Ana Sayfa Blog Sayfa 287

İşgalci işçileri kazandı: Atılan işçiler geri alınacak!

Nakliyat-İş sendikası yaptığı açıklamada, belediyenin taşeronu olan Altaş şirketinde yaklaşık 2 aydır örgütlenme faaliyeti sürdürdüklerini, temizlik ve taşımacılık işleri yapan 350 işçiden 250’ye yakınını sendikaya üye yaptıklarını belirtti.

‘Eşiniz, çocuğunuz sendikadan istifa etsin, yoksa işsiz kalacaklar’

Yaptıkları yetki başvurusunun Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar tarafından duyulması üzerine baskı, tehdit ve işten atmaların gündeme geldiğini ifade eden sendika yetkilisi, belediye başkanı ve yöneticilerin işçilerin evlerine kadar giderek eşlerine, anne-babalarına ‘eşiniz, çocuğunuz sendikadan istifa etsin, yoksa işsiz kalacaklar’ diyecek kadar ileri gittiklerini ve sendika üyesi 3 işçinin işten çıkarılması üzerine kendilerinin de daha sonuç alıcı eylemlere yöneldiklerini dile getirdi.

İşçiler geri alınacak

İşgalci işçilerin bina içinde bekleyişi sürerken belediye başkanından açıklama geldi. CHP’li Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar, işten çıkartılan 2 işçiyi işe geri aldığını diğer işçiyi de ‘daha sonra’ işe geri alacağını açıkladı. Açıklama üzerine işçiler belediye binasından çıkarak eylemlerini bitirdiler.

İşçi gazetesi / 24 Mart 2015

Emperyalist savaşların kurbanı, sınırlarınızın tutsağı olmayacağız!

Yılmaz Güney Sahnesi’nde gerçekleştirilen etkinlikte kadınların uğradığı saldırılar buna karşın kadınların direnişini anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından sahne alan Rosa Kadın Korosu, Anadolu’dan ve dünya devrimci müziğinden şarkılar seslendirdi. Koro üyeleri İç Güvenlik Paketi’ni protesto etmek için yüzleri kapalı olarak sahneye çıktılar.

Etkinlikte konuşan Sayfı Sarısülük ise katıldığı her etkinlikte oturanların içinde oğlunu aradığını, 15 günde bir oğlunun mezarını ziyaret ettiğini söyleyerek, “Sizlere Ethem’in selamını getirdim” dedi. Anne Sarısülük ayrıca, oğlunun hesabını sormak için mücadeleye devam edeceğini kaydetti.

AKA-DER adına konuşan Pınar Seçkin ise dünyanın dört bir yanında kadının kurtuluş mücadelesi verdiğini, artık kaybedilenler için yasta değil isyanda olduklarını belirterek, “Sizleri her türlü baskıya, yasağa karşı sokakları daha fazla doldurmaya, seslerimizi, yüreklerimizi birleştirip çığlık olmaya çağırıyorum. AKA-DER’de örgütlenmeye çağırıyorum” dedi.

HDK Kadın Koordinasyona adına konuşan Birsen Kaya da “Rojava’da hayat bulan öz savunma birlikleri, Özgecan cinayetiyle beraber dünyanın her yerinde karşılık bulup tartışılmaya başlanmıştır. Görüldü ki Rojava’daki devrim aynı âmânda bir kadın devrimidir. Kadınların devrimin ayrılmaz bir parçası olduğu kanıtlanmıştır” diyerek, seçim sürecinde de HDP’nin parti politikası olarak her birimde kadınların etkin görevler almasının esas olduğunu söyledi. Son olarak sahneye çıkan Sevinç Eratalay’ın şarkılarıyla etkinlik sona erdi.

Kitlesel 1 Mayıs, seçimler için de bir adımdır

Gezi, “bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demek idi. Alışılmış, rutin boyun eğmişliğe, sessizliğe son vermek demektir. Ve geçtiğimiz sürede, Gezi’nin etkileri kendini daha net göstermiştir. Özgecan isyanı ile Gezi ruhu arasında bağ kurmak zor olmasa gerek. Tek değildir, 6-8 Ekim Kobanê direnişini hatırlayalım. Kuşkusuz daha geniş etkileri de içermektedir. Soma direnişini ele alalım. Berkin Elvan cenazesine yansıyan sevgi selini hatırlayalım. Ve bu listeyi uzatmak mümkündür. Halk, kitleler, polisin tüm baskılarına rağmen, devletin tüm yasa tanımazlığına rağmen direnişini sürdürüyor.

Bu direniş, egemenlerin ördüğü karanlığı deliyor, medyanın akıl almaz yalancılığını, kör etme, sağırlaştırma politikasını parçalıyor. Bu direniş, halkların, işçi ve emekçilerin umutlarını yeşertiyor, akılları açıyor, ayak bağlarını çözüyor, kafalardaki prangaları parçalıyor.

İşte bu direniş, Erdoğan’ın kâbusudur.

Torunlar İnşaat’ın asansöründe işçiler ölünce, ortaya çıkan tepkiyi aşırı bulan, Soma’da katledilen işçilerin ölümünü fıtrata bağlayan anlayış, camilerde hutbe okutup, “çok önlem almak, iş güvenliğini bu kadar abartmak allahın işine karışmaktır” diyordu. Bunun için camilerde hutbeler dahi okuttular. İş güvenliği için önlemler alacaklarına, “halife”nin emri ile diyanet işleri hutbeler okuttu.

Oysa Erdoğan, allahın işine her gün karışıyor. Sayısız bir koruma ordusu ile, cumhurbaşkanlığının, başbakanlığın fıtratına engel olmaya çalışıyor. Yetmiyor, insanın fıtratını dinlemeyip, yemekten zehirlenmemek için çeşnici ekibi kuruyor. Bu kadar da allahın işine karışılır mı, demiyor.

Kâbuslarının esiridir ve kâbusu halkın tepkisidir. Bu tepkiyi önlemek için, halkın her türlü eylemini, her türlü tepkisini bastırmak için emirler veriyor, toma’larını sürüyor, polise övgüler düzüyor, esnafım polistir savcıdır, diyor, makam arabasına tükürdü, camdan baktı, “halife”ye ters baktı diyerek davalar açtırıyor. Yani, yine allahın işine karışıyor, işin fıtratını kabul etmiyor.

Biz devrimciler, halkın bu haklı tepkisini, uyanışını, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkma isteğini, örgütlü bir iradeye dönüştürmekle, örgütlemekle görevliyiz.

İşte bu açıdan önümüzdeki seçim sürecini, bir olanak olarak görmeliyiz. Öyledir de. 7 Haziran seçimleri, oldukça önemli bir seçimdir. Seçimlerin önemi, sadece devletin, Erdoğan’ın, AK Parti’nin başkanlık (halifelik) sistemini oya sunar tutumu nedeniyle oluşmuş değildir. Bunun yanı sıra, yükselmekte olan halk tepkisinin HDP’nin barajı aşma olanağını ortaya çıkarmış olmasıdır. Ve bizce daha da önemlisi, yükselmekte olan toplumsal muhalefeti örgütlemek için doğmakta olan olanaklardır. Seçimleri bu nedenle, ısrarla, aktif çalışılması gereken, sadece sandıkta oy atmaya indirgenmemesi gereken, bir örgütlü çalışma süreci olarak görüyoruz.

İşte 1 Mayıs 2015, hemen seçimlerin bir ay öncesine denk düşmektedir. Arkasında, son bir yılın süreklilik kazanan eylemlilikleri ve direnişleri var, önünde ise çok önemli bir seçim süreci var. 1 Mayıs, bu nedenle, hem örgütlenmenin gelişimi, hem de 7 Haziran seçimlerine daha iyi bir hazırlık için, büyük önemdedir. Seçimleri önemseyen herkes, bu 1 Mayıs’a kitlesel katılımı önemsemelidir. 1 Mayıs’ın kendisi, işçi ve emekçilerin birleşmesinde, örgütlenmesinde bir adım olmalıdır, olabilir. Bu nedenle, kitlesel 1 Mayıs, bu 1 Mayıs’ın en önemli yönü olmaktadır.

Kuşku yok ki, 1 Mayıs, “örgüt özgürlüktür”, “örgütlü halklar yenilmez” gibi bir vurguyu, bir ana başlığı öne çıkarmalıdır. Ama bu ana başlığın altında, işçi ve emekçilerin tüm sorunları dile getirilmelidir. Kadın cinayetleri, işçi cinayetleri, iç güvenlik yasaları, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma politikaları, doğa katliamına dönük devlet politikaları, halkların özgürlük istemleri, anadilde eğitim, Ortadoğu’da süren savaş ve katliam politikaları, IŞİD katliamları elbette akla ilk gelen başlıklardır. Tüm bunlar, 1 Mayıs alanına yansımalıdır.

1 Mayıs 2015’e, “örgüt özgürlük” sloganı ile alanlara!

İtalya’da öğrenciler yeni eğitim ‘reformu’na karşı eylemdeydi

Milano’da yaklaşık 1000 öğrenci toplanırken; öğrenciler gaz bombası ile saldırma girişimindeki polise renkli spreylerle karşılık verdi.

Roma’da Repubblica Meydanında toplanan öğrenciler “12 Mart, vazgeçmeyecek bir nesil” pankartı arkasından renkli gaz bombaları fırlattı. Turin’de de öğrenciler “Buona Scuola’yı Durdur, Bir Adım Geri” pankartı ile eyleme çıktı.

 

 

Brezilya’da kadınlar bir GDO laboratuvarını bastı

Brezilya’nın başkenti Brasilia’da genetiği değiştirilmiş okaliptüs ağaçlarının üretimini serbest bırakacak kararın oylanması, protesto haberinin ardından iptal edildi. Başkente yaklaşık 1050 km mesafedeki Itapetininga’da proje sahibi Suzano adlı şirketin laboratuvarını basan 1000 kadar kadın protestocu, numune filizlerin bulunduğu serayı ve laboratuvarın su sistemini tamamen kullanılamaz hale getirdi. Ülkenin en büyük kâğıt üreticisi şirket, genetiği yetiştirilmiş okaliptüs ağaçlarının 7 yıl yerine 4 yılda büyümesini sağlayarak ülkenin toplam üretimini %20 oranında arttırmayı planlıyordu. Şirket, uğradıkları zarardan ötürü projeyi durdurmak zorunda kaldı.

Kadın kollarının protestosuna birçok sivil toplum örgütünden destek geldi. Örgütler, doğal okaliptüs ağaçlarının günlük su ihtiyacının zaten çok yüksek olduğunu ve genetiği değiştirilmiş ağaçların doğal ağaçlardan 4 katı daha fazla su tüketeceğini, şirketin ise doğal su kaynaklarının bu durumdan etkilenmesini hiç umursamadığına işaret ediyor.

Üretimi serbest bırakmaya kararlı hükümet yetkilileri oylamayı önümüzdeki ayda gerçekleştirmeyi planlıyor.

direnisteyiz.org, dunyalilar.org

 

 

Mersin Üniversitesi’nde yapılan saldırılara cevap verildi

4 Mart’ta TıpFakültesi’nde dağıtılan seçim bilgilendirmeleri üzerine saldırı düzenleyen ülkü ocakları ve polise karşı, 5 Mart’ta Tıp Fakültesi öğrencileri ve devrimci yurtsever öğrenciler merkez kampüsten tıp fakültesine marşlar ve sloganlarla yürüyüş gerçekleştirdi.

Tıp Fakültesi’nde okunan basın açıklamasından sonra halaylarla “Faşizme geçit yok diyen kitle”, “Dr. Che’nin izinde sağlıklı toplum inşa ediyoruz” pankartı açtı.

Kaldıraç Mersin

 

ELN Belediye Başkanını serbest bıraktı

ELN Ramirez’i yolsuzluk ithamları sonrası alıkoymuştu. ELN Ramirez’in seçimler öncesi sağlık ve eğitime yatırım yapmak için söz verdiğini, ama seçildikten sonra diğer tüm devlet yetkilileri gibi belediyenin bütçesinden çaldığı söylemişti. Örgüt, Ramirez’in yaptıklarının sorumluluğunun farkına varması için özgülüğünden mahrum kalması gerektiğini de ifade etmişti.
Ramirez’in geçtiğimiz Şubat ayıdan beri kayıp olmasına rağmen, ELN Ocak ayı başında Başkan’ın Aralık ayından beri ellerinde olduğunu duyurmuştu.
direnisteyiz.org

Koç Üniversiteliler Dayanışması tarafından okunan basın açıklaması metni:

02.04.2015

BASINA ve KAMUOYUNA;

Biz Koç Üniversitesi Bileşenleri bugün 2 Nisan direnişimizin yıldönümünü kutluyoruz. Aradan geçen iki yılda dayanışmamızı büyüttük, güçlendirdik. Ama yaşadığımız sorunlar ve maruz kaldığımız haksızlıklar da bu süre içinde çoğaldı, büyüdü.

Koç Üniversitesi yönetimi birçok öğretim üyesinin sözleşmesinin performans kriterlerine dayanarak yenilenmeyeceğini duyurdu. Ancak, söz konusu kriterleri açıklamadı. Hocalarımız şeffaf olmayan, tepeden inme kararlarla işten çıkarılıyor.

Koç Üniversitesi yönetimi, okutmanların üzerinde baskı kuruyor. Üniversitenin ders yükünün büyük kısmını üstlenen okutmanlarımıza hem statülerini hem de maaşlarını değiştiren sözleşmeler dayatılıyor.

Koç Üniversitesi yönetimi yüksek lisans ve doktora öğrencilerini sigortasız ve güvencesiz çalışmaya mahkum ediyor. Bir yandan eğitimlerine devam ederken, diğer yandan da tanımsız akademik ve idari işler yapmakla yükümlü tutulan asistanların son birkaç yıldır maaşlarında artış yapılmıyor. Yüksek lisans öğrencilerine verilen maaşların ise tamamen ortadan kaldırılması planlanıyor. Daha önceden verilen yol ödeneği kesilirken, yüksek lisans öğrencileri ise hem yol hem de yemek ödeneğinden mahrum bırakılıyor.

Koç Üniversitesi, iki yıl önce rektörün altına imzasını attığı Taşeron İzleme Kurulu’nu tanımamakta ısrar ediyor. İşten atılmalar devam ediyor. Yeni işçi istihdam edilmediği için işçi başına düşen iş yükü artıyor.

Bütün bu sorunlar en çok Koç Üniversitesi öğrencilerini etkiliyor. Öğretim üyelerinin, okutmanların ve asistanların içinde bulunduğu güvencesiz çalışma ortamı üniversitede verilen eğitimin niteliğini etkiliyor. Sınıflar her dönem biraz daha kalabalıklaşıyor ve öğrenciler istedikleri derslere kayıt olmakta güçlük çekiyorlar. İşçi sayısının sürekli azalması kampüste verilen temizlik hizmetlerini kesintiye uğratıyor. Yurtların barınma kapasitesi koşullar dikkate alınmadan sürekli artırılıyor. Eğitim, yurt, yemek ve ulaşım ücretleri katlanarak artıyor.

Bu sorunlarımızla ilgili üniversite yönetimine defalarca sunduğumuz toplu dilekçelere ciddi bir yanıt verilmiyor, yaşadığımız sorunlar görmezden geliniyor.

Biz Koç Üniversitesi Bileşenleri olarak diyoruz ki: sizin tepeden inme kararlarınız varsa bizim de gittikçe büyüyen ve güçlenen bir dayanışmamız var. Koç Üniversitesi şirket değil, kamu hizmeti veren bir eğitim kurumudur. Bütün kararlar buna uygun olarak alınmalıdır. Bu temelde, üniversite yönetimini taleplerimizi yerine getirmeye davet ediyoruz.

Tüm üniversite çalışanlarına iş güvencesi sağlansın.

Akademik personelin maaş dâhil olmak üzere kazanılmış haklarının gasp edilmesine son verilsin.

Yüksek lisans ve doktora öğrencilerine sigortalı ve güvenceli çalışma hakkı verilsin.

Taşeron işçilerinin işten çıkarılmasına son verilsin. Daha fazla sayıda işçi istihdam edilsin. İşçilerin iş yükü ağırlaştırılmasın.

Taşeron İzleme Kurulu üniversite yönetimi tarafından resmen tanınsın.

Üniversitemizdeki karar alma süreçleri, tüm bileşenlerin katılımıyla şeffaf ve demokratik bir hale getirilsin.

Sorunlarımız ortak, çözümümüz tek: Üniversite şirket gibi yönetilemez.

Türkiye’deki diğer vakıf üniversitelerinde de benzer sorunların yaşandığını biliyoruz. Sorunlarımız ortak, mücadelemiz ortak, ilk dersimiz dayanışma!

Üniversitelerinde demokratik seçim mücadelesi veren tüm İstanbul Üniversitesi öğrencilerine selam olsun!

Bizle benzer sorunlar yaşayan, mücadeleyi Toronto, Londra ve Amsterdam’da sürdüren arkadaşlarımızın da desteğini aldık. Onlara da selam olsun!

 

Hocalarımızı işten çıkartamazsınız!

Okutmanlarımızın çalışma koşullarını ağırlaştıramazsınız!

Asistanlarımızı sigortasız çalıştıramazsınız!

İşçi arkadaşlarımızı işten çıkartamazsınız!

 

KOÇ ÜNİVERSİTESİ BİLEŞENLERİ

 

Kolombiya’da petrol işçilerinden süresiz grev çağrısı

Petrol fiyatlarının düşüşü ile birlikte Kolombiya’da şu ana kadar 10 bin petrol işçisinin işini kaybettiği, bu sayının yılsonuna kadar 25 bini bulabileceği tahmin ediliyor. Petrol işçilerinin örgütlendiği sendika USO Çarşamba günü bir açıklama yaparak, geniş ölçekli işten çıkartmaları protesto etmek amacıyla süresiz grev çağrısı yaptı.

Sendika başkanı Edwin Castano “Petrol sektörü, işçiler ve örgütler olarak süresiz greve çıkacağız” dedi. Castano ayrıca hükümet ile yakın zamanda yapılacak olan bir görüşmeye açık olduklarını da sözlerine ekledi.

Kolombiya günlük yaklaşık bir milyon varil ham petrol üretiyor. Bu üretimin büyük çoğunluğu devlet kontrolündeki Ecopetrol tarafından yapılıyor ve şirkette 2 bin 400 sendika üyesi bulunuyor. Yorumculara göre, grevin Kolombiya ekonomisine etkisi düşen petrol fiyatlarının etkisinden daha fazla olabilir.

direnisteyiz.org

 

ŞİRKET DEĞİL ÜNİVERSİTE! Koç Üniversiteliler Dayanışması eylemine büyük katılım

Bundan iki yıl önce, 161 taşeron işçinin Koç Üniversitesi’nde işten atılmasıyla başlayan “Nisan Direnişi” taşeron işçileri, akademisyenleri ve öğrencileri bir araya getirmiş, bir hafta süren direnişin ardından işçiler yeni taşeron firmayla işe iade edilmişlerdi. Nisan Direnişi’nin ikinci senesinde bir kez daha bir araya gelen üniversite bileşenleri, üniversitede işçilerin, akademik kadronun ve asistanların üstünde gün geçtikçe artan baskılara, iş güvencesizliğine ve öğretim kalitesindeki düşüşe karşı bir eylem gerçekleştirdiler.

2 Nisan’da 17.00’de 500’e yakın kişinin katılımıyla üniversite yerleşkesi içinde “İşten çıkarmalara hayır” pankartı eşliğinde yürüyüşle başlayan eylem boyunca “Müşteri değil, öğrenciyiz”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Taşerona hayır, bu kadro bizim” sloganları atıldı. Rektörlük binası ve yurtlardan geçerek kapıya ulaşan kitleyi kapıda 18 farklı demokratik kitle örgütünün temsilcileri alkışlar ve sloganlarla karşıladı. Burada Koç Üniversiteliler Dayanışması tarafından okunan basın açıklamasında üniversite yönetiminin birçok öğretim üyesine “sözde” performans kriterlerine dayanarak sözleşmelerini yenilemediği, okutmanlara statülerini ve maaşlarını değiştiren sözleşmeler dayattığı, yüksek lisans ve doktora öğrencilerini sigortasız ve güvencesiz çalışmaya mahkum ettiği belirtildi.

Asistanların eğitimlerine devam ederken aynı zamanda tanımsız akademik ve idari işler de yapmak zorunda bırakıldığına değinen dayanışma, asistanların son birkaç yıldır maaşlarında artış yapılmadığını belirterek, yüksek lisans öğrencilerine verilen maaşların ise tamamen ortadan kaldırıldığını söyledi.

Açıklamada yönetimin iki sene önce Taşeron İzleme Kurulu’nu tanıyacağına söz vermesine rağmen, hem bu sözünü tutmadığı hem de işçiler üzerindeki iş yükünü arttırdığı vurgulanırken, üniversitede işten çıkarmaların da devam ettiği belirtildi. Ayrıca güvencesiz çalışma koşullarının eğitim kalitesini düşürdüğü vurgulanarak, “Sizin tepeden inme kararlarınız varsa bizim de gittikçe büyüyen ve güçlenen bir dayanışmamız var. Koç Üniversitesi şirket değil, kamu hizmeti veren bir eğitim kurumudur. Bütün kararlar buna uygun olarak alınmalıdır. Bu temelde, üniversite yönetimini taleplerimizi yerine getirmeye davet ediyoruz” dendi.

Basın açıklamasında ayrıca dayanışmanın talepleri de sıralandı:

  • Tüm üniversite çalışanlarına iş güvencesi sağlansın.
  • Akademik personelin maaş dahil olmak üzere kazanılmış haklarının gasp edilmesine son verilsin.
  • Yüksek lisans ve doktora öğrencilerine sigortalı ve güvenceli çalışma hakkı verilsin.
  • Taşeron işçilerinin işten çıkarılmasına son verilsin. Daha fazla sayıda işçi istihdam edilsin. İşçilerin iş yükü ağırlaştırılmasın.
  • Taşeron İzleme Kurulu üniversite yönetimi tarafından resmen tanınsın.
  • Üniversitemizdeki karar alma süreçleri, tüm bileşenlerin katılımıyla şeffaf ve demokratik bir hale getirilsin.

Toronto ve Amsterdam Üniversiteleri de 2 Nisan Koç Üniversitesi direnişine destek mesajı yolladılar. Basın açıklaması, Toronto, LSE ve Amsterdam üniversitelerini, Türkiye’de benzer sıkıntılar yaşayan diğer vakıf üniversitelerini ve ayrıca İstanbul Üniversitesi’ndeki demokratik seçim mücadelesini selamlayarak sonlandırıldı.

Basın açıklaması ardından, Koç Üniversiteliler’le dayanışmaya gelen demokratik kitle örgütleri de sırasıyla söz aldılar. Yakın zamanda sendikalaştıkları gerekçesiyle işten çıkarılan Koç Holding’e bağlı Divan Pastanesi’nin işçileri de direnen Koç Üniversiteliler’i selamlayanlar arasındaydı.

Konuşmalar ardından çekilen halaylarla sonlanan eylemle üniversite ana giriş kapısına üniversite bileşenlerinin taleplerini yansıtan dövizler ve pankartlar da asıldı.

Eylemde Koç Üniversiteliler Dayanışması’na desteğe gelen demokratik kitle örgütleri şöyle:

ÇHD İSTANBUL, UMUT SEN, Sarıyer Halkevleri, Divan Pastanesi işçileri, Sarıyer HDP, İşçi Demokrasisi Partisi, Öğretim Üyeleri Derneği, VÜEDA, Bilgi Ünivesitesi Sendikalaşma Hareketi, Sarıyer Kent Dayanışması, Köz gazetesi, Eğitim-Sen 6 nolu Üniversiteler Şubesi, Devrimci İşçi Partisi, Birleşik Haziran Hareketi Taşeron Komitesi, VİDA, TİK, Sarıyer AKA-DER, Bilgi Üniversitesi, Plaza Çalışanları Platformu

 

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...