Ana Sayfa Blog Sayfa 204

Soma Davası: “Önce İş Baskısı Arttı, Emniyetsizlik Arttı, Bacalar Isınmaya Başladı”

Duruşmada ilk olarak katliamdan yaralı olarak kurtulan madenci Ahmet Mutluer tanık olarak ifade verdi. Mahkemeye fotoğraflar da sunan Mutluer beyanlarında madende sürünerek çalıştıklarını, işçi sayısının artmasıyla çalışma şartlarının kötüleştiğini, iş yükünün ve baskıların arttığını ifade etti.

Mutluer, “Önce iş baskısı arttı. Emniyetsizlik arttı. Bacalar ısınmaya başladı. Havanın serin olması gereken yerde sıcaklık artışları başladı.” dedi. Madende eğitimlerin yetersiz olduğu belirten Mutluer, “Bize düzenli eğitim verilmedi.” şeklinde konuştu. Üretim baskısının arttığını da iddia eden Mutluer, “Üretim baskısı artmaya başlamıştı. Bir vardiya 1500 ton kömür çıkarıyorsa diğer vardiyalardan 2000 ton kömür çıkarılması isteniyordu. Nefes almakta güçlük çekiyorduk. Sıcaktan bunalıyorduk. Bu şartlarda çalışıyorduk.” diye konuştu.

Özer’in ifadesinin ardından Kınık, Soma, Bergama ve Kütahya Asliye Ceza Mahkemeleri’nde işçilerin talimatla alınan ifade tutanaklarının okunmasına devam edildi. İfadelerde işçilerin birçoğu madende sıcaklık artışı, iş güvenliğinden yoksunluk gibi konulara değinirken, gaz maskelerinin bakım ve kontrollerinin yapılmadığı ve olay anında çalışmadığını söylemesi dikkat çekti.

Duruşmalar bu şekilde sürerken 26 Nisan günü Soma’da Demir Export Madencilik Şirketi’nin ocağında kompresör arızası meydana geldi. Yeterli oksijen verilemeyince ocak tahliye edildi ve 5 işçi hastaneye kaldırıldı.

Sabah saatlerinde mekanize üretim yapılan Demir Export’a ait maden ocağında kompresör arızası ortaya çıktı. Oksijen eksikliğine bağlı olarak 5 işçi Soma Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı, 3’ü ayakta tedavi gördü, 2’sine oksijen verilerek tedavi uygulandı. Eynez Bölgesi’nde geçen yıl üretime başlayan Demir Export şirketine ait ocaktan yaklaşık 50 işçinin çıkarıldığı, ilk belirlemelere göre içeride kimsenin bulunmadığı belirtildi.

Direnişteyiz3.org / İşçi Gazetesi / imctv.com – 13-26 Nisan 2016

İnci Plastikte Direniş Devam Ediyor

7 Mart 2016 tarihinden beri direnişte olan ve 24 saat fabrika önünden ayrılmayan işçilerin birliğini ve mücadelesini engellemeye çalışan İnci Plastik patronu, fabrika içerisindeki yürüyüş yolu üzerine önce köpek bağlattı, kullandığı aracı işçilerin üzerine sürerek bir işçiyi yaraladı ve ardından işçilerin yürüyüş yoluna güvenlik görevlileri ve şeritlerle barikat kurarak baskılarına devam etti.

İşçiler ise baskılara ve engellemelere rağmen barikatların üzerine yürüyerek, engelleri aşıp mücadelelerindeki kararlılığı gösterdi.

İşçilerin taleplerine kulak tıkayan ve işçilerin iradesini tanımayan patron, baskılarla saldırılarını sürdüreceğinin sinyalini veriyor. Patronun keyfi tutumlarına karşı ise hem sendikadan hem de sermaye devletinden atılan bir adım yok.

İşçi Gazetesi / 15 Nisan 2016

Dostcam İşçileri Çiğli’de Yürüyüş Düzenledi

İşçiler, “Renault işçisi yalnız değildir” yazılı dövizler taşıyarak ve sloganlar atarak Renault’tan atılan ve kendileri gibi direnişte olan işçilere de dayanışma mesajı verdi.

İşçiler adına konuşan 10 yıllık Dostcam işçisi Süleyman İssi, bugüne kadar çeşitli fedakârlıklara katlanarak çalıştıklarını ve şirketin bu sayede büyüdüğünü belirterek, “Buna rağmen baskıya ve işten atılmalara maruz kalan bizleriz. Bunlara karşı bir araya gelip sendikalaşmak istediğimizde kapı önüne konulduk. 100’e yakın arkadaşımız işinden, ekmeğinden edildi.” dedi.

Dostcam işçileri olarak, firma yönetiminin sendika ve işten atılmalar konusunda temsilcileri ile görüşme yapmasını istediklerini belirten İssi, “Çiğli esnafını, halkını, işçileri maddi-manevi dayanışmaya çağırıyoruz. Sadece Dostcam değil, bugün Renault işçileri de hakları için direniyor. Renault işçisi yalnız değil. Bugün her yer direniş alanı olmalı.” diye konuştu.

İşçi Gazetesi / 10 Nisan 2016

Yeni Çeltek’te Maden İşçilerinin Direnişi Kazandı

Madenin kapatılmasını ve Soma’ya gitmeyi kabul etmeyen işçilerin, 24 Mart’ta başlattıkları açlık grevi eylemi 9’uncu gününde kazanımla sonuçlandı. Direniş, devlet yetkilileriyle yapılan görüşmenin ardından sona erdirildi.

220 maden işçisi, yerin altında açlık grevine devam ederken işçilerin aileleri ve yakınları da maden girişi önünde direnişlerini sürdürüyordu.

Anlaşmanın ardından açıklama yapan T. Maden- İş Yeni Çeltek Şube Başkanı Hakan Çatal, TKİ Genel Müdürü ve Çalışma Bakanlığı müsteşarları ile sendika genel başkanı Nurettin Akçul ve genel başkan yardımcısı eşliğinde bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi. Görüşmenin sonucunda anlaşmaya varıldığını aktaran Çatal, madenin kapatılmayacağı, işçilerin Soma’ya gitmeyecekleri ve madenin bir hafta içinde faaliyete geçeceği anlaşmasına vardıklarını dile getirdi.

İşçi Gazetesi / 13 Nisan 2016

Deri Fabrikasında 7 İşçi Metan Gazından Zehirlendi

Fabrikanın arıtma tesisinde bulunan çamurların biriktirildiği 2,5 metre derinliğindeki havuzda arıza yaşandı. Bunun üzerine işçilerden biri, arızayı gidermek için havuza girdi. İçinde bir miktar çamur bulunan havuzda metan gazının biriktiğinden habersiz işçi, baygınlık geçirdi. Bunun üzerine fabrika çalışanı dört işçi, baygınlık geçiren arkadaşını kurtarmak için havuza girince onlar da metan gazından zehirlendi. Kurtarma çalışmasına katılan iki işçi de havuzun başında metan gazından etkilenince zehirlenen personel sayısı yediye ulaştı.

İşçi Gazetesi / 20 Nisan 2016

ODTÜ İşçileri: ‘Kiralık İşçi Olmayacağız!’ 

“Kiralık İşçiliğe ve Güvencesiz Çalışmaya Hayır” ve “Özel Statülü Sözleşme Değil, Kamu’da Güvenceli Kadro İstiyoruz” pankartlarıyla ODTÜ A1 kapısında basın açıklaması yapan DİSK/ Genel-İş üyesi işçilere Eğitim-Sen Ankara 5 Nolu Şube ve Tez Koop-İş ODTÜ İşyeri Temsilciliği ile öğrenciler destek verdi.

İşçiler sık sık: “Kadro Hakkımız Söke Söke Alırız!”, “Birleşe Birleşe Kazanacağız!”, “Kiralık İşçi Olmayacağız!” sloganları attı.

DİSK Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın da katıldığı eylemde basın açıklamasını DİSK Genel-İş Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Turan Kütükbaş yaptı. Başbakan ve Maliye Bakanı’nın kadro ile ilgili açıklamalarını hatırlatan Kütükbaş, yapılanın aldatmaca olduğunu, hayata geçirilmek istenen düzenlemenin taşeron işçilerin durumunu daha da gerileteceğinin aşikâr olduğunu söyledi. Kütükbaş, bu düzenleme yasalaşırsa taşeron işçilerin bugünkü durumlarını arar hale geleceklerini belirtti. DİSK Genel Başkanı Remzi Çalışkan da meclis gündemine gelen ve kiralık işçiliğin önünü açan yasa tasarısını asla kabul etmeyeceklerini söyledi.

İşçi Gazetesi / 7 Nisan 2016

Çin’deki İphone Fabrikası İlk Kez Görüntülendi!

İşçiler, her sabah üstlerini değiştirerek pembe ceketleri, mavi başlıkları ve plastik terlikleriyle sabah yoklamasına katılıyor. Bir iPad yardımıyla yüzleri taranıyor. İşçiler, henüz piyasaya sürülmemiş herhangi bir teknolojinin dışarıya sızdırılma ihtimaline karşı metal dedektörlerden geçiyor.

90 futbol sahası büyüklüğünde!

Pegatron Corp fabrikası, 90 futbol sahası büyüklüğünde ve fabrikanın iç işleyişi şimdiye kadar bir sır gibi saklanıyordu. Fabrika ile ilgili işçilerin düşük ücretlerle uzun saatler çalıştırıldığı daha önceleri gündeme gelmişti. Fabrika kapılarını ilk kez batılı gazetecilere açıyor.

İşçi fazla çalışmaktan öldü!

Çin İşçi İzleme Kurumu’na göre işçiler, bu fabrikada ayda 2,020 yuan yani 950 TL ücret alıyor. Ürettikleri iPhone’ların Çin’deki fiyatı ise 6488 yuan yani yaklaşık 2 bin TL.

Fabrikadaki yoğun çalışma temposu işçilerin sağlığını etkiliyor. Geçtiğimiz şubat ayında 26 yaşındaki Tian Fulei isimli bir işçinin, fabrikada 12 saat çalıştıktan sonra öldüğü belirtildi. Tian Fulei, Şangay yakınlarında diğer işçilerle birlikte paylaştığı bir yatakhanede ölü bulunmuştu.

Fabrika yönetimi ise işçinin ölümü ile çalışma koşulları arasında bir bağlantı olmadığını savunuyor.

Kaynak: Ajanslar / İşçi Gazetesi – 25 Nisan 2016

İşveren Neden Esnek Çalışma İstiyor?

1. İşverenler diledikleri zaman işçi alıp diledikleri zaman işçi çıkartma haklarının olmasına, işçi çıkarttıkları için herhangi bir maliyete katlanmak zorunda kalmamalarına sayısal esneklik demektedirler.

İşveren, haklı bir neden olmadan işçi çıkartırsa kıdem,  ihbar tazminatı öder. İşverenin işçi çıkarttığında ödemek zorunda kaldığı; kıdem, ihbar tazminatı  esneklik isteyen işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

2. İşveren sendika üyesi olan,  işverenin istediği sendikaya üye olmayı kabul etmeyen, sendikal faaliyetlere katılan işçileri bu nedenlerle işten çıkartırsa;  işçinin bir yıllık ücretinden az olmayacak tutarda sendikal tazminat öder. Sendikal tazminat da işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

3. İşveren geçerli bir neden olmadan iş güvencesi kapsamındaki işçiyi işten çıkartırsa; işe iade tazminatı öder. İşe iade tazminatı da işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

4. İşveren, iş güvencesi kapsamında olmayan işçiyi yasal haklarını kullandığı için işten çıkartırsa; ihbar tazminatının üç katı kötü niyet tazminatı öder. Kötü niyet tazminatı da işverenlere göre sayısal esnekliğe aykırıdır.

5. İşverenler, ücreti işçi ile istedikleri gibi kararlaştırma özgürlüğüne sahip olmalarına ücrette esneklik demektedirler. İşveren asgari ücretin altında işçi çalıştıramaz. İşverenin asgari ücretin altında işçi çalıştıramaması işverenlere göre ücrette esnekliğe aykırıdır.

Ücrette esnekliğin yaşama geçmesi için işverenler, işçi ile hiçbir sınırlamaya tabii olmadan piyasa koşullarına göre ücret pazarlığı yapmak, en azından asgari ücretin bölgelere göre farklı farklı belirlenmesini istemektedir.

6. İşverenler,  işçilerin ayrım yapmaksızın işverenin verdiği her işi yapmasına fonksiyonel esneklik demektedir.

İşverenler, işçinin yazılı oluru olmadan iş koşullarını esaslı bir şekilde değiştiremez. Bir torna ustasına: “Senin şu anda torna işin yok, git paketleme yap.” diyemez.

İşverenin iş koşullarını işçinin yazılı olurunu almadan değiştirmesini yasaklayan iş yasası hükmü, işverenlere göre fonksiyonel esnekliğe aykırıdır. İşveren, işçiyi işyerinde dilediği işte çalıştırmalıdır.

7. İşverenler, çalışma sürelerinin işin durumuna göre ayarlanmasına iş sürelerinde esneklik demektedir. Haftalık çalışma süresinin 45 saatle, günlük çalışma süresinin 11 saatle sınırlandırılmış olması iş sürelerinde esnekliğe aykırıdır. Kayan iş süreleri, telafi çalışması, denkleştirme gibi yöntemlerin hiçbir sınırlamaya tabii olmaksızın uygulanması iş sürelerinde esneklik için zorunludur.

8. İşin esnekliğe uygun olarak düzenlenebilmesi için;  işçiyi koruyan, bu nedenle de işveren ve hükümet tarafından “katı” olarak nitelendirilen yasaların esnetilmesi yetmez. İşin esnek bir şekilde düzenlenmesi için üretimde esnekliğin, iş gücü piyasasında esneklikle tamamlanması gerekir.

Üretimde esneklik, ana firmanın üretim sürecini küçük parçalara ayırarak adına tedarikçi firma dedikleri işyerlerine iş vermesiyle sağlanır.

Tedarikçi firma, ana firmanın istediği zamanda işi yetiştirebilmek için iş yasasını fiilen yürürlükten kaldırarak çalışır. 11 saatlik iş günü,  haftalık 45 saatlik çalışma süresi,  gece 7.5 saatten fazla çalışma yasaklarının hiçbirine uyulmaz. Ana firmanın istediği zaman iş yetişecek şekilde gece gündüz çalışılır. Bu şekilde çalışmayı kabul etmeyenler bozguncu olarak nitelendirilip işten çıkartılır.

9. İş gücü piyasasında esneklik için çalışanlar kısım kısım ayrılır. En üste beyaz yakalıları koyarlar. Onların kendilerini işveren gibi görmelerini, işyerine ait hissetmelerini sağlarlar.

Beyaz yakalıların altında zaman zaman sendikalı olmalarına izin verilen mavi yakalılar gelir. Mavi yakalılar kendilerini yetişmiş, kalifiye iş gücü olarak görürler.

Mavi yakalıların altında taşeron işçileri, taşeron işçilerinin de altında eskiden yevmiyeci denen artık kiralık işçi dediğimiz işçi grubu yer alır.

Beyaz yakalı mavi yakalı konumuna düşmemek için, mavi yakalı taşeron işçisi gibi olmamak için, taşeron işçisi kiralık işçi gibi olmamak için; kendilerini paralayarak çalışıp, konumlarını ve işlerini korumaya çalışırlar. Böylece örnek bir esnek işletme de doğmuş olur.

10. İşveren, esneklik sayesinde işçi alıp çıkartmanın maliyetinden kurtulur. Ücrette esneklik sayesinde bugün kayıt dışı asgari ücretin altında işçi çalıştırmaya yasal güvence elde etmiş olur. İşveren, her iş için ayrı bir işçi alacağına, bir işçiyi her işte çalıştırarak işçi sayısından tasarruf eder. Tedarikçi firmalar sayesinde işveren;  gereksiz stok yapma, üretim hacmi daraldığında işçi çıkartıp , üretim hacmi arttığında işçi alma derdinden önemli ölçüde kurtulur. Tedarikçi firmayı yasaları çiğneyerek çalışmaya zorlarken, kendisini ben kuramsal  bir işyeriyim diye aklar.

İşveren sendika gibi can sıkıcı bir örgütten kurtulup işyerinde tek otorite haline gelir.

İşçileri birbirleri üzerinden birbirlerine düşman ederek en az maliyetle kontrol etmiş olur. Tüm bunları da topluma, esnekliğin başına “güvence” sözcüğünü ekleyerek “güvenceli esneklik” adı altında sunar.

 

Dr. Murat Özveri

 

Evrensel / 23 Mart 2016

İstanbul Üniversitesi’nde bu ay

8 Nisan

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, Halkın Hukuk Bürosu’nun düzenleyeceği bir forum gerçekleştirilecekti. Rektörlük ve dekanlığın kesin talimatıyla foruma konuşmacı olarak katılacak olan ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı, üniversiteye alınmadı. Selçuk Kozağaçlı’nın hukuk fakültesine alınmadığı dakikalarda çevik kuvvet ekipleri, sivil polisler ve polisleşmiş ÖGB hukuk fakültesini varlıklarıyla işgal etti. Etkinlik, üniversitenin dışında gerçekleştirilirken bizler de bir yandan amfileri dolaşıp durumu teşhir ettik, öğrencileri foruma çağırdık; diğer yandan dekan sekreterliğiyle görüşüp laf cambazlığını bir kez daha teşhir etmiş bulunduk.

 

14 Nisan

İstanbul Üniversitesi’nde 1 Mayıs afişlemeleri yaptık,amfi ve yemekhanede Nazım’ın Akrep Gibisin Şiiri’ni okuduk.Arkadaşlarımızı 18 Nisan’da gerçekleştireceğimiz 1 Mayıs Söyleşisi’ne çağırdık.

 

18 Nisan

Yemekhanelerde 1 Mayıs Söyleşisi’ne çağrı yaptık.

 

20 Nisan

Merkez Kampüste:

1 Mayıs ve 22 Nisan çağrı afislerimizi astık. Yemekhanede 1 Mayıs bildirilerimizi dağıttık ve şiir okuyup 22 Nisan Barış İçin Akademisyenler’in davasına ve 1 Mayıs’a çağrı yaptık.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ögrencileri olarak; Fatih Reşat Nuri Sahnesinde, saat 15te gösterilen Zengin Mutfağı oyununun sonunda sahneye çıkarak herkesi 22 Nisan’da Çağlayan Adliyesi’ne çağırdık

 

27 Nisan

Beyazıt Kampüsü ve Fen Edebiyat Fakültesi’nde, 1 Mayıs’a çağrı afişlemelerimizi yaptık, yemekhanelerde bildirilerimizi dağıttık. Öğle saatlerinde, Işid sempatizanı çetelerin devrimcilere saldırısını bahane ederek üniversiteye giren (ÖGB ile işbirliği halindeki) polis de üniversiteyi ablukaya aldı.Koridorda başlayan olaylar bir süre sonra merkez kampüs, havuzlu bahçeye taşındı. Bizler biliyoruz ki son hafta içerisinde çeşitli üniversitelerde meydana gelen saldırıların bir hedefi de 1 Mayıs çalışmalarımızın engellenmesidir. Bugün nasıl YTÜ’de çalışmalarımıza devam ederek bu engellemelere müsade etmediysek, İstanbul Üniversitesi’nde de çalışmalarımızın engellenmesine müsade etmedik. Abluka altındaki havuzlu bahçede Nazım’ın “Bugün Pazar” şiirini okuyarak sürdürdüğümüz çalışmalarımız, üniversite öğrencileri olarak haykırdığımız ‘1 Mayıs Marşı, Avusturya İşçi Marşı, Çav Bella’ ile devam etti. Çalışmalarımızı, Adnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiiri ile bitirdigimizde polis ve çeteler üniversiteyi terk etmişti.

 

28 Nisan

İstanbul Üniversitesi’nde 1 Mayıs afişlemelerimizi yaptık. Birkaç gündür üniversitede sürdürülmeye çalışılan gerginlik bugün de polislerin ve ÖGB’lerin okula konuşlanmasıyla devam ettirilmeye çalışıldı. ÖGB’lerin çalışmalarımıza yönelik tacizleri sürdü, bu tacizleri teşhir ettik .

1960 yılında üniversitemizde katledilmiş olan, Turan Emeksiz için anma gerçekleştirdik. Saygı duruşunun ardından Güneşi İçenlerin Türküsü ile anmamızı sonlandırdık.

1 Mayıs için İstanbul Üniversitesi’nden kadınlar olarak etkinlik düzenledik. Etkinlik şiarımız: ‘1 mayısa giderken alanları özgürleştirmeye!’ idi. Bu kapsamda horona durduk, halaylar çektik. 1 Mayıs Marşı’nı okuduk. Hatıra pankartı hazırladık, resimler çektik. File hazırlayıp hedeflerimize gol attık. Hedeflerimiz aralarında Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İÜ ÖGB amiri Kenan, İstanbul Üniversitesi Rektörü Mahmut Ak’ın da olduğu birçok isimden oluştu.

İstanbul’da Kaldıraç Okuru öğrenciler olarak, 1 Mayıs’a çağrı yaparak etkinliklerine başlayan şiir grubu kurduk

1 Mayıs çağrısı için 23 Nisan günü AKA-DER Kadıköy Şubesi’nde  ‘Direnmek Yaşamaktır’ şiarıyla etkinlik düzenledik. Açılış konuşması ve devrim şehitleri için saygı duruşu ile başlayan etkinlik, içeriğini üniversite işgalleri, Ankara, Suruç, Soma anmaları, LGBTİ eylemleri, kadın eylemleri ve  çeşitli öğrenci eylemliliklerinden fotoğrafların bulunduğu slayt gösterimiyle devam etti. Nazım Hikmet’ten Edip Cansever’e, Adnan Yücel’den Ahmet Telli’ye mücadele içerikli şiirler okuduk. Şiir dinletisinin ardından AKA-DER Müzik Topluluğu eşliğinde türküler ve marşlar söyledik. Şubedeki etkinliğin ardından, AKA-DER tarafından Bahariye’de gerçekleştirilen 1 Mayıs  şenliğine katılarak, Erbane eşliğinde şiirlerimizi bu kez de Süreyya Operası önünde, sokakta okuduk.