Ana Sayfa Blog Sayfa 229

Enpay işçileri davayı kazandı

200’den fazla işçi Türk Metal’den istifa ederek DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye olmuştu. Patronun birçok işçinin işine son vermesi ile birlikte işçiler direnişe geçmişti. İşçiler direniş sürecinde polis saldırısına da uğramışlardı. Bizim Yaka gazetesinin haberine göre, işten atılan 236 Enpay işçinin işe iade davaları olaylı şekilde süren duruşmalarında sona gelindi. Mahkeme heyeti işçiler hakkında işe iade ve 12+4 sendikal tazminat kararı verdi. Bu davayı kazanan 40 işçi ile birlikte toplam 236 ENPAY işçisinin davaları kazanım ile sonuçlanmış oldu.

“Enpay’ın balonu patladı

Mahkeme çıkışında işçiler adına açıklama yapan Birleşik Metal-İş fabrika baştemsilcisi Nuri Fidan, “Direnişimiz sonunda başlatmış olduğumuz işe geri iadesi davamız sonucunda bugün alınan kararla toplam 236 arkadaşımızın işlerine geri iadesi kararı alındı. Mutluyuz ve sevinçliyiz. Hepimize hayırlı olsun. Yargıtay’ın bu haklı kararı bozmayacağını düşünüyoruz. Artık Enpay’ın balonu patladı” dedi.

İşçi Gazetesi / 27 Ocak 2016

SCA YILDIZ Fabrikası işçilerinin direnişi sürüyor

DİSK’e bağlı TÜMKA-İŞ sendikasında örgütlenen işçiler, sendikal örgütlülüklerinin tanınması ücretlerinin artırılması ve işten atılan 12 işçi arkadaşlarının işe geri alınması talebiyle iş bırakarak direniş başlatmışlardı.

İşçilerin haklı taleplerine lokavt saldırısıyla karşılık veren fabrika yönetimi artık fabrikanın çalışmayacağını ilan ederek işçilerin iradesini kırmaya çalışıyor. Lokavt saldırısının bir blöf olduğunu belirten işçiler kendilerinin de artık kölece çalışma koşullarına boyun eğmeyeceklerini, kazanıncaya

kadar direnmeye kararlı olduklarını ifade ediyorlar. DİSK yöneticileri işçileri ziyaret etti

Fabrika önünde çadır kurarak direnişlerini sürdüren işçiler ile dayanışma da eksik olmuyor. Aralarında DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun da bulunduğu DİSK yöneticileri ve bir grup üye işçi 20 Ocak’ta SCA işçilerini ve ziyaret etti. Burada bir konuşma yapan Beko, dayanışma, mücadele ve barış

mesajları verdi.

İşçi Gazetesi / 21 Ocak 2016

Üretim planlamasını fazla mesailer üzerine kurunca… Renault’da üretim durma noktasına gidiyor

Renault işçilerinin ek zam talebiyle başlattıkları eylemler sürüyor. Asgari ücretteki artış sonrası fabrikadaki 10 yıllık işçi ile işe yeni giren arasında bir fark kalmadığını belirten işçiler ücretlerin yeniden düzenlenmesini talep ediyor.

İşçilerin fazla mesailere kalmama kararını firesiz sürdürmeleri Renault’ta üretimi tıkama noktasına getirdi. 20 gündür süren fazla mesaiye kalmama eylemi nedeniyle bantlardaki akışta kesiklikler yaşanırken, müşterilere teslim edilmesi gereken araçlar son rötüşları tamamlanmadığı için araç parkında yığılmış durumda.

Fabrikada inisiyatifin işçilere geçmesi nedeniyle zor günler yaşayan Renault yönetimi işçilere zorunlu fazla mesaiye kalmaları yönünde yazılı talimat gönderdi.

Üretim planlamasını fazla mesailer üzerine kurarken işçiye sormadılar!

Üretim planlamasını fazla mesailer üzerine kuran Renault yönetiminin, İş Kanunu’nun zorunlu nedenle fazla çalışma maddesine dayandırmaya çalıştığı talimat şöyle:

“Fabrikamızda fazla çalışmanın aniden ve neredeyse tamamen durması nedeniyle, aşağıdaki sonuçlar doğmuştur; Bu sonuçlar, mekanik atölyelerimizde ürettiğimiz motor, vites kutusu ve şaşi ürünleri stoklarımızın gerek iç gerekse dış müşterilerimizin üretimlerini durdurma aşamasına gelmiştir. Karoserimontaj atölyelerinde üretilmiş ancak rötüş gerektiren araçların işlem görmemesi nedeniyle, söz konusu araçlar satılmamakta ve araç parklarına alınarak bekletilmektedir.

Bekleyen sayısında önemli oranda artış yaşanmış, araç parklarımız dolmuş, üretimden çıkan ve rötüşlanması gereken yeni araçlara yer kalmaması sonrası müşterilerimize olan taahhütlerimiz yerine getirilememekte ve marka imajımız olumsuz yönde etkilendiği için şirketimizin maddi zarara uğrayacağı görülmüş, 30 Ocak 2016 tarihinden itibaren ‘Zorunlu nedenlerle fazla mesai çalışması’ yapılacaktır.”

‘Ek zam yoksa mesai de yok!’

İşçi Gazetesi muhabirine konuşan bir grup işçi, asgari ücret artışı sonrası fabrikadaki ücretlerde oluşan dengesizliği şöyle açıkladılar: “ 5.90 saat ücretiyle işe yeni başlayan işçilerin saat ücreti 7.32’ye yükseldi ve 5 yıllık işçilerin saat ücretiyle eşitlendi… Fabrikada çoğunluğu oluşturan 10-12 yıllık işçilerin saat ücreti 8.40 ile 8.90 arasında. Bize bir iyileştirme yok. Elbette yeni işçi almalı. Onlar aldı biz almadık, aramızda öyle bir rekabet yok, ama sen koca fabrikasın, bizim sayemizde üretim rekorları kırıyorsun, neden bir iyileştirmeye yanaşmıyor? MESS üyesiymiş, toplu sözleşme varmış, devlet verirseymiş… Öyleyse mesai de yok. Verecek kurtulacak! Yoksa eyleme devam!” İşçiler, yeni giren arkadaşlarının da eylemlere firesiz katıldıklarını belirtiyor.

‘Fazla mesaiye kalmak işçinin onayına bağlıdır’

Öte yandan konuyla ilgili bir açıklama yayınlayan Birleşik Metal-İş Sendikası 5 Mayıs Şubesi, Renault yönetiminin iş yasasına dayandırmaya çalıştığı zorunlu fazla mesai dayatmasının söz konusu yasa maddeleriyle ilgisi olmadığını ve yasa çerçevesinde fazla mesaiye kalmanın işçinin onayına bağlı

olduğunu belirtti.

İşçi Gazetesi / 29 Ocak 2016

Teknosa sendikalı 25 işçiyi işten çıkardı

Teknosa’da işten atılan işçiler bir açıklama yaptılar.

Açıklama da depo içinde aşağılanmaya, hiçe sayılmalara karşı Liman-İş’te örgütlendiğini ifade eden işçiler; sendikalı olmaları ve mahkeme sürecinin lehlerinde sonuçlanacağı ihtimalinin güçlenmesinin ardından işten atıldıklarını vurguladılar. Direnişteyiz org muhabirine bilgi veren bir işçi,

işten atılanların geri alınması için bir imza kampanyası başlattıklarını ve haklarını aramak için dava açtıklarını belirterek direnmeye devam edeceklerini belirtti.

İşçiler, işten atılma saldırısını yayınladıkları bir bildiriyle teşhir ettiler. Bildiri özetle şöyle:

“Bizler Teknosa lojistikte daha önce çalışan ve kışın ortasında işsiz bırakılan arkadaşlarınızız… 15 Ocak’ta işimizin başında çağrılıp ‘’Küçülüyoruz; bundan kaynaklı işinize son verildi’ ’denilenleriz. Ne hikmet ilahi ise hep kriz denildiğinde yahut küçülme denildiğinde hemen işçilerin ekmeklerinde

kısmak geliyor patronların aklına. Mesela bize bir ay verdikleri para ile köpeklerine aldıkları mamadan kısmak gelmiyor…

Biz lojistik merkezi çalışanların bir farkı vardı. Çünkü bizler evimize götürdüğümüz ekmeği biraz daha büyütmek, depo içinde aşağılanmaya, hiç sayılmaya karşı kendimizi kollamak için kendi işkolumuzdaki sendikada (Liman-iş) örgütlendik. Sendikaya üye olmamız, başına buyrukluğun hüküm sürdüğü iş yerinde işveren temsilcilerini rahatsız etti ve sendika girmesin diye bin türlü hileye (merkezde çalışanları depo da çalışıyor göstermek, arkadaşlarımızın ellerinde e-devlet şifrelerini üyelikten çıkarmaya çalışmak yetki aldığımızda farklı mahkemelere başvurarak dava sürecini uzatmak

vb.) başvurdular. Sendikal sürecin 16 Mart 2016 mahkeme sürecinin lehimize sonuçlanma ihtimalinin güçlenmesinin ardında küçülme bahane edilerek sendikalaşma sürecinde aktif çalışan işçileri (işten çıkarılanların yüzde 80’i sendikalı diğerleri ise kendisi işten çıkmak isteyen arkadaşlar) çıkardılar.

Bizler sendikalıyız ve kolay lokma olmayacağız. İşe iademizi istiyoruz. Teknosa lojistikte SENDİKALI İŞÇİLER olarak çalışacağız. Sizin de geleceğiniz patron temsilcisinin iki dudağı arasında olmaması için örgütlenmek sendikalı olmak şart. Yapmanız gereken kendinize ait e- devlet şifreniz ve iş kolunuz giren sendikayı bulup üye olmak. Bizler, sendikalı arkadaşlarınız olarak bu konuda sizinle deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız.

SENDİKADA ÖRGÜTLENİRSEN GÜÇLÜSÜN, DEĞİLSEN HİÇ BİR ŞEYSİN!

Teknosa Lojistikte İşten Atılan İşçiler

İşçi Gazetesi / 28 Ocak 2015

Şişecam işçileri: ‘Ailelerimiz, çocuklarımız, sınıf kardeşlerimizle buradayız; biz kazanacağız!’

Levent’te bulunan Kanyon AVM önünde bir araya gelen işçiler, aileleri ve emek güçleri, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Vur vur inlesin, Şişecam dinlesin!”, “İş ekmek yoksa barış ta yok”, “Atılan işçiler geri alınsın” sloganlarıyla şişecam’ın sahibi de olan İş Bankası kulelerine doğru yürüyüşe geçti.

Polisin yoğun önlem aldığı Şişecam merkezi önünde direnişteki işçiler adına İsmail Yılmaz açıklama yaptı.

Yılmaz, cam işçilerinin ağır çalışma koşullarını, Şişecam yöneticilerinin hak-yasa tanımadan kendilerini kapı önüne atan hukuksuzluğunu ve işverenin suçuna ortak olan Kristal-İş sendikası yönetiminin çürümüşlüğünü teşhir etti:

“Kâr için insanların, çocukların geleceğiyle oynayan işverenler, bu merhametsizliğe payanda olan işbirlikçi sendikalar ve bunlara dikensiz gül bahçesi sunan AKP hükümeti, size sesleniyoruz: Başaramayacaksınız!

İnsanlığın vicdanı kapitalizme boyun eğmeyecek! İşçilerin birliği sermayeyi de, sarı sendikaları da, işçi düşmanı hükümetleri de yenecektir.” Şişecam yönetimine de seslenen Yılmaz, yapılan haksız hukuksuz uygulamadan geri dönülmesini, atılan işçilerin mevcut haklarıyla işlerine dönmelerinin sağlanmasını talep etti.

Basın açıklamasının ardından atılan işçilerin işe geri alınması talebiyle toplanan 10.000’i aşkın imza, direnişçi işçiler, eşleri ve çocuklarından oluşan bir heyet tarafından Şişecam yetkililerine teslim edildi.

Direnişleri üçüncü ayını dolduran işçiler, mücadeleyi sürdürmede kararlı; “Yanımızda ailelerimiz, çocuklarımız, onurlu cam işçileri ve dostlarımız olduğu müddetçe 3 değil 30 ay daha direniriz. Bizde asla yılgınlık olmadı ve olmayacak.”

İşçi Gazetesi / 30 Ocak 2016

DİSK; “Kıdem tazminatıma dokunma” kampanyası başlattı

Başta ‘İşsizlik sigortası fonu’ olmak üzere, ‘taşeron çalışma’, özel istihdam büroları’ ve bir dizi esnek çalışmayı içeren gündemdeki torba yasanın kölelik dayatması olduğunu belirten DİSK, bu saldırılara karşı mücadeleyi yükseltmek için, “Emeğin Hakları İçin Yürüyoruz!” kampanyası düzenlediklerini

duyurdu.

Kampanya kapsamında, “Kıdem Tazminatlarımız İş Güvencemizdir, Dokunma!” sloganıyla bir imza kampanyası başlatan DİSK, ilk standını 18 Ocak’ta Şişli meydanında açtı. İmza standı, DİSK’e bağlı sendika yöneticileri ve Şişli Belediyesi işçilerinin katılımıyla açıldı. “Tazminata Kalkan Eller Kırılsın”, “Ölmek Var Dönmek Yok, Tazminatı Vermek Yok!” sloganları eşliğinde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko okuduğu basın açıklaması şöyle:

KIDEM TAZMİNATLARIMIZ İŞ GÜVENCEMİZDİR,DOKUNMA!

KÖLELİĞE KARŞI #DİRENİŞÇİ

AKP hükümeti, tüm emekçileri güvencesiz ve kuralsız çalıştırmak istiyor!

Taşeron işçilerine verdiği sözlerini tutmuyor, hukuksuzlukta ısrar ediyor!

Özel istihdam bürolarıyla işçi simsarlığını teşvik ediyor!

Emekçilere kölelik dayatıyor!

Ve son olarak da kıdem tazminatını kaldırarak iş güvencemizi yok ediyor!

Hükümetin 2016 eylem planında yer alan düzenlemenin amacı, patronların işçileri işten çıkartma maliyetlerini düşürmektir.

Kıdem tazminatlarımız, yani ücretimizin ödemesi sonraya bırakılmış kısmı sermaye için “yük” olarak görülmektedir.

“İşçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı alamıyor” bilgisi de doğru değildir. İşçiler dava açmaları halinde çoğunlukla tazminatlarını almaktadır. İşverenlerin hukuksuzluğunu önlemek yerine, kıdem tazminatı fiilen kaldırılarak hukuksuzluğa hukuk üretilmek istenmektedir.

Yapılmak istenen değişiklik ile amaçlanan herkesin kıdem tazminatı alması değildir. Gerçek amaçları şunlardır:

1)İşten atmak ya da çıkartmak kolaylaşacak

Kıdem tazminatı fona/sandığa devredildiğinde, işveren işçi çıkardığında toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacak. Böylece işten çıkarmalar kolaylaşacaktır. Tüm işçiler “gündelikçi” gibi çalışacak, sendikalaşma imkânsız olacak; işçilere sürekli giriş-çıkış yapılabilecek.

2) Kıdem tazminatı almak hayal olacak

Mevcut koşullarda kıdem tazminatından sadece işten atıldığımızda değil birçok durumda faydalanabiliyoruz.

İşveren hakkımızı yediğinde, askerlik hizmeti dolayısıyla, kadınlar evlendiklerinde, 15 yıl sigortalılık süresini ve 3 bin 600 gün prim ödeme süresini doldurduysak, emeklilik halinde kendi isteğimizle işten ayrıldıysak kıdem tazminatına hak kazanıyorduk. Ayrıca kayıtdışı çalıştırılmamız halinde veya

tazminat ödememek için işe giriş çıkış yaptırıldığında dava yolu ile kıdem tazminatını alma şansımız vardı.

Fon/sandık sisteminde bu yararlanma koşulları ortadan kalkacak. Ödeme emekli olduğumuzda ya da 10 yıl gibi bir kıdemde ev alma gibi şartlara bağlı olarak yapılacak.

3) Kıdem tazminatının sadece adı kalacak

Kıdem tazminatı işverenin sorumluluğunda olan bir meseledir, esas olarak işçi ile işveren arasındaki ilişkinin sonra ermesiyle ilgilidir. Böyle olmaktan çıktığında, adı “emeklilik fonu”, “emeklilik sandığı” olur ama “kıdem tazminatı” olmaz. “Paralel” bir emeklilik sistemi kıdem tazminatı yerine ikame

edilemez. Çünkü iş güvencesi sağlamaz!

4) Fon demek yağma demek

Zorunlu Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Edindirme Yardımı Hesapları, İşsizlik Fonu… Bu fonların hepsi siyasal iktidarlar tarafından yağmalanmıştır ve yağmalanmaktadır. Türkiye’de milyonlarca işsiz açlıkla mücadele ederken İşsizlik Fonu’ndan patronlara 50 milyon liraya yakın kaynak aktarılmıştır.

5) Çocuklarımızın hakları gasp edilecek

Kimi yetkililer “kazanılmış haklara dokunulmayacak” diyor. Yani kıdem tazminatının bundan sonar işe girenler için ortadan kaldırılacağını söylüyor.

Peki, bu doğru olsa bile yeni işçiler uzaydan mı gelecek? Onlar bizim çocuklarımız olacak. Bizden önceki kuşakların bedeller ödeyerek kazandıkları haklar, çocuklarımız için bize emanettir. Çocuklarımızı günübirlik, amele pazarı usulü çalıştırmak isteyenlere geçit vermeyeceğiz!

Tüm işçilerin kıdem tazminatı alması için ne yapmalı?

Eğer amaç “kıdem tazminatı alamayan işçilerin alabilmesi” ise modelin değiştirilmesi ve “fon”/“sandık” kurulması gibi karmaşık yollara girmeye gerek yoktur. Yapılması gereken basittir.

Mevcut yasaya (1475 sayılı yasanın yürürlükteki 14. Maddesi) bir cümle koyarak, bir yılın altında çalışanlara da kıdem tazminatı ödenmesi sağlanmalıdır.

İflas nedeniyle ödenmeyen kıdem tazminatını devletin ödemesi ve işverenden haciz yoluyla tahsili sağlanmalıdır.

İflas halinde bankaların, devletin değil işçilerin alacaklarının ödenmesi öncelikli ve imtiyazlı hale getirilmesi gerekmektedir.

Kıdem tazminatı ödemeyen işverenlere ağır yaptırımlar getirilmelidir.

12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan “kıdem tazminatı tavanı” kaldırılmalıdır.

Sendikal barajlar, örgütlenmenin ve grev hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Örgütlü işçinin kıdem tazminatını gasp etmek mümkün olmayacaktır.

DİSK’in bu somut önerilerini görmezden gelenler, kıdem tazminatını ortadan kaldırmak için elinden geleni ardına koymuyor.

Biz buradan bir kere daha ilan ediyoruz: Kıdem tazminatlarımızı leş kargalarına yedirmemek için mücadelemize devam edeceğiz.

Esnek güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasına karşı, Taşeron köleliğine karşı, Özel istihdam büroları ile oluşturulmak istenen köle pazarlarına karşı, Kıdem tazminatının fona devir adı altında gasp edilmesine karşı, Tüm emekçileri, emek dostlarını, emekten, demokrasiden, özgürlüklerden yana olan tüm güçleri ortak mücadeleye davet ediyoruz.

Geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için mücadele etmek, ahlaki, sınıfsal ve siyasal bir görevdir.

Emek, hak ve demokrasi mücadelesi verenler er ya da geç hep kazanmıştır!

Biz de kazanacağız!

 

İşçi Gazetesi / 19 Ocak 2016

İzmir’de liselilerin eyleme polis saldırısı

Liseli Yeni Demokrat Gençlik, Özgür Lise, Liseli Genç Umut, Liseli Kıvılcım,Liseli Öğrenci Birliği’nin 22 Ocak cuma günü İzmir Karşıyaka’da arkadaşlarımızın alamadığı karneleri bizde almıyoruz
diyerek gerçkeleştirdikleri basın açıklamasına polis saldırdı. 5 Özgür Liseli olmak üzere toplam 11 liseli öğreci gözlatına alındı.

Adana’da liselilerden karne eylemi

22 Ocak Cuma günü Adana İnönü Parkı’nda lise öğrencileri karne eylemi gerçekleştirdi. Lise öğrencileri; zorbalığın, şiddetin, sömürünün, tahakkümün ve katliamların şebekesi olan burjuva devlete ve onun bugünkü temsilcisi olan AK Parti’ye karnesini verdiler.
Liseliler devlet dersinde katledilen bütün öğrenciler ve Kürdistan’da aylardır süren katliamda öldürülen arkadaşları için alınan tüm karneleri yırtıp ‘karnemizi burjuva devlet aygıtına iade ediyoruz’ dediler.
Katılımcı kurumlar :
DEV –LİS, DEV- LİS/K,GENÇLİK MUHALEFETİ, LİSELİ GENÇ UMUT,LİSELİ ÖĞRENCİ BİRLİĞİ,LİSELİ DGH,ÖZGÜR LİSE

Narlıdere’de Alevi derneklerinin açlık grevine destek

Narlıdere’de Alevi Dernekleri tarafından Kürdistan’daki savaşın son bulması talebiyle başlatılan 3 günlük açlık grevinin duyurusu için yapılan açıklamaya bizler de katıldık.
Savaşa Hayır Çocuklar Ölmesin şiarıyla başlatılan eyleme ilişkin dayanışma mesajlarımızı ilettik.

Aydos AKA-DER’de Komutan Bekir ve Ali Serkan Eroğlu anıldı

Anma tarihi olan 12.12.2015 tarihinde on gün öncesinden başlayarak sosyal medyada anmaya çağrı etkinliği oluşturduk. Dernek içerisinde ortaklarımızın ve Erdal Eren görselleri bir köşe oluşturduk. Sokaklarda afiş, yazılamalar ve bildiri dağıtımı yaptık.

Kahvehaneler de ajitasyon cekerek dünden bugüne sadece isimlerin değiştiğini katliamların devam ettiğini belirterek komutan Bekir ve Ali Serkan ortağımızı yaşamlarını mücadelelerini anlatarak ortaklarımız nezdinde bütün devrim kahramanlarını anmak için çağrı yaptık. Anma günü cumartesi pazarında stant açarak ortaklarımızı anlatan bildiriler dağıtıp anmaya çağrı bulunduk.

Anma günü dernek önünde yaklaşı 20-25 kişi toplanarak ajitasyon cekerek meşalel yürüşümüze başaldık. Ara sokaklardan sloganlar eşliğinde Pazar sokağında tekrar ajitasyon cekerek Komutan bekir yaşıyor andolu savaşıyor, Ali Serkan Eroğlu ölümsüzdür sloganları eşliğinde yürüyüşümeze devam ederek Pazar sokağı üç yol mevkisene geldik burda tünm devrimci kahramanlar nezdindinde bir dakikalık saygı duruşundan sonra bir ortağımız basın açıklamasını okudu. Ana cadde boyunca sloganlar eşliğinde yürüyerek devam ettik yanımızdan geçenler ve araçlardan kornalarıyla eşlik ederek destek eşliğinde derneğimize geldik. Dernekte dünden bu güne bir şeylerin değişmediğini anlatan sinevizyonumuzu hep birlikte izledik. Sine vizyon bitiminde üç ortağımız Komutan Bekir’in üç farklı şiirini okuduk. Anmaya katılan arkadaşlarla karşılıklı sohbet ederek süreç değerledirmesi yaprak anmamızı sonlandırdık.

Devrim kahramanları ölümsüzdür.

Komutan bekir yaşıyor andolu savaşıyor.

Ali serkan eroğlu insan olmanın çığlığıdır.

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...