiğdem ve Mücella’nın beraber kalabilecekleri ve havalandırma hakkından sonunda yararlanabilecekleri bir koğuşa dün alındıklarını öğrendik.”

Cansu Yapıcı, annesi Mücella Yapıcı’nın Bakırköy Cezaevi’nden yazdığı mektubu paylaştı:

“Sevgili dostlar, dokuz yıl önce kent halkı ilk defa bütün sıkışmışlıklarını da düşünerek herkesin ama hiç kimsenin olmayan bir parkı el ele savundu ve onu diğer hak talepleriyle birleştirebildi. Biricik Gezi’mizin yıldönümünde 170 dostumuz, yakınlarını arayışlarının 900. haftasında Cumartesi Annelerimiz, geçtiğimiz hafta Onur Yürüyüşü’nde ise 373 arkadaşımız hiçbir gerekçe, hak, hukuk olmadan gözaltına alınmış, anayasal haklarının kullanılması engellenmiştir. Umudu örgütlemeye, konuşmaya, sadece konuşmaya değil birbirimizi dinlemeye, birbirimizi dinleyerek mücadeleye devam etmek zorundayız. Hep diyoruz ya: Kurtuluş yok tek başına.”

Toplantıdaki en son konuşmayı Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Demir Kahraman yaptı. Bu davadan çıkardıkları dersin, mücadeleye sarılmak ve mücadeleyi sıklaştırmak olduğunu söyleyen Meriç Demir Kahraman, Tayfun Kahraman’ın ve Can Atalay’ın Silivri’den yazdığı mektubu okudu:

“Hem tarihe mal olmuş Gezi Direnişi yalanlarla çarpıtmaya, tersine çevirmeye hem Türkiye’nin demokratik çoğulcu geleceğini karartmaya ilişkin bu çaba şu ana kadar başarısız olduğu gibi bundan sonra da başarısız olmaya mahkûmdur. Gezi, bu memleketin eşitliğe özgürlüğe adalet ve demokrasiye dair sönmeyen umududur. Birlikte mücadele edecek, birlikte kazanacağız. Her yer Taksim, her yer direniş. Geçici süreyle direniş görevini Silivri’de sürdürmekte olan yoldaşlarınız Tayfun ve Can.”

Kaynak: 30 Haziran 2022, Medyascope

KaynakKaldıraç Dergisi // Sayı: 253

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz