Hem tekmeledi, hem davacı oldu!
Soma katliamının ardından yüzlerce yıl öncesinden dünyadan örnekler sıralayarak, “bu işin fıtratında var” diyerek katliamcı şirketi aklamaya çalışan dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan Soma’da yoğun tepkilerle karşılaşmıştı. Yüzlerce madencinin ve hayatını kaybedenlerin yakınlarının öfkeli protesto eyleminde Erdoğan’ın Müşaviri Yusuf Yerkel maden işçisi Erdal Kocabıyık’ı tekmelemiş, ardından da “ayağım incindi” diyerek rapor alıp Kocabıyık hakkında davacı olmuştu.
Gerekçe: ‘kamu malına zarar verdi’
Kameraların önünde dövülen Kocabıyık, önce başbakanlık koruma aracına hasar verdiği gerekçesiyle faiziyle birlikte 631 lira para cezası ödedi. İkinci bir dava da ‘kamu malına zarar vermekten’ açıldı. Kocabıyık, bu davadan da suçlu bulunarak 10 ay hapse mahkum edildi.
Hapis cezasına tepki gösteren maden işçisi Kocabıyık, kararı temyize götüreceğini belirtti.
İşçi Gazetesi / 13 Mart 2016
Yusuf Yerkel’in tekmelediği madenciye 10 ay hapis cezası!
İnşaat işçileri Nurol Holding kapısına dayandı: “Haklarımızı yedirmeyiz!”
İstanbul’da İnşaat İşçileri Sendikası’na üye işçiler, Nurol Park Güneşli şantiyesi K2 Mühendislik’te çalışan işçilerin ücretlerinin ödenmemesini protesto etti. Maslak metro durağında buluşan ve Nurol GYO Plaza önüne yürüyen işçiler, K2 Mühendislik’te çalışırken ücretleri ödenmeyen işçiler için eylemlerini sürdürecekleri söyledi.
İşçilerden Cömert Günay yaptığı açıklamada ocak ve şubat aylarına ait maaşlarının ödenmeden işten çıkarıldıklarını ve bu gasp edilen ücretlerin ve sosyal hakların ödenmesinden K2 Mühendislik kadar Nurol GYO’nun da sorumlu olduğunu ifade etti. Nurol Park Güneşli şantiyesinde çalışan işçiler olarak gasp edilen ücretleri ve sosyal haklarını istediklerinde hiçbir haklarının olmadığının söylendiğini aktaran Günay “Bizler taşeron işçiler olabiliriz ama köle değiliz. İnşaat İşçileri Sendikası üyeleri olarak hiçbir zaman kazanılmış haklarımızı pazarlık konusu yapmayız” dedi.
Sendika.Org / 23 Mart 2016
DİSK-AR: Gerçek işsizlik oranı yüzde 17.9, işsiz sayısı 5 milyon 749 bin
TYÇP kapsamında çalıştırılan işsiz sayısı 10 kat arttı
Kayıtlı işsizlerin çalışma hayatı dışında kalmaması amacıyla uygulamaya sokulan Toplum Yararına Çalışma Programı (TYÇP) kapsamındaki işsizlerin durumuna dikkat çeken DİSK-AR, geçtiğimiz yılın aynı döneminde bu kapsamda çalıştırılan işsiz sayısının 10 kat artarak 28 binden 300 bine yükseldiğine dikkat çekti. TÜİK tarafından açıklanan yüzde 10.8’lik işsizlik oranı TYÇP’nin etkisine rağmen gerçekleşti.
Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,5
Verilere göre, kadınlar için resmi işsiz sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 94 bin kişi arttı. Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 24,5 oldu. Erkeklerde ise işsizlik oranı 35 bin kişi azaldı.
İşçi Gazetesi / 15 Mart 2016
Deri işçileri patronları uyardı
Deri Organize Sanayi’nde çalışan DERİTEKS üyesi fabrika işçilerinin katıldığı eylemde, patronların ekonomik kriz bahanesiyle sözleşmedeki mevcut haklardan taviz istedikleri ve toplu sözleşmeye yanaşmadıkları belirtilerek işçilerin greve hazır olunması istendi.
“Masada almadık, masada vermeyeceğiz!”
“Sözleşme hakkımız engellenemez”, “sözleşme hakkımız grev silahımız’, “ hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır” sloganları ile Derimsan Deri bünyesindeki Boss Deri fabrikası önüne yürüyen işçiler adına açıklama yapan DERİTEKS Tuzla Şube Başkanı Binali Tay, tüm işçileri greve hazır olmaya çağırdı. Yıllardır örgütlü oldukları Derimsan’ın üyelerini istifa ettirerek işyerini sendikasızlaştırmaya çalıştığını belirten Tay, bugüne kadar alınan hakların masada alınmadığını ve masada da verilmeyeceğini vurguladı.
Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan da işçileri bu süreçte birlik ve beraberlik içinde olmalarını ve Derimsan işverenini de sendika baskına son vermeye çağırdı.
İşçi Gazetesi / 23 Mart 2016
Beşiktaş’ta işçilere polis saldırısı; 6 Gözaltı
İstanbul Beşiktaş Sait Çiftçi Devlet Hastanesi önünde toplanan Dev Sağlık-İş Sendikası üyesi işçiler, “Özel Sözleşmeli Personel Değil, Kadrolu İşçi olmak istiyoruz” yazılı bir pankart açarak yürüyüşe geçti. Barbaros Bulvarından yürüyerek Beşiktaş Meydanı’na varmak isteyen işçilerin önü Bulvar üzerinde kesildi. Polis barikatıyla durdurulan işçilerin yürümede ısrar etmeleri üzerine yaşanan saldırıda 6 işçi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan işçiler polis aracına bindirilirken, işçilerle birlikte yürüyen DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu “Beni de gözaltına alın” diye bağırdı, ancak Çerkezoğlu için gözaltı yapılmadı. Daha sonra Çerkezoğlu ve bir grup işçinin Beşiktaş Meydanına yürümesine izin verildi.
Beşiktaş Kartal heykeli önünde yapılan açıklamada polis saldırısı kınanarak gözaltına alınan işçilerin derhal serbest bırakılması istendi.
İşçi Gazetesi / 27 Mart 2016
Mobbing, Borç Kıskacı, İşsizlik… 2013-2014-2015 Yıllarında en az 99 emekçi intihar etti
İSİG araştırması şu verileri kapsıyor:
Diyarbakır’da yaşayan sınıf öğretmenliği mezunu M.E (adını öğrenemedik), 10 Şubat 2016 tarihinde yapılan son öğretmen alımında da atanan 30 bin kişi arasında yer almayınca 6’ncı kattan atlayarak intihar etti. Yaşanan bu ölüm sonucu ataması yapılmayan öğretmen adaylarının sayıları 40’ı bulan intiharı ve son TEOG’da sınavı iyi geçmediği için Bursa’da intihar eden 13 yaşındaki A.B.Y.’nin ölümüyle birlikte konu 12 Şubat’ta yapılan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tartışıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerinde Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, milletvekillerinin soru ve eleştirilerine cevap verdi. Nabi Avcı öğretmen intiharlarıyla ilgili “tarihe geçecek bir tespitte” bulundu:
“Şimdi, dramatik bir şey, bu atanamayan öğretmen adayı arkadaşlarımızla ilgili sık sık ‘Bu yüzden öğretmen adayı intihar etti’ falan gibi ifadeler kullanılıyor. Şimdi tıpta teknik tabiri nedir bilmiyorum ama bunu bile söyleyip söylememekte tereddüt ediyorum, ‘Gösterişçi intihar eylemi’ diye bir sendromdan bahsediliyor. Aslında niyeti olmadığı halde etrafında ilgi uyandırmak veya ilgi çekmek veya isteklerinin yerine gelmesini sağlamak amaçlı bu tür girişimler. Bana tıpçıların söylediklerini söylüyorum. Dolayısıyla bu tür haberlerin özendirici olmaması çok önemli.”
Öncelikle bir düzeltme yapalım. ‘Atanamayan’ değil ‘ataması yapılmayan’ öğretmenler. Zira bundan 30 sene evvel böyle bir sorun yoktu. Ancak neo-liberal kapitalist politikaların Türkiye’de hızla hayata geçirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Özellikle AKP iktidarı ile olgunlaşan güvencesizleştirme politikalarıyla birlikte birçok öğretmen, okuldan mezun olduğu halde ataması yapılmadı. Eğitim, öğretmenler ve öğrenciler de içinde olmak üzere alınıp satılan bir meta haline getirildi.
Bu gerçekleri bilmezlikten gelerek ‘yavuz hırsız’ misali açıklamalar yapan Bakan Avcı ve mensubu olduğu hükümet/iktidar yaşanan bu ölümlerin bir numaralı sorumlusudur…
Diğer yandan intiharlar sadece öğretmenler için geçerli değil. Ülkemizde banka çalışanlarından güvenlik emekçilerine, çiftçilerden inşaat işçilerine kadar birçok intihar yaşandı. Ancak onların ‘gösterişçi intihar eylemi’ bizim iş cinayeti olarak tanımladığımız bu ölümler üzerine Türkiye’de bırakın pratik mücadeleyi düşünsel, yazınsal anlamda bile bir çalışma yok. Bu noktada dünyada yaşanan işe bağlı intiharların nedenlerini inceleyecek ve ülkemizde son üç yılı kapsayan ‘işyerinde yaşanan’ ve ‘işe bağlı intiharları’ ele alarak bir çıkış noktası oluşturmaya çalışacağız…
İşçiler Neden İntihar Ediyor?
İşe (fazla ve aşırı çalışmaya) bağlı olarak ortaya çıkan intihar, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Japonya’da görülmüş ve karojisatsu kavramı ile tanımlanmıştır. Karojisatsu, işçinin fazla-aşırı çalışması sonucunda muhakeme yeteneğini kaybetmesi ve genellikle depresyona girmesi sonucunda meydana gelen intihar girişimidir. Bu intiharın fazla-aşırı çalışmaya bağlı olarak gerçekleştiğinin kanıtlanması için işçinin, intihar öncesindeki çalışma saatlerinin şu özelliklerden birinin ya da bir kaçının birlikte olması gerekmektedir:
a) Günde 10-16 saat arasında çalışmış olmak,
b) 4 hafta üst üste ortalama 65 saat ve üzerinde çalışmış olmak,
c) 8 hafta üst üste 60 saat ve üzerinde çalışmış olmaktır.
1970 sonrasında uygulanan neo-liberal kapitalist politikalar sonucu günde 12 saati geçen uzun çalışma süreleri, ağır ve aşırı çalışma, yoğun çalışma, iş baskısı, geçici işlerde çalışma, tele çalışma, iş stresi, düşük ücret, ücretsiz fazla mesai, performans sistemi vb. gibi çalışma koşulları işçilerin yaşamını ciddi olarak tehdit etmeye başlamıştır. İş cinayetleri hızla artmıştır. İşe bağlı intiharlar da önlenebilir bir sağlık sorunudur. Ancak önlenebilmesi için öncelikle iş cinayeti olarak kabul edilmesi gereklidir. İşe bağlı intiharların iş cinayeti olarak kabul edilebilmesi için ise çalışma ile ilişkili olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Bu durumun zorluğu sorunun tanılanmasını ve boyutunu görünür kılmayı engellemektedir.
Karojisatsu Davası
İşe bağlı intiharlar uzun mücadeleler sonucu ilk olarak Japonya’da iş cinayeti olarak kabul edilmiştir. Japonya Anayasa Mahkemesi’ne taşınan ilk örneği de ‘Dentsu Karojisatsu Davası’dır. Dentsu şirketinde çalışan bir işçi uzun, yoğun çalışma saatleri ve bunun doğurduğu zihinsel, fiziksel ve sosyal tükenme sonucunda, 1991 yılı Ağustos ayında intihar etmiş, ailesi işyerine dava açınca uzun çalışma saatleri ile intihar arasındaki ilişki Japonya’da yasal olarak kabul edilmiştir.
İşe bağlı intihar girişiminde bulunmadan önce kişilerde depresyon, tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk ve muhakeme yeteneğini yitirme gibi zihinsel belirtiler görülmektedir. Bu belirtilerin beraberinde çalışanlarda baş ağrısı, mide ağrısı, ishal, kabızlık, hafif ateş gibi fiziksel belirtiler de ortaya çıkabilmektedir. Çalışanların hiçbir sosyal faaliyeti yoktur, bütün zamanlarını çalışmaya vermişlerdir. Ortak özelliklerine baktığımızda ise; çalışma yaşamındaki herkeste görülebilmekte, günde 11 saat ve üzerinde çalışma, uzun süre ve tatillerde dahi çalışma, yoğun iş stresi olan işçilerde görülmektedir.
Bir Ülkeye Özgü Değil: İntiharların Nedeni Güvencesizlik
İşe bağlı intiharların görüldüğü ülkelere baktığımızda; fazla-aşırı çalışmaya bağlı intiharların ilk olarak ortaya çıktığı ve kabul edildiği Japonya’da karojisatsu görülme sıklığı, 1999 yılında yüzde 12 iken, 2001 yılında yüzde 33,7’ye yükselerek yüzde 182’lik bir artış göstermektedir ve her yıl yaklaşık olarak 5000 kişinin fazla-aşırı çalışma nedeniyle intihar ettiği tahmin edilmektedir.
Fransa, Avustralya ve Birleşik Krallık’ta fazla-aşırı çalışma sonucu ortaya çıkan intiharlardan bazıları da iş cinayeti olarak kabul edilmiştir. Avustralya’da 2002 yılında yapılan bir çalışmada 1989-2000 yılları arasında görülen 109 intiharda çalışmanın önemli bir faktör olduğu saptanmıştır. Fransa’da 2007 yılında Renault ve Peugeot araba fabrikalarında, Avustralya’da telekomünikasyon işçilerinde çalışma ile ilişkili olduğu düşünülen intiharlar görülmektedir. Yine Fransa’da 2008-2010 yılları arasında France Telecom şirketinde çalışan 34 işçi ardarda intihar etmiştir. Yine Çin’de bulunan ve iPod, iPhone ve iPad üreten Foxconn fabrikasında işe bağlı intiharlar o kadar çoğalmış ve dünya basınına yansımıştır ki Apple firması “İntihar etmeyeceğim kendime iyi bakacağım” diye yazılı taahhüt almaya başlamıştır… Tabi ki bu örnekler buzdağının sadece görünen bir kısmıdır.
Bu noktada Türkiye’deki işçi intiharlarının işkollarına, nedenlerine vb. bakmak önemli. Böylece önümüzdeki dönem düşünsel, yazınsal çalışmalar ve pratik bir mücadeleyi oluşturmak açısından ilk adımları atabiliriz…
Öncelikle bir kavram karmaşası oluşturmaması açısından konuyu nasıl ele aldığımızı açıklamak gerekiyor. Yasalarımıza göre işyeri içinde gerçekleşen her intihar, nedeni ne olursa olsun ‘iş cinayeti’ kapsamındadır. Ancak bugüne kadar hukuken çalışma koşullarından kaynaklanan bir intihar diye tanımlanan ölüm olmamıştır. Bizler ise hem yasal mevzuata uyarak işyeri içinde (işe bağlı olan-olmayan) gerçekleşen hem de işyeri dışında salt işe bağlı intiharları da raporumuza aldık. Genel olarak da ‘işyeri intiharı’ kavramını kullandık. (Yoksa evde, işyeri dışında yüzlerce işçi intihar ediyor. Ancak çok az bir kısmının iş ile bağlantılı olduğunu saptayabildik) Buna göre;
2013 yılında 15 işçi, 2014 yılında 25 işçi, 2015 yılında ise 59 işçi işyeri içinde (işyeri dışında ise işe bağlı olarak) intihar ederek yaşamını yitirdi…
2015’te elimize ulaşan bilgilerin daha evvelki yıllara göre daha yoğun olduğunu göz önüne alsak bile yıllara göre güvencesizliğin derinleşmesine paralel olarak işyeri intiharlarında bir artış olmuştur.
Son üç yılda gerçekleşen 99 emekçi intiharının istihdam biçimlerine göre dağılımı ise şöyle;
49’u işçi ve 23’ü memur olmak üzere 72 ücretli çalışan, 11’i esnaf ve 3’ü çiftçi olmak üzere 14 kendi nam ve hesabına çalışan intihar etmiştir. Yine ataması yapılmayan öğretmenler de dahil olmak üzere benzer koşullardaki 13 işsiz işçi intihar etmiştir…
Son üç yılda intihar eden emekçilerin çalıştıkları işkollarına ise şöyle;
23 emekçi ticaret/büro/eğitim işkolunda, 15 işçi savunma/güvenlik işkolunda, 11 işçi inşaat işkolunda, 8 işçi metal işkolunda, 7 işçi sağlık işkolunda, 5 emekçi tarım işkolunda, 5 işçi gıda işkolunda, 5 işçi konaklama/eğlence işkolunda, 2 işçi kimya işkolunda, 2 işçi taşımacılık işkolunda, 2 işçi tersane/gemi işkolunda, 2 işçi belediye/genel işler işkolunda, 1 işçi tekstil işkolunda, 1 işçi ağaç işkolunda, 1 işçi bankacılık işkolunda intihar etmiştir. 9 işçinin çalıştığı işkolunu yeterli bilgi olmadığı için belirleyemedik…
Son üç yıldaki intiharların nedenlerini ise beş bölüme ayırdık. Buna göre;
31 işçi borçları nedeniyle, 14 işçi mobbing nedeniyle, 11 işçi işsizlik nedeniyle, 8 işçi kişisel/özel nedenlerle intihar etmiştir. 35 işçinin neden intihar ettini ise yeterli bilgi olmadığı için bilmiyoruz…
Son üç yılda intihar eden işçilerin 7’si kadın ve 92’si erkek…
Son üç yılda yaş gruplarına göre intiharların dağılımı ise şöyle;
18-27 yaş arası 16 işçi, 28-50 yaş arası 70 işçi, 51 yaş ve üstünde 11 işçi intihar ederek yaşamını yitirdi.
Elimizde yeterli bilgi olmadığı için intihar eden 2 işçinin yaşını bilmiyoruz…
Son üç yılda intihar eden işçilerin şehirlere göre dağılımı ise şöyle;
11 ölüm Antalya’da; 9’ar ölüm Adana ve İzmir’de; 8 ölüm Kocaeli’nde; 7 ölüm İstanbul’da; 4’er ölüm Aydın, Bursa, Hatay ve Samsun’da; 3’er ölüm Balıkesir ve Kayseri’de; 2’şer ölüm Ankara, Bilecik, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır ve Muğla’da; 1’er ölüm ise Adıyaman, Aksaray, Düzce, Elazığ, Erzincan, Eskişehir, Giresun, Kars, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Niğde, Sakarya, Siirt, Sinop ve Yalova’da…
İşçi Gazetesi / 26 Mart 2016
“Özel istihdam büroları köle pazarlarıdır”
*İş güvencesi ortadan kalkacaktır.
*Kıdem tazminatı fiili olarak yok edilecektir. İhbar tazminatı ortadan kaldırılacaktır.
*1-9 arası işçi çalıştıran iş yerlerinde 5 işçiye kadar, 10’un üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinde yüzde 25 oranında kiralık işçi çalıştırılabilecektir. Böylece kayıtlı istihdamın nerdeyse yarısı bu kölelik büroları aracılığı ile güvencesiz çalıştırılacaktır.
*Kural dışı, güvencesiz ve esnek çalışma biçimleri kural haline gelecektir.
*Sendikal örgütlenmeler çok ciddi kan kaybedecektir.
*İşverenlerin işten çıkarma maliyetleri düşecektir, işçiler istenildiği gibi kullanılıp kapı önüne konulacaktır.
*Kayıt dışı istihdam düşmeyecektir. Çünkü işverenlerin tercih ettiği en esnek çalıştırma biçimleri kayıt dışındadır.
* İşçi sınıfı “kiralık işçilik” adı altında kölelik ilişkilerine mahkûm edilecektir.
* Gelir, emeklilik, yıllık izin ve sağlık ile ilgili bütün haklar tamamen ortadan kalkacaktır.
* Kiralık işçiler aynı işi yapan diğer işçilere göre çok daha düşük ücrete mahkûm olacaktır.
* Ülkemizde iş hukuku, işçi-işveren arasındaki sözleşme, iş yeri ve iş kolu düzenlemeleri üzerine kuruludur. Meclisteki tasarı, bu hukuksal düzenlemeleri geçersiz hale getirecektir. Böylece çalışma yaşamı tamamen hukuk dışı bir hal alacaktır.
* İşverene toplu işten çıkarma hakkı tanınacak, işveren 8 ay sonra aynı işçiyi kölelik bürolarından çok daha ucuza, sendikasız, haksız hukuksuz kiralayabilecektir.
* İşverenler, özel istihdam bürolarından işçi kiralama hakkı kazandığında, “kadrolu” işçilerin üzerinde sürekli bir baskı oluşturacaktır.
* Kiralık işçiler, işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarından yaralanamayacak, ağır, tehlikeli ve ölümcül risklerle karşı karşıya kalacaktır.
* Kiralık işçilerin işsizlik fonundan yararlanma olanakları olmayacaktır.
* İş-Kur işlevsiz hale gelecek, kamu emek gücü piyasasındaki sorumluluklarını tamamen üstünden atmış olacaktır.
* Kamudaki alt işverenler, özel istihdam bürolarından işçi kiralayabileceklerdir. Kamuda taşeron köleliğini aratan çalışma düzeni kurulacaktır.
* Sonuç olarak özel istihdam büroları köle pazarlarıdır. Özel istihdam büroları ile geçici iş ilişkisi oluşturulması insan ticaretidir. İnsan ticareti, tarihteki en büyük insanlık suçlarından biridir.
İşçi Gazetesi / 27 Şubat 2016
Kaldıraç Bilkent: “Bombaların evine düşmesini bekleme!”
Öğle arası milliyetçi toplulukların çağrısıyla yapılan ‘Teröre Lanet’ buluşmasının ardından kalan bir ekibin fotoğraf ve dövizlerden “rahatsız” olduklarını söylemeleriyle ÖGB tekrar indirmeye çalıştı. İndiremeyeceklerini, neyinden rahatsız olduklarını söylediğimizde ÖGB amirinin cevabı “Gayet güvendesiniz, memleketten bana ne okulun içerisinde güvendesiniz işte.” oldu. Güvenlik amirine söylediğimizi yineliyoruz: Facebook güncellemeleri yetmiyor, örgütlenip bu savaşı durdurana kadar hiçbirimiz güvende değiliz. Bu katliam odağından çıkmanın tek yolu örgütlenmektir. Savaş politikaları yürütenler, halklara savaş açanlar, patlayan bombaların asıl failleridir. İçeride ve dışarıda yürüttükleri bu savaş, koltuklarını, saraylarını kurtarmaya yetmeyecek!
Bombaların evine düşmesini bekleme!
Susma, sinme, boyun eğme! Saf tut, diren!
Bilkent Üniversitesi’nde “devlet dersinde ölen çocuklar” anıldı
Okul yönetiminden gelen emirle müdahale etmeye gelen ÖGB’ler kararlı duruşumuz sonucu gelip ne yapacağımızı sormakla yetinmek ve alana dokunamadan gitmek zorunda kaldılar. Öldürülen çocukların hikayelerini yazarak oluşturduğumuz sergiye öğrenci ve akademisyenlerin ilgisi yoğun oldu.