Ana Sayfa Blog Sayfa 210

21. yılında Gazi Direnişi

Anmaya katılanlar, önce katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulundu. Daha sonra katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğrafların yer aldığı, “Gazi- Ümraniye şehitleri ölümsüzdür, unutmadık, unutturmadık” pankartı açan kitle, yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca, “Gazi şehitleri ölümsüzdür”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Davamız mahşere kalmayacak”, “Katiller halka hesap verecek” sloganlarını atan kitle, Bölge illerinde yaşanan katliamları da unutmadı. “Kürdistan faşizme mezar olacak” sloganlarıyla katliamları lanetleyen kitle, 12 Mart 1995 yılında katledilen yurttaşları, katledildikleri yerlere kırmızı karanfiller bırakarak andı.
“Gazi, Gezi, Cizre, Rojava direniş soruyor” pankartının da açıldığı yürüyüşte, “Kalekolları kurdurmayacağız”, “AKP faşizminin katliamlarının hesabını sormak için Gazi’nin hesabını soralım” dövizleri taşındı.
Katliamda hayatını kaybeden Zeynep Poyraz’ın ablası Kibar Poyraz, “Gazi Şehitleri Aileleri” adına basın açıklamasını okudu. Poyraz, “Devletin katil polislerinden hangisinin canımıza kastettiği görüntülerle, boy boy fotoğraflarıyla ortadayken ceza almayan katiller ellerini kollarını sallayarak katliamlara devam etmiştir. Bu cezasızlığın en büyük sebebi katilleri başka katliamlarda kullanma amaçlarıdır.” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Erdal Ataş da, “Kendi düzenlerini devam ettirebilmek için Alevi, Kürt, işçi, emekçi, devrimci kesimleri sistematik olarak baskı altında tutmaya çalıştılar. Bu politikalarla halklar birbirine düşürüldü. 20 yıl geçmesine rağmen toplu katliamlar hız kesmeden devam ediyor. Bu yüzden emekçiler, devrimciler, Aleviler, Kürtler olarak bize karşı başlatılan bu topyekün saldırılara karşı, topyekün bir direnişle mücadelemizi sürdürmeliyiz” şeklinde konuştu.
direnişteyiz.org

Yolumuz Çayan’ların yoludur!

Ankara’da Karşıyaka Mezarlığı’nda anma gerçekleştirildi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan hakkında verilen idam kararını durdurmak için gerçekleştirilen eylem sonucunda 30 Mart 1972’de devlet tarafından katledilen Çayanlar, Ankara’da çeşitli kurumların bir araya gelmesiyle Karşıyaka Mezarlığı’nda anıldı.
Ankara 68’liler Federasyonu, Devrimci 78’liler Federasyonu, Kaldıraç, Halkevleri, Devrimci Gençlik ve Devrimci Parti üyeleri Çayan’ın mezarı başında bir araya geldi. Kızıldere Şehitleri nezdinde tüm devrim şehitleri adına yapılan saygı duruşunun ardından kurum temsilcileri birer konuşma gerçekleştirdi. Anmada, “Mahir Çayan Ölümsüzdür, ON’lar yaşıyor, mücadele sürüyor, Kızıldere son değil savaş sürüyor, Devrim şehitleri Ölümsüzdür” sloganları atıldı. Kaldıraç adına yapılan konuşmada, doğu illerindeki abluka ve katliama; cihatçı çetelerle tırmandırılan savaşa değinildi; dünden bugüne devletin katliamcı yüzünün değişmediğine; mücadelenin sürdürüleceğine vurgu yapıldı. Kaldıraç’ın açıklaması, “Tüm bu katliama, yıkıma, yağmaya, yalana, sömürüye karşı çıkanlar her zaman olmuştur. Sınıflar arası savaşım sürdüğü müddetçe de her zaman olacaktır. Tarih devrimci direnişle, mücadelelerle doludur. Biz de her adımımızı tarihimizden öğrenerek atıyoruz. Bizler biliyoruz ki, bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğacak. Bizler devrimci değerlerimize, önderlerimize, mücadelemize sahip çıkarak Devrim ve Sosyalizm için savaşmaya devam edeceğiz.” sözleriyle son buldu. Anmayı takiben Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın mezarları da ziyaret edildi.
Ankara Üniversitesi’nde öğrenciler ON’ları andı.
“Yolumuz devrim yolunda düşenlerin yoludur; yolumuz Çayanların yoludur” şiarıyla, 30 Mart 1972 günü Kızıldere’de ölümsüzleşen devrimci önder Mahir Çayan’ın okulunda Siyasal Bilgiler Fakültesi ön bahçesinde Çayanlar anıldı. Bir araya gelen Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü öğrencileri, Mahir Çayan’ın şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşunda bulundu. Anma, Dev-Genç marşını söyleyerek sonlandırıldı.
Tuzluçayır’da Çayan anmasına polis saldırısı
Tuzluçayır’da anma gerçekleştirmek isteyenlere polis saldırısı gerçekleşti. 17 kişi polis tarafından darp edilerek işkenceyle gözaltına alındı. Darp edilen Tuzluçayırlılar, sağlık kontrolü yaptırılmadan Demirlibahçe Karakolu’na götürüldü. Gözaltına alınanların tamamının AKA-DER üyesi olduğu bildirildi. Gözaltına alınanlar sağlık kontrolünün ardından serbest bırakıldı.
Mersin’deki yürüyüşe polis saldırısı
Mersin’deki Kızıldere anması için Forum AVM’den Barış Meydanı’na yürümek isteyenlere polis saldırısı gerçekleşti. Saldırı sırasında 14 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan Ayşegül Başar’ın polis saldırısı sırasında kolunda çatlak oluştuğu bildirildi. Gözaltına alınanların Halkevleri, ESP ve Devrimci Parti üyeleri olduğu bildirildi.
İzmir’deki anmaya polis ablukası
İzmir’de Kızıldere için çağrı yapan Dev-Güç, Dev-Lis, Özgür Lise, ESP, SGDF ve Kaldıraç’ın Kıbrıs Şehitleri Türkan Saylan önüne yapılan anma çağrısı polis ablukasıyla engellendi. Gözaltı araçları, çevik kuvvet ve TOMA’larla ablukaya alınan Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yapılacak anmanın gerçekleştirileceği Türkan Saylan önü de, sivil polis, çevik kuvvet ve özel timler ile kapatıldı. Anma programı iptal edildi.
İstanbul AKA-DER şubelerde de anmalar gerçekleştirildi.
AKA-DER Sarıgazi şubede, “Onlar boyun eğmedi; bizler de boyun eğmeyeceğiz.” şiarıyla gerçekleştirilen anmada, “Onlar bu toprakların devrimcileriydiler. Onlar bugün dünyamızı yıkıntılar haline getiren, halkları katleden, topraklarından eden emperyalizme karşı savaştılar. Bizler de yoldaşları olarak bugün onları anıyoruz.” mesajı verildi.
AKA-DER Kadıköy Şube, sokak etkinlikleri ve dernekte anma gerçekleştirdi. Pankart çalışması yapıldı ve derneğin bulunduğu bölgeye, “Mahir’lerin Kararlılığıyla Baskıya, Zulme, Sömürüye Boyun Eğmedik, Eğmeyeceğiz” pankartı asıldı.
AKA-DER Maltepe şube ise “Teslim olmadılar; boyun eğmediler. Biz buraya dönmeye değil; ölmeye geldik dediler. Yolumuz onların yoludur; yolumuz devrim yolunda düşenlerin yoludur!” diyerek Maltepe sokaklarında ozalit çalışması gerçekleştirdi.

Eskişehir’de öğrenciler Mahirleri andı.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri KYK önünde bir araya gelerek, Kızıldere’de yitirilenler için basın açıklaması gerçekleştirdi. Devletin baskı ve katliam politikalarına vurgu yapılarak, bunun karşısında “Mahir’leşeceğiz” vurgusu yapıldı.
Evrensel / direnisteyiz.org

Unutmak vicdansızlık, sessiz kalmak insanlığını kaybetmektir!

Ankara
Ankara’da 10 Ekim 2015’de yaşanan katliamın 5. ayı dolayısıyla, 10 Mart 2015 günü Ankara Garı önünde anma düzenlendi. Anma etkinliği patlamanın yaşandığı saat olan 10.04’te saygı duruşu ile başladı. TTB, DİSK, KESK ve TMMOB, Kaldıraç, Halkevleri ve EHP’nin de aralarında bulunduğu 20’den fazla demokratik kitle örgütü ve siyasi parti ile 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen anmada, katliamın yaşanmasına neden olanların, ve katliamlara göz yumanların hesap vermesi gerektiği vurgulandı.
İstanbul
10 Ekim 2015 Ankara katliamı anması için yine ayın 10’unda saat 19:00’da İskele Meydanı’nda toplanan yaklaşık 100 kişi; ellerinde pankart, döviz ve Ankara Gar Meydanı’ndaki canlı bomba saldırısında hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını taşıdı.
İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu’nun çağrısıyla bir araya gelen kitle “Ankara Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız. Katili tanıyoruz! Katliamın hesabını soracağız” yazılı pankart açtı. Ellerinde katliamda yitirilen insanların fotoğraflarını taşıyan kitle “Ankara’nın hesabı sorulacak”, “Katiller halka hesap verecek”, “Barış şehitleri ölümsüzdür” sloganları attı. Katliamda yaşamını yitirenlerin isminin okunmasıyla başlayan anmaya katılanlar arasında Gezi’de yaşamını yitirenlerin aileleri de vardı.
Gezi’de hayatını yitiren Ahmet Atakan’ın annesi “Biz katilleri biliyoruz, katiller de kendilerini biliyor. Bizim çocuklarımız barış istedikleri için onurlu bir şekilde öldüler ama onlara kıyanlar ömür boyu katil olarak yaşayacak” dedi.
Anma sonlarına doğru, dağılmak üzere olan kitleyi polis tazikli su ile taciz etti. Saldırının ardından yapılan anonsta polis, ‘Sözlerinize dikkat edin yoksa müdahale ederiz’ dedi.
Bu moral bozma amaçlı saldırının ardından, Emek ve Demokrasi Koordinasyonu’nun basın açıklamasını bitirmesi üzerine kitle parça parça dağıldı ve eylem sona erdi.
İzmir
İzmir’de, Alsancak Garı önünde yapılmak istenen 10 Ekim Anması’na Valilik yine yasak getirilince kitle örgütleri anmayı Kıbrıs Şehitleri Girişi’nde çekmek zorunda kaldı. Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşıyan kitle ve isimlerini okudu ve ‘Onlara Sözümüz, Barış Olacak’, ‘Barış Hemen Şimdi’ ve ‘Cizre Katili, Ankara’nın Faili’ sloganlarını attı.
Ankara’da katledilenler için 1 dakikalık saygı duruşundan sonra katledilenlerin isimleri okunarak burda sloganı atılması ardından basın metni okundu.
Basın metninde;
“Ülkenin katliamlar tarihinin en büyük halkalarından birinin, 10 Ekim Ankara katliamının üzerinden tam 5 ay geçti. Barış talebi ile Ankara Garı önünde buluşan yoldaşlarımızı kaybettiğimiz katliamın üzerinden geçen 5 ayda olayın arkasındaki güçler ortaya çıkarılmadığı gibi, sorumlular hakkında yaptığımız suç duyurularına istinaden bir soruşturma dahi açılmadı. Aksine, katliamı kınayanlar, sorumluların ortaya çıkarılması çağrısında bulunanlar yargının hedef tahtasına oturtuldu.
İktidar sahiplerinin mutlak hegemonyalarını pekiştirmeleri adına yarattıkları çatışma ortamı sonucunda istisnasız her gün insanlarımızın ölüm haberlerini almaya devam ediyoruz. Kürt illerinde, toplu katliam ve kaybetmeleri ile meşhur 90’lı yıllardan daha büyük bir baskı ortamı yaratılmış durumda. Sadece Cizre’de 170’ten fazla insan hepimizin gözleri önünde günler süren yardım çabalarına karşın yakılarak katledildi. Kentlerde, ilçelerde, köylerde yaşayanlar 100 yıl öncesini hatırlatan katliamlarla ve tehcir diyebileceğimiz bir insansızlaştırmayla, yerinden etmeyle karşı karşıya”
ifadeleri kullanılırken Berkin Elvan ve Gazi katliamında yaşamını yitirenlere de değinildi.
Basın metnini İzmir Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Başkanı okudu.
Eylem “Ellerinde Pankartlar” söylenip halaylar çekilerek sona erdi.

Çürüme her yeri ve herkesi sarıyor. Karaman Ölçekli Bir Türkiye Haritası

Sistemin çürümesinden toplum/birey kendini tamamen koruyamaz. Ve sistemin çürümesinden çok, toplumun/bireyin çürümesi daha tehlikelidir.
Hüseyin Şengül
BİA Haber Merkezi 26 Şubat 2014

Karamanlı Z.Ç. 15 yaşında bir kız çocuğuydu. Geçen yıl Z.Ç.’ye tecavüz eden 8 kişi eylemin “gönül rızasıyla olduğu” gerekçesiyle toplu halde beraat ettirildi. Tutuksuz yargılanan sanıklar beraat ederken bütün Karaman olayı izledi. Toplumsal tepki sıfıra yakındı.
Üzerinden bir yıl geçmeden; Karaman’da Ensar Vakfı’nın kiraladığı evlerde kalan erkek çocukların öğretmenleri Muammer B. tarafından tecavüze uğradıklarına ilişkin olay patlak verdiğinde, bilip de susanlar, görüp de seyredenler neler düşündü bilinmez. Bildiğimiz; bu olayın, yalnızca kendi ölçeğinde üstünkörü eşelenmesinin bile, çürümenin yaygınlığı ve sistematiğine ilişkin “zengin” malzeme sunması.

ENSAR VAKFI ve KAİMDER
Olay kamuoyunun gündemine BirGün’ün internet sitesinde 12 Mart’ta Serbay Mansuroğlu imzasıyla yayımlanan “Karaman’da 45 erkek öğrenciye tecavüz!” haberiyle girdi.
Haberde Karaman’da bir öğretmenin tarikat evlerinde en az 45 erkek öğrenciye tecavüz ettiği iddialarına yer veriliyordu. Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne (KAİMDER) yakın kişilerin kiraladığı evlerde kaldıkları öne sürülen 9 ve 10 yaşlarında bulunan öğrencilere tecavüz eden Muharrem B. adlı öğretmenin tutuklandığı belirtilen haberde, tutuklamanın 4 Mart’ta gerçekleştiği kamuoyuna duyuruluyordu.
YASAKLASAK DA MI SAKLASAK?
16 Mart’ta 10 çocuğa tecavüz iddiasıyla devam eden soruşturmaya gizlilik kararının ardından yayın yasağı getiriliyordu. Başsavcılık basına yansıyan bilgilerin yanlış olduğunu öne sürerek ‘masumiyet ilkesi’ gerekçesiyle gizlilik kararı getirdiklerini belirtiyordu.
45 KERE 1
Ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, 45 çocuğun cinsel istismara uğradığı Ensar Vakfı’nı savunarak “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. Biz Ensar Vakfı’nı da tanıyoruz, hizmetlerini de takdir ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Çocuklardan ziyade vakıf koruma hassasiyetinin pek gelişkin olduğunu anladığımız Aile Bakanı’nın bu, “bir kere” mazuriyetinin de gerçeği yansıtmadığını kısa sürede öğrendik. Cumhuriyet’in haberine göre; Karaman’daki olay Ensar Vakfı’nın “ilk vukuat”ı değildi.
ÖNCEKİ “1”
Vakıf, 2008’de Çorum’da yine çocuk istismarıyla gündeme gelmişti. 2008’de ortaya çıkan olayda, Vakfın Çorum Şube Başkanı olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Zekai İşler, iki kız öğrenciye tecavüz suçlamasıyla hapis cezasına mahkum edilmişti. Çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan tecavüzcü 52 yaşındaki Zekai İşler hakkında iki yıl sonra, 2010’da bir dava daha açıldı. Bu kez bir başka kadın, “Zekai İşler 13 yaşımdayken bana da tecavüz etti” diye şikayetçi oldu. Çorum Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci bir dava açıldı. İşler 4 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklu kaldığı süre ve mahkemedeki iyi hali nedeniyle de bir süre sonra tahliye edildi.
BAŞKA BİR “1”
1980’de çocuğa cinsel istismardan yargılanan yazar Mustafa İslamoğlu, “Artvin Ensar Vakfı Kutlu Doğum Programı” kapsamında vakıf tarafından “Peygamberi Anlamak mı Anmak mı” konferansı için 2015 Nisan ayında konuk edildi. AKP Artvin Milletvekili İsrafil Kışla da İslamoğlu’nun dinleyicileri arasında yer alırken program sonunda İslamoğlu’na “elif” tablosu hediye edildi.
İslamoğlu, açılan davada ve kendisine dini eğitim verilmesi için teslim edilen 12-13 yaşlarında bir erkek çocuğa cinsel istismarda bulunmaktan yargılanmış ve 2.5 yıl hapis ceza almıştı.
“MÜNFERİT 1”
Rize İl Özel İdare Genel Sekreter Yardımcısı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Rize İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Kızılay Rize Şube Başkanlığı görevlerini yürüten 56 yaşındaki Mehmet Nuri Gezmiş, 2016 Ocak ayında, küçük yaştaki 2 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklanmıştı.
1983-2002 yılları arasında Diyarbakır’da ve Rize’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan, AKP’nin 2003’te iktidara gelmesiyle Rize Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü görevine getirilen Mehmet Nuri Gezmiş’in öğrencilerine ve yetiştirme yurtlarında kalan erkek çocuklara yönelik cinsel istismarda bulunduğu iddiaları nedeniyle geçmişte iki soruşturma geçirdiği öğreniliyordu. Gezmiş hakkındaki adli yargılama talebine dönemin mülki idare amirlerinin izin vermediği ortaya çıkıyor ve uzun yıllardır devlet koruması altında olduğu anlaşılıyordu.
Gezmiş, Ensar Vakfı Rize Şubesi Başkanlığı görevinde de bulunmuştu.
TECAVÜZÜ HERKES BİLİYORDU
Karaman’daki skandalı ortaya çıkaran BirGün gazetesi muhabiri Serbay Mansuroğlu, İmc Tv’de yayınlanan programda kentte herkesin tecavüzü bildiğini ancak üstüne gitmediğini belirtiyordu. Mansuroğlu, “Karaman’da suç örgütünün bir ayağı çökmüştür. Valisinden Milli Eğitim bürokratlarına kadar herkes tecavüzü biliyordu. 4 yıl boyunca çocuklara hayvan pornosu izletilmiş, tecavüzde bulunulmuş, cinsel istismar söz konusu. Vakıf yurtlarında buna yol açanların da yargılanması gerekiyor” diyordu.
NORMALİN HABERİ
Mart ayının son günlerinde ise, çocuğu ölünce tedavisi için aldığı parayı Konya Hadim Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na iade eden babanın haberi medyada dönüp duruyordu. Sıradan, normal insan davranışları haber oluyor. Çürüme öylesine olağan!..
BirGün, Nokta, Cumhuriyet

Adı Berkin, bizler onu “Umudun kara gözlü çocuğu” diye biliriz

Gezi Direnişinde 16 Haziran 2013’te, Burjuvazinin katil polisi, 15 yaşındaki Berkin’i hedef aldı ve bastı tetiğe. Berkin, 269 gün boyunca komada kaldıktan sonra Ailesi şöyle duyurdu acı haberi: Halkımıza: Saat 07.00 Berkin Elvan’ı, evladımızı kaybettik. Başımız sağ olsun. Halkımızsa bu haberle, öfkesini yanına alıp sokaklara çıktı, Anadolu’nun onlarca şehrindeki milyonlarca insan “Berkin Elvan ölümsüzdür.” diyerek Berkin’i bu halkın evladı, bu halkın umudu saydı.
Burjuvazinin ikiyüzlü yönetenleri Berkin’i katleden “kahraman polisine” övgüler yağdırıp maaş zamlarıyla ödüllendirdi. Katillerin yargılamaları Ethem, Ali İsmail, Medeni, Ahmet, Abdullah ve Mehmet de olduğu gibi ya ceza verilmeden ya da göstermelik cezalarla geçiştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 Nisan 2015 tarihinde yaptığı açıklamada “Elinde sapanla, demir bilyeyle terör örgütünün içindedir.” diyerek Berkin’i terörist ilan etti.
Korktukları sadece Berkin’in 16 kilo kalmış bedeni değil birbirine Berkin’le kenetlenmiş bir halktı. Cenazesine ve Berkin için yapılan tüm törenlere polis saldırdı. 15’indeki teröriste sahip çıkanlara, ona “kardeşim” diyenlere yüzlerce dava açıldı. Korktukları; öldürmekle, sindirmekle, korkutmakla bitmeyen aksine daha da çoğalan bir halktı. Onlara göre elinde sapan taşıyan bir çocuk olsa olsa terörist olabilirdi. Herkesi buna inandırmak istediler. Berkin’in annesini bizzat Cumhurbaşkanı yuhalattı paralı seçmenlerine. Korktukları; çürümüş kapitalizme taş atan Berkin’in milyonların aklına kazınmış gülümsemesiydi. Elbet sistemin yalanlarına inananlar da oldu. Ama nasıl olur da bir terörist bu kadar güzel gülebilirdi?
Peki Adana’da vurulan 15 yaşındaki İbrahim Aras? Cizre’de öldürülen daha 3 aylık Miray? Diyadin’de yine polis tarafından katledilen 15 yaşındaki Muhammed, 16 yaşındaki Orhan? Ve sokak ortasında bu sistemin polislerince öldürülmüş onlarca, yüzlerce çocuk… Bir ülkenin yürekleri kocaman yaşları küçücük çocukları neden taş alır eline? Kimin sistemi bu kadar çok çocuk katleder? Hangi rezil düzen için boyun eğenler vatansever, karşı gelen herkes teröristtir?
Kapitalizm; burjuva azınlığın emekçi yığınları sömürüsüne dayanan, burjuvaların çıkarları gerektirdiği sürece doğayı, insanı tereddütsüz katleden, kendisine boyun eğmeyeni de ya öldüren ya sindiren ya da terörist ilan eden çürümüş bir düzendir. İşte Berkin de 15 yaşında bu çürümüşlüğe, bu katliam ve sömürü düzenine boyun eğmediği için burjuvazi tarafından önce katledilmiş sonra terörist ilan edilmiştir.
Şimdi sistem bize diyor ki; siz asgari ücret, sefalet koşullarında yaşamak zorundasınız, siz patronlar daha fazla kar edebilsin diye güvencesiz, her an ölme ihtimali ile çalışmak zorundasınız, çoluk çocuk aç da kalsanız, madende inşaatta da ölseniz susmak zorundasınız, siz tacize tecavüze uğradığınızda, sokak ortasında kardeşiniz vurulduğunda susmak zorundasınız, evleriniz, dağlarınız, dereleriniz elinizden alındığında susmak zorundasınız, siz Kürtseniz, Aleviyseniz, Ermeniyseniz susmak zorundasınız.
Biz de onlara diyoruz ki; Hayır! Hepimiz Berkiniz ve Boyun Eğmeyeceğiz!
Biz Berkin’in ve daha nice kardeşimizin hayalini kurduğu barışın ve kardeşliğin dünyasını yaratmak için mücadeleye devam edeceğiz. İnsanın insanı sömürmediği, açlığın, yoksulluğun, katliamların olmadığı bir dünyayı ellerimizle yaratacağız. Ve bunun için onların tehditlerine, yaratmaya çalıştıkları korku toplumuna, sömürenlere, aşağılayanlara, yok sayanlara, çocuklarımızı öldürenlere, özgürlük, adalet isteyenleri katledenlere, bizlere terörist diyenlere boyun eğmeyeceğiz.
Berkin’lere sözümüzdür.

Ölümünün 2. yılında Berkin Elvan için sokaklardaydık

İstanbul
Bakırköy:
Berkin Elvan’ın ölümünün 2. yılında Dev-Lis üyesi öğrenciler, ağızlarını bantlayarak Bakırköy Meydanı’na yürüdü. Saat 17:00’da İstanbul Caddesi üzerindeki bir alışveriş merkezi önünde toplanan öğrenciler, buradan ağızlarını bantlayarak yürüyüşe geçti. Bakırköy Meydanı’na kadar yürüyen kalabalık, burada ‘Çocuk ölümlerine karşı bir şey yapmalı’ pankartı açtı. ‘Berkin Elvan ölümsüzdür’, ‘15’inde bir fidan, Berkin Elvan’ diye slogan atan grup, daha sonra burada basın açıklaması yaptı.

Beşiktaş:
Yine 11 Mart günü İstanbul Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nda Liseli Genç Umut’çular “Berkin yürekte, direniş her yerde” pankartı açarak yolu kesti. Yolu trafiğe kapatan liseliler “Berkin Elvan ölümsüzdür”, “15’inde bir fidan Berkin Elvan” sloganlarıyla cadde üzerinde yürüdüğü sırada bir kişi aracını liselilerin üzerine sürdü. Liselilerin duruma tepki göstermesi üzerine aracından inerek liselilere saldırmaya çalışan şoför halkın tepkisiyle karşılaştı. Liselilere saldıran şoföre tepki gösteren bir kadın saldırıyı engelleyerek eyleme destek verdi. Bir süre daha yolu keserek yürümeye devam eden liseliler “Berkin’in katillerinden hesap soracağız, gericilere, çocuk katillerine karşı sokakta olmaya devam edeceğiz ” diyerek eylemi sonlandırdılar.

Maltepe:
Maltepe’de, 11 Mart’ta, her cuma düzenlenen “#DirenişeSesVer” eyleminde de Berkin Elvan anıldı, devam eden direnişlere ses verilirken, dayanışma çağrısı yapıldı. Kaldıraç okurları ve AKA-DER üyeleri, “Sessizliğin Savaşı Besler, Direnişe Ses Ver” pankartı ile yürüdü. Eyleme ESP ve HDP’de destek verdi. “Susma, Sinme, Direnişe Ses Ver”, “Hepimiz Berkin’iz Boyun Eğmeyeceğiz” sloganlarının atıldığı eyleme çevredekiler de destek verdi.
Beşçeşmeler meydanına yapılan yürüyüşün ardından konuşmalarda devletin katletmeye devam ettiği, ancak bunun karşısında direnişin sürdüğü vurgulandı. “Hepimiz Berkin’iz Öldürmekle Bitmeyiz”, “Susmayacağız, Boyun Eğmeyeceğiz”, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganları ile eylem sona erdi.

Sarıgazi:
Katledilişinin 2. Yılında Berkin Elvan Kavgamızda Yaşıyor!
Gezi Direnişi’nde katil polislerin attığı gaz kapsülü ile vurulan ve 269 gün yoğun bakımda kalan yoldaşımız Berkin Elvan için Sarıgazi AKA-DER Gençlik Komisyonu olarak boykot çağrısı yaparak Sarıgazi’deki okulları dolaştık. Berkin’in katilleri, katil polisler, bütün okulların önüne yığınak yapmalarına rağmen bizlerin, yani Berkin’in yoldaşlarının Berkin’i anmasını engelleyemediler. Berkin Elvan anmamızı gerçekleştirdik.

AKA-DER Gençlik Komisyonu
11.03.2016’da Berkin Elvan’ın 2’nci ölüm yıldönümü 11.03.2016’da Çekmeköy Toki Lisesi’nde andık . Çekmeköy Toki Lisesi’nde 15-20 kişilik bir kitlemiz vardı. Bu kitle ile yola çıktık. Okul içinde sayımız 2 katına çıktı , derslere girmedik. 30 Dakikalık öğle arasında yapılacaktı. Bu anma yapılırken okul dışında bayağı bir polis vardı. 2 akrep ve 1 toma gelmişti. Teneffüs saati yaklaştığında anma için bütün kitle bahçeye indi. Bütün kitle slogan attık: “ Berkin’in kalbi Liselerde atıyor “ diye ve arkasında Berkin’in resmi olan kağıtlarla kuşlama yapıldı arkasından bir slogan daha “ Katil Polis Liselerden Defol “. Bunun arkasından polisler okulun içine girdi , herkesi aldılar. İlk önce gözaltı olacaktı, öğretmenlerimiz izin vermedi polislere. Tam o sırada ortağım polisler tarafında darp edildi , onu gördük ve hemen oradan uzaklaştırdık ortağımızı. Kameralar vardı , herkesi videoya çekiyorlardı. Kameraya sırtımızı döndük polis aldığı kişilerin kimliklerini aldı, işleme geçtiler ama götürmelerine izin vermedik direndik orada. 2 gün sonra savcı karşısına çıktılar ortaklarımız, karar vermişlerdi serbest bıraktılar. Ama okulumuzu bırakmadılar okulda artık 2-3 tane sivil polis vardı , okulun dışında akrepler vardı , rahat değildik okulda. Ne olursa olsun Berkin için mücadeleye devam edeceğiz “ Bekin Elvan Ölümsüzdür “ …

TOKİ Lisesi’nden Özgür Liseliler

Mezarı başında anma:
Berkin; mezarı başında ve vurulduğu Okmeydanı’nda da anıldı. Anmaya Elvan’ın anne ve babası Gülsüm Elvan ile Sami Elvan’ın yanı sıra, Taksim Dayanışması bileşeni kurum ve siyasi örgütler, Gezi Şehitleri aileleri de katılırken, oğlunun mezarına sarılarak ağıtlar yakan anne Gülsüm Elvan, acının ne kadar taze olduğunun en somut sesi oldu.
Berkin Elvan ve Gezi direnişinde ölümsüzleşenler için saygı duruşu ile başlayan anmada Taksim Dayanışması ve aileler adına Mücella Yapıcı konuştu. Yapıcı, “11 Mart tarihinden bu yana hiçbir polis yargı önüne çıkarılmış değil.Tıpkı adalet peşindeki binlerce katledilen canlarımız gibi” sözleriyle tepki gösterdi. 2 yılın ardından Elvan’ı katleden polisin kimliğinin belli olduğunu hatırlatan Yapıcı, ancak polisin halen yargı önünde hesap vermediğini söyledi. Hukuki sürecin “oldu bittiye” getirilmeye çalışıldığının altını çizen Yapıcı, şunları aktardı: “Berkinimiz için aradığımız adaletin aynı zamanda milyonların talebi olduğunu biliyoruz. Bunun sorumluluğuyla sürecin peşini bırakmayacağız.” diye konuştu.
Yapıcı’nın ardından konuşan baba Sami Elvan, ölüm emrini verenler yargılanmadıkça bir polisin yargılanmasının bir anlam ifade etmeyeceğini hatırlatarak “Buradan bir kez daha söylüyorum oğlumun katili Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır” dedi. Berkin’in ekmek almak için çıktığını anlatan Sami Elvan “Kanlı gömleğiyle geri döndü. Acaba Cumhurbaşkanı bizim acımızı anlıyor mu? Benim yaram hiç iyileşmiyor. Benim çocuğumun mezarına milyonlar geliyor. Ama onun mezarına tükürülecek” diye konuştu.
Gezi şehitlerinden Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ise, “O bir umuttu, canımız yanıyor. 3 yıla yakındır adalet arıyoruz” diyerek acılarda ortaklaşan ailelerin mücadelesinin de ortak olduğu vurgusu yaptı.
Berkin’in mezarının başına ekmek ve kırmızı karanfiller bırakılmasının ardından anma sona erdi.
Okmeydanı:
Berkin Elvan Okmeydanı’nda da vurulduğu yerde anıldı. Berkin’in vurulmasının da 1000. günü olan günde bunu simgeleyerek, 1000 ekmek dağıtıldı.
Halkın Hukuk Bürosu avukatları da açlık grevlerine son verdiklerini açıkladıkları anma etkinliğinde konuşan Avukat Oya Aslan, Cumhuriyet Savcılığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün soruşturmayı bilinçli bir şekilde yavaşlattığını belirterek, sicil numarası belirli bir polisin dosya kapsamında ifade verdiğini ancak getirilen gizlilik kararı nedeniyle kimliğini açıklayamadıklarını söyledi. Aslan, savcılık ve emniyete, “Soruşturmanın önünü kapamayın. Emniyet bilgileri paylaşsın, savcı da davayı açsın” diyerek seslendi.
Elvan’ın vurulduğu yere karanfiller bırakan grup adına konuşan Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Yılmaz, açlık grevlerini bitirdiklerini duyurdu. 100 gündür dönüşümlü şekilde eylemlerini sürdürdüklerini söyleyen Yılmaz, “Türkiye’de maalesef avukatlar, adalet istemek için açlık grevi yapmak zorunda kalıyor” dedi. Yılmaz’ın ardından konuşan avukatlardan Oya Aslan da, Elvan’ın soruşturma dosyasına ilişkin bilgi verdi.

Bursa
Bursa’da Berkin Elvan için bildiri dağıtırken faşist saldırıya uğrayan Liseli Genç Umutçular köprüye, “Umut, yürek, isyan ölmedi Berkin Elvan” yazılı pankart astı.

Ankara
AKA-DER, EHP ve Kaldıraç, 11 Mart günü Güvenpark’ta Berkin Elvan anması gerçekleştirdi. Anma için Güvenpark’a giderken Konur Sokak’ta AKA-DER üyeleri ve Kaldıraç okurlarını durdurmaya çalışan sivil polisler, durduramayınca Güvenpark’a kadar kitlenin peşinden gelerek, anmanın yapılacağı yerde eylemcileri halktan soyutlamak için eylemcilerin etrafını çevreledi. Anma eylemi Güvenpark’ta başladı ve sonrasında Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yere gidilerek, sloganlar atıldı. Basın açıklaması gerçekleştirilirken polisin ablukası devam etti. Anma eylemi aşağıdaki basın açıklaması okunduktan sonra sloganlarla sonlandırıldı.
AKA-DER Mamak Şube
269 gün direndi Berkin ölüme
15 yaşında 16 kilo kaldı kardeşimiz
sıraları değil sokakları doldurdu Berkin…
ölümsüzlüğe uğurladık Berkin’imizi..
Katledilişinin 2. yıl dönümünde Tuzluçayır Mahallesi’nde umudun çocuğu Berkin Elvan anıldı. 10 Günlük Berkin ELVAN anması çalışmalarımız sonucu 11 Mart sabahı 160 kırlangıç asmış olduk. Mahallemizin tümüne yaydığımız Berkin ELVAN anma çalışmalarımızı 12 Mart akşamı Berkin’imizi katlettiklerini unutmadığımızı ve unutmayacağımızı göstermek için anma yürüyüşü gerçekleştirerek sonlandırdık.
AKA-DER Dikmen Şube
Berkin Elvan Dikmen’de de unutulmadı. AKA-DER Dikmen Şube, Dikmen’de pazar yerinde polis tarafından katledilen Berkin Elvan için “Berkin Elvan ölümsüzdür” yazan ozalit asıp, stant açarak bildiri dagitti .
AKA-DER Batıkent
Adı Berkin, Bizler onu “Umudun kara gözlü çocuğu”diye biliriz.
Batıkent Gimsa önünde 10 Mart Perşembe günü, Berkin Elvan’ın katledilişinin 2. yılında standımızı açtık. Batıkent halkı ile röportaj yapıp ve bildirimizi dağıttık.

Adalet halkların elleriyle gelecek!

Abdullah Can Cömert
14 Mart’ta görülen Abdullah Cömert davasında sonunda bir karar çıktı.
Abdullah Cömert’i gaz fişeğiyle vurup ölümüne yol açan katil Ahmet Kuş’a 13 yıl dört ay hapis cezası verildi. Cömert ailesinin avukatları Hatice Can ve Eren Can polisin kasten adam öldürme suçundan ceza almasını talep etti. Ancak ceza, ‘kastın aşılması suretiyle öldürme’ suçundan verildi. Sanık polise polis memuru olması sebebiyle yurt dışı çıkış yasağı uygulanması yeterli görüldü ve tutuklama kararı da verilmedi.
Aile başta olmak üzere karardan memnun olan yok.

Ethem Sarısülük
Katil Şahbaz’ın tutuksuz yargılanmasına devam edilmesi kararını veren mahkeme heyeti bir sonraki duruşma tarihi olarak 4 Nisan 2016 Pazartesi gününü belirledi.

Mehmet Ayvalıtaş
Ümraniye’de Gezi olayları esnasında araba çarpması sonucu hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş’ın öldürülmesi ile ilgili görülen davada, mahkeme heyeti Adli Tıp Kurumu’ndan bilirkişi raporu alınmasına karar verirken, duruşma 25 Mayıs 2016 tarihine ertelendi.

Uğur Kurt
22 Mayıs 2014’te İstanbul Okmeydanı’nda bir cenaze törenine katılmak üzere Cemevinde beklediği sırada Berkin Elvan eylemine müdahale eden polis tarafından öldürülen Uğur Kurt’un öldürülmesine ilişkin açılan davanın beşinci duruşmasında, mahkeme bir kez daha sanığın tutuklu yargılanmasının reddine karar verdi. Cezasızlık durumu devam ederken, bir sonraki duruşma Jandarma Genel Komutanlığı’nın görüntülere dair bilirkişi raporu düzenlemesinin beklenmesi için 31 Mayıs 2016’ya ertelendi.
Medeni Yıldırım
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 28 Haziran 2013’te karakol yapımını protesto eylemi sırasında askerlerce öldürülen Medeni Yıldırım davasının 3. duruşması yarın görüldü. Tek sanığın bulunduğu ve JÖH vb. örgütlerin yargılanmadığı davada tutuksuz yargılanan er Adem Ç.’nin tutuklanması ve olay yerinde keşif yapılması talepleri mahkeme heyeti tarafından reddedilirken, duruşma 8 Haziran 2016 tarihine ertelendi.

Hasan Ferit Gedik
2013’te İstanbul Maltepe Gülsuyu’nda uyuşturucuya karşı yürüyüşte, üzerine ateş açılması sonucu hayatını kaybeden Hasan Ferit Gedik’in davasında tutuklu sanıklardan 2’si tahliye edildi.
Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 24. celsesi görülen kapalı duruşmaya 8’i tutuklu 13 sanık ile Hasan Ferit Gedik’in annesi Nuray Meray, babası İbrahim Gedik, kardeşi Eriş Gedik, dedesi Mustafa Meray ve tarafların avukatları katıldı.
10’u tutuklu 35 sanığın yargılandığı davada Aytekin Turan ve Ümit Yeşilkaya adlı sanıklar tahliye edildi.
Duruşma 9 Mayıs 2016’ya ertelenirken, adliye içinde pankart açan 5 kişi ise gözaltına alındı.

Raul, Obama’ya: Halkına eşitlik sağlayamayan bir devlet insan hakları dersi veremez

İkilinin yaptığı basın toplantısında ABD’li bir gazetecinin sorusunu yanıtlayan Raul Castro, ülkesini ve sosyalizmi savundu. Obama’nın konuşması sırasında Küba ile “insan hakları” konusunda anlaşmazlıklar yaşadıklarına dikkat çekmesi de Raul’un hedefindeydi.
Washington ile Havana’nın birçok konuda ciddi farklılıkları olduğunu söyleyen Raul, iki ülkenin siyasi sistem, demokrasi, insan hakları pratiği, sosyal adalet, uluslararası ilişkiler ve dünya barışı hakkında çok farklı fikirlere sahip olduğuna vurgu yaptı.
“İnsan haklarını savunuyoruz. Sivil, siyasi, ekonomik ve kültürel hakların birbirinden ayrılamaz, birbirine bağlı ve evrensel olduğunu düşünüyoruz” diyen Küba lideri, insan hakları tartışmasının siyasi karşı karşıya gelişler için kullanılmaması gerektiğini söyledi.
Daha sonra Raul, ABD yönetiminin kendi halkının en temel ihtiyaçlarını karşılayamadığına dikkat çekti. Raul şunları söyledi:
“Doğrusunu söylemek gerekirse, bir hükümetin [kendi halkına] sağlık ve eğitim hizmetini, sosyal güvenliği, gıda, kalkınma ve eşit ödeme ile çocuk haklarını garanti edememesini akıl almaz buluyoruz.”
Küba lideri, ABD’nin insan hakları konusunda da çifte standardı bulunduğunu söyledi. Raul, ilişkilerin tamamen normalleşmesi için ablukanın kaldırılmasını ve Guantanamo Üssü’nün Küba’ya iade edilmesi gerektiğini de kaydetti.
ABD Başkanı Obama da, Küba’ya yönelik ABD ambargosunu kaldıracaklarını söyledi.
Kaynak: direnisteyiz3.org

Haiti-Venezuela kökenli politikacı ve dayanışma aktivisti katledildi

Olaydaki iki şüpheli, polisle yaşadıkları bir çatışmada öldü, diğer üç şüpheli ise yakalandı. Polis saldırıda kullanıldığı öne sürülen iki silahı ele geçirdi.
Saint Louis 1985 yılında siyasi mülteci olarak Haiti’deki ABD destekli Duvalier diktatörlüğünden kaçarak Venezuela’ya geldi.
Haiti-Venezuelalı aktivist hayatını, Haiti ile Dayanışma Komitesi’ni kurarak ve Birleşik Haiti Sosyalist Hareketi’nin uluslararası koordinatörlüğünü yaparak Bolivarcı Devrim ile anayurdu Karayipler arasındaki bağları güçlendirmeye adadı, aynı zamanda Venezuela Haiti-Bolivarcı Kültür Evi’nin genel sekreterliği görevinde bulundu.
Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) geçen Haziran ayında parlamento seçimlerinde aday olan Saint Louis, Venezuela’nın Bolivarcılık sürecinde önemli figürlerden biriydi.
Saint Louis ayrıca Haiti’den Venezuela’ya insan kaçakçılığı karşıtı çalışmalarda bulunmaktaydı. Son dönemde bu konu üzerinde sözü geçen isimlerden biriydi.
Louis’in katli eski Tupamaro gerillalarından olan milletvekili Cesar Vera’nın katledilmesinden 48 saat sonra gerçekleşti.
Kaynak: Venezuela Dayanışma Komitesi,
www.direnisteyiz3.org

ABD destekli sağcı Venezuela muhalefetinin Maduro’yu devirme planları

Muhalefetin kampanyası Maduro’nun istifası için sokak eylemlerini, başkanın geri çağırılması referandumu yapma ve anayasada değişikliği içeriyor. ABD destekli sağcı Demokratik Birlik Koalisyonu’nun sekreteri Jesus Torrealba, tüm halkı Nicolas Maduro’yu istifaya zorlamaya çağırdıklarını açıkladı.
Anayasal değişiklik durumunda ise, Maduro’nun başkanlık süresi kısaltılarak erken seçimler zorlanacak. Ancak bazı yorumcular, anayasanın geriye dönük olarak değiştirilemeyeceğnii savunuyor.
Maduro yanlıları ise, bu çağrıları bir “darbe girişimi” olarak nitelendiriyor.
Venezuela’da politik cinayetler
Eski Tupamaro gerillası, Milletvekili Cesar Vera öldürüldü
Hükümet yanlısı koalisyonda yer alan Büyük Vatansever Kutup (GPP) partisi milletvekili Perşembe gecesi öldürüldü. Venezuelalı yetkililer ve siyasi gruplara göre bu politik bir suikast.
Milletvekili César Vera sabah erken saatlerde Táchira’daki bir mağazanın köşesinde vurularak öldürüldü. Paramiliter olarak tanımlanan iki adam cinayetle bağlantılı olarak yerel kolluk kuvvetleri tarafından aranıyor.
Vera, Tupamaro hareketi olarak bilinen gerilla hareketinde uzun süre yer almış bir devrimciydi ve 6 Aralık’ta yapılan kongre seçimlerinde GPP için milletvekili seçilmişti.
Tupamarolar Vera’nın öldürülmesine tepki olarak halka açık bir eylem kararı aldılar.
Mora’ya göre, bölgedeki paramiliterler ve  suç grupları Venezuela hükümeti tarafından güvenlik gerekçesiyle Ağustos 2015’de kapatılan “kazançlı” sınır kapısı üzerindeki kontrolü ele geçirmek için savaşıyorlar.
Eyalet Valisi “Vera’nın kiralık katillerinin arkasında yeni barışçıl sınırları çıkarlarına ters gören kaçakçılık mafyasının olduğunu,” söyledi.
Mora da, katillerin paramiliter suç gruplarıyla bağlantıları nedeniyle birkaç kez suçlanan eski Kolombiya Devlet Başkanı sağcı, Alvaro Uribe’ye bağlı olduklarını iddia etti.
Cinayetin arkasındaki neden kesin olarak bilinmemekle birlikte sosyal medyada Vera’nın gıda ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı aldığı sert tutum nedeniyle hedef alındığı öne sürüldü.
Kaynak: venezuelanalysis.com

Perspektif

Taksim’in gölgesinde Kadıköy: 2025 1 Mayısı

Son yıllarda her yıl olduğu gibi, 2025 yılı 1 Mayıs kutlamalarında da, devlet-sol ve sendikalar arasında bir “manevra savaşı” devreye girdi. Her yıl 1 Mayıs...