Ana Sayfa Blog Sayfa 201

Adım adım direnişi örmek!

Bu direniş elbette, tarihî bir derinliğe sahiptir. Yıllardır süren özgürlük mücadelesi, aşağılanmanın her türüne karşı mücadeleye dayanıyor. 30 yılı geçmiş olan bir örgütlü silahlı mücadele geleneğine dayanıyor. Bugün Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de ortaya konan halk direnişi, bu arka plana dayanıyor, öyle gelişiyor, öyle yol alıyor.

Ama aynı zamanda, bu direniş, ABD başta olmak üzere, Ortadoğu’da, emperyalist odakların halkları boğma ve aynı zamanda bölgeyi ve dünyayı yeniden paylaşma savaşlarına karşı gelişen, her yerde farklı büyüklükte olan, farklı özelliklerde olan halkların direnişinin de içindedir. Kürt halkının Suriye Kürt bölgesinde geliştirdiği direniş, hepimize Kobanê ismini öğretti. Sadece bir ismi değil, bir direnişi, modern kapitalist barbarlığının en azgın türlerine karşı bir direnişi de öğretti.

Direniş, nerede olursa olsun, halklara, işçi ve emekçilere, insanım diyen herkese umut salıyor, emperyalist para babalarına da korku salıyor. Direniş, ister Küba’da olsun, ister Kolombiya’da, ister Mısır’da olsun, ister Kürdistan’da, umudunu kaybetmeye yüz tutmuş, “hasta” insanlara yeniden direnme arzusu aşılıyor, onları deyim uygun düşerse hasta yataklarından ayağa kaldırıyor.

Zalime karşı, zulme karşı, sömürüye karşı, insanın insana kulluğuna karşı, aşağılanmanın her türüne karşı direnmek, direnişi geliştirmek ve örmek, büyük bir öğretmen görevini görüyor.

Direniş öğretiyor.

Bugün Kürdistan’da devlet eli ile dayatılan savaş, organize edilen abluka ve katliam politikası, ülkemizin her yanında büyük bir kirlenmeye, çirkinliğe yol açıyor. Baskı ve şiddet, tüm Anadolu halklarını teslim almaya, esir almaya yönelik bir politikadır. Ve tersinden de Kürt halkının direnişi, bu kirlenmeye karşı, insan olmayı savunmak anlamına geliyor.

Devlet, aynı zamanda Batı’da, Gezi Direnişi’nden bu yana, kitleleri bastırmak, sokağa çıkmalarını, en sıradan hak arama talepleri için hareket etmelerini önlemeye çalışıyor. Medya, korkunç ve tarihte eşine az rastlanan bir karanlık örgütlüyor. Güneşi ve havayı kesmeye çalışıyorlar. İnsanlığa karşı bu savaş, güneşi ve havayı yok etme savaşı hâlini almıştır. Gerçeklerden korkuyorlar, bunun için büyük karanlık yaratmaya çalışıyorlar. Bugün, iktidar, büyük karanlık iktidarıdır. Bu karanlık, onların rant düzenlerini, soygun ve yolsuzluk düzenlerini, bunlara dayalı egemenliklerini sürdürmek için, ölçüsüz derecede geliştiriliyor. Toplum esir alınmaya çalışılıyor.

İşte bu karanlığı dağıtacak, bu ablukayı dağıtacak tek şey, halkların, insanların, işçi ve emekçilerin, kendine insanım diyen herkesin geliştireceği direniştir.

Sadece direnmek isteği yetmiyor.

Direnişi adım adım örmek, örgütlemek gerekiyor.

Açıktır ki, Kürt illerinde halkın geliştirdiği direniş, büyük çaplı bir örgütlülüğe, yılların deneyimine dayanıyor. Sur’da, Nusaybin’de ortaya konan direnişi, bir anda, Batı’da, İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, İzmir’de geliştirmek, bunu bir anda yapmak şimdilik uzaktır. Çünkü, örgütlülüğümüz zayıftır. Ama bu büyüklükte olmasa da, bir direnişi örgütlemek, tersinden mümkündür ve yapılmaktadır. Kürt halkının direnişi yanında, bizim geliştirdiğimiz direniş elbette daha küçük çaplıdır, ama değerlidir, önemlidir.

Şimdi mesele, bu direnişi, ebatlarına bakmadan, adım adım geliştirmek, örgütlemektir.

Burada önemli bir soru, bunu nasıl gerçekleştireceğimiz sorusudur.

Bir anda, Gezi’de olduğu gibi, sokaklara taşan bir tepkiyi, o denli kitlesellikle gerçekleştirmek mümkün değildir. Bunu biliyoruz. Gezi Direnişi, bir örgütlülükten çok, bir toplumsal patlamaya dayanmaktaydı. Ama bugün bizim hem Gezi deneyimimiz, hem de Kürt halkının geliştirdiği direniş desteğimiz vardır. Bu iki avantaj, bize güç vermektedir.

Direnişi, adım adım örgütlemek, kitleselliği yeniden sağlamanın da yolu olacaktır.

Bunun yolu, gözümüzü sadece büyük meydanlara dikmekle yetinmemekten geçmektedir. Evet büyük meydanlara çıkmaktan geri durmamalıyız. Ama aynı zamanda, yerellerde bir örgütlenme ve direnişin kıymetini kavramalıyız. Öyle hayal kurup beklemek kazandırmayacaktır. Tersine, diyelim ki bir mahallede, diyelim ki bir fabrikada, diyelim ki bir okulda, yaşamın her alanında, adım adım, büyük bir enerji ile çalışarak, direniş bayrağını açmak, bu doğrultuda yılmadan örgütlenmek gerekiyor. Meydanlara akma isteği, kitlesel eylemlerle direnme isteği elbette çok değerlidir ve bunu istemekten geri durmamalıyız. Ama aynı zamanda, sabırla, en uygun metotları geliştirerek, akıl, zekâ ile emeği birleştirerek, adım adım örgütlenmekten geri durmamalıyız.

Susmak, sessizleşmek, eli kolu bağlı durmak, doğru tutum değildir. Ses vermek, tutum almak, harekete geçmek, tepkini uygun yollarla örgütlemek gereklidir. Halkın, insanların, bu noktada yaratıcı metotlar geliştireceğine inanmak gereklidir. Bu nedenle, yaşamın her anı, her alanı bir direniş odağıdır, bir direniş yeridir. Her öğrenci, her işçi, her emekçi, arkadaşları ile bir araya gelerek bir direniş ateşi yakmayı başarmalıdır. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Direnme iradesi, en zor koşullarda, bir çıkış yolunu bulmakla ilgilidir.

Direnmek, aklımızı esir hâle getirmekten kurtarmak demektir.

Direnmek, değerlerimize sahip çıkmak demektir.

Direnmek, onurumuzu korumak demektir.

Direnmek, irademizi örgütlemek demektir.

İnsan olmanın bundan gayrı anlamı var mıdır?

Direnmek, güzelleşmektir, güzellikler yaratmaktır.

Binlerce fabrikadan, binlerce okuldan, binlerce mahalleden, en yaratıcı örneklerimizle, örgütlenmek, halkın zekâsını ortaya koymanın, güzelleşmenin, insanlaşmanın tek yoludur. Yenilmez bir güç böyle yaratılabilir. Gerçekte halkın gücü yenilmezdir. Ama örgütlü ise, ama devrimci ise. Bunu örgütlemek, bu yenilmez gücü akıl ve emekle geliştirmek gereklidir.

Örgütlü gücümüzü, doğru kullanmak tarihî bir sorumluluktur. Gezi Direnişi, bizim öz gücümüzün bir ürünü değildi. Halkın patlamasıdır. Bu patlama, halka ve bizlere çok şey kattı ve öğretti. Şimdi mesele, direnişi büyütmektir. Batı’da da bir direniş vardır. Bu direnişi, Gezi’de olduğu gibi büyük kitlesel eylemlerle karşılaştırmak doğru değildir. Bu aynı zamanda, elimizi kolumuzu bağlar. Tersine, bugün, adım adım, ama hayatın her alanında direnişi, küçük büyük demeden geliştirmek, yolumuzu açacaktır, direnişi büyütecektir. Atı arabanın arkasına değil, önüne koymalıyız. Direniş, ancak böyle büyüyecektir.

Tüm bölgede gelişmekte olan direnişi, bu gözle ele almak gerekir.

Toplumda var olan ama yeterince örgütlenmemiş olduğu için zaman zaman ortaya çıkan tepki, ancak örgütlendiği ölçüde kararlılık kazanacaktır. Bugün, mücadele çetinleştikçe bize gerekli olan bu kararlılık, ancak örgütlenme ile, ancak direniş ile gelişecektir. Burada irade kadar, burada emek kadar akıl da devreye sokulmalıdır.

Bugün her yerel, her mahalle, her okul, her fabrika, bu akıl ile adım atmalıdır. Yaratıcı metotlarla direniş geliştirilmeli, kitlelerin örgütlenmesinin yolları bulunmalıdır.

Bu anlamda, önümüzde geniş olanaklar, geniş bir hareket sahası olduğu da açıktır. Yeter ki bu iradeyi geliştirebilelim. Devrimcilik, her koşul altında en doğru mücadeleyi geliştirmek demektir. Akla ilk geleni değil, en doğru olanı yapabilme becerisidir.

Kürt halkının mücadelesi, Kobanê direnişi bize bunu öğretmektedir. Gezi Direnişi’nin olanaklarına bu gözle bakabildiğimiz ölçüde, iyi birer öğrenci olabildiğimiz ölçüde değerlendirebiliriz. Bu sadece gerekli, sadece zorunlu değildir, olanaklıdır.

Dünya gericiliği tüm metotlarını devreye sokmuştur. Şimdi, gelişmekte olan direnişe bakmak, ona odaklanmak gereklidir. Direniş, dünyanın her yerinde, en çok bizim coğrafyamızda, müthiş güzellikler yaratmaktadır. Ve daha da fazlasını yaratacaktır.

Direniş öğretmenimizdir.

Direneceğiz, öğreneceğiz, örgütleneceğiz, kazanacağız.

Fidel Castro: Son Konuşmam Olabilir Ama Sonuna Kadar Savaşmalıyız

Küba devriminin lideri Fidel Castro, Küba Komünist Partisi’nin kongresinde konuştu. 90 yaşına yaklaştığını ifade eden Castro, hayatının sonuna yaklaştığını söyledi. Kendisinin yakında hayatını kaybedecek olmasına karşın, Kübalı komünistlerin fikirlerinin sürmesi gerektiğini belirten Fidel, coşku ve onurla çalışıldığında bu fikirlerin insanların ihtiyaç duyduğu maddi ve kültürel ürünleri üretebileceğini söyledi.

Kongrede Fidel’in kardeşi Raul Castro’nun partideki liderlik görevini sürdürmesi kararlaştırılırken, kapitalizmin bir tehdit olmayı sürdürdüğü ifade edildi.

ABD ile yeniden başlayan ilişkiler de kongrenin konusu olurken, üst düzey parti yetkilileri ABD Başkanı Barack Obama’nın gezisinin ideolojik bir saldırı olduğunu ve ABD’nin hâlâ Küba’yı kontrol etmek istediğini vurguladı.

“Buradaki son konuşmalarımdan birini yapıyor olabilirim” diyen Fidel Castro, “Latin Amerika’daki kardeşlerimize ve dünyaya Küba halkının zafer kazanacağını söylemeliyiz” dedi.

direnisteyiz3.org

Meksika’da 42 Şehirde Kadınlar Sokağa Çıktı

Twitter’de #MiPrimerAcoso (ilk kez cinsel tacize uğradığım an) hastagi ile bir araya gelen kadınlar, Meksika’da sokaklara çıkarak süregiden kadına yönelik şiddeti kınadılar. Ülke genelinde 42 şehirde protesto gösterisi düzenleyen kadınlar, sadece kendilerine saldıranların değil aynı zamanda yasaların, yetkililerin, medyanın ve tacizi normalleştiren insanlarında cinsel şiddet ve tacizin artmasında etkili olduğunu söylediler.

Yürüyüşte kadınlar, pembe haçlar ve “sessiz kalmayın, sessiz kalmak sizi suç ortağı yapar” yazılı dövizler taşıdılar.

Mexico City’de yapılan açıklamada, “Kadına karşı şiddeti münferit örnekler olarak gösteren yetkililer, tüm eyaletlerde ve özellikle Mexcio City’de şiddet atmosferinde yaşayan kadınları öz-savunma yapmaya ve ne olup bittiğini göstermek için sokaklara çıkmaya zorladılar,” denildi.

Meksika Ulusal İstatistik Enstitüsü, Meksikalı kadınların %63’ünün çeşitli zamanlarda cinsel şiddete uğramış olduğunu rapor ediyor. Mexico City’de ise bu rakam % 72’ye çıkıyor. Son bir yılda tecavüze uğradığını beyan ederek savcılığa başvuran kadın sayısı 15.000. Yani bir günde 40 kadın tecavüze uğruyor, 1.643 kadın cinsel tacize uğruyor ve her 5 tecavüz başvurusundan sadece 1’i ceza alıyor. İstatistik kurumunun raporunda 30 yılda 50.000 kadının acımasız bir şekilde öldürüldüğü belirtilirken, kadınların % 65’inin ateşli silahlarla öldürüldüğünün altı çiziliyor.

isyandan.org

FARC-EP: Brezilya’da Darbe Girişimine Karşı Direnelim

FARC-EP’in açıklamasında “2009’da Honduras’ta, 2012’de Paraguay’da olduğu gibi bugünde Brezilya ve Venezuela’da “Parlamenter Darbe” formülü arayışını FARC-EP Barış Delegasyonu olarak hiçbir tereddüt taşımadan reddediyoruz.” denirken, Rouseff’in yargılanmasının “teknik olarak Brezilya’nın federal ve eyalet yönetimlerinin bütçe kaynaklarının kamu yararına kullanılması prosedürüne yönelik mali bir saldırı” olarak görüldüğüne dikkat çekildi.

“Gerçek nedenin”, uluslararası sağın BRICS grubunu zayıflatma ve kıtamızdaki anti-ilerici güçlere yardım etmek için jeopolitik manevralarının içinde aranması gerektiğine işaret edilen açıklamada Brezilya’nın CELAC, MERCASUR, UNASUR ve diğer büyük projelerle Latin Amerika’da ki mevcut entegrasyon süreci içinde önemli bir ülke olduğu belirtildi.

“Brezilya hükümeti Kolombiya’da süren çatışmalara politik çözüm aramakta, ELN ile süren görüşmelerde garantör ülkelerden biri olarak  rol oynamaktadır” denilen açıklamada, Latin Amerika’nın demokratik yapısının altınının oyulması, küresel istikrarsızlaştırma eylemleri ve  Kolombiya barış sürecinin başarısızlığa uğratılması ile birlikte  Amerikamızın kurtuluşuna yönelik bir saldırıya girişildiği belirtildi.

direnisteyiz3.org

Bolivya’dan ABD’ye: Devrimlerle Başa Geçenler Durdurulamaz

Bolivya’nın resmi haber ajansı ABI’de yayınlanan habere göre Morales, Latin Amerika ülkelerinde ABD tarafından sağa dönük yargı ve meclis darbesi metotlarına başvurulduğunu söyledi.

Morales, Brezilya’da Lula ve Rousseff’e Arjantin’de de Kirchner’e yönelik aynı planın uygulandığını söyledi. Bölge ülkelerindeki orduların daha önce olduğu gibi darbe konusunda ABD’ye destek vermediklerini vurgulayan Morales, ABD’nin medya kampanyaları, meclis ve yargı darbeleriyle hükümetleri zayıflatmaya çalıştığını hatırlattı.

direnisteyiz3.org

PKP Peru’da Seçim Sandıklarını Taşıyan Askeri Konvoya Saldırdı

Hareketin yasal alandaki örgütlenmesi Peru Halkının Savunulması ve Birliği Cephesi “Yeni Kapitalist Sömürü Planına Karşı Boş Oy” kampanyası yürütmüştü. Peru Komünist Partisi (Aydınlık Yol) seçimden bir gün önce seçim malzemeleri taşıyan askeri bir konvoya saldırı düzenleyerek 3 asker ve bir şoförü öldürüp, 6 kişiyi de yaraladı.

PKP ayrıca bir nehirde seçim malzemesi taşıyan bir askeri tekneye yapılan saldırıda da iki askeri yaraladı, seçimlerin ikinci turu için güvenlik önlemi almaya giden askeri bir konvoya düzenlediği  saldırıda da 8 asker ve 2 sivil öldürdü..

1990’larda önemli ölçüde gücü zayıflayan PKP’nin hala And dağlarının bazı bölgelerinde yüzlerce savaşçısının bulunduğu düşünülüyor.

isyandan.org

BM’nin Sistematik Tecavüz Politikası Sürüyor; “Barış Gücü Askerleri Çocukları Köpekle İlişkiye Zorladı”

DW’nin haberine göre, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 2014 yılında görev yapan BM Barış Gücü askerlerinin yaklaşık 100 cinsel taciz ve tecavüz suçlaması vakasına karıştığı belirtildi. İddialara göre BM askerleri 4 kızı da bir köpekle cinsel ilişkiye girmeye zorladılar.

ABD yardım kuruluşu “AIDS-Free World”ün uzmanlarına olayla ilgili bilgi veren 3 kız, “Fransız askerler bizi bağladıktan sonra bir köpekle sekse zorladı” ifadelerini kullandılar. Köpeğin tecavüzüne uğrayan 4’üncü kızın daha sonra henüz belirlenemeyen bir hastalıktan dolayı yaşamını yitirdiği belirtildi.

İşgal, Soykırım ve Tecavüz İlişkisi

BM’nin “barış gücü” altında askerlerini devreye soktuğu bölgeler işgal veya sömürü için hazırlandığı biliniyor. Bosna’da da BM askerlerinin tecavüzleri ortaya çıkmış, tecavüzün sistematik bir durum olduğu da gözler önüne serilmişti.

Soykırım ve asimilasyon ile birlikte, yerel halkların iradesini kırma, onları aşağılama ve geleceksizleştirmenin bir parçası olarak tecavüz emperyalist saldırganlıkta olduğu gibi, iç savaşlarda da başvurulan insanlık dışı bir uygulama. Bunun kirli savaş politikalarının parçası olarak devreye sokulduğuna dair ise birçok örnek mevcut.

Ensar Vakfı’nda ortaya çıkan çocuklara tecavüz olayının ve ardından birçok yerden gelen özellikle çocuklara yönelik cinsel saldırılar, Pozantı Cezaevi’nde çocukların tecavüze uğraması, Kürt illerinde aralarında kamu görevlileri, askerler ve polislerin de olduğu tecavüzcülerin sürekli yargı eliyle aklanması, Türkiye’de de tecavüzün sistematik olarak kirli savaşın bir aracı olduğunu gözler önüne seriyor.

direnisteyiz3.org

ABD’de Son Yılların En Büyük Grevi: 40 Bin Verizon İşçisi Greve Çıktı

 ABD’nin son yıllardaki en büyük grevi olarak görülen eylemde işçiler emeklilik maaşlarında kesinti yapılmasını öngören yeni düzenlemelere karşı çıkarken, “Emekli Fonlarına Dokunmayın” ve “Kurumsal Açgözlülüğe Karşıyız” mesajlı pankartlar taşıdı.

ABD’de en son bu büyüklükte bir grev 2011 senesinde olmuştu, Yine bu grevi de Verizon işçileri örgütlemişti.

Amerikanın İletişim İşçileri (CWA) adlı sendika, yaptığı açıklamada, son üç yılda yaklaşık 39 milyar dolar kar sağlayan Verizon’un bir çok iş kolunu Meksika ve Filipinler’deki taşeron firmalara kaydırdığına dikkat çekerken, şirketin son 10 yılda ABD’deki iş gücünü yüzde 40 oranında azalttığını vurguladı.

Grevi değerlendiren Georgetown Üniversite’sinden Joe McCartin hareketin büyüklüğü ve coğrafi yayılımı düşünüldüğünde ‘Fight for $15’ mücadelesi gibi bu grevin de ABD’de daha militan bir işçi hareketini tetikleyebileceğini iddia ediyor.

İsyandan.Org

Malezya’da Yerli Halkın Mücadelesi Baraj Projesini Durdurdu

Resmi yetkililerin aldığı bu beklenmedik karar dünyanın çeşitli yerlerindeki yerli liderleri tarafından da memnunlukla karşılandı.

Karar üzerine; Baram Barajı’na muhalefet eden halk öncülüğündeki “Nehirleri Koru” adlı kilit örgüt bir basın açıklaması yaptı. 15 Mart tarihli resmi gazetede yerlilere ait olan ve baraj için kamulaştırmaya olanak sağlayan yasanın iptal edildiğine dair kararname yayımlandı.

2013 ve 2015 yılları arasında 26 köyde ikamet eden 20.000’den fazla yerliye ait olan topraklar Sarawak Toprak Yasasına dayanılarak gasp edilmişti. Bu topraklar köyleri, çiftlikleri, mezarlıkları ve komünal ormanları içeren Pulau Gala olarak bilinen topraklardı.

Kaynak: isyandan.org

Hindistan’da Kast Sistemi Protestosuna Polis Saldırdı, 400 Kişi Gözaltında

Gujaharat Eyaleti’nde geçen Ekim ayında isyana teşvik suçlaması ile tutuklanan Patel halkının genç liderlerinden Hardik Patel’in serbest bırakılması için düzenlenen gösteri polisin saldırısı ile Mehsana şehrinde çatışmaya dönüştü. Bölgeden gelen ilk haberlere göre 20’den fazla kişi yaralandı.

Gösteriler sırasında sosyal medya üzerinden haberleşmeyi engellemek için internet erişime kapatıldı. Geçen yıl yapılan protesto gösterilerinden sonra federal hükümet ve Başbakan Narendra Modi yeni iş olanakları sözü vermişti.

İsyandan.org