Ana Sayfa Blog Sayfa 230

Aydos AKA-DER’de Maraş ve Cezaevleri Katliamlarında yitirilenler anıldı

 

Sosyal medyada programa dair duyurular yaptık Ertuğrulgazi ve sülüntepe mahallesinde bire bir kapı kapı dolaşarak anm çağrısı yaptık.

Anma programı cumartesi yaklaşık 40 kişini katılımıyla saat:20:00’de bir ortağımızın katliamlarda yitirdiklerimiz adına bir dakikalık saygı duruşuna daveti ve kısaca günün önemini ve anmaya dair kısa bir açılşı konuşmasıyla başladı.

İlk önce geçmişten günümüze kadar geçen süreçte yapılan katliamları anlatan daha önce hazırlamış olduğumuz sinevizyonumuzla izleyerek başladık.

Sonra Aydos AKA-DER adına bir ortağımız sözde hayata dönüş diye nitelendirilen ama devlet kayıtlarında adı tufan olan 19 Aralık 2000 de gerçekleştirilen katliam süreci değerlendirdi. Daha sonar Araştırmacı yazar Süleyman Zaman’ın konuşmacı olduğu bir söyleşi gercek leştirildi. Son olarak hiçbir etkinlikte bizleri yalnız bırakmayan Grup Rüzgarla Bir dostalarımız sahne alarak deyişleriyle ezgileriyle katliamlarda yitirdiklerimizin anmasına renk kattılar.

Aydos AKA-DER adına bir ortağımızın katılımcılara teşekür ederek , örgütlülük çağrısı ve günümüzde yaşanan katliamlara bölgemizden ses olmamız çağrısıyla program sonladırıldı.

AKA-DER Dikmen Şube’de “İlk Yardım” dersi verildi

Aka-Der Dikmen Şube olarak son süreçte yaşanan saldırılarda ve Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da gerçekleşen katliamlarda insanların o anda neler yapabileceklerini anlatmak ve ölüm riskini azaltmak için hayati önem taşıyan “İlk Yardım Hayat Kurtarır” konulu ilk yardım eğitimi gerçekleştirildi.

Dr. Mehmet Çakmak’ın yönetiminde yapılan eğitimde hem teorik hem pratik ilk yardım bilgileri anlatıldı.

AKA-DER Kızılay’da ‘Ortadoğu ve İç Savaş’ söyleşisi

Ortadoğu’daki gelişmeleri Rus uçağının düşürülmesinin öncesi ve sonrası olarak iki ayrı zaman diliminde değerlendirmek gerektiğini söyledi. Peköz; Rusya uçağının düşürülmesinin Suriye’deki askeri ve politik dengeleri tamamen değiştirdiğini, Türkiye’nin bu hamleyle Ortadoğu politikasının sıfırladığını, NATO’nun de Türkiye’ye destek olmadığını aktardı.

Rus uçağının düşürülmesinden sonra Rusya’nın Suriye hava sahasını kontrol altına aldığını, Türkiye’nin sınırına nükleer silahlar yerleştirdiğini aktardı. Bu gelişmeler ışığında Mart-Nisan aylarında, Esad ordusunun ilerleyeceğini, Rojava’ya kadar olan bölgeyi kontrol altına alacağını, PYD’nin de Cerablus’a girerek Türkiye sınırını kontrol edeceğini düşündüğünü aktardı. Yine ilerleyen süreçte federative Suriye, Özerk Rojava ve Cerablus’un oluşacağını, Sur’da, Cizre’de sürdürülen savaşın da Ortadoğu’daki vekalet savaşına göre sonuçlanacağını paylaştı.

Savaşın kazananın PYD ve Kürtler olacağı, TC devletinin yeniden müzakere masasına oturmak zorunda kalacağı, TC devletinin bunu bildiği için şiddetle saldırarak masaya oturduğunda karşı tarafı ne kadar güçsüzleştirirsem o kadar iyi dediğini ifade etti. Ülkedeki ekonomik verilerin de bu durumu teyit ettiğini, birçok emperyalist şirketin ülkeden zarar ederek ayrıldığını söyledi. Son olarak Türkiye’deki iç dinamiklerin de yeni bir patlamaya gebe olduğunu, TC devletinin çözülüşünün hızlanacağını, AB’nin göçmen politikasından kaynaklı toleransının biteceğini, NewYork Times’da çıkan haberlerin de hükümetin uluslararası ceza mahkemesinde yargılanabileceğine işaret ettiğini aktardı. Sosyalistlerin bu gelişmeler karşısında yeni politikalar ve örgütlenme metotları üretmesi gerektiğini belirterek konuşmasını noktaladı. Söyleşi katılımcıların sorularının cevaplanması ve katkıları ile sona erdi.

Roboski Katliamının 4. yılı… Unutursak kalbimiz kurusun!

Kadıköy AKA-DER’de 26 Aralık günü Roboski Katliamı’nın 4. Yılında anma etkinliği düzenlendi. Etkinlikte Ümit Kıvanç’ın “Ağlama Anne Güzel Yerdeyim” isimli belgeseli gösterildi ve ardından Doğu ve Güneydoğu Dernekler Platformu’ndan Hakim Tokmak ile söyleşi gerçekleştirildi.

Sultanahmet saldırısına karşı protesto yürüyüşü

13 Ocak akşamı Kadıköy’de AKA-DER’liler Sultanahmet patlamasını protesto etmek için bir araya geldi. Kadıköy sokaklarını gezerek ses çıkarma eylemi yapan ve halkı sokağa çağıran  AKA-DER’lilere halkın desteği göze çarptı.

Kadıköy’de AKA-DER standına polis müdahalesi ters tepti

9 Ocak günü AKA-DER Kadıköy üyeleri halkların ortak mücadelesini yükseltmek ve dayanışmak için Khalkedon meydanında stant açtı. Bildiri dağıtımına başlandığı sırada polis standa gelerek AKA-DER üyelerini çembere aldı, standa müdahale etti ve üyeleri gözaltına almakla tehdit etti.

Bunun üzerine AKA-DER’liler tüm Kadıköy’ü dolaşarak bildiri dağıtacaklarını ilan ettiler ve tüm Kadıköy’ün sokaklarını gezmeye başladılar. AKADER’in tiyatro ekibi ise bildiri dağıtımı esnasında bir sokak performansı gerçekleştirdi. Sokakların gezilmesi esnasında esnafın ve halkın desteği ve alkışları göze çarptı.

Adana’da Hrant etkinliği: “Halkların mücadelesi ortaktır.”

Ölümünün 9. yılında Hrant Dink ve ölümünün 55.ci gününde Tahir Elçi Ferfecir Sanat ve Kültür Evi´nde yapılan salon etkinliğiyle anıldı. Kürdistan ve Anadoluda sürdürülen asimilasyon, işçi katliamlarına dönük devlet politikaları serbest kürsü de konuşuldu.

Katliamın 9. yılında Hrant Dink unutulmadı: “Hrant ile Ermeni Tahir Elçi’yle Kürdüz”

Etkinliğe Kayuş Çalıkman Gavrilof, Gazeteci Kemal Göktaş ve HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar konuşmacı olarak katıldı.

Yılmaz Güney Sahnesi’nde gerçekleştirilen etkinlik Hrant Dink ve Tahir Elçi şahsında devlet katliamlarında öldürülenler için yapılan saygı duruşuyla başladı. Anadolu tarihinde yaşanan katliamlara ilişkin slayt gösterimiyle devam eden anmada konuşan Kayuş Çalıkman Gavrilof, “Öldürmek en kolay susturulma şeklidir. Bazı sesler bazılarını rahatsız eder. En çok barış isteyenler öldürülür. Hrant Dink ve Tahir Elçi barış istedikleri için öldürüldüler” dedi. Gavrilof’tan sonra konuşan gazeteci Kemal Göktaş da, Dink’in Sabiha Gökçe’nin Ermeni olduğuna ilişkin yazdığı yazısından sonra ana akım medya tarafından hedef haline getirildiğini hatırlatarak, emniyet, MİT ve jandarmanın cinayeti bildiğini ancak cinayeti önleyecek bir tedbir almadığını vurguladı. Göktaş, cinayettin işlenmesinde ihmali ya da doğrudan işin içinde olan kişilerin ise hala yargı önüne çıkarılmadığını ifade etti.

Kürsüye gelen HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar ise, Hrant Dink ve Tahir Elçi’nin öldürülme biçimlerinin birbirine benzerliğine dikkat çekerek, “Halkların bir araya gelmesinden korkuyorlar. Hrant Türkiye’nin 1915 yılındaki soykırımla yüzleşmesini istiyordu. Bunu farklı anlatıyordu. İnsanlar Hrant’a inanıyordu. Tam da bunun için susturulması gerekiyordu. Türkiye soykırımla yüzleşmediği için Hrant’I susturdular” dedi.

AKA-DER adına konuşan Nursel Güvendir “Dün olduğu gibi bugünde halkları yok etmeye çalışan bu karanlığın adı devlettir. Hrant’ın katili TC, soykırımcı devlet geleneğini devam ettirmiştir. Bu devlet kurulduğu günden beri ırkçılık ve milliyetçilik zehriyle beslenmektedir. Ne zaman halklar, işçiler emekçiler kendi talepleriyle sokaklara çıksa, gerçekler görünür olsa ne zaman egemenlikleri sarsılsa sıralama aynıdır, önce halklar vatan bölünüyor diye birbirine düşman edilmeye çağrılır ardından faşistler çıkar sahneye olmadı darbe yapılır. Bugün yaşanan da aynıdır. Bugün bu ülkede , Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Sultanahmet katliamlarını devletin yaptığından kimsenin şüphesi yoktur. Tahir Elçi gibi halkların adalet isteminin sözcüsü bir aydın kameralar önünde açıkça infaz edilmiştir.Evlerinde gencecik devrimci kadınlar infaz edilmektedir. Suruç’ta, Sur’da, Silopi, Cizre ve daha bir çok Kürt illerinde sokağa çıkma yasağı adı altında en başta kadınlar ve çocuklar devletin keskin nişancılarının hedefi olmaktadır. Tüm bunları devlet kendi hukuk kurallarını dahi tanımadan, bugüne kadar her zaman halklara karşı kullandığı askeri ve polisiyle gerçekleştirmekte karanlık medyasıyla halkı zehirleyip, yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.Onların tarihi kan, katliam, yolsuzluk, baskı ve sömürü ise , bizim tarihimiz de zulme boyun eğmeyenlerin, adalet ve özgürlük için mücadele edenlerin tarihidir.Ezilen hakların, işlerin emekçilerin kadınların, doğanın talanına karşı iş makinesinin önüne duranların tüm ötekileştirilenlerin ortak mücadelesi, yaşanan savaş, sömürü ve talan düzenine son verecek olandır. Ve bugün Yapılması gereken direnişçilere şans dilemek değil; onların kaderine iştirak etmektir. Onlara ya ölüme ya da en iyisi zafere dek eşlik etmektir.” dedi.

Etkinlik konuşmaların ardından Liberte müzik grubunun farklı dillerde seslendirdiği şarkılarla son buldu.

İşçi- emekçilerin, halkların yanında saf tutmuş akademisyenler yalnız değildir! Susmayacağız, sinmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz!

Yine tarih tanıktır ki, ne dünyada, ne de bu topraklarda bu baskılar halkların eşitlik, özgürlük ve kardeşlik mücadelesini engelleyememiştir. Yine öyle olacaktır.

7 Haziran seçimlerinde açığa çıkan halkların ortak mücadelesi eğiliminin egemenlerde yarattığı korku ile devreye soktukları “çöktürme” planının geldiği noktadır yaşananlar. Halk düşmanlarının halka karşı ilan ettikleri savaşın devamıdır.

Tüm bu yaşananlar, bu topraklarda safların netleşmesine de neden olmaktadır. Bir yanda, cumhurbaşkanı, hükümet, hükümetin koltuk değneği “muhalefet”, mafya, baro başkanları, iliştirilmiş karanlık üreten “akademisyenler”, ruhunu dolara satmış gazeteciler, hırsızı uğursuzu; diğer yanda, işçi-emekçilerin, halkların eşit, özgür ve kardeşçe yaşayacağı insanca bir düzen isteyenler!

Karanlık aydınlığa galebe çalamayacaktır!

Charlie Chaplin’ler, Rosenberg’ler, Aziz Nesin’ler hâlâ yaşıyorlar.

Ama karanlık üreten, kuytu köşelerde bir avuç sömürücü asalağın, hırsızın, uğursuzun düzenine kan taşıyanların isimlerini kimse bilmiyor. Tüm bu saldırılar geri tepecek! Susmayacağız, sinmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz! Eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin akademisyenleri yalnız değildir!

Direnenler kazanacak!

KALDIRAÇ

15 Ocak 2015

Hocalarımız bize ne öğretti?

Soruşturmalara, gözaltılara, baskılara boyun eğmemeyi oluk oluk kanları akıtılmak istenen Kürdistan halkının sesine ses olmayı öğrendik. Emeği ve ekmeği savunmayı sermayeden bağımsız , sağlıklı ve güvenceli çalışma mücadelesi yürütmeyi öğrendik. Onlar bize insanca yaşamak mücadelesinde başıdik olmayı, eğilip bükülmemeyi, aklımıza ve yüreğimize güvenmeyi öğretti.

Peki sizin hocalarınız size ne öğretti?

 Aşık olacak, sevilecek, gelecek için hayaller kuracak yaştaki çocukların evlerini bombaladınız, sokaklarını harabeye çevirdiniz, onlara günlerce sokakta kalan cansız bedenleri izlettiniz. İnsana dışkısını yedirmeyi bal eyleyen, 12 Eylül döneminde yapılan her şeyi onaylayan hocalarınız size yok etmekten başka ne öğretti? Kızına şehvet duymayı meşru kılan hocalarınız size tecavüzcü bir zihniyetten başka ne öğretti? Halklara yönelik kıyım ve sürgün politikalarını dile getiremeyen hukuk fakültesi hocalarınız size onursuzluktan ve laf cambazlığından başka ne öğretti?

Üniversitelere özel güvenlikleri olmadan giremeyen rektörleriniz size zırhlı araçlarda yüzlerce güvenlik önlemiyle dolaşmaktan başka ne öğretti? Bizler Önder Babat’ın sıra arkadaşları, işlenen savaş suçlarına ortak olmak istemeyen hocalarımıza yönelik saldırıların; yükselmekte olan her türlü karşı çıkışı, her türlü direnişi bastırma çabalarından yalnızca biri olduğunu biliyoruz. Biliyoruz çünkü bugün Metin Göktepe’nin meslektaşlarını da işkenceyle gözaltına alıyorsunuz. Biliyoruz çünkü savaşın ortasında insanları tedavi etmek isteyen doktorları da tutukluyorsunuz. Ve yine biliyoruz çünkü; işçileri işten çıkarıyor, direniş çadırlarına müdahale ediyor, onları gözaltına alıyorsunuz. Kitaplarımıza yasaklar getiriyor, tiyatro oyunlarımızı ve filmlerimizi sansürlüyorsunuz. Daha, önceki gün Hrant’ımızı ve dün Tahir’imizi katleden siz değil miydiniz? Üniversitelerimize girip bizleri gözaltına almadınız mı, tutuklamadınız mı, evlerimizde infaz etmediniz mi, bir sokağın ortasına çıplak ve cansız bedenlerimizi atan, bir diğer sokakta evimizin arka bahçesinde bize tecavüze yeltenen sapıklar siz değil miydiniz?

Soruyoruz size;

Katlettiğiniz Uludere’de, Gezi’de, Soma’da, Torunlar’da, Suruç’ta, Amed’de, Ankara’da, İstanbul’da ölmek mi yaşamak, yoksa elinizde yüzünüzde insanlığın kanıyla yaşamak mı ölmek?

Önder babat’ın sıra arkadaşları olarak çağrımızdır!

 Metin Göktepe’nin ,Yılmaz Güney’in, Ahmet Kaya’nın, Vedat Aydın’ın, Nazım’ın meslektaşları, doktorlar, sağlıkçılar, yayınevleri , mali müşavirler, işçiler, taraftar grupları, mimarlar, mühendisler, Aleviler, Çerkesler, Pontuslar, Lazlar, Süryaniler, Kürtler, Ermeniler, bu toprakların halkları.. insanlık

için hayal kuran herkes.. Hocalarımızla omuz omuza, kararlı ve istikrarlı olarak büyük küçük tartışması yapmadan hareket etmeye, hareketimizden öğrenmeye,direnmeye!

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Kaldıraç okurları

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...