Ana Sayfa Blog Sayfa 254

Sermaye ‘krizin’ faturasını işçi sınıfına kesiyor Dev şirketler binlerce işçiyi işten çıkarıyor!

Devasa bir sermaye miktarının spekülatif alanda yığılmasıyla kapitalist ekonominin kırılganlığı giderek artıyor. Sistemin bir halkasındaki dalgalanma zincirin diğer halkalarını da sarsıyor. Japonya, Çin, Rusya gibi halkada ağırlığı olan ülke ekonomilerindeki sert dalgalanma, Yunanistan başta olmak üzere Avrupa’nın Güney bandında yer alan ülke ekonomilerindeki tıkanma bir bütün olarak Dünya tekelci sisteminin kırılganlığını arttırıyor.

Kapitalist tekellerin bu dönemlerde ilk refleksi toplu işçi kıyımlarıyla işçileri işten atmak oluyor.

Burjuva ekonomistlerin ifadesiyle derinleşen kırılganlıktan ABD tekelleri de etkilendi. ‘Amerika Merkez Bankası’nın (FED), bu yıl yapılması beklenen faiz artırımları Amerika için de felakete neden oldu’ denilerek, dev tekelci şirketlerden gelen peş peşe işten çıkarma açıklamaları FED’in faiz politikasıyla da ilişkilendirildi.

Açıklamalara göre işten çıkarmalar en fazla petrol alanında yoğunluk gösterdi. Toplu işçi kıyımında ise 30 bin kişiyi işten çıkaracağını açıklayan Hewlett-Packard (HP) başı çekiyor.

Bu yıl en çok işçi çıkaran 8 şirket şöyle:

  1. HP: Bir dünya devi olan HP bu yıl 30 bin kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Toplam işçi sayısı 300 bin olan şirket, yapacağı işçi kıyımıyla yıllık 2.7 milyar dolar daha fazla gelir elde edilmeyi planlıyor.
  2. SLB: Ucuz petrol her ne kadar araba sahipleri için iyi olsa da, petrol şirketi Schlumberger’ de işçiler için ‘işten çıkarılma’ anlamına geldi. SLB, bu yıl 20 bin işçiyi kapı önüne koyarak HP’nin ardından en fazla sayıda işçi kıyımı yapan şirket oldu.
  3. BHI: Petrol şirketlerine araç-gereç sağlayan Baker Hughes, bu yıl 13 bin kişiyi işten çıkardı.
  4. HAL: Irak işgalinde, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in de ortaklarından olduğu, o dönem Irak’ta Bush yönetiminin ‘tanıdıklara dağıttığı’ milyar dolarlık ihalelerde aslan payını alan petrol ve enerji tekeli Halliburton 11 bin 800 işçiyi işten çıkardı.
  5. CAT: Çin’deki ekonomik sıkıntılar ve ucuz petrolden nasibini alan Caterpillar ise bu yıl 10 bin kişiyi işten çıkardı. 2018’e kadar bu sayının daha da artabileceğini söyleyen CAT, yıllık 1.5 milyar dolar tasarruf etmeyi planlıyor.
  6. A&P: ABD’nin önde gelen süpermarket zincirlerinden A&P, yılsonuna kadar çıkartılacaklarla birlikte toplam 8 bin 500 işçin işine son vermiş olacak.
  7. Microsoft: Şubat 2014‘ten itibaren 25 bin 800 kişiyi işten çıkaran dünya devi bu yıl 7 bin 800 kişiyi işten çıkardı.
  8. RadioShack: ABD’nin perakende elektronik mağaza zinciri RadioShack 6 bin 500’den fazla işçiyi işten çıkardı.

İşçi Gazetesi / 5 Ekim 2015

 

 

Güney Afrika’da 30 bin madenci grevde

Ulusal Maden İşçileri Sendikası’nın (NUM) ile maden patronları arasında sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinde sendika yüzde 14 ücret artışı talep ederken, maden patronları yüzde 5 ile 8.5 arasında ücret artışı önerdi.

Patronların önerisini ciddiyetsiz bularak grev kararı aldıklarını açıklayan NUM Başkan Yardımcısı Nelson Ratshoshi, talepleri karşılanıncaya kadar grevi sürdüreceklerini ifade etti.

Milli ekonomiye zarar paniği!

Devlet yetkilileri, grevin bir aydan uzun sürmesi halinde bunun gerçek bir tehdit olacağını, ülkede yeniden elektrik kesintilerine sebep olacağını ve ekonomiye zarar vereceğini açıkladı.

Geçen yıl platinyum madeni sektöründe 5 ay süren grevin milyonlarca dolar zarara sebep olduğu belirtiliyor.

Güney Afrika’da elektrik üretiminin yüzde 85’i kömürden sağlanıyor. Ülkenin elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 95’ini karşılayan ESKOM’un 30 günlük kömür stokunun olduğu belirtildi. Econometrix Güney Afrika’dan Dr. Azar Jammine grevin uzun sürmesi halinde ekonominin ciddi yara alacağını söyledi.

Her greve bir Tayyip’li AKP!

Grevin etkileyeceği imalat ve madencilik sektörü ülkenin gayri safi milli hasılasında önemli bir yere sahip. Çalışma Bakanlığı’ndan açıklanan verilere göre, madencilik sektörü milli hasıla’nın yüzde 7’sini oluştururken, imalat sektörünün payı ise yüzde 14.

Güney Afrika’ya da bir Tayyip’li AKP’mi gerekli acaba! “Grev, milli güvenliği bozucu bulunduğundan bakanlar kurulu kararıyla 60 gün ertelenmesine!”

Kaynak: AA / İşçi Gazetesi – 5 Ekim 2015

 

İşçiler Mumberry’den ne istiyor?

 

İŞÇİLER MULBERRY’DEN NE İSTİYOR, NEDEN TEŞHİR EDİYORLAR?

İzmir Gaziemir Serbest Bölge’de bulunan ve Mulberry’e çanta üreten SF Deri fabrikası patronu, sendikaya üye oldukları için 14 işçiyi 25 Mart 2015’de işten attı. İşçiler o tarihten beridir üyesi oldukları DERİTEKS sendikası ile birlikte Serbest Bölge önünde hak arayışlarını sürdürüyorlar.

SF PATRONU BİR İLKE İMZA ATTI

Anayasal haklarını kullanarak DERİTEKS sendikasına üye olan işçiler işten atılınca direniş başlattı ve çeşitli eylemlerle seslerini duyurarak hak arayışlarını sürdürdüler.

Fabrikanın başlıca müşterisi durumunda olan ve vizyonunda sendika hakkı da dahil, ‘çalışanların haklarına saygılı olma’ iddiasındaki Mulberry, işçilerin “stratejik” hedefi haline geldi. İşçiler, birçok eylem ve etkinlikle, ‘bak senin iş verdiğin SF, işçileri kölece şartlarda çalıştırıyor, haklarına saygı göstermiyor, biz de sizi teşhir etmeye devam edeceğiz’ demiş oldular.

Mulberry’den ses çıkmazken SF patronu bir ilke imza attı. İşçileri ve sendikayı, “haksız rekabete yol açmak ve ticari çıkarlarını zarara uğratmak” iddiasıyla mahkemeye verdi. Dava kapsamında mahkemeden, isminin geçtiği pankartlara el konulmasını, haberlere erişim engeli getirilmesini istedi. “Mülkün temelini koruyan adalet” patronun talebini ihtiyati tedbir kararı doğrultusunda kabul etti.

SENDİKA EYLEMİ, PATRON BASKIYI BÜYÜTTÜ

SF patronunun işçi ve sendika düşmanı tutumunu sürdürmesine karşı DERİTEKS sendikası, işçilerin işe geri alınması ve sendikanın işyerinde tanınması için bir kampanya başlattı.

DERİTEKS’in de üyesi olduğu yaklaşık 140 ülkede 50 milyon işçiyi temsil eden uluslararası işçi federasyonu IndustriALL devreye sokuldu. Kampanya yoğunlaştırıldı.

İşçiler hakkında ilk davada ihtiyat tedbir koyduran SF Deri patronu, fabrikadan sendikayı silmek için baskılarını yoğunlaştırırken sendikaya ve işçilere toplamda 600 Bin TL’lik haksız rekabet iddiasıyla ikinci bir dava açtı.

DAVA SONUCU EMSAL OLACAK

Daha önce örneği olmayan bu davaların sonucu emsal teşkil edecek.

Mahkemenin patron lehine sonuçlanması durumda sendikaların örgütlenme sürecinin önüne büyük engeller çıkabilecek ve bundan sonra işverenler sendikaya üye oldukları için işten attığı işçilere büyük miktarda tazminat davası açabilecek. Yine aynı şekilde şirketin ya da patronun isminin geçtiği pankartların kullanılması ve haberlere yasak getirtebilecek…

DERİ İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM

Açık ki, bu mücadele deri işçileri ve sendikaları DERİTEKS ile SF patronu arasında yürüyor olsa da esas olarak işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasındaki mücadeledir.

Onlar; ünlü şirketleri, mahkemeleri, devletleri ile bir bütündür. Bizim de sınıf cephesinden tüm güçlerle bu mücadelenin kazanılması için seferber olmamız gerekiyor.

Haydi deri işçileriyle dayanışmayı büyütmeye!

İşçi Gazetesi / 29 Eylül 2015

 

Irak’ta kaçırılan işçiler serbest bırakıldı

Bağdat’ın Sadr bölgesinde Nurol İnşaat’ın yapımını üstlendiği bir stadyumun inşaatında çalışırken kaçırılan Türkiyeli 16 işçi yaklaşık bir ay sonra serbest bırakıldı. İşçilerin, Bağdat’ın 55 kilometre güneyinde Kerbela yolunda, üzerinde yeni elbiselerle, birer Kuran ve zarf içinde 200’er dolar parayla bırakıldıkları belirtildi.

Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı tarafından teslim alınan işçiler uçakla Ankara’ya gönderildi.

Irak’ta Şiilerin lideri Mukteda-el Sadr tarafından da serbest bırakılması istenen işçilerden ikisi 16 Eylül’de Basra’da serbest bırakılmıştı.

İşçi Gazetesi / 30 Eylül 2015

 

DİSK Kadın Komisyonu: “Barış biz emekçilerin elleri ile gelecek”

Kadın Komisyonu, yürütecekleri çalışmalar ile ilgili DİSK Genel Merkezinde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “savaşlarda işçiler ölüyor, emekçiler ölüyor, yoksullar ölüyor; atılan her kurşun, patlayan her bomba bizim ekmeğimizi küçültüyor; onların sarayları büyüyor, servetleri büyüyor. İşte bu yüzden biz diyoruz ki savaşı durduracak olan emektir. Barış emekle kazanılacak…

Savaş, kadınlar için yaşadığı yerlerden sökülüp atılmak, hayatın iyice kıyısına itilmek, yoksulluk, yoksunluk ve göç anlamına geliyor. Savaş, evde ve sokakta kadına yönelik şiddetin artması anlamına geliyor. Kadın intiharları artıyor. Savaş, işsizlik, açlık ve yoksulluk sınırında yaşamak zorunda kalmak, tüm sosyal hakların gasp edilmesi anlamına geliyor.

Biliyoruz ki bu topraklara barış biz emekçilerin elleri ile gelecek. Ve barışı en çok da biz kadınlar inşa edecek. İşte bu yüzden sesimizi “kardeş kanı dursun” diyen kadınların sesine katmak için yola çıkıyoruz. DİSK Kadın Komisyonu olarak 9 günlük kuşatma, ölüm ve yıkımı yaşayan Cizreli kızkardeşlerimiz başta olmak üzere bu yıkımın tanığı ve mağduru kadınlarla, çocuklarla dayanışma örgütlemek üzere çalışmalarımızı başlatıyoruz. Hedefimiz savaşın yoksul ve yoksun bıraktığı kadın ve çocukların yaralarını bir nebze olsun sarmak, onların en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmektir” diye konuştu.

DİSK Kadın Komisyonu üyeleri sendikalara yaptığı çağrı sonucu, sendikalardan toplanacak yardımları Cizre Nur Mahallesi’ndeki Menderes İlköğretim okulundaki çocuklar ve Nur Mahallesi’ndeki kadınlara ulaştıracak.

İşçi Gazetesi / 30 Eylül 2015

 

Ermenek maden katliamı davası; Bakanlık müfettişleri soruşturulamaz!

Duruşmada, işçi kanıyla beslenenlerin iğrenç yüzü bir kez daha ortaya çıktı. Mahkeme heyeti, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, bakanlığa bağlı müfettişlerin soruşturulması için izin vermediğini açıkladı. Daha önce de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, kendi bakanlığına bağlı müfettişler için soruşturmaya izin vermemişti.

Ermenek Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar; Has Şekerler Madencilik Şirketi sahibi Saffet Uyar, Ermenek Cennet Linyit Kömürü İşletmesi Müdürü ve hissedarı Abdullah Özbey ve aynı şirketin teknik nezaretçisi Ali Kurt, taraf avukatları ve madenci aileleri katıldı. Geçen 15 Haziran günü başlayan ve 3 gün süren ilk duruşmada hakkında tutuklama kararı çıkan Has Şekerler Madencilik Şirketi’nin daimi nezaretçisi maden mühendisi Yavuz Özsoy’un hala tutuklanmadığı ortaya çıktı. Özsoy, yaklaşık 3 ay tutuklu kaldıktan sonra, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti.

Mahkeme heyeti üyelerinden hakim Tamer Demirsoy izinli olduğu için yerine hakim Neslihan Fidan katıldı. Bunun üzerine tutuklu sanık Abdullah Özbey’in avukatı, duruşmanın sağlıklı yürüyemeyeceğini ileri sürerek duruma itirazda bulundu, ancak itiraz reddedildi.

Mahkeme heyeti ilk olarak tanık Hamdi Kunt’u dinledi. Hamdi Kunt, 20 yıl önce, maden katliamının meydana geldiği ocağın karşısındaki bir ocakta çalıştığını ve sonra bu ocağın kapandığını belirti. O dönemlerde her hangi bir su baskının olmadığını belirten kunt, Saffet Uyar’ın da o zamanlar belediye başkanı olduğunu söyledi.

Çalışma Bakanlığı da İzin Vermemiş

Mahkeme heyeti, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bakanlığa bağlı müfettişlerin soruşturulması için izin vermediğini açıkladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da bakanlığı bağlı müfettişler için soruşturmaya izin vermemişti.

Patron; ‘İşçiler sigara içmiş olabilir, Grizu Patlaması olabilir!’

Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Abdullah Özbey’in, 29 Eylül 2015 günü mahkemeye, madende kapalı alan olmasına rağmen sigara içildiğini ve yaşanan olayın bir grizu patlaması sonucu olabileceği ve bunun araştırılması için talepte bulunduğu hatırlattı. Özbey’in, ölen işlerin vücutlarında yanık izlerinin olup olmadığının araştırılmasının talep ettiği belirtildi.

Abdullah Özbey’in avukatları, sanıklarının tutuklu süresinin uzun olduğunu ve bunun yasalara uygun olmadığını ileri sürüp, Özbey’in tahliyesini talep etti. Sanık avukatları, daha önceki duruşmalarda madenci ailelerinin, sanıklara hakaret ettiklerini ve sanıkların mağdur olduğunu belirtti. Bunun üzerine salonda duruşmayı izleyen ölen madenci Ömer Cansu’nun annesi Pakize Cansu, ‘Suçlu onlar değil. Biziz. Onlar bayram etsin, biz ağlıyoruz’ diye tepki gösterdi. Bu sırada ölen madenci Mehmet Tokat’ın eşi Zeynep Tokat da sanık avukatlarına tepki gösterdi. Mahkeme başkanı her iki madenci yakının dışarı çıkartılmasını istedi.

Birbirlerini suçladılar

Duruşma, öğle saatlerinde verilen aranın ardından yeniden devam etti. Tutuklu sanık Saffet Uyar’ın avukatı Şeref Han, taşeron sözleşmesinde bile her şeyin ruhsat sahibi lehine olduğunu, ocaktan çıkartılan madenlerin satışlarını bile ruhsat sahibinin yaptığını, o yüzden Saffet Uyar’ın mağdur olduğunu ileri sürdü. Sondaj makinası alımı konusunda da ruhsat sahibinin yetkili olduğunu ileri süren Şeref Han, tutuklu sanık Abdullah Özbey’in daha önce 650 bin liraya yer üstü sondaj makinası alıp, 350 bin liraya sattığını iddia etti.

Madenci Eşi: Suçlu Kim?’

Duruşmada sanıkları savunan avukatların, suçlamaları birbirlerinin üzerine atması üzerine duruşmayı izleyen madenci eşi Şadiye Çoksöyler,’Madem bunların hepsi suçsuz, o zaman suçlu kim?’ dedi.

Mahkeme heyeti, dosyanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilerek, bilirkişi heyetinde görüşülmesine, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verip, duruşmayı 25 Kasım tarihine erteledi.

İstenen Cezalar

Davada sanıklardan 14’ü, ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma’ suçundan 20- 25 yıl hapis istemiyle, diğer sanıklardan 1’i ‘Yetkisi olmadığı halde belgelere imza atmak’, diğeri de katliamı ‘Bildirme yükümlülüğünü ihlal’ suçlamasıyla yargılanıyor. Ölen madencilerin aileleri ile 1-2 yaşlarındaki çocuklarının da bulunduğu 62 kişinin şikayetçi olarak yer aldığı davada, aralarında aynı madende çalışan işçilerin de olduğu 45 kişi tanık olarak bulunuyor.

Kaynak: DHA / İşçi Gazetesi – 30 Eylül 2015

 

İşçilerin ve halkların kanıyla beslenenlerin savaşına kan taşımak suç ortaklığıdır

Ankara’daki organizasyon; TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TÜRKONFED, TİSK gibi patron örgütleri ve Türk-İş, Hak-İş ve Memur Sen gibi ‘emek örgütleri’ tarafından gerçekleştirildi.

Mitinge katılım umulduğu gibi kalabalık olmadı. Şehir dışından 2000 otobüs beklendiği ifade edilmişti, 100 olarak açıklandı. İstanbul’da milyon sayıda insan katılımı bekleniyor. Zira orada cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye çıkacak.

Mitingin çağrısını yapan TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TİSK, adları üzerinde, sermaye sınıfının örgütleridirler. Soma’da 301 işçi katledildiğinde; “İşçiler Ölmesin” mitingi düzenlemelerini hiç beklemedik! “Teröre karşı kardeşlik Mitingi”ni, ülkenin içine çekildiği savaşın bizzat sürdürücüsü olan Erdoğan’ın talimatıyla yaptıklarını da biliyoruz.

Miting’in imzacısı olan Türk-İş, Hak-İş ve Memur Sen gibi ‘sendikaların’ devletin-Ak Partinin-sermayenin kucağında büyüdükleri de bilinmez değildir. İşçilerin değil sahiplerinin sesi olduklarını bu mitinge katılımla bir kez daha göstermiş oluyorlar.

Soma’da yüzlerce işçi katledildiğinde 3 dakikalık iş bırakma çağrısı yapmakla yetinen, sendikadan istifa eden işçileri sopalı çetelere dövdürten Türk Metal’in üyesi olduğu Türk-İş’ten bahsediyoruz. Ya da devlet ile masaya oturduğunda kamu emekçilerinin haklarını, ücretlerini gümüş tepside sunan Memur-Sen’den. İşçiler ölürken tek bir söz söylemeyen Hak-İş’ten bahsediyoruz.

Her ay işçi cinayetlerinde 130-150 işçi katledilirken, milyonlarca işçi-emekçi açlık ve yoksullukla boğuşurken kılını kıpırdatmayan sözümona ‘işçi sendikaları’ bizlere kardeşliği öğretmeye soyunmuşlar. Bunu yaparken; ne kadar patron örgütü varsa, ne kadar AKP yardakçısı örgüt varsa, onlarla birlikte yaparak, gerçekte bizlere, biz işçi-emekçilere, kimlerle kardeş olduklarını da göstermiş oldular.

“Kardeşliği” savunan sendikalar; Beypazarı’ndaki Kürt mevsimlik tarım işçilerinin evleri yakılırken, Bolu’da Kürt inşaat işçileri dövülmeye, yakılmaya çalışılırken sessizliğe gömülüyor…

“Kardeşliği” savunan esnaf örgütleri; Varto’da, Cizre’de, Sur’da her gün esnaflar kepenk kapatırken, dükkanları özel harekatçılar tarafından taranırken sessizliğe gömülüyor…

“Kardeşliği” savunan hukukçular; en kutsal hak olan yaşam hakkı ihlal edilirken, Cizre’de 8 gün boyunca aralıksız sokağa çıkma yasağında çocuklar katledilirken, cenazeleri buzdolabında saklanırken, ekmek almaya çıkanlar öldürülürken, parası olmadığı için feda edilen yoksul, emekçi çocukları ölürken sessizliğe gömülüyor…

“Kardeşliği” savunan diş hekimleri; Cizre’de, Silvan’da polis tarafından sağlık çalışanları katledilirken, ambulanslar taranırken, ambulans gönderil(e)mediği için 35 günlük bebekler öldüğünde sessizliğe gömülüyor…

Şimdi neden “ses” çıkardıkları açık!

400 vekil isteği yerine getirilmediği için halka savaş açtığını söyleyenlerin, linç güruhları ile planları tutmayanların saldırılarına meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar.

TV kanallarının tüm çığırtkanlıklarına rağmen bu sürece “terör ve teröre karşı savaş” demeyen halka karşı sömürü ve zulmünü sürdürme savaşına kan taşımak istemektedirler.

Bayrağın arkasına gizlenerek gerçekleri gizleyemezsiniz. Üzerinize bayrak örterek kirli yüzünüzü saklayamazsınız!

Halklara, işçilere, kadınlara, gençlere karşı yürütülen bu savaşta yerinizi bir kez daha gösterdiniz, sizi tanıyoruz. Sizler birer asalaklar örgütüsünüz. Patronlar işçileri daha rahatça sömürebilsin diye var olan asalaklar örgütü!

Metal işçilerinin Türk Metal’e karşı başlattığı direniş yol göstericidir. Sırtımızdaki asalaklardan kurtulmak için örgütlenmek, aynı metal işçilerinin yaptığı gibi fabrika fabrika, birim birim örgütlenmek ve kararlı bir şekilde direnmek bugün biz işçi ve emekçiler için birer zorunluluktur. Bizi satan, bizler ölürken, hakkımız gasp edilirken kılını kıpırdatmayıp patronlarla miting düzenleyen sendikalar değil, gerçek sendikalar istediğimizi haykırma zamanıdır!

İşçilerin ve halkların kanıyla beslenenlerin savaşına kan taşımak suç ortaklığıdır; Bunu da unutmayacağız!

Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği!

İşçi Gazetesi / 17 Eylül 2015

 

KARBEL işçileri belediye binasını işgal etti

Belediyeye bağlı KARBEL isimli taşeron şirkette; park ve bahçeler, temizlik işleri, fen işleri müdürlükleri ve idari birimlerde çalışan işçiler ıslık ve alkışlarla belediye binasına girerek protesto eylemi gerçekleştirdi.

Sıkça; “İş, ekmek yoksa barış da yok”, “Taşerona geçit vermeyeceğiz”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları atan işçiler burada eylemleri ile ilgili bir açıklama yaparak belediye yönetimini uyardılar.

‘Taşerona geçit vermeyeceğiz’

KARBEL işçileri adına konuşan DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası 5 No’lu Şube Başkanı Ali Haydar Kara, bayram öncesinde işçilere verilen ödeme sözüne rağmen bu sözün yerine getirilmediğini, bir yandan da işçilerin taşerona geçirilme endişesi taşıdıklarını söyledi.

“Bizim bu kavgamız devam edecek. İşimiz, aşımız, geleceğimiz, ekmeğimiz için yapmayacağımız şey yok. Bunu dost da düşman da bilsin” diyen Kara, Konak’ta, Çiğli’de, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bugüne kadar taşerona geçit vermediklerini, Karabağlar Belediyesi’nde de geçit vermeyeceklerini vurguladı.

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı’da kısa bir konuşma yaparak, KARBEL işçisinin taşerona geçit vermeyeceğini, mücadelelerin kararlılıkla devam edeceğini belirtti.

İşçi Gazetesi / 28 Eylül 2015

 

Açlık sınırı 1361, yoksulluk sınırı 4434 lira oldu

 

Türk-İş’in Eylül 2015 ‘açlık ve yoksulluk sınırı’ araştırma sonucuna göre; 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden açlık sınırı 1361 lira 29 kuruş oldu.

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarını ifade eden yoksulluk sınırı ise 4434 lira 16 kuruş oldu.

AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI 17 TL ARTTI

Türk-İş’in hesaplamasına göre, sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için dört kişilik bir ailenin yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı son bir ayda 17 lira arttı.

2015 yılının ilk dokuz ayı sonunda ise ailenin mutfak harcamasına 129 lira ek yük geldi. Ailenin aylık yaşam maliyetindeki artış ise yılbaşına göre 420 lira oldu.

BİR KİŞİNİN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 1648 LİRA

Bekar olan bir çalışanın aylık yaşama maliyeti Eylül ayında 1648 lira olarak hesaplandı. Bir kişinin ilk 9 aydaki yaşam maliyeti 191 lira arttı. Asgari ücret ise halihazırda (AGİ dahil) net 1.000,54 TL.

TÜİK’in aylık enflasyon verilerini açıklama tarihinden bir hafta evvel açıklanan Türk-İş Raporu, TÜİK enflasyon tahminlerine dair göstergelerden biri olarak değerlendiriliyor.

İşçi Gazetesi / 28 Eylül 2015

 

2 yıldır nerelerdeydin… İzmir’de 94 kişiye Gezi soruşturması!

Taksim-Gezi Direnişi’nin sesini İzmir’den yükselten ve 1 Haziran 2013’te Anadolunun pek çok ilinde olduğu gibi İzmir’de de sokağa çıkanlar hakkında 2 yıl sonra dava açıldı. Direnişçiler, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, görevli memura görevini yaptırmamak için zincirleme şekilde direnme” suçlamalarıyla yargılanacak. Cumhuriyet Savcısı Cevdet Aydemir, 94 kişi hakkında 2 yıldan, 6 yıla kadar hapis cezası istedi. İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, duruşma salonunun yetersiz olması nedeniyle İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Davanın görülen ilk duruşmasında yargılananların davasına Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi gönüllü avukatlar baktı. Suçlamaları kabul etmeyen sanıklar demokratik haklarını kullandıklarını söyledi.

Savcı Aydemir hazırladığı iddianame de yazılanlar şu şekilde: “Polislerin gruba dağılmaları için anons yaptı, yüzlerinde maske olan kişilerin yollara barikat kurarak polise taş ve sopalarla saldırdı. Parti binasına saldırmalarının ardından müdahale edildi. Sanıklar birçok kamu malına zarar verdi. Güvenlik güçlerine direndiler ve olaylar sırasında birçok polis yaralandı. Direniş gözaltına alınırken de sürdü.”

 

Perspektif

Taksim’in gölgesinde Kadıköy: 2025 1 Mayısı

Son yıllarda her yıl olduğu gibi, 2025 yılı 1 Mayıs kutlamalarında da, devlet-sol ve sendikalar arasında bir “manevra savaşı” devreye girdi. Her yıl 1 Mayıs...