Ana Sayfa Blog Sayfa 213

‘Gazetecilikten yargılanan’ Hayri Tunç tahliye edildi…

İddianamenin okunmasıyla başlayan duruşmada Tunç, “Savcı hazırladığı iddianamede propaganda yaptığımı söylüyor. Yaptığım tek şey gazetecilikti. Gazetecilikten yargılanıyorum” dedi.
Tunç’un avukatlarından Bülent Çoban da yaptığı savunmada, “Hayri başarılı bir gazetecidir. 23 Ekim 2015’te adli kontrolle serbest bırakılmıştı. Şubatta ne oldu da cezaevine gönderildi? Hayri, emniyetin niyet okuması sonucu özgürlüğünden mahrum bırakıldı. Somut suç oluşmadığı gibi somut delil de yoktur. Bu nedenle müvekkilimin beraatini talep ediyorum” dedi.
Avukat Ramazan Demir ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesinin (AYM) fikir ve basın hürriyeti kararlarına değinerek şöyle dedi: “Hayri’nin paylaştığı yazıların hangisinde şiddet çağrısı var? AYM kararında şiddetin somut karşılığı olacak diyor. Somut suçu ispatlayamıyorsanız bu gazeteciliği yargılamak demektir. Eylemlerin yapılmasının sorumlusu Hayri değildir. Hayri’nin eylemleri haber yapmasında kamu yararı vardır. Dosya kapsamında toplanmamış delil yoktur. Dolayısıyla tutuklamanın devamı olarak gösterilecek delillerin toplanmamış olması söz konusu değildir. Adli kontrolle serbest bırakılmasını talep ediyoruz”
Tunç’un tutukluluk halinin son bulmasına karar veren mahkeme bir sonraki duruşmayı 24 Mayıs’a erteledi.
Evrensel

Reza Zarrab ABD’de tutuklandı

İran asıllı iş adamı, Miami’de İran yaptırımlarını ihlal ederek ederek ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı ve karapara aklama suçlamalarından tutuklandı.
AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yakın ilişkileri bulunan Zarrab ve iki İranlı daha hakkında Manhattan’da bu suçlamalarla dava açılmıştı.
29 yaşındaki Kamelya Cemşidi ve 65 yaşındaki Hüseyin Necafzadeadlı şahıslar da Zarrab’la birlikte tutuklandı.
Savcılık her üç zanlı için ABD’yi dolandırmaktan beş yıl, ABD’nin İran yaptırımlarını ihlal etmekten 20 yıl, bankacılık sahtekârlığından 30 yıl ve karapara aklamaktan 20 yıl olmak üzere toplam 75’er yıl hapis istedi.
SAVCI: YILLARCA DÜNYA GENELİNDE KARAPARA AKLADILAR
Hürriyet’ten Tolga Tanış’ın haberine göre Savcı Preet Bharara, Zarrab’ın işlediği iddia edilen suçların sıralandığı 21 sayfalık iddianamenin açıklanmasının ardından davayla ilgili yaptığı açıklamada “Bu sanıklar, yıllarca İran ve İranlı şirketlere yönelik yaptırımları ihlal ettiler ve dünya genelinde karapara akladılar” dedi.
FBI: İRAN’A KARŞI ABD’NİN YAPTIRIMLARINI İHLAL ETTİLER
FBI Direktör Yardımcısı Rodriguez ise “2010’dan 2015’e kadar yaklaşık beş yıl boyunca zanlılar İranlı kuruluşlar adına finansal faaliyetler yürüterek İran’a karşı ABD ve uluslararası ekonomik yaptırımları ihlal ettiler” dedi.
AKP’DEN ZARRAB YASASI: “REZA ZARRAB’A KORUMA KALKANI”
Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasının hemen ardından AK Parti’den Zarrab’la bağını gizleme hamlesi geldiği iddia edildi. Meclis’e gelen ‘Kişisel Verilerin Korunması’ yasa tasarısı metnine AK Parti’nin önerisiyle “Kişisel verilerin yurtdışına aktarılması bazı durumlarda ülkemizin veya ilgili kişilerin menfaatlerine ciddi zarar verebilmektedir. Bu durumun engellenmesi amacıyla, Dışişleri Bakanlığı ya da ilgili kamu kurum veya kuruluşlarının bu hususta görüşü alınarak, Kurulun izin vermesinden sonra, verilerin yurtdışına aktarılması amaçlanmaktadır” ifadeleri eklendi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, AK Parti’nin TBMM’ye gece yarısı getirdiği önerge ile yapılan değişikliğin “Rıza Sarraf’a koruma kalkanı” olduğunu söyledi.
Evrensel, Sputniknews

ÖHD’li avukatlara operasyon

Gözaltına alınan Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi 9 avukatın da aralarında bulunduğu 31 kişiden, 2’si avukat 4 kişi savcılık ifadelerinin ardından adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. 7 avukat 27 kişi ise “örgüt üyeliği” iddiası ileri sürülerek, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme 27 kişiyi serbest bıraktı. Soruşturma savcısı Orhan Aydın, 27 kişinin serbest bırakılmasına ilişkin 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. 1. Sulh Ceza Mahkemesi kararında direnince, itiraz değerlendirilmek üzere bir üst mahkemeye gönderildi. Savcının itirazını değerlendiren 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 27 kişinin tutuklanmasına karar verdi. Kararın ardından yargılanan avukatlar arasında bulunan ÖHD üyesi avukat Hüseyin Boğatekin ise bir dava ile ilgili bulunduğu adliye binasında polis tarafından gözaltına alındı.
27 Mart günü, Özgürlükçü Hukukçular Derneği üyesi avukat Ayşe Gösterişlioğlu, Bakırköy Cezaevi’nde tek kişilik hücreye konuldu.Avukat Ayşe Gösterişlioğlu, içerideki durumu avukatları aracılığıyla anlattı. Gösterişlioğlu, tek kişilik hücreye konulduğunu belirtti; gerekçe olarak kendilerine “konumunuz farklı” denildiğini iletti. Gösterişlioğlu ilgili mesajında, kendilerine yönelik yapılanları, ‘iktidarın çaresizliği’ olarak nitelendirdi.
direnisteyiz3.org.

Akademisyen Meral Camcı da barış istediği için tutuklandı

Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için hakkında yakalama kararı çıkarılan Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, tutuklama istemiyle sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.

Akademisyenler: Özgürlüğe dek nöbetteyiz

Meslektaşlarının yanında olduklarını göstermek adına “Özgürlük Nöbeti” başlattıklarını hatırlatan Akyüz, nöbetin dönüşümlü olacağını kaydederek, Metris ve Bakırköy Cezaevi’nin önünde her gün nöbette olacaklarını belirtti. Akyüz, “Arkadaşlarımız serbest bırakılana kadar, gücümüz, enerjimiz yettiği kadar nöbetlere devam edeceğiz. Dışarıda kaldığımız sürece bu nöbetlere devam edeceğiz. Arkadaşlarımızın bir an önce çıkarılmalarını istiyoruz” dedi.
Nöbet haftanın yedi günü 12:00 ile 15:00 arasında Bakırköy cezaevinde, iki günü de Silivri cezaevinde devam ediyor.

Akademisyenlere özgürlük!

Mahkeme ayrıca Yeni Yüzyıl Üniversitesi eski öğretim üyesi Meral Camcı’nın gözaltına alınmasını talep etti, fakat yurtdışında olması nedeniyle Camcı gözaltına alınamadı.
Bunun yanında beşinci bir akademisyen Birleşik Krallık vatandaşı ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Chris Stephenson, tutuklu üç akademisyene mahkeme önünde destek olurken bir parlamento partisi olan HDP’nin Nevruz afişini taşıması nedeniyle gözaltına alındı. 1991’den beridir Türkiye’de ikamet eden Chris Stephenson’ın davası, 16 Mart 2016’de sınır dışı edilme istemiyle Göçmen Bürosu’na götürüldü. Stephenson, büronun kendisine Türkiye’ye geri dönmesine yönelik bir engel kalmadığını açıklamasına kadar ülke dışına çıkmak zorunda kaldı.
Esra Mungan, tutuklanmasının ardından üniversitesinde düzenlenen foruma şu mesajı gönderdi:
“Tüm yıldırmalara ve baskılara rağmen barış arzulayan bizler sözümüzün arkasında durmaya devam ediyoruz. Bizler ve barış etrafında kenetlenmiş herkes ve hepimiz insan haklarına saygılı, kendi hukukuna ve ülkesinin uymakla yükümlü olduğu evrensel hukuk ilkelerine bağlı, tam demokratik, bağımsız, eşitlikten ve özgürlükten yana, kimsenin kimseyi ezmediği, çeşitlilik içinde birlikte bir yaşamın olduğu bir Türkiye için mücadelemiz yılmadan devam edecektir. Hepinizi kucaklıyorum.”
20 Mart’ta tutuklanan akademisyenler için yazılan, 62 ülkeden 1406 imzalı destek mektubunda; uluslararası topluluklara Türkiye Hükümeti’ne akademisyenlerin serbest bırakılması için çağrı yapmalarını talebi yer aldı.
Mektupla “uluslararası topluluklardan ve seçilmiş temsilcilerden, Türkiye Hükümeti’ne Barış için Akademisyenler hakkında başlatılmış olan bu cadı avına son verilmesi, tutuklu akademisyenlerin serbest bırakılması, akademik özgürlüklere saygı duyulması, görevden uzaklaştırılan ya da işten çıkarılan akademisyenlere görevlerinin geri verilmesi yönünde çağrı yapmalarını talep ediyoruz” dediler.
İmzacılar arasında Gilbert Achcar, Michael Ash, Etienne Balibar, Korkut Boratav, Martin van Bruinessen, Victoria Chick, Noam Chomsky, James Crotty, Gerald Epstein gibi isimler var.
Mektuptan bir bölüm:
1406 imzalı metinde “Türkiye hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefeti şiddetli ve yasal olmayan bir biçimde baskı altında tutmaya devam ediyor” denildi. Akademisyenlere dönük özgürlük çağrılarını dikkate alınmadığı belirtildi.
“10 Ocak 11’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir barış çağrısını imzaladıkları için 1128 akademisyeni hainlikle suçladı. Çağrıda, imzacılar Kürtler’e yapılan katliamın ve Türkiye hükûmetinin kendi yasalarına ve uluslararası antlaşmaları ihlal etmesinin bir parçası olmayacaklarını belirtmişlerdi. Erdoğan’ın konuşmasını takiben, bildiriyi imzalayan yüzlerce akademisyen idari ve adli soruşturmalara, gözaltılara ve görevden uzaklaştırmalara konu oldu.
Devam eden cadı avına bir cevap olarak, akademik özgürlükleri destekleyen ve Barış için Akademisyenler üzerindeki soruşturmaların sona ermesini talep eden bir mektup imzaladık. Bu mektup, Avrupa ülkelerindeki ve Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekillerine gönderilmiş ve basında yer bulmuştu.
Lakin Türkiye hükümeti akademisyenlere özgürlük çağrısını ciddiye almadı ve akademisyenlere yönelik cadı avını arttırdı.” …
Destek eylemleri:
18 Mart günü Devrimci Gençlik Federasyonu üyeleri, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için tutuklanan 3 akademisyenin tutuklanmasını protesto etmek için Metris Cezaevi önünde oturma eylemi yaptı. Eylemde, “Kahrolsun faşizm” sloganları atıldı.
Eylemde, marş okunduğu sırada eyleme polis saldırdı, 7 kişinin gözaltına alındı. Polis Goracci İtalyan televizyonunda çalışan bir gazeteciyi de darp ederek gözaltına aldı.
Yine aynı gün Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Ağı (TÖDA), “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için tutuklanan akademisyenler ve tutuklu öğrencilerle dayanışmak amacıyla Metris Cezaevi önünde açıklama yaptı.
“Hocalarımıza, avukatlarımıza, arkadaşlarımıza özgürlük” pankartını açan öğrenciler, “Chris Stephenson yalnız değildir”, “Hocalarımıza özgürlük” dövizlerini taşıyarak, “İçerde, dışarıda hücreleri parçala”, “Zindanlar yıkılsın tutsaklar çıksın” sloganlarını attı. Eyleme, bildiriye imza atan akademisyenlerin yanı sıra tutuklu akademisyen Muzaffer Kaya’nın babası Müslüm Kaya da destek verdi.
Açıklamanın ardından yapılması planlanan ikinci açık hava ders etkinliğine polis engel oldu. Eylem atılan sloganlarla son buldu.
Direnisteyiz.Org, Evrensel, DİHA

AKA-DER Batıkent’te Gazi söyleşisi

“Gazi Direnişi Yolumuzu Aydınlatıyor” diyerek çağrısını yaptığımız belgesel gösterimi ve söyleşimizi 12 Mart Cumartesi günü gerçekleştirdik.
Gazi Direnişi’ne uzanan süreç, devletin katliam geleneği ve gelişen direnişler üzerinden Gazi’den Gezi’ye uzanan süreç tartışıldı. Katliamları, imha inkar ve asimilasyonu engellemenin tek yolunun örgütlenmeden ve örgütlü mücadeleden geçtiğini vurgulayarak söyleşimizi sonlandırdık.

21. yılında Gazi Direnişi

Anmaya katılanlar, önce katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulundu. Daha sonra katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğrafların yer aldığı, “Gazi- Ümraniye şehitleri ölümsüzdür, unutmadık, unutturmadık” pankartı açan kitle, yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca, “Gazi şehitleri ölümsüzdür”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Davamız mahşere kalmayacak”, “Katiller halka hesap verecek” sloganlarını atan kitle, Bölge illerinde yaşanan katliamları da unutmadı. “Kürdistan faşizme mezar olacak” sloganlarıyla katliamları lanetleyen kitle, 12 Mart 1995 yılında katledilen yurttaşları, katledildikleri yerlere kırmızı karanfiller bırakarak andı.
“Gazi, Gezi, Cizre, Rojava direniş soruyor” pankartının da açıldığı yürüyüşte, “Kalekolları kurdurmayacağız”, “AKP faşizminin katliamlarının hesabını sormak için Gazi’nin hesabını soralım” dövizleri taşındı.
Katliamda hayatını kaybeden Zeynep Poyraz’ın ablası Kibar Poyraz, “Gazi Şehitleri Aileleri” adına basın açıklamasını okudu. Poyraz, “Devletin katil polislerinden hangisinin canımıza kastettiği görüntülerle, boy boy fotoğraflarıyla ortadayken ceza almayan katiller ellerini kollarını sallayarak katliamlara devam etmiştir. Bu cezasızlığın en büyük sebebi katilleri başka katliamlarda kullanma amaçlarıdır.” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Erdal Ataş da, “Kendi düzenlerini devam ettirebilmek için Alevi, Kürt, işçi, emekçi, devrimci kesimleri sistematik olarak baskı altında tutmaya çalıştılar. Bu politikalarla halklar birbirine düşürüldü. 20 yıl geçmesine rağmen toplu katliamlar hız kesmeden devam ediyor. Bu yüzden emekçiler, devrimciler, Aleviler, Kürtler olarak bize karşı başlatılan bu topyekün saldırılara karşı, topyekün bir direnişle mücadelemizi sürdürmeliyiz” şeklinde konuştu.
direnişteyiz.org

Yolumuz Çayan’ların yoludur!

Ankara’da Karşıyaka Mezarlığı’nda anma gerçekleştirildi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan hakkında verilen idam kararını durdurmak için gerçekleştirilen eylem sonucunda 30 Mart 1972’de devlet tarafından katledilen Çayanlar, Ankara’da çeşitli kurumların bir araya gelmesiyle Karşıyaka Mezarlığı’nda anıldı.
Ankara 68’liler Federasyonu, Devrimci 78’liler Federasyonu, Kaldıraç, Halkevleri, Devrimci Gençlik ve Devrimci Parti üyeleri Çayan’ın mezarı başında bir araya geldi. Kızıldere Şehitleri nezdinde tüm devrim şehitleri adına yapılan saygı duruşunun ardından kurum temsilcileri birer konuşma gerçekleştirdi. Anmada, “Mahir Çayan Ölümsüzdür, ON’lar yaşıyor, mücadele sürüyor, Kızıldere son değil savaş sürüyor, Devrim şehitleri Ölümsüzdür” sloganları atıldı. Kaldıraç adına yapılan konuşmada, doğu illerindeki abluka ve katliama; cihatçı çetelerle tırmandırılan savaşa değinildi; dünden bugüne devletin katliamcı yüzünün değişmediğine; mücadelenin sürdürüleceğine vurgu yapıldı. Kaldıraç’ın açıklaması, “Tüm bu katliama, yıkıma, yağmaya, yalana, sömürüye karşı çıkanlar her zaman olmuştur. Sınıflar arası savaşım sürdüğü müddetçe de her zaman olacaktır. Tarih devrimci direnişle, mücadelelerle doludur. Biz de her adımımızı tarihimizden öğrenerek atıyoruz. Bizler biliyoruz ki, bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğacak. Bizler devrimci değerlerimize, önderlerimize, mücadelemize sahip çıkarak Devrim ve Sosyalizm için savaşmaya devam edeceğiz.” sözleriyle son buldu. Anmayı takiben Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın mezarları da ziyaret edildi.
Ankara Üniversitesi’nde öğrenciler ON’ları andı.
“Yolumuz devrim yolunda düşenlerin yoludur; yolumuz Çayanların yoludur” şiarıyla, 30 Mart 1972 günü Kızıldere’de ölümsüzleşen devrimci önder Mahir Çayan’ın okulunda Siyasal Bilgiler Fakültesi ön bahçesinde Çayanlar anıldı. Bir araya gelen Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü öğrencileri, Mahir Çayan’ın şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşunda bulundu. Anma, Dev-Genç marşını söyleyerek sonlandırıldı.
Tuzluçayır’da Çayan anmasına polis saldırısı
Tuzluçayır’da anma gerçekleştirmek isteyenlere polis saldırısı gerçekleşti. 17 kişi polis tarafından darp edilerek işkenceyle gözaltına alındı. Darp edilen Tuzluçayırlılar, sağlık kontrolü yaptırılmadan Demirlibahçe Karakolu’na götürüldü. Gözaltına alınanların tamamının AKA-DER üyesi olduğu bildirildi. Gözaltına alınanlar sağlık kontrolünün ardından serbest bırakıldı.
Mersin’deki yürüyüşe polis saldırısı
Mersin’deki Kızıldere anması için Forum AVM’den Barış Meydanı’na yürümek isteyenlere polis saldırısı gerçekleşti. Saldırı sırasında 14 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan Ayşegül Başar’ın polis saldırısı sırasında kolunda çatlak oluştuğu bildirildi. Gözaltına alınanların Halkevleri, ESP ve Devrimci Parti üyeleri olduğu bildirildi.
İzmir’deki anmaya polis ablukası
İzmir’de Kızıldere için çağrı yapan Dev-Güç, Dev-Lis, Özgür Lise, ESP, SGDF ve Kaldıraç’ın Kıbrıs Şehitleri Türkan Saylan önüne yapılan anma çağrısı polis ablukasıyla engellendi. Gözaltı araçları, çevik kuvvet ve TOMA’larla ablukaya alınan Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yapılacak anmanın gerçekleştirileceği Türkan Saylan önü de, sivil polis, çevik kuvvet ve özel timler ile kapatıldı. Anma programı iptal edildi.
İstanbul AKA-DER şubelerde de anmalar gerçekleştirildi.
AKA-DER Sarıgazi şubede, “Onlar boyun eğmedi; bizler de boyun eğmeyeceğiz.” şiarıyla gerçekleştirilen anmada, “Onlar bu toprakların devrimcileriydiler. Onlar bugün dünyamızı yıkıntılar haline getiren, halkları katleden, topraklarından eden emperyalizme karşı savaştılar. Bizler de yoldaşları olarak bugün onları anıyoruz.” mesajı verildi.
AKA-DER Kadıköy Şube, sokak etkinlikleri ve dernekte anma gerçekleştirdi. Pankart çalışması yapıldı ve derneğin bulunduğu bölgeye, “Mahir’lerin Kararlılığıyla Baskıya, Zulme, Sömürüye Boyun Eğmedik, Eğmeyeceğiz” pankartı asıldı.
AKA-DER Maltepe şube ise “Teslim olmadılar; boyun eğmediler. Biz buraya dönmeye değil; ölmeye geldik dediler. Yolumuz onların yoludur; yolumuz devrim yolunda düşenlerin yoludur!” diyerek Maltepe sokaklarında ozalit çalışması gerçekleştirdi.

Eskişehir’de öğrenciler Mahirleri andı.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri KYK önünde bir araya gelerek, Kızıldere’de yitirilenler için basın açıklaması gerçekleştirdi. Devletin baskı ve katliam politikalarına vurgu yapılarak, bunun karşısında “Mahir’leşeceğiz” vurgusu yapıldı.
Evrensel / direnisteyiz.org

Unutmak vicdansızlık, sessiz kalmak insanlığını kaybetmektir!

Ankara
Ankara’da 10 Ekim 2015’de yaşanan katliamın 5. ayı dolayısıyla, 10 Mart 2015 günü Ankara Garı önünde anma düzenlendi. Anma etkinliği patlamanın yaşandığı saat olan 10.04’te saygı duruşu ile başladı. TTB, DİSK, KESK ve TMMOB, Kaldıraç, Halkevleri ve EHP’nin de aralarında bulunduğu 20’den fazla demokratik kitle örgütü ve siyasi parti ile 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen anmada, katliamın yaşanmasına neden olanların, ve katliamlara göz yumanların hesap vermesi gerektiği vurgulandı.
İstanbul
10 Ekim 2015 Ankara katliamı anması için yine ayın 10’unda saat 19:00’da İskele Meydanı’nda toplanan yaklaşık 100 kişi; ellerinde pankart, döviz ve Ankara Gar Meydanı’ndaki canlı bomba saldırısında hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını taşıdı.
İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu’nun çağrısıyla bir araya gelen kitle “Ankara Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız. Katili tanıyoruz! Katliamın hesabını soracağız” yazılı pankart açtı. Ellerinde katliamda yitirilen insanların fotoğraflarını taşıyan kitle “Ankara’nın hesabı sorulacak”, “Katiller halka hesap verecek”, “Barış şehitleri ölümsüzdür” sloganları attı. Katliamda yaşamını yitirenlerin isminin okunmasıyla başlayan anmaya katılanlar arasında Gezi’de yaşamını yitirenlerin aileleri de vardı.
Gezi’de hayatını yitiren Ahmet Atakan’ın annesi “Biz katilleri biliyoruz, katiller de kendilerini biliyor. Bizim çocuklarımız barış istedikleri için onurlu bir şekilde öldüler ama onlara kıyanlar ömür boyu katil olarak yaşayacak” dedi.
Anma sonlarına doğru, dağılmak üzere olan kitleyi polis tazikli su ile taciz etti. Saldırının ardından yapılan anonsta polis, ‘Sözlerinize dikkat edin yoksa müdahale ederiz’ dedi.
Bu moral bozma amaçlı saldırının ardından, Emek ve Demokrasi Koordinasyonu’nun basın açıklamasını bitirmesi üzerine kitle parça parça dağıldı ve eylem sona erdi.
İzmir
İzmir’de, Alsancak Garı önünde yapılmak istenen 10 Ekim Anması’na Valilik yine yasak getirilince kitle örgütleri anmayı Kıbrıs Şehitleri Girişi’nde çekmek zorunda kaldı. Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşıyan kitle ve isimlerini okudu ve ‘Onlara Sözümüz, Barış Olacak’, ‘Barış Hemen Şimdi’ ve ‘Cizre Katili, Ankara’nın Faili’ sloganlarını attı.
Ankara’da katledilenler için 1 dakikalık saygı duruşundan sonra katledilenlerin isimleri okunarak burda sloganı atılması ardından basın metni okundu.
Basın metninde;
“Ülkenin katliamlar tarihinin en büyük halkalarından birinin, 10 Ekim Ankara katliamının üzerinden tam 5 ay geçti. Barış talebi ile Ankara Garı önünde buluşan yoldaşlarımızı kaybettiğimiz katliamın üzerinden geçen 5 ayda olayın arkasındaki güçler ortaya çıkarılmadığı gibi, sorumlular hakkında yaptığımız suç duyurularına istinaden bir soruşturma dahi açılmadı. Aksine, katliamı kınayanlar, sorumluların ortaya çıkarılması çağrısında bulunanlar yargının hedef tahtasına oturtuldu.
İktidar sahiplerinin mutlak hegemonyalarını pekiştirmeleri adına yarattıkları çatışma ortamı sonucunda istisnasız her gün insanlarımızın ölüm haberlerini almaya devam ediyoruz. Kürt illerinde, toplu katliam ve kaybetmeleri ile meşhur 90’lı yıllardan daha büyük bir baskı ortamı yaratılmış durumda. Sadece Cizre’de 170’ten fazla insan hepimizin gözleri önünde günler süren yardım çabalarına karşın yakılarak katledildi. Kentlerde, ilçelerde, köylerde yaşayanlar 100 yıl öncesini hatırlatan katliamlarla ve tehcir diyebileceğimiz bir insansızlaştırmayla, yerinden etmeyle karşı karşıya”
ifadeleri kullanılırken Berkin Elvan ve Gazi katliamında yaşamını yitirenlere de değinildi.
Basın metnini İzmir Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Başkanı okudu.
Eylem “Ellerinde Pankartlar” söylenip halaylar çekilerek sona erdi.