Ana Sayfa Blog Sayfa 250

Soma’da işten atılan işçilerin tazminatı 23 yılda mı ödenecek!

 

Dört taksitte ödeme sözü verilmişti.

Soma’da 300’ü aşkın maden işçisinin yaşamını yitirdiği katliamının ardından Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye bağlı ocaklarda çalışan 2 bin 955 işçi, 30 Kasım gecesi cep telefonu mesajıyla işten atılmış, işçilere yasal hakları olan kıdem tazminatları ödenmemişti. O tarihten bu yana işsizlik ve parasızlıkla boğuşan, borç batağında olan işçilere, 7 Haziran seçimlerinden hemen önce, Erdoğan’ın Manisa’ya mitinge geldiği gün sus payı mahiyetinde küçük bir miktarda ödeme yapılmış, tazminatlarının kalan bölümünün 4 taksitte ödeneceği duyurulmuştu.

Aradan geçen bir yılda, umutla ödenmesini bekledikleri binlerce TL tutarındaki tazminatlarının sadece bir taksiti alabilen işçiler, bağlı bulundukları sendika ile şirketin, bu paraları 23 taksitte ödemek üzere anlaştıklarını duyduklarında şaşkına döndüler. Anlaşmayı ortaya çıkartan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, işçilere seçim yatırımı olarak Haziran ayında ödenen ilk taksit sonrasında tek kuruş dahi ödenmediğini; sermaye, siyaset ve sendika üçlüsünün bir kez daha işçilerin alın terini çalındığını belirtti.

‘Sendika işçiyi düşünmüyor, şirketi düşünüyor’

Katliam sonrası işsiz kalan maden işçilerinden Arif Şengül, artık unutulduklarını geçim derdiyle baş başa kaldıklarını belirterek yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben 2400 TL aldım. 25.000 TL daha alacağım var. Bizleri unuttular. Bizlerin paralarını verdirmiyorlar. Bunun en önemli nedeni sendika. İşçiyi düşünmüyor, şirketi düşünüyor. Biz sendikaya üye olmadığımız halde paramızı vermiyorlar. Duyuyoruz. Şirket şart koşuyormuş, ‘Devlet saha versin. Oradan para kazanalım ödeyelimdiye. Burada işçi yerine şirket korunuyor. Bizleri haklarımızı aradığımız için işe de almıyorlar. Soma’daki madencilerin bir kısmı işe girdi giremeyenler, inşaatlarda, tarlalarda çalışıp geçim mücadelesi veriyor. Kimisi de kendi memleketlerine döndü. Ben de tarlada çalışıyorum ama iş bulmam lazım. Okutmam gereken iki çocuğum var” dedi.

Sendikanın başka gündemleri var!

Maden İş Sendikası Ege Bölge Şubesi Başkanı Recep Satır işçilerin tazminatların ödenmemesiyle ilgili olarak, “Benim protokolle alakam yok” iddiasında bulundu.

Şube başkanı olarak birinci dereceden ‘alakalı’ olması gereken sendikacı Recep, Ankara’ya gidip konuyla ilgili sendika genel merkez nezdinde görüşmeler yapacağını, işçilerin parasının neden ödenmediğini öğreneceğini ve ödenmesini sağlamak için elinden geleni yapacağını ifade ediyor.

İşçilerin parası ödenmezse sendika olarak greve gidip gitmeyecekleri yönündeki soruya sendikacı Recep, “Grev, olabilir ama gündemde değil” yanıtı veriyor.

İşçiler kendini hatırlatmalı!

Recep’in işçileri satış protokolüyle alakası yok ama sendikanın gündemlerine hakim!

İşçi kardeşlerim mağduriyetlerini oturdukları yerden isyan ederek gideremezler. Kendilerini yeniden hatırlatmanın yolunu bulmalıdırlar.

İşçi Gazetesi / 30 Kasım2015

 

Filipinler’de FKP-YHO, maden şirketinin makinalarını yaktı

Isabela’da eylemlilik sürdüren Yeni Halk Ordusu’nun Reynaldo Pinon Komutanlığı, Dimualuadi Bölgesi’nde maden şirketinin son teknoloji ürünü ekipman ve taşıtlarının yakılmasını üstlendiğini açıkladı.

YHO sözcüsü Ka Dasig, saldırının maden şirketinin gerçekleştirdiği sayısız hak ihlalinin, tehlike içeren faaliyetlerine ve devrimci vergi talebinin maden şirketi tarafından reddedilmesine karşı bir misilleme olduğunu söyledi.

Isabela Polisi’nin açıklamasına göre iki spor arazi aracı, üç araba, bir buldozer, 5 kepçe, bir yükleyici ve bir kamyonet yakıldı. Yeni Halk Ordusu aynı zamanda şirketin bir güvenlik görevlisini silahsızlandırırken 4 pompalı tüfek, bir 9mm’lik tabanca ve 38 kalibrelik bir revolvere el koydu.

Şirketin baş güvenlik görevlisi Ramil Abugen’in açıklamasına göre, silahlı 30 kişi çarşamba günü şirkete baskın düzenledikten sonra güvenlik görevlilerine, Vali Reynaldo Dirije’ye yazılan ve maden şirketini kınayan bir mektup verdiler.

Kaynak: isyandan.org

 

Fransa yargısının kararını kınıyoruz: İsrail’i boykot etmek suç değil, görevdir!

Böylelikle Fransa’da BDS faaliyetleri suç kapsamına girmiş oldu. Siyonist oluşumun Filistin’deki saldırılarını giderek yoğunlaştırdığı bu günlerde alınan bu karar, İsrail’in suçlarını aklayarak elini daha da rahatlatmış olacak.

 

İngiltere’de akademisyenlerden İsrail üniversitelerine boykot!

“Filistinlilerin haklarını alması için İngiltereli bilim insanlarının taahhüdüdür” başlıklı imza metninin duyurusu 27 Ekim’de Guardian’da bir tam sayfa olarak basıldı.

İngiliz profesörleri ve öğretim görevlilerinden oluşan 343 kişi yayınladıkları deklarasyonla İsrail akademik kurumlarının bilirkişiliğinde hareket eden veya bu kurumlar tarafından organize edilen ya da finanse edilen etkinliklere katılmama ve bu kurumlardan gelen ziyaret davetlerinin kabul edilmemesi konusunda mutabakata vardıklarını belirttiler.

“Ruh halindeki değişimin hissedildiği…” ve akademik sorumlulukla organizasyona yardım eden Londra Ekonomi Okulu profesörü Jonathan Rosenhead, El Cezire’ye verdiği demeçte “Biz, beş yıl önce bunu yapamazdık” diyor ve ekliyor, “Çok daha fazla insanın deklarasyonu imzalayacağını ve bu süreçte halkın İsrail hakkında eğitilmesine yardımcı olacağını ve bir noktadan sonra İsrail’in söylenenleri dikkate alıp, kendi politikalarını değiştirmeye başlayacağını umuyoruz.”

Deklarasyona imza koyanlar yaptıkları açıklamada “İsrail / Filistin’de şiddetli çatışmaların tırmanışa geçmesiyle bugün acil olarak yapılması gereken… Filistin halkıyla dayanışmaktır. İsrail’in 48 yıldır işgal alanını genişletmesi ve sokak gösterilerini kışkırtması sonucu Filistinliler kurban ediliyor,” diye belirttiler.

Akademisyenler ayrıca “İsrail Devleti, uluslararası hukuka uygun, insan hakları evrensel ilkelerine saygı duyana kadar,” İsrail kurumlarını boykot etmeye devam edeceklerini belirtti.

Kaynak: isyandan.org

 

İsrail “bıçaklı saldırı” yalanıyla Filistinli çocukları katletmeye devam ediyor

Siyonist İsrail polisi Batı Kudüs’te biri 16, diğeri 14 yaşında iki kız çocuğuna silahla saldırdı. İşgalci İsrail polisinin saldırısında 16 yaşındaki çocuk yaşamını yitirirken, 14 yaşında olan ise ağır yaralandı.

Polislere bıçaklı saldırı düzenledikleri iddia edilen iki çocuğa ilişkin İsrail polis sözcüsü Luba Samiri, yaptığı yazılı açıklamada, “İsraillileri bıçaklamaya çalışan 14 ve 16 yaşlarındaki iki Filistinli kız polis tarafından vuruldu. Saldırganlardan 16 yaşındaki kız olay yerinde öldü. Hastaneye kaldırılan 14 yaşındaki saldırganın durumu ise ağır” ifadelerini kullandı.

Kaynak: direnisteyiz2.org

 

FARC’dan hükümete: “Paramiliter güçleri çekin”

 

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) tarafından yapılan açıklamada, paramiliter güçlerin durdurulmasının “ahlaki ve siyasi bir zorunluluk” olduğu ve barış sürecinin tamamlanması için gerekli olduğu bildirildi.

Küba’nın Havana kentinde görüşmeleri yürüten FARC liderleri, paramiliter faaliyet durmadığı sürece 50 yıllık silahlı çatışmanın durmasının “imkansız” olduğunu aktardı.

FARC tarafından yapılan açıklamada paramiliter grupların varlıklarını sürdürdükleri ve büyüdükleri söylenirken, FARC’ın hükümetle Mart 2016’ya kadar son anlaşmayı imzalamak istediği belirtiliyor.

Kaynak: direnisteyiz2.org

 

Avrupa’da, Dünya Kobanê Günü etkinlikleri

 

Dünya Kobanê Günü nedeniyle İsveç’in Stockholm kentinde, yüzlerce kişi KJK, PKK, YPG ve YPJ bayraklarıyla “Kobanê ile dayanışma” pankartıyla Sergel Meydanı’na kadar yürüdü. İsveç’in Göteborg kentinde de miting yapıldı. Finlandiya’nın Helsinki kentinde Narikka Meydanı’nda yaklaşık 200 kişinin katıldığı mitingde “Kobanê’nin yanında dur” pankartı asıldı.

Bugün en az 26 kentinde etkinliğin planladığı Almanya’da Frankfurt, Mannheim, Hamburg, Berlin, Münih ve Köln kentlerinde yüzlerce kişi yürüyüş yaptı. Avusturya’nın Innsbruck kentinde kıyıya vuran Kobanêli çocuk Alan Kurdi’yi hatırlatan bir oyuncak bebeğin yanında mumlar yakıldı. İsviçre’de PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Bern kentinde düzenlenen Kobanê için Festival’de konuştu.

Fransa’da bulunan Bretanya bölgesinde Rennes kentinde yaklaşık 700 kişi Kobanê için yürüdü. Başkent Paris’te “Kobanê’yi yeniden inşa etmek, demokrasiyi yeniden inşa etmek” yazılan dövizleri taşıyan yüzlerce kişi yürüdü. İngiltere’nin Manchester, Londra ve Nottingham kentlerinde yürüyüş ve mitingler yapıldı.

Kaynak: direnisteyiz2.org

 

Bekir’e Serkan’a sözümüz var! Hayallerini gerçek kılacağız!

“… Ama biz milim rüzgârın esmediği

                                 günleri de biliriz.

     Biliriz bir gök patlamasıyla yarılır da

                                     kâinatın yüzü

bir fırtına kaplar tüm yeryüzünü…”

 

Ortaklarımız, yoldaşlarımız, Komutan Bekir ve Ali Serkan…

Bundan tam 18 yıl önce, tekelci polis devleti tarafından katledildi.

Uludağ Üniversitesi öğrencisi, Burhanettin Akdoğdu (Bekir kilerci), 13 Aralık 1997’de, Erdal Eren’in ölümsüzleştiği günde, Ankara TEM şubesinde işkencede, ser verip sır vermeyerek ölümsüzleşti.

Ege Üniversitesi öğrencisi Ali Serkan Eroğlu, 24 Aralık 1997’de, ajanlık dayatmalarını reddettiği, insan onurunu sonuna kadar savunduğu için, Ege Üniversitesi tuvaletinde işkenceci katiller tarafından asılarak katledildi.

“… Günler ağır.

Günler ölüm haberleri ile geliyor…”

Reyhanlı’dan, Amed’e; Amed’den Suruç’a; Suruç’tan Ankara’ya; Ankara’dan Beyrut’a; Beyrut’tan Paris’e, Bağdat’a, Lazkiye’ye… günler ölüm haberleri ile geliyor.

Cizre’de, Nusaybin’de, Silvan’da, Yüksekova’da, Derik’te… bir halk katil sürülerinin kuşatması altında, katliamlara direniyor.

Hrant Dink gibi, Tahir Elçi gibi, halkların acılarına, direnişlerine yüreklerini açmış, vicdanlarını kendilerine dayanak yapmış yürekli insanlar sokak ortasında infaz ediliyor.

Kapitalist-emperyalist sistem kendi suretinde bir dünya yarattı…

Emperyalist paylaşım savaşında, yıllardır, gün be gün, insanlar katliama uğruyor, yerinden yurdundan ediliyor, köle pazarlarında satılıyor. Bebeklerin cansız bedenleri sahillere vuruyor.

İşçilerin alın terinin sömürülmesi yetmiyor, madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde, fabrikalarda, yollarda, onar onar; yüzer yüzer al kanları içiliyor.

Kadınlar, lgbti bireyler, namus ve nefret cinayetlerinde katlediliyor.

Doğa, kentler, rant uğruna yağmalanıyor.

Kendi yarattıkları canavarların elinde sadece insan değil, bugüne kadar insanlık adına yaratılan bütün değerler de öldürülüyor.

Fazladan ömür süren kapitalist-emperyalist sistem, ömrünü uzattıkça bir ucubeye dönüşüyor, çürüyor. Bu çürümenin kokusu dünyanın dört bir yanına yayılıyor.

Ayakta kalabilmek için insanı da kendisi gibi bir ucubeye çevirmeye çalışıyor.

Bugün yaşanan “vahşet dünyası”na bakıldığında, bir şey çok net açığa çıkıyor. Tarih boyunca insanlık değerlerine dair ne birikmişse, hepsi ama hepsi, sosyalizmde; sosyalizmin bu dünyada var olduğu dönemde en gerçek haliyle hayat bulmuştur.

Sosyalizmin, somut bir güç, kapitalizm için somut bir “tehdit” olmadığı son yirmi beş yılın özeti bize bunu açık bir şekilde göstermektedir.

İnsanın ilk kez, kendi kaderini eline aldığı, bilinçli bir kuruculuğa soyunduğu sistemdir sosyalizm.

Eğitimden, sağlığa; barınmadan, beslenmeye; bilimden, sanata kadar sosyalizm, bir avuç sömürücü asalak dışında, bu dünyanın insanlarının nefes almasını sağlamıştır. Tüm eksikleriyle beraber, insan toplumunun gelecek endişesi olmadan yaşadığı tek dönem, tek sistemdir.

 

Kapitalizmin insanlığa, geleceğe dair vaat ettiği tek şey, her yönü ile vahşettir! Büyük bir umutsuzluk, karamsarlıktır!

Bu vahşet dünyasına, bu geleceksizliğe, bu değersizleşmeye karşı isyan da büyümektedir aynı zamanda.

Latin Amerika’dan, Asya’ya, Ortadoğu’dan Avrupa’ya… henüz kâinatın yüzünü yaramasa da, küçük gök patlamaları insanlığa ışık saçmaktadır.

Bu patlamaları kalıcı hale getirecek, zifiri karanlık kaplamış kâinatın yüzünü yaracak daha sıkı bir mücadeleyi örmektir bugün görevimiz.

Tarih işçi sınıfını iktidara çağırıyor!

Komutan Bekir, rüzgârın karşıdan estiği, devrimciliğin ahmaklık olarak pompalandığı, sosyalizmden dönmenin göklere çıkartıldığı bir dönemde atıldı kavgaya. Ali Serkan, tertemiz yüreği ile bu kavgaya omuz verdi…

Tıpkı, kendi geleceğini emekçi halkların geleceğine bağlayıp, toprağa düşen binlerce devrimci gibi.

Tıpkı, Suruç’ta, yanmış yıkılmış bir kentin, halkın yaralarını sarmak için yola çıkan Suruç şehitleri gibi.

Tıpkı, halkların, eşit, özgür, kardeşçe ve barış içinde yaşamasını isteyen, Ankara’da kaybettiğimiz arkadaşlarımız gibi.

Tıpkı, Hrant Dink gibi, Tahir Elçi gibi.

Tıpkı, Mahir gibi, Deniz gibi, İbo gibi.

Tıpkı, Che gibi…

Eskinin çürüyerek gittiği, yeninin henüz doğmadığı sancılı bir doğum süreci yaşıyoruz.

Bu nedenledir boğazımızda düğümlenmiş bir yumrukla yaşamamız.

Bu nedenledir derin derin nefes alıp, dişlerimizi sıkarak yürüyüşe devam etmemiz.

Boğazımıza düğümlenmiş yumrukla yaşamayı, kavgayı öğreniyoruz, daha da öğreneceğiz.

Tarihimizden, bugünümüzden öğrenerek, örgütlenerek yürüyeceğiz.

 

“…En güzel dünyaları
yaktık ellerimizle
ve gözümüzde kaybettik ağlamayı:
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gözyaşlarımız gittiler
ve bundan dolayı
biz unuttuk bağışlamayı…

Varılacak yere
kan içinde varılacaktır.
Ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp
koparılacaktır…”

 

Bekir’e, Serkan’a sözümüz var!

Hayallerini gerçek kılacağız!

Devrim için ileri! Ya sosyalizm ya ölüm!

 

Suudi Arabistan, Filistinli şairi “İslam’ı terk ettiği” gerekçesiyle idam cezasına çarptırdı

Suudi Arabistan Filistinli şair Eşref Fayad’ı “İslam’ı terk ettiği” gerekçesiyle idam cezasına çarptırdı. Filistinli şair, Abha kentindeki bir mahkemenin Salı günü aldığı karara 30 gün içinde itiraz edebilecek. Fayad’ın idam cezasına çarptırıldığı mahkemede yasal vekilinin bulunmadığı da kaydedildi.

Guardian’ın haberine göre Fayad, Mayıs 2014’te dört yıl hapis ve 800 “kırbaç” cezasına çarptırılmış, ancak temyiz başvurusunun geçen ay reddedilmesi üzerine yeniden yargılanmaya başlanmıştı. Guardian’a konuşan Fayad, “Gerçekten çok şaşırdım ama bu, her ne kadar ölümü hak edecek bir şey yapmamış olsam da beklenmedik bir karar değil” dedi.

Fayad, ilk olarak Ağustos 2013’te dini polis tarafından “Allah’a ve Muhammed’e küfretmek, Suudi Arabistan’a hakaret etmek ve ateizm propagandası yapan şiir kitabını dağıtmak” suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.

Kaynak: direnisteyiz2.org

 

Rusya-Türkiye krizi

Suriye: “Teröristlerin ve destekçilerinin hanesine yazılacak bir suç”

Düşürülen Rusya uçağıyla ilgili açıklama yapan Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el-Zubi, “Teröristlerin ve onlara destek veren ülkelerin hanesine yazılacak yeni bir suç,” dedi.

Suriye’den, sınırda vurularak düşürülen Rusya savaş uçağının Türkiye-Suriye sınırında vurularak düşürülmesine dair ilk açıklama geldi.

Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el-Zubi, uçağın düşürülmesini, “Teröristlerin ve onlara destek veren ülkelerin hanesine yazılacak yeni bir suç,” sözleriyle niteledi. Zubi ayrıca, “Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad karşıtı silahlı örgütlerin en büyük destekçilerinden olduğunu” ekledi.

Pravda: “Bölgedeki terörist unsur Türkiye ve NATO’dur!”

Rusya gazetesi Pravda’da, Rusya’ya ait uçağın Türkiye tarafından düşürülmesinin ardından bir yazı yayınlandı. Türkiye’nin “NATO’nun eteklerine saklandığını”, Mavi Marmara katliamında da “kuyruğunu kıstırıp kaçtığını” söyleyen yazıda bölgedeki terörist unsurun Türkiye ve NATO olduğu ifade edildi.

Yazısında NATO’nun Rusya’ya saldırdığını söyleyen Hinchey, Rusya uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiği iddiasıyla ilgili olarak, “Türk askeri hiyerarşisinin aklından ne geçtiğini anlamak zor ama Ermeni soykırımını yaptıktan sonra inkar eden bir ülkeden ne beklenir ki? Amaç terör karşıtı operasyonu baltalamak mıydı?” dedi.

İtalya Senatosu Başkan Yardımcısı Roberto Calderoli: Türkiye IŞİD’in Yanında Savaşa Girdi

İtalya Senatosu Başkan Yardımcısı Roberto Calderoli yaptığı açıklamada “Türkiye, Erdoğan’ın emriyle Suriye’de İslamcı teröristlere karşı operasyonlar düzenleyen Rusya’ya ait bir uçağı düşürerek resmi olarak IŞİD’in yanında savaşa girmiştir” dedi.

Calderoli yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin bu olaydan sonra neden hâlâ NATO’da yer aldığını sordu. BM’den IŞİD ve müttefiklerine karşı sert bir tutum almaktan başka bir şey beklenmediğini belirten Calderoli sert açıklamaları ile dikkat çekti.

Sağ kurtulan pilot: Türkiye’den hiçbir uyarı almadık

Suriye sınırında türkiye tarafından düşürülen Rus uçağının kurtarılan pilotu, Türkiye’nin hava sahasını ihlal etmediklerini ve Türkiye’nin kendilerini uyarmadığını söyledi.

Suriye sınırında dün Türkiye’nin düşürdüğü Rus uçağının sağ olarak kurtulan pilotu Konstantin Murahtin, açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin hava sahasını ‘tek bir saniye bile’ ihlal etmediklerini, Suriye hava sahasında olduklarını söyleyen Murahtin, Türkiye’nin kendilerine hiçbir uyarıda bulunmadığını da öne sürdü.

Kurtarılan pilot Murahtin’in açıklamaları şöyle: “Hiç uyarı yoktu. Ne görsel, ne de radyo üzerinden. Hiçbir iletişim yoktu. Bu yüzden rotamızı her zamanki gibi tutuyorduk. Bizi uyarmak isteselerdi, bizimle paralel seviyeye gelerek kendilerini gösterebilirlerdi. Ama hiçbir şey yoktu. Hiç beklenmedik biçimde uçağın kuyruk tarafına füze geldi. Manevra yapacak zaman bile olmadı.”

İran Meclis Başkanı: Türkiye büyük hata yaptı

İran Meclis Başkanı Ali Laricani, Türkiye’nin Rus uçağını düşürerek “büyük bir hata” yaptığını söyledi.

Laricani, “Rusya’ya karşı Türkiye’nin yaptığı eylem büyük bir hataydı. ABD Cumhurbaşkanı Barack Obama’nın eylemi desteklemesi ise daha da büyük bir hata olmuştur” değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca “Bu eylem, bölgedeki çatışmaların daha üst seviyeye tırmanarak genişlemesine neden olup terörizmle mücadeleyi unutturacaktır” diye ekledi.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Rusya uçağını düşüren Türkiye için “Provokatif eylemler ve bunların birçok hukuki sonucu olayı başlatan tarafın sorumluluğundadır” ifadelerini kullandı.

Rusya, Erdoğan’ın “Telefon” iddiasını yalanladı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Erdoğan’ın ‘Putin’e telefon ettiği’ yönündeki iddiasını yalanladı.

İktidarını baskı, şiddet ve yalan üzerine kuran; burjuva medyayı elinde tuttuğu Türkiye’de olduğu gibi, dünya kamuoyunda, hatta diplomatik ilişkilerinde de yalanlarını sürdürebileceğini sanan Erdoğan’ın Putin’e telefon ettiği yönündeki iddiası, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından yalanlandı.

Lavrov; Rusya uçağının düşürülmesine ilişkin France 24 kanalına konuşan ve “Olaydan sonra Rusya Devlet Başkanı Putin’i telefonla aradım, cevap vermedi” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Vladimir Putin’i aramadığını söyledi.

Kremlin: “Erdoğan’ın oğlunun petrol işinde olduğunu biliyoruz”

Kremlin sözcüsü, Bilal Erdoğan ile Suriye’deki cihatçı militanların petrolü arasında “çıkar ortaklığı” olduğuna ilişkin kanıtlar bulunduğunu söyledi.

Rusya, uçak krizinin ardından TC’yi “IŞİD petrolü” konusunda sıkıştırmaya devam ediyor. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları yeniden gündeme getirdi. Peskov, Rus uçağının Türk jetleri tarafından düşürülmesini ‘provokasyon’ olarak tanımlayarak “Bu tarz korkunç provokatif eylemler, ne NATO’nun ne Rusya’nın ne de Türkiye’nin çıkarına” ifadelerini kullandı.

“Tepkimiz yerinde”

Ankara’nın öngörülemeyen eylemlerini güçlükle tanımladıklarını söyleyen Kremlin sözcüsü, “Türkiye, Su-24 uçağını düşürerek Rusya’ya eşi görülmemiş bir meydan okumada bulundu. Bu tehdide verdiğimiz tepki yerindedir” diye konuştu. Peskov ayrıca, Su-24 uçağının düşürülmesi gibi olağanüstü durumların önlenmesi için iki ülke arasında kurulan doğrudan hattın da askıya alındığını hatırlattı.

Öte yandan Kremlin sözcüsü Peskov, Rusya’daki Türk iş dünyasının uçak krizi nedeniyle ‘alarm halinde’ olduğunu da vurgulayıp “Burada faaliyet gösteren Türk toplum örgütleri ve işadamı topluluklarından çok sayıda mesaj alıyoruz. Alarm durumundalar. Onlar da ‘Erdoğan bunu neden yaptı?’ sorusuna verecek yanıt bulamıyorlar” diye konuştu.

Peskov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’ın uçak düşürülmesi sonrasında şartların gerektirdiği en üst seviyede tehditlere karşı hazır halde olduğunu kaydetti.

Rus uçağının düşürülmesi sonrası Ankara’nın çok uzun bir süre Rusya’ya yaşananları anlatma girişiminde dahi bulunmadığının altını çizen Rus sözcü, “Yaşananları bize anlatmak, pişmanlık ifade etmek, yanlış anlama olduğunu ya da komuta sisteminde hata oluştuğunu söylemek için çok uzun bir süre hiçbir girişimde bulunmadılar. Oldukça uzun bir süre” dedi. Bu sürecin yaklaşık 7-8 saat kadar sürdüğünü yineleyen Peskov, “Yaşananlar dikkate alınırsa bu oldukça uzun bir süre” diye konuştu. Akşam 17.00-18.00 sularında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomatik kanallar vasıtasıyla telefon görüşmesi talep ettiği bilgisi edindiklerini aktaran Peskov, “Bu talep Rusya lideri Putin’e iletildi. Tüm söyleyebileceklerim bunlar. Açıklama yetkim bu kadar. Herhangi bir görüşme de olmadı” ifadelerini kullandı.

“Erdoğan’ın açıklaması absürd”

Peskov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eğer Suriye’de bir Türk uçağı düşürülürse bunu saldırı sayarız” açıklamasını da ‘absürt tiyatro’ olarak değerlendirdi: “Burada çok büyük bir nüans var. Erdoğan’ın ‘Türk uçağının Suriye hava sahasında düşürülmesini saldırı sayarız’ açıklaması,  absürt bir tiyatro.”

Düşürülen Rus uçağının Türk hava sahasına girmediğinin altını çizen Peskov, TSK’nin Su-24’ün ihlalini kanıtlamak için sunduğu haritaları da ‘animasyona’ benzetti. Kremlin sözcüsü, Rusya’nın yayınladığı görüntüler için ise şu yorumu yaptı: “Su-24’ün elektronik uçuş izlerini gördük. Türk hava sahasının kasıtlı ya da kasıtsız ihlal edilmediği çok açık kanıtlandı.”

Rusya’nın birkaç hafta önce Türk sınırını ihlal ettiğinde özür dilediğini de hatırlatan Peskov, “Şimdi ise ihlal yokken hiç kimse Rus uçağını haince kuyruğundan vuramaz” dedi.

“Erdoğan’ın oğlunun petrol işinde olduğunu biliyoruz”

Kremlin Sözcüsü Peskov, programda ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlunun petrol sektöründe çıkarları olduğunu bildiklerini söylerken, damadı Berat Albayrak’ın da Enerji Bakanlığı’na atanmasına da dikkat çekti.

Peskov, “Başkanımızın (Vladimir Putin) açıklamalarından hareket ediyorum, gerçekten de böyle bilgiler mevcut. Detaylarının ne derecede olduğunu bilmesem de Erdoğan’ın oğlunun petrol piyasasında çıkarları var” dedi.

“Enerji bakanı Erdoğan’ın damadı”

Türkiye’nin yeni Enerji Bakanı Albayrak’ın da Erdoğan’ın damadı olduğuna dikkat çeken Peskov, “Bir Türkolog olarak dikkatinizi çekmek isterim. Birkaç gün önce kurulan yeni Türk hükümetinin yeni enerji bakanının kim olduğunu biliyor musunuz? Erdoğan’ın damadı. Ben sadece söylüyorum” ifadelerini kullandı.

Türkiye’ye getirilecek ekonomik sınırlamaları da değerlendiren Peskov, bu çerçevede Türkiye’nin boğazları Rus gemilerine, Rusya’nın da limanlarını Türk gemilerine kapatılması ihtimalini ‘kıyamet senaryosuna’ benzetti: “Kıyamet senaryoları yazıyorsunuz. Bizim bakış açımızdan Türkiye’nin öngörülemeyen eylemleri zorlukla tanımlanıyor. Bu senaryoları tartışmayalım. Şimdilik sadece şunu söyleyebiliriz: Rus pilotları böyle bir tehlikenin tekrar etmesine karşı güvenceye alındı. Suriye’ye hava savunma sistemi kuruldu. Böyle kıyamet senaryolarını tartışmayalım.”

Türkiye üzerinde etkisi olan ülkelerin Ankara’nın öngörülemez eylemlerini garanti altına almaları gerektiğini ifade eden Peskov, “Rus uçaklarını vurmamalısınız, Rusya’ya el uzatmamalısınız” dedi.

Putin: “Türkiye, IŞİD’le petrol ticaretini korumaya çalışıyor”

Putin, Rux”s uçağının düşürülmesine ilişkin İklim Değişikliği konferansında basına konuştu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Paris’te BM İklim Zirvesi’nde konuştu. AFP’nin geçtiği habere göre, düşürülen Rus savaş uçağı ile ilgili konuşan Putin, “Türkiye, Rus savaş uçağını IŞİD’le petrol ticaretini korumak için düşürdü” dedi.