Ana Sayfa Blog Sayfa 233

Yunanistan’daki akademisyenlerden dayanışma açıklaması

Akademisyenlerin açıklamasında şu ifadeler yer aldı;“Bilindiği gibi Ankara yönetimi uzun süredir Kürt halkına ve kendisine yönelen her türlü muhalefete karşı büyük bir saldırı başlatmış bulunuyor. Kürt şehirleri savaş uçakları ve tanklarla bombalanmakta, on binlerce asker ve özel kuvvetler ev ev, sokak sokak operasyonlar yaparak silah kullanmakta ve tutuklamalar gerçekleştirmektedir. Bütün bunlar devlet terörü sınırlarını aşmıştır. Barış, demokrasi ve özgürlük talep eden direniş seslerine ve Kürt hareketine karşı savaş başlatılmıştır. Yüzlerce kadın, çocuk, genç ve yaşlı katledilmişken hükümet operasyonların devam edeceğini açıklamaktadır.

Bu barbarlığa karşı çıkan 1300 akademisyen ortak bir bildiri yayınlayarak hükümetten katliamın, tutuklamaların ve operasyonların hemen durdurulmasını talep etmiş, ayrıca suça ortak olmayacaklarını belirtmişlerdir. Bu onurlu tutum Erdoğan ve Türk hükümetinin gazabına uğramıştır. Erdoğan akademisyenleri “terörist” ilan etmiş, arkasından tutuklamalar ve üniversitelerden uzaklaştırmalar başlatılmıştır.

Ancak linç girişimleri akademisyenleri terrorize edememiş tersine imzalar 2000’i geçmiş ve giderek artmaya devam etmektedir. Gazeteciler, yayınevleri, sanatçılar ve geniş bir aydın kesimi devamlı olarak barış isteyen bir bildirinin altına imza atmak suçsa bu suçu işlemeye devam edeceğiz demektedirler.

Katliam ve operasyonlar hemen durdurulmalıdır.

Akademisyenlere karşı başlatılan ceza içerikli bu saldırılar suçtur. Akademisyenleri ve düşüncelerini savunuyor ve onlarla dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz.Akademisyenler yalnız değildir.”

Akademisyenler için kurumsal destekler

Yunanistan Yüksek Öğrenim Akademisyenleri ve Araştırmacıları Federasyonu Yürütme Sekreterliği (POSDEP) ve Tarih Ve Toplumları Araştırma Kurumu (OMIK) da bir karar alarak kurumsal olarak Türkiye’deki akademisyenlerle dayanışma içinde olduklarını belirtti.

Düşünce özgürlüğü cezalandırılamaz

POSDEP tarafından yapılan açıklamada “Saldırılarla karşı karşıya bulunan Türk akademisyenlerle dayanışma içindeyiz. Son günlerde Türkiye devleti, altına imza atılan ve uluslararası alanda da destek bulan bir açıklamayı gerekçe göstererek yüzlerce Türk akademisyenine karşı saldırılar başlattı.”Bu suça ortak olmayacağız” başlığını taşıyan açıklama hükümete; Kürt halkına yönelik olarak başlatılan operasyonların durdurulması çağrısını içermektedir. Yunanistan Yüksek Öğrenim Akademisyenleri Ve Araştırmacıları Federasyonu (POSDEP) yürütme kurulu olarak, düşünce alanı ve üreticisi olan üniversitelerde, düşünce özgürlüğünün cezalandırılmasının hemen son bulması gerektiğini belirtiyoruz. POSDEP yürütme kurulu olarak Türk meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz.” dendi.

Cadı avını hayretle izliyoruz

Tarih ve Toplumları Araştırma Kurumu (OMIK) “Son günlerde düşünce özgürlüğüne ve demokratik uygulamalara bütünüyle ters olan cadı avcılığını hayretler içinde izlemekteyiz.” diyerek “Türk meslektaşlarımızın imzaladığı bildiri metninin her kelimesine sahip çıkarak bizde imzamızı atıyoruz.” Açıklaması yaptı.

direnisteyiz2.org

Bir bildiri de dünyadan: “IŞİD’e yardıma son! Kürtleri katletmeyi durdurun!”

Türkiye’nin Kürt politikası ve IŞİD’le ilişkisinin sert bir dille eleştirildiği bildiride “Bu bulgular, Türkiye hükümetinin IŞİD petrolünün Türkiye yoluyla pazarlanmasına izin vererek, topraklarının dünyanın her yerinden gelen militanlarca örgütün saflarına katılmak için geçiş yolu olarak kullanılmasınamüsamaha göstererek, gerektiğinde IŞİD savaşçılarına güvenli bölge ve tıbbi bakım sağlayarak ve hem IŞİD’e hem de başka mezhepçi-tekfirci örgütlere silah sağlayarak IŞİD’e destek olduğu sonucuna işaret ediyor. Bunlar doğruysa ortaya çıkan sonuç, hükümetin, Ortadoğu halklarının ve hatta genel olarak dünya halklarının geleceğine tehdit teşkil eden bir siyasi hareketin işbirlikçisi olduğudur” ifadesi kullanıldı.

Bildiride Kürt illerindeki sokağa çıkma yasakları, şehirlerin elektrik ve iletişim olanaklarının kısıtlanması, yoğun nüfuslu yerleşimlerde, çocukların ve sivillerin de öldüğü özel harekat operasyonlarının düzenlenmesi sert bir dille eleştiriliyor. “Bütün bu olanların sona ermesi gerekiyor,

Türkiye hükümeti ateşle oynuyor” denilen bildiride, Türkiye’ye “IŞİD’e desteğe ve Kürtlere baskıya son vermesi” çağrısı yapıldı. Bildiride, Türkiye’den iddiaların araştırılması için tanınmış aydınlardan, hukukçulardan ve demokratik hak savunucularından oluşacak bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu oluşturması istendi.

Bildiride ayrıca çeşitli hak örgütlerinin imzaları da yer aldı.

direnisteyiz2.org

PYD: Cenevre’nin Sonucun Tanımayacağız

PYD’nin Rusya temsilcisi Abdulselam Ali, “Suriyeli Kürtler görüşmeler için davet almadı, ama teröristleri davet ettiler. Şam’da Rusya Büyükelçiliği’ne füze saldırısı düzenleyen Ahrar uş-Şam ve
İslam Ordusu görüşmelerde yer alacak” dedi.
Ali, “Bu gruplar görüşmelere davet edilirken, onlara ve IŞİD’e karşı 5 yıldır savaşan Kürtler Cenevre’de temsil edilmeyecek” diye konuştu.
Türkiye’nin ‘boykot ederiz’ tehdidi nedeniyle Suriye hükümeti ile muhalefetin bir araya geleceği Cenevre’deki görüşmelere PYD’nin davet edilmediği belirtilmişti.
direnisteyiz2.org

Patronların cennetlerini kaybetme korkusu

 

Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma, ısınma, beslenme… Temel ihtiyaçları karşılamak için bile insanüstü bir çaba gerekiyor. Modern kapitalizmdeki bir işçinin bir köleden en büyük farkı, bir kölenin tüm bunları dert etmiyor olması olsa gerek.

Biz bu geleceksizliğin çözümünü biliyoruz. Her sorun karşısında örgütlenmek, taleplerimizi belirleyip, bu talepler etrafında harekete geçmek. Ama konumuz bu değil.

Dünyayı işçi sınıfına dar eden, bugününü cehenneme çevirip, yarınını bir koca soru işaretine çeviren kapitalizm, kendisi için cenneti yeryüzüne indirmiştir. Çeşmelerinden bal akan, ne istesen anında önüne geldiği, hurilerin dört döndüğü cenneti yaşıyorlar, biz işçi ve emekçilere kutsal kitaplarda tasviri bulunmayan bir cehennemi yaşatıyorlar.

Buna karşın, son zamanlarda bazı sermaye sahiplerinin, gelecek kaygısından söz açtığı konuşmaları gündemden düşmüyor. Ülkemizde bu sözcülerin öne çıkanı Ali Koç’tur. Kendisi Koç Holding patronlarındandır. Sendikalı oldukları için işten atılan Divan işçilerinin, Türk Metal İş’ten istifa ettiği için işten atılan Tofaş, Ford, Türk Traktör vb. fabrikaların, polis zoruyla fabrikadan yaka paça atılan Arçelik – LG işçilerinin patronudur. Ama sarmış bir gelecek korkusu. Elbette kaybedeceği asgari ücretli bir maaş ve cehennem azabı yaşam değildir. İşçi ve emekçilerin teriyle, kanıyla kurdukları cenneti kaybetmenin korkusudur.

Biz tarihin ve toplumun yasalarını bilimle anlamaya çalışan sosyalistleriz. Tarihin ilerletici gücünün çelişkiler olduğunu biliriz. Biliriz ki, emek sermaye çelişkisi bütün çelişki ve sorunların kaynağıdır. Bir kere bu çelişki çözüldü mü, ayaklar baş oldu mu, gel de cenneti gör. Bırak yarınım ne olacak korkusunu, ölümden gayrı ne derdin olur insanın insana kulluğunu bitince.

Patronların da burnu iyi koku alır. Bilirler alttan gelecekdalganın onlara neler yapacağını. Bir kere işçinin çamurlu ayakkabısı onların yumuşak poposuna inerse işte bu korku onları uyutmaz. Bu korkuyla ordular, polis teşkilatları, yalancı medyalar kurarlar. Bu korkuyla fetva salacak din adamları yetiştirirler. Cehennemi yaşayan işçiye öldükten sonraki cenneti anlatırlar. Emin olun, anlattıkları cenneti, sürdükleri yaşamdan biliyorlar.

Galip Yolaşan

DİSK-AR: “Asgari ücretli 4 kişilik bir aile günde 15 lirayla doymak zorunda”

Disk-ar’ın, türkiye istatistik kurumu (tüik) ile çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı istatistiklerini veri alarak hazırladığı “asgari ücretle geçim raporu” nda şu tespitlere yer verildi; “asgari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 3.75 Lira olurken, öğün başına bu tutar sadece 1 lira 25 kuruş düzeyinde kalıyor. En yoksul yüzde 20’lik kesim yaşamını sürdürebilmek için gelirinin ancak yüzde 33.7’Sini gıda ve benzeri harcamalarına ayırabilirken, eşi çalışmayan ve 2 çocuklu bir asgari ücretli, asgari geçim indirimli aylık 1300 liralık gelirinden gıda için günlük ayırdığı 15 lira ile hem eşinin hem kendinin hem de çocuklarının karnını doyurmak zorunda.”

Asgari ücretli, kira ve diğer konut harcamaları için 418 lira ayırabilir

Tüik madde fiyatları istatistiklerine göre kasım 2015 tarihi itibari ile ortalama kira bedelinin 666 lirayı bulduğuna işaret edilen raporda, asgari ücretlinin kira ve diğer konut harcamaları için yalnızca 418 lira ayırabildiğine dikkat çekildi: “asgari ücretlinin, çalıştığı işyerinin servis imkanı yoksa işyerine

ulaşımı bile büyük bir sorun. Tek bir belediye otobüs biletinin türkiye ortalamasında 1.79 Lira olduğu koşullarda, asgari ücretlinin ulaşım için ayırabildiği günlük pay sadece 3.5 Lira, bu gelirle sadece tek yön bilet alınabiliyor.”

Asgari ücret 1900 tl olmalıdır

Asgari ücretin 1400 tl’ye yaklaşan açlık sınırının bile altında kaldığına işaret edilen disk-ar raporunda, “gelir dağılımını düzeltici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedeliyor. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçimde ele alınması gerekiyor. Asgari ücretlinin iki kişi çalışmasına ragmen çocuklarını yoksulluğa mahkum etmemesi için kimi sosyal desteklerle birlikte en az 1900 lira şarttır” ifadelerine yer verildi.

İşçi gazetesi / 01 ocak 2016

Leke jeans’te 70 işçi işten atıldı

İşten atılan işçiler 270 işçinin çalıştığı fabrikada işten atmaların devam edeceğini dile getirdi. Atılan işçilerin çoğunun bir seneden daha az süredir çalıştığını belirten işçiler, asgari ücretin artmasıyla birlikte tazminat hakları da artığı için işverenin kendilerini işten atmış olabileceğini ifade ediyor. Performansa dayalı üretim yapıldığını söyleyen işçiler “Siparişlerde hiçbir azalma yok ancak bizleri bu soğuk kış şartlarında halimizi sormadan daha önceden hiçbir bildirimde bulunmadan iş akdimizin fesh olduğunu söylediler” dedi.

‘Bizim ekmeğimizle oynadılar, kalanlara gözdağı verdiler’

İşe girdikleri ilk günden itibaren yoğun tempoda çalıştıkları söyleyen işçiler: “Günlük belirlenen sayıdaki parçayı üretmek için yoğun emek verdik. İş tempomuzda çıkartıldığımız güne kadar bir azalma olmadı. Bu kış gününde masraflarımızın bu kadar çok olduğu, karın yağdığı bir zamanda ‘yarın nerede kalırsınız ne yersiniz’ demeden işten attılar. Bir gün önce konuşup ‘yarın işe gelmeyin’ diyorlar. Bizlere verdikleri değer bu. Bu kış şartlarında bizleri kapı dışına atmaları insafsızlık. Bir taraftan bizim ekmeğimizle oynarlarken diğer taraftan uzunca zamandır 1300 TL civarında ücretle çalışan ve fark isteyen işçilere mesaj vermeye çalışıyorlar. Bakın piyasa durgun eğer fark isterseniz sizde işten çıkartılırsınız mesajı veriyorlar” dedi. Patronların asgari ücret zammını fırsata dönüştürerek esnek ucuz çalışmayı dayattıklarına dikkat çeken işçiler şunları söyledi: “Belirli bir dönem işleri fason çalışanlara veriyorlar, tepkiler azaldıktan sonra yeni işçiler alarak çalışmaya devam ediyorlar. Böylece tazminat vermeden işçileri işten çıkartıyorlar. Bazılarımız kredi borçları var. Çoğumuz kirada kalıyoruz. Aldığımız ücretler zaten bizlere yetmiyordu. Hafta sonlarında izinli olduğumuzda düğün

salonlarında, tekstilde, lokantalarda ek iş yaparak geçimimizi sağlıyorduk. Patronların işçileri hiç düşündüğü yok.”

Evrensel / İşçi Gazetesi – 27 Ocak 2016

Enpay işçileri davayı kazandı

200’den fazla işçi Türk Metal’den istifa ederek DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye olmuştu. Patronun birçok işçinin işine son vermesi ile birlikte işçiler direnişe geçmişti. İşçiler direniş sürecinde polis saldırısına da uğramışlardı. Bizim Yaka gazetesinin haberine göre, işten atılan 236 Enpay işçinin işe iade davaları olaylı şekilde süren duruşmalarında sona gelindi. Mahkeme heyeti işçiler hakkında işe iade ve 12+4 sendikal tazminat kararı verdi. Bu davayı kazanan 40 işçi ile birlikte toplam 236 ENPAY işçisinin davaları kazanım ile sonuçlanmış oldu.

“Enpay’ın balonu patladı

Mahkeme çıkışında işçiler adına açıklama yapan Birleşik Metal-İş fabrika baştemsilcisi Nuri Fidan, “Direnişimiz sonunda başlatmış olduğumuz işe geri iadesi davamız sonucunda bugün alınan kararla toplam 236 arkadaşımızın işlerine geri iadesi kararı alındı. Mutluyuz ve sevinçliyiz. Hepimize hayırlı olsun. Yargıtay’ın bu haklı kararı bozmayacağını düşünüyoruz. Artık Enpay’ın balonu patladı” dedi.

İşçi Gazetesi / 27 Ocak 2016

SCA YILDIZ Fabrikası işçilerinin direnişi sürüyor

DİSK’e bağlı TÜMKA-İŞ sendikasında örgütlenen işçiler, sendikal örgütlülüklerinin tanınması ücretlerinin artırılması ve işten atılan 12 işçi arkadaşlarının işe geri alınması talebiyle iş bırakarak direniş başlatmışlardı.

İşçilerin haklı taleplerine lokavt saldırısıyla karşılık veren fabrika yönetimi artık fabrikanın çalışmayacağını ilan ederek işçilerin iradesini kırmaya çalışıyor. Lokavt saldırısının bir blöf olduğunu belirten işçiler kendilerinin de artık kölece çalışma koşullarına boyun eğmeyeceklerini, kazanıncaya

kadar direnmeye kararlı olduklarını ifade ediyorlar. DİSK yöneticileri işçileri ziyaret etti

Fabrika önünde çadır kurarak direnişlerini sürdüren işçiler ile dayanışma da eksik olmuyor. Aralarında DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun da bulunduğu DİSK yöneticileri ve bir grup üye işçi 20 Ocak’ta SCA işçilerini ve ziyaret etti. Burada bir konuşma yapan Beko, dayanışma, mücadele ve barış

mesajları verdi.

İşçi Gazetesi / 21 Ocak 2016

Üretim planlamasını fazla mesailer üzerine kurunca… Renault’da üretim durma noktasına gidiyor

Renault işçilerinin ek zam talebiyle başlattıkları eylemler sürüyor. Asgari ücretteki artış sonrası fabrikadaki 10 yıllık işçi ile işe yeni giren arasında bir fark kalmadığını belirten işçiler ücretlerin yeniden düzenlenmesini talep ediyor.

İşçilerin fazla mesailere kalmama kararını firesiz sürdürmeleri Renault’ta üretimi tıkama noktasına getirdi. 20 gündür süren fazla mesaiye kalmama eylemi nedeniyle bantlardaki akışta kesiklikler yaşanırken, müşterilere teslim edilmesi gereken araçlar son rötüşları tamamlanmadığı için araç parkında yığılmış durumda.

Fabrikada inisiyatifin işçilere geçmesi nedeniyle zor günler yaşayan Renault yönetimi işçilere zorunlu fazla mesaiye kalmaları yönünde yazılı talimat gönderdi.

Üretim planlamasını fazla mesailer üzerine kurarken işçiye sormadılar!

Üretim planlamasını fazla mesailer üzerine kuran Renault yönetiminin, İş Kanunu’nun zorunlu nedenle fazla çalışma maddesine dayandırmaya çalıştığı talimat şöyle:

“Fabrikamızda fazla çalışmanın aniden ve neredeyse tamamen durması nedeniyle, aşağıdaki sonuçlar doğmuştur; Bu sonuçlar, mekanik atölyelerimizde ürettiğimiz motor, vites kutusu ve şaşi ürünleri stoklarımızın gerek iç gerekse dış müşterilerimizin üretimlerini durdurma aşamasına gelmiştir. Karoserimontaj atölyelerinde üretilmiş ancak rötüş gerektiren araçların işlem görmemesi nedeniyle, söz konusu araçlar satılmamakta ve araç parklarına alınarak bekletilmektedir.

Bekleyen sayısında önemli oranda artış yaşanmış, araç parklarımız dolmuş, üretimden çıkan ve rötüşlanması gereken yeni araçlara yer kalmaması sonrası müşterilerimize olan taahhütlerimiz yerine getirilememekte ve marka imajımız olumsuz yönde etkilendiği için şirketimizin maddi zarara uğrayacağı görülmüş, 30 Ocak 2016 tarihinden itibaren ‘Zorunlu nedenlerle fazla mesai çalışması’ yapılacaktır.”

‘Ek zam yoksa mesai de yok!’

İşçi Gazetesi muhabirine konuşan bir grup işçi, asgari ücret artışı sonrası fabrikadaki ücretlerde oluşan dengesizliği şöyle açıkladılar: “ 5.90 saat ücretiyle işe yeni başlayan işçilerin saat ücreti 7.32’ye yükseldi ve 5 yıllık işçilerin saat ücretiyle eşitlendi… Fabrikada çoğunluğu oluşturan 10-12 yıllık işçilerin saat ücreti 8.40 ile 8.90 arasında. Bize bir iyileştirme yok. Elbette yeni işçi almalı. Onlar aldı biz almadık, aramızda öyle bir rekabet yok, ama sen koca fabrikasın, bizim sayemizde üretim rekorları kırıyorsun, neden bir iyileştirmeye yanaşmıyor? MESS üyesiymiş, toplu sözleşme varmış, devlet verirseymiş… Öyleyse mesai de yok. Verecek kurtulacak! Yoksa eyleme devam!” İşçiler, yeni giren arkadaşlarının da eylemlere firesiz katıldıklarını belirtiyor.

‘Fazla mesaiye kalmak işçinin onayına bağlıdır’

Öte yandan konuyla ilgili bir açıklama yayınlayan Birleşik Metal-İş Sendikası 5 Mayıs Şubesi, Renault yönetiminin iş yasasına dayandırmaya çalıştığı zorunlu fazla mesai dayatmasının söz konusu yasa maddeleriyle ilgisi olmadığını ve yasa çerçevesinde fazla mesaiye kalmanın işçinin onayına bağlı

olduğunu belirtti.

İşçi Gazetesi / 29 Ocak 2016

Teknosa sendikalı 25 işçiyi işten çıkardı

Teknosa’da işten atılan işçiler bir açıklama yaptılar.

Açıklama da depo içinde aşağılanmaya, hiçe sayılmalara karşı Liman-İş’te örgütlendiğini ifade eden işçiler; sendikalı olmaları ve mahkeme sürecinin lehlerinde sonuçlanacağı ihtimalinin güçlenmesinin ardından işten atıldıklarını vurguladılar. Direnişteyiz org muhabirine bilgi veren bir işçi,

işten atılanların geri alınması için bir imza kampanyası başlattıklarını ve haklarını aramak için dava açtıklarını belirterek direnmeye devam edeceklerini belirtti.

İşçiler, işten atılma saldırısını yayınladıkları bir bildiriyle teşhir ettiler. Bildiri özetle şöyle:

“Bizler Teknosa lojistikte daha önce çalışan ve kışın ortasında işsiz bırakılan arkadaşlarınızız… 15 Ocak’ta işimizin başında çağrılıp ‘’Küçülüyoruz; bundan kaynaklı işinize son verildi’ ’denilenleriz. Ne hikmet ilahi ise hep kriz denildiğinde yahut küçülme denildiğinde hemen işçilerin ekmeklerinde

kısmak geliyor patronların aklına. Mesela bize bir ay verdikleri para ile köpeklerine aldıkları mamadan kısmak gelmiyor…

Biz lojistik merkezi çalışanların bir farkı vardı. Çünkü bizler evimize götürdüğümüz ekmeği biraz daha büyütmek, depo içinde aşağılanmaya, hiç sayılmaya karşı kendimizi kollamak için kendi işkolumuzdaki sendikada (Liman-iş) örgütlendik. Sendikaya üye olmamız, başına buyrukluğun hüküm sürdüğü iş yerinde işveren temsilcilerini rahatsız etti ve sendika girmesin diye bin türlü hileye (merkezde çalışanları depo da çalışıyor göstermek, arkadaşlarımızın ellerinde e-devlet şifrelerini üyelikten çıkarmaya çalışmak yetki aldığımızda farklı mahkemelere başvurarak dava sürecini uzatmak

vb.) başvurdular. Sendikal sürecin 16 Mart 2016 mahkeme sürecinin lehimize sonuçlanma ihtimalinin güçlenmesinin ardında küçülme bahane edilerek sendikalaşma sürecinde aktif çalışan işçileri (işten çıkarılanların yüzde 80’i sendikalı diğerleri ise kendisi işten çıkmak isteyen arkadaşlar) çıkardılar.

Bizler sendikalıyız ve kolay lokma olmayacağız. İşe iademizi istiyoruz. Teknosa lojistikte SENDİKALI İŞÇİLER olarak çalışacağız. Sizin de geleceğiniz patron temsilcisinin iki dudağı arasında olmaması için örgütlenmek sendikalı olmak şart. Yapmanız gereken kendinize ait e- devlet şifreniz ve iş kolunuz giren sendikayı bulup üye olmak. Bizler, sendikalı arkadaşlarınız olarak bu konuda sizinle deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız.

SENDİKADA ÖRGÜTLENİRSEN GÜÇLÜSÜN, DEĞİLSEN HİÇ BİR ŞEYSİN!

Teknosa Lojistikte İşten Atılan İşçiler

İşçi Gazetesi / 28 Ocak 2015