Ana Sayfa Blog Sayfa 255

Ordaydık, ölmedik, boykottayız! “Katliam varsa, ders yok”

Koç Üniversitesi

12 Ekim

“Katliamlara Karşı Koç Üniversitesi’nde Hayatı Durduruyoruz” çağırısıyla 200’ün üzerinde öğrenci ve akademisyen bir araya gelerek katliamı protesto etti. Sabah saatlerinden itibaren Öğrenci Merkezi’nde toplanan öğrenciler duvarlara hayatını kaybeden yoldaşlarımızın fotoğraflarını ve katliam sonrası çekilmiş kareleri astı. Amfileri gezerek boykot çağrısı yapan öğrenciler sık sık “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”, “Dersleri Boykot Et, Hayatı Durdur”, “Saray Savaş, Halklar Barış İstiyor”, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganlarını attı. Gün boyunca okul radyosunda “Ellerinde Pankartlar” marşı tekrarlandı. Saat 12.30’da okunan basın açıklamasında, bu saldırının barışı, kardeşliği, demokrasiyi ve emeği savunan herkese karşı yapıldığı; Suruç’un, Diyarbakır’ın ve Ankara’nın failinin aynı olduğu vurgulandı. Hayatını kaybeden yoldaşların isimleri okunarak “Yaşıyor” sloganları atılmasının ardından, bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra “Bugünlerden Geriye Bir Yarına Gidenler Kalır Bir de Yarınlar İçin Direnenler” pankartı arkasında okul içerisinde sloganlarla yürüyüşe geçildi. Yürüyüşün ardından Öğrenci Merkezi’ndeki oturma eylemine devam edildi. Akşam saatlerinde ise Sarıyer Çelik Gülersoy Parkı’ndaki eyleme geçilerek, katliamlar karşısında öğrenci gençliğin sessiz kalmayacağı bir kez daha vurgulandı.

13 Ekim

Ders boykotuna devam eden öğrencilerin,  yoğun bir geçiş güzergahı olan merdivenlerde gerçekleştirdikleri oturma eylemi sırasında, gün boyunca duvara projeksiyonla katliam görüntüleri yansıtıldı. Öğrenciler aynı zamanda akademisyenlerinde katılımıyla “Neden Hayatı Durdurmalıyız” başlıklı bir forum gerçekleştirdi. Burada daha kararlı ve örgütlü bir mücadelenin önemi vurgulandı.

 

Beykent Üniversitesi

Güneş doğacak elbet!

12 Ekim

10 Ekim Ankara katliamından sonra yaşamı durdurma amacıyla üniversitelerde başlayan boykot çağrıları Beykent Üniversitesi’nde de gerçekleşti. Taksim yerleşkesinde bulunan Hukuk Fakültesi’nde     amfilere girilerek 2 günlük boykot çağrısı yapıldı. 30-35 arkadaşın katılımıyla gerçekleşen boykota afiş asarak başlandı. Fakülte sekreterinin afişlerin izinsiz olduğunu, indireceğini söylemesi üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı. Anma yapmaya ısrarlı öğrenciler sekreteri dikkate almayarak boykot çağrılı afişleri asmaya devam ettiler. Afişlerin asılmasının ardından kantinde toplanan öğrencilere bu sefer dekan ve diğer sekreterler engel olmaya çalışsa da öğrencilerin tepkisi sebebiyle kantini terk etmek zorunda kaldılar.Anma Bekir Kilerci’nin Uyarı şiiri eşliğinde saygı duruşuyla başladı. Anmanın ardından  katliamlar başlığında forum yapıldı.

13 Ekim

Sabah saatlerinde okulda başlayan toplanmayla birlikte dövizler hazırlanarak sendikaların yaptığı eylem çağrısına Beykent Hukuk Öğrencileri olarak katılım sağlandı. Sirkeci kolundan eyleme katılan hukuk öğrencileri “katliam varsa ders yok” diyerek boykotun ikinci günü de eylemdeydi.

14 Ekim

Sabah saatlerinde Hukuk Fakültesi’nde öğrenciler tarafından hazırlanan barış şehitlerinin yer aldığı bir pano köşesi oluşturuldu.

 

Yıldız Teknik Üniversitesi

12 Ekim

YTÜ Davutpaşa ve Yıldız kampüslerinde boykot afişleri asıldı, fakülteler dolaşılarak bildiri dağıtıldı. 10.04’te fakültelerde ses çıkarma eylemi yapıldı. Davutpaşa kampüsünde fakültelerden çıkan öğrenciler yemekhane binası önünde, Yıldız kampüsünde ise Tonoz Meydanı’nda toplandı. Katliamda hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunulduktan sonra basın metni okundu. Eylem Yıldız kampüsünde oturma eylemi olarak devam etti, Davutpaşa kampüsünde ise öğrenciler yürüyüş ile devam etti.

13 Ekim

Davutpaşa kampüsünde 10.04’te yemekhane binası önünde Eğitim-Sen’li akademisyenlerin de öğrencilere katılımıyla bir anma yapıldı. Bina içerisinde bir anma köşesi oluşturuldu. Pankartlarla, dövizlerle, sloganlarla kampüs içerisinde bir yürüyüş gerçekleştirildi. Öğrencilerin okul dışına yürümesine polisler engel olması nedeniyle oturma eylemine geçildi. Öğrenciler kapıdan tekrar hazırlık binasına yürüyüş yaptıktan sonra pankart asarak eylemlerini sonlandırdılar.

14 Ekim

Ankara’da hayatını kaybeden YTÜ mezunu Erol Ekici için mezunların düzenlediği bir anma etkinliği yapıldı. Yıldız kampüsü Tonoz Meydanı’nda toplanan öğrenciler ve mezunlar serbest kürsü oluşturarak hissettiklerini anlattılar. Erol Ekici’nin mezarından getirilen toprak ve karanfiller YTÜ öğrencisi Hasan Selim Gönen adına üniversiteye dikilen fidanın yanına konuldu.

 

Mimar Sinan Güzel Sanatlar

Üniversitesi

12 Ekim

MSGSÜ öğrencileri olarak sabah erken saatlerde okulda buluşuldu. Sonrasında sınıflar tek tek gezildi saat 10.00 da Fındıklı Kampüsü’nde Eğitim-Sen’in çağrısıyla yapılacak olan anmaya çağrı yapılarak sınıflar boşaltıldı. Servislerle Fındıklı Kampüsü’ne geçildi. Saygı duruşunun ardından kısa konuşmalar yapıldı, şiirler okundu. Sonrasında Suruç’ta hayatını kaybeden okulumuz öğrencisi Ezgi Saadet için fidan dikildi. Babasının konuşmasının ardından sonraki güne çağrı yapılarak anma sona erdi. Anmadan sonra Fatih, Silivrikapı, Sarıgazi, Kartal’daki cenazelere geçildi.

13 Ekim

Sabah erken saatlerde okulda buluşuldu. Tek tek sınıflar gezilerek boykot çağrısı yapılarak sınıflar boşaltıldı. Saat 10.04’te saygı duruşunda bulunuldu. Sonrasında okulda mum ve karanfillerle anma köşesi yapıldı ve foruma geçildi. Grev çağrısı üzerine forumda ilk elden kalalım mı gidelim mi, tartışması yürütüldü. Okulda kalma kararı alındı. Okulda kalmayı doğru bulmayan insanlarla beraber okuldan çıkıldı ve Cerrahpaşa’daki greve katılındı.

 

Edirne

11 Ekim

Ankara katliamının ardından Edirne belediyesinin önünde “Edirne Katliamı Lanetliyor” pankartıyla toplanan kitle sloganlarla PTT önüne yürüyüş düzenledi. Burada yapılan basın açıklamasında “Katliamı yapanlara rağmen inadına barışı ve bir arada yaşamı savunacağız!”  denildi. Basın açıklamasının ardından halk AK Parti binasına yürüyerek sloganlarla eyleme son verdi.

13 Ekim

Gençlik örgütlerinin çağrısıyla bir araya gelen kitle PTT önünde toplandı. Katledilen yoldaşların isimleri ve resimlerini eşliğinde oturma eylemi gerçekleştirildi. Katliamda yitirdiğimiz yoldaşların ardından yaşıyor sloganları atıldı, Gündoğdu marşı okundu. Atılan sloganların ardından eylem sona erdi.

15 Ekim

Trakya Üniversitesi yemekhanesi önünde “Barışa İmza At’’ etkinliği yapıldı. Marşlar eşliğinde süren etkinlik üniversite öğrencilerinin ve çalışanlarının imzaları, şiirleri ve yakılan mumlarla devam etti.

17 Ekim

Katliamın birinci haftasında Edirne’de de sokağa çıkıldı ve korkmuyoruz denildi. Edirne emek ve meslek örgütlerinin çağrısıyla saat 10.04’te Saraçlar Caddesi PTT önünde bir araya gelen kitle anmaya saygı duruşuyla başladı. Yapılan basın açıklamasının ardından şehitlerin isimlerinin yazılı olduğu balonların gökyüzüne bırakılmasıyla anma sona erdi.

 

Sakarya Üniversitesi

Ankara Katliamı’nın ardından Sakarya Üniversitesi Gençlik Hareketi üniversitenin kafeteryasında katliamı anmak için tiyatro gösterimi sergilemek istedi. Ancak; sivil polis ve özel güvenliğin müdahalesiyle kafeterya önünde öğrenciler ve güvenlik arasında kısa süreli bir arbede yaşandı. Civarda bulunan öğrencilerin de güvenliğe tepki göstermesinin ardından, anma helikopter pistinde gerçekleştirildi. Tiyatro gösteriminin ardından, basın açıklaması yapıldı. “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Katil devlet hesap verecek”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganları atılarak anma sonlandırıldı. Olaydan 4 gün sonra bir SÜGH üyesi, yaptığı basın açıklaması sebep gösterilerek “cumhurbaşkanı hakaret”ten gözaltına alındı. İfadesi alındıktan sonra denetimli serbestlik şartı ile serbest bırakıldı.

 

Çukurova Üniversitesi

12 Ekim

Ankara katliamından sonra tüm ülkede ilan edilen grev ve boykot çağrısı Çukurova Üniversitesi’nde de yapıldı. Çukurova Üniversitesi devrimci öğrencilerinin çağrısıyla Ali İsmail Korkmaz Alanı’nda toplanmaya başlayan kitle saaat 11:00’da tüm falkülte ve sınıflara girerek “Katil devlet hesap verecek”, “İsyan,boykot, direniş”, “Dilan yoldaş ölümsüzdür” sloganlarıyla öğrencileri boykota çağırdı.

Ali İsmail Korkmaz Alanı’ndan yürüyüşe geçen kitle yemekhane önünde basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasında sonra Ankara’da şehit düşen ÇÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğrencisi Dilan Sarıkaya fakültesinin önünde şarkılarla ve şiirlerle anıldı.

Eylem alanındaki tüm öğrenciler cenazeleri karşılamak üzere Uğur Mumcu Meydanı’na geçti.

Öğrenciler yolu kapatarak kendi pankartlarıyla ve sloganlarla alandaki kitleye katıldı.

13 Ekim

Boykot ikinci günde oturma eylemiyle başladı. Öğrenciler, Çukurova Öğretim Elemanları Derneği’nin çağrı yaptığı basın açıklamasına kitlesel bir şekilde katıldı.

Alanda öğretim üyeleriyle öğrenciler “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” ve “Dilan yoldaş ölümsüzdür” sloganlarıyla buluştu

Daha sonra aylardır grev yapan Dev-Sağlık İş üyeleri, SES, TTB pankartlarıyla alana giriş yaptı. Alandakiler kitleyi “katillerden hesabı emekçiler soracak” sloganıyla karşıladılar. Basın açıklaması okunduktan sonra kitle üniversitenin çıkış kapısına kadar yürüyüş yaptı. Öğrenciler oradan tekrar Ali İsmail Korkmaz Alanı’na geçerek oturma eylemine devam etti.

14 Ekim

Ankara katliamında ölümsüzleşen Çukurova Üniversitesi öğrencisi Dilan Sarıkaya kendi fakültesi önünde anıldı. Sınıf arkadaşları Dilan’ı anlattı.

 

Mersin Üniversitesi

Mersin Üniversitesi öğrencileri 10 Ekim Ankara Katliamı’nı protesto etmek için dersleri boykot etti.

Ankara katliamında ölümsüzleşen Çukurova Üniversitesi öğrencisi Dilan Sarıkaya kendi fakültesi önünde anıldı. Sınıf arkadaşları Dilan’ı anlattı.

07:30 -Sabah toplanan öğrenciler kısa bir toplantının ardından fakültelerde yazılamalar yaparak boykot kararını duyurdu.

08:00 -İletişim Fakültesi’nden başlanarak fakültelerin büyük kısmında dersliklere girip boykot çağrısı yapıldı, bildiriler dağıtıldı. Derslerden çıkan öğrencilerle kitleselleşen boykot, yürüyüşle devam etti. Yürüyüş esnasında giderek artan kitle “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Katil devlet hesap verecek”, “Hırsız katil Erdoğan”, “Oradaydık, ölmedik, boykottayız”, “Şehid Namırın”, “Ankara’da düşene dövüşene bin selam” sloganları eşliğinde Cumhuriyet Alanı’na vardı.

Adnan Yücel’in “Biz Kazanacağız” şiiri eşliğinde saygı duruşu gerçekleştirildi. Basın açıklaması okundu. Ardından Ankara’da ‘bu meydan kanlı meydan’ marşı eşliğinde çekilen ve yarım kalan halay cumhuriyet alanında sürdürüldü.

Öğrenciler şehir merkezinde Mersin KESK, DİSK, TMMOB, Tabip Odası’nın grev çağrısıyla 11:00’da başlayan yürüyüşe geçmek için dolmuşları işgal ederek çarşıya indiler. Mersin Üniversitesi öğrencileri çarşıda sloganlar eşliğinde yürüyerek kortejde yerini aldı. Yürüyüşte sendikalar ve öğrenciler eylemin güvenlik önlemini güvenlik çemberi oluşturarak aldılar. AK Parti Akdeniz İlçe Binası’na yapılan yürüyüş basın açıklaması ile son buldu.

Ardından Özgür Çocuk Parkı’na kitlesel bir şekilde güvenlik önlemiyle geri dönüldü ve ertesi gün saat 11:00’da istasyon meydanından başlanacak yürüyüş için çağrı yapıldı.

 

Mustafa Kemal Üniversitesi – Antakya

13 Ekim

Sabah kantinlerde ve sınıflarda eylemin duyurusunu yapan 5 öğrenci duyuru bitmeden ÖGB tarafından gözaltına alındı. ÖGB müdahalesi esnasında, bırakın çocukları, diyen bir öğretim elemanı da polis tarafından gözaltına alındı.

Gözaltılara ve devletin katliamlarına karşı 12.00’da çarşı kompleksinde toplanan öğrenciler; “Gözaltılar tutuklamalar baskılar bizi yıldıramaz, katil polis üniversiteden defol, üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek” sloganlarıyla rektörlüğe doğru yürüyüşe başladılar. Veterinerlik fakültesi önünde önleri kesilen öğrenciler bir süre oturma eylemi gerçekleştirdiler. Rektörün öğrencilerle görüşmeye gelmesi, okulun önündeki toma ve akrebin oradan ayrılması ve gözaltıların serbest bırakılmasını talep eden öğrenciler talepleri uygulanıncaya kadar toplanma yerine dönüp eylemi etkinliklerle devam ettirdiler. Talepler gerçekleşince eylem sona erdi.

 

Ankara Üniversitesi – Cebeci Kampüsü

13 Ekim

10 Ekim barış mitinginde devletin katliam geleneği ile bir kez daha karşılaştık. Yüzlerce yoldaşımız, arkadaşımız devlet teröründe katledildi.

Üniversite öğrencileri olarak, Ankara’daki diğer üniversiteler gibi boykot kararı aldık. Fakat 12 Ekim günü Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden Cebeci Kampüsü ve Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi tatil edildi. Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş öğrencilerden korkmaktadır, ki aldığımız boykot kararına, katliamı anmamıza engel olmaya çalışmıştır. Ama biz öğrenciler olarak aldığımız boykot kararını okul ne zaman açılırsa açılsın yerine getirme kararı aldık ve okulun açıldığı 13 Ekim Salı günü, sabah 8.00’da okulda buluşarak, fakülte fakülte, sınıf sınıf gezerek arkadaşlarımızı boykota çağırdık. Yürüyüş sırasında “Katil devlet hesap verecek!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Katil IŞİD, işbirlikçi AKP!” sloganları atıldı. Sınıf sınıf gezilerek derslikler boşaltıldı.

Fakülteleri gezdikten sonra 10.04’te Eğitim-Sen’in bir saatlik oturma eylemine katıldık. 12.00’da devrim şehitleri için taziye çadırı açılıp yemek dağıtımı yapıldı. Gün boyu Cebeci’de hiçbir ders işlenmedi. 15.30’da serbest kürsü kuruldu.

 

Bilkent Üniversitesi

12 Ekim

10 Ekim’de Ankara barış mitinginde yaşanan devlet organizeli katliam sonrasında Bilkent öğrencileri 12 Ekim Pazartesi sabahı “Barış için İnsanlık Nöbeti” şiarıyla A binası önünde toplanmaya başladı. Eylem alanına birçok ozalit, döviz ve katliamdan fotoğrafların asılmasının ve karanfillerle oluşturulan anma köşesinin ardından insanlık nöbetine geçildi. Öğlen 12.30’da başlanan anma programına 500’ün üzerinde öğrenci ve akademisyen katıldı. Güneşe uğurladığımız yoldaşlarımız için yapılan 1 dakikalık saygı duruşunun ardından eylemi örgütleyen kurumların ortak metni okundu. Metnin okunmasının ardından öğrenciler hep birlikte, katliam anı ile özdeşleşen Ruhi Su’nun “Ellerinde pankartlar” türküsünü söyledi. Eylemde sık sık “Saray Savaş Halklar Barış İstiyor”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” sloganları atıldı. İki öğrencinin katliamda ölen yoldaşlar için şiir okumalarının ardından insanlık nöbetine ve oturma eylemine geçildi. Derslerin bitiş saatine kadar türküler ve marşlar eşliğinde devam eden nöbet, 17.40’ta sloganlar ve alkışlar eşliğinde sona erdirildi.

13 Ekim

Havuz başında oluşturulmak istenen anma köşesine asılan “Saray savaş halklar barış istiyor” ozalitinin okul yönetimi tarafından kaldırılmasının istenmesi ve bu esnada bir ÖGB görevlisinin katliam ile ilgili espri yapmasının ardından öğrencilerle güvenlikler arasında bir gerilim yaşandı. Bir arkadaşın kitleye yaptığı sözlü ajitasyon ile güvenlik görevlisi teşhir edildi ve ozalitin sökülmemesi için alanda akşama kadar sürecek oturma eylemi başlatıldı. Sosyal medya üzerinden ve zaman zaman çekilen sözlü ajitasyonlarla okul yönetiminin tavrı teşhir edildi ve öğrencilere, akademisyenlere eyleme destek verme çağrısı yapıldı. Akşama kadar sürdürülen oturma eylemi kazanımla sonuçlandı ve okul yönetimi asılan ozaliti kaldıramadı.

 

Hacetepe Üniversitesi

12 Ekim

Sabah erken saatlerde boykota çağrı için ozalitler asıldı ve 12.30’da tüm öğrencilere yemekhane önünde toplanma çağrısı yapıldı. Yürüyüş saatine kadar yemekhane önünde oturma eylemi yapıldı. 9.30’da temizlik işçileri boykota desteğe gelerek oturma eylemine katıldılar. Oturma eyleminde açık kürsü kurularak konuşmalar yapıldı, şiirler okundu. 12.30’da yemekhaneden başlayarak tüm fakülteler , derslikler gezilerek bütün öğrenciler boykota çağrıldı. Biyoloji, sosyoloji ve Ali İsmail Korkmaz Amfisindeki tüm dersliklerde %100’lük boykot başarısı sağlandı. “Şebnem yoldaş ölümsüzdür”, “Barış şehitleri ölümsüzdür”, “Saray savaş gençlik barış istiyor”, “Katil devlet hesap verecek”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları ile yürüyüş yapıldı. Ardından 13 Ekim’de yapılacak boykota ve alternatif dersliğe çağrı yapılarak eylem sonlandırıldı.

13 Ekim

Saat 10.04’te yemekhane önünde anma yapıldı. 11.30’da Eğitim-Sen’in çağrısıyla Şebnem Yurtman anıldı ve basın açıklaması okundu. Şebnem’in arkadaşları ve hocaları konuşma yaptılar. Daha sonra Temel Demirer’in katılımıyla Ali İsmail Korkmaz Amfisi’nde “İnsanlık ve Vicdan” dersi yapıldı. Dersin ardından tekrar yemekhane önüne gelinerek katliamda kaybettiğimiz yoldaşlar için türküler söylendi ardından dağılındı.

 

ODTÜ

12 Ekim

Sendikaların, odaların ve emek örgütlerinin 12-13 Ekim’de yaptıkları çağrı ile ODTÜ’de de iki günlük boykot ve grev ilan edildi. Pazartesi günü sabah Eğitim-Sen ve öğrenciler okulun amfi ve sınıflarını gezerek boykotu başlattı. Yemekhane, kütüphane sendika tarafından 2 gün boyunca kapatıldı. Okulun tüm amfi ve sınıflarında tek tek çağrılar yapılarak Devrim stadyumuna yüründü. Devrim stadyumunda kaybettiğimiz yoldaşlarımızın anması ve eylemin basın açıklaması okundu. Daha sonra Eğitim-Sen’in örgütlediği Necdet Bulut amfisindeki açık derse geçildi. Öğrenciler ve akademisyenler birlikte ‘Barış’ı tartıştılar, önümüzdeki döneme dair öneriler sunuldu. Ertesi gün yapılacak olan boykotu örgütlemek üzere bir toplantı yapıldı. Akademisyenlerin, fakültelerden öğrencilerin katıldığı toplantıda 2. gün boykotu fakülte komiteleri halinde örgütleme kararı alındı. Fakülte komiteleri kendi aralarında toplanarak boykot çağrılarının planını yaptı.

13 Ekim

Grevin ve boykotun ikinci gününde fakülte komiteleri ayrı ayrı toplandı. Fakülte kapılarında bildiri dağıtıldı ve boykota çağrılar yapıldı. Her fakülte ayrı koldan Fizik Bölümü önünde toplandı ve sendikaların çağrısını yaptığı Sakarya Caddesi’ndeki oturma eylemine otobüslerle geçildi. Ardından okulda kalan öğrencilerle akşam yurtlar bölgesine meşaleli yürüyüş çağrısı yapıldı. 18.00’da Demiraylar Yurtlar Bölgesinden yemekhaneye yürüyüş başladı. Yemekhanede toplanan öğrencilerle Demiraylardan gelenlerle birleşildi numaralı yurtlar bölgesi dolaşıldı.

 

Eskişehir

Eskişehir’de boykot eylemleri 2 üniversite 3 kampüste gerçekleşti. Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü’nde saat 10’da hukuk fakültesi önünde toplanan Eğitim-Sen Anadolu Üniversitesi Temsilciliği ile bir gün önceki gençlik örgütlerinin yaptığı çağrıyla öğrenciler toplandı. Hukuk fakültesinde tam boykot sağlandı. Orada basın açıklaması yapıldıktan sonra öğrenciler fakülte fakülte sınıf sınıf gezerek boykot çağrısı yaptılar. Fakülteler gezildikçe kitle artmaya başladı. Son olarak iletişim fakültesinde 500 kişilik bir forum gerçekleşti ve forumda rektörlükden okulu 12-13 Ekim’de tatil etmesi için görüşülmesine karar verdi. Rektörlük önünde görüşmeler sonucu bizi şaşırtmayan eğitim devam edecektir yanıtı geldi. Tepki olarak rektörlük önünde ses çıkartma eylemi yapıldı ve en son basın açıklaması ile son buldu.

Anadolu İki Eylül Kampüsü’nde ise hazırlık ve mühendislik fakültesinde çağrı yapıldı. Hazırlıkta patlama anı canlandırıldı ve arkasından konuşmalarla öğrencileri akademisyenleri boykota fakülte içerisindeki oturma eylemine çağrı yapıldı. Derslerin başladığı zaman ise sınıfların olduğu koridorlarda eylem yapıldı sloganlarla ıslıklarla bugünün ders zamanı değil katliamlara karşı ses çıkarma birlik olma eyleme çıkma zamanı olduğu söylenerek hocaların ders işlemesi engellendi. Ardından öğrenciler ana kampüse geçilerek ordaki kitleye katıldı.

Osmangazi Üniversitesi’nde boykot çağrısı yapıldı ve sonra da meşelikte katliamda kaybettiğimiz yoldaşlar için anma yapıldı.

Boykotun ikinci günü ise 3 kampüste yine boykot çağrıları ve eylemlilikler devam etti. Anadolu İki Eylül Kampüsü’nde fakülte önlerine barış işareti çizildi ve yemekhane önünde hazırlık, besyo ve mühendislik öğrencileri açıklama yaptılar.

İkinci gün Yunus Emre Kampüsü’nde yine fakülte fakülte gezilerek boykot çağrısı yapıldı. Ardından iletişim fakültesi kantininde oturma eylemi yapıldı. Ayrıca şiirler okundu türküler söylendi katliamda kaybettiğimiz yoldaşlar için saygı duruşunda bulunuldu.

İstanbul Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak okulun açılış sürecinde masa açılıp bildiriler dağıtıldı. Savaş, 10 Ekim, Aziz Güler, Suruç anmasına yönelik ajitasyon propaganda etkinlikleri gerçekleştirildi; afişler asıldı, amfiler gezilerek şiirler okundu, bildiriler dağıtıldı.

7 Ekim’de üniversitede Suruç anması gerçekleştirildi. Edebiyat fakültesi havuzlu bahçesine Polen Ünlü ismi verildi. İletişim Fakültesinde bir amfi’ye Büşra Mete ismi verildi. Anmalar yapılıp marşlar söylendi. Merkez kampüste HDP Mlletvekili Adayı Şerife Erbay konuşma yaptı. Merkez kampüs havuzlu bahçeye fidan dikilerek eylem sonlandırıldı.

12 Ekim

Üniversite öğrencileri olarak sabah erkenden okulda buluşuldu. Afişleme çalışmaları yapıldı, tek tek amfiler gezilerek boykot çağrısı yapıldı. Saat 10.04’te Merkez Kampüs’te Atatürk heykelinin önünde Eğitim-Sen’li hocalarımız ve üniversitenin taşeron işçileriyle beraber bir anma gerçekleştirildi. Cenazelere çağrı yapıldıktan sonra tekrar amfiler gezilmeye başlandı. Peşi sıra fakültelerin koridorlarında birkaç saat barış nöbeti tutuldu, tiyatral bir gösteri yapıldı ve birinci gün sona erdirildi.

13 Ekim

Üniversite öğrencileri olarak sabah erkenden okulda buluşuldu. Afiş çalışmaları yapıldı, amfiler dolaşılarak boykot çağrısı yapıldı. Eğitim-Sen’e bağlı hocalar Merkez Kampüs Atatürk heykelinin önünde grev çadırı açtı. Saat 10.04’te her fakültede ses çıkarma eylemi gerçekleştirildi. TTB-TMMOB-DİSK-KESK çağrısıyla çeşitli yerlerden yürüyüşle Beyazıt Meydanına gelmek suretiyle, meydanda gerçekleştirilecek anmanın engellendiği öğrenildikten sonra üniversitenin bileşenleriyle Beyazıt Meydanı’nda anma gerçekleştirilmesine karar verildi. Merkez kampüsten ana kapıya doğru yürüyüşe geçildi. Ana kapının üniversitenin içinde kalan tarafına varıldığında kortej kuruldu, korteji çevreleyen arkadaşlar güvenlik çemberi oluşturdu. Bu şekilde Beyazıt Meydanına geçildi. Artık çemberin içine dışarıdan kimse alınmadı. Basın açıklaması yapıldıktan sonra üniversiteye dönülerek merkez kampüste barış dersliği gerçekleştirildi.

Ertesi Hafta: Barış Haftası

Üniversite öğrencilerince boykottan sonraki hafta (19 Ekim haftası) barış haftası olarak kabul edildi ve bu kapsamda tüm hafta boyunca üniversitede çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi: tiyatrolar, şiir dinletisi, film gösterimleri, Beyza Üstün’ün katılımıyla panel gerçekleştirildi. Barış haftası fidan dikimiyle sonlandırıldı.

İstanbul Üniversitesi’nde Tacizci Güvenlik Teşhir Edildi

İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden bir kadın, yaklaşık bir ay önce özel güvenlik görevlisi Emrullah Beyaz tarafından tacize uğradı. Yapılan şikâyetin ardından savcılık tarafından ifadesi alınarak serbest bırakılan ve üniversitedeki görevine devam eden Beyaz, 20 Ekim Salı günü ise aynı kadını ikinci kez taciz etti ve sessiz kalması için silahını göstererek kendisine tehditte bulundu.

İstanbul Üniversitesi’nden kadınlar olarak, yaşanan tacize karşı bir araya gelinerek üniversite içerisindeki çeşitli noktalara afişler asıldı, ana kapıya yürüyüş yapıldı. Yürüyüş sırasında tacizci güvenlik görevlisinin, ana kapıda ise basın mensuplarının arasında bulunan sivil polisler teşhir edildi, saat 13:00’da gerçekleştirilen basın açıklamasının ardından “kadın dayanışmasının ve mücadelesinin süreceği” mesajı verilerek eylem sonlandırıldı.

İzmir Kent Ekmek İşçileri

Kent Ekmek Fabrikası’nda çalışan işçiler adına taraflar arasındaki toplusözleşme görüşmeleri 1 Temmuz itibarıyla başlamıştı. İşveren ilk görüşmede yüzde 7 zam oranı ile masaya oturmuş, bu rakamı en son yüzde 8’e kadar çıkarmıştı. Tek Gıda-İş Sendikası ise işçilerin ağır koşullarda ve tozlu ortamda çalıştığına dikkat çekerek ortalama yüzde 24’lere varan bir zam oranı talebinde bulunmuştu. Toplusözleşme görüşmelerinde tıkanma yaşanınca sendika Ağustos ayında grev kararı almıştı.

Talepleri yerine getirilene kadar greve devam edeceklerini belirten Tek Gıda-İş Genel Sekreteri Mustafa Akyürek, “hedefimiz elde edebileceğimiz en iyi noktaya ulaşmak ve üyelerimizin beklentilerini karşılayan bir aşamaya ulaşmaktır. Temennimiz işveren yetkililerinin çalışanlarının yaşam şartlarındaki zorlukları anlayıp, bir an önce uzlaşma noktasına gelmeleridir” dedi.

Kent Ekmek fabrikası günde 60 bin ekmek üretiyor ve bu ekmekler belediyeye ait 54 satış noktasında halka 65 kuruştan ulaştırılıyor.

(İşçi Gazetesi, 1 Kasım 2015)

“Hava toprak gibi gebe Hava kurşun gibi ağır”

Bu nedenle, Saray sakinine, Saray sakininin savaş senaryolarını planlayıp devreye sokan Fidan-Alâ ve ekibine, delilleri yok etmek, gizlemek için her gücü, yalanı ve hileyi kullananlara, açık ve net önerimizdir; Ankara Garı’nı yok edin, asfaltı, alt geçidi, Gar’ın bahçesini, Gar’dan Sıhhiye Meydanı’na giden yolu, Sıhhiye Meydanı’nı yok edin. Ve elbette daha başka şahitleri de. Şehrin hafızası vardır, ağaçları ile, parkları ile, asfaltı ile, demiryolu ile, garı ile, binaları ile, havası ile şehrin hafızası vardır. Ve unutmazlar.

Devletin yöneticileri, bürokrasisi, Saray’ın yerlisi, Başbakan ve diğerleri, bakanları, hepsi ama hepsi, Ankara Gar binası kadar vicdana, Ankara Gar binasının taşları kadar bir kalbe sahip değildir ve asla olamayacaklar.

Devletin de bir hafızası var. Ermeni soykırımı, tehcir hareketleri, Rumların sürgün edilmesi, Mustafa Suphi’lerin katliamı, Takrir-i Sukûn yasaları, Dersim katliamları, Tan Matbaası baskınları, 6-7 Eylül linçleri, faili meçhul cinayetler, köy boşaltmalar, dışkı yedirmeler, işkenceler, Maraş katliamları, Çorum ve Sivas, 1 Mayıs 1977, 16 Mart katliamı, arkası kesilmeyen faili meçhuller, Roboski, Diyarbakır, Suruç ve nihayet Ankara katliamları. Tüm bunlar bu hafızadadır. Ve tüm bu cinayetlerde, devlet refleksi, ortadadır. Baştan aşağıya suça bulaşmış bir yapı, her zaman suçları örtmeye, suçluları korumaya çalışmaktadır. Esrar, eroin çeteleri ile iç içe mafya çeteleri, bunların devlet (ordusu, polisi, hukuku vb. ile) ile iç içe geçmesi, tüm bunlarla birleşen medya ve tekelci sermaye, bu suç şebekesinin kendisidir. Bu nedenle, bu kirli tarihi hem yaşatırlar, hem de halktan gizlemeye çalışırlar.

Ankara Garı’nın önünde, 100’den fazla kişiyi öldüren, onlarcasını sakat bırakan, yüzlercesini yaralayan bombaları atanlar, devletin hafızasına güveniyorlar, devletin suçları örtme yeteneğine inanıyorlar ve elbette halkın çaresizliğine umut bağlıyorlar, halkın hafızasının zayıflığına inanıyorlar.
Gerçekten de örgütlü olmayan halkın, hafızası zayıftır. Ezilenler, sömürülenler, işçiler emekçiler eğer örgütlü değillerse, hafızaları da zayıf olur.

Bu nedenle, çekinmeden söylemeliyiz ki; hava kurşun gibi ağırdır.

Ama Ankara Garı, Ankara şehri artık şahittir. Nasıl kanıtları, nasıl tetikçileri yok ediyorsanız, bunları da yok edin. Artık hesabınız, sınırı aşmıştır.

Ve elbette, hava toprak gibi gebedir. Ve saldırının ardında bu gebe durumunun egemenlerde, Erdoğan ve takımında, devlette yarattığı korku yatmaktadır.
Korktukları için bu denli vahşice saldırıyorlar.

Kendi korkularını, halklara bulaştırmak istiyorlar.

Erdoğan-AK Parti hükümeti-devlet, biz bunların üçünü artık bir arada sayıyoruz; kendileri kendilerini ayırana kadar da böyledir. Hepsinin yerine geçmek üzere sadece Erdoğan, sadece devlet, sadece AK Parti diyebiliriz. Ama mutlaka üçünü bir arada görmek gerekiyor. Bugün için bu şarttır.

Kara Cumartesi’nin faili bellidir, bu üçlüdür.

Biz, katili tanıyoruz. Herkes tanıyor. Diyarbakır’dan tanıyoruz, Suruç’tan tanıyoruz. Roboski’den tanıyoruz, Gezi’den tanıyoruz.

Şimdi soru şudur; neden bu vahşice saldırıları devreye sokuyorlar? Neden ardı ardına saldırılar yapıyorlar ve nereye varmak istiyorlar?

Bu sorunun yanıtı açıktır, ama biraz açarak ilerleyelim. Birçok uzman, bu konuda fikirler ortaya koyuyor. Ortaya konan fikirler gruplandırılırsa, iki analiz ortaya çıkıyor. Her ikisi de iktidar-devlet çevrelerince dillendirilmektedir. İlki şöyledir: Bu saldırı, devletimize-milletimize dönük bir hain saldırıdır.
İkincisi, bu saldırı, kaos çıkarmak için yapılmaktadır.

Devlete ve millete saldırı derken, aslında, devlete demek istiyorlar. Buraya milleti, bilerek katıyorlar ki, ikna edici olsun.

Şöyle soralım; devlete saldırmak isteyenler, neden gelip de Barış Mitingi’ne saldırıyorlar?

Devlete saldırmak isteyenler, neden, uzunca bir süredir, devrimcilere, halka, devlete muhalif güçlere saldırıyorlar? Ağrı, Suruç, Diyarbakır, Adana-Mersin gibi saldırılarla, Ankara Kara Cumartesisi neden aynı sürece rastlıyor?

Açalım: Devlete saldıranlar, elbette hiçbir biçimde istemeyiz, onaylamayız ama, mesela AK Parti mitingine gidenlere saldırsalardı, acaba, devlete saldırmak adına daha etkili sonuçlar elde etmiş olmazlar mı idi? Acaba, neden Rize’deki Sedat Peker mitingine saldırı olmaz? Oysa tam da kan dökmekten söz etmektedir, oluk oluk…

Devlete saldırıyorlarsa, neden bombalamanın hemen ardından, Diyarbakır’da olduğu gibi, Suruç’ta olduğu gibi, Ankara’da olduğu gibi, devlet güçleri hemen gelip ölenlerin yakınlarına, kitleye gazlarla, tazyikli sularla saldırıyorlar ve neden saldırıların ardından, devrimcilere dönük tutuklamalar devreye sokuluyor?
Öyle ya, güvenlik güçleri, ölüleri olan, yaraları olan kitlenin anlık tepkisi ne olursa olsun, onlara gaz sıkmamak, onlara cop vurmamak, yaralılara yardım etmek gibi bir tutum alamaz mı? Mesela Ankara Garı’nda, üç adet trafik polisi aracı, neden hemen ambulans gibi devreye sokulmaz?

Neden, mesela Suruç’ta, dava dosyası kapatılmaya çalışılır? Neden mesela Diyarbakır bombalamasının soruşturması hemen yapılmaz?

Biraz da bakışımızı değiştirelim; diyelim ki, devleti hedef alan bir saldırı olsa idi, sıradan kalabalıklara saldırmayı seçmezler miydi? HSBC, sinagog saldırlarını hatırlayalım.

Diyelim ki, devleti hedef alıyorlar, peki, bu IŞİD ise, devleti neden hedef alıyor? Mesela daha fazla silâh tedarik edilmesi için mi, mesela kimyasal silâh alabilmek için mi, mesela daha fazla eğit-donat almak için mi, mesela daha fazla para almak için mi?

Yok eğer, IŞİD devleti hedef almıyorsa, devleti, mesela başka bir istihbarat teşkilâtı hedef alıyorsa, bu durumda siz IŞİD’i “Kobanê düştü düşecek” tarzı ile neden desteklediniz? Bu işin içinde başka devletler varsa, bu savaş ilanı mı demektir?

İkincisine geçelim: Diyorlar ki, kaos çıkarmak için. Bu elbette boş bir söz gibi duruyor. Mesela kaos çıkarmak denildi mi, acaba, Ağrı’daki provokasyon da bu kaos içinde ele alınabilir mi, acaba HDP binalarının yakılıp yıkılması, devrimci örgütlere devlet ya da sivil güçlerin saldırıları, Cizre’yi ablukaya almak bunun içinde midir?

Öyle ise, kaosu kim çıkarıyor?

Devletin bizzat kendisi mi? Bu bombalamaları başkası yapıyorsa, onlar da devletin bizzat yürüttüğü kaos çıkarma operasyonunun birer ortağı mıdır?
Şimdi, bizim, biz devrimcilerin, halkın açıklamasına gelelim.

Bu, halka karşı bir saldırıdır.

Bu saldırının faili, direkt ya da dolaylı, devlettir.

Saldırının “faillerini” bulmayacaklardır.

Kanıtımız açıktır: Devlet güçleri, alana geldiklerinde, tıpkı Diyarbakır’daki gibi, tıpkı Suruç’taki gibi, doğrudan yaralılara, ölülerinin başında bulunanlara, halka gaz ve tazyikli su ile saldırmışlardır. Bu kanıttır. Bu, saldırının devlete yapılmadığını, devlet güçlerinin bunu böyle algılamadığını göstermektedir.

Kanıtımız açıktır, hemen olayla ilgili soruşturmaya yayın yasağı getirilmiş, dosya, diğer olaylarda olduğu gibi gizlilik arkasına saklanmaya başlatılmıştır.
Hemen olayın üzeri örtülmek için, delillerin kimlere ulaştığını engellemek için önlemler alınmıştır. Mesela, IŞİD bu saldırıyı yapmış ise, MİT’in, devletin diğer kurumlarının bunda katkısı yok mudur? Acaba zırhlı aracın arkasında sürüklenen cesedin video görüntülerini yayınlamak, bir IŞİD tarzı mıdır?
Acaba, hemen bir “intihar saldırısı” üzerine yönelinirken, başka şeyler mi gizlenmektedir? Acaba, uzaktan kumada ile bir kişinin sırtındaki çanta mı patlatılmıştır? Canlı bomba, eğer IŞİD’li ise, bu IŞİD ile devlet birimleri arasında bir işbirliğine işaret değil midir? Acaba, IŞİD için, “öfkeli gençler” tanımlaması bir duygusal derinliği mi içerir?

Ankara saldırısı, Ankara Garı’ndaki canlı bomba, Kara Cumartesi, gerçekte, Saray’ın, aynı anlama gelmek üzere devletin, aynı anlama gelmek üzere AK Parti iktidarının, halka karşı açtığı savaşın bir parçasıdır.

Bu savaşın birçok örneği var ve süreklilik içindedir. Roboski nedir? Bu savaşın bir parçasıdır. Gezi Direnişi’ne karşı savaş, halka açılmış savaşın en açık kanıtıdır. Devrimcilere karşı savaş halka karşı savaşın bir parçasıdır. Soma’daki katliam ve bu konuda devletin en üst düzeyde aldığı tutum, halka karşı açılmış savaşın bir parçasıdır. Ağrı’da, Efkan Alâ eli ile planlanan saldırı, halka karşı bir saldırıdır ve amacı “savaş çıkarmak”tır. HDP binalarının bombalanması, HDP binalarının yakılması vb. bu savaşın bir parçasıdır. Diyarbakır bombalaması halka karşı savaşın bir yeni aşamasıdır. Suruç saldırısı, halka karşı saldırının bir yeni aşamasıdır. ve nihayet Ankara’daki saldırı, bir başka saldırıdır.

Devletin, Saray’ın, hükümetin, halka karşı saldırısıdır.

Peki bu saldırı nedendir?

Bu saldırı, Saray’ın, devletin, hükümetin, yeni bir karşı-devrim saldırısıdır. Hem Kürt devrimini bastırmak, hem Gezi ile birlikte, 12 Eylül 1980’den bu yana ilk büyük kalkışını gerçekleştiren halk hareketini bastırmak, Kürt devrimine karşı devlet eli ile yaratılan milliyetçi duvarların yıkılmaya başlamasını durdurmak. Saldırının amacı budur. Saldırının amacı, halkların uyanışını, gelişen devrimi bastırmaktır.

Erdoğan, kendi “ideal” iktidarı için, elinde olan tüm devlet gücünü, hiçbir hukuk tanımaksızın kullanmaktadır. Bu nedenle bu saldırı, onun için çok uygundur. Devlet, ister Erdoğan’a bağlı, ister diğer kadroları olsun, bu saldırıyı her yolla desteklemektedir. Nihayetinde devrimci kanı dökmek, işçi kanı dökmek, emekçi kanı dökmek, genç kanı dökmek, devletin her kanadı için uygundur. Bu nedenle, eski Ergenekonculara yaklaşmaya çalışan Erdoğan, arka planda saldırılar için alkış almaktadır elbette. Ve bu saldırılar, tek başına AK Parti iktidarı olanağı yaratır umuduyla, tüm AK Parti kadroları taarruza katılmaktadır. Kısacası, devlet çarkının tepeden tırnağa, bu savaş etrafında birleşmesi çok da olanaklıdır.

Bu savaş, terk edildi denilen eski yöntemlerin daha açık ve daha net devreye sokulduğu bir yeni savaştır. Bu savaş, faili meçhuller yerine, kitlelere dönük açık, faili belli saldırıların ortaya konduğu yeni bir savaştır.

Bu kitleye dönük saldırılar, sadece barış umutlarına dönük saldırılar değildir. Elbette barışı da hedef almaktadır. PKK’nin ateşkes ilan edeceğini ilan ettiği günden bir gün önce sahnelenmesi de boşuna değildir. Savaş hâlinin yaygınlaştırılacağı ve şiddetinin artırılacağı anlamına gelmektedir. Bu hukuk tanımaz bir savaştır ve açıktan, failler kendini gizlemeden saldırmaktadır. Saldırının bir hedefi de, kitlesel eylemlerin önlenmesidir. Kitlesel eylemler, halkların uyanışının arttığı, örgütlenmenin gelişmeye başladığı bugün, özellikle Batı’da son derece önemlidir. Devlet, doğrudan bu kitlesel eylemlere ve Ankara’da saldırarak, kitleleri korkutmayı amaçlamaktadır.

Devlet güçleri, bu saldırı ile, kendi korkusunu halklara bulaştırmak istemektedir.
Gerçekten de günler ağırdır, günler ölüm haberleri ile gelmektedir.

Bu bir boyun eğdirme saldırısıdır. Gezi Direnişi ile başını kaldıran kitlelere, işçi ve emekçilere, gençlere boyun eğdirme girişimidir. Bu, Kürt halkının özgürlük mücadelesine boyun eğdirme girişimidir. Bu, Kürt devriminin Batı’ya olan etkilerini yok etme girişimidir. Bir diz çöktürme operasyonudur.
Ama, bugün, ne yaparlarsa yapsınlar, istediklerine ulaşmaktan uzaktırlar. Halkların direnişi, sokaklara çıkışı sürmektedir.

Gezi Direnişi’nde gençleri öldürdüler ama Gezi daha da kökleşti. 7 Haziran öncesinde sayısız saldırı planladılar ama 7 Haziran’da barajları yıkıldı. Şimdi daha büyük saldırılar devreye sokuyorlar. Ve 10 Ekim’de patlayan bombaya rağmen, ülkenin her yanında halk, kitleler sokaklara çıktılar.

Hava, aynı zamanda, toprak gibi gebedir.

İşçi ve emekçilerin örgütlenmesi, devrimci örgütlenmenin gelişimi bu toprakta bir devrimi yükseltecektir. Toprak, devrime gebedir. Onun için bu denli korkakça, bu denli vahşice saldırıyorlar.

Şimdi, tüm devrimci enerjimizi, kitleleri örgütlemeye, daha ileri, daha sağlam örgütler yaratmaya vermeliyiz.

Çayeli Bakır İşletmesi İşçileri Greve Çıktı

Grev süreci başlatılırken işçiler adına açıklama yapan Maden İş Sendikası Sivas Şube Başkanı Zekeriya Gültekin, maden patronunun gelecek 3 yıl için sıfır zam teklifi üzerine greve çıktıklarını belirterek, geçmiş yıllarda yapılan grevlerin bazı girişimlerle kırıldığını hatırlattı. Bu grev için de bazı hesaplar yapıldığını belirten Gültekin, “Kim ne hesap yaparsa yapsın bu hesapların hepsini tersine çevireceğiz ve bu grevden başarılı çıkacağız” dedi.

İşletmenin tamamı Kanadalı şirkete ait

Rize Çayeli ilçesinin Madenli Beldesinde faaliyet gösteren Çayeli Bakır İşletmeleri 7 Temmuz 1983 tarihinde kuruldu.

Kuruluşunda, hisselerinin yüzde 45’i devlete ait Eti Maden İşletmeleri genel müdürlüğüne, yüzde 49’u Kanada’lı İnmet Mining Co. şirketine, yüzde 6’sı ise Gama AŞ’ye ait idi.

Kanada Şirketi, 2001 yılında Gama hisselerini, 2004 yılında ise özelleştirme kapsamında devlete ait hisseleri satın alarak işletmenin tek sahibi oldu.

Yılda 1 milyon ton cevher üretme ve işleme kapasitesine sahip işletmede ortalama 150 bin ton (yüzde 25 tenörlü) Bakır ve 70 bin ton (yüzde 50 tenörlü) Çinko konsantresi üretiliyor.

Yeraltı metal madenciliği sektöründe ülkenin en büyük tesisi olan işletmede 320’si sendikalı 475 ana şirket işçisi, 100 dolayında da müteahhit şirketlerde çalışan taşeron işçi bulunuyor.

(İşçi Gazetesi, 3 Kasım 2015)

Cenaze törenlerinden…

 

TEKİN ASLAN

Ankara’daki saldırıda hayatını kaybeden İnşaat-İş Sendikası Yürütme Kurulu üyesi Tekin Aslan’ın cenazesi Kartal Cemevi’nde binlerce kişinin katılımıyla toprağa verildi.

İki çocuk babası olan Aslan’ın beraber direndiği inşaat işçilerinin baretleriyle katıldığı cenaze töreninde binler “Sözümüz size devrim olacak” diye haykırdı. Aslan’ın cenaze törenine, HDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş, HDP Milletvekili adayı Turgut Öker, CHP Milletvekili adayı İlhan Cihaner’in yanısıra Alevi Dernekleri temsilciler ve çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti katıldı. Cemevinde yapılan törenden sonra, yoldaşları tarafından omuzlara alınan Tekin Aslan’ın cenazesi kitlesel bir yürüyüşle anmanın yapılacağı Kartal Meydanı’na getirildi. Cenazenin getirildiği Kartal Meydanı’nda anmaya katılan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş “onlar öldürdükçe biz çoğalacağız, dimdik ayakta duracağız ve şehti olan yoldaşlarıma verdiğimiz barış ve özgürlük sözünü yerine getirene kadar yılmayacağız. Hep birlikte direneceğiz” dedi.Tekin Aslan binlerce kişinin sloganları eşliğinde Aydınlıkköy mezarlığında toprağa verildi.

FATMA ESEN

Fatma Esen’in cenazesi Fatih Kadınlar Pazarı’nda yapılan anmanın ardından Gazi Cemevi’ne getirildi. Cemevinde saat 14.00’da başlayan cenaze töreni için binlerce kişi toplandı. Cemevinde yapılan törenin ardından yürüyüşle Gazi Mezarlığına götürülen Fatma Esen’in tabutu kadınların omuzunda taşındı. Gazi mezarlığında yapılan törenle Fatma Esen sonsuzluğa uğurlandı. Fatma Esen’in kayınvalidesi 75 yaşındaki Perihan Esen, zafer işareti yaparak Türkçe ve Kürtçe ‘Artık yeter’ diye haykırarak katliama tepki gösterdi.

BİNALİ KORKMAZ

İstanbul Küçükçekmece’de Dicle Haber Ajansı Çukurova Büro Haber Şefi Rojda Korkmaz’ın babası Binali Korkmaz için Garip Dede Türbesi’nde saat 13.00’da tören düzenlendi. Binali Korkmaz’ı burada binlerce kişi karşılarken yapılan cenaze törenin ardından defnedilmek üzere mezarlığa doğru yürüyüş başladı. Cenaze, törenin ardından bir süre omuzlarda taşınarak, helallik alınması için evine götürüldü. Binali Korkmaz’ın cenazesi daha sonra Kanarya Mezarlığı’nda sloganlarla defnedildi.

DİCLE DELİ

İstanbul’da Dicle Deli’nin cenazesi, Silivrikapı Camii’nde düzenlenen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin katıldığı törenin ardından saat 14.00’da mezarlığa doğru yola çıkarıldı. Dicle’nin tabutu yürüyüş boyunca kadınların omuzundan inmedi. Cenaze Silivrikapı mezarlığına getirildi. Yürüyüşte kadınlar ‘Barışı katleden AKP, kadınlara hesap verecek’ pankartını taşırken Dicle’yi binlerce kişi sonsuzluğa uğurlandı.

TAYFUN BENOL

Ankara katliamında hayatını kaybeden Tayfun Benol’un cenazesini 13:00’da Karacaahmet Şakirin Camii’ne getirildi. Camide düzenlenen törenin ardından Maltepe Başıbüyük Mezarlığı’nda defnedilmek üzere buradan uğurlandı. Politika Gazetesi Yazı işleri Müdürü olan Tayfın Benol’un cenaze törenine yüzler katılırken katliama öfke büyüktü. Başıbüyük Mezarlığında saat 14.30’da defnedilen Tayfun Benol sloganlarla ışıklara uğurlandı.

GÜNEY DOĞAN

Ankara katliamında yaşamını yitiren İTÜ’lü Güney Doğan Taşdelen için Cemevi’nde cenaze töreni düzenlendi. Ailesinin evine vedalaşmak için götürülen Doğan, ardından yoldaşlarının omuzlarında Valide Sultan Mezarlığı’na taşındı. “Katilleri tanıyoruz, hesabını soracağız”, “Katilleri tanıyoruz, inadına barış”, “Yasamızda kan, barut, ateş, ölüm yok; özgürlük ve kardeşlik var” pankartının açıldığı ve binlerce kişinin katıldığı yürüyüşte, sık sık, “Şehid namirin”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı. Doğan’ın cenazesi, “Çerxa şoreşe” marşı eşliğinde defnedildi. Doğan’ın yoldaşları, mezarına kırmızı karanfiller bırakarak, katliamın hesabını soracaklarının sözünü verdi.

VAHDETTİN ÖZKAN, SELİM ÖRS, AHMET KATURMAN, AZİZE ONAT, CUMALİ AVŞAR

Ankara’daki barış mitinginde katledilen Azize Onat, Selim Örs, Ahmet Katurman, Vahdettin Özgan, Cemal Afşar’ı uğurlamak amacıyla binlerce kişi Ümraniye’de bulunan Yavuz Selim Camii’nde bir araya geldi. Cenaze töreninde “Katil devlet hesap verecek”, “Katil Erdoğan” sloganları atıldı. Cenaze törenine HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP İstanbul Milletvekili adayları, HDP İstanbul İl Eş Başkanı Cesim Soylu, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, CHP İstanbul milletvekilleri Mahmut Tanal ve Oğuz Kaan Salıcı, Barış Anneleri katıldı. Camiye giriş sırasında HDP’liler geçişler de üst araması yaptı. Cenazeler yeşil sarı kırmızı bayraklara sarılarak, “Şehid namirin” sloganıyla zafer işaretiyle uğurlandı.

AZİZE ONAT

Cenazeler, dini vecibelerinin yerine getirilmesinin ardından Ihlamurkuyu Mezarlığı’na defnedilmek üzere cenazeler yola çıktı. Azize Onat’ın tabutunu kadınlar “Jin jiyan azadi”sloganıyla taşıdı. Kitle ise Yavuz Selim Camii’ndeki cenaze törenin ardından HDP Dudullu İlçe teşkilatının önünde anma etkinliği düzenledi. Anmada “İnadına barış Ankara barış şehitleri ölümsüzdür” pankartı açılırken, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın posterleri taşındı.

Etkinlikte konuşan HDP İl Yönetiminden Rıza Taşdelen, “Patlatılan bomba mücadelemize düşen bombadır. Ama bizim serhıldanımız onları kanla boğacak” dedi. Katliamda yaşamını yitirenlerin mücadelesine sahip çıkarak barış şehitlerini yaşatacaklarını söyleyen Rıza, “Onlara inat demokratik moderniteyi hayata geçireceğiz. Onları direnişimizle yaşatacağız” dedi. Yapılan anmanın ardından 5 barış şehidi Ümraniye’de bulunan Ihlamurkuyu Mezarlığı’na defnedildi.

BERNA KOÇ

Berna Koç’un cenazesi Konak Halkevi’nde, Ertuğrul Kürkçü, Müslüm Doğan ve Musa Çam’ın da katılımıyla yapılan etkinliğin ardından kadınların omuzları üzerinde Doğançay’a uğurlandı. Cenazenin yola çıkışı esnasında kitlenin önünü kesen polis yürüyüş yapılamayacağını söylediyse de kitle hiç durmadan caddeye çıkarak yürüyüşe devam etti. Konak’tan binilen otobüslerle Doğançay’a götürülen cenaze orada Ayşe Deniz’in cenazesiyle birlikte defnedildi.

RESUL YANAR

Manisa Saruhanlı ilçesinden inşaat işçisi Resul Yanar evli ve dört çocuk babasıydı. Cenazesi 11 Ekim’de Manisa’da toprağa verildi.

Resul Yanar’ın babası Cafer Yanar, “Biz barı? i?in ba??r?yoruz, ?a??r?yoruz. Ne diyeyim, yalvar?yoruz. Pe?imizi yine b?rakm?yorlar yine b?rakm?yorlar. Ne yapaca??z. Biz bar?? istiyoruz, sava? istemiyoruz. Sava?tan kimse bir ?ey anlamaz ki. Kimsenin k?r? yoktur. Bar??tan, karde?likten g?zel ne var? dedi.

ş için bağırıyoruz, çağırıyoruz. Ne diyeyim, yalvarıyoruz. Peşimizi yine bırakmıyorlar yine bırakmıyorlar. Ne yapacağız. Biz barış istiyoruz, savaş istemiyoruz. Savaştan kimse bir şey anlamaz ki. Kimsenin kârı yoktur. Barıştan, kardeşlikten güzel ne var” dedi.

AHMET KHALDİ

Filistinli Ahmet Khaldi’nin cenazesi Adli Tıp Kurumu’ndan alınarak Filistin’e gönderildi. Filistin’e gönderilmek için hazırlanan cenazeyi Adli Tıp Kurumu önünde toplanan Halkevleri üyeleri yolcu etti. Ahmet’in fotoğraflarını taşıyan kitle, cenaze ara-

 

cına Adli Tıp’ın otoparkına kadar eşlik etti. Cenaze burada araçtan indirilip kurulan masaların üzerine konuldu.

Yapılan törenin ardından atılan sloganlar eşliğinde cenaze, omuzlara alınıp cenaze aracına taşındı. Cenaze aracı daha sonra yine sloganlar eşliğinde Esenboğa Havalimanı’na doğru yola çıktı.

Cenaze buradan hava yoluyla ailesinin bulunduğu Filistin’e gönderildi.

SERDAR BEN

Serdar Ben’i uğurlamak için sabah erken saatlerden itibaren Gazi Cemevi önünde toplanma başladı. Mahallenin bi çok yerinde “Unutmayız, Uzlaşmayız, Affetmeyiz” yazılı pankartlar ve katliamda Serdan Ben ile birlikte hayatını kaybeden İnşaat iş Sendikası üyelerinin fotoğrafları asıldı.

Alınteri pankartı, İnşaat İş sendikası da katliamda yitirdiği yoldaşlarının fotoğrafının olduğu “Katillerden Hesabı Emekçiler Soracak” yazılı pankart ve “Amed, Suruç, Ankara Katilleri Tanıyoruz. İnadına Barış” yazılı HDP, HDK, Halkevleri, ESP, Kaldıraç, SYKP, EMEP, DHF, Devrimci Parti, Partizan, TÖP-G, Sokak, Barış Bloku, Gazi Esnafı ve Gazi Halkı imzalı pankart açıldı.

Serdar’ın tabutu kızıl bayrakla örtülürken üzerine baret konuldu. Yürüyüşte sık sık “Serdar Yoldaş Onurumuzdur”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz”, “Kadil IŞİD, İşbirlikçi AKP”, “Katillerden hesabı emekçiler soracak” sloganları atıldı.

Mezarlığa ulaşıldığında Adnan Yücel’in Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiiri okundu.

Serdar Ben’in bedeni bombalı saldırıda parçalandığı için tabut ile gömülürken, ağıtlar yakan aile üyelerinden fenalaşanlar oldu. Ben’in tabutu üzeri ve ardından mezarı kırmızı karanfillerle örtüldü.

 

ATA ÖNDER ATABAY

Atabey için Malatya’nın Hekimhan ilçesinde cenaze töreni düzenlendi.

Atabey’in kızıl bayrağa sarılı tabutuna, Eğitim-Sen ve Beşiktaş taraftar grubu Halkın Takımı flamasına konuldu. Malatya sokaklarında slogan ve yürüyüşlerle toplanan kitle, “Barış Şehidimiz Ata Önder Atabay’ı unutmayacağız” yazılı pankart ve Atabay’ın fotoğraflarını taşıdı. Atabay’ın cenazesi ailesi, arkadaşları ve yakınlarının omuzlarında Hekimhan ilçesindeki Köprülü Mehmet Paşa Camisi’ne kadar taşındı. Atabay’ın cenazesi, kılınan namazın ardından Karadere Mahallesi Mezarlığı’nda toprağa verildi.

MESUT MAK ve ADİL GÜR

Emek Partisi (EMEP) üyeleri Mesut Mak ve Adil Gür, Dersim’de yapılan anma töreninde 20 bin kişinin katılımıyla defnedildi.

Cenaze törenine, sağlık emekçileri hastane önünden yürüyerek katıldı, esnaf kepenk kapattı, öğrenciler de dersleri boykot etti. Sık sık “Faşizme ölüm halka hürriyet”, “Saray savaş, halklar barış istiyor”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganlarının atıldığı anma, Mesut Mak ve Adil Gür şahsında yaşamını yitirenlere saygı duruşu ile başladı.

Anmada konuşan HDP Dersim Milletvekili Edibe Şahin de, “Ne zaman halklar, kimlikler, işçiler, emekçiler bir araya geldiğinde mutlaka büyük katliamlar ile cevap veriliyor” dedi.

Anmanın ardından, cenaze cemevine götürüldü. Oradan da Dersim Merkez Atatürk Mahallesinde bulunan Belediye Mezarlığına defnedildiler.

SARIGÜL TÜYLÜ

Sarıgül Tüylü için Kağıthane Cemevi’nde tören yapıldı. Nakil aracıyla cemevi bahçesine getirilen cenaze kadınların omuzlarında taşınırken, bazı esnaf da katliamı protesto için kepenk açmadı. Siyah bezlerin asılı olduğu cemevindeki törene binlerce kişi katıldı. Cenaze cemevine getirilirken binlerce kişi, “Katil devlet hesap verecek”, “Jin jiyan azadi”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları attı. Cemevindeki törenin ardından mahallede yapılan yürüyüşle cenaze, Ayazağa Mezarlığı’nda defnedildi.

KORKMAZ TEDİK, SEVGİ ÖZTEKİN ve UYGAR COŞKUN

EMEP Genel Yönetim Kurulu ve Ege Bölge Komitesi Üyesi Korkmaz Tedik ile Sevgi Öztekin ve Uygar Coşkun binlerce kişi tarafından Karşıyaka Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandı. Binlerce kişinin katıldığı cenaze töreninde, “Anaların öfkesi katilleri boğacak”, “Katil Erdoğan halka hesap verecek”, “Saray’ın savaşı, anaların gözyaşı” sloganları atıldı.

Törene EMEP Genel Başkanı Sema Gürkan, HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP milletvekilleri de katıldı.

FEVZİ SERT

Hatay’ın İskenderun ilçesinde Devlet Demiryolları’nda çalışan evli 3 çocuk babası işçi 45 yaşındaki Fevzi Sert’in cenazesi, otopsinin ardından teslim edildiği yakınları tarafından Adana’nın Kozan ilçesine bağlı, Ayşehoca Mahallesi’ne getirildi. Bir süre omuzlarda taşınan Fevzi Sert’in cenazesi, ambulansa konulmak istendi. Ancak yolun çamurlu olması nedeniyle cenaze, traktörün arkasındaki römorka konuldu. Fevzi Sert, götürüldüğü mahalle mezarlığında gözyaşları arasında toprağa verildi

METİN KÜRKLÜ

Saldırıda doğum gününde hayatını kaybeden işçi emeklisi Metin Kürklü (53) memleketi Amasya’nın Merzifon ilçesinde defnedildi. Evli ve 3 çocuk babası Kürklü’nün cenazesi Kara Mustafa Paşa Camii’nde öğlen namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrası ilçe mezarlığına defnedildi. Ağabeyi ile olayın sabahı telefonda görüştüğünü anlatan Çetin Kürklü, “Doğum gününde vefat etti. Sabah sekiz buçukta aradım kendisini. Doğum gününü kutladım. Öğlen 12’de cenazesini almaya gittim” dedi.

HAKAN AKALIN

Amasya Lisesi felsefe öğretmeni evli ve bir çocuk babası Hakan Akalın ise, Şirvanlı Camii’nde ikindi namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrası Tekirdede Mezarlığı’nda toprağa verildi. Akalın’ın, mitinge gitmeden önce sosyal paylaşım sitesindeki sayfasında “Gel demekle gelmiyor. Umut edip beklemek acizlere göre. Kaçıp saklanacak vakit değil. Sevgi emek ister ya. Emek ve huzur için de emek. Ankara’daymış barışı, alıp gelmek gerek. Ben gidiyorum kalanlara selam olsun. Getirebilirsem barışı kızıma sefa olsun” mesajını paylaştığı öğrenildi.

GÖKHAN AKMAN

Emek Gençliği üyesi Gökhan Akman, memleketi Denizli’nin Kızılkaya Mahallesi’nde toprağa verildi. Cenaze törenine katılmak isteyen kitlenin yolunu kesen jandarma ekipleri nüfus cüzdanlarını topladı. Tören için Uşak’tan gelen üniversite öğrencilerine ve Denizli’den gelmek isteyen lise arkadaşlarına da izin verilmedi.

 

CANBERK BAKIŞ

CHP Gençlik Kolları üyeleri Canberk Bakış ve Eren Akın ile KESK üyesi Kasım Botur, Malatya’da toprağa verildi. Bakış’ın cenazesi, sabah saatlerinde Malatya Erhaç Havalimanı’ndan alınarak Battalgazi ilçesi Beydağı Mahallesi’ndeki ailesinin evine götürüldü. Evin önünde ailesi ve yakınları göz yaşı dökerken, Canberk Bakış’ın kardeşi Berivan Bakış, “Çık oradan kardeşim, orası sana yakışmıyor” diye ağıt yaktı. Bakış’ın bu yıl Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandığı, mitinge de öğrenim gördüğü Aydın’dan gittiği öğrenildi.

EREN AKIN

CHP Malatya İl Gençlik Kolları üyesi Eren Akın ise Malatya Şehir Mezarlığı’nda düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı. Törene, çok sayıda yurttaşın yanı sıra, HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Akdoğan, HDP Malatya Milletvekili Adayı Aydın Erdoğan, CHP Milletvekili Adayı Eren Aslanoğlu ve Berna Karadaş katıldı. Törene katılan kitle öfkesini, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek” ve “Katil AKP” sloganlarıyla dile getirdi.

KASIM BOTUR

Malatya Şehir Mezarlığı’nda toprağa verilen bir başka isim de Eski Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Malatya Şubesi Başkanı Kasım Botur’du. Botur’un cenaze törenine, sivil toplum örgütleri temsilcileri, HDP, ESP, EMEP, ÖDP, DBP, Eğitim Sen, SES, BTS üye ve yöneticilerin bulunduğu yüzlerce kişi katıldı.

ALİ DENİZ UZATMAZ

Antep Emek Gençliği yöneticisi Ali Deniz Uzatmaz’ın cenazesi de memleketi Maraş’ın Narlı İlçesi’ndeki cemevinde yapılan cenaze töreninin ardından toprağa verildi. Binlerce kişinin katıldığı cenaze töreni öncesinde, Uzatmaz’ın annesi oğlunun fotoğraflarını öperek, ağıtlar yaktı. Babası ise “Bu benim koçerom. Dik durun ağlamayın. O gökte bir yıldız evimizi anlatacak” dedi. Tören öncesi sık sık “Deniz Uzatmaz ölümsüzdür”, “Katil devlet hesap verecek”, “Anaları öfkesi katillerden hesap soracak”, “devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Faşizme ölüm halka hürriyet”, “faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.

NİZAMETTİN BAĞIŞLAR

Nizamettin Bağışlar Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı Mütevelli köyünde toprağa verildi. Defin işlemlerinin ardından konuşan ve kendisi de Ankara mitingine giden kardeşi Nevzat Bağışçılar, “Vahşi katiller tarafından katledildik. Benim kardeşim toplumsal bir mücadelede yaşamını yitirdi. Bu nedenle ağabeyim topluma, Kürdistan’a mal oldu. Bizlerin ve tüm Kürdistan’ın şehididir. Anılarına bağlı kalacağımıza söz veriyoruz” dedi.

ORHAN IŞIKTAŞ

Selçuk Üniversitesi Lojistik Bölümü 3. sınıf öğrencisi Orhan Işıktaş, Tarsus Doğu gişelerinde yüzlerce araçlık konvoyla karşılanarak Zübeyir Köyü Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tarsus’a bağlı Çayboyu Mahallesi’ne getirilen cenaze ilk olarak evine götürüldü. Ardından cenaze omuzlara alınarak, mahalle mezarlığına getirildi. “Ankara katliamı barış yürüyüşümüzü engellemeyecek” pankartı taşınan yürüyüşte, sık sık “Katil AKP”, “Katil Erdoğan” ve “Şehit namırin” sloganları atıldı.

GAZİ GÜNAY

3 çocuk babası Gazi Güray’ın cenazesi Mersin Cemevi’ne getirildi. Güray’ın aile fertleri, yakınları ve çok sayıda kişi, cemevinde düzenlenen cenaze törenine katıldı. Gazi Güray’ın cenazesi memleketi Tunceli’nin Mazgirt İlçesi’ne götürülerek Kayacık  Köyü’ndeki aile mezarlığında toprağa verildi.

ERSİN ADSIZ

Emek Partisi Çanakkale İl Başkanı Ersin Adsız, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde toprağa verildi. Adsız’ın cenaze töreni Emek Partisi Çanakkale ve Tekirdağ il başkanlıklarının katılımıyla Merkez Garaj Camii’nde yapıldı. Adsız’ın kızı İpek Adsız “Baba sen güçlü bir adamdın. Bizi bırakma” diyerek babasının tabutu başında gözyaşı döktü. Kılınan cenaze namazının ardından Ercan Adsız’ın cenazesi evine götürüldü. Burada alınan helalliğin ardından Adsız toprağa verildi. Cenaze törenine CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, ailenin yakınları ve çok sayıda kişi katıldı.

UYGAR COŞGUN

Saldırıda hayatını kaybeden Ankara Barosu avukatlarından Uygar Coşgun, Ankara Batıkent Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi. Cemevi’ndeki törene binlerce yurttaşın yanı sıra CHP Milletvekili Şafak Pavey, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyizoğlu, ÖHD, ÇHD ve İHD’li avukatlar katıldı. Cenaze törenine ayrıca, “Okulu boykot ediyoruz” yazılı pankart açan ve siyah kıyafet giyen lise öğrencileri de katılım gösterdi. Tabut üzerine konulan avukat cübbesi ile son yolculuğuna uğurlanan Uygar’ı uğurlamaya gelenler tek bir ağızdan “Katil devlet hesap verecek” sloganı attı.

NECLA DURAN

Antakya’da Necla Duran’ın, gelinlik örtülmüş tabutu, Türkçe, Kürtçe ve Arapça ağıtlarla, sloganlarla zılgıtlarla uğurlandı. Cenazesini alırken annesinin “gelinimizin cenazesine hoş geldiniz” diye ağıtlar yakması yürekleri dağladı.

VEDAT ERKAN

19 yaşındaki Vedat Erkan, memleketi Siirt’in Baykan (Hawêl) ilçesine bağlı Çelikli (Baqinê) köyünde son yolculuğuna uğurlandı. Patlamada yaralandıktan sonra hastaneye kaldırılarak yoğun bakıma alınan Vedat, tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirmişti. Deveyokuşu Camii’nde yıkanan ve namazı kılınan cenaze, daha sonra onlarca araçtan oluşan konvoy eşliğinde defnedilmek üzere köyü Çelikli’ye (Baqinê) doğru yola çıktı. Köyün girişinde “Şehîd namirin” sloganlarıyla karşılanan cenaze, köy mezarlığına kadar omuzlarda taşındı. Vedat toprağa verilirken babası,”Oğlum tüm halkımızın, barış isteyen herkesin şehididir. Bu yolda çok bedeller ödendi, biz işte böyle bir durumdayız” diye konuştu.

EMİNE ERCAN

EMEP üyesi Emine Ercan, Çorum B.Divan Köyü’nde sonsuzluğa uğurlandı.

ALİ KİTAPÇI

Anarşi İnisiyatifi’nden Ali Kitapçı, Karşıyaka Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandı.

GÖKMEN DALMAÇ

Emek Partisi İstanbul Beyoğlu ilçe yöneticisi ve Devrimci Trabzonsporlular üyesi Gökmen Dalmaç Trabzon’da son yolculuğuna uğurlandı.

RIDVAN AKGÜL

Rıdvan Akgül TCDD Adana Müdürlüğü çalışanı ve BTS üyesiydi. Cenazesi 11 Ekim’de Siirt’te defnedildi.

HACI KIVRAK

Adana BTS üyesi Hacı Kıvrak 25 yıldır TCDD’de çalışıyordu. Kıvrak’ın cenazesi 11 Ekim’de Yozgat’ın Aydıncık ilçesi Üzümlük köyünde toprağa verildi.

BİLGEN PARLAK

45 yaşındaki BTS üyesi Bilgen Parlak’ın cenazesi, memleketi Kâhta’da toprağa verildi.

………………………

 

İzmir Kent Ekmek işçileri

Kent Ekmek Fabrikası’nda çalışan işçiler adına taraflar arasındaki toplusözleşme görüşmeleri 1 Temmuz itibarıyla başlamıştı. İşveren ilk görüşmede yüzde 7 zam oranı ile masaya oturmuş, bu rakamı en son yüzde 8’e kadar çıkarmıştı. Tek Gıda-İş Sendikası ise işçilerin ağır koşullarda ve tozlu ortamda çalıştığına dikkat çekerek ortalama yüzde 24’lere varan bir zam oranı talebinde bulunmuştu. Toplusözleşme görüşmelerinde tıkanma yaşanınca sendika Ağustos ayında grev kararı almıştı.

Talepleri yerine getirilene kadar greve devam edeceklerini belirten Tek Gıda-İş Genel Sekreteri Mustafa Akyürek, “hedefimiz elde edebileceğimiz en iyi noktaya ulaşmak ve üyelerimizin beklentilerini karşılayan bir aşamaya ulaşmaktır. Temennimiz işveren yetkililerinin çalışanlarının yaşam şartlarındaki zorlukları anlayıp, bir an önce uzlaşma noktasına gelmeleridir” dedi.

Kent Ekmek fabrikası günde 60 bin ekmek üretiyor ve bu ekmekler belediyeye ait 54 satış noktasında halka 65 kuruştan ulaştırılıyor.

(İşçi Gazetesi, 1 Kasım 2015)

Kahrolsun tekelci polis devleti!

Ankara

Sıhhiye

Ankara katliamında yaşamını yitirenleri anmak için 11 Ekim Pazar günü katliamın yaşandığı yerde anma yapmak isteyen kitle örgütlerine polis engel oldu. Tepki gösteren halka, polis toma ve gazla saldırdı. Saat 11.00’da yapılan çağrı üzerine kitle örgütleri Gar’dan Sıhhiye’ye yürüdü. Ancak polis anmaya izin vermek istemedi. Polis ile anma için gelenler arasında gerilim yaşandı. Kitle “Hırsız katil Erdoğan, katil devlet hesap verecek,” sloganıyla Sıhhiye meydanına ulaştı. Katledilenler anısına saygı duruşunda bulundu. Polis, cenazelerin meydana girmesine izin vermezken kitleye dağılın uyarısı yapıyor. Sıhhiye’deki anma töreninde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuşma yaptı. Şunları söyledi: “Diktatörlerin en korktuğu şeyi yapmaya, halkların birliğini ve ezilenlerin gücünü göstermek istiyorlardı. Yüreğimiz yanıyor. Gün gelecek devran dönecek, bu ülkeyi teslim aldık diyenler, halka hesap verecek. Kuş uçsa haberi olsan devlet, Ankara’nın göbeğindeki katliamı engellememiş, önünü açmıştır. Katillerimizle acımızda nasıl buluşalım? Devletle acımızda nasıl buluşalım? Hepimiz aynı anda ayağımızı yere vursak, sarayın camları titrer. Bitişiniz 1 Kasım’da olacak. Kasımda diktatörü devirmek başkadır diyeceğiz.”

 

12-13 Ekim Yastayız, İsyandayız, Grevdeyiz

Ankara’daki Emek, Barış, Demokrasi Mitingi’nde yaşanan katliamın ardından ilan edilen yas, grev ve boykot eylemlerle sürüyor. Sendika, odaların grev çağrısına karşılık Çankaya Belediyesi önünde Ziya Gökalp Caddesi trafiğe kapatılarak konuşmaların yapıldığı eyleme kitle örgütleri de katıldı. Konuşmalarda “Katillerin ve katliamın arkasındaki güçlerin belli olduğu, Ankara katliamının, katillerini açığa çıkaracağız hesabını mutlaka soracağız.” denildi.

13 Ekim’de Kolej meydanında toplanarak Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyen kitle örgütlerine polis barikat kurarak yürüyüşe engel oldu. Kaldırımdan yürüyüşe geçen kitle Sakarya Caddesi’ne yürüdü. Sakarya Caddesi’nde anma yapılarak şehitlerin isimlerinin olduğu balonlar havaya uçuruldu. Konuşmalarla devam eden eylem daha sonra oturma eylemiyle devam etti.

 

Barış Şehitlerini Unutmadık, Unutmayacağız           – 31 Ekim

Barış ve demokrasi için Ankara Garı önünde buluşan yüzü aşkın kişinin yaşamını yitirdiği, daha fazlasının yaralandığı ve soruşturmasında hâlâ soru işaretleri barındıran Ankara Katliamı’nı unutturmamak için toplanan kitle, ellerindeki olayda yaşamını yitirenlerin isimlerinin yazdığı pankartları ve karanfilleri katliamın yaşandığı yere bıraktı. Daha sonra saygı duruşunda bulunan ve içinde olayda yaralananların da bulunduğu kitle, basın açıklaması yaptı.

Kaldıraç ve AKA-DER adına yapılan açıklamada “Üçüncü haftasında katliamı unutmadık, unutmayacağız,” vurgusu yaparken, Halkevleri adına yapılan basın açıklamasında “Katilleri biliyoruz, katiller hesap verecek!”denildi.

Anma alanındaki güvenliği devrimciler sağladı. Açıklamalar ve saygı duruğundan sonra olay yeri katliamda hayatını kaybedenlerin fotoğrafları ve isimleri asılarak bir sokak müzesine dönüştürüldü.

 

Batıkent Halkı “Katili Tanıyoruz. Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz”

10 Ekim’de barıştan, emekten, özgürlükten yana olan halklara yapılan katliam sonrası aynı akşam saat 1930’da Batıkent halkı metro son durak olan GİMSA önünde toplandı, katledilenleri andı ve unutmayacağız, affetmeyeceğiz, dedi.

Toplanma başlarken hazırlanan pankarta “Barışa, halklara savaş açanları affetmeyeceğiz” ve “Katilleri tanıyoruz hesap soracağız” yazıldı. Toplanan kitle sık sık “Katil devlet hesap verecek, adalet halkların elleriyle gelecek ve Katil Erdoğan” sloganları ile tepkisini gösterdi. Kitle kalabalıklaştığında boyalı merdivenlere yüründü, burada da sloganlar ile bekleyiş sürdürüldü. Eylemin devamında katledilenler için nöbet tutulmasına karar verildi. Katliamda yaralananların hastane önünde bekleyen yakınları için battaniye ihtiyacı duyusundan sonra hızlıca çok sayıda battaniye toplandı ve hastanelere ulaştırıldı.

 

Batıkent

Batıkent’te AKA-DER Batıkent Şube, BES 2 No’lu Şube, Eğitim-Sen 2 No’lu Şube, Emekli-Sen Yenimahalle Şubesi, EMEP Yenimahalle İlçe Örgütü, Genel-İş 2 No’lu Şube, Halkevi Batıkent Şubesi,  Haziran Batıkent Meclisi, HDP Yenimahalle İlçe Örgütü, KP Yenimahalle İlçe Örgütü, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yenimahalle Şubesi ve Cemevi, SES, SODER’in ortak çağrısıyla 24 Ekim günü Batıkent meydanda toplanıldı.

“Katilleri Tanıyoruz Hesabını Soracağız” yazılı ortak pankart ve barış şehitlerinin isimlerinin yazılı olduğu pankartlarla Batıkent son metro istasyonuna, “Katil-Hırsız Erdoğan, Katil Devlet Hesap Verecek, Saray Savaş Halklar Barış İstiyor” sloganları eşliğinde yürüyüş yapıldı.

Batıkent son metro istasyonunda Ankara Katliamı’nda devlet tarafından katledilen Korkmaz Tetik’in babası Erdoğan Tetik konuşma yaptı. Konuşmasında ‘Asıl korkuyu biz onların yüreğine saldık. Devletle IŞİD iş birliği yaparak hain bir tuzak kurarak yüzlerce canımızı katlettiler. Biz korkmuyoruz korkmayacağız, yılmayacağız. Şehit düşen yoldaşlarımızın, Evlatlarımızın bıraktığı bayrağı daha yukarılara çekeceğiz. Çaresiz değiliz, sözün bittiği yerde de değiliz, sözümüz bundan sonra başlıyor. Bu faşist bunağa boyun eğmeyeceğiz, unutmayacağız barış güvercinlerini unutturmayacağız. Sizden isteğim bütün mahallelerde, şehirlerde bu katliamı anlatmanızı istiyorum katilleri biliyoruz. Göz göre göre yapılmış bir katliam. Bunun hesabını halk olarak soracağız ve şehitlerimizin bıraktığı bayrağı göndere çekeceğiz” diyerek konuşmasını  bitirdi.

Daha sonra şiirler okunarak ve mumlar yakılarak barış şehitlerinin anması sinevizyon gösteriminin ardından son buldu.

 

Dikmen

10 Ekim’de Ankara’daki “Barış ve Demokrasi” mitingine yapılan alçak saldırıda hayatını kaybedenler için Dikmen halkı, Mahsuni Şerif Parkı’nda anma yaptı.

Çeşitli kurum ve köy derneklerinin öncülüğünde Dikmen halkının düzenlediği anma açılış konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasında “Dile kolay tam 107 tane barış, kardeşlik, özgürlük sevdalısı canımızı arkadaşlarımız yoldaşlarımızı bundan tam bir hafta önce alçakça bir saldırıyla yıldızlara uğurladık. Evet, katilleri tanıyoruz, katiller askeri, polisi, mahkemeleri medyasıyla bu devletin ta kendisidir. Dörtyüz vekil olsaydı bunlar olmazdı diyen Erdoğan’dır, biz acımızla boğuşurken TV kanallarından pişkin pişkin sırıtanlardır. Katilleri tanıyoruz mutlaka hesabını soracağız. Asla unutmayacağız asla affetmeyeceğiz” denildi.

Semahtan sonra katledilen canlar için hazırlanan lokma dede tarafından dualandı ve halka dağıtıldı. Lokmanın ardından anma sana erdi.

10 Ekim günü kardeşini kaybetmiş şehit yakınının da konuşma yaptığı anma süresince sık sık “katil devlet hesap verecek”, “yaşasın halkların kardeşliği” ve “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları atıldı.

Anma birlik olma çağrısı ve lokma dağıtımıyla sonlandırıldı. (AKA-DER Dikmen Şube)

 

İstanbul

10 Ekim

Katliamdan yaklaşık 2 saat sonra, öğlen saatlerinde Galatasaray Meydanı’nda toplanmaya başlayan insanlar oturma eylemine geçti. “Katliamlarınız barış talebimizi engelleyemeyecek” yazılı bir pankart açıp, ellerinde “Barışı bombalayamazsınız”, “Barışa bomba atıldı” yazılı dövizler de tutarken, sık sık slogan attı. Gittikçe kalabalıklaşan oturma eylemi 18.00’da yapılacak eyleme kadar devam etti.

Kadıköy Rıhtım’da HDP’nin çağrısıyla 16.00’da oturma eylemi başladı. Sık sık sloganlar ve alkışlarla katliamı protesto eden kitle 1 saatlik oturma eyleminin ardından vapurlarla Avrupa yakasına geçerek 18.00’da Taksim’de yapılan basın açıklamasına katıldı.

Akşam saat 18.00’da ise binlerce kişi Tünel Meydanı’nda bir araya gelerek Galataray Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca, “Hükümet istifa”, “Hırsız, katil AKP”, “Unutmak yok, affetmek yok”, “İnadına barış” sloganı İstiklal Caddesi’nde yankılandı. Yürüyüşe çevredeki vatandaşlar da alkışlarla destek verdi. Galatasaray Lisesi önüne gelen kitle ölenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapanlar da eyleme katıldı.

Eylem EMEP İstanbul İl Başkanı Güven Gerçek’in konuşmasıyla başladı. ESP ve KESK’ten de temsilcilerin konuştuğu eylem, konuşmasının bir kısmında “Ne Suruç’u ne Roboski’yi unutucağız, ne Maraş’ı ne Sivas’ı unuttuk. Sizden halklar hesap soracak” diyen HDP Milletvekili Beyza Üstün’ün konuşmasıyla sona erdi.

Sultangazi’de, Ankara’da yaşanan katliamı lanetlemek üzere Gazi Mahallesi’nde bir araya gelen kitleye polis, tazyikli su, plastik mermi ve gaz bombalarıyla saldırdı.

Nurtepe’de de Vartolular Derneği, Dersimliler Derneği, Emek Partisi, SODAP, HDP, SYKP, TÖP-G, SDP ve  mahalle sakinlerinin olduğu 200 kişi, eylem yaparak katlamı lanetledi. Burada yapılan açıklamada “Bu faşist terörün amacı ülkedeki demokrasi ve barış mücadelesini püskürtmek, işçi sınıfı ve halklarımız üzerinde korku yaratmaktır” denildi.

HDP Şişli İlçe Örgütü ise Pangaltı metro durağı önünde yaptıkları sessiz oturma eylemiyle bombalı saldırıyı protesto etti.

Alibeyköy’de onlarca kişinin bir araya gelerek başlattığı eylem kısa sürede binden fazla kişiye ulaştı. “Savaşa inat barış hemen şimdi”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atılan eylemde yürüyüş gerçekleştirildi.

Maltepe Barış Bloku’nun çağrısıyla Beşçeşmeler Meydanı’nda bir araya gelen yaklaşık 400 kişi  Maltepe Meydanı’na yürüdü. Sık sık, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” sloganlarının atıldığı yürüyüş sonrası oturma eylemi yapıldı. Sancaktepe’de akşam 19.00’da Vatan İlköğretim Okulu önunde biraraya gelen kitle “Barbarlık yenilecek, direnen halklar kazanacak” sloganıyla Demokrasi Caddesi’ne yürümek istedi. Kitle Kaymakamlığın önüne geldiğinde polis biber gazıyla saldırdı.

Sarıgazi halkı 10 Ekim günü yaşanan katliamdan sonra hemen sokağa çıkarak katliama tepki gösterdi. Saat 19.00’da Vatan İlkokulu önünde buluşan bine yakın insan yürüyüşe geçti, esnaflar kepenk kapattı. Yürüyüşe polis gaz bombalarıyla saldırdı.

Aylardır Cam Keramik-İş sendikasında örgütlenme mücadelesi veren ve direnişte olan Serapool işçileri Ankara’da yaşanan katliamı protesto etti.

Kadıköy, Gazi ve birçok ilçede esnaf kepenk kapatma eylemi yaptı.

 

12-13 Ekim

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB (TTB Merkez Konseyi, acil hastalar, diyaliz hastaları, gebeler, çocuklar, kanser hastaları, yoğun bakım hastalarının bakımına devam edileceğini söyledi) 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen katliam sonrası yaptıkları açıklamada grev ilan ettiklerini duyurdu. Açıklamada “Ölen arkadaşlarımızı anmak, faşist katliamı protesto etmek için üç gün yastayız/12-13 Ekim’de grevdeyiz!” denildi. Greve destek veren toplumsal muhalefet örgütleri, hukuk örgütleri Ankara Katliamı’na karşı “12-13 Ekim’de grevdeyiz” diyerek hayatı durdurma çağrısı yaptı.

Sosyal medya üzerinden de bu greve “Üretimi durduruyor, derslere girmiyor, yasımızı yaşıyoruz! Evlerimize arabalarımıza siyah bezler asıyor, yakalarımıza siyah kurdeleler takıyoruz!Yeter artık! Katilinizi tanıyoruz. #HayatıDurduruyoruz!” denerek destek veriliyor. Üniversiteliler ve liseliler dersleri boykot çağrısı yaptı.

 

12 Ekim

Tabo işçileri: “Terörü lanetliyor, ölenleri saygıyla anıyoruz’’ işyeri önünde anma eylemi gerçekleştirildi.

Gültepe, Harmantepe Meydanı’nda #Ankara’daki patlamada ölenler için toplanıldı.

Bağcılar’da eylem düzenlendi.

 

13 Ekim

DİSK, KESK, TTB ve TMMOB Ankara katliamına karşı 13 Ekim’de İstanbul’da düzenlenen yürüyüş ve basın açıklaması için Sirkeci ve Cerrahpaşa’da “Katili Tanıyoruz” pankartları ile toplandı.

Eylem için saat 10.30’da Sirkeci ve Cerrahpaşa’da toplanılarak saat 11.00’da iki kol halinde gerçekleşen yürüyüşle Beyazıt Meydanı’nda buluşulacaktı.

İstanbul Valiliği eylemin 13 Ekim sabahı “uygun olmadığı” yönünde açıklama yapmış, eylemi düzenleyenler yürüyüş ve açıklama programlarının değişmediğini duyurmuştu.

Engelleme Kadıköy’den eyleme katılmak için Sirkeci’ye geçmek isteyen insanlara dönük polis saldırısı ve dört kişinin gözaltına alınmasıyla başladı.

Sabah saat 10.30 sularında Sirkeci Garı önünde ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde toplanmaya başlayan insanların önünde karşı polis barikat kurdu. Valiliğin engeli kaldırması talepleri dile getirildi. Konuşmalar ve oturma eylemi yapıldı. Cerrahpaşa’da oturma eylemindekilere polis saldırdı.

“Hükümet ve vali istifa” sloganlarının atıldığı eylemde engel kalkmayınca gruplar “Katil devlet hesap verecek” sloganlarıyla yaklaşık iki saat sonra 12.15 sularında eylemi sonlandırdı.

Sirkeci Garı önünden Beyazıt Meydanı’na yürümek isteyen gruba polis izin vermedi. Bir süre oturma eylemi yapan grup, basın açıklamasının ardından eylem sonlandırıldı.

İstanbul’da halk, ‘Unutmuyoruz, affetmiyoruz’ dedi. Beşiktaş, Sarıyer/Büyükdere, Derbent, Dağevleri, Beykoz, Beyoğlu, Şişli, Tuzla, İkitelli, Maltepe ve Kadıköy’de gerçekleştirilen eylemlerde halk ‘Katili biliyoruz’ dedi.

İkitelli’de meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi.

HDP Şişli İlçe örgütü Osmanbey metro istasyonu Pangaltı çıkışında oturma eylemi yaptı. Taksim Mis sokak girişinde, Ankara Katliamı’nda hayatını kaybeden LGBTİ aktivisti Berna Koç anıldı.

Kadıköy Rıhtım’da oturma eylemi başlatıldı.

Sarıyer’de Çelik Gülersoy Parkı’nda mumlar yakıldı.

Kadıköy’de ses çıkarma eyleminin ardından  saygı duruşunun ardından 20.00’daki Barış Bloku’nun oturma eylemine çağrırdı.

Beşiktaş sokaklarda gezerek ses çıkarma eylemi yaptı. Her akşam ses çıkarma eylemine çağrı yapan Beşiktaşlılar kartal heykeline dönüp eylemi sonlandırdı. 14 Ekim için Abbasağa Parkına çağrı yaptı.

Tuzla’da “katliamların sorumlusu devlettir” pankartıyla yürüyüş yapıldı.

Taksim İstiklal Caddesi’nde ara sokaklar gezilerek ses çıkarma eylemi yapıldı. Ardından basın açıklaması yapılarak her akşam için ses çıkarma eylemine çağrı yapıldı.

Sarıyer Dağevleri’nde yürüyüş düzenlendi.

Sarıyer Derbent’te “saray gidecek, barış gelecek” yazılı siyah pankart taşıyan eylemciler yürüyüş düzenledi.

Sarıyer Büyükdere’de anma eylemi gerçekleştirildi.

Bakırköy sabah 9.30’da Özgürlük Meydanı’nda basın açıklaması düzenledi.

 

İzmir

İzmir’de Ankara Katliamı’nı protesto etmek için ilk hafta her gün eylem düzenlendi. Grev ve boykot çağrısıyla beraber 12 Ekim’den itibaren başlayan eylemlerin merkezi İzmir Alsancak Garı oldu.

Grevin ve boykotun ilk gününde Eğitim-Sen üniversiteler şubesi Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri’nde basın açıklaması gerçekleştirerek yas eylemi yaptı. Ege Üniversitesi’nde sınıf sınıf gezerek boykot çağrısı yapan öğrencilerin katılımıyla beraber 10.04’te saygı duruşu gerçekleştirildi. Ardından öğrenciler okulun içerisindeki hastanede greve çıkan SES’li sağlık emekçilerinin yanına gitti. Sağlıkçılarla beraber Basmane Meydanı’na geçildi.

 

12 Ekim

KESK, DİSK, TMMOB, TTB’nin örgütlediği yürüyüşte binlerce insan hep bir ağızdan “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, “Katil devlet hesap verecek”, “Katil Erdoğan”, “Adalet halkların elleriyle gelecek” sloganları attı. Ortak pankart arkasında yürüyen işçiler, öğrenciler, öğretmenler, sanatçılar Gündoğdu Meydanı’na geldiğinde alana sığmadı.

Üniversite öğrencilerinin okullarından gelerek ayrı kortej oluşturduğu yürüyüşte Ankara’da yapılan katliam lanetlenerek hesap sorulacağı dile getirildi.

Gündoğdu Meydanı’nda yapılan program ise Ankara’da şehit düşenler için saygı duruşuyla başladı. İzmir’de yitirilenlerin isimleri sayılarak “burada” denildi. Kürsüden yapılan konuşmalarda ise bu katliamın Erdoğan’ın/Sarayın başlattığı savaşın bir parçası olduğu vurgulandı.

Ardından kordona geçilerek hayatını kaybedenler için temsili karanfiller denize bırakıldı. Alandaki program sona erdikten sonra ise Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yürüyüşümüzü sürdürerek Kaldıraç okurları olarak herkesi İzmir’den Ankara’ya giden ve orada şehit düşen Berna Koç ve Ayşe Deniz’in cenaze törenlerine çağırdık.

 

13 Ekim

DİSK, TMMOB, KESK, Türk Tabipler Birliği, HDP ve CHP İzmir milletvekilleri ile binlerce İzmirli, Gündoğdu Meydanı’nda toplandı. Patlamada hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartı taşıyan grup, sloganlarla Alsancak Garı’na yürüdü. Burada, terör saldırısında hayatını kaybedenlerin isimlerinin okunmasından sonra saygı duruşunda bulunuldu. Ortak basın açıklamasını, Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK Dönem Sözcüsü Akkan okudu. Hayatını kaybedenlerin özlemi olan barışa, mücadele ederek kavuşacaklarını söyleyen Akkan, “Biz de 10 Ekim günü, geçmişteki birçok mitingde olduğu gibi Ankara Tren Garı’nın önünde buluştuk. Barış özlemiyle oraya gelen on binlerce dostumuzla, yoldaşımızla buluştuk. Barışa kavuşma çabasında buluştuk ancak aynı yerde 100’den fazla insanımızdan ayrıldık, onları bir garın önünde bıraktık. Ankara Tren Garı, bundan sonra aklımızda maalesef hep bu haliyle kalacak.” dedi.

 

14 Ekim

Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği İzmir Şubeleri saat 19.00’da İzmir Barosu önünden Sevinç pastanesi önüne sloganlarla yürüdü. Dernekler adına Fatma Demirer basın açıklamasını okudu.

 

15 Ekim

Çiğli Güzeltepe’de Saat 19.30’da Ankara’daki patlamada ölenleri anmak için toplanma Alevi Yol Kültür Dernekleri, BDSP, EMEP, Halkevleri, HDP ve Kaldıraç’ın düzenlediği yürüyüşle başladı. (Eski polis karakolu) AK Parti’nin seçim oyunu olan cami-cemevi önüne kadar sürdü polisin sürekli urubun önünü kesmek istese de grup değişik yollardan yürüyerek cemevi önüne geldi burada basın açıklaması yapan gurup daha sonra şiir ve Alevi Yol Bağlama Topluluğu’nun söylediği türkülerle eylemi sonlandırıldı.

16 Ekim

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısı üzerine yaklaşık 300 kişi, saat 19.00’da Alsancak Garı önünde toplandı. Ankara’daki saldırıda yaşamını yitiren Birleşik Taşıma İş Sendikası üyesi 13 kişiyi anmak üzere, gar önündeki tarihi lokomotife, BTS üyesi 13 kişinin fotoğrafının bulunduğu pankartı asıldı. Buraya karanfiller bırakılarak temsili mumlar yakıldı.

 

17 Ekim

19.00’da buluşan sanatçılar Alsancak Garı önüne yürüdü. İzmir Müzisyenler Derneği, Ahura Ritim Topluluğu, Yeni Kapı Tiyatrosu, Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu ve İlkay Akkaya’nın içinde bulunduğu sanatçılar Alsancak Gar önünde Ankara için türküler söyledi, şiirler okudu ve resim yaptı. Ardından İMD barış için bir günlük açlık grevine girdiklerini belirterek Gar önünde nöbet tutacaklarını dile getirdi.

 

21 Ekim

Halkevleri, Karşıyaka ve Bornova Halk forumlarıyla beraber örgütlediğimiz anma eylemini yapmak üzere Alsancak Gar önüne kortejimiz ve dövizlerimizle girdik. Alanın güvenliğinin sağlanmasının ardından Ankara’da yaralanan yoldaşımız şehitler anısına bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında devletin katliamcı geleneğinin sürdüğünü dile getirdi.

 

26 Ekim

İzmir Emek ve Demokrasi güçleri Konak eski Sümerbank önünde saat 12.00’da ‪Ankara Katliamı’nda yitirdiklerimiz anısına basın açıklaması sonrası barış balonları uçurdu. Basın açıklamasını Melih Yalçın okudu.

Ege Üniversitesi Forumu’nun düzenlediği 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara tren garında bombalı saldırı ile katledilen barış savunucuları için “Barış için 102 el” etkiliğine polis ve ÖGB müdahale etti. 7 öğrenci darp edilerek gözaltına alındı.

Öğrenciler Ankara katliamında hayatını kaybeden 102 canın anısına Ege Üniversitesi eski Edebiyat Fakültesi girişindeki duvarı boyalı elleri ile barış anıtına dönüştürecekler ve 102 elin her birine hayatını kaybedenlerin isimleri yazılacaktı. Bu etkiliğe başlamadan önce barış için türküler söyleyen öğrencilerin etrafı polisler ve ÖGB’ler tarafından sarıldı. Barış anıtı yapmak için hazırlıklara başlayan öğrencileri engelleyen polis ve ögb 7 öğrenciyi darp ederek gözaltına aldı.

Katliamlara karşı 12-13 Ekim’de Greve, boykota, sokağa… Hayatı durdurmaya!

Emek, Barış ve Demokrasi mitinginde bombalar patlatarak katlettiniz. Sokakta çocukları vurarak katlettiniz. Sokağa çıkma yasaklarıyla katlettiniz. Ankara’dan Suruç’a katlettiniz. Diyarbakır’dan Mersin’e, Hopa’dan Soma’ya katlettiniz. Biz işçisi, emekçisi, işsizi de, kadını, Kürt’ü, Alevi’si, Laz’ı, Çerkes’i, Ermeni’si, Arap’ı, tüm halkları da, öğrencisi, kadını, çoluğu çocuğu da, 3 yaşındaki de 80 yaşındaki de insanlığımızdan, onurumuzdan başka kaybedeceğimiz bir şey yok. Kaybedecek bir şeyi olmayan bizlerin, bilmelisiniz ki artık korkacak da hiçbir şeyi yok. Tüm bombalarınıza, ambulanslardan önce gelen TOMA’larınıza, ölülerimizin üzerine attığınız gaz bombalarına rağmen sokağa çıkmaktan bir arada olmaktan başka yapacağımız hiçbir şey yok. Birbirimizden başka güveneceğimiz bir şey, sokaktan başka, omuz omuza mücadele etmekten, dayanışmaktan başka güvenli olabileceğimiz bir yer yok.

Siz efendiler, beyefendiler, kaybedecek neyiniz varsa onları kaybedeceksiniz! Ellerinizdeki binlerce kişinin kanının hesabını vereceksiniz!

Öldürdüğünüzü zannettikleriniz de öldüremedikleriniz de buradayız. Öldüremeyin diye buradayız. Öldüremeyin diye bir aradayız. Onları öldürdük bitti diyemeyin, kanlı ellerinizle yatağınızda rahat uyuyamayın diye buradayız.

12 ve 13 Ekim’de tüm ülkede; grevdeyiz, okullarda boykottayız, kepenkleri kapatıyoruz, tüm yaşamı durduruyoruz.

“…vurulmuşsun madem

gel yaralıların yanına

gerçi biz zayıfız kardeş

zayıfız, yaralıyız ama

alırsak biz alırız öcünü senin”

YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

KALDIRAÇ

11/10/2015

 

Barışa, halkların kardeşliğine bomba! Başaramayacaksınız!

 

Tarihleri katliamlarla dolu, sömürü ve zulüm düzeni; bu burjuva egemenlik, bu devlet katliamlarına devam ediyor.

Ankara! Onlarca ölü, yüzlerce yaralı…

Bu katliam; ne kadar korktuklarının, panik halinde olduklarının açık ifadesidir.

Bu katliam; bu devletin tarihi boyunca hiç bu kadar zayıf düşmediğinin açık itirafıdır.

Bu katliam; yağmanın, yolsuzluğun, hırsızlığın, halk düşmanlığının, hangi boyutlara geldiğinin ifadesidir.

Bu katliam; doksan yıldır bu topraklarda yaşayan insanları birbirine düşman ederek sürdürdükleri egemenliklerinin sallanmaya başladığının en açık itirafıdır.

Ellerinde kalmış mafya şefleri ile linç güruhları ile yükseltmeye çalıştıkları milliyetçiliğin, toplumda eskisi gibi karşılık bulmadığının göstergesidir.

Çok korkuyorlar!

Diyarbakır’da, Suruç’ta, bugün Ankara’da insanlarımızın arasında patlattıkları bombalar, kendi korkularını bizlere bulaştırma çabasıdır.

Nafiledir!

Bizlere, “7 Haziran’da kaosu seçtiniz” diyenler, 400 vekil verseydiniz bunlar olmazdı diyenler, “En iyi Kürt ölü Kürttür” diyenler, “Alevilerin yemeği yenir mi” diyenler, “Kadın dediğin evinde kocasının kölesidir” diyenler, “En büyük çevreci benim” diyenler, “ne mozaiği, mermer mermer” diyenler, “işçiler örgütlenirse zarar ederiz, batarız” diyenler, “Afedersiniz Ermeni” diyenler…

Siz sömürü/zulüm düzeninizi sürdüresiniz diye, biz halklar, işçi-emekçiler birbirimize düşman olmayacağız!

Siz sömürü/zulüm düzeninizi sürdüresiniz diye eşitlik-özgürlük kardeşlikten vazgeçmeyeceğiz!

Korkularınızı gerçeğe çevirmek için, dün Diyarbakır’da, Suruç’ta şehit düşen insanlarımızın anısına nasıl bağlı kaldıysak, bugün aramızdan aldığınız insanlarımızın hayallerine de, mücadelelerine de bağlı kalacak, bu katliamların hesabını sormak için daha güçlü örgütleneceğiz.

Bizler her yerden geldik! Bizler her yerdeyiz! Sadece ölülerimizi değil barış, eşitlik, özgürlük, kardeşlik mücadelemizi de ülkenin her yerine taşıyacağız. Bu tarihi kaydedin!

Hiçbir katliamı unutmuyoruz! Unutmayacağız!

Affetmiyoruz! Affetmeyeceğiz!

Biliyorsunuz! Hiç aklınızdan çıkarmayın!

Siz kıblesi, tek tanrısı para olanlar; sarayda da olsanız, “çok güvenlikli” villanızda da, fare deliğine de girseniz hesap vereceksiniz!

KALDIRAÇ

10 Ekim 2015

Devletin saldırılarına karşı emek cephesini büyütelim!

Bu saldırı korkakçadır. Kaybedenin, güçsüzün, köşeye sıkışanın “güç” gösterme ve korkusunu halka bulaştırma çabasıdır. Halka karşı açık savaş ilan ettiler. Alçakçadır, kitlenin en kalabalık olduğu noktalarda bombaları patlatıp, hemen ardından gaz bombası ve zırhlı araçlarla kitlenin üzerine saldırdılar. Halk düşmanı karakterlerini bir kez daha gösterdiler.

Halk düşmanı, alçak ve korkaktırlar. Varto’da bir kadın gerillayı infaz edip çıplak bedenini teşhir ederler. Yaralı yakalayıp, onlarca kurşunla infaz edip panzerin arkasında sürüklerler. Günlerce sokağa çıkma yasağı ilan edip halkı açlığa susuzluğa mahkûm ederler. Hastalar hastaneye gidemediği için yaşamlarını kaybederler. Keskin nişancılarla çocukları dahi öldürürler. Barış diye haykıranların içinde bombalar patlatırlar. Ali İsmail’e arka sokaklarda pusu kurarlar. Daha fazla kâr için 300’den fazla madenciyi toprağın altına gömerler cinayet mahalline de önce TOMA ve polis gönderirler. Korkuları derindir. Paradan başka hiçbir değer sistemine inanmadıkları için her türlü alçakça tertibin içine girmektedirler.

Savaş naraları, bir süredir Erdoğan’ın ağzında, AK Parti yönetiminde yankılanıyordu. Ülkenin egemenleri savaşı körüklemek için her yola başvuruyor, 7 aydır savaş Erdoğan’ın başında olduğu bir klik tarafından adım adım tırmandırılıyordu. Ama gerçekte bu sadece Erdoğan’ın savaşı mıdır?

Bu savaş, aynı zamanda tüm devletin, yüzlerce yıllık geleneğinin yeniden boy atmasıdır. Halkları kendine düşman gören egemenlerin, halkları bastırmak, kendi egemenliklerini ebedi kılmak için, eski metotları yeniden, modern yollarla devreye sokmasıdır.

Düne kadar, AK Parti-Erdoğan ile daha çok ordu olmak üzere devlet kadroları arasında var olan kavga, birdenbire rafa kaldırıldı. Dün Erdoğan’a ateş püsküren, onun vatan hainliğinden dem vuranlar, bugün, halkın hafızası ile alay edercesine, Kürt özgürlük hareketine karşı savaş kışkırtıcılığında Erdoğan’la yarışıyorlar.

Bugün, devreye sokulan savaş, elbette Erdoğan’ın özel isteklerinin, saltanat arayışının, başkanlık arayışının bir sonucudur. Ama sadece onun değil.

Bu savaş, aynı zamanda, TC devletinin, ABD başta olmak üzere emperyalist güçler adına Ortadoğu’da yürüttüğü tetikçiliğinin, tetikçisi olduğu yağma savaşının içeriye yansımalarından biridir. Dünya gericiliği, ülkemizde ve bölgemizde, insanlığın, özgürlük ve barışın gelişimini istemiyor. Bu nedenle, topyekûn bir savaş yürütüyorlar. IŞİD’in arkasındaki güçler bunlardır.

Bu savaş Gezi süreci ile birlikte su üstüne çıkan Anadolu’nun tüm tepkisini bastırmak, Kürt devrimini boğmak ve bölgede mayalanmakta olan özgürlük, eşitlik, sosyalizm, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya arayışını yok etmek üzere geliştirilen karşı-devrimin bir yeni örgütlenmesidir.

Bu üç neden üst üste, savaşın boyutlanmasını sağlamaktadır. Erdoğan’ın ihtirasları, muktedirin bitmez başkanlık düşleri, bu savaşı ölçüsüz, kuralsız hâle getirmektedir.

Suruç saldırısı, savaşın yeni boyutuna en net işaret eden saldırıydı ve Kobanê nezdinde gelişmekte olan her devrimci hareketi boğmak için karşı-devrimin geliştirilmesiydi. Suruç’ta doğrudan devrimcileri, Kobanê ile dayanışmayı, yani Kürt halkı ile dayanışmayı, hedef almışlardı.

Ankara katliamı, bu süreçte yeni bir evredir. Amaçları bu yeni karşı-devrim saldırısını ülkenin her alanına yaymaktır. İşçileri, emekçileri, tüm toplumsal muhalefeti hedef almışlar, her ile cenaze göndermeyi hedeflemişlerdir. Suruç sonrası yürütülen şiddet ve baskının ötesinde, katliama girişmişlerdir. Kürt halkına karşı yıllardır yürütülen iç savaş metotları Anadolu’da da devreye sokulmuştur. Yeni evre budur.

Taksim 1 Mayısları egemenleri korkutmuş ve halka dönük saldırılar tırmandırılmıştı. Arkasından gelen Gezi Direnişi egemenlerin korkusunu derinleştirmişti. Gezi Direnişi sadece devrime göz kırpmamış, aynı zamanda Anadolu halklarının, Kürt halkının yaşadığı devlet terörünü bizzat yaşayarak görmesini sağlamıştır. Gezi Direnişi, iktidarın her alanda pervasız saldırıları ve Taksim 1 Mayıslarında simgeleşen iradenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Gezi Direnişi, kendisini, başta Soma katliamı, Torunlar inşaat katliamı, Özgecan’ın vahşice katledilmesi, doğanın yağmalanmasına karşı eylemlerde kendini göstermiştir. Gezi Direnişi’nin sonrası pek çok eylemde bu ruhu gördük. Sadece biz görmedik egemenler de gördüler ve saldırılarını daha kapsamlı bir şekilde devreye soktular.

Yeni yasal düzenlemeler, yeni çete örgütlenmeleri bu süreçle beraber devreye sokuldu. Kobanê direnişi, Gezi’nin ektiği tohumu Anadolu’da daha da büyüttü. 7 Haziran seçimleri sadece Saray’daki Muktedir’e tepkiyi ifade etmiyor, esas olarak egemenleri korkutan halkların gelişmekte olan ortak mücadelesini ifade ediyordu.

7 Haziran seçimleri sonrası, Suruç katliamı ile başlattıkları savaşta istedikleri sonucu alamamış, toplumdaki savaş karşıtı havayı kıramamış, milliyetçiliği eskisi gibi tahkim edememişlerdir. Bunun en somut göstergesi, asker cenazelerindeki yaygın protestolardır.

Bu bir iç savaştır. Karşımızda halk düşmanları vardır. Özel savaş taktikleri devrededir. 100 yıl öncesinin ‘Hamidiye Alayları’ tekrar oluşturulmaya çalışılmakta; çeteler, dünün katilleri, tecavüzcüleri, uyuşturucu kaçakçıları, her türlü mafya ilişkileri içinde olan güçler devreye sokulmaktadır. Barışa, insanlığa, emeğe karşı geliştirdikleri bu saldırılar devam edecektir.

Kürt halkının özel savaş taktikleri karşısında teslim olmaması, Kobanê’nin çeteler karşısındaki zaferi onları derinden sarsmıştır. Gezi Direnişi yüreklerine korku salmıştır. Gezi Direnişi’nin dolaşan ruhu onların kâbusu olmuştur. Metal işçilerinin eylemleri, sendika mafyasına başkaldırışları Gezi Direnişi’nin Anadolu’da dolaşan ruhudur. Egemenlere karşı halkların filizlenmekte olan ortak mücadelesi sömürü üzerine kurdukları cennetlerini kaybedeceklerinin habercisidir.

İşte bu yüzden sadece Kürt halkına değil, Anadolu halklarına, işçi ve emekçilere karşıda savaş ilan etmişlerdir. Suruç’ta doğrudan devrimcileri hedef alan saldırı sonrası Ankara’da sadece devrimcileri sadece Kürtleri değil aynı zamanda işçi ve emekçileri, halkları da hedef almışlardır.

Savaşın bir tarafında egemenler; devleti ile çeteleri ile ırkçılık zehri ve din sömürüsü ile örgütledikleri güruhlar vardır. Savaşın diğer cephesinde; halklar, ezilenler, ayrımcılığa uğrayanlar, işçi-emekçiler, insanca bir yaşam isteyen bizler varız.

Bizleri teslim almak istiyorlar. Kölece, insanlık dışı bu yaşama razı olmamızı istiyorlar.

Teslim olmayacağız. Umuda kurşun işlemeyeceğini örgütlenerek göstereceğiz.

Bu savaşa karşı; her alanda örgütlülüğü yükseltmeliyiz. Kör gözleri, aydınlatmalı, sağır kulakları açmalı, tutulmuş dilleri çözmeliyiz.

Her alanda direniş komiteleri örgütlemeli, devletin ve onun çetelerine karşı yaşamımızı savunmalıyız.

Her alanda sorunlarımızı çözmek, biz de varız demek için geniş örgütlenmeler geliştirmeliyiz.

Asla ve asla egemenlerin, halkları, ezilenleri, işçi ve emekçileri birbirine düşüren taktiklerine pabuç bırakmamalıyız. Egemenlerin bu anlamdaki provokasyonlarını boşa çıkartmalıyız. Güruhlarla halkı birbirinden ayırmalıyız.

Halka karşı yürütülen bu saldırıların karşısında, katliamlar karşısında, örgütlü her gücün ortak hareket etmesi elzemdir. Halk düşmanlarına, emek düşmanlarına karşı ortak mücadele her düzeyde geliştirilmelidir.

YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Kaldıraç – 15 Ekim 2015