“Onun mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğiz”
Ölümsüzleşen yoldaşın babası Mehmet Ataş konuya dair Umut Gazetesi’ne; “Onun ezilen halklar mücadelesini, işçi sınıfı mücadelesini, Kürt halkının özgürlük mücadelesini sonuna kadar, yaşamımız boyunca sürdüreceğiz. Eylem’i almak konusunda ne gerekiyorsa onu yapacağız. Aziz nasıl 59 günde geldiyse, Eylem’i de zaman belirtmemekle birlikte hangi koşulda olursa olsun, hangi taktikler olursa olsun yaşadığı topraklara getireceğiz” dedi.
Konuya ilişkin bir açıklama yapan Kadın Özgürlük Gücü, “Eylem, yangın yerinden yükselen mesajı aldığında IŞİD Rojava’da kılıcını kınından çekmişti; kılıcından yansıyan ışık gözleri kör ediyordu. Gözlerini kılıcın yansımalarıyla meşgul etmeyip doğru yöne çevirenler, kılıcın yalnız Rojava’da değil, dünyanın her yerinde ezilenler ve emekçiler için bileylendiğini gördü. Eylem, Türk ve Sünni bir ailenin çocuğu olarak, tüm halklara karşı açılan savaşı kendi savaşı bildi” dedi.
Ayın 28’inde ise Eylem’in cenazesi üzerinden acizce bir güç gösterisinin yapılmasını engellemek, doğup büyüdüğü topraklara defnedilmesini sağlamak ve konuya dair bilgilendirme yapmak amacıyla basın açıklaması düzenlendi. Yapılan basın açıklamasına HDP Milletvekili Meral Danış da katıldı.
29 Ağustos’ta ise Birleşik Devrimci Parti İzmir İl Örgütü’nün, Eylem Ataş için yapmak istediği basın açıklamasına polis saldırdı, 19 kişi gözaltına alındı.
Eylem, Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde düzenlenecek basın açıklamasıyla anılmak istendi. HDP, ESP’nin de destek verdiği basın açıklamasına polis izin vermedi. Polisin keyfi tutumunu halka teşhir eden kitleye polis saldırdı. Aralarında ESP üyelerinin de olduğu 19 kişi gözaltına alındı.
Kampanya Başlatıldı
Eylem Ataş’ın cenazesi için dilekçe verilen Suruç Kaymakamlığı ve Valiliği önce dilekçenin kaybolduğunu söyledi, sonrasında da verilen dilekçeye cevap vermeyip günlerdir aileyi bekletmekte.
Bu bekleyişin bir son bulması ve Eylem Ataş’ın doğup büyüdüğü topraklara defnedilmesi için Eylem’in ailesi ve arkadaşları tarafından, twitter ve facebook adresleri üzerinden #EylemAtaşıİstiyoruz kampanyası başlatıldı.
Direnişteyiz.org, Kızılcık Haber, Umut Gazetesi
BÖG Savaşçısı Eylem Ataş Minbiç’te Şehit Düştü
Trans Kadın Hande Kader’in Katledilmesine Yönelik Anadolu’da Yapılan Eylemler
Trans Kadın Hande Kader’in, İstanbul da yakılarak katledilmesine ilişkin olarak;
İzmir’de Kızıl Okyanus LGBTİ’nin çağrıcılığını üstlendiği bir eylem örgütlendi. Azra Has Sokağı’nda (Bornova Sokak) başlaması planlanan yürüyüş polis engeli ile karşılaştı. Homofobi ve transfobi karşıtları Alsancak ÖSYM binasına kadar sessiz ve dağınık bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Yapılan eylem sonrasında okunmayan basın metninde şu cümleler yer aldı:
“Bizler yaşam haklarımızın gasp edilmediği bir sistem istiyoruz. Kadın ve LGBTİ cinayetlerinin, davalarının takipçisi olacağız ve mücadeleye devam edeceğiz diyerek homofobik ve transfobik saldırılara vurgu yapıldı. LGBTİ’ler basın metni sonunda katledilen diğer LGBTİ arkadaşlarımıza dikkat çekerek Ahmet Yıldız’ı da, Eylül Cansın’ı da, Rojin Çiçek’i de, Çağla Joker’i de, Azra Has’ı da, öldürdüğünüz hiçbir LGBTİ’yi unutmadık. Hande Kader son olsun!”
Ordu LGBTİ
Ordu LGBTİ de katledilen Hande Kader için basın açıklaması gerçekleştirdi.
17 Ağustos Çarşamba günü Ordu KESK binasında gerçekleşen basın açıklamasına FKF, Gençlik Muhalefeti, Emek ve Gençlik Platformu katıldı.
Basın metninde; savaşın yaşamlarımızı, yaşam alanlarımızı tahrip ettiği, yaşamın ve dünyanın güzel olduğu ve bu dünyada insanların birbirine düşman olmasının anlamsız olduğu belirtilerek, her katliam gibi Hande Kader cinayetinin de bu savaşın bir parçası olduğu ve bu cinayetin ve cinayetlerin politik olduğu vurgusu yapıldı. Bu tür cinayetlerin önleminin devlet yönetenlerince alınmasının önemine ve gerekliliğine değinilerek, önlem almayanların bundan sonra olacak cinayetlerin sorumlusu olacağı ifade edildi.
SHUDER
Ankara, İzmir, İstanbul, Adana şubeleri ve Kaos GL sosyal hizmet çalışma grubu, bu mücadelede biz de varız diyerek, yakılarak öldürülen,Trans Kadın Hande Kader için basın açıklaması yaptı. Metinde LGBTİ’lerin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmek için LGBTİ kimliklerinin görünürlüğünü ve hak edinimlerinin sağlanması noktasında homofobi ve transfobiye karşı verdikleri özgürlük mücadelesinde SHUDER Ankara, İstanbul, İzmir, Adana şubeleri ve Kaos GL sosyal hizmet çalışma grubu olarak bu mücadele etmeye devam edeceğiz cümlelerini kullandı.
İstanbul
21 Ağustos günü katledilen Trans Kadın Hande Kader için Taksim Tünel’den Galatasaray Lisesi önüne gerçekleştirilmesi planlanan yürüyüş, polislerin Tünel’deki barikatlarıyla karşılaştı. Eylem Tünel’de sloganlar ve zılgıtlar eşliğinde gerçekleşti. Çağrıcılığını İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nin üstlendiği eyleme HDP İstanbul Mv. Filiz Kerestecioğlu, CHP İstanbul Mv. Sezgin Tanrıkulu katılarak destek verdi.
Kerestecioğlu LGBTİ haklarının demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ı olduğunu söylerken, Tanrıkulu, “cinsel kimliklere saygı duymak zorundayız.” dedi.
Basın metni İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği Başkanı Ebru Kırancı ve Trans Aktivist İdil Su okudu. Metinde; transfobik nefret cinayetlerinin politik olduğu vurgusu yapılarak, LGBTİ cinayetlerinin son bulmasına yönelik adalet talebinde bulunuldu. Ayrıca, Antep’te yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybedenler de anıldı.
“Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği” Kuruldu
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin öncülüğünde bir araya gelen emek ve demokrasi güçleri, sermaye saldırılarına, OHAL ve darbelere karşı “Emek ve Demokrasi için Güç Birliği” oluşumunu 11 Ağustos’ta Ankara’da düzenlenen bir basın toplantısıyla ilan etti.
Yapılan açıklamada “Emek, barış ve demokrasiden yana güçler olarak gelecek güzel günlere duyduğumuz inançla; umudu, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek için yan yana geldiğimizi, omuz omuza verdiğimizi, Emek ve Demokrasi için Güç Birliği’ni oluşturduğumuzu duyuruyoruz” denildi.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB yönetim kurulu başkanlarının yanında birçok emek örgütü, sol siyasi parti yöneticilerinin de katıldığı toplantıda Güç Birliği’nin varlık sebebi ve mücadele zeminini ifade eden ortak bildirge okundu.
KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen’in okuduğu bildirgede; İşçi-emekçilere yönelik köleleştirme yasaları ve politikalarına… Devlet eliyle halklara karşı yürütülen ırkçı, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı saldırılara… Bölgemizde yoğunlaşan emperyalist saldırganlığa… Kadın emeği, kimliği, bedeni ve iradesine yönelik saldırılara… Kentlerin, doğanın ve yaşam alanlarının yağmalanıp tahrip edilmesine karşı kararlılıkla ortaklaşa mücadele edileceği ifade edildi.
İşçi Gazetesi / 11 Ağustos 2016
10 Ekim: Her ayın 10’unda haykırıyoruz ki; Unutmadık, hesabı sorulacak!
Bu ay yeni olarak, 10 Ekim Ankara Katliamı’nın ertesi günü katliamı kınamak için Muğla’da KESK’in çağrısıyla gerçekleştirilen basın açıklamasına katılanlar hakkında açılan iki davaya bir yenisi eklendi. “Hırsız, katil AKP” sloganı attıkları iddia edilen 12 kişi hakkında, “halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak”tan dava açıldı. Ayrıca 10 Ekim Ankara Katliamı’nda ihmali ve sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkında ailelerin suç duyurusunda bulunmasının ve suç duyurusunun hızla reddedilmesinin ardından Emniyet Genel Müdürlüğü, 10 Ekim mağdurunun avukatına da dava açtı. Avukatın suç duyurusu dilekçesindeki ifadelere “alınan” Emniyet, “bilerek ve isteyerek insan öldürdüğümüzü iddia ediyorlar” diyerek avukat hakkında “iftira, hakaret, iddia ve savunma dokunulmazlığının sınırlarının aşılması”ndan suç duyurusunda bulundu.
İstihbarat’ın Saklanmış Olduğu İddiası
10 Ekim Katliamı’na ilişkin müfettiş raporlarında 8 Ekim 2015 tarihinde elde edilen ve bombacının isminin dahi yer aldığı istihbarat yazısının, patlamanın yaşandığı 10 Ekim sabahı Terörle Mücadele Şube Müdürlükleri’ne gönderildiği ortaya çıkmıştı. Ancak istihbaratın bombalı saldırıdan 3 saat 44 dakika sonra ilgili müdürlüklere ulaştığı iddia edilmişti. 10 Ekim Ankara Tren Garı Katliamı’na ilişkin patlama sabahı gönderilen istihbaratın altında ise Hrant Dink suikastine ilişkin istihbaratı saklamakla suçlanan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in imzası bulunuyor. Dinç’in 10 Ekim’e dair ifadesinin bile alınmamış olması iddiayı oluşturan nedenler arasında.
10 Ekim Ankara katliamının davası ise 7 Kasım’da görülmeye başlanacak.
Direnişteyiz.org, Sendika.org, Evrensel.net
Bebeğe Tecavüz Değil, Duyurmak Suç
Olay; iç savaştan kaçarak Antep’in İslahiye ilçesine yerleşen ve burada günü birlik tarım işçisi olarak çalışan ailenin 9 aylık kız bebeğine tecavüz edilmesiydi.
Haber, 19 Ağustos günü BirGün Gazetesi’nde Hüseyin Şimşek imzasıyla duyuruldu.
Bizim haberimiz ise bebeğe tecavüzün ifşa edilmesinin ardından yaşananlar ve tecavüzden değil, tecavüzün duyurulmasından rahatsız olan birtakım kesimin “tepkileri”…
İlkin İnci Sözlük kurucusu Serkan İnci haberi hedef göstererek, Atatürk Havalimanı’nda İsveç’e yönelik iddiaların yer aldığı yazılarla tecavüz haberinin aynı gün çıkmasının kasıtlı olduğunu öne sürdü. İnci, tecavüz haberinin ortaya çıkmasından duyduğu rahatsızlığı “İsveç’in fonladığı haber siteleri ve STK’lar bugün İsveç’e çalışıyorlar… Haber içeriğinde ne tarih, ne bir isim var. Tamamen İsveç’e verilen tepkiyi manipüle etme amaçlı iğrenç bir atak. Bu adiler aynı algıyı İngilizce hashtagler ile Ensar vakfı ve diğer Türk markaları üzerinde de yaptılar. Bunların maması artık kesilmeli. Sol ve PKK basını ısrarla bu milletin önüne neden çocuk istismarı sunuyor? Hangi algıyı bu milletin üzerine yapıştırmaya çalışıyorlar?” mesajlarını paylaşarak dile getirdi.
Bu mesajların ardından BirGün Gazetesi ve muhabir Hüseyin Şimşek’e, sosyal paylaşım ağı üzerinden, binlerce ölüm tehdidi ve küfür yağmaya başladı.
“Haberi yapan ve yaptıran terör odaklarına hizmet ediyor, devlet düşmanlarıdır, teröristtir”, “CIA, Twitter ve sol gazeteler devletimize operasyon yapıyor” minvalinde içeriklenen mesajlarda muhabir hakkında bolca ölüm tehditleri, suç duyuruları, linç çağrıları yapılıyordu.
Haberin bir algı yönetimi olduğunu belirten tehditkâr mesajlar sürerken, AKP Antep Milletvekili Şamil Tayyar Twitter hesabından, “Namussuz sapık yakalandı. Sözün bittiği yerdeyiz. İnşallah idam çıkar da idam sehpasında geberir” mesajını paylaştı. Bu mesajla tecavüzün artık doğrulandığını düşünen “rahatsız kesim”, ölüm tehditlerine -bir sonraki tecavüz vahşeti haberine kadar- ara verdi.
Tayyar’ın bu mesajının ardından, Twitter üzerinden TÜMSİAD Kurucu Başkanı Mehmet Yıldırım’ın, Tayyar’a: “Sayın vekilim, böyle haber kullanılmamalı. Kendi ayağımıza sıkıyoruz. Düşmana malzeme veriyoruz. Sorumluluk lütfen” dediği görüldü.
“Anlamaya Çalışmak”
Sosyal medya takipçilerinin bir diğer kesimi ise olanları anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Benzerlerine onlarca kere tanık oldukları leş kokulu yaklaşımlar, intihar yeleklerini beyinlerine kuşanmış geliyorlardı. Her seferinde daha cüretkâr, daha pervasız.
Organize bir trol/algı faaliyeti veya ilgili bilimlerin çok da izah edemeyeceği patolojik bir vaka değerlendirmeleri yapılıyordu.
Biz haberimizi, yorumu siz okurlara bırakarak, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında izlediğimiz bir sorgulama videosunda geçen sözleri hatırlatarak bitirelim:
Polis: Rütben ne?
Asker: Binbaşı
Polis: Çocuğun var mı?
Asker:10 aylık
Polis: Kız mı?
Asker: Evet
Polis: S**m mi onu?
Kaynak: BirGün, Twitter
Antep’te katliam! Direnen halklar kazanacak
DİHA Haber Ajansı düğünün Siirt’in Pervari ilçesinden bir ailenin düğünü olduğu bilgisini geçti. Yerel kaynaklar da düğünün bir Kürt düğünü olması nedeniyle hedeflenmiş olabileceğini kaydetti.
RTÜK, her zamanki gibi bu sefer de, Antep’teki düğüne yönelik bombalı saldırıya ilişkin haberlere geçici yayın yasağı getirdi.
Gaziantep Valiliği ise, düğünde düzenlenen bombalı saldırıda 50 kişinin yaşamını yitirdiğini, 94 kişinin de yaralandığını açıkladı.
10 Ekim dosyasından biliniyordu
Daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 10 Ekim Ankara Katliamı iddianamesinde, IŞİD’in Antep hücresinden olan ve “Antep Emiri” olduğu belirtilen Yunus Durmaz’ın örgütün “Sınır Emiri” İlhami Balı’ya, kentteki düğünlere bombalı intihar saldırısı düzenleyebileceklerini söylediği bir yazışma da yer alıyor.
Bu yazışmaların yer aldığı dijital belgeler, 19 Mayıs tarihinde Antep’te polis operasyonu sırasında Yunus Durmaz’ın, üzerindeki bomba düzeneğini patlatarak öldüğü evde bulunmuş ve iddianameye eklenmişti.
Durmaz’a ait belgedeki söz konusu yazışmanın bir kısmı şöyle:
“…pkkliler dugun yapıyorlar bu düğüne sadece akraba olduğu için gelenlerde var ama geneli pkkli ve düğünlerde pkk bayrağı açılıyor pkk şarkıları söyleniyor böyle bir yere amel yapalımmı diye soruyorum bugünlerde dugun var tamam derseniz amel yapacaz inş.”
Cumhurbaşkanı: “Faili IŞİD”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, yayınladığı mesajla darbe girişimine sık sık atıfta bulunup, saldırının muhtemel failinin IŞİD olduğunu açıkladı.
HDP: ‘Minbic zaferi ve KCK deklarasyonu sebepleridir’
Konuyla ilgili açıklama yapan HDP milletvekilleri İbrahim Ayhan, Behçet Yıldırım ve Mahmut Toğrul; Antep Valisi Ali Yerlikaya ile görüştükten sonra, kentte sürekli ciddi bir IŞİD örgütlenmesinden söz ettiklerine vurgu yapıp, saldırının akla getirdiği iki nedenden birincisinin Minbic zaferinden sonra Kürtlerden öç almak ikinci bir durumun ise KCK’nin yaptığı barış ve müzakere açıklaması olduğunu belirtti. Barışı istemeyenlerin bir reaksiyonu olarak değerlendirdiklerini belirtti
HDP Milletvekili Toğrul, Twitter hesabından yaptığı açıklamada ölü sayısını 50 olarak açıkladı.
Gaziantep’te ve İstanbul’da hayatını kaybedenler uğurlandı
Hayatını kaybedenler için 21 Ağustos’ta Yeşilkent Mezarlığı’nda gerçekleştirilen cenaze törenine binlerce kişi katılırken, alana girmek isteyen Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin ve AKP’li milletvekileri alana sokulmadı. Kitle hep bir ağızdan “Katil Erdoğan” sloganı attı.
Yine 21 Ağustos’ta Galatasaray Meydanı’nda toplanan yaklaşık 500 kişilik kitle slogan atmaya başlayınca polisten “Konu dışı slogan atmayın!” uyarısı aldı. Yaklaşık üç kere son uyarı olduğunu anons eden polis kitleye saldırmadı. KESK yürütme kurulu adına basın açıklamasını Mehmet Emin Kırşanlıoğlu okudu. “Katliamlara teslim olmayacağız!” vurgulu açıklamadan sonra “Biji bıratiya gelan” ve “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganları ile kitle dağıldı.
İzmir’de Antep eylemi
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri Antep’te yaşanan patlamayla ilgili basın açıklaması çağrısında bulundu. Alsancak Sevinç Pastanesi önünden sloganlarla Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşün ardından önünde 10 dakikalık oturma eylemi gerçekleşti. Grup adına basın açıklamasını TMMOB İKK üyesi Melih YALÇIN okudu. Açıklamada, yaşanan bu katliamın 7 Haziran seçimleri sonrası Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarıyla beraber devam eden sürecin devamı olduğu ve katliamlara alışılmaması gerektiği ve yaşam için mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.
Direnişteyiz.org, DİHA
Darbe bastırıldı, OHAL sürüyor
Ankara’da Operasyonlara Karşı Basın Açıklaması Yapıldı
14 Ağustos’ta Ankara’da Devrimci Parti SGDF, Partizan ve HDP üyelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlar kapsamında birçok kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar emniyette tutulurken İHD Ankara Şubesinde siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin ve gözaltına alınanların katılımıyla basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan basın açıklamasında “baskılara,işkencelere ve komplolara diz çökmeyeceğiz” mesajı verildi.
Gazi’de Ev Baskını: Bir Kişi Gözaltında
16 Ağustos günü sabah saatlerinde İstanbul Sultangazi mahallesinde yapılan ev baskınının ardından, Halkın Hukuk Bürosu açıklama yaparak müvekkillerinin gözaltında olduğunu belirtti. Gazi Mahallesi’nde sabah erken saatlerde helikopter destekli baskın yapan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele polisleri, operasyon hakkında herhangi bir bilgi vermemişti. Baskından saatler sonra haber alabilen avukatlar, ev baskınında bir kişinin gözaltına alındığı bilgisini verdi.
Mersin’de 13 Devrimci Parti’li Gözaltına Alındı
Mersin’de 16 Ağustos gecesi saat 23.00 sıralarında Birleşik Devrimci Parti’ye yönelik eş zamanlı gerçekleştirilen ev baskınlarında 13 kişi gözaltına alındı. Baskınlarda gözaltına alınanlar sağlık kontrolünün ardından İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Devrimci Parti sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayla, gözaltıların hukuksuz olduğunu ve üyelerinin derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti.
Okullarda Tel Örgülerle Çevreleme ve OHAL uygulamaları
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’in okullarda da olması tartışılırken, Ankara/Mamak’ta bulunan Açıkalın Ortaöğretim Okulu’nun tel örgülerle çevrilmesine, Özgür Lise sosyal medya hesabından bir açıklama yayınladı:
“Okullardaki OHAL kararları hayata geçiriliyor!
15 Temmuz darbe girişimizden sonra ilan edilen OHAL’in okullarda da olması tartışılıyordu. Daha yasanın geçtiği gündeme bile oturmazken okullardaki OHAL yasası hayata geçirilmeye başlandı!
Ankara/Mamak’ta bulunan Açıkalın Ortaöğretim Okulu’nun demirleri yetmiyormuş gibi bir de tel örgülerle çevrildi!
Hapishane değil okul istiyoruz!
Devletin bu baskılarla yasalarla gerçekleştirdiği sonuçlar okulu daha da hapishaneleştiriyor. OHAL kararlarıyla yakın zamanda okula sadece devletin kurumlarından yazılı izin alanlar girebilecek ve okulu hapishaneye çevirecek bir dolu karar…
Okullarda okuyanlar bizleriz söz hakkı bizimdir!
Siz karanlığa sürüklemeye çalıştıkca bizler aydınlığı ilmek ilmek öreceğiz!
Özgür Bilimsel Eğitim İçin İleri!”
Barış isteyen akademisyenlere dönük uygulamalar Meclis’e taşındı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel, Barış İçin Akademisyenler’in (BAK) “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza veren akademisyenlere dönük baskıları Meclis’e taşıdı. Demirel, “özellikle darbe girişiminin ardından imzacılara dönük uygulamaların incelenmesi, bu uygulamalardaki usulsüzlüklerin açığa çıkarılması ve bu hususta akademik özgürlükler ile birlikte temel hak ve ifade özgürlüklerinin sekteye uğramasına yönelik kamuoyunda derinleşen endişelerin giderilmesi” talebiyle Meclis araştırması açılmasını istedi.
Önergede, araştırma talebi gerekçesi şöyle açıklandı:
“15 Temmuz sonrası başlayan ve devam eden furyanın bir ‘cadı avına’ dönüşmesi konusu kamuoyunda endişe ile karşılanıyor. Akademisyenlerin barış çağrısının tutuklamalar, görevden uzaklaştırmalar ya da atılmalarla karşılık bulması, bunun yanı sıra, son süreçte barış isteyen akademisyenlerin adlarının ‘darbeciler’ ile birlikte anılıyor olması Türkiye’de hem temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi hem de özgür düşünce üretme misyonu olan üniversitelerin baskılanması bakımından oldukça tehlikeli bir döneme girildiğine işaret ediyor.”
Direnişteyiz.org
Özgür Gündem gazetesi kapatıldı
Kapatma kararı verilen Özgür Gündem Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, karara sert tepki gösterdi. Kaya, DİHA’ya verdiği röportajda “Bu karar bunun ilanıdır. Özgür Basın geleneği hiçbir darbe kararına boyun eğmeyecek ve halkın haber alma hakkında sonuna kadar savunacaktır. ” diye konuştu.
Özgür Gündem’e düzenlenen polis operasyonun ardından gözaltına alınan 25 kişiden 22’si Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Gazetecilerin ifade işlemleri başladı. Gözaltına alınan 22 kişi savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya ile Özgür Gündem Yazı İşleri Müdür İnan Kızılkaya’nın gözaltı süresi önce uzatıldı, ardından tutuklandı.
Kapatılan Özgür Gündem Gazetesi Yayın Danışma Kurulu üyesi ve yazar Aslı Erdoğan “Örgüt propagandası yapmak”, “Örgüt üyesi olmak” ve “Halkı kışkırtmak” suçlamalarından tutuklandı.
Aslı Erdoğan’ın cezaevinden gönderdiği mesaj şöyle:
“Moralim iyi. Neden burada olduğumu biliyorum. Herkese selamlarımı iletiyorum. Benim yazılarımda sadece düşünce özgürlüğünün değil, ‘yargılanan’ vicdan oldu. Önyargılarıyla hapsedilen ‘vicdandır’. Edebiyat, insana bu vicdanı kurabilmek için vardır. 18 yıldır tutarlı bir biçimde şiddet karşıtlığını savundum ve Özgür Gündem yazılarımı bir barış köprüsü olarak gördüm.”
Gözaltına alındığı günden beri kendisine destek olan herkese de teşekkür eden Erdoğan, mesajında devamla şunları yazdı: “Günlerdir benimle karakol adliye cezaevi kapılarında bekleyen, çile çeken bütün dostlara arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Minnet bir yazar için bile ifade etmesi zor bir his ama hayatımda ilk kez yalnız olmadığımı anladım. Hepimizi büyük bir cezaevine almaya çalışıyorlar. Bu ülke son vicdanını da yitiriyor ama bizler de hala varız, buradayız, yazıyoruz”
Erdoğan’ın Özgür Gündem’e gönderdiği mesajı şöyle: “Sevgili arkadaşlar, bunca yıldır yaşadıklarınızı azıcık ben de tattım. Basın özgürlüğü düşünce ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar bizler için sanırım hala çok uzak bir hayal. Umarım sizlerden birazcık cesur, sağlam durmayı öğrenebilmişimdir” diye yazdı.
Özgür Gündem için yapılan eylemler:
Basın ve insan hakları örgütleri ve HDP/HDK’nin çağrılarıyla, Özgür Gündem Gazetesi’nin kapatılması, polis baskını ve gazetecilerin gözaltına alınmasına karşı İHD İstanbul Şubesi önünde basın açıklaması düzenlendi.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) çağrısıyla Özgür Gündem Gazetesi’nin mahkeme kararıyla kapatılması ve gazetecilerin gözaltına alınması gazetenin kapısı önünde protesto edildi.
ÖGC’nin çağrısını yaptığı eyleme gazete çalışanları, meslektaşları, Demokratik İslam Kongresi Eş Sözcüsü Hüda Kaya, Demokratik Alevi Dernekleri temsilcileri, Barış Anneleri’nin de olduğu çok sayıda insan katıldı.
“Özgür basın susturulamaz”, “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Özgür gündem yalnız değildir”, “Asla boyun eğmeyeceğiz” sloganları atıldığı açıklamada “Özgür basın susturulamaz” pankartı açıldı.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) Eş Başkanı Hakkı Botan, basın özgürlüğü açısından en alt seviyede olan Türkiye’nin yaşananların ardından daha da gerilediğini söyledi. Botan, “Özgür Gündem baskılara boyun eğmeyerek, Musa Anter’in yolundan giderek ‘halkların sözü yarım kalmayacak’ şiarıyla yoluna devam etmiştir.
Gözaltındaki Gazeteciler Mesaj Gönderdi
Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma içerinde bulunan herkese selamlarını gönderen gazetecilerin mesajı şöyle:
“Özgür basın çalışanları hiç bir baskıya boyun eğmedi, eğmeyecek. Diz çökmeyen bir halkın gazetecileriyiz. Hakikaten hiç bir zaman taviz vermeyeceğiz. Gerçeği yazmak halkımıza, Ape Musa’ya, Gurbetelli Ersöz’e ve basın şehitlerimize borcumuzdur. Bizimle dayanışma içerisinde olan, Özgür Gündem’e sahip çıkan herkese sonsuz teşekkür ediyoruz. Boyun eğmeyeceğiz.”
‘Binalar onların olsun, sokaklar bizim’
Özgür Gündem Gazetesi çalışanları da “Binalar onların olsun, sokaklar bizim. Sokaklarda çalışacak, yarın gazetemizi çıkaracağız” dedi.
Yapılan basın açıklamanın ardından gazete önünde toplanan yüzlerce kişi, ellerine aldıkları gazete ile İstiklal Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçti.
Yürüyüş boyunca “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Özgür Gündem susturulamaz” ve “Direneceğiz” sloganları atılırken, polis engeline rağmen İstiklal Caddesi’ne çıkıldı ve Özgür Gündem gazetesi yoldan geçenlere dağıtıldı.
Gazeteciler adliye önünde karşılandı
Kapatılan Özgür Gündem’den gözaltına alınan 22 kişiyi, adliye çıkışında meslektaşları ve gazete okurları karşıladı. Kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’ne polis baskınında gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişi üç gün gözaltında kaldıktan sonra çıkarıldıkları savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Gazetecileri adliye dışında meslektaşları, okuyucuları ve sevenleri karşıladı. Alkışlar ve “Özgür Basın Susturulamaz” sloganlarıyla adliye önünde gelen gazeteciler basın açıklaması yaptı.
Özgür Gündem Çalışanları Toplantılarını Mühürlü Bina Önünde Yaptı.
Özgür Gündem çalışanları gündem toplantısını mühürlü binanın önünde gerçekleştirdi.
Özgür Gündem susmadı
Mahkeme kararıyla kapatılan Özgür Gündem, kapatıldıktan bir gün sonra dört sayfa olarak, Atılım’ın özel sayısı olarak, dayanışmayla çıktı.
17 Ağustos: Özgür Gündem ‘Boyun eğmeyeceğiz’ manşetiyle çıktı.
Atılım Gazetesi’nin özel sayısı olarak çıkan gazete, 4 sayfa olarak bayilere gitti. Gazetenin ilk ve ikinci sayfasında gazeteye yapılan polis baskını ve gazetenin kapatılmasına dönük tepkilere yer verildi.
18 Ağustos: Özgür Gündem ‘Dayanışma büyüyor’ manşetiyle çıktı
Kapatmanın ardından gazetenin ikinci sayısı yine Atılım özel sayısı olarak çıktı. “Dayanışma Büyüyor” manşetiyle çıkan gazetenin ilk sayfasında, dün gazete binası önünde yapılan ve yüzlerce kişinin katıldığı basın açıklamasına yer verildi.
19 Ağustos: Özgür Gündem ” Direnişe Devam ! ” Manşetiyle Çıktı
Gazetenin manşetine, serbest bırakılan 22 özgür gündem çalışanlarının adliye önünde yaptığı basın açıklamasındaki mesajı taşındı. Gazetenin 1’inci sayfasında ayrıca karikatüristler Carlos Latuff ve Sefer Selvi’nin gazetenin kapatılmasını konu alan karikatürlerine de yer verildi.
20 Ağustos: Özgür Gündem “Ape Musa’nın kalemi düşmedi, düşmeyecek !” manşeti ile çıktı.
Gazete, manşetine serbest bırakılan 22 çalışanının haber toplantısını mühürlenen gazete önünde yapmasını taşıdı.”Ape Musa’nın kalemi düşmedi, düşmeyecek” manşeti ile çıkan gazete çalışanları, kaldıkları yerden devam etme mesajı verdi.
21 Ağustos: Özgür Gündem “Yazılarım barış köprüsüydü” Manşetiyle Çıktı
Gazetenin 5. sayısının sayfaları; Rojava ve Avrupa’dan İstanbul’a kadar uzanarak, altı farklı ülke sınırları içinde, ayrı ayrı hazırlandı. Gazete, bugün manşet haber olarak, “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan tutuklanan Aslı Erdoğan’ın dün gönderdiği mesajı yayınladı.
Erdoğan’ın, “Yazılarım barış köprüsüydü” sözlerini manşetine taşıyan gazete, bunun altına da dün Aslı Erdoğan için gazete binası önünde yapılan açıklamadan bir fotoğraf koydu.
Devrimci kurumlar, dernekler, emek ve basın örgütlerinden açıklamalar: “Özgür Gündem susturulamaz”
Birçok kurum ve kuruluştan destek açıklamaları mesajları yağdı. Kaldıraç Dergisi de açıklama yaparak Özgür Gündem’in yanında olduklarını, özgür basının susturulamayacağını belirtti.
Kaldıraç: “Yaşasın Özgür Basın Mücadelemiz! Özgür Gündem Susturulamaz!”
“Yaşasın Özgür Basın Mücadelemiz!
‘Gerçekler karanlıkta kalmayacak’ diyen Özgür Gündem, İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kapatıldı:
Özgür Gündem susturulamaz!
Bugün kapatılma kararının ardından, gazete binasına baskın yapıldı. 4 yöneticisiyle birlikte gazetenin 20’den fazla çalışanı gözaltına alındı.
7 Haziran’dan beri, Kürt halkına uyguladığı savaş politikasını büyüten ve Gezi ile gelişen halk direnişini bastırmaya çalışan; AK Parti, Saray ve devletin tüm egemenleri 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilerek saldırılarını artırıyor.
Darbeye karşı demokrasi havariliğinden bahsedenler; darbe girişimi bastırılmasına rağmen OHAL ilan ettiler.
TRT’yi basıp cunta bildirisini okutmakla, Özgür Gündem’i kapatmak aynı zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyetin tüm tarafları: Ergenekon’u, Cemaat’i, Saray’ı birbirinin suç ortaklarıdır. Yapılan darbe girişiminde de, süren sivil darbede de suçludurlar.
Özgür Ülke’den Özgür Gündem’e bombaladılar, katlettiler, tutukladılar…
Özgür basını susturamayacak, boyun eğdiremeyecekler!
Devrimci, özgür basın yine susmayacak, yine boyun eğmeyecek!
Direniş ve dayanışma ile kazanacağız.
#ÖzgürGündem Yalnız Değildir!”
Genel Yayın Yönetmenleri: “Dayanışmayı Büyütmeliyiz”
Özgür Gündem gazetesinin kapatılması ve çalışanlarının darp edilerek gözaltına alınmasına tepki gösteren Cumhuriyet, Evrensel, Birgün ve Yurt gazetelerinin genel yayın yönetmenleri, “Baskılara karşı daha çok yan yana durmalıyız, omuz omuza durmalıyız. Dayanışmayı büyütmeliyiz” çağrısı yaptı.
Basın Şehitleri Aileleri: Susturamayacaksınız!
Özgür Gündem’in özgür basın mücadelesinde şehit olan emekçilerinin aileleri; ”Bu baskılarla, şantajlarla halk gerçekliği olan Özgür Gündem gazetesi susturulamaz. Bu gazete asla yenilmeyecek. Gücünü halkın gerçekliğinden ve gerçek haberden almaktadır.”
DİSK Basın-İş’ten Özgür Gündem Açıklaması
DİSK Basın-İş bir açıklama yaparak kapatılan ve binası polis tarafından basılan Özgün Gündem’in yanında olduklarını söyledi. DİSK Basın-İş’in yaptığı açıklama şöyle:
“…Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘dokunulmazlıklar boşuna kaldırılmadı ya’ sözünü işaret fişeği görenler Özgür Gündem gazetesinin geçici süreyle kapatılmasına karar verdi…”
Özgür Gündem’in mahkeme, Kanal 35’in RTÜK kararı ile kapatılması açık bir sansürdür, “’OHAL sokağı etkilemeyecek’ diyenlerin gerçek niyetlerinin ortaya çıkmasıdır.
Özgür Gündem yalnız değildir.”
Dünya basınında Özgür Gündem’in kapatılması
BBC
İngiliz BBC televizyonundaki haberlerde, kapatma kararının yanı sıra gazetemize yönelik baskın ve aramalara yer verildi. Gazetemizin bazı çalışanlarının gözaltına alındığını belirten BBC, sonrasında düzenlenen protesto gösterilerine dikkat çekti.
LE FİGARO
Gazetemize yönelik kararı “Kürt yanlısı gazete yasaklandı” başlığıyla okuyucularına duyuran Fransız Le Figaro gazetesi, daha önce de gazetemizin muhabirlerinin kartlarının hükümetçe iptal edildiği hatırlatıldı. Le Figaro, 1992 yılında kurulan gazetemizin daha önce de çok defalar Türk yargısının hedefinde olduğunu vurgulandı.
DPA
Kapatma kararıyla birlikte çok sayıda gazetecinin yanı sıra gazetemize destek verenlere karşı haftalar öncesinden soruşturmalar açıldığını duyuran Alman haber ajansı DPA, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu’nun da bu soruşturmalara dahil edildiğini yazdı.
FOX NEWS
Amerikan Fox News kanalındaki haberde de, gazetemizin kapatılması kararının basın özgürlüğüne yönelik yoğunlaştığı bir dönemde geldiğine dikkat çekildi.
Kaynaklar: direnisteyiz3.org, sendika10.org
TC IŞİD’e yardım elini uzattı: Suriye Kürdistan’ında da Kürtlerle savaş!
İşgal girişimi öncesinde 22 Ağustos’ta Cerablus Askeri Meclisi Genel Komutanı Abdulsettar El-Cadiri bir suikast sonucu katledildi. ANHA’nın haberine göre suikastçılar MİT elemanıydı ve suikastin ardından meclis tarafından yakalanıp sorguya alındılar.
24 Ağustos sabahı saat 4.00 civarı Cerablus’u top atışlarıyla vuran TC ordusu, eş zamanlı olarak askerleriyle sınırı geçerek zırhlı araçların geçişi için konvoy oluşturmaya başladı. İşgalde 1000’e yakın TSK ve çete mensubu ile 250 Özel Harekât yer aldı.
İşgal tam da YPG ve SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) Cerablus’a yönelik Minbiç-Cerablus yolunu kesme ve Cerablus Askerî Meclisi’ni kurma gibi bölgede IŞİD’e yönelik bir saldırı hazırlığına girişmesinin ardından gerçekleşti. Tabii ki TC, tarihinin gerektirdiği biçimde, genetik kodlarına uygun biçimde bölgede eşitlikçi, özgür bir toplum kurma iradesi gösteren örgütlü halklardan biri olan Kürt hareketine yönelik refleksi tekrar vücut bulmuş oldu.
PYD ve PYD öncülüğünde SDG’nin IŞİD’e karşı giriştiği mücadeleden rahatsız olan TC Devleti, kendi sınırları içerisinde halklara nasıl bir baskı ve şiddet siyasetiyle yaklaşıyorsa bunu IŞİD ve çeteler eliyle Suriye’de de yapmanın yollarını arıyor.
ABD’den Destek, Rusya’dan Esad’la İşbirliği Mesajı
AKP’nin Cerablus Operasyonu’na ilk tepki haliyle Suriye’den geldi. Suriye Dışişleri Bakanlığı, Türk tanklarının Suriye’ye girmesinin egemenlik ihlali olduğunu belirterek kınadı. Suriye devlet televizyonu tarafından aktarılan açıklamada Suriye sınırları içinde yapılacak herhangi bir terörle mücadele operasyonunun Şam ile eşgüdüm içinde düzenlenmesi gerektiği belirtildi. Açıklamada, AKP’nin IŞİD’i temizleyip yerine “başka terörist grupları” yerleştirmek için operasyon yaptığı söylendi.
Pentagon Sözcüsü Cook, Türkiye’nin Cerablus’taki IŞİD hedeflerini vurduğu haberleriyle ilgili olarak “Operasyonlarını, amaçlarının ne olduğunu değerlendirmeyi Türklere bırakıyorum. Bize göre odak noktası IŞİD olmalı. Gördüğümüz kadarıyla bu da yapılıyor” dedi
Hâlbuki İşgal başladığı andan itibaren IŞİD’le herhangi bir ciddi çatışma gerçekleşmeden TC Devleti’nin daha önce açmak istediği koridor doğrudan IŞİD’in terk etmesiyle TC ordusu ve çetelerinin hâkimiyetine geçti.
Rus Dışişleri Bakanlığı kaynağı da Ankara’nın Cerablus’taki eylemlerini Şam ile koordine etmesinin önemli olduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: ‘Cerablus Operasyonuna Her Türlü Desteği Vereceğiz’
‘Cerablus operasyonu’ sorusuna yanıt veren Mevlüt Çavuşoğlu, “Hem Afrin’den doğuya doğru kuzeyden giden hem de Cerablus’tan başlayacak operasyona da her türlü desteği vereceğiz” dedi.
TC Dışişleri Bakanı ayrıca SDG içindeki YPG’den “unsurlar” diyerek özellikle bahsetti ve YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilene dek saldırılacağı tehdidini savurdu.
TSK ve çetelerin işgaline YPG’den gelen ilk tepki “Kimse bize kendi topraklarımızdan geri çekilmemizi isteyemez” şeklinde geldi.
YPG sözcüsü Redur Xelil şöyle konuştu:
“Türkiye’nin Cerablus müdahalesi düşmanca bir tutumdur. Bu operasyonun asıl hedefi DAİŞ’ten ziyade Kürt halkı ve kazanımlarıdır. Biz Fırat’ın batısında, Demokratik Suriye Güçleri içinde yer alıyoruz. Orada kendi topraklarımızda bulunuyoruz. Bazılarının isteği doğrultusunda kendi topraklarımızdan çıkmayız. Biz ne Türkiye ne de başka bir gücün isteği doğrultusunda hareket etmeyiz.
“Türkiye devleti, bizim oradaki pozisyonumuzu kendi çıkarlarına göre şekillendiremez. Güçlerimiz orada kalacaklardır ve herhangi bir geri çekilme söz konusu olmayacaktır. Hiç kimsenin ‘YPG oradan geri çekilsin’ dayatmasında bulunma hakkı yoktur ve biz bunu kabul etmeyiz.”
Kılıçdaroğlu Cerablus İşgalinde Hukuka Uygunluk Hatırlatması Yaptı
CHP lideri işgali onaylayan bir açıklama yaparak “Türkiye’nin yabancı bir ülkeye silahlı güç göndermesini doğru bulmayız. Ancak uluslararası hukukun öngördüğü ölçüde yapılabilir bu” dedi ve bunun yaratacağı olumsuz sonuçları hatırlatarak sadece işgalin nasıl yapılması gerektiği üzerine tavsiyelerde bulundu: “Başka türlü sokarsanız askeri oraya bunun maliyeti yine çok ağır olur. Suriye sıradan bir ülke değil. Kendi güvenliğimizi sağlamalıyız ama Türkiye kendi gerekçelerini sıralayarak, düşüncelerini uluslararası topluma çok iyi anlatarak güvenliğini sağlamalı. Biz bu anlamda her türlü desteği veririz. Uluslararası hukukun dışına çıktığınız zaman sadece size bedel ödetirler.”
Salih Müslim: Türkiye Çok Şey Kaybedecek
PYD Eş Başkanı Salih Müslim, üç dilde Twitter mesajı paylaştı ve Türkiye’nin Cerablus harekâtını eleştirdi.
Müslim’in mesajında “Türkiye Suriye batağında. DAİŞ gibi yenilgiye uğrayacaklar” yazarken Türkçe olarak da “Türkiye Suriye batağında çok şey kaybedecektir” dedi.
Armanc Cerablus: Türk Devleti DAİŞ ile Aynı Zihniyettedir
Cerablus Askeri Meclisi Komutanı Armanc Cerablus, aralarında çocuk ve kadınların bulunduğu çok sayıda sivilin katledildiğini söyledi. Armanc, “Cerablus’un çocukları bizleriz. Türklerden yardım ve destek istemedik. Dolayısıyla bu işgaldir. Bugüne kadar DAİŞ’e karşı savaştık. Onunla aynı zihniyette olan Türk devletiyle de savaşır, kentimizi ve halklarımızı koruruz” dedi.
Armanc Cerablus, kenttin hemen güneyindeki Cerablus a Tehtani kasabasında TSK’nin katyuşa füzeleri ile düzenlediği saldırıda çoğunluğu çocuk ve kadın 25 sivilin öldüğünü, onlarca sivilin de yaralandığı bilgisini verdi. Armanc, kent merkezinde özelikle Kürtlerin oturduğu doğu ve batı mahallelerinde çok sayıda sivilin katledildiğini, ancak Türk devletinin iletişim ağlarını kestiği için net bilgi edinemediklerini belirtti.
TSK’nin çetelerle birlikte işgal harekâtı başlattığını söyleyen Armanc, “Türk devleti DAİŞ ile aynı zihniyettedir. Çocuk, kadın sivilleri katlediyor. Kentte Türk devleti ile anlaşmış çok az sayıda DAİŞ çetesi kalmıştı ve onlar da TSK ile Cerablus’a giren çetelere katıldı” dedi.
Fehim Taştekin: Cerablus Operasyonunun Beş Nedeni Var
Gazeteci Fehim Taştekin BBC’yle Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin yaptığı röportajda “müdahalenin” beş nedeni olduğunu açıkladı:
“Birincisi Türkiye, Kürtlerin IŞİD’i Cerablus’tan atan güç olmasını istemiyor. Malum Kürt koridoru endişesi. Kürtler Kobani ile Afrin arasında bağlantı kurmak için bu bölgeye özel önem veriyor. Tabi Rojava üzerindeki IŞİD baskısının bitmesi için de bölgenin temizlenmesi lazım.
İkinci neden cihatçı gruplar Türkiye’nin kapıları açması sayesinde bu bölgeyi ele geçirdi. Sonradan ortaklarını kovup tek başına hükmeden IŞİD buralarda temizlik yaparken de Türkiye ses çıkarmadı. Türkiye-IŞİD bağlantısı bu olaylar nedeniyle kuruldu.
Ardından Türkiye IŞİD’in Rojava’ya karşı saldırılarını kolaylaştırdı. Son olarak da YPG’nin önüne Fırat’ın batısına geçemez kırmızı çizgisiyle esasen IŞİD’e dolaylı olarak kalkan olmuş oldu.
Bu pozisyon Türkiye üzerindeki baskıları arttırdı. Türkiye, YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’nin Cerablus’a operasyon yapmasını önlemek için kendi güdümünde gruplarla operasyon yapmak zorunda kaldı. Hem IŞİD’i destekliyor görüntüsünden hem baskılardan kurtulmak için bunu yapma gereği duydu.
Üçüncüsü IŞİD artık Türkiye’yi de İncirlik üssünü açtığından beri artan oranda tehdit eder hale geldi. Artık eli kolu bağlı kalamazdı. Gerçi içerdeki hücrelerle samimi ve ciddi olarak mücadele etmemesi de ayrıca sorgulanmalı.
Dördüncüsü Türkiye Rus uçağını düşürdükten sonra Suriye’de oyun dışı kalmıştı. Bu şekilde oyuna dönme fırsatı buldu.
Beşincisi bu operasyonla Esad karşıtı güçlere desteğin önünü açmak istemiş olabilir. Bu güçler Halep’te çok zor durumda.”
BBC habercisinin “IŞİD Suriye’nin kuzeyinde zayıflarsa Türkiye içinde eylemlerini arttır mı?” sorusuna ise “Elbette arttırır” diye yanıt veren Taştekin şöyle devam etti:
“Türkiye sınırlarına ihtiyacı olduğu ve Ankara’nın laçka politikasından istifade ettiği için Türkiye’deki eylemlerini üstlenmiyordu. Artık düşmanlık doğrudan ve aleni hale gelebilir.”
Taştekin, Türkiye’nin Cerablus saldırısıyla neyi amaçladığını ise şöyle belirtti:
“Resmi açıklamaya göre Cerablus’u IŞİD’den temizlemeyi ve PYD/YPG ile mücadeleyi. Ama asıl hedef tabi ki Kürtlerin kontrol alanını sınırlamak. SDG’yi (Suriye Demokratik Güçleri) Cerablus’tan uzak tutabilirler ama Menbic’ten çıkartamazlar ve El Bab’a yönelmekten alıkoyamaz.”
29 Sivil Katledildi 3 Bin Cerabluslu Minbic’e Sığındı
TSK ait savaş uçakları 29 sivili katlederken işgalinden kaçan 3 bin sivil yurttaş ise Minbic’e sığındı. Cerabluslu halkın Cerablus Askeri Meclisi’nden yardım istedikleri öğrenildi.
Sivillerin olduğu alanlar yoğun bir şekilde bombalanırken, Cerablus kasabasının % 60’ı viraneye dönmüş durumda. Bombalanan yerlerin büyük oranda Kürtlerin yaşadıkları yerler olması dikkat çekiyor. Aynı kaynaklar çetelerin Türk askerlerinin gözleri önünde araçlarla kentin güneyine doğru hareket ettiğini kaydetti. Cerablusa Jêrîn’de AKP devlet güçleri ve çetelerinin top saldırıları sonucunda 25 sivil yaşamını yitirdi. Saldırılarda ayrıca Dirbas ailesinden 4 sivil katledilmişti.
Çetelere SDG’ye saldırı talimatı
Öte yandan Cerablus’taki yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Ceyş-ül Hür’e (Özgür Suriye Ordusu/ÖSO) bağlı güçlerin Cerablus’ta kalmak istemediği, ancak kalan Nurettin Zengi, Sultan Murat, Ehrar El Şam, El Nusra ve Ceyş El Fetih güçlerine ise Türk yetkililerinin “Hazırlanın Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) karşıda savaşacaksınız” dedikleri öğrenildi.
Fisk: IŞİD aylardır Cerablus’ta ; Erdoğan’ı endişelendiren şey YPG
Türkiye’nin koalisyon ve ÖSO ile birlikte Cerablus’a yönelik operasyonunu değerlendiren gazeteci Robert Fisk, Türkiye’nin asıl endişesinin YPG olduğunu söyledi. Fisk, “IŞİD aylardır Cerablus’ta oturuyordu; Sultan Erdoğan’ı endişelendiren şey, YPG’nin ilerleyişi” dedi.
Makalesinde operasyonun zamanına dikkat çeken Robert Fisk, “IŞİD aylardır Cerablus’ta oturuyordu; Sultan Erdoğan’ı endişelendiren şey, ABD’nin silahlandırdığı Kürt YPG milislerinin Türkiye sınırında Cerablus’a doğru ilerliyor olması” ifadelerini kullandı.
Fisk makalesinde, YPG’yi Suriye’de bazı ‘egemen’ noktaları ele geçirmeye çalışmakla da suçlarken, “Suriye içinde, Türkiye sınırında kendisine küçük bir vatan oluşturmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Karayılan: DAİŞ bahane esas hedef Kürtler
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Cerablus’un anlaşmalı olarak T.C’ye bağlı gruplara devredildiğini ve bu operasyonun hedefinde ise Rojava ve Demokratik Suriye Güçleri olduğunu belirtti.
Karayılan, bu anlaşmanın en fazla dokunacağı yerin Avrupa olacağını, çünkü IŞİD’in artık rahatlıkla İstanbul üzerinden Avrupa’ya gidebileceğini söyledi.
Karayılan, Barzani’nin Cerablus saldırısıyla nasıl bir ilişkisi olduğu sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Bu kadar Kürt düşmanlığıyla öne çıkmış, açıkça, “ben Suriye’de bir Kürt koridorunun oluşturulmasının karşısındayım” diyerek Kürt karşıtlığını beyan eden, yine “biz Irak’ta yaptığımız hatayı Suriye’de tekrar etmeyeceğiz; hatamız sonucu Irak’ta Kürtler federasyon sistemine ulaştı; Suriye’de buna müsaade etmeyeceğiz” diyen AKP anlayışıyla dostluk içerisinde bulunmak bir Kürt siyasetçisi için talihsiz bir şeydir…”
Cerablus’taki ÖSO çeteleri birbirine girdi:
80 Kişi yaşamını yitirdi
Cerablus’a çeteler ve TC ordusunun başlattığı işgalin ikinci gününde, TC’nin hedefi IŞİD’in yanında Kürtler olarak belirlemesi ardından Ceyş-ül Hür (Özgür Suriye Ordusu/ÖSO) grupları olan Siwar Minbic ve Siwar Cerablus Tugayları’nın işgal harekâtından çekilme talebi sonrası, El Nusra, Ehrar El Şam, Nureddin Zengi ve Sultan Murat Tugayları arasında çatışma çıktığı öğrenildi.
Çeteler arasında çıkan çatışmanın sonucunda 15’i sivil 80 kişinin yaşamını yitirdiği, cenazelerin yerde olduğu ve çok sayıda evin de yandığı belirtildi.
TSK’nın tankları vuruldu, askerlerden ölü ve yaralılar var
Cerablus Askeri Meclisi’nin açıklamasına göre toplamda 5 tank imha edildi, 1 asker öldü, 3 asker yaralandı. Savaşçıların tankların ikisini vururken çektiği görüntüler internet üzerinde de yayınlandı. Görüntülerde füzeyle vurulan tankın patlamasının etkisiyle yakındaki cephaneliğin de havaya uçtuğu görülüyor.
Cerablus’un bir El-Kûsa köyünde katliam gerçekleşti
Bölgedeki ANHA muhabirlerinin verdiği bilgiye göre, işgalci Türk ordusu, Cerablus’un 13 km güneyinde ve Sacur Suyu’nun 6 km kuzeyinde bulunan Bir El-Kûsa köyünde katliam gerçekleştirdi.
Demokratik Suriye Güçleri’ne bağlı Cerablus Askeri Meclisi komutanı Cudi Cerablus, köyde tamamen sivillerin yaşadığını belirtip bombardıman nedeniyle köyün kullanılamaz hale geldiğini söyledi.
Cudi, şöyle devam etti: “ÖSO ve Türk askeri bizim elimizdeki köylere ağır silahlarla saldırıyor. Dünden beri yaşanan şiddetli çatışmalarda ÖSO’dan 29 kişi öldü. 2 Türk askeri de hayatını kaybetti, 4 Türk askeri yaralandı. 3 Türk tankını imha ettik. Çatışmalar devam ediyor. Güçlerimiz mevzilerinde. Sonuna kadar direneceğiz.”
Tank ve savaş uçakları ile vurulan köyün tüm sakinlerinin katledildiği belirtildi.
TC ordusu ve çetelerin SDG savaşçılarına işkence görüntüleri de yayınlandı. Görüntülerde savaşçıların nakledilmek üzere araca bağlanarak bindirildiği ve sürekli olarak darpedildiği görülüyor.
Kaynak: direnisteyiz3.org, DİHA, ANHA
SADAT’tan Blackwater göndermeli savunma
CHP’li Sağlar’ın SADAT hakkında Başbakan’dan istediği yanıtlar şirketten geldi. Açıklamada, “SADAT gayri nizami harp eğitimi verme imkânına sahiptir. İhtiyaç duyan ülkelere küresel güçlerin benzer şirketleri bu eğitimi vermekte” denildi. Irak savaşında kanlı olaylarla adını duyuran ABD’li şirket Blackwater, ABD ordusuna özel güvenlik desteği vermişti.
CHP milletvekili Fikri Sağlar’ın darbe girişimi öncesinde uluslararası savunma şirketi SADAT hakkında Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle sorduğu sorulara, Başbakanlık yerine SADAT kendi sitesinden yanıt verdi. Şirketin yurt içinde ve dışında herhangi bir eğitim tesis ve kampı bulunmadığını kaydeden SADAT yanıtında, “SADAT ihtiyaç duyulan ülkelerin silahlı kuvvetlerine kendi ülkelerinde gayri nizami harp (GNH) eğitimi verme imkan ve kabiliyetine sahiptir. Herhangi bir ülke veya gruba, yurtiçinde ve yurtdışında nizami-gayri nizami veya herhangi bir konuda eğitim hizmeti verilmemiştir. Şu anda ihtiyaç duyan ülkelere küresel güçlerin benzer şirketleri bu eğitimi vermektedir” denildi. Irak savaşında birçok kanlı olayda imzası bulunan ABD’li özel güvenlik şirketi Blackwater, ABD ordusuna güvenlik, lojistik ve altyapı desteği vermişti.
SADAT’ın yanıtı üzerine Sağlar, “SADAT A.Ş. Başbakanlığın yerini mi almıştır” diye sordu. SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanlığı’na getirilmesinin ardından, kontrgerilla eğitimi veren şirketi Meclis gündemine yeniden taşıyan Sağlar, “Cumhurbaşkanı’na ait yeni muhafız gücü kurulacağı iddiası” üzerinden Başbakan’a “Tekrar cemaat yapılanmaları ile ilişki kurmayı güvenilir buluyor musunuz”, “İslami harpten kasıt nedir? İslami harp nasıl yapılır? Gayri müslimlerin harp tarifi ile farkları nelerdir” sorularını yönetti. Sağlar, “TSK’nin ülke ve askeri sahalardaki boşluğunu doldurmak üzere kurulduğu iddia edilen SADAT hangi boşluğu, nasıl dolduracaktır?” dedi.
Kaynak: Cumhuriyet