Ana Sayfa Blog Sayfa 223

Batıkent “Direnişe Ses Ver” eylemi

10 Şubat günü saat 19:00’da Batıkent meydanda Emek Barış Demokrasi Güçleri tarafindan “Direnişe Ses Ver” eyleminin ikincisi gerçekleştirildi. Sloganlarla ve ses çıkararak sürdürülen eylem ertesi gün saat 19.00’da Gimsa önüne çagrı yapılarak sonlandırıldı.

AKA-DER İstanbul şubeleri direnişe ses verdi!

Eylemlerde sokaklar gezillerek direnişe ses verme çağrısı yapıldı, tencere tavalarla ses çıkarıldı. Maltepe Beşçeşmelerde bir hafta boyunca her gün yapılan eylemlerin ardından her cuma sokaklarda olacağını açıklayan AKA-DER’lilerin 26 Şubat Cuma günü gerçekleştirdiği eyleme polis saldırdı, 5 AKA-DER’li gözaltına alındı. Sarıyer Dağevleri mahallesinde şubat ayı boyunca her cuma ses çıkarma eylemlerine devam edildi. Sarıgazi Demokrasi caddesine “Çocuklar Ölmesin, Savaşa Dur De” pankartı asan AKA-DER Sarıgazi Kadın Faaliyeti ses çıkarma eylemi gerçekleştirdi.13 Şubat günü kahveleri ve mahalleyi gezerek insanları ses çıkarmaya çağıran HDP, EMEP ve AKA-DER, Sarıgazi Demokrasi caddesinde ses çıkarma eylemi gerçekleştirdi.

Özgecan isyanımızdır! Kadına yönelik her türlü şiddete karşı isyan ateşini büyütüyoruz

AKA-DER Kadın Faaliyeti Dikmen, Tuzluçayır ve Kızılay’da Özgecan için alanlardaydı. Kızılay’da yapılan anma AKA-DER Kadın Faaliyeti ve Kadın Cinayetlerini Durdurucağız Platformu’nun katılımıyla gerçekleştirildi.
Dikmenli kadınlar Özgecan Aslanın katledilişinin birinci yılında kadına yönelik her türlü şiddete karşı ses çıkardı.”ÖZGECAN İSYANIMIZDIR- KADINA YÖNELİK HER TÜRLÜ ŞİDDETE KARŞI İSYAN ATEŞİNİ BÜYÜTÜYORUZ” şiarıyla 11 Şubat günü Dikmen/Ali izzet durağında bir araya gelen kadınlar yüzlerinde özgecan maskeleriyle ateş yakıp nöbet tuttular. “Kadın yaşam özgürlük, Özgecan aslan isyanımızdır, yaşasın kadın dayanışması” sloganlarıyla ve ses çıkartılarak tutulan nöbet sonunda açıklama metni okundu. Açıklamada erkek egemen sistemin koruyucusu devletin kadınlara yönelik her türlü saldırılarına karşı mücadeleyi ve isyanı büyütmek için sokakların meydanların boş bırakılmayacağı söylendi. Eylem alkışlar ve sloganlarla sonlandırıldı.
AKA-DER Kadın Faaliyeti

Özgecan’ı unutmadık unutturmayacağız!

1 yıl geçti aradan. Geçen sene bugünlerde duyumunu almıştık 19 yaşındaki Özgecan’ın katledilişinin… Özgecan’ı unutmadığımızı unutturmadığımızı göstermek için bugün Özgür Lise Kadın Komitesi olarak alanlarda, cafelere bildiri dağıtarak ajitasyon yaptık. Bir kere daha söylüyoruz Özgecan ve katledilen tüm kadınlarımızın hesabını soracağız. Tüm kadınları Özgür Lise Kadın Komitesi saflarında örgütlenmeye, hesap sormaya çağırıyoruz !

Ankara’da bombalı saldırı

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca, Ankara’daki askeri servis konvoyuna yönelik saldırıya ilişkin yayın yasağı getirildi. Yayın yasağının, olay yerini görecek şekilde canlı yayın yapılmasını, olayın oluş anı ve hemen sonrasına ilişkin görüntüler ve cenaze görüntülerinin verilmesini kapsadığı öğrenildi.
İlgili Açıklamalar:
Saldırıyla alakalı Almanya, Rusya, İngiltere ve ABD başta olmak üzere birçok devletten ve devamında CHP adına Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ve HDP adına Selahattin Demirtaş’tan kınama açıklamaları geldi.
Saldırıdan sonra yapılan açıklamalarda Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Ahmet Davutoğlu saldırı için Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Demokratik Birlik Partisi (PYD)’ni suçlarken, YPG Genel Komutanlığı bir açıklama yayınlayarak, Ankara’da meydana gelen patlamalarla hiçbir ilgilerinin olmadığını duyurdu.
‘Ankara saldırısını YPG yaptı’ açıklamasına tepki gösteren YPG Genel Komutanlığı, “Davutoğlu, bu açıklama ile Suriye ve Rojava’ya yönelik saldırıya zemin hazırlamak istemektedir” dedi.
YPG açıklamasında, “Bizim bu olayla hiç bir ilişkimiz yoktur. Sadece bu saldırı değil, hiç bir zaman Türkiye’ye karşı bir saldırı içinde olmadık. Türkiye devleti, bizim onlara saldırı yaptığımızı asla kanıtlayamaz, çünkü bizim böyle bir saldırımız olmamıştır” denildi.
PYD Eş Başkanı Salih Müslim ise, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ankara patlamasından YPG’yi sorumlu tutmasına dair “gerçeklikle alakası olmadığını ve patlamayla hiçbir güçlerinin alakası olmadığını” söyledi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, “Saldırıyı kim yaptı bilmiyoruz ama Kürdistan’daki katliamlara bir misilleme eylemi olabilir” dedi.
TAK Saldırıyı Üstlendi:
19 Şubat günü akşam saatlerinde Ankara’daki saldırıyı TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri / Teyrê Bazên Azadiya Kurdistan) isimli örgüt üstlendi.
TAK’ın açıklamasında eylemin Zınar Raperin kod adlı Abdülbaki Sönmez adlı kişi tarafından yapıldığı da belirtildi. Bu sitede saldırıyla ilgili yapılan açıklamada, “Bu saldırı, Cizre’deki bodrum katlarında öldürülen savunmasız sivillerin öcünü almak için gerçekleştirilmiştir” ifadeleri yer aldı.
Türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Peki bu canlı bomba kimdir? Hiç tereddüdümüz yok YPG. Tabi bu PYD’nin silahlı gücü. Olayın faili şu anda örgüt olarak her ne kadar üstlenmeseler de YPG ve PYD. Bunlar bu işin faili konumundalar.” dedi.
Başbakanın iddia ettiğinin aksine, yapılan DNA testinde, eylemi gerçekleştirenin Salih Neccar değil, TAK’ın yaptığı açıklamada ifade ettiği Abdülbaki Sömer’in yaptığını ortaya çıktı. Abdulbaki Sömer’in babası Musa Sömer’den kan örneği alınarak DNA eşleştirmesi yapıldı. Musa Sömer ile Salih Neccar’ın DNA örneğinin eşleştiği belirtildi.

DEVRİMCİ PARTİ ÜYESİ KAVGA ARKADAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ!

1 Mart 2016, sabah karşı 20 ev ve parti binasına gerçekleştirilen baskınlarla gözaltına alınan, Devrimci Parti üyesi kavga arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır!
Tekelci polis devletinin, Kürt halkı’na, devrimcilere, işçilere, kadınlara, gençlere dönük tüm katliam, gözaltı, tutuklama saldırıları korkularını açığa vuruyor.
Yağma ve sömürü üzerine kurulu bu çürümüş düzeninin sahipleri, halkların, işçi-emekçilerin ortaklaşma eğilimi gösteren mücadelesinde, biriken öfkesinde sonlarını görüyorlar.
Korkmakta haklılar!
Korkularını gerçeğe çevireceğiz!
Yaşasın Devrimci Dayanışma!
KALDIRAÇ / 1 Mart 2016

Devrimci Parti’ye polis baskınları

İstanbul-Gazi Mahallesi’nde Devrimci Parti Genel Başkanı Ufuk Göllü’nün bulunduğu evle birlikte bir çok ev ve parti bürosu özel harekat timleri tarafından kapıları kırılarak basıldı. Kadıköy ve Gazi Mahallesi Devrimci Parti binaları ve evler dağıtıldı. Yapılan operasyonlarda Devrimci Parti üyesi ve yöneticilerinden oluşan 11 kişi gözaltına alındı.

“Anadil Yaşamdır, Anadillerimizde Savaşa Hayır Demek İçin Halklar Buluşuyor”

Kadıköy AKA-DER’in sempozyum salonunda, Halklar Meclisi tarafından düzenlenen panelde iki oturum gerçekleşti.
İlk oturuma Azad Barış (Ezidi sosyolog), Eşref Yılmaz (Gürcü Dil Merkezi), Çurmıt Sebahattin (JINEPS Gazetesi) ve Damla Şahin (AKA-DER) konuşmacı olarak katılırken; ikinci oturuma Tuma Çelik (Avrupa Süryaniler Birliği), Fırat Sayan (Kürt Enstitüsü), Seher Eriş (Arap Alevi Gençlik Meclisi), Murad Mıhçı (Nor Zartonk – HDP MYK Üyesi) konuşmacı olarak katıldılar.

Her iki oturumda halkların kurumları anadilleriyle “savaşa hayır” diyerek, halkların direnişlerini selamladırlar.
Birinci oturumda AKA-DER’den konuşmacı olarak katılan Damla Şahin Anadolu’da ve Kürdistan’da sürüdürlen devlet saldırılarına değinerek “kirli bir savaşın ortasındayız” diye vurguladı. Biz halklar olarak “barış istiyoruz” diyen Şahin barışın ancak halkların elleriyle geleceğini ifade etti. “Ancak anadillerimize, kimliklerimize, tüm taleplerimize sahip çıkar ve ortak mücadeleyi adım adım örebilirsek barışı getirebileceğimizi” ifade etti.
“Anadil sadece toplumlar arası bir ilişki biçimi değil, tüm ilerleme, aydınlanma ve değer aktarımı için gereklidir” diyerek konuşmasına başlayan Azad Barış (EZİDİ SOSYOLOG) Kürtçe’de “savaş” kelimesi olmadığı için “Savaşa Hayır” diyemiyorum anadilimde diye ifade etti. Bugün Kürtsen, savaş istemiyorum diyorsan potansiyel teröristsin diyen Barış ” Anadilinde “savaş” olamayan bir halkı nasıl terörist ilan ediyorlar” diyerek konuşmasını bitirdi.
Gürcü diliyle “Savaş’a Hayır, Yaşasın halkların kardeşliği” diyerek konuşmasına başlayan Eşref Yılmaz (GÜRCÜ DİL MERKEZİ) tüm gürcüleri temsil etmediğini, sadece anadili için mücadele eden gürcüleri temsil ettiğini ifade etti. Yılmaz ” Anadilinde konuşan birini sokakta görünce kim olduğuna bakmadan ona yaklaşırsın” diyerek anadillerin insanları birbirine yaklaştırdığına değindi.
Birinci oturumun son konuşmacısı olan Çurmıt Sebahattin (JINEPS) bir dilin canlı kalabilmesi için hayatın dinamiklerinin o dile aktarılabilmesi gerekir bu sebeple dillerin üzerindeki baskıların kalkması gerekir diyerek konuşmasına başladı. Sebahattin bugün Anadolu’da ve Kürdistan’da yaşayan tüm halkların anadil konusunda benzer sorunları var olduğunu ifade ederek mücadelenin ortaklaştırılması gerektiğine işaret etti.
İkinci oturumun ilk konuşmacısı olan Seher Eriş (ARAP ALEVİ GENÇLİK MECLİSİ) konuşmasına Arapça olarak ve başta Suriye , Lübnan, Filistin olmak üzere tüm direnen halkları selamlayarak başladı. Devletin saldırılarına değinen Eriş “bizi ağıtlarda ortak ettiler, mutluluklarda değil” dedi. Bodrumlarda yakılan canlarımız bize Madımak’ı hatırlattı, Su heval su diyen canlarımız Kerbelayı hissettirdi bize yeniden diye vurgulayan Eriş Suriye’de Alevi olduğunu söylediğinde katledileceğini bildiği halde son sözlerinde ‘ena 3aleve hayye’ ‘ben aleviyim’ diyerek Işid çeteleri tarafından katledilen Tarel El-Şems’in sesisine taşıyacaklarını ifade ederek dilimizi unutmayacağız, halkların ortak mücadelesinde yaşatacağız sözleriyle konuşmasını bitidir.
Avrupa Süryaniler Birliğinden Tuma Çelik Süryanicenin en eski dillerden biri olduğunu ancak bu dili konuşabilen çok az kişi kaldığını vurguladı.Çocuk yaşta okularda türkçe konuşmayan öğrencileri öğretmenlerin tahtaya kumbara çizerek cezalandırma sistemi uygulandığını vurgulayan Çelik bu baskıların devletin 90 yıllık geleneğinden geldiğini ifade etti. Bir halkı devletin nasıl tariflediği değil o halkın kendini nasıl tanımladığı ve özgürlüğü nasıl tariflediği önemli diyerek halkların kendi kaderlerini kendi ellerine alması gerektiğini vurguladı.
Kürt Enstitüsü temsilcisi Fırat Sayan.TC’nin kuruluş dönemlerinde yürütülen”Vatandaş Türkçe” konuş kampanayalarıyla şehir merkezlerinde ve köylerde Kürtçe konuşan insanların devletin görevlendirdiği ajanlar tarafından cezalandırıldığına değindi. Çocukların anadillerini unutması için yatılı okullara gönderildiğini ifade eden Sayan Kürt dili üzerinde yıllardır baskıların devam ettiğini ifade etti.
İkinci oturumun son konuşmacısı olan HDP MYK Üyesi Murad Mıhçı bu topraklarda Ermeniler gibi kadim halkların dillerine imha ve inkar politikaları uygulanırken günlük yaşam alanlarımızın her alanına İngilizce gibi diller sızmış durumda diye ifade etti. Mıhçı konuşmasına şu şekide devam etti “Bu topraklarda yaşayan halklar olarak birbirilerimizin acılarına bile 80’lerden sonra ortak olmaya başladık.”

Barış İçin Herkes: “Barış örgütlü bir güçle gelecek!”

Etkinliğe Galatasaray Meydanı’nda 10 Ekim anmasından çıkan çoğu kişi de katılım gösterdi.
Kadın Girişimi’nin sunumuyla başlayan Barış İçin Herkes Toplantısı’nda barışın örgütlü bir güçle geleceği dile getirildi.
LGBTİ Aileleri ve Yakınları Derneği’nin konuşma yaptığı toplantıda, barışı konuşmanın, barışı örgütlemenin mücadelesinden bahsedildi.
Türküleriyle toplantıya katılan Kardeş Türküler; “Barışa hala inancımız var, barışın hayali insan kalmamızı sağlıyor” açıklaması yaptı.
Engellilerin barış isteklerini dile getirirken hayatlarını kaybettiği anlatılırken “savaşsız, engelsiz, insanca yaşam” taleplerinde bulunuldu.
Barış İçin Herkes Toplantısı’na Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu danslarıyla eşlik etti.
Barış İçin Edebiyatçılar’dan Aslı Erdoğan ve Mehmet Sait Aydın: “Savaşlarda önce hakikat ölür. Çok şey gördük, sorumluyuz, utanç duyuyoruz bir şey yapmak zorundayız. Bir çeşit derin dondurucudayız, çıkmak zorundayız. Barışa gerçek anlamını vermek zorundayız. İnsanların tarandığını, çocukların dondurucularda saklandığını gördük ve biz bu ülkede yaşıyoruz. Bu olanlardan sorumluyuz ve biz de eylülden bu yanadır dondurucuda yaşıyoruz.”
Barış İçin Sinemacılar: “Batı’da ses yok’ bir yandan doğru bir yandan yanlış. Bu sessizliğin sesidir. Bu savaş iktidarın iktidarını kaybetmemek için başlatıldı. ‘Biz ne yapabiliriz’i konuşmalıyız. Bu toplantıda herkesin yüzündeki durum umut veriyor.”
Çözüm Yerinde İnisiyatifi: “İnsan yaşamak için barış ister. Çözüm sokaktadır, iş yerindedir, okuldadır, atölyededir, çözüm yaşadığımız her yerdedir.”
Barış İçin Sağlık Emekçileri: “Biz sağlık emekçileri olarak yaşamı savunmaya devam edeceğiz. Sağlık emekçilerin saldırılarla hastanelere kapatılmasıyla sağlıkçıların sesiz kalması mı bekleniyor. Bugün herkes için sağlık demenin ön koşulu ‪#‎barisicinherkes‬ demektir.” ‬‬
Barış İçin Sendikacılar Adına Seyit Aslan: “Bugün ülkemizde barış demek hedef haline gelmek için yeterli bir durum. Bizler sendikacılar olarak barışın yanına emeği koyarak soframızdaki katığın yanına barışı katarak besleniyoruz.”
Barış İçin Herkes Toplantısı’nın sonunda tüm katılımcılar “Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini” diyerek sahneye çıktı.

“Kapının arkasındaki ölüm değil, hayat” Kadıköy AKA-DER’de Halkların Ortak Mücadelesi etkinliği

AKA-DER adına konuşan sözcünün “Kolay veya mutlu olunabilecek bir dönemden geçmiyoruz fakat umut edebileceğimiz bir dönemdeyiz ve inanıyoruz ki bu direnişlerin sonunda ‘Kapının arkasında bizi bekleyen ölüm değil, hayat’” diyerek sözü Hakan Dilmeç’e bırakması ile etkinlik başladı.

Hakan Dilmeç konuşmasına “Umut etmenin pasif bir süreç olmadığı not edilsin” diyerek başladı. Kürt illerindeki halkın hepimiz adına mücadele ettiğinin farkında olduğunu söyleyen Dilmeç “Sürecin zorluğunu ve yükünü hafifletecek sihirli bir sözcüğümüz yok belki” dedi ve gerçekten güç almanın önemini vurguladı.
Konuşmasının devamında Hakan Dilmeç, Ortadoğu’daki süreci tarihiyle birlikte değerlendirdi ve güç alınması gereken gerçeğin bu olduğundan, devletin kaybetmemek için saldırdığından oysa halkların kazanmak için savaşıyor olduğundan bahsetti.
Sonrasında söz alan Sebahat Tuncel, Jean Baptiste Fournier’in “Medeniyet üç kâğıtçılara saraylar yaptırır dâhilere kafes.” sözüyle konuşmasına başladı. O da işin kolay olmadığını söyleyerek direnen halkların emperyalist güçleri durdurabildiğini vurgulayarak, IŞİD’in korku politikasının örgütlü yerlerde başarılı olamadığını Rojava örneğinden göstererek “Direnen halk başarıyor, Rojava’yı almaya çalışmak, Musul’u almak gibi değil” dedi.
Kürt Özgürlük Hareketinin bu emperyalist savaş durumlarında kendi tarafını, 3. bir tarafı oluşturduğunu söyleyen Sebahat Tuncer, bu yüzden bunların devlet planı olduğunu ve bugün yaşananların bir diz çöktürme planı, tüm devlet kurumlarının karakollaştırılması olduğunu ekledi.
Herkesin kendisine gelip ne olacağını sorduğunu belirten Tuncel, “Gençlerin ve özellikle genç kadınların önderliğinde biz; demokrasi eşitlik isteyenler, ne olacağın belirleyeceğiz” dedi. “Batıda medya doğuda tank, top ile” halkları bastırmaya çalışan devletin politikalarına karşı direnmenin elzem olduğunu söyleyen Sebahat Tuncer, “Her yerde farklı yöntemler geliştirilmeli. Biz imzaları küçümserken eskiden, şimdi akademisyen imzaları konuşuluyor. Yöntemleri bulup küçük büyük demeden Gezi’den Kürdistan’a köprüleri kurmak bizim görevimiz.”
Sebahat Tuncer’in “Tarihi direnenler yazar, bizim de yazmamız gerek.” Diye konuşmasını bitirmesinin ardından soru cevap yapıldı ve etkinlik sona erdi.

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...