Ana Sayfa Blog Sayfa 266

Yunanistan: ‘Venezuela emperyalizme direnişin sembolüdür’

Venezuela devlet ajansının bugün aktardığı bilgiye göre, yüksek mevkide bir Yunanistan hükümet yetkilisi, sağladığı destek için Başkan Nicolas Maduro’nun hükümetinden övgüyle söz etti.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Ekonomik İlişkiler Genel Sekreteri Giorgos Çipras, “Venezuela emperyalizme direnişin sembolüdür” ifadesini kullandı.

Çipras Yunanistan halkının Venezuela ile birlikte Latin Amerika halklarına yakınlık duyduğunu söyledi. “Birçok ortak yönümüz var,” diyen Tsipras, bölgeyi emperyalizme karşı mücadelesinden dolayı övdü.

Çipras’ın Caracas ziyareti sırasında Maduro hükümeti ile ekonomik ilişkilerin derinleştirilmesine yönelik yorumlar yapılmıştı.

Yunanistan Dışişleri’nden gelen bir açıklamaya göre, ziyaret “enerji sektörüne özel bir vurguyla iki taraflı ekonomik ilişkileri artırmak” amaçlı.

Çipras Venezuela ziyaretinde Ekonomik İşbirliği Bakan Yardımcısı Calixto Ortega dâhil olmak üzere, Venezuela ekonomi yetkilileriyle üst düzey görüşmeler gerçekleştirdi.

Çipras’ın ziyareti Mart ayında Venezuela’nın Atina’ya gerçekleştirdiği diplomatik bir ziyaretin ardından geldi. Bu ziyarette iki parti, özellikle teknoloji endüstrisi, ticaret, gemicilik, enerji ve turizm konularında bir dizi işbirliği anlaşmasının ilerletilmesini ele aldı. Görüşmelere Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzia ve Venezuela’nın Yunanistan Büyükelçisi Farid Fernandez de katıldı.

Temmuz ayı başlarında Maduro uluslararası kreditörlere karşı Yunanistan ile dayanışmayı konu alan bir açıklama yayınladı.

Maduro haftalık televizyon programında “Venezuela adına, Başbakan Çipras ve Yunanistan halkıyla dayanışmayı resmî olarak ifade etmek isterim.” İfadelerini kullandı.

Maduro ayrıca, “Yunanistan halkı 2000 yıldan beri demokrasi hakkında bilgi sahibi ve baskıya demokrasiyle yanıt vereceklerdir” diye belirtti.

direnisteyiz.net

 

YPG Genel Komutanı Hemo: Direniş Türkiye devletini azdırdı

Cihatçılar Üzerinden Halklara Saldırılıyor’

Yürüttüğü siyasetin başarılı olmadığını gören Türkiye’nin cihatçı radikal gruplara destek vermeye başladığına dikkat çeken Hemo, “İlk önce El Nusra, ardından Ehrar El-Şam’a destek verdi. Son olarak da IŞİD’e destek veriyor. Bu gruplar yoluyla Kürt halkına ve Suriye halklarına yönelik büyük saldırılar gerçekleştirdi. Yine bu gruplar yoluyla Suriye’nin ulusal güçlerini dağıttı. Son iki yılda ise Kürt halkı ve Rojava Kürdistan’ına saldırıyor. Ancak bu saldırlar çok büyük direnişle kırıldı. Kürt halkı ve Suriye’nin özgürlük isteyen halkları bu saldırıları ortaklaşmanın gerekçesi yaptı. Bu da Türkiye devletini azdırdı” şeklinde konuştu.

‘Bunların Tümü Oyundur’

Hemo, Türkiye’nin şimdi de Efrin ve Kobane kantonlarının birleşmesini önlemek için politika yürüttüğünü, bunun meşruluğunu sağlamak için Özgür Suriye Ordusu bünyesindeki Türkmen grupları kullandığını belirtti ve bu grupları IŞİD ve Türkiye arasındaki sınır bölgesine yerleştirmek istediğine dikkat çekti.

ABD’nin eğit donat programı kapsamında eğittiği silahlıların Türkiye tarafından El-Nusra’ya teslim edildiğini ifade eden YPG Komutanı, bunların yerine ise kontra güçlerinin yerleştirilmek istendiğini kaydederek, “Kendileri dışında bir gücün bölgeye yerleşmesine izin vermedi. Son günlerde bu politikasını Sultan Murat Tugayı adı altında biraz daha ileri götürdü. Sultan Murat Tugayı’nın üye sayısı 40’tır. Şimdi 600 kişiden bahsediliyor. Ancak bu grupların çoğu Türk kontra güçlerinden oluşuyor. Bu hamlesini Kilis’teki özel merkezden yürütüyor. Bu da Türkiye’nin radikal gruplara karşı bi tutum içinde olmadığını göstermektedir” diye konuştu.

‘Türkiye, El-Nusra ile Görüştü’

Sîpan Hemo, Türkiye’nin Azaz bölgesi için El-Nusra ile görüşmeler gerçekleştirdiğini söyledi. Hemo, Türk devletinin El Nusra ile yaptığı resmi bir görüşme sonucu bölgeden çekilmesini istediğini belirtti. Hemo bu konuda şunları dile getirdi: “Elimizde Nusra ve Türk devleti yetkililerinin Kilis’te toplantı gerçekleştirdiklerine dair bilgiler var. Nusra’dan boşalttıkları alanları, ‘Sultan Murat Tugayı’na’ teslim etmelerini istemiş.’Sultan Murat Tugayı’ daha önce söylediğimiz şeyleri dün yaptığı bir açıklamada doğruladı. El Nusra’ya ait 13 yeri aldıklarını söylüyorlar. Sonuç itibarıyla El-Nusra ve ‘Sultan Murat Tugayı’ arasında devir işlemi yapıldı.”

‘Karşıt Bir Süreç Başlatıldı’

Bazı güçlerin Rojava’nın ilerlemesini istemediğini belirten Hemo, şöyle konuştu: “Bir süredir İran ile Türkiye arasında yakınlaşma ve sıcak ilişkiler gündemde. Bu sıcak ilişkilerin bu dönemde gelişmesinin bir amacı vardır, o da Kürt karşıtlığıdır. Bölgede, Rojava’da Kürtlerin güç olmasını ve haklarını elde etmesini istemeyen 4 güç vardır. Bunlar Türkiye, İran, Suriye ve statükocu Kürt gruplarıdır. Şimdi Suriye topraklarına bir müdahale sözkonusu; ancak nedense Suriye rejimi bundan çok da rahtsızlık duymuyor. Îran rahatsız değil. Bu da gösteriyor ki bu güçler kendi aralarında bu konu üzerine anlaşmış. Türkiye tüm güçlere şunu diyor: ‘Herkes rahat olsun, amacımız Suriye toprakları değil, Kürtlerin ilerleyişini durdurmaktır.’ İki gündür de bu proje yürürlüğe konmuştur. ”

Sîpan Hemo, “Bu müdahale direkt Rojava kantonlarına yönelik olmasa bile, Türk güçlerinin Ezaz’a girip müdahalede bulunması, Rojava Kürdistanı’na bir müdahaledir. Dostlarımıza da diyoruz ki, Türk devletinin yürüttüğü siyaset, IŞİD’e karşı mücadele etme ve Suriye halklarının özgürlüğü için yürütülen bir siyaset değildir. Kaldı ki, Türk devleti şu ana kadar bile IŞİD çeteleriyle ilişkilerini koparmamıştır. Uluslararası güçlerle IŞİD çetelerine karşı savaşmak için de bir karar vermiş değildir. Zaten IŞİD Türk devletinin bir projesiydi. Bugün bu proje biçim değiştirmiş olabilir. Uluslararası güçlerin projelerine karşı daha kapsamlı bir şekilde kendi projesini yürürlüğe koyacaktır. Bu durumda farklı isimlerle ‘Türk IŞİD’i’ ile karşılaşacağız. Yarın Sultan Murad Tugayının IŞİD’i ile karşı karşıya gelebiliriz. Tüm bu çabaların bir anlamı vardır. O da Rojava halklarının kazanımlarına karşıtlıktır.”

Direnişteyiz.net

 

Kuveyres Havaalanı’na saldırılarını yoğunlaştıran IŞİD başarılı olamadı

Halep doğu kırsalı Kuveyres Askeri Havaalanı’nda yaşanan şiddetli çatışmalarda IŞİD 20 tank ile saldırdı. Havaalanı Koruma Taburu 17 tankı imha etti, 2 tankı sağlam olarak ele geçirdi. 3 adet BMB zırhlı araç imha edildi.

IŞİD, Kuveyres Askeri Havaalanı’na saldırılarını yoğunlaştırdı. Havaalanına batı ve güney cephesinden 600 kadar IŞİD üyesi saldırırken, ordu ilk savunmayı kırmayı başaran IŞİD’e hava saldırılarıyla yanıt verdi.

Havaalanını almayı başaramayan IŞİD’in 120 kadar üyesini kaybettiği aktarılırken, ordudan ölenlerin sayısının 28 olduğu bildiriliyor.

Ordu ve IŞİD arasında çatışmaların sürdüğü de bildirilirken, ordunun Kuveyres’den çekilmeyeceği, çekilmesi durumunda IŞİD’in elindeki Halep kırsalından geçmesi gerekeceği belirtiliyor.

Kaynak: Suriye Gerçekleri

 

 

Almanya Ezidi Konseyi Başkanı: “Erdoğan IŞİD’i durdurmak için hiçbir şey yapmadı”

SWR 2 radyo kanalına konuşan Tolan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugüne kadar IŞİD şiddetini durdurmak için hiçbir şey yapmadığını söyledi. Tolan, “Tam aksine, Erdoğan IŞİD’i bölgesine kabul etti, tıbbi destek verdi, Türkiye’den silah sevkiyatı yapılmasını güvence altına aldı” diye konuştu.

Tolan, uluslararası toplumun IŞİD’e yönelik hava operasyonlarına devam etmesi gerektiğini belirterek, “Temelde Kürtlerin, Iraklıların, Amerika’nın ve uluslararası toplumun sahip olduğu silah gücü ile bu korkunç şiddetin çoktan durdurulmuş olması gerekiyordu” dedi.

3 Ağustos, Kuzey Irak’taki Ezidi kenti Şengal’in IŞİD tarafından işgal edilmesinin ve katliamların yıldönümü olarak kabul ediliyor.

Şengal Katliamının birinci yıl dönümünde BM Merkezi önünde de bir araya gelerek protesto düzenleyen Êzidîler “Hepimiz katledilsek de özerklikten vazgeçmeyeceğiz” diyerek, BM başta olmak üzere uluslararası güçlere Şengal’de yaşananları katliam olarak tanıması gerektiği çağrısı yaptılar.

Iraklı Türkmen Parlamenter: Türkiye Kandil’de sivilleri hedef Alıyor

Almada Gazetesi’ne konuşan el Beyati, saldırıların Irak’ın egemenliğini ihlal ettiğini söyledi. Eski Başbakan Nuri Maliki’nin Kanun Devleti bloku üyesi el Beyati; sivilleri hedef alan Kandil operasyonunu “uydurma” olarak niteledi ve Türkiye’yi operasyon konusunda Kürt yönetimi ile koordineli bir şekilde çalışmaya davet etti.

DHA

1

Donbasslı milisler devrimcilerle dayanışma çağrısı yaptı

Redstaroverdonbass.blogspot.com adresindeki blog sayfasında, ‘Hayalet Tugayı Türk ve Kürt yoldaşlarıyla dayanışma içinde’ başlıklı bir video yayımlandı. Videoda, Ukraynalı Marksist-Leninist Borotba hareketi üyesi ve eski bir siyasi tutuklu olduğu belirtilen Vlad Wojciechowskiy, dayanışma mesajını iletti.

‘Yaşasın Lugansk ve Donetsk’ten İstanbul ve Kobanê’ye Uzanan Birleşik Anti-Faşist Cephe!’

Wojciechowskiy şunları söyledi: ”Hayalet Tugayı’nda savaşan komünistler adına, IŞİD’in Suruç’ta gerçekleştirdiği terör saldırısında ölenlerin yakınlarına taziye dileklerimi iletiyorum. Verdiğiniz mücadeleyi uzun zamandan beri izliyoruz. Sizlerle dayanışma içindeyiz. Büyük sermayenin amaçlarına ulaşabilmek için olabilecek en gerici güçleri kullandığını biliyoruz. Bu güçlerin Ukrayna’daki karşılığı, Sağ Sektör ve diğer faşist örgütler. Ortadoğu’daki karşılığı da IŞİD militanları. Kapitalizm, uluslararası bir olgudur. O nedenle de (kapitalizmle) sadece birleşik bir işçi hareketiyle mücadele edilebilir. Yaşasın Lugansk ve Donetsk’ten İstanbul ile Kobane’ye uzanan birleşik anti-faşist cephe! No pasaran!”

 

İran Genelkurmay Başkanlığı: “Türkiye’nin Kürtlere saldırması stratejik hatadır”

Firouzabadi, TC’nin son dönemde yanlış hareket ettiğinin altını çizerken Ankara’nın Kürt güçlerine karşı yaptığı saldırılarının geri tepeceğini ve IŞİD’in Türkiye sınırına ulaşmasını kolaylaştıracağını ifade etti.  Firouzabadi  “(Türkiye’nin) IŞİD teröristlerine saldırma kılıfıyla IŞİD’e direnen Kürtlere saldırması Takfiri teröristlerinin Türkiye sınırına ulaşmasını sağlayacak yolları rahatlatacaktır.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Kürt nüfusuna ve savaşçılarına saldırısını stratejik bir hata olarak nitelendiren Firouzabadi, Ankara’yı dost seçiminde daha dikkatli ve stratejik davranması konusunda uyardı. Firouzabadi “Türk, Suudi ve Katar devletleri IŞİD ile ittifakına güvenmemeli. IŞİD İslam devletlerini kontrol altına almak istiyor ve Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar istisna değil” dedi.

direnisteyiz.net/dunyadan

 

1

Holdingler için yaşasın cumhuriyet!

Koç Holding’in ilk çeyrek net karı 459 milyon TL oldu

Koç Holding, 2015 yılının ilk çeyreğinde 13,8 milyar TL konsolide ciro, 459 milyon TL net dönem kârı açıkladı.

Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Levent Çakıroğlu, “2015 yılının ilk çeyreğinde Koç Topluluğu faaliyetlerini başarıyla sürdürdü. Yılın geri kalanında da büyük ölçekli yatırımlarımızın olumlu sonuçlarını almayı sürdüreceğiz” dedi.

Sabancı Holding Yüzde 24 Artış Gösterdi

Koç Holding’in, yılın ilk çeyreğindeki 13,8 milyar TL konsolide cirosuna karşın, Sabancı Holding’in, 2015 yılının ilk altı ayındaki konsolide satışları, 14 milyar 142 milyon TL olarak gerçekleşti.

Sabancı Holding’in konsolide net karı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artarak 1 milyar 218 milyon TL’ye ulaştı.

Bankalardan 6 Ayda 13 Milyar 755 Milyon Lira Kâr

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), ‘Türkiye Bankacılık Sektörü’ raporunu yayınladı. Buna göre, 2014 yılı Haziran ayında 12 milyar 390,0 milyon TL olan net kar, 2015’in aynı döneminde 13 milyar 755,38 milyon TL’ye çıktı.

Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü ise Haziran sonu itibarıyla 2 trilyon 223 milyar 177 milyon liraya ulaştı.

İşçi Gazetesi / Ağustos 2015

 

Metal işçileri ‘hizadan’ çıkıyor!

“Çim sökülecek, çim serilecek!” “Yat-kalk-sürün!”

Sorgulayamaz sıra dışına çıkmayan. ‘Akıllıdır’ o; söker, serer, sürünür. Ulan bu ne boktan iştir demez!

Fabrikalardaki düzen aslında askeri mantığa dayalı bir düzendir. Patronlar fabrikalarını bir orduyu yönetir gibi yönetirler.

Üstte, patron = Genelkurmay… Altta, fabrika müdürü, depatman amiri, teknik direktörler, formenler, ustabaşları = Farklı rütbelerde subay-astsubaylar… En alta işçiler = Erat takımı!

Makinalar kurulmuş, bantlar dizayn edilmiş, işçiler, şefler, amirler yerlerinde; İşler tıkır tıkır yürümektedir.

Kazanç muazzam: “Ford Otosan, iç pazar satış adetlerini büyük bir sıçramayla geçen yıla göre yüzde 181, Tofaş, iç pazar satış adetlerini geçen yıla göre yüzde 57 arttırdı. İstanbul Sanayi Odası’nın 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2014 araştırmasının sonuçlarına göre önceki yılın dördüncüsü Oyak Renault, 8,8 milyar lira üretimden satışlar ile üçüncülüğe yükseldi.”

Patronlara tatlı para kazandıran bu düzen bozulmamalıdır.

‘Erat takımının’ sürünmekten illallah edip isyan etme olasılığı var mı? Vardır!

Öyleyse “Balta Sapı” da olmalı!

Ağaç öyle demiş Balta’ya, yere devrilirken; “ahh, seni beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden!”

Burada, ‘Balta Sapı’ sarı sendikacılar oluyor. İşçilerin içinden geliyorlar, düzeni bozanları, bozma ihtimali olanları bertaraf etmekle vazifelidirler. ‘Sarı’ olmayı epey aşan bir mekanizmaya dönüşmüşlerdir. “Sendika Mafyası” demek daha uygun düşüyor.

Patrondan önce işçilerin karşısına dikilen, baskı ve şiddetle işçileri sindirip topladığı trilyon liralık aidatları kendi babasının malıymışçasına harcayan, toplu sözleşme dönemlerinde işçiye sorma gereği dahi duymayan, silahlı-sopalı çeteler de besleyen, patron-devlet bağlantılı mafya örgütü…

Metal işçileri nihayet illallah edip isyan bayrağı açarak ‘dirsek teması aralığı’ hizayı bozdular. Taşlar yerinden oynadı. Tıkır tıkır düzeni işleyenler, düzenin işçiler içindeki güvenliğinin bekçiliğini yapanlar sarsıldı. Bu haliyle işçiler, güzel bir poz verdi dostlarına, düşmanlarına…

Ama henüz işçiler (büyük çoğunluk), ne gerçek dostlarının kimler olduğunu, ne de isyan ettikleri ‘şeyin’ ne olduğunu bilmiyor. “Biz ekmeğimizin davasındayız” diye ısrar ediyorlar.

Hizadan çıkan öğrenir… Eylem insanın aklını açar… İşçiler, çim yoldurup serdiren, süründüren düzeni ve içlerindeki balta saplarını sorgulayacak, ekmek davasının işçi sınıfının kurtuluşu davası olduğunu da kavrayacaktır.

Esir değil işçiyiz, yarının sahibiyiz!

İşçi Gazetesi / Ağustos 2015

 

 

Marmarapark AVM inşaatı işçi katliamının skandal belgesi: 40 bin liralık masrafı yapmadıkları için 11 işçi öldü

Radikal’den İsmail Saymaz’ın yayımladığı habere göre, İstanbul Esenyurt’ta 12 Mart 2012 tarihinde 11 işçinin Marmarapark AVM’nin şantiyesinde çadırlarda yanarak ölmesine ilişkin skandal bir belge daha gün yüzüne çıktı. 11 işçi 40 bin liralık masraftan kaçınıldığı için can vermiş.

Saymaz’ın yayımladığı haberin detayı şöyle:

Katliamdan 5 ay önce İş Güvenlik Uzmanı Ömer Gülmez işçi çadırlarında inceleme yaparak uygunsuzlukları tespit edip rapor haline getiriyor. Gülmez, hazırladığı raporu inşaatın yapımını üstlenen ana yüklenici Kayı İnşaat’a, Kayı İnşaat’ta ek bir yazı ile taşeron şirket Kaldem İnşaat’a gönderiyor.

Kayı İnşaat, ek yazıda eksikliklerin düzeltilmesini isteyerek, “Aksi halde personelin sağlık, emniyet ve güvenliğini risk altında bulunduran uygunsuzluklar tarafımızca düzelttirilerek, bedeli tarafınızca karşılanacaktır” diye taşeron şirketi uyarıyor. Ancak ne uyarılan ne de uyaran yapılması gerekenleri yapmıyorlar.

İş Güvenlik Uzmanı Ömer Gülmez tarafından hazırlanan 21 Ekim 2011 tarihli rapor, inşaatlardaki çalışma ve barınma koşullarının da ibretlik bir belgesi. Ölüm, “geliyorum” diyor açıkça…

Raporda şu tespitler yapılmış:

– Koğuşlar bölgesi yol kısmında bulunan şev bölgesi tehlike arz etmektedir. Bu nedenle şevin düzenlenmesi ve bu bölgenin kapatılması gerekmektedir.

– Şev tarafında su yolunda bulunan elektrik kablolarının su ile teması engellenmelidir.

– Koğuşlarda çalışanlara ait elbise dolaplarının olmadığı, ayrıca çalışanların çay içebileceği, TV seyredebilecekleri alanların olmadığı tespit edilmiştir.

– Yatakhanelerde yeterli hava sirkülasyonunun olmadığı, koğuşlarda gereğinden fazla kişinin yatırıldığı tespit edilmiştir.

– Koğuşları ısıtmak için elektrikli ısıtıcıların ranzalara bağlı olduğu ve her yatağın altında bir uzatma kablosunun olduğu ve bu kabloların bazılarının ekli olduğu gözlenmiştir.

– Koğuşlarda çay yapmada kullanılan semaverler, televizyonlar, ısıtıcılar olduğu tespit edilmiştir.

– Yangın sırasında koğuşlarının acil çıkış kapılarının olmadığı ve yangına karşı hiçbir önlem alınmadığı tespit edilmiştir.

– Banyo ve tuvaletlerin sayıya göre yetersiz olduğu ve bu kısımlara giden enerji kablolarının zeminden suların içinden geçerek gittiği görülmüştür.

– Koğuşların ihtiyaçlarından ve düzeninden sorumlu olacak bir idari işleri kadrosunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

– Koğuşlarda hiçbir şekilde hijyen kurallarına uyulmadığı ve koğuş temizliğinin yapılmadığı tespit edilmiştir.

– Yemekhane hijyen kurallarına önem verilmediği gözlenmiştir.

– İşçilerin içme suyu olarak kullandığı depolama ve su doldurmada kullanılan aparatların ve makinelerin hijyen koşullarını sağlamadığı tespit edilmiştir.

‘TAŞ ÇATLASA 40-50 BİN TL ÖDENECEKTİ’

Rapordan bir gün sonra Kayı İnşaat tarafından taşeron şirket olan Kaldem’in sahibi Mehmet Altun’a yazılan yazıda, aralarındaki sözleşmeye göre, her türden emniyet, sağlık ve iş güvenliğinden sorumlu oldukları belirtilerek, uygunsuzlukların 31 Ekim 2011’e kadar giderilmesi istendi. “Aksi halde personelin sağlık, emniyet ve güvenliğini risk altında bulunduran uygunsuzluklar tarafımızca düzelttirilerek, bedeli tarafınızca karşılanacaktır” ifadesi kullanıldı.

İş Güvenlik Uzmanı Gülmez, uyarı yazısının gereğinin yapılmadığını ifade ediyor. Gülmez, “Bunun gereği yapılmadı, zaten yapılsaydı yangın olur muydu? Buradaki masraf, beş işçi çadırı için taş çatlasa 40-50 bin liraydı. Anlamakta güçlük çekiyorum. Sen işveren olarak, bizim bu tespitlerimizi evraka koyarak ‘Sen yapmazsan ben yapacağım’ diyorsan, mutlaka yapmalısın. Tüm bunlar kesinlikle işverenin ihmalidir” dedi.

İşçi Gazetesi / 24 Ağustos 2015

1