Ana Sayfa Blog Sayfa 234

Şişecam işçileri: ‘Ailelerimiz, çocuklarımız, sınıf kardeşlerimizle buradayız; biz kazanacağız!’

Levent’te bulunan Kanyon AVM önünde bir araya gelen işçiler, aileleri ve emek güçleri, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Vur vur inlesin, Şişecam dinlesin!”, “İş ekmek yoksa barış ta yok”, “Atılan işçiler geri alınsın” sloganlarıyla şişecam’ın sahibi de olan İş Bankası kulelerine doğru yürüyüşe geçti.

Polisin yoğun önlem aldığı Şişecam merkezi önünde direnişteki işçiler adına İsmail Yılmaz açıklama yaptı.

Yılmaz, cam işçilerinin ağır çalışma koşullarını, Şişecam yöneticilerinin hak-yasa tanımadan kendilerini kapı önüne atan hukuksuzluğunu ve işverenin suçuna ortak olan Kristal-İş sendikası yönetiminin çürümüşlüğünü teşhir etti:

“Kâr için insanların, çocukların geleceğiyle oynayan işverenler, bu merhametsizliğe payanda olan işbirlikçi sendikalar ve bunlara dikensiz gül bahçesi sunan AKP hükümeti, size sesleniyoruz: Başaramayacaksınız!

İnsanlığın vicdanı kapitalizme boyun eğmeyecek! İşçilerin birliği sermayeyi de, sarı sendikaları da, işçi düşmanı hükümetleri de yenecektir.” Şişecam yönetimine de seslenen Yılmaz, yapılan haksız hukuksuz uygulamadan geri dönülmesini, atılan işçilerin mevcut haklarıyla işlerine dönmelerinin sağlanmasını talep etti.

Basın açıklamasının ardından atılan işçilerin işe geri alınması talebiyle toplanan 10.000’i aşkın imza, direnişçi işçiler, eşleri ve çocuklarından oluşan bir heyet tarafından Şişecam yetkililerine teslim edildi.

Direnişleri üçüncü ayını dolduran işçiler, mücadeleyi sürdürmede kararlı; “Yanımızda ailelerimiz, çocuklarımız, onurlu cam işçileri ve dostlarımız olduğu müddetçe 3 değil 30 ay daha direniriz. Bizde asla yılgınlık olmadı ve olmayacak.”

İşçi Gazetesi / 30 Ocak 2016

DİSK; “Kıdem tazminatıma dokunma” kampanyası başlattı

Başta ‘İşsizlik sigortası fonu’ olmak üzere, ‘taşeron çalışma’, özel istihdam büroları’ ve bir dizi esnek çalışmayı içeren gündemdeki torba yasanın kölelik dayatması olduğunu belirten DİSK, bu saldırılara karşı mücadeleyi yükseltmek için, “Emeğin Hakları İçin Yürüyoruz!” kampanyası düzenlediklerini

duyurdu.

Kampanya kapsamında, “Kıdem Tazminatlarımız İş Güvencemizdir, Dokunma!” sloganıyla bir imza kampanyası başlatan DİSK, ilk standını 18 Ocak’ta Şişli meydanında açtı. İmza standı, DİSK’e bağlı sendika yöneticileri ve Şişli Belediyesi işçilerinin katılımıyla açıldı. “Tazminata Kalkan Eller Kırılsın”, “Ölmek Var Dönmek Yok, Tazminatı Vermek Yok!” sloganları eşliğinde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko okuduğu basın açıklaması şöyle:

KIDEM TAZMİNATLARIMIZ İŞ GÜVENCEMİZDİR,DOKUNMA!

KÖLELİĞE KARŞI #DİRENİŞÇİ

AKP hükümeti, tüm emekçileri güvencesiz ve kuralsız çalıştırmak istiyor!

Taşeron işçilerine verdiği sözlerini tutmuyor, hukuksuzlukta ısrar ediyor!

Özel istihdam bürolarıyla işçi simsarlığını teşvik ediyor!

Emekçilere kölelik dayatıyor!

Ve son olarak da kıdem tazminatını kaldırarak iş güvencemizi yok ediyor!

Hükümetin 2016 eylem planında yer alan düzenlemenin amacı, patronların işçileri işten çıkartma maliyetlerini düşürmektir.

Kıdem tazminatlarımız, yani ücretimizin ödemesi sonraya bırakılmış kısmı sermaye için “yük” olarak görülmektedir.

“İşçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı alamıyor” bilgisi de doğru değildir. İşçiler dava açmaları halinde çoğunlukla tazminatlarını almaktadır. İşverenlerin hukuksuzluğunu önlemek yerine, kıdem tazminatı fiilen kaldırılarak hukuksuzluğa hukuk üretilmek istenmektedir.

Yapılmak istenen değişiklik ile amaçlanan herkesin kıdem tazminatı alması değildir. Gerçek amaçları şunlardır:

1)İşten atmak ya da çıkartmak kolaylaşacak

Kıdem tazminatı fona/sandığa devredildiğinde, işveren işçi çıkardığında toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacak. Böylece işten çıkarmalar kolaylaşacaktır. Tüm işçiler “gündelikçi” gibi çalışacak, sendikalaşma imkânsız olacak; işçilere sürekli giriş-çıkış yapılabilecek.

2) Kıdem tazminatı almak hayal olacak

Mevcut koşullarda kıdem tazminatından sadece işten atıldığımızda değil birçok durumda faydalanabiliyoruz.

İşveren hakkımızı yediğinde, askerlik hizmeti dolayısıyla, kadınlar evlendiklerinde, 15 yıl sigortalılık süresini ve 3 bin 600 gün prim ödeme süresini doldurduysak, emeklilik halinde kendi isteğimizle işten ayrıldıysak kıdem tazminatına hak kazanıyorduk. Ayrıca kayıtdışı çalıştırılmamız halinde veya

tazminat ödememek için işe giriş çıkış yaptırıldığında dava yolu ile kıdem tazminatını alma şansımız vardı.

Fon/sandık sisteminde bu yararlanma koşulları ortadan kalkacak. Ödeme emekli olduğumuzda ya da 10 yıl gibi bir kıdemde ev alma gibi şartlara bağlı olarak yapılacak.

3) Kıdem tazminatının sadece adı kalacak

Kıdem tazminatı işverenin sorumluluğunda olan bir meseledir, esas olarak işçi ile işveren arasındaki ilişkinin sonra ermesiyle ilgilidir. Böyle olmaktan çıktığında, adı “emeklilik fonu”, “emeklilik sandığı” olur ama “kıdem tazminatı” olmaz. “Paralel” bir emeklilik sistemi kıdem tazminatı yerine ikame

edilemez. Çünkü iş güvencesi sağlamaz!

4) Fon demek yağma demek

Zorunlu Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Edindirme Yardımı Hesapları, İşsizlik Fonu… Bu fonların hepsi siyasal iktidarlar tarafından yağmalanmıştır ve yağmalanmaktadır. Türkiye’de milyonlarca işsiz açlıkla mücadele ederken İşsizlik Fonu’ndan patronlara 50 milyon liraya yakın kaynak aktarılmıştır.

5) Çocuklarımızın hakları gasp edilecek

Kimi yetkililer “kazanılmış haklara dokunulmayacak” diyor. Yani kıdem tazminatının bundan sonar işe girenler için ortadan kaldırılacağını söylüyor.

Peki, bu doğru olsa bile yeni işçiler uzaydan mı gelecek? Onlar bizim çocuklarımız olacak. Bizden önceki kuşakların bedeller ödeyerek kazandıkları haklar, çocuklarımız için bize emanettir. Çocuklarımızı günübirlik, amele pazarı usulü çalıştırmak isteyenlere geçit vermeyeceğiz!

Tüm işçilerin kıdem tazminatı alması için ne yapmalı?

Eğer amaç “kıdem tazminatı alamayan işçilerin alabilmesi” ise modelin değiştirilmesi ve “fon”/“sandık” kurulması gibi karmaşık yollara girmeye gerek yoktur. Yapılması gereken basittir.

Mevcut yasaya (1475 sayılı yasanın yürürlükteki 14. Maddesi) bir cümle koyarak, bir yılın altında çalışanlara da kıdem tazminatı ödenmesi sağlanmalıdır.

İflas nedeniyle ödenmeyen kıdem tazminatını devletin ödemesi ve işverenden haciz yoluyla tahsili sağlanmalıdır.

İflas halinde bankaların, devletin değil işçilerin alacaklarının ödenmesi öncelikli ve imtiyazlı hale getirilmesi gerekmektedir.

Kıdem tazminatı ödemeyen işverenlere ağır yaptırımlar getirilmelidir.

12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan “kıdem tazminatı tavanı” kaldırılmalıdır.

Sendikal barajlar, örgütlenmenin ve grev hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Örgütlü işçinin kıdem tazminatını gasp etmek mümkün olmayacaktır.

DİSK’in bu somut önerilerini görmezden gelenler, kıdem tazminatını ortadan kaldırmak için elinden geleni ardına koymuyor.

Biz buradan bir kere daha ilan ediyoruz: Kıdem tazminatlarımızı leş kargalarına yedirmemek için mücadelemize devam edeceğiz.

Esnek güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasına karşı, Taşeron köleliğine karşı, Özel istihdam büroları ile oluşturulmak istenen köle pazarlarına karşı, Kıdem tazminatının fona devir adı altında gasp edilmesine karşı, Tüm emekçileri, emek dostlarını, emekten, demokrasiden, özgürlüklerden yana olan tüm güçleri ortak mücadeleye davet ediyoruz.

Geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için mücadele etmek, ahlaki, sınıfsal ve siyasal bir görevdir.

Emek, hak ve demokrasi mücadelesi verenler er ya da geç hep kazanmıştır!

Biz de kazanacağız!

 

İşçi Gazetesi / 19 Ocak 2016

İzmir’de liselilerin eyleme polis saldırısı

Liseli Yeni Demokrat Gençlik, Özgür Lise, Liseli Genç Umut, Liseli Kıvılcım,Liseli Öğrenci Birliği’nin 22 Ocak cuma günü İzmir Karşıyaka’da arkadaşlarımızın alamadığı karneleri bizde almıyoruz
diyerek gerçkeleştirdikleri basın açıklamasına polis saldırdı. 5 Özgür Liseli olmak üzere toplam 11 liseli öğreci gözlatına alındı.

Adana’da liselilerden karne eylemi

22 Ocak Cuma günü Adana İnönü Parkı’nda lise öğrencileri karne eylemi gerçekleştirdi. Lise öğrencileri; zorbalığın, şiddetin, sömürünün, tahakkümün ve katliamların şebekesi olan burjuva devlete ve onun bugünkü temsilcisi olan AK Parti’ye karnesini verdiler.
Liseliler devlet dersinde katledilen bütün öğrenciler ve Kürdistan’da aylardır süren katliamda öldürülen arkadaşları için alınan tüm karneleri yırtıp ‘karnemizi burjuva devlet aygıtına iade ediyoruz’ dediler.
Katılımcı kurumlar :
DEV –LİS, DEV- LİS/K,GENÇLİK MUHALEFETİ, LİSELİ GENÇ UMUT,LİSELİ ÖĞRENCİ BİRLİĞİ,LİSELİ DGH,ÖZGÜR LİSE

Narlıdere’de Alevi derneklerinin açlık grevine destek

Narlıdere’de Alevi Dernekleri tarafından Kürdistan’daki savaşın son bulması talebiyle başlatılan 3 günlük açlık grevinin duyurusu için yapılan açıklamaya bizler de katıldık.
Savaşa Hayır Çocuklar Ölmesin şiarıyla başlatılan eyleme ilişkin dayanışma mesajlarımızı ilettik.

Aydos AKA-DER’de Komutan Bekir ve Ali Serkan Eroğlu anıldı

Anma tarihi olan 12.12.2015 tarihinde on gün öncesinden başlayarak sosyal medyada anmaya çağrı etkinliği oluşturduk. Dernek içerisinde ortaklarımızın ve Erdal Eren görselleri bir köşe oluşturduk. Sokaklarda afiş, yazılamalar ve bildiri dağıtımı yaptık.

Kahvehaneler de ajitasyon cekerek dünden bugüne sadece isimlerin değiştiğini katliamların devam ettiğini belirterek komutan Bekir ve Ali Serkan ortağımızı yaşamlarını mücadelelerini anlatarak ortaklarımız nezdinde bütün devrim kahramanlarını anmak için çağrı yaptık. Anma günü cumartesi pazarında stant açarak ortaklarımızı anlatan bildiriler dağıtıp anmaya çağrı bulunduk.

Anma günü dernek önünde yaklaşı 20-25 kişi toplanarak ajitasyon cekerek meşalel yürüşümüze başaldık. Ara sokaklardan sloganlar eşliğinde Pazar sokağında tekrar ajitasyon cekerek Komutan bekir yaşıyor andolu savaşıyor, Ali Serkan Eroğlu ölümsüzdür sloganları eşliğinde yürüyüşümeze devam ederek Pazar sokağı üç yol mevkisene geldik burda tünm devrimci kahramanlar nezdindinde bir dakikalık saygı duruşundan sonra bir ortağımız basın açıklamasını okudu. Ana cadde boyunca sloganlar eşliğinde yürüyerek devam ettik yanımızdan geçenler ve araçlardan kornalarıyla eşlik ederek destek eşliğinde derneğimize geldik. Dernekte dünden bu güne bir şeylerin değişmediğini anlatan sinevizyonumuzu hep birlikte izledik. Sine vizyon bitiminde üç ortağımız Komutan Bekir’in üç farklı şiirini okuduk. Anmaya katılan arkadaşlarla karşılıklı sohbet ederek süreç değerledirmesi yaprak anmamızı sonlandırdık.

Devrim kahramanları ölümsüzdür.

Komutan bekir yaşıyor andolu savaşıyor.

Ali serkan eroğlu insan olmanın çığlığıdır.

Aydos AKA-DER’de Maraş ve Cezaevleri Katliamlarında yitirilenler anıldı

 

Sosyal medyada programa dair duyurular yaptık Ertuğrulgazi ve sülüntepe mahallesinde bire bir kapı kapı dolaşarak anm çağrısı yaptık.

Anma programı cumartesi yaklaşık 40 kişini katılımıyla saat:20:00’de bir ortağımızın katliamlarda yitirdiklerimiz adına bir dakikalık saygı duruşuna daveti ve kısaca günün önemini ve anmaya dair kısa bir açılşı konuşmasıyla başladı.

İlk önce geçmişten günümüze kadar geçen süreçte yapılan katliamları anlatan daha önce hazırlamış olduğumuz sinevizyonumuzla izleyerek başladık.

Sonra Aydos AKA-DER adına bir ortağımız sözde hayata dönüş diye nitelendirilen ama devlet kayıtlarında adı tufan olan 19 Aralık 2000 de gerçekleştirilen katliam süreci değerlendirdi. Daha sonar Araştırmacı yazar Süleyman Zaman’ın konuşmacı olduğu bir söyleşi gercek leştirildi. Son olarak hiçbir etkinlikte bizleri yalnız bırakmayan Grup Rüzgarla Bir dostalarımız sahne alarak deyişleriyle ezgileriyle katliamlarda yitirdiklerimizin anmasına renk kattılar.

Aydos AKA-DER adına bir ortağımızın katılımcılara teşekür ederek , örgütlülük çağrısı ve günümüzde yaşanan katliamlara bölgemizden ses olmamız çağrısıyla program sonladırıldı.

AKA-DER Dikmen Şube’de “İlk Yardım” dersi verildi

Aka-Der Dikmen Şube olarak son süreçte yaşanan saldırılarda ve Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da gerçekleşen katliamlarda insanların o anda neler yapabileceklerini anlatmak ve ölüm riskini azaltmak için hayati önem taşıyan “İlk Yardım Hayat Kurtarır” konulu ilk yardım eğitimi gerçekleştirildi.

Dr. Mehmet Çakmak’ın yönetiminde yapılan eğitimde hem teorik hem pratik ilk yardım bilgileri anlatıldı.

AKA-DER Kızılay’da ‘Ortadoğu ve İç Savaş’ söyleşisi

Ortadoğu’daki gelişmeleri Rus uçağının düşürülmesinin öncesi ve sonrası olarak iki ayrı zaman diliminde değerlendirmek gerektiğini söyledi. Peköz; Rusya uçağının düşürülmesinin Suriye’deki askeri ve politik dengeleri tamamen değiştirdiğini, Türkiye’nin bu hamleyle Ortadoğu politikasının sıfırladığını, NATO’nun de Türkiye’ye destek olmadığını aktardı.

Rus uçağının düşürülmesinden sonra Rusya’nın Suriye hava sahasını kontrol altına aldığını, Türkiye’nin sınırına nükleer silahlar yerleştirdiğini aktardı. Bu gelişmeler ışığında Mart-Nisan aylarında, Esad ordusunun ilerleyeceğini, Rojava’ya kadar olan bölgeyi kontrol altına alacağını, PYD’nin de Cerablus’a girerek Türkiye sınırını kontrol edeceğini düşündüğünü aktardı. Yine ilerleyen süreçte federative Suriye, Özerk Rojava ve Cerablus’un oluşacağını, Sur’da, Cizre’de sürdürülen savaşın da Ortadoğu’daki vekalet savaşına göre sonuçlanacağını paylaştı.

Savaşın kazananın PYD ve Kürtler olacağı, TC devletinin yeniden müzakere masasına oturmak zorunda kalacağı, TC devletinin bunu bildiği için şiddetle saldırarak masaya oturduğunda karşı tarafı ne kadar güçsüzleştirirsem o kadar iyi dediğini ifade etti. Ülkedeki ekonomik verilerin de bu durumu teyit ettiğini, birçok emperyalist şirketin ülkeden zarar ederek ayrıldığını söyledi. Son olarak Türkiye’deki iç dinamiklerin de yeni bir patlamaya gebe olduğunu, TC devletinin çözülüşünün hızlanacağını, AB’nin göçmen politikasından kaynaklı toleransının biteceğini, NewYork Times’da çıkan haberlerin de hükümetin uluslararası ceza mahkemesinde yargılanabileceğine işaret ettiğini aktardı. Sosyalistlerin bu gelişmeler karşısında yeni politikalar ve örgütlenme metotları üretmesi gerektiğini belirterek konuşmasını noktaladı. Söyleşi katılımcıların sorularının cevaplanması ve katkıları ile sona erdi.

Roboski Katliamının 4. yılı… Unutursak kalbimiz kurusun!

Kadıköy AKA-DER’de 26 Aralık günü Roboski Katliamı’nın 4. Yılında anma etkinliği düzenlendi. Etkinlikte Ümit Kıvanç’ın “Ağlama Anne Güzel Yerdeyim” isimli belgeseli gösterildi ve ardından Doğu ve Güneydoğu Dernekler Platformu’ndan Hakim Tokmak ile söyleşi gerçekleştirildi.