Ana Sayfa Blog Sayfa 231

Ayşe öğretmen benim!

Ayşe Çelik isimli öğretmenin “çocuklar ölmesin” sözüyle gündeme oturan Beyaz Show’da programın ‘akışı’ programa seyirci olarak katılan öğrencilerin attığı “Ayşe öğretmen yalnız değildir” sloganları ile sekteye uğradı. Program esnasında “Ayşe öğretmen yalnız değildir” sloganlarının gürlemesi üzerine programda apar topar canlı yayını kesilip VTR girildi. Slogan atılması Bant yayının gösterilmesinin ardından stüdyoya yeniden bağlanıldığında konudan bahsedilmedi ve Beyazıt Öztürk, programı erken bitirdi. Slogan atan gençler salondan çıkarılırken, Öğrenci Kolektifleri üyesi 3 kişi gözaltına alındı.

Programda yaşananlara dair bir açıklama yapan Öğrenci Kolektifleri, “Programda ‘Ayşe Öğretmen benim’ pankartı açarak linç kampanyasını protesto ettik” dedi. Beyaz Show Programı sürerken Öğrenci Kolektifleri üyesi gençler “Ayşe öğretmen benim!” pankartı açarak ‘Ayşe Öğretmen yalnız değildir’ slogan attı. Öğrenci Kolektifleri, protestonun ardından Twitter sayfalarından şu açıklamayı yaptı: “Yok öyle ülkenin bir yeri yangın yeriyken bir yerinde kahkahalar. Ya bitecek bu yangın ya da herkese değecek. Çocuk katillerine meydan okuyoruz, savaş çığırtkanlarına karşı en yüksek sesimizle barışı haykırıyoruz.”

 

Kanal D’ye soruyoruz;

Soruyoruz; Devletin servis ettiği haberlerin dışına hiç çıktınız mı? Devletinizden korkunuzdan mıdır Ayşe Öğretmen’e saldırışınız? Neden açıklamıyorsunuz bu ülkede iç savaş yaşandığını? Neden anlatmıyorsunuz cenazesi buzdolabında saklanan Cemile’yi, sokak ortasından günlerce alınamayan cenazeleri, infaz edilen gençleri? Neden açıklamıyorsunuz devletin terörist dediğinin aslında bir halk olduğunu ve bu devletin bir halka savaş açtığını? Soruyoruz; Nasıl bir medyasınız ki çocuklar ölmesin diyen birinin karşısında cevap olarak devletimizin yanındayız diyorsunuz? Siz öldürülen çocukların yanında değil misiniz? Ya da siz 7 yaşındaki çocukların, 3 aylık bebeklerin öldürülmesini doğru mu buluyorsunuz ki devletinizin yanındasınız? Bunların hepsini kapsayacak şekilde soruyoruz; Neden açıklamıyorsunuz bu savaşta medya olarak görevinizin kitlelere savaşı, kanı, ırkçılığı, insan olmamayı, korkuyu aşılamak olduğunu?

Beyaz’a da soruyoruz;

Senin bir polis çocuğu olman, insanlık suçlarına ortak olman anlamını mı taşıyor? Babanın polis olması sana bu misyonu mu yüklüyor? Ayşe Öğretmen’in hangi söylediğine katılmadın acaba? Özür dileyerek, ben çocukların öldürülmesine karşı değilim, her Kürt çocuğu öldürülebilir mi demek istiyorsun?

Bunu demek istemiyorsan herhalde, “ben bu ülkede insanları eğlence adı altında uyutayım, karanlıklarına bir perde de ben çekeyim diye para alıyorum, lütfen üstüme gelmeyin” demek istiyorsun. Yok eğer korkuyorsan, neden çıkıp ben korkuyorum ondan böyle konuşuyorum demiyorsun?

Bu soruların cevaplarını bizler elbette ki biliyoruz. Doğrudan burjuvaların ve devletin ideolojik bombardıman aygıtları olduğunuzun, kitleleri control altında tutmak için devlet tarafından kullanıldığınızın, bu savaşın medya kanadındaki jöhleri, pöhleri olduğunuzun farkındayız.

Bu sebeple, herkese çağrımızdır: ana akım medyayı boykot ederek kendi medya kanallarımızı oluşturalım, var olan direniş medyalarımızı büyütelim! Kendi ajitasyon propaganda aygıtlarımızla medyanın karanlığını yaralım. Duvarlarda gerçeği haykıralım; bildirilerle, eylemlerle sesimizi duyuralım!

Kaldıraç Okurları

Barış için ekoloji aktivistleri Ankara # BuSuçaOrtakOlmayacağız !

Bu topyekün savaş politikaları kapsamında Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin başta olmak üzere birçok kent ablukaya alınmış, insanlar açlığa- susuzluğa mahkum edilmiş, ana karnında bebekler katledilmiş, ekmek almaya giden dedeler sokak ortalarında keskin nişancılar tarafından vurulmuş, yüzbinlerce insan yerinden yurdundan edilerek göçe zorlanmış, okullar-evler bombalanmış, binlerce hayvan öldürülmüştür. Tanklarla-toplarla sokağa çıkma yasağı adı altında kentler ablukaya alınarak tarih silme operasyonuna girişilmiştir. Çocuklarıyla, gençleriyle, nineleriyle kentler yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu savaş yaşamın bütününe ilan edilmiş bir savaştır. Egemenlerin, cennetlerinin devamını sağlayabilmek adına insanından hayvanına, mahallesinden kültürüne, ağacından deresine kadar azgınca saldırdıkları bir savaştır. Tahir Elçi’yi 90’lardaki faili ‘meçhul’leri aratmayacak şekilde sokak ortasında infaz edenler; duvarları ırkçı-faşist yazılarla donatarak, sokak başlarına yerleştirdikleri keskin nişancılarla, özel timlerle yürütülen bir savaştır. Bizler Doğa Savunucuları olarak; Hayvanların, kentlerin, doğanın toptan yok edilmesine sebep olan bu savaşa karşı yaşam alanlarımızda barışın ve kardeşliğin sesini büyütüyoruz.

 

Tüm ekolojiaktivistlerini, doğa savunucularını barışa çağrı metnini imzalamaya davet ediyoruz. İmzalar [email protected] adresine gönderilebilir.

Deniz Öztürk- Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi

Metin Kılıç- Hayvan Özgürlükçüsü/VeganAktivist

İsmail Yenigün- İmece Evi

Ahmet Çelik- İmece Evi

Buse Çelik- İmece Evi

Duygu Fırtına- İmece Evi

Ayşe Yıldırım- İmece Evi

Şirin dumanlı- İmece Evi

Gizem Haspolat- Boğaziçi Üniversitesi Hayvan

Hakları Topluluğu

Mehmet Bayram- Adana

Gülen Bozyiğit

Cem Demirayak

Değer Kılınç

Hatun Citkin- Almanya

Hazal Acar

İlayda İnan- Ekoloji Aktivisti

Nuran Pehlivan

Onur Yılmaz- HDK Ekoloji Meclisi/ODTÜ Yüksek

Lisans Öğrencisi

Caner Bingöl – Çevre Mühendisi – Yalova

Sergen Sucu

Gülşen Akyazı

Dicle Ürünay- Hayvan Özgürlüğü ve Ekoloji Aktivisti

Onur Atalay Şenol

Ceren Gönüllü

Gökhan Çevik

Sinan Doğan- Yeryüzüne Özgürlük ve Bombalara

Karşı Sofralar

Günseli Naz Ferel- Yeryüzüne Özgürlük ve Bombalara

Karşı Sofralar

Öyküm Pala- GreenPeace

Ayşe Atalık

Zeynep Pekiner

Ebru Sağay- Foça

Aysun Aykaç

Belkıs Dalkıranoğlu

Şükran Akın

Dilde Şerbetçi- Ankara

Reşit Elçin

Zeynep Bünül

Işıl Su Erdoğan

Seyda Şahverdi

Birkan Yüksel- Fırtına İnisiyatifi

Yılmaz Boran Kılıç

Onur Fidangul

Yalçın Erdoğan

Meral Geylani-Barış Aktivisti/Roboski

YannisVasilis Yaylalı-Aktivisti/Roboski

Gaia Dergi

İmece Evi

AKA-DER Ekoloji

Fırtına İnisiyatifi

3-5 Ağaç Fanzin

Pangea Ekoloji

Hayvan Hakları İzleme Komitesi

Akademisyenlerimizi sahipleniyoruz!

 

Son olarak Van’da bunun bir sonucunu yaşadık.12 Dem-Genç’li öğrenci sokak ortasında infaz edildi ve katliamı örtme amaçlı çatışma süsü verilmeye çalışıldı. Sultanahmet’te patlayan bomba da bu politikaların bir sonucudur. Boğazına kadar bu savaşa batmış olan TC’nin en büyük şehrinde de bomba patlaması şaşırılacak bir durum değildir. Bu patlayan bomba ne ilk olacaktır ne de son.

Bugün, iç savaş odaklı sürdürülen siyaset, üniversitelerde de topyekün olarak varlığını hissettirmektedir. Anadolu için oldukça önemli bir yeri olan ve bu yerini devrimin kadrolarını yetiştirmiş tarihiyle besleyen üniversiteler, mevcut sorunların tüm çıplaklığıyla kendini gösterdiği en önemli toplumsal yaşam alanlarından biridir.

Bu özelliği gereğidir ki Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörlerin ve yandaş dekanların işbirliğiyle girişlere x-ray cihazları konulmakta, polis- öğrenciler oluşturulmakta, her noktaya güvenlik kameraları yerleştirilmekte, özel güvenlik birimleri çevik kuvvet gibi giydirilmekte, öğrencilerin bir araya gelebileceği alanlar yok edilmekte, üniversitelere özel çevik kuvvet birimleri oluşturulmakta ve bunlar üniversiteleri mesken edinmektedir. Öğrenciler istikrarlı olarak darp edilerek gözaltına alınmakta, tutuklanmakta, haklarında açılan soruşturmalar neticesinde cezalandırılmaktadır.

Özel sürüm çete yapılanmaları aracılığıyla ODTÜ’de, İstanbul Üniversitesi’nde, Ankara Üniversitesi’nde, Kocaeli Üniversitesi’nde, (..) polis ve medyanın da başrolünde olduğu öğrencilere yönelik operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Elbette ki tüm bunlar iktidarın coğrafyamızda yürüttüğü siyasetin bir devamıdır ve bu devamlılık, akademisyenlere yönelik soruşturmalarla sürdürülmekte ve hedef haline getirilmektedir. Amasya Üniversitesi’nde akademisyen Çise Atalay, bir öğrencisinin 155’i arayarak örgüt propagandası yaptığını iddia etmesi üzerine odasında gözaltına alınmıştır. Sakarya üniversitesinde bir öğrencinin barış talebini dile getiren akademisyeni rektore ifşa etmesi ve ‘’Gerekeni biz yapalım mı?’’ sorusunu sorması rektörle çetelerin daha genel kapsamda devlet-çete yapılanmasının bilime ve barışa karşı nasıl cephe aldıklarını bizlere göstermektedir. Son olarak iki gün önce Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı metninde imzası bulunan akademisyenler hedef haline getirilmiş ve Bilgi Üniversitesi’nden bir akademisyenin işine son verilmiştir. Abdullah Gül Üniversitesi’nde ise bir akademisyenin istifası istenmiştir.

 

Devletin mafyası devreye girmiş ve Sedat Peker akademisyenler için yaptığı açıklamasında ‘’OLUK OLUK KANLARINIZI AKITACAĞIZ VE AKAN KANLARINIZLA DUŞ ALACAĞIZ’’ sözleriyle insanlıktan yoksun olduğunu beyan etmiştir. Muktedirlerin açıklamaları trajikomiktir. Sultanahmet’te patlayan bomba için 45 saniye konuşup, akademisyenlere 20 dakika boyunca tehditlerde bulunulmuştur. Çizilen çerçeve bellidir; akademisyeniyle, öğrencisiyle, personeliyle üniversiteler baştan aşağıya kontrol altına alınmaya ve yabancılaşma sürecinin önemli bir unsuru haline getirilmeye çalışılmaktadır. Devletin özgür ve bilimsel bir eğitimin öznesi olan hiçbir hareketliliğe tahammülü yoktur. Bizler, üniversitelerdeki devrimci öğrenciler olarak akademisyenlere ve personellere yönelik her türlü saldırıyı omuz omuza püskürteceğiz. Üniversitelere yönelik tüm bu saldırılar, çıkan her sesin

susturulması ve TC’nin savaşı yürütebilmesi için yapılmaktadır. Biz üniversitelerde bilimi, barışı ve özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz. Barış İçin Akademisyenler’in mücadelesini sahipleniyoruz ve herkesi buraya yapılan kirli saldırılara karşı ses çıkarmaya çağırıyoruz.

 

ÖZGÜR ÜNİVERSİTE MÜCADELESİ, ÖZGÜR YAŞAM MÜCADELESİDİR!

BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ!

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!

Kaldıraç Okurları

Mersin Üniversitesinde ‘Barış için akademisyenlere destek’

Mersin üniversitesinde insanlık dersi final soruları

Mersin Üniversitesi’nde devrimci öğrenciler final döneminin olması dolayısıyla öğrencilerin akademisyenlere yapılan baskılara, yaşanan katliamlara dikkat çekmeleri için gündemle ilgili sorular hazırlayıp sınıflara ve kütüphaneye dağıttı.

1) Aşağıdakilerden hangisi vatan haini ilan edilmek için gerekçedir?

  1. a) Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın diyen bir öğretmen olmak.
  2. b) Oluk oluk kanlar akacak, kanlarında duş alacağız demek
  3. c) IŞİD bir terör örgütü değildir, yan yana gelmiş bir grup öfkeli demek
  4. d) Başkanlık sistemi gerçekleşmezse beyaz torosları salarız demek

 

2) x= akademisyenlere baskı

y= öğrenci tutuklamaları

Yukarıda belirtilen ifadelere göre x+y=z formülünden çıkan z’nin değeri nedir?

  1. a) Faşizm b)Diktatörlük c) RTE d) Hepsi

 

3) Asgari ücret 1300 lira olduktan sonra nelere zam pardon artış geldi?

  1. a) Ekmek fiyatları arttı ama zam gelmedi, hamdolsun!
  2. b) Elektriğe %7’cik zam geldi!
  3. c) Sırf spor yapılsın diye dolmuşa zam geldi!
  4. d) Bunlar size yol, su, elektrik olarak geri dönecek!

 

İletişimcilerden ‘Karanlığa karşı aydınlık’ nöbeti

 

Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri Barış İçin Akademisyenler’in bildirisine imza atan akademisyenlere yönelik tehdit ve baskıya karşı dayanışmak için ‘ Karanlığa Karşı Aydın Nöbeti ‘ başlattı.

Barış İçin Akademisyenler’in; Bu Suça Ortak Olmayacağız başlıklı bildirisine imza atan öğretim görevlilerine yönelik tepki ve tehditlere karşı duran MEÜ İletişim Öğrencileri fakültelerinde Karanlığa Karşı Aydınlık Nöbeti başlattılar. Günler öncesinden akademisyenlere yönelik tehditlere dair sosyal medyadan açıklama yapan öğrenciler sınavlarda destek notu yazacaklarını belirtmişlerdi.

“Aylardır Suruç ve Ankara katliamları ile Tahir Elçi’ nin öldürülmesi ve Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması, Kürt illerinde haber yapan gazetecilerin tehdit, kaçırma ve tutuklanma süreci ile devam eden aydın kırımı barış isteyen, bunu dile getiren hocalarımıza kadar uzanmış, soruşturma, uzaklaştırma ve gözaltı saldırısı ile devam etmektedir.

  1. yüzyılda engizisyon mahkemesi ülkemizde kurulmuş, dünün kilisesi bugün Kaçak Saray’ı haline gelmiştir.

Kaldı ki Ankara katliamı öncesi ‘ oluk oluk kan akacak’ diyenler bugün hocalarımızın kanı ile ‘ duş almaya ‘ kollarını sıvamış görünmektedir. Dünün yüzü kapalı cellatları bugün aymazlığın ve serbestliğin pişkinliği içerisinde yüzlerini saklama gereği dahi duymamakta. ‘Gerçekler Karanlıkta kalmayacak’ şiarını dile getiren özgür basın çalışanlarının rehberliğinde ‘ Bu Yürek Susmayacak’ diyen iletişim fakültesi öğrencileri olarak bilimin, aydınlığın ve vicdanın gereklerini yerine getiren akademisyenlere sahip çıkmaya bu ilk adımla birlikte başlamış bulunmaktayız. Tüm iletişim öğrencileri ve üniversitelileri bu karanlık dönemde en azından hocalarımızın yüzünü gülümsetmeye, yalnız olamadıklarını hissettirmeye davet ediyoruz. “şeklinde çağrıda bulunmuşlardı.

 Hocamızdan ders aldık, aydın toplumun vicdanıdır

18 ocak sabah erken saatlerde bir araya gelen öğrenciler bildiriye üniversitelerinden imza atan akademisyenlerin tümünün kapısına’ Hocamızdan Ders Aldık, Aydın Toplumun Vicdanıdır. Bilim Yargılanamaz, barış için akademisyenlerin yanındayız ibareli notla birlikte çiçek verdiler.Hocama Dokunma yazılı yaka kartlarını takan ve diğer üniversite öğrencilerine dağıtan iletişimciler, sınav dönemi boyunca bu kartları takmaya devam edecekler.

“Türkiye’ye Barış Akademiye Özgürlük”

Disk, Kesk, Tmmob ve TTB, ‘’Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’’ adına Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Yapılan toplantıya birçok siyasi kurumdan ve partiden temsilciler, ilçe belediye başkanları ve milletvekilleri katıldı.

Yapılan basın açıklamasıyla ve ardından söz alan kurum temsilcilerinin ifadeleriyle akademisyenlerin son süreçte maruz kaldığı saldırılara karşı dayanışma ve destek mesajları verildi.

İzmir’den Barış için Akademisyenler’e destek

İzmir Çağdaş Avukatlar Grubu, KESK ve DİSK’in imzacısı olduğu basın açıklamasına katıldık. İzmir Adliyesi önünde yapılan açıklamada Kürdistan’daki savaş politikalarının hukuka aykırı olduğu ve akademsiyenler üzerinden yürütülen linç kampanyasının barış isteyen herkese yapıldığı belirtildi.

Mersin’de Barış için Akademisyenler’e destek

Forum havuz başında Praksis’ in müzik dinletisiyle
başlayan eylemde kitle sık sık “Yaşasın Barış
Biji Aşiti , Özgür Düşünce Yasaklanamaz” sloganlarını
attı. Müzik dinletisinin ardından basın açıklaması
okundu.
Basın açıklamasını okuyan Emek Ve Demokrasi
Platformu Dönem Sözcüsü Kenan Hazar, “Akademisyenlerin
gözaltına alınması tüm barış savunucularına
yönelik bir gözdağıdır. 12 eylülde bile
böylesi bir pervasızlık böylesi bir faşizm görülmedi.
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi bu ülkenin yüz
akıdır, vicdanıdır…Konuşması sesini yükselmesi
gerekenler konuştukça cumhurbaşkanı ve hükümet
daha çok saldirganlaşıyor, havada uçuşan hakaretlerle
susturmaya
çalışıyorlar. Çatışmada ısrar ederek yeni ölümlere,
acıya neden olanlar akademisyenlerimizi hedef
haline getirerek kendi suçlarını gizleyemezler. Çocuklarımız
öldürülmesin, çatışmalar dursun demek
insani bir görevdir … Konfederasyonumuz da dahil
sokağa çıkma yasaklarını olduğu yerlere kimsenin
gitmesine izin verilmiyor. Yaralı kadına müdahale
ederken katledilen üyemiz Aziz Yural’ın cenazesini
almamızı bile engellediler. Cenazeler evlerde market
dolaplarında sokaklarda bekletildi. Eğer devlet öyle
bir şeyin olmadığını iddia ediyorsa neden bağımsız
heyetin geçişine izin vermiyor? “ diyerek akademisyenlere
yönelik gelişebilecek farklı saldırı ve
yönelimlerin tek sorumlusunun hükümet olacağını
vurguladı.

Hazar ,” Bizler Emek ve Demokrasi Platformu
olarak buradan barışa bir kez daha ses veriyoruz. Bu
topraklarda barış istemek savaşlar olmasın demek,
çatışma ortamına derhal son verilsin , çocuklar
öldürülmesin demek bir suçsa biz bu suça ortağız.
“ diyerek basın açıklamasını bitirdi. Eylem ‘Savaşa
Hayır barış hemen şimdi ‘ sloganıyla son buldu.

İşlenen insanlık suçlarına ortak olmayı reddedenlerin yanındayız!

Bugün Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de ve daha birçok kentte, katliam politikaları devlet eliyle uygulanmaya çalışılırken bu duruma sessiz kalmamayı, insan olmanın, insanlık onuruna sahip çıkmanın bir gereği olarak görüyoruz. Her gün çocuklar öldürüldüğü halde sessiz kalan bir medyaya, Beyaz Show’da çıkan ve “çocuklar ölmesin” dediği için bir öğretmeni terörist ilan eden karanlığa, baskılara ve tehditlere rağmen ortaya konulan bu onurlu tavrı sonuna kadar sahipleniyoruz.

Başta 1128 bilim emekçisinin imzaladığı, daha sonra giderek büyüyen destekle imzacı sayısı 2 bini geçen bu kampanya, halkların özgürlük istemi için bir umut olmuştur. Toplumun pek çok kesiminden gelen destekler, bu umudu büyütmüştür. Barış için ses veren araştırmacı ve akademisyenlere, ifade özgürlüğüne yönelik baskılar ve tehditler her ne kadar bilim emekçileri açısından kaygı yaratmış olsa da, bir arada durmak, sesimizi daha da gür çıkartmak hem bu baskıları etkisiz kılacak, hem de bu kirli savaşa son vermek için önemli bir adım olacaktır.

Bilinmesini isteriz ki, bilim emekçileri her ne kadar baskıya ve tehdide maruz kalsa da yalnız değildir. Bu zorlu süreçte dayanışmayı ve örgütlülüğü büyütmek ve barış için hep birlikte mücadele etmek için her türlü destek ve dayanışmaya açık olduğumuzu beyan ediyoruz.

Kaldıraç Okuru Bilim Emekçileri

21 Ocak 2016

İşçi-emekçilerin, halkların yanında saf tutmuş akademisyenler yalnız değildir!

Kürdistan’daki ablukanın bir an önce son bulmasını talep eden 1100’ün üzerindeki akademisyen,

“Bu suça ortak olmayacağız” adıyla bir bildiri yayınladı. ‘Barış için akademisyenler‘ oluşumu eş zamanlı olarak, İstanbul’da Taksim Gönen Otel’de ve Ankara’da Mülkiyeliler Birliği’ndeki çağrılarıyla ilgili basın açıklaması yaptı. ‘Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!’ başlıklı metinde Türkiye’nin kendi hukukunu ve taraf olduğu uluslararası anlaşmaların kurallarını ihlal ettiği belirtildi.

Aralarında Esra Mungan, Ahmet İnsel, Koray Çalışkan, Nazan Üstündağ, Gençay Gürsoy ve Murat Paker’in de yer aldığı 1128 akademisyenin bir an önce ‘çözüm’ çağrısı yaptığı metin, Türkçe ve Kürtçe olmak üzere iki dilde hazırlandı. Açıklamada Noam Chomsky, David Harwey, Etienne Balibar, Judith Butler, Immanuel Wallertein gibi yabancı akademisyenlerin de imzası bulunuyor.

 

“Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da,Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir. Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

 

Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve

bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

 

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”

 

Akademisyenlerin açıklamasına devlet tarafından tepkiler ve toplumun farklı kesimlerinden destek gelmekte.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bildiriye imza atan akademisyenlerin güneydoğudaki Kobanî eylemlerinde duyarsız kaldıklarını ve “ihanet” içinde olduklarını söyledi. Erdoğan, “Bu aydın müsveddeleri kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız karanlık. Aydın falan değilsiniz” dedi. Bildiriye imza atan akademisyenlere gazetecilerden, edebiyatçılardan, tiyatroculardan, hukukçulardan, sinemacılardan, yayıncılardan, feministlerden, birçok dernek ve siyasi kurumdan imza kampanyaları, yazılı açıklamalar ve eylemlerle

destek geldi.

Amerika Birleşik Devletleri Ankara Büyükelçisi John Bass, “Söz konusu akademisyenler tarafından dile getirilen görüşlere katılmamamız durumunda bile, bu baskının, süregelen şiddetin sebepleri ve çözüm yollarıyla ilgili Türk toplumu içindeki meşru siyasi tartışmalar üzerinde dondurucu bir etkisi

olmasından endişe ediyoruz. Şiddetle ilgili endişelerin ifade edilmesi, teröre destek vermek ile eşdeğer değildir. Hükümet eleştirisi ihanet ile eşdeğer değildir. Türk demokrasisi rahatsız edici fikirlerin serbestçe ifade edilmesini kucaklayacak kadar güçlü ve dirençlidir” dedi.

 

Noam Chomsky, Michael Löwy, Tarık Ali, Bertell Ollman, Michael Lebowitz, Vijay Prashad, Neil Faulkner, Robert Brenner, Nancy Holmstrom, Joan Cocks, Suzi Weissmann ve Fred Moseley’nin de aralarında bulunduğu yabancı akademisyenler, “IŞİD’e yardım ve yataklığa son! Kürtleri ezmeyi

ve katletmeyi durdurun!” başlığı taşıyan ikinci bir bildiri imzaladılar.

Sedat Peker’in “Sözde Aydınlar Çanlar İlk Önce Sizin İçin Çalacak” başlıklı bir yazısında, “oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız” diyerek bildiriye imza atan akademisyenleri tehdit etmesi ardından aynı gün Sedat Peker’e CHP, HDP, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve pek çok gazeteci tepki gösterdi.

 

Star gazetesi köşe yazarı Cem Küçük, bildiriye imza atan 1128 akademisyenin ve onlara destek verenlerin “Türkiye’ye ihanet” ettiğini, “PKK tarafından öldürülenlere üzülüp tepki koymadıklarını”, “savcılar işe el atmadan” üniversitelerin “hemen o akademisyenlerin iş akdini feshetmesi” gerektiğini,

bu kişilerin toplum tarafından dışlanması için “bir daha iş bulamamalarının” ve “kariyerlerinin bitmesinin” gerektiğini, “terör örgütlerini övenlerin” ise “aynen batıdaki gibi medeni ölüme mahkum edilmeleri” gerektiğini dile getirdi.

 

Dünya çapında eğitim kurumlarında görev yapan 351 akademisyen ve üniversite yöneticisinin imzasıyla yazılan ortak bir mektupta “Hükümet politikalarını kamusal alanda eleştiren kişilerin (“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzalayanlar da dahil olmak üzere) tehdit, eziyet ve soruşturmaya

maruz bırakılmalarına son verilmesi” talep edildi. Tüm bunlarla birlikte konu uluslararası olarak tartışma konusu olmuş, ABD devleti açıklamarında olayı “Rahatsız edici bir trendin parçası” olarak nitelendirirken, Rusya devleti bildiriyi imzalayan akademisyenleri desteklediklerini bildirdi.

 

15 Ocak 2016 itibariyle devletin akademisyenlere karşı operasyonu başlamış oldu. Onlarca akademisyen gözaltına alındı, görevden uzaklaştırıldı ya da haklarında idari veya adli soruşturma açıldı.

 

-Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde 3 akademisyen gözaltına alındı.

-Abdullah Gül Üniversitesi Rektörlüğü, Prof. Dr. Bülent Tanju’nun istifasını istedi ve hakkında işlem yapılacağını söyledi. Kayseri Cumhuriyet Savcılığı da Tanju hakkında “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek, devletin kurumlarını alenen aşağılamak” suçlarından Türk Ceza Kanunu’nun 216 ve 301 maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmasını istedi.

-Anadolu Üniversitesi’nde bildiriye imza veren 15 akademisyen hakkında soruşturma başlatıldı.

-Atatürk Üniversitesi’nde felsefe bölümü öğretim üyesi Ramazan Kurt “örgüt propagandası” iddiasıyla gözaltına alındı.

-Bartın Üniversitesi Antropoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hülya Doğan hakkında, “Türk milletini, cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılama, terör örgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı ve bölüm başkanlığı görevinden alındı.

-Batman Üniversitesi’nde 5 akademisyen hakkında inceleme başlatıldı.

-Cumhuriyet Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Çeliköz hakkında soruşturma başlatıldı. Çeliköz görevinden istifa etti.

-Çukurova Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taylan Koç ve İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esengül Ayyıldız hakkında soruşturma başlatıldı.

-Düzce Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Latife Akyüz hakkında soruşturma açılarak yakalama kararı çıktı.

-Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde 4 akademisyen hakkında “kamu görevinden çıkartma” soruşturması başlatıldı.

-Fırat Üniversitesi’nde 7 akademisyen hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

-Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlilerden Kemal İnal ve Betül Yarar’ın okuldaki odalarının kapısına çarpı işareti konuldu ve tehdit masajları bırakıldı.

-Gaziantep Üniversitesi’nde araştırma görevlisi Çağrı Aslan, Yrd. Doç. Dr. Fulya Doğruel, Yrd. Doç. Dr. H. Pınar Şenoğuz ve Yrd. Doç. Dr. Rana Gürbüz hakkında soruşturma başlatıldı.

-Giresun Üniversitesi’nde 1 akademisyen görevden uzaklaştırıldı.

-Hacettepe Üniversitesi’nde bildiriye imza atan öğretim elemanları hakkında idari soruşturma başlatıldı.

-Hakkari Üniversitesi’nde Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda görev yapan Ümran Roda Suvağcı gözaltına alındı.

-İstanbul Arel Üniversitesi’nde 5 akademisyen görevden uzaklaştırıldı.

-Kırıkkale Üniversitesi’nde öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Fuat Özdinç hakkında yasal işlem başlatıldı.

-Kocaeli Üniversitesi’nde 21 akademisyen “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle 15 Ocak’ta gözaltına alındı.

-Mersin Üniversitesi’nde 20 akademisyen hakkında soruşturma başlatıldı.

-Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde 6 öğretim üyesi hakkında soruşturma başlatıldı.

-Selçuk Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen hakkında soruşturma başlatıldı. Akyeşilmen, “bildiri dilinin de tek taraflı, dışlayıcı ve ötekileştirici olduğunu” dile getirerek imzasını geri çekti.

-Trakya Üniversitesi’nde 2 akademisyen ve 1 doktora öğrencisi hakkında disiplin soruşturması başlatıldı.

-Tunceli Üniversitesi’nde 7 akademisyen hakkında soruşturma başlatıldı.

-Uludağ Üniversitesi’nde 3 akademisyen 15 Ocak’ta üniversitelerindeki odalarından gözaltına alındı.

-İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, “Her devlet terör olayları olurken bu tür tek yönlü ve devleti katliamla suçlayan bildiriyi araştırıp soruşturur. Her hukuk devleti bunu yapmak zorundadır, ancak sırf bildiriye imza attı diye öğretim görevlilerinin gözaltına alınması,

yakalanması gibi tedbirlere başvurulması ölçüsüz olur.” dedi.

 

20 Ocak itibariyle Barış İçin Akademisyenler platformu imza kampanyasını sona erdirdiklerini anlatan bir metin yayınladılar:

 

“Barış İçin Akademisyenlerin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlığıyla, 11 Ocak 2016’da 1128 imzayla kamuoyuna duyurduğu metni, 20 Ocak 2016 22:00 itibariyle, Türkiyeli 2212 akademisyen ve araştırmacı imzalamış, metne yurtdışından da aynı tarih ve saat itibariyle 2279 akademisyen ve araştırmacı destek vermiştir. Geldiğimiz noktada, destekleyen herkese teşekkür eder, imza kampanyasını tamamladığımızı duyururuz.

Barış talebini dile getiren bu metne imza vererek düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanan akademisyenler, günlerdir aşağılanmaya çalışılmakta, hedef gösterilmekte ve tehdit edilmektedir. 18 Ocak 2016 itibariyle, 1128 imzacı hakkında Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu uyarınca soruşturmalar başlatılmıştır. Meslektaşlarımız arasında gözaltına alınan, yurt dışına çıkma yasağı getirilen, hakkında idari soruşturma başlatılan, işinden atılan, görevinden uzaklaştırılanlar bulunmaktadır. Bütün bunları haksız ve kabul edilemez buluyoruz.

Barış İçin Akademisyenler olarak, savaştan ve ölümden değil, barıştan ve yaşamdan yanayız. Yaşanan her ölüm için derin bir üzüntü duyuyoruz. Barış koşullarının sağlanmasını vatandaşı olduğumuz devletten talep ediyoruz. Ülkemizde herkesin kendini güvende hissettiği koşulların yerleştiği güne

kadar bu yönde çaba harcamaya devam edeceğiz.”

Barış için akademisyenleri destekleyen açıklamalar ve kampanyalar

 

Bağzı Üniversiteliler – 36019 imza (18 Ocak itibariyle)

Barışa Destek – (8355 bireysel, 86 kurumsal imza –tam liste)

Barış Bloku

Barış İçin Alevi İnisiyatifi – 124 imza

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği

İTÜ Öğretim Üyeleri Derneği

1402’likler – ilk imzacı 12 kişi

Akademisyenlerden Fikir Özgürlüğü Metni – 610 imza

Barış İçin Gazeteciler – 625 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Edebiyatçılar – (800 imza)

Barış İçin Sanatçılar – 1086 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Tiyatrocular – 779 imza

Barış İçin Sinemacılar – 433 (18 Ocak itibariyle)

Barış İsteyen Fotoğrafçılar – 989 imza (18 Ocak

itibariyle)

Barış İçin Feministler – 2805 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Kadın Girişimi

LGBTİ Barış Girişimi

Kaos GL Derneği

Lambdaistanbul

Barış İçin Mimarlar – 100 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Yayıncılar – 53 yayınevi

Barış İçin Hukukçular – 2000 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Psikologlar ve Psikolojik Danışmanlar –

162 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Sağlıkçılar İnisiyatifi – 1639 imza (18

Ocak itibariyle)

Barış İçin Eczacılar ve Eczacılık Öğrencileri – 210

imza

Barış İçin İşsizler – 327 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Tribünler – (4 büyükler dahil olmak üzere

16 takımdan taraftar grupları)

Barış İçin Rehberler – 95 imza

Barış İçin Plaza Çalışanları – 324 imza (18 Ocak

itibariyle)

Barış Öğretmenleri – 255 imza (18 Ocak itibariyle)

KESK (Kamu Emekçileri Sendikası)

DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu)

Eğitim-Sen

TODAP (Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar

Derneği)

TTB (Türk Tabipler Birliği)

TMMOB (Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları

Birliği)

TMMOB Şehir Plancıları Odası

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent

Şubesi

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

Ankara Barosu

YARSAV (Yargıçlar ve Savcılar Birliği)

Demokrat Yargı Derneği

Türk Ceza Hukuku Derneği

Çağdaş Hukukçular Derneği

TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı)

İHD (İnsan Hakları Derneği)

Akademisyenlere Destek Açıklaması (İstanbul, Ankara

ve İzmir’de aydın, yazar ve akademisyenlerden

kendileri hakkında suç duyurusu)

Mazlum-Der Akademisyenlere Destek Açıklaması

Adalete Davet

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı

Aylık Devrimci 30 Sosyalist Dergi

Barış Anneleri Meclisi

SOMDER (Sosyoloji Mezunları Derneği)

Koç Üniversitesi Asistan Dayanışması

Göçmen Dayanışma Ağı

Kuzey Ormanları Savunması

Barış İçin Ekoloji Aktivistleri

Birleşik Haziran Hareketi – 442 imza (18 Ocak itibariyle,

imza kampanyası hala açık)

Erktolia

Direnişteyiz.org

Sendika.org

Ankara Özgür Haber Platformu

Jiyan

Barışın Mühendisleri, Mimarları, Plancıları – 1020

imza (18 Ocak itibariyle, imza kampanyası hala

açık)

barisicinakademisyenler.net’ten alınmıştır

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...