Ana Sayfa Blog Sayfa 234

2015 yılı direnişlerinden: Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!

Anadolu adliyesi işçileri yeni yıla

kazanımla girdi

Çalıştıkları taşeron şirketten ücretlerini ala­madıkları için 4 Aralık’ta çalışmayı durduran ve ardından işten atılmaları üzerine direniş başlatan İstanbul Anadolu Adliyesi yemekhane işçileri, yeni yıla kazanımla girdi. Başsavcılığın imzaladığı yazılı taahhüt tutanağıyla işçiler işlerine geri döndü.

Başsavcı ‘bir şey’ yapmak zorunda kaldı

Anadolu Adliyesi işçilerinin yaklaşık bir aydır sürdürdükleri direniş kısmi kazanımlarla sona erdi. Kararlı direniş ve giderek büyüyen dayanışmanın etkisi, ‘ben sizin için bir şey yapamam’ diyen Adliye Başsavcılığını ‘bir şey’ yapmaya mecbur bıraktı.

İşçileri temsilen üyesi oldukları Devrimci Turizm İş sendikası, Başsavcılık ve Taşeron şirket Ak-er arasında imzalanan yazılı tutanak ile işten çıkarılan 32 işçiden 17’si eski işinde çalışmak üzere, 15 işçi ise başka iş yerlerinde işe başlatılmak koşu­luyla işe geri alındı.

İmzalanan anlaşmayla, yemekhanede yemek yiyen Adliye çalışanlarından kesilip şirkete giden hak edişler, işçilerin ücretleri yatırılmadığı durumda şirketten kesilip işçiye ödenecek.

Öte yandan işçiler, sözleşmesi iptal edilen Evrensel unvanlı taşeron şirketten alacaklarını tahsil etmek için hukuksal süreç başlattı.

‘birleşik-fiili-meşru mücadele’

Devrimci Turizm İş Sendikası kısmi kazanım­larla sonuçlanan direniş süreci üzerine bir açıklama yayımladı. Sendikanın açıklaması kısaca şöyle:

“Başsavcıya ve taşeron firmaya geri adım attı­ran işçilerin birliği ve kararlılığıydı. Ayrıca direni­şin başından beri destek olan hâkimlere, savcılara onların sendikası Yargıçlar Sendikası ve Yarsav’a, KESK’e bağlı Eğitim Sen ve BES’e, avukatlara, adliyede diğer işkollarında çalışan işçilere sınıf dayanışmaları için teşekkür ediyoruz ve önümüzdeki dönem emeğe yönelik saldırılara karşı ortak-birleşik mücadeleye çağırıyoruz… Bu saldırıları püskürtme­nin yegâne yolu birleşik-fiili-meşru mücadeleden geçiyor…”

SCA YILDIZ Fabrikası işçilerinin

direnişi sürüyor

Gebze’de bulunan SCA YILDIZ fabrikası işçi­lerinin direnişi sürüyor.

DİSK’e bağlı TÜMKA-İŞ sendikasında örgüt­lenen işçiler, sendikal örgütlülüklerinin tanınması ücretlerinin artırılması ve işten atılan 12 işçi arkadaş­larının işe geri alınması talebiyle iş bırakarak direniş başlatmışlardı. İşçilerin direnişi 2’nci haftasına girdi.

İşçilerin haklı taleplerine lokavt saldırısıyla karşılık veren fabrika yönetimi artık fabrikanın ça­lışmayacağını ilan ederek işçilerin iradesini kırma­ya çalışıyor. Lokavt saldırısının bir blöf olduğunu belirten işçiler kendilerinin de artık kölece çalışma koşullarına boyun eğmeyeceklerini, kazanıncaya kadar direnmeye kararlı olduklarını ifade ediyorlar.

İşçiler, fabrika önündeki direnişlerini halaylarla, horonlarla, sosyal etkinliklerle sürdürüyorlar.

Enerji işçisi 292 gün direndi, kazandı

BEDAŞ’ın Avcılar İşletmesi’ne bağlı DİSK/ Enerji-Sen üyesi 26 işçi, işçi sağlığı ve iş güvenli­ği önlemlerinin alınmasını talep ettikleri için işten çıkarıldı. Avcılar BEDAŞ işletmesi önünde direnişe başlayan işçiler direnişlerine Taksim’deki BEDAŞ Genel Müdürlüğü önüne taşındı. 292 gün boyunca direnen enerji işçileri 29 Mayıs’ta BEDAŞ yöneti­miyle yeni bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından işçilerin işe geri dönüş süreçleri başladı.

Metal Fırtınası

2015 yılı metal işçilerinin isyanına sahne oldu. 2014-2017 toplu sözleşme süreciyle hareketlenen metal işçileri bir kez daha başını Türk Metal mafya­sının çektiği kölelik sözleşmesine mahküm edildiler.

Türk Metal ve Çelik-İş sendikalarının imzaladı­ğı 3 yıl süreli ‘satış sözleşmeleri’ işçileri ayağa kal­dırdı. 3 yıllık toplu sözleşme dayatmasını ve düşük ücret artışlarını kabul etmeyen DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş sendikası 15.000 işçiyle greve çıktı. Serma­ye devletinin bakanlar kurulu hemen devreye girerek grevi 60 gün süreli erteledi. Bu erteleme üzerine işyerlerinde üretim yavaşlatma eylemleri başladı. İş yavaşlatma eylemleri ardından da metal patronlarının bir kısmı MESS’ten istifa ederek işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kaldılar. Bir süre sonrasında ise Türk Metal mafyası, işçilerin tepkisi nedeniyle BOS­CH fabrikasında MESS sözleşmesini ikiye katlayan oranda sözleşme imzalayınca biriken öfkenin fitilini ateşlemiş oldu. Renault fabrikası işçilerinin öncülük ettiği Metal Fırtına başladı.

‘Her Şey Çok Güzel Olacak’

6 Aralık 2014’te DİSK/Dev Sağlık-İş Sendika­sı’na üye oldukları için 100 işçi Maltepe Üniversitesi Rektörlüğü tarafından işten çıkartıldı. İşçiler hastane önüne kurdukları Direniş Sarayı’nda (direniş çadırı) 194 gün boyunca direndi. Direniş sürecinde Maltepe halkının büyük desteğini alan direnişçiler her gün Maltepe içinde yaptığı yürüyüşlerle, uluslararası imza kampanyaları, rektörlük yürüyüşü ve hastane­nin yönetim binasını işgal etme gibi birçok eylemle hem Türkiye’nin hem de uluslararası kamuoyu gündemine yerleşti. İşçilerin sendikalı oldukları için işten atıldığı hem bilirkişi ve iş müfettişlerinin raporunda hem de mahkeme kararında ve son olarak da Yargıtay kararı ile de kesinleşmiş oldu. İşe iade davasını kazanan ve 12+4 maaş tutarında tazminat kazanan işçiler bütün zorluklara karşı sürdürdüğü 194 günlük direnişi kazanımla sonlandırdı.

İşçilerin işgali kazanım getirdi

İstanbul Topkapı’da Santa Farma İlaç Sanayi AŞ’de çalışan DİSK Nakliyat-İş üyesi 16 işçi Eylül ayında Tez Trans adlı firmanın ihaleyi alması sonrası işten atıldı. Yıllardır sendikalı ve toplu sözleşmeli çalışan işçiler, 7 Eylül’de Santa Farma önünde dire­nişe başladı. Santa Farma Genel Müdürlüğü, haksız hukuksuz işten atılmalara işçiler genel müdürlük binasını işgal edinceye kadar sessiz kaldı.

Asıl işveren olarak sorumluluk almayan taşeron firmayı hedef gösteren Santa Farma yetkilileri 21 Ekim’de gerçekleşen işgal eyleminden sonra sendi­kayla görüşmek zorunda kaldı. Görüşmeler sonrası direnişe devam eden işçiler, 14 Aralık ‘ta açıklama yaparak iş başı yaptığını duyurdu.

 Polis saldırdı, işçiler direndi

Ekim ayında üretimi durdurulan ve 4 aydır üc­retlerini alamayan Sivas Demir Çelik İşletmeleri’nde (SİDEMİR) çalışanı 200 işçi neredeyse yaptıkları her hak arama eyleminde polis saldırısıyla karşılaş­tılar. 11 Kasım’da Sivas Kent Merkezi’nde eylem yapan işçiler polisin saldırısına uğradı. Gaz ve coplu saldırıda bazı işçiler fenalaştı. İşçilerin bir kısmı 20 Kasım tarihinde kent merkezindeki bir iş merkezinin çatısına çıkarak seslerini duyurmaya çalıştı, yine po­lis saldırısına uğradılar. İşçilerin aileleriyle birlikte 7 Aralık’ta Valiliğe seslerini duyurmak için yaptıkları yürüyüşe polis yeniden saldırdı. İşçilere reva görülen son saldırı ise oturdukları lojmanların elektriğini kesmek oldu.

Maden işçisi direnişte

Manisa’nın Soma İlçesi’nde İmbat Madenci­lik’te 18 Kasım’da küçülme bahanesiyle işçiler işten çıkartılmaya başlandı. Vardiya değişimi sırasında işten çıkarıldıklarını öğrenen işçiler ocağın önünde beklemeye başladı. İşçiler işten çıkarıldıklarını da geri alındıklarını da özel güvenlik amirinden öğ­rendi. İşçilerin yanına gelen özel güvenlik amiri üç maden işçisinin işten atılmasında yanlışlık olduğunu işe başlayabileceklerini söyledi. İşletme yetkilile­riyle görüşmek isteyen işçilerin talepleri reddedildi. Fabrika önünde gelen şirket avukatı olduğunu iddia eden bir kişi elindeki 29 kişinin ismi yazan kâğıtla işçilere “bu isimlerle çalışmayacağız” dedi. Bunun üzerine işçiler bir toplantı düzenleyerek direniş kara­rı aldı. Direniş kararı alan işçilere akşam saatlerinde jandarma saldırdı ve 12 işçi gözaltına alındı, bir işçi yaralandı. İşçiler mücadeleden vazgeçmeyerek fabrika önünde direnişe devam etti. 21 Aralık’ta şirket yöneticilerinin şikayeti üzerine maden ocağı­nın önüne gelen jandarma işçilere eylemlerine son vermesi çağrısı yaptı. Ret yanıtı alınca ise saldırıya geçti ve 5 işçi yaka paça gözaltına alındı. İşçiler saldırılara rağmen kararlılık maden ocağı önünde direnişe devam ediyor.

Direniş kazanım getirdi

İstanbul Göztepe’de bulunan Emaar Squar in­şatta çalışan iki işçi sendikal faaliyet yürüttükleri ge­rekçesiyle işten atıldı. İnşaat İşçileri Sendikası üyesi işçiler Murat Bulut ve Kenan Savut 8 gün boyunca Akfa Holding’in Çamlıca Plaza ve Terra Plaza’da bulunan ofislerinin önünde eylem yaptı.

22 Aralık’ta Emaar Square şantiyesi girişinde ve satış ofisi önünde yapılan eylemlerin ardından işçiler satış ofisinin girişi kapattı. TAV VE SERA patronları polis çağırarak işçilerin ve sendika üyelerinin geri adım atması için baskı uyguladı. İşçilerin direnişleri­ne devam etmesi üzeri şirket patronları işçilerle

Fiili grev haktır

İstanbul Pendik’te bulunan SeraPool fabrika­sında çalışırken Cam Keramik-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan 197 gün boyunca fabrika önünde direnen işçiler direnişi kazandı. 24 Aralık’ta patronun “yasadışı greve çıkarak zarar uğrattıkları” iddiasıyla işçiler ve sendika aleyhine açtığı tazminat davası görüldü. Davanın Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesi’nde 1. İş Mahkemesinde görülen son duruş­masında işçiler lehine karar çıktı. Mahkeme heyeti kanun dışı grev tespiti davasını reddetti. İşçilerin grev hakkını genişleten bu karar, bütün işçiler için bir kazanım olarak değerlendirildi.

İşçi Gazetesi / Sendika.Org – 01 Ocak 2016

2015 yılında en az 1712 işçi yaşamını yitirdi

Her ay, basından takip ettiği kadarıyla iş kaza­larını yayımlayan İSİG Meclis, 2015 yılında en çok işçi ölümünün trafik kazasıyla olduğunu belirtti.

Açıklanan raporda 2015 yılı iş cinayetlerinde 1593 erkek, 119 kadın, 63 çocuk ve 66 göçmen işçi­nin hayatını kaybettiğini ifade etti.

Ölümlerin iş koluna dağılımı şu şekilde:

İnşaat, yol işkolunda, 414 işçi

Tarım, orman işkolunda, 393 işçi

Taşımacılık iş kolunda, 231 işçi

Trafik, servis kazası nedeniyle, 506 işçi

Ezilme, göçük nedeniyle, 298 işçi

Yüksekte düşme nedeni ile 275

İşçi ölümlerinin en yüksek olduğu şehirler ise şöyle sıralanıyor: İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, Konya, Kocaeli.

Sendika.org

DİSK-AR: “Asgari ücretli 4 kişilik bir aile, günde 15 lirayla doymak zorunda”

DİSK-AR’ın, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İsta­tistiklerini veri alarak hazırladığı “Asgari Ücretle Geçim Raporu”nda şu tespitlere yer verildi; “As­gari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 3.75 lira olurken, öğün başına bu tutar sadece 1 lira 25 kuruş düzeyinde kalıyor. En yoksul yüzde 20’lik kesim yaşamını sürdürebilmek için gelirinin ancak yüzde 33.7’sini gıda ve benzeri harcamalarına ayırabilirken, eşi çalışmayan ve 2 çocuklu bir asgari ücretli, asgari geçim indirimli aylık 1300 liralık gelirinden gıda için günlük ayırdığı 15 lira ile hem eşinin hem kendinin hem de çocuklarının karnını doyurmak zorunda.”

Asgari ücretli, kira ve diğer konut harcamaları için 418 lira ayırabilir

TÜİK Madde Fiyatları istatistiklerine göre Kasım 2015 tarihi itibari ile ortalama kira bedelinin 666 lirayı bulduğuna işaret edilen raporda, asgari üc­retlinin kira ve diğer konut harcamaları için yalnızca 418 lira ayırabildiğine dikkat çekildi: “Asgari ücret­linin, çalıştığı işyerinin servis imkanı yoksa işyerine ulaşımı bile büyük bir sorun. Tek bir belediye otobüs biletinin Türkiye ortalamasında 1.79 lira olduğu koşullarda, asgari ücretlinin ulaşım için ayırabildiği günlük pay sadece 3.5 lira, bu gelirle sadece tek yön bilet alınabiliyor.”

Asgari ücretlinin kültür ve eğlence için ayda yalnızca 17 lira ayırabildiğine işaret edilen DİSK-AR raporunda, “Bu miktar ile sinemaya bir kişi bir kere gidebilirken, tiyatro ya da bir spor müsabakası­na gidebilmek mümkün değil. Sinema bileti ortalama 14 lira, tiyatro 26, spor müsabakası 21 lira” dendi.

Asgari ücretli, çocuk başına 5 liralık eğitim har­caması yapabilir

Rapor şöyle devam etti: “Isınma, bakım, onarım, temizlik ve hatta kadro eksikliği nedeni ile öğretmen ihtiyacı, kaynak yokluğu bahanesi ile veli­lerin ödediği katkı paylarına teslim edilen eğitim ko­şularında, asgari ücretli çocuğuna defter kalem bile alamayacak durumda. Okul tercihleri büyük oranda, yoksul ve kaynak yokluğundan eğitim veremez durumdaki okullar. Yani asgari ücretlinin çocuğunu okutması, aylık çocuk başına 5 liralık ayrılan pay ile yokluktan dolayı neredeyse mucize. Asgari ücretlinin ortalama fiyatlı bir buzdolabını alması için, ev eşyası için ayırabildiği 71 lira ile başka hiçbir eşya almaksı­zın 23 ay çalışması gerekiyor. Özetle asgari ücret­liden, kişi başına bir öğün başına 1 lira 25 kuruşla karnını doyurması, 1 buzdolabı için 23 ay çalışması, 418 liraya barınması ve ısınması, çocuk başına 5 liralık eğitim harcaması ile çocuklarını yetiştirmesi bekleniyor.”

Asgari ücret 1900 TL olmalıdır

Asgari ücretin 1400 TL’ye yaklaşan açlık sınırının bile altında kaldığına işaret edilen DİSK-AR raporunda, “Gelir dağılımını düzeltici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedeliyor. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçim­de ele alınması gerekiyor. Asgari ücretlinin iki kişi çalışmasına rağmen çocuklarını yoksulluğa mahkum etmemesi için kimi sosyal desteklerle birlikte en az 1900 lira şarttır” ifadelerine yer verildi.

İşçi Gazetesi / 01 Ocak 2016

Sermaye düzeni kanımızla yaşamaya devam ediyor! Aralık ayında en az 137 işçi yaşamını yitirdi…

Sermaye işçi kanıyla semirmeye devam ederken onun devleti, bu devletin egemenleri de eşitlik ve adalet isteyen, barış, kardeşlik, özgürlük isteyen emekçileri, Kürt halkını katletmeye devam ediyor.

Emekçiler ve halklar bu katliamları asla unutmayacak, hesabını soracaktır!

İSİG’in işçi cinayetlerine dair Aralık ayı raporu özetle şöyledir:

2015 yılının sonunda iş cinayetlerinde en az 1712 işçi can vermiş oldu…

İş cinayetleri yine inşaat, taşımacılık, tarım ve belediye işkollarında yoğunlaştı…

İş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımına bakarsak;

İnşaat, Yol işkolunda 40 işçi… Taşımacılık işkolunda 15 işçi… Tarım, Orman işkolunda 25 emekçi… Belediye, Genel İşler işkolunda 8 işçi… Madencilik işkolunda 5 işçi… Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 6 emekçi… Gıda, Şeker işkolunda 4 işçi… Metal işkolunda 6 işçi… Konaklama, Eğlence işkolunda 1 işçi… Enerji işkolunda 5 işçi… Savunma, Güvenlik işkolunda 1 işçi… Tekstil, Deri işkolunda 1 işçi… Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 3 işçi… Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 2 işçi… Ağaç, Kâğıt işkolunda 5 işçi…Basın, Gazetecilik işkolunda 1 işçi… Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 işçi… Çalıştığı işkolunu öğrenemediğimiz 1 işçi can verdi.

İşçiler en çok trafik/servis kazaları, ezilme/göçük ve yüksekten düşmeden dolayı can verdi…

İş cinayetleri en çok Bursa, İstanbul, Samsun, Denizli ve İzmir’de can aldı…

2015 / Aralık ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren; Ali Sami Hançer, Hacı Gökşen, Aydın Tektaş, Yusuf Ak, Osman Babür, İbrahim İrdin, Hikmet Şakrak, Ali Egzik, Galip Arslan, Niyazi Altıntaş, Melek Argun, Ö.A., Ersin Aylanç, İ.D., Mustafa Kaya, Dursun Bozkurt, İbrahim Savun, Sami Seçim, Mehmet Ali Top, Tolga Aslan, İsmet Doğa, Rabia Erdoğan, Erkan Ertaş, Tuncay Barkin, Neril Ökdem, Emrullah Kaçmaz, Mehmet Sönmez, Hüdaver Danalı, Ali Dökmeci, Yalçın Coşkun, Tuncay Karakan, Soner Mutlu, Üzeyir Öztekin, Aytuğ Kesim, Kadim Karataş, Mehmet Gök, İbrahim Yılmaz, Ç.E., Beytullah Günel, Nuray Çalışkan, Aydın Şahin, Mevlüt Demirel, Mahmut Ağca, Büşra Demir, Devlet Erkigün, Levent Turan, Mehmet Altuntaş, Recep Cengiz, Ümit Batmaz, Rafiye Ceylan, Turan Yılmaz, Kasım Yavilioğlu, Zeki Balaban, Kurtuluş Polat, Mehmet Öner, Barış Yıldız, Mehmet Deniz, Ömer Demir, Güler Dinç, İlker Uyarsal, Osman Türk, Salih Akboğa, Murat Kıratlı, Kalender Ballı, Muhterem Ballı, Nihat Özeren, Abdullahfettah Karpuç, Turgay Tutar, Hakan Yanıkoğlu, Kadri Balta, Ahmet Hacneyief, Oktay Can, Şaban Pir, Kenan Şahin, Ayhan Olku, İbrahim Demirel, Güven Kişin, Erdal Genç, Necati Altınışık, Ahmet Göksu, Yüksel Bek, Hayri Solmaz, Ahmet Meydan, Ergün Gültepe, Melih Telek, Halis Ökmen, Ahmet Özbek, Serkan Çolak, Ahmet Acar, Hamdi Ferik, Murat Karaaslan, Ziyep Kalit, Yunus Çakar, Yüksel Atılgan, Sinan Kayar, Hekim Casım Nebo, Yaşar ., İsmail Çalımlı, Zeki Çiftçi, Yusuf Hamdan, Kadir Çiftsüren, İsmail Dökçe, Taner Yalçın, Faruk Aldaş, Nazmi Özkaya, Mehmet Yılmaz, Serdar Aydın, Emrah Kılıç, Necdet Koçak, Zehra Musa Yamaç, Yılmaz Erz, Murat Tuğrul, Öner İnal, İsmet Ağaç, Hamdi Tel, Mesut Kocatüfek, İbrahim Demirhan, A.S., Cengiz Dinç, İsmail Bilişmez, Yusuf Karaca, Abdülaziz Yural, Salih Doğan, Haydar Aydın, Bülent Durgun, Engin Beytorun, Zeliha Gündüz, Mustafa Polat, Mehmet Yılmaz, Seyfettin Karaorman, Yaşar Tuncer, Ahmet Kundakçı, Ramazan Türkeli, Osman Akçan ve ismini öğrenemediğimiz üç işçiyi saygıyla anıyoruz!

Mersin Üniversitesi’nde İdealist Düşünce Topluluğu adında ırkçı bir grubun Nihal Atsız’ı anma programını protesto eden öğrencilere polis saldırdı

Saat 3’ te yapılacak etkinlik için uğur oral kültür merkezinin girişini saat 12 ‘ de polisin tutması üze­rine kitle kültür merkezinin karşısındaki alanda top­landı.Ardından fen edebiyat fakültesinin önüne gelen öğrenciler “ sol görüşlü öğrencilere herhangi bir etkinlik için izin verilmediğini fakat ırkçı düşünce­leri üniversitemize taşımak isteyen ırkçı ve faşistlere tüm olanakları sağladığını, rektörün de aynı görüşte olduğunu ve etkinliğin yapılmasına öğrenciler olarak karşı çıktıklarını “ söylediler. Saat iki buçuk civarın­da polisle öğrenciler arasında çatışma çıktı. Polisin biber gazı ve plastik mermi ile saldırdığı öğrenciler taş ve sopa ile karşılık verdi.

Polis amiri ‘Herkesi istiyorum.’

Derslerin çoğu biber gazı yüzünden iptal edildi. 23 öğrenci ormanlık alanda, rektörlük önünde , üniversite çıkışında gözaltına alındı. Polis amirinin ‘herkesi alın’ dediği öğrenildi. Ayrıca Polis ormanlık alanda köpeklerle arama yaparak gözaltı yapmaya çalıştı. Polisin gözaltına alırken şiddet uyguladığı öğrenildi. Ayrıca 20 kişilik bir gruba tıp fakültesi civarında sivil araçtan ateş açıldı. Gruptan bazıları gözaltına alındı. Bir Kaldıraç okurunun gözaltına alı­nırken kafasına silah kabzasıyla vurulduğu öğrenildi, bazı kadın öğrencilerin dudakları patladı. Polisler gözaltı aracında tecavüz imasıyla ‘sizi başka yere götüreceğiz ‘ diyerek kadın öğrencileri tehdit etti.

Özgür basına müdahale

Polis DİHA Muhabiri Nurhan Kuzu’ya’ seni gözal­tına alır boğarım’ diyerek tehdit etti. Ayrıca haber takibi yapan iletişim öğrencilerine de plastik mermi sıkıp taş attı.

Gözaltılar aileleriyle görüştürülmedi

Terörle mücadele şubesine götürülen öğrenciler aileleriyle görüştürülmedi. Gözaltı listesi ertesi gün öğle saatlerine kadar açıklanmadı. Öğrenciler polisin verdiği yemeği reddetti , polisler de dışardan gelen yemeği içeri almayarak gözaltındakilere işkence uyguladı.İki günün ardından bazı milletvekillerinin araya girmesiyle dışardan gelen yemekler kabul edildi.

Pazartesi mahkemeye çıkarılan 25 öğrenciden dördü “Örgüt üyesi olma”, “Örgüt Propagandası”, “Kitlesel şiddet eylemini organize etme, eyleme katı­larak gerilimi tırmandırma”, “eğitim öğretime engel olma” gerekçeleriyle tutuklandı. 11 öğrenci ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Koç Üniversite’sinde işçiler akademisyenler öğrenciler bir arada

İşçilerin evlerinden getirdiği yemekler hep birlikte yenilirken, okulda taşerona karşı mücadeleyi büyütmenin yolları tartışıldı. İşçiler, akademisyenler ve öğrenciler yeni yıla dayanışmayı güçlendirerek merhaba dedi.

MEÜ’de basın açıklaması serbest, açıklamaya yürüyerek gitmek yasak

MEÜ’de Nihal Atsız anması yapılmasına karşı çıkan öğrenciler ile polisler arasında çıkan çatışmada dört öğrenci; “Örgüt üyesi olma”, “Örgüt Propagandası”, “ Kitlesel şiddet eylemini organize etme, eyleme katılarak gerilimi tırmandırma” gerekçeleri ile tutuklanmıştı. Bugün öğrenciler arkadaşlarının serbest bırakılması için bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş öncesi yine çok sayıda polis kampüs içerisine girdi. Fen Edebiyat Fakültesi’nde toplanan öğrencilerin önü polis tarafından ‘ yürüyüşlü basın açıklaması yapılmasına izin verilmeyeceği’ gerekçesi ile kesildi. Bunun üzerine öğrenciler basın açıklamasını Cumhuriyet alanına yürüyerek geçilmesine izin verilmediği için alanda değil alana çıkan yolda gerçekleştirdi.

Tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılmasını isteyen öğrenciler, oturma eylemi ile yaşanan durumu protesto etti ve basına yönelik bir açıklama yaptı. Öğrenciler adına konuşan Dilan Özer Nihal Atsız anmasını gerçekleştirenleri hatırlatarak; ‘ Mersin Üniversitesi’nde AKP- devlet muhalif sesi bastırmak için ülkücü çeteleri kullanmaktadır’ dedi. Özer sözlerine; “ evet bu ülkede güvenlik önlemleri çeteleri korumak için alınır. Bu ülkede, çeteler gözaltına alınırken kelepçe takılmaz. Bu ülkede insanlık insanlık adına bir şeyler yapanlar ya işkence ile gözaltına alınır ya tutuklanır ya da katledilirler. Tıpkı gözaltına alınmaya çalışılırken öldürülen Dilek Doğan gibi, tıpkı Hrant Dink ve Tahir Elçi gibi. Bu ülkede çetelere tırlarla silah gönderilir, eğit donat kamplarıyla beslenir’ şeklinde devam ederek, ‘ rektör, polis ve özel güvenliğin ırkçıları koruduğunu ‘ söyledi. Özer; öğrencilerin gözaltına alınırken kafalarına silah dayandığını, darp edildiğini ve kadın öğrencilere yönelik cinsel taciz gerçekleştirildiğini belirtti.

‘Eğitim ve öğretim hakkını engelleme suçlaması ironidir, alçakçadır’

Gözaltına alınan öğrencilere yönelik eğitim öğretimi engelleme suçlamasını reddeden Özer; ‘ Engelleyenler kampüsü biber gazına boğarak derslerin iptal edilmesine neden olanlardır. Daha dün Cizre ve Silopi ‘ de öğretmenlere şehri terk etmeleri konusunda mail atanlar bugün üniversitelerde özgür bilimsel eğitimi savunan öğrencileri eğitim ve öğretimi engellemekle suçluyor’ dedi. Cizre ve Silopi’de öğrencilerin eğitim hakkının elinden alındığını söyleyen Özer; ‘ Bu yüzden devletin öğrencileri eğitim ve öğretim hakkını engellemekle suçlaması ironidir, alçakçadır’ dedi. Öğrencilerin üniversitenin esas sahibi olduğunu ifade eden Özer; ‘ çetelerle mücadele eden, insanlık onurunu savunan tüm tutsaklar onurumuzdur’ dedi ve açıklamayı sonlandırdı. Ardından öğrenciler bir süre oturma eylemi ile tutuklamaları protesto etti

Haber: İsa Uğur Erdoğan

Susma, sinme, direnişi örgütle!

Sevgili arkadaş,

Biz kütüphaneden çıkıp koştura koştura derse giderken, ÖMER’de arkadaşlarımızla çay içip akşam nereye gideceğimizi düşünürken; Sur’da, Silvan’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de çocuklar okullarına gidemiyor. Çünkü sokakları gibi okulları da işgal altındayken evlerine hapsolmuş durumdalar. Yorgan­ları kafalarına kadar çekip, top ve tank sesleri altında uyumaya çalışıyorlar.

11 çocuk annesi Taybet Abla, 5 gün önce Silopi’de komşusunun evinden dönerken keskin nişancılar tarafından katledildi. Cenazesini almak için sokağa çıkanlara ateş açılıyor. Taybet Abla’nın bedeni 5 gündür sokakta. Yine Silopi’de 10 evde aileler yakınlarının cenazelerini gömemedikleri için, buzlarla çürümesini engellemeye çalışıyorlar. Ara­larında 11 yaşındaki Mehmet de var, 80 yaşındaki Yusuf Amca da. Hacı Birlik’in bedeni yerde sürükle­neli 81 gün oldu.

Biz hep günlük koşuşturmacalardayken Dilek, Dilan, Günay, Yeliz, Şirin İstanbul’da evlerinin orta yerinde polis tarafından katledildiler.

Yeni bir çağın içindeyiz. Bu çağ Paris’ten Ankara’ya katliamların yaşandığı, Aylan bebeklerin sahile vurduğu bir çağ. Ama bu çağ aynı zamanda Filistin’den, Latin Amerika’ya direnişlerin büyü­tüldüğü; Arin Mirkan’ların, Suphi Nejat’ların, Aziz Güler’lerin savunduğu bir çağ. Adaletsizliklerin, ka­nın, yalanın çağı ama direnişlerin, umudun, zaferin de çağı. Her şeyden önce bu çağ bizim çağımız. Bu dünya bizim dünyamız, bu yaşam bizim yaşamımız. Hendeklerin ardında yaşamlarını savunanlar, hepimi­zin özgür bir dünya umudunu da büyütüyor.

Yarının daha güzel olmasını istiyorsan;

Susma, sinme, direnişi örgütle!

Koç Üniversitesi’nde özyönetim paneli

Kürt halkının talepleri ve direnişi, dünyanın farklı bölgelerindeki özyönetim deneyimlerinin tartışıldığı panele öğrenci­lerin ilgisi yüksekti. (8 Aralık 2015)

İstanbul Üniversitesin’de baskı da eylemler de devam ediyor

İÜHF 2. Sınıf öğrencisi Musab Demir, 9 Ara­lık’ta içinde ve dışında polisin konuşlandığı cezaevi halini almış üniversitenin etrafında, somut bir olay olmaksızın keyfi olarak gözaltına alınmıştır. 10 Aralıkta ise facebook paylaşımları gerekçe göste­rilerek cumhurbaşkanına hakaretten ve sayfasında YPG bayrağınında bulunduğu bir resim paylaşmak suretiyle ‘ terör örgütü propagandası’ yaptığı gerekçe gösterilerek tutuklanmıştır. (10 Aralık 2015)

Roboski Katliamı anıldı

Merkez kampüs Havuzlu bahçede toplanan kitle, 28 Aralık 2011de Roboski’de katledilen canları anmak üzere sloganlar eşliğinde ana kapıya yürüdü. Ana kapıda basın açıklaması gerçekleştirildi

(28 Aralık 2015)

Homofobiye karşı ses çıkar

Homofobi Transfobi Bifobi karşıtı öğrenci topluluğu İÜ RADAR’ın çağrısıyla üniversiteye girişteki üst aramalarından, ÖGBye; afislere yönelik saldırılardan kendilerini genel ahlakı bozmakla suç­layan yapılanmalara dolayısıyla her türlü homofobik transfobik bifobik saldırıya karşı Fen-Edebiyat ve Merkez kampüslerinde ses çıkarma eylemi gerçek­leştirildi

Öğrenci hareketine yönelik operasyonlara karşı eylem

Üniversite öğrencilerinin çağrısıyla ODTÜ, İs­tanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi başta olmak üzere öğrenci hareketine yönelik operasyonlara iliş­kin basın açıklaması çağrısı gerçekleştirildi. Merkez kampüs havuzlu bahçeden yürüyüşe başlayan kitle sloganlar eşliğinde Beyazıt Meydanına yürüdü ve burada basın açıklamasını gerçekleştirdi.

Üniversitenin koridorlarında direnişe ve halk­ların ortak mücadelesine ortak olmaya çağrı yapan afişleme çalışmaları yapıldı

Aralık ayında İstanbul Üniversitesi’ne yönelik operasyonlar

Aralık ayı IŞİD sempatizanı çetelerin sistematik olarak ve polisle işbirliği halinde üniversite öğrenci­lerine saldırdığı ve saldırıların püskürtülmesinin peşi sıra toplu gözaltı yapıldığı bir ay oldu. Bu süreçte kendisini Müs-Genç olarak adlandıran grup başta olmak üzere birden fazla IŞİD sempatizanı çeteva­ri yapılanma üniversitede kendilerini ‘müslüman öğrenciler’ olarak ifade ederek ,başta devrimcilerin ‘müslüman öğrencilere’ saldırdığı iddiası olmak üzere çeşitli yoğunlaştırılmış karşı-propaganda ile karşı-devrimi örgütlemeye çalıştı. Sürecin üniversite öğrencileri bakımından bilançosu onlarca soruştur­ma, onlarca gözaltı ve 3 öğrenci hakkında tutuklama oldu. Tutuklanan öğrenciler;

  1. Halk cephesi afişi asması gerekçe gösterile­rek sanat tarihi öğrencisi Ege Tunçsel,
  2. Kayıtlarda geçtiğimiz 1 mayısa ait elinde taş olan bir resminin bulunması gerekçesiyle Vural Ulugana,
  3. Musab Demir

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...