Ana Sayfa Blog Sayfa 201

İşveren Neden Esnek Çalışma İstiyor?

1. İşverenler diledikleri zaman işçi alıp diledikleri zaman işçi çıkartma haklarının olmasına, işçi çıkarttıkları için herhangi bir maliyete katlanmak zorunda kalmamalarına sayısal esneklik demektedirler.

İşveren, haklı bir neden olmadan işçi çıkartırsa kıdem,  ihbar tazminatı öder. İşverenin işçi çıkarttığında ödemek zorunda kaldığı; kıdem, ihbar tazminatı  esneklik isteyen işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

2. İşveren sendika üyesi olan,  işverenin istediği sendikaya üye olmayı kabul etmeyen, sendikal faaliyetlere katılan işçileri bu nedenlerle işten çıkartırsa;  işçinin bir yıllık ücretinden az olmayacak tutarda sendikal tazminat öder. Sendikal tazminat da işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

3. İşveren geçerli bir neden olmadan iş güvencesi kapsamındaki işçiyi işten çıkartırsa; işe iade tazminatı öder. İşe iade tazminatı da işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

4. İşveren, iş güvencesi kapsamında olmayan işçiyi yasal haklarını kullandığı için işten çıkartırsa; ihbar tazminatının üç katı kötü niyet tazminatı öder. Kötü niyet tazminatı da işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

5. İşverenler, ücreti işçi ile istedikleri gibi kararlaştırma özgürlüğüne sahip olmalarına ücrette esneklik demektedirler. İşveren asgari ücretin altında işçi çalıştıramaz. İşverenin asgari ücretin altında işçi çalıştıramaması işverenlere göre ücrette esnekliğe aykırıdır.

Ücrette esnekliğin yaşama geçmesi için işverenler, işçi ile hiçbir sınırlamaya tabii olmadan piyasa koşullarına göre ücret pazarlığı yapmak, en azından asgari ücretin bölgelere göre farklı farklı belirlenmesini istemektedir.

6. İşverenler,  işçilerin ayrım yapmaksızın işverenin verdiği her işi yapmasına fonksiyonel esneklik demektedir.

İşverenler, işçinin yazılı oluru olmadan iş koşullarını esaslı bir şekilde değiştiremez. Bir torna ustasına: “Senin şu anda torna işin yok, git paketleme yap.” diyemez.

İşverenin iş koşullarını işçinin yazılı olurunu almadan değiştirmesini yasaklayan iş yasası hükmü, işverenlere göre fonksiyonel esnekliğe aykırıdır. İşveren, işçiyi işyerinde dilediği işte çalıştırmalıdır.

7. İşverenler, çalışma sürelerinin işin durumuna göre ayarlanmasına iş sürelerinde esneklik demektedir. Haftalık çalışma süresinin 45 saatle, günlük çalışma süresinin 11 saatle sınırlandırılmış olması iş sürelerinde esnekliğe aykırıdır. Kayan iş süreleri, telafi çalışması, denkleştirme gibi yöntemlerin hiçbir sınırlamaya tabii olmaksızın uygulanması iş sürelerinde esneklik için zorunludur.

8. İşin esnekliğe uygun olarak düzenlenebilmesi için;  işçiyi koruyan, bu nedenle de işveren ve hükümet tarafından “katı” olarak nitelendirilen yasaların esnetilmesi yetmez. İşin esnek bir şekilde düzenlenmesi için üretimde esnekliğin, iş gücü piyasasında esneklikle tamamlanması gerekir.

Üretimde esneklik, ana firmanın üretim sürecini küçük parçalara ayırarak adına tedarikçi firma dedikleri işyerlerine iş vermesiyle sağlanır.

Tedarikçi firma, ana firmanın istediği zamanda işi yetiştirebilmek için iş yasasını fiilen yürürlükten kaldırarak çalışır. 11 saatlik iş günü,  haftalık 45 saatlik çalışma süresi,  gece 7.5 saatten fazla çalışma yasaklarının hiçbirine uyulmaz. Ana firmanın istediği zaman iş yetişecek şekilde gece gündüz çalışılır. Bu şekilde çalışmayı kabul etmeyenler bozguncu olarak nitelendirilip işten çıkartılır.

9. İş gücü piyasasında esneklik için çalışanlar kısım kısım ayrılır. En üste beyaz yakalıları koyarlar. Onların kendilerini işveren gibi görmelerini, işyerine ait hissetmelerini sağlarlar.

Beyaz yakalıların altında zaman zaman sendikalı olmalarına izin verilen mavi yakalılar gelir. Mavi yakalılar kendilerini yetişmiş, kalifiye iş gücü olarak görürler.

Mavi yakalıların altında taşeron işçileri, taşeron işçilerinin de altında eskiden yevmiyeci denen artık kiralık işçi dediğimiz işçi grubu yer alır.

Beyaz yakalı mavi yakalı konumuna düşmemek için, mavi yakalı taşeron işçisi gibi olmamak için, taşeron işçisi kiralık işçi gibi olmamak için; kendilerini paralayarak çalışıp, konumlarını ve işlerini korumaya çalışırlar. Böylece örnek bir esnek işletme de doğmuş olur.

10. İşveren, esneklik sayesinde işçi alıp çıkartmanın maliyetinden kurtulur. Ücrette esneklik sayesinde bugün kayıt dışı asgari ücretin altında işçi çalıştırmaya yasal güvence elde etmiş olur. İşveren, her iş için ayrı bir işçi alacağına, bir işçiyi her işte çalıştırarak işçi sayısından tasarruf eder. Tedarikçi firmalar sayesinde işveren;  gereksiz stok yapma, üretim hacmi daraldığında işçi çıkartıp , üretim hacmi arttığında işçi alma derdinden önemli ölçüde kurtulur. Tedarikçi firmayı yasaları çiğneyerek çalışmaya zorlarken, kendisini ben kuramsal  bir işyeriyim diye aklar.

İşveren sendika gibi can sıkıcı bir örgütten kurtulup işyerinde tek otorite haline gelir.

İşçileri birbirleri üzerinden birbirlerine düşman ederek en az maliyetle kontrol etmiş olur. Tüm bunları da topluma, esnekliğin başına “güvence” sözcüğünü ekleyerek “güvenceli esneklik” adı altında sunar.

 

Dr. Murat Özveri

 

Evrensel / 23 Mart 2016

İstanbul Üniversitesi’nde bu ay

8 Nisan

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, Halkın Hukuk Bürosu’nun düzenleyeceği bir forum gerçekleştirilecekti. Rektörlük ve dekanlığın kesin talimatıyla foruma konuşmacı olarak katılacak olan ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı, üniversiteye alınmadı. Selçuk Kozağaçlı’nın hukuk fakültesine alınmadığı dakikalarda çevik kuvvet ekipleri, sivil polisler ve polisleşmiş ÖGB hukuk fakültesini varlıklarıyla işgal etti. Etkinlik, üniversitenin dışında gerçekleştirilirken bizler de bir yandan amfileri dolaşıp durumu teşhir ettik, öğrencileri foruma çağırdık; diğer yandan dekan sekreterliğiyle görüşüp laf cambazlığını bir kez daha teşhir etmiş bulunduk.

 

14 Nisan

İstanbul Üniversitesi’nde 1 Mayıs afişlemeleri yaptık,amfi ve yemekhanede Nazım’ın Akrep Gibisin Şiiri’ni okuduk.Arkadaşlarımızı 18 Nisan’da gerçekleştireceğimiz 1 Mayıs Söyleşisi’ne çağırdık.

 

18 Nisan

Yemekhanelerde 1 Mayıs Söyleşisi’ne çağrı yaptık.

 

20 Nisan

Merkez Kampüste:

1 Mayıs ve 22 Nisan çağrı afislerimizi astık. Yemekhanede 1 Mayıs bildirilerimizi dağıttık ve şiir okuyup 22 Nisan Barış İçin Akademisyenler’in davasına ve 1 Mayıs’a çağrı yaptık.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ögrencileri olarak; Fatih Reşat Nuri Sahnesinde, saat 15te gösterilen Zengin Mutfağı oyununun sonunda sahneye çıkarak herkesi 22 Nisan’da Çağlayan Adliyesi’ne çağırdık

 

27 Nisan

Beyazıt Kampüsü ve Fen Edebiyat Fakültesi’nde, 1 Mayıs’a çağrı afişlemelerimizi yaptık, yemekhanelerde bildirilerimizi dağıttık. Öğle saatlerinde, Işid sempatizanı çetelerin devrimcilere saldırısını bahane ederek üniversiteye giren (ÖGB ile işbirliği halindeki) polis de üniversiteyi ablukaya aldı.Koridorda başlayan olaylar bir süre sonra merkez kampüs, havuzlu bahçeye taşındı. Bizler biliyoruz ki son hafta içerisinde çeşitli üniversitelerde meydana gelen saldırıların bir hedefi de 1 Mayıs çalışmalarımızın engellenmesidir. Bugün nasıl YTÜ’de çalışmalarımıza devam ederek bu engellemelere müsade etmediysek, İstanbul Üniversitesi’nde de çalışmalarımızın engellenmesine müsade etmedik. Abluka altındaki havuzlu bahçede Nazım’ın “Bugün Pazar” şiirini okuyarak sürdürdüğümüz çalışmalarımız, üniversite öğrencileri olarak haykırdığımız ‘1 Mayıs Marşı, Avusturya İşçi Marşı, Çav Bella’ ile devam etti. Çalışmalarımızı, Adnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiiri ile bitirdigimizde polis ve çeteler üniversiteyi terk etmişti.

 

28 Nisan

İstanbul Üniversitesi’nde 1 Mayıs afişlemelerimizi yaptık. Birkaç gündür üniversitede sürdürülmeye çalışılan gerginlik bugün de polislerin ve ÖGB’lerin okula konuşlanmasıyla devam ettirilmeye çalışıldı. ÖGB’lerin çalışmalarımıza yönelik tacizleri sürdü, bu tacizleri teşhir ettik .

1960 yılında üniversitemizde katledilmiş olan, Turan Emeksiz için anma gerçekleştirdik. Saygı duruşunun ardından Güneşi İçenlerin Türküsü ile anmamızı sonlandırdık.

1 Mayıs için İstanbul Üniversitesi’nden kadınlar olarak etkinlik düzenledik. Etkinlik şiarımız: ‘1 mayısa giderken alanları özgürleştirmeye!’ idi. Bu kapsamda horona durduk, halaylar çektik. 1 Mayıs Marşı’nı okuduk. Hatıra pankartı hazırladık, resimler çektik. File hazırlayıp hedeflerimize gol attık. Hedeflerimiz aralarında Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İÜ ÖGB amiri Kenan, İstanbul Üniversitesi Rektörü Mahmut Ak’ın da olduğu birçok isimden oluştu.

İstanbul’da Kaldıraç Okuru öğrenciler olarak, 1 Mayıs’a çağrı yaparak etkinliklerine başlayan şiir grubu kurduk

1 Mayıs çağrısı için 23 Nisan günü AKA-DER Kadıköy Şubesi’nde  ‘Direnmek Yaşamaktır’ şiarıyla etkinlik düzenledik. Açılış konuşması ve devrim şehitleri için saygı duruşu ile başlayan etkinlik, içeriğini üniversite işgalleri, Ankara, Suruç, Soma anmaları, LGBTİ eylemleri, kadın eylemleri ve  çeşitli öğrenci eylemliliklerinden fotoğrafların bulunduğu slayt gösterimiyle devam etti. Nazım Hikmet’ten Edip Cansever’e, Adnan Yücel’den Ahmet Telli’ye mücadele içerikli şiirler okuduk. Şiir dinletisinin ardından AKA-DER Müzik Topluluğu eşliğinde türküler ve marşlar söyledik. Şubedeki etkinliğin ardından, AKA-DER tarafından Bahariye’de gerçekleştirilen 1 Mayıs  şenliğine katılarak, Erbane eşliğinde şiirlerimizi bu kez de Süreyya Operası önünde, sokakta okuduk.

Mustafa Kemal Üniversitesi’nden haberler

Mustafa Kemal Üniversitesi’nde Don Quichotte olarak, 8 Nisan’da başlattığımız haftalık film günlerinde ilk gosterimi Mesken Kafe’de, Yağmuru Bile filmiyle gerçekleştirdik. Sonraki haftalarda Truman Show ve Noviembre filmleriyle etkinliklerimiz devam etti. Her gösterimden sonra katılımcılarla film tartışması yaptık ve gelecek haftalarda göstereceğimiz filmler için öneriler aldık. 29 Nisan’da göstereceğimiz Germinal filmiyle  1 Mayıs’ta Don Quichotte Korteji’ne çağrı yapacağız.

YTÜ’den haberler

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 1 Mayıs’a çağrı için bildiri dağıttık, yazılamalar yaptık, sticker çalışması gerçekleştirdik. Geçtiğimiz ay başlayan ‘Boyun Eğmeyeceğiz’ kampanyamız için çalışmalar yürüttük.

22 Nisan’da görülen Barış İçin Akademisyenler’in davasına çağrı için devrimci kurumlarla birlikte afiş, bildiri ve sticker çalışması yaptık.

26 Nisan’da Davutpaşa Kampüsü’nde devrimci kurumların 1 Mayıs masası ve laiklik eylemlerine ÖGB ve polis saldırısı oldu. 14 yoldaşımız darp edilerek gözaltına alındı.

Koç Üniversitesi’nde 2 Nisan Direnişi’nin 3. yılı kutlandı!

2 Nisan sürecinin hatırlanması ve 2 Nisan’ın bugüne değin süren en önemli kazanımlarından birinin işçi, öğrenci ve akademisyenler arasındaki dayanışma olduğunun vurgulanmasıyla başlayan etkinlikte, rapor hakkı ve ücret kesintisi gibi güncel sorunlar tartışıldı.

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi taşeron komitelerinden öğrencilerin de katılımıyla, 2 Nisan zaferinin kazanımlarının üniversiteler arası yürütülecek olan dayanışmayla daha ileri götürülmesinin gerekliliği vurgulandı.

Katılımın yoğun olduğu etkinlik halaylar ve sloganlarla son buldu.

 

2 Nisan 2013’te Ne Olmuştu?

2 Nisan 2013’te Koç Üniversitesi’nde 161 taşeron işçinin işten atılması; işçilerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin biraraya gelerek bir hafta boyunca yürüttükleri direniş sürecini başlatmıştı. Direniş, işçilerin işlerine geri dönmesiyle sonuçlanmıştı. Sürecin en önemli kazanımlarından biri, taşeron işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sorunlarının ve taleplerinin tartışılması adına Taşeron İzleme Kurulu’nun oluşturulması olmuştu.

Ege Üniversitesi Rektörlüğü soruşturma terörünü sürdürüyor

Geçtiğimiz yıl dönem sonunda, kampüs içerisindeki köpeklerin zehirli kıymayla öldürülmesini protesto için eylem yapan öğrencilere rektörlük soruşturma açtı. Yaklaşık 15 kişiye açılan soruşturmada, polis kamerası kayıtlarından kimlik tespitiyle öğrenciler fişlendi. Eylemin ikinci günü, kendilerine saldıran ÖGB’ye karşılık veren ve ÖGB tarafından darp edilen öğrencilere ilişkin suçlama “yasak öğrenci faaliyetleri” olarak isimlendirildi. ÖGB’lerden birinin kadın öğrenciyi taciz ettiği polis kamerası kayıtlarında dahi yer almasına rağmen soruşturma dosyasında tacizden söz edilmemesi dikkat çekti. Öğrenciler,  mayıs ayının ilk haftası savunmalarını vermek üzere rektörlüğe çağrıldı. Aynı dosyada yer alan soruşturmalar arasında Ankara Katliamı boykotu da bulunuyor.

Ege Üniversitesi öğrencisi Cenk Barış Kaya tahliye edildi

Tutuklu bulunan, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Cenk Barış Kaya tahliye edildi. Üç ay önce ev baskınıyla alınan ve Ankara katliamı için yapılan eylemde polise taş attığı gerekçesiyle tutuklanan Cenk Barış Kaya, tutuklanan dört kişiyle beraber ilk çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Ege Üniversitesi’nde polisler akademisyenleri darp etti

Barış İçin Akademisyenler’e yönelik saldırılar sürüyor. Ege Üniversitesi’nde akademisyenler, savunma vermek üzere çağrıldı. Rektörlük önünde polis ablukasıyla karşılanan akademisyenler, toplu şekilde içeri girmek isteyince;  polis ve ÖGB tarafından engellenmeye çalışıldı, polis akademisyenleri darp etti.

Başka Bir Dünya Mümkün: Nasıl Bir Üniversite?

Gayemiz, kişiyi toplumsal bir varlık olarak ele alarak doğayı talan etmeden yaşamak; “üniversite eğitimi ne bir iştir ne de bir ayrıcalık” fikri doğrultusunda, insanlığı daha ileri taşımak için bilim üretmek ve üniversiteleri bu üretimin kaynağı yapmaktır.

Bu noktada,  “Nasıl Bir Üniversite?” sorusunu sormak ve konuya ilişkin yeni düşünceler üretmek biz öğrenciler, akademisyenler ve üniversite emekçileri için bir sorumluluktur. 21 Mayıs’ta İstanbul’da düzenleyeceğimiz sempozyumda bu konuyu irdeliyor; bilime kâr odaklı bakıştan sıyrılıp, toplumla birlikte, toplum yararına nasıl bilim üretebiliriz, parasız eğitim mümkün mü, nasıl bir müfredatla bireylerin yaşamın öznesi haline gelme sürecine katkıda bulunabiliriz, üniversitede mekanın ve hayatın örgütlenmesi, üniversite-çevre-toplum ilişkisi gibi soru ve sorunlara cevap arıyoruz.

Fikrini fikrimize katmak için, sempozyuma sunum gönderebilir veya sempozyumun örgütlenme sürecine dahil olabilirsiniz. Her türlü soru, öneri ve katkınızı bekliyoruz!

İletişim:

E-mail: [email protected]

Telefon: 0537 654 9714

Perspektif

Taksim’in gölgesinde Kadıköy: 2025 1 Mayısı

Son yıllarda her yıl olduğu gibi, 2025 yılı 1 Mayıs kutlamalarında da, devlet-sol ve sendikalar arasında bir “manevra savaşı” devreye girdi. Her yıl 1 Mayıs...