Ana Sayfa Blog Sayfa 256

Rıza Kuas ölümünün 34’üncü yıldönümünde unutulmadı

Lastik-İş Sendikası tarafından düzenlenen törene DİSK yöneticileri, üye sendikaların şube yöneticileri ve Rıza Kuas’ın kardeşi Niyazi Kuas katıldı. Sendikal mücadelede yitirdiklerimiz anısına bir dakika saygı duruşunun ardından bir konuşma yapan Lastik İş Genel Sekreteri Alaaddin Sarı, 66 yıllık mücadele tarihiyle Lastik-İş sendikasının Rıza Kuas’ın önderliğinde oluşturduğu geleneklerini bugüne kadar sürdürdüğünü söyledi. 10 Ekim “Emek-Barış-Demokrasi” mitingine yapılan bombalı saldırıya da değinen Sarı “Bu katliamlar ve alçakça saldırılar, hak ve özgürlüklerimiz için sürdürdüğümüz mücadeleyi kesintiye uğratamayacaktır. Bizler işçi sınıfı olarak, vahşi katliamlara rağmen kardeşliğimizi, iç barışı, birlik ve bütünlüğümüzü var gücümüzle koruyacağız” dedi.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko da törende bir konuşma yaparak, Rıza Kuas’ın DİSK’in ve işçi sınıfının mücadele tarihi açısından önemine değindi. Kuas’ın işçiyi “hırsız” gibi gören zihniyetle mücadele amacıyla başlattığı “Üstünü Aratma” kampanyasına değinen ve işçilerin onuru için mücadelesini anlatan Kani Beko, Lastik-İş sendikasına da Kuas’ın anısını yaşatmak için gösterdiği çabalardan dolayı teşekkür etti. 10 Ekim’de yitirdiğimiz işçi ve emekçileri anan, 1 Kasım seçimlerine de değinen Kani Beko, seçimlerin ardından oluşacak parlamentonun işçilerin beklediği yasaları çıkarması için DİSK’in elini taşın altına koyacağını söyledi. (27 Ekim 2015)

1 Kasım seçimleri; nereye gidiyoruz?

Soru şöyle formüle edilebilir: 7 Haziran’daki seçimlerde mi hile vardı, yoksa bu seçimlerde mi? Erdoğan, seçimleri tekrar edeceğiz derken, bu sonucun çıkacağını mı düşünüyordu, yoksa bir kumar mı oynadı? Seçimi kazanmak için, bir tür savaş ilanını yapmanın, kendisine “zafer” getireceğini mi düşündü, eğer düşündü ise, bunun garantisini nereden aldı?

Mart 2015’te Erdoğan, çözüm sürecini rafa kaldırdı, buzdolabına koydu ve bu buzdolabının fişini de çekmedik, dedi.

Ve ardından, büyük çaplı bir saldırı başlattı.

Bir yandan, Kandil’e karşı saldırılar yeniden devreye sokuldu. Bu işin daha çok psikolojik savaş yanı olsa da, aynı anda Kürt kasabalarında tek tek ablukaya aldılar. Cizre, evlere düşen obüs mermileri, evlerde buzluklarda saklanan çocuk cenazeleri ile hafızalardadır. Sokaklarında beyaz bayrak kaldırıp hastahanelere gitmeye çalışan insanlar manzaranın bir parçasıdır.

Mart ayından bu yana, yani 8 ayda, bine yakın kişi öldü.

Sadece bununla da yetinmediler.

Bir devrimi bastırmak için, dünya gericiliği ile birleşmiş bir karşı-devrim, sokakları, kentleri kana buladı.

Gezi Direnişi ile başlayan uyanışı durdurmak için, Suruç’ta, Ankara’da bombalar patlattılar. Kitlelerin sokağa çıkışını, önlemek için her yola başvurdular. Ciddi saldırılar devreye soktular. İçine girdikleri kirli ilişkileri örtebilmek için her yeri kana bulamaktan çekinmeyeceklerini gösterdiler. Hem Kürt devrimine karşı, hem de gelişmekte olan Anadolu devrimini başından boğmak için, kapsamlı bir saldırıyı, “kararlılıkla” sürdürdüler.

Şimdi, bu saldırının, 1 Kasım seçimlerinde “zafer”i getirdiği söylenmektedir. Analizlere bakılırsa, Kürtlerden HDP’ye giden oylar AK Parti’ye geri gelmiş. Onca şiddete, tehdide rağmen bu sonucun elde edilmesi, eğer bir hile değil ise, Kürt orta sınıflarının yeni bir tarzda AK Parti’ye yöneldiğini göstermektedir. Yok eğer bir hile ise, Suriye’de Rusya’nın başlattığı operasyonun ardından ABD ve AB’nin Erdoğan ve AK Parti’ye daha fazla ihtiyaç duyduğunun işaretidir. İkisinin bir arada olması ihtimali de mümkündür.

Öte yandan anlatılan odur ki, Saadet Partisi gibi partilerden AK Parti’ye, MHP’den AK Parti’ye bir oy kayması vardır ve bunun da ana nedenini, uzmanlar, “istikrar” isteği olarak açıklamaktadır.

Bir yandan saldırılar, planlanmış şiddet, diğer yandan ekonomik tehdit, AK Parti’ye kitlesel bir kayışa yol açmış gibi görünmektedir.

Buna göre, lafı dolandırmadan söylersek, kitleler korkutulmuş, şiddet seçmeli kullanılmış, ekonomik baskı devreye sokulmuş ve sonunda “ikna” edilmiştir.
Seçim sonuçlarını etkileyen şey, Suriye’de süren savaş, Kürt devrimine ve Batı’da ortaya çıkan uyanışa karşı seçmeli şiddet, ekonomik kriz beklentisinden korku olarak açıklanıyor.
Buna, haramilerin esir alma operasyonu demek yerinde olur.

Öyle ise, şimdi, Erdoğan, harekete geçip, hemen, “yeni anayasa” sözünün arkasında başkanlık sistemini devreye sokmaya çalışacaktır. Bir anlamda “mutlak” egemenlik peşindedir. Toplumun her kesiminin sorunu olan anayasa meselesi, bu nedenle kullanılacak demektir.

Parlamentoya bakılınca, bunun iki yolu gözükmektedir. Bunlardan ilki, “barış sürecini” bir cins rehine olarak kullanarak, HDP’nin desteğini alma girişimidir. Bunun için, buzdolabında olan çözüm sürecinin adını, “birlik ve kardeşlik” süreci olarak yeniden cilalamak istemektedirler. Amaca gidebilmek için, yeni bir manevra devreye sokmak istiyorlar. Bir yandan şiddeti kullanacaklar, diğer yandan ise ellerinde havuç olarak “yeni anayasa” var olacaktır.

Başbakan’ın, Muktedir’in, hemen seçimlerin ardından, saldırılara, sıkıyönetim uygulamalarına, olağanüstü hâl uygulamalarına sarılması bunu göstermektedir.

İkinci yol ise, bir yol bulup referanduma gitmektir. Bunun için ise, yine sokakları bastırmaları, eğer sonuç alan baskı ve şiddet ise, onu yeniden artırmaları beklenendir. Seçim sonuçlarının yarattığı şaşkınlık ve moral bozukluğu, Ankara bombalamasının ardından sokak gösterileri ve kitlesel eylemlerde ortaya çıkan gerileme, onlara daha fazla cesaret vermektedir.

Gerçekte, HDP’nin seçimlerde barajı geçmiş olması, eğer 7 Haziran’da bu oy oranı ile, 10,8 ile gerçekleşmiş olsa idi, açık bir başarı olacaktı. Hâlâ öyledir de. Ama 13,1’den geriye düşmek, bunca saldırıya rağmen Kürtlerin oylarında bir geri dönüş görmek, önemsenmesi gereken bir kayıptır. Eğer bir ölçü ise, örneğin İstanbul’da HDP’nin aldığı oylarda çok ciddi bir kayıp yoktur. Ama Kürdistan’da oy kayıpları önemlidir. Kuşku yok ki, burada bir “demokratik” seçimden söz etmiyoruz. Bu aynı şeyi 7 Haziran için de söyleyebiliriz. Orada da bir “demokratik” seçim yoktu.

Bu gerici saldırıya, bu çete saldırısına, bu harami iktidarına karşı, kitlelerin kitlesel eylemleri gerçek bir çıkış yoludur. Ankara’da bombalar patlamamış olsa idi, acaba seçim sonuçları nasıl olurdu? Tüm medyanın susturulduğu, baskının her alanda yoğunlaştığı bir ortamda bu miting, gerçek anlamda barış isteminin, halklar cephesinden başkentte dile getirilmesi, acaba seçim sürecini nasıl etkilerdi? Sorudur ve yanıtı büyük oranda açık olmalıdır. Bugün ortaya çıkan %49,4, bu sorunun yanıtını içermektedir.

Bu nedenle, nereye gidiyoruz, sorusu yerindedir.

Tüm bu baskı ve saldırılar, bu azgın şiddet, bu çeteleşme, dünya gericiliğinin bir parçasıdır ve öyle ele alınırsa, anlaşılabilir.

Halkların kurtuluşu, özgürlük ve barış, kitlesel eylemlerden, kitlelerin örgütlü mücadelesinden geçmektedir. Devrim, tüm bölgemizi saran bu saldırıya karşı koyarak gelişecekse, halkların örgütlü mücadelesinden başka yol yoktur. Kitlesel direnişin, özgürlük ve haklara sahip çıkmanın, düz bir yol izlemeyeceği ise her zaman açıktır.

Genel-İş’in 16’ncı Genel Kurulu tamamlandı

Kani Beko aday olmadı
Genel kurulun ilk günü; konukların, sendika yetkili organlarında görev alan yöneticilerin ve delegelerin konuşmalarıyla tamamlandı.
Genel-İş Sendikasının da Genel Başkanı olan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, genel kurulda yaptığı konuşmada aday olmayacağını açıkladı. Gündemdeki gelişmeler, işçi hareketi ve sendikal mücadele üzerine değerlendirmelerde bulunan Beko, yeni kadroların önünü açmak ve mücadelede kan değişimi sağlamak için tekrar aday olmayacağını açıkladı.
Genel Başkanlığa Remzi Çalışkan getirildi
Genel kurulun ikinci gününde seçimler yapıldı. Yapılan seçimler sonucunda Genel Başkanlığa Remzi Çalışkan getirilirken sendikanın diğer kurulları şöyle oluştu:
Genel Yönetim Kurulu; Cafer Konca, Çetin Çalışkan, Mehmet Güleryüz, Taner Şanlı, M. Salih Doğrul, Mahmut Şengül.
Denetim Kurulu; Zeynep Demir Akçer, Nevzat Karataş, Engin Topal, Ali Haydar Kara, Kemal Göksoy.
Disiplin Kurulu; Narin Erol, Ahmet Savaş Aras, Ozan Ergün Doğan, Cemal Aybar, Farul Saral
(İşçi Gazetesi / 20 Ekim 2015)

DİSK-AR: ‘Son 3 yılda 2 işsizin yanına bir işsiz daha ilave oldu’

DİSK-AR’ın değerlendirmesi özetle şöyle:
Türkiye ekonomisi 3 yılda 950 bin yeni işsiz yarattı
Resmi işsizlik oranı yüzde 9,8 ile geçtiğimiz yıl ile aynı oranda kalırken tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 12 oldu… Resmi işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 103 bin kişilik artış göstererek 2 milyon 970 bine ulaştı. Temmuz 2015 dönemi için işsiz sayısı Temmuz 2012 dönemine göre yüzde 47 artmış durumunda. Söz konusu dönemde işsiz sayısı 2 milyon 20 bindi. Türkiye ekonomisi 3 yılda 950 bin yeni işsiz yarattı.
Gizli işsizlik oranı ile birlikte işsiz sayısı 6 milyon 416 bin kişi
Temmuz 2015 döneminde resmi işsizlere, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar da (umutsuzlar ve diğer) dâhil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 16,5, işsiz sayısı da 5 milyon 418 bin kişi olarak gerçekleşti.
İşinden memnun olmayan ya da daha fazla çalışmak istediği halde düzgün işler bulamadığı için çaresiz kısa süreli işler yapanlar (eksik ve yetersiz istihdam edilenler) ilave edildiğinde işsizler, gizli işsizler ve çaresizlerin toplam sayısı 6 milyon 416 bin kişi oldu. Bunların geniş işgücü içindeki payı ise % 19,6 olarak gerçekleşti.
Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,2 oldu
Kadınlar için resmi işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,5 puan artarak % 12,5 olarak gerçekleşti. Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı ise % 24,2 oldu. İşsiz sayısındaki artış kadın işsiz sayısından kaynaklandı. İşsiz kadın sayısı son 1 yılda 123 bin kişi artarken, erkeklerde 20 bin kişi azaldı. Erkeklerde geniş tanımlı işsizlik oranı yaklaşık olarak kadınlardakinin yarısı (yüzde 12,7) düzeyinde kaldı. Resmi işsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,8’den, 8,6’ya geriledi.
İstihdamın üçte ikisi hizmet sektöründe
Geçtiğimiz yılın Temmuz döneminden bu yana toplam 932 bin kişilik istihdam yaratılırken bunun üçte ikisi hizmet sektöründeki istihdam artışından kaynaklandı. Buna karşın sanayideki istihdam artışı 93 bin kişide kaldı. Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam verilerine göre ise geçtiğimiz aya göre istihdam sanayide 44 bin kişi azaldı.
Toplam işsizlerin yüzde 33’ü geçici işlerde çalışanlar
Geçici bir işte çalışıp iş bittiği için işsiz kalanlar toplam işsizler arasında en ağırlıklı kesimi oluşturdu. Toplam işsizlerin yüzde 33’si yani 942 bini geçici işlerde çalışıp iş bittiği için işsiz kalanlardır. Yeni işsizler (1-2 aydır iş arayanların) arasında geçici bir işte çalışıp, iş bittiği için işsiz kalanların sayısı 544 bindir.
Yükseköğretim mezunu resmi işsiz sayısı 720 bin kişi
Yükseköğretim mezunları arasında işsiz sayısı bir önceki senenin aynı dönemine göre 63 bin kişi arttı. Bu veri işsiz ordusuna 63 bin yeni üniversite mezununun katıldığını gösteriyor. Yükseköğretim mezunu resmi işsiz sayısı 720 bin kişi. Yükseköğretim mezunları için işsizlik oranı yüzde 11,4 ile ortalamanın üstünde.
Yükseköğretim mezunu kadınlar için ise tablo daha da kötü. Üniversiteli kadın işsizliği bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,8 puan artarak yüzde 17 seviyesine yükselmiş durumda. Bu oran yükseköğretim mezunu erkeklerin işsizlik oranı olan yüzde 7,7’in iki katından fazla. Yükseköğretim mezunu kadın işsizlerin sayısı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 67 bin kişi arttı (erkekler için bu oran 6 bin kişi azaldı). Buna göre yeni işsizlerin yaklaşık 3’te 2’sini üniversite mezunu kadınlar oluşturdu.
Genç işsiz oranı yüzde 26 seviyesinde gerçekleşti
Gençler için (15-24 yaş) geniş tanımlı işsizlik oranı resmi genç işsizlik oranı olan % 18,3 rakamının 7,7 puan üzerinde % 26 seviyesinde gerçekleşti. Genç kadınlar işsizlik sorununu en ağır bir biçimde yaşayan kesimi oluşturdu. Genç kadınlarda işsiz sayısı 88 bin kişi arttı. İşsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,1 puan artışla yüzde 23,2’ye ulaştı. Genç kadınlar için geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 32,4 oldu. Genç kadınlar için tarım dışı resmi işsizlik oranı ise yüzde 30,6 ile çok yüksek düzeyler¬de gerçekleşti.
Sonuç
TÜİK İşgücü Anketi Temmuz 2015 dönemi verilerine göre işsizlik hem görünen hem görünmeyen boyutlarıyla tehlike sinyalleri vermeye devam etmektedir. Bu tehlike gençler, kadınlar, geçici çalışanlar açısından ciddi boyutlardadır. Gelecek dönem açısından uzun çalışma süreleri, düşük ücret dayatması, taşeronluk, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması temelinde şekillenen istihdam politikaları terk edilmezse güvencesiz-geçici çalışanların, eğitimli işgücünün ve kadınların istihdamda yaşadığı problemlerin ve istihdam alanındaki krizin süreceği görülmektedir.
Türkiye haftalık çalışma sürelerinin emsallerine göre çok daha yüksek olduğu bir ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında haftalık çalışma sürelerindeki fark 12 saati bulmaktadır. Buna göre Türkiye’de 5 kişinin yapacağı işi 4 kişi yapmaktadır. Bir yandan işgücüne katılım oranlarını yükseltirken, öte yandan işsizlik verileri ile mücadele etmenin yegâne yolu, gelir kaybına yol açmaksızın haftalık çalışma sürelerini azaltmaktan geçmektedir.
İşsizlikle mücadeleyi, çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan anlayışa karşı emeğin taleplerini gündemine alan bir anlayışla çıkılmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de, Ermenek’te ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını insanların yaşamının önüne alma stratejisidir.
İşsizlikle gerçek mücadele için;
1. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
2. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
3. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
4. Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
5. Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir.
6. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.
7. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
8. Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.
(İşçi Gazetesi / Ekim 2015)

Putin: “Esad ve Kürtler dışında hiç kimse IŞİD’le mücadele etmiyor”

Esad ve Kürt milisler dışında hiç kimse IŞİD’le Mücadele Etmiyor

Putin, “Şu anda Irak ve Suriye gibi terörle mücadele eden ülkelere yardım ediyoruz. Suriye ordusu ile işbirliği yapmayı reddetmek hatadır. Suriye’de Esad hükümeti ve Kürt milisler dışında hiç kimse IŞİD’le gerçek anlamda mücadele etmiyor.” ifadelerini kullandı.

Dünyanın değiştiğini ve BM’nin de bu değişime ayak uydurması gerektiğini söyleyen Putin, “BM’nin bu konuda ortakları ile işbirliğine hazır ama BM’nin meşruiyetini azaltmaya yönelik her adım çok tehlikelidir, kaosa yol açar. (…) Hiçbir ülke diğerine gelişme modeli dayatamaz. Her ülke farklıdır ve buna saygı duymalıyız. ‘Demokratik’ devrimler devam ediyor. Hiç kimse hatalarından ders almıyor.” dedi.

Suriye krizinin sorumlusunun “Suriyeli muhalifleri” destekleyenler olduğunu belirten Putin, eğit-donat projesine de değinerek ”Onları donatıp eğitiyorlar, sonra da onlar IŞİD’in saflarına geçiyor” dedi ve şöyle devam etti:

“Rusya, her zaman net bir şekilde terörizmin karşısında durdu. Şu anda Irak ve Suriye gibi terörle mücadele eden ülkelere yardım ediyoruz. Suriye ordusu ile işbirliği yapmayı reddetmek hatadır. Suriye’de Esad hükümeti ve Kürt milisler dışında hiç kimse IŞİD’le gerçek anlamda mücadele etmiyor.

IŞİD Durduk Yere Ortaya Çıkmadı

IŞİD, durduk yere ortaya çıkmadı. Onu istenmeyen rejimlere karşı bir silah olarak kullandılar. IŞİD sadece bir tehdit yaratmıyor, İslam’ın özünü de kirletiyor. Geçmişte Hitler karşısında oluşturulan koalisyona benzer terör karşıtı geniş bir koalisyon kurmalıyız.

Genel Kuruldaki konuşmanın ardından ABD Başkanı Barak Obama ile yaptığı görüşme sonrası basının sorularını yanıtlayan Putin Suriye’ye yönelik operasyonlarda uluslararası hukukun çiğnendiğini vurguladı.

‘Suriye Ordusu Teröristlerle Savaşıyor’

Rusya’nın Suriye’de kara harekâtı düzenlemesinin ise söz konusu dahi olmadığını yineleyen Putin, Moskova’nın teröristlerle savaşan Suriye ordusu ve Kürt milislere yardım için başka yolları göz önünde bulundurduğunu, Irak’ın başkenti Bağdat’ta kurulan koordinasyon merkezinin de bunun bir örneği olduğunu söyledi.

Genel Kurul konuşmasında da “Geçmişte Hitler karşısında oluşturulan koalisyona benzer terör karşıtı geniş bir koalisyon kurmalıyız.” ifadelerini kullanan Putin, söz konusu merkezin kapılarının tüm ülkelere açık olduğunu da sözlerine ekledi.

BM Onayı Olmayan Tek Taraflı Yaptırımlar…

Genel Kurul’da Ukrayna’da yaşananları ‘iç savaş’ olarak tanımlayan Putin ülkesine yönelik yaptırımlara ilişkin, ”BM’nin onayı alınmadan getirilen tek taraflı yaptırımlar neredeyse norm hâline geldi” ifadelerini kullandı. Putin yaptırımların, pazardaki rakipleri saf dışı bırakmak için kullanıldığını söyledi. Ukrayna eski devlet başkanı Viktor Yanukoviç’in devrilmesiyle sonuçlanan darbenin ‘dışarıdan provoke edildiğini’ söyleyen Putin, Ukrayna’da barış sağlanabilmesi için Minsk Anlaşması’na uyulmasının ‘kritik önemde’ olduğunu belirtti.

Putin ayrıca Obama görüşmesi sonrası iki ülke arasındaki ilişkilere değinirken, Kiev’i destekleyen ABD’nin ilişkilerin kötüleşmesinin sorumlusu olduğunu söyledi.

direnisteyiz.net

 

 

Macaristan mülteci girişini durdurmak için sınıra dikenli tel öreceğini açıkladı

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük insan göçü sayılan mülteci krizi Avrupa Birliği ülkelerini birbirine düşürdü. Ortadoğu ve Afrika’dan gelen mültecileri durdurmak için Macaristan’ın Sırbistan ile sınırına 175 km’lik ve 4 metre yüksekliğinde dikenli tel örmesine Fransa, “Hayvanlara bile yapmıyoruz” diyerek tepki gösterdi.

Fransa’dan ‘Avrupalılık’ Dersi

Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, “Macaristan, Avrupa’nın parçası. Avrupa’nın değerleri var ve bu değerlere hayvanlar için bile yapılmayan çitler yerleştirerek saygı gösterilmez” ifadelerini kullandı.

Fransa’dan gelen sert tepkilere Macaristan da aynı sertlikte cevap verdi. Macaristan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı  Levente Magyar, “İnşa ettiğimiz tel örgü, hem AB hem de uluslararası normlara uygun bir şekilde yapılıyor. Fransa da mültecilere karşı İngiltere sınırına yakın Calais’de daha büyük bir duvar ördü” diye konuştu.

Öte yandan Fransa’nın Budapeşte büyükelçisi de Macaristan Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.

Günlerdir Budapeşte’deki tren istasyonlarında bekleyen yüzlerce göçmenin Viyana, Münih ve Berlin’e giden trenlere binmelerine izin verilmesi de Macaristan’ın attığı son adımlardan birisi oldu.

Avusturya polisi, akşam saatlerinde yüzlerce mültecinin Salzburg kentine ulaştığını, bazılarının Almanya’nın Münih kentine giden trenlere binerek yollarına devam ettiklerini açıkladı.

Niye Macaristan’a Hücum Ediyorlar

Yunanistan ve Bulgaristan’a ulaşan binlerce mülteci, daha sonra Sırbistan üzerinden Macaristan’a yöneliyor. Schengen üyesi olan Macaristan, mültecilerin gitmek istediği Avrupa ülkelerine de komşu. Macaristan ise bu akını durdurmak için Sırbistan sınırına 175 km’lik bir dikenli tel örme kararı aldı. Çitin tamamlanması için 31 Ağustos’a kadar süre konmuştu.

Macaristan, Fransa’nın Budapeşte büyükelçisini Dışişleri’ne çağırdı. Budapeşte’nin günlerdir tren istasyonlarında bekleyen mültecilerin Avrupa’ya doğru yola çıkmasına izin vermesi AB’nin mülteci sorununu derinleştireceğe benziyor.

Avrupa Birliği, koalisyon güçlerine verdiği destekle Suriye’deki savaşı derinleştirerek milyonlarca insanın yerinden edilmesine öncülük etti.

Kaynak: direnisteyiz.net

 

Esad: “Çok kaygılıysanız teröristleri desteklemeyi durdurun”

Esad RT’yle yaptığı röportajda, Avrupa’nın göçmen krizinin nedenleriyle ilgilenmediğini, Suriye halkının kendi topraklarında emniyet ve güvenlik istediğine vurgu yaptı. “Avrupa mültecilere kapılarını açarak onları kucaklayarak meseleyi çözmüyor, eğer çok kaygılıysanız teröristleri desteklemeyi durdurun. Göçmen meselesinin çözümünün kaynağı budur.”

Röportajında “Bugün bir Suriyeli’ye ne istiyorsun diye sorduğunuzda vereceği ilk cevap her insan için emniyet ve güvenlik önlemlerinin alınmasıdır olacaktır. İçte ve dıştaki bütün siyasi güçler Suriye halkının istedikleri etrafında birleşmelidir.” dedi.

Kaynak: direnisteyiz.net

 

Avusturya’da protesto eylemi: “Mülteciler Hoşgeldiniz”

Viyana- Avusturya’da Ağustos ayında 71 göçmenin bir kamyon kasasında havasızlıktan boğularak yaşamını yitirmesinin ardından halk sokağa döküldü. “İnsanca yaşamak” şiarıyla sosyal medya üzerinden örgütlenen 25 bin kişi eylem yaptı.

Kitle Başkent Viyana’daki Westbanhof İstasyonu’nda toplandı. Hükümetin göçmenlere yönelik tutumunu protesto eden protestocular, Traiskirchen Mülteci Kampı’ndaki insanlık dışı uygulamaların ortadan kaldırılmasını ve göçmenlerin yaşam koşullarının düzeltilmesini istedi.

Protestocular, “Hiçbir insan yasa dışı değildir”, “Mülteciler hoş geldiniz”, “İnsanları koruyun, bankaları değil”, “Avusturya’da kabul görmek istiyoruz”, “Avrupa’ya geçişi engellemeyin” ve “Sınır dışı edilmek istemiyoruz” yazılı pankartlar taşıdı.  25 bin kişi parlamento binasına yürüdü. Protestocular, Avrupa ülkeleri tarafından ölüme maruz bırakılan göçmenler için mumlar yaktı.

Yapılan açıklamalarda Suriye, Irak, Afganistan ve diğer bölgelerde çatışmaların halen devam ettiğine dikkat çekildi. İnsanların hayatta kalabilmek için evlerini ve ailelerini terk etmek zorunda kaldıkları belirtilirken, Avrupa’ya gelen göçmenlerin yollarda ya hayatlarını kaybettiklerini ya da güvenlik görevlileri tarafından saldırılara maruz kaldıkları hatırlatıldı.

‘İnsanlık Dışı Şartlar Değiştirilsin’

Açıklamada, “Avusturya’daki mülteci kamplarındaki insanlık dışı yaşam şartlarının değiştirilmesini istiyoruz. Sıcaktan, yağmurdan ve soğuktan korunan güvenli barınma istiyoruz. Kadınlar ve kızlar için erkeklerden ayrı odalarda kalmasını, tıbbi ve psikolojik yardım istiyoruz. Kurumlarla ve sosyal çalışma görevlileri ile işbirliği yapmak istiyoruz. Aileler ve çocuklarımız için yeterli gıda ve içecek istiyoruz. Biz insanız, insan olarak muamele görmek istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Kaynak: direnisteyiz.net

 

Sırbistan’da mülteciler ile dayanışma eylemi

Yapılması planlanan ırkçı gösterilere karşı protesto eylemi olarak düzenlenmesi planlanan etkinlik, polisin ırkçı eylemleri yasaklaması üzerine mültecilerle dayanışma eylemine dönüştürüldü. Belgrad Cumhuriyet Meydanı’nda buluşan kitle, meydana Sırbistan’daki mültecilerin fotoğraflarını astı. Eylemin amacının farkındalık yaratmak olduğunu belirten YIHR yöneticisi, “Yetkililerin anti-mülteci eylemlerini yasaklamasına memnun olduk. Mültecilerin yaşadığı ıstırap konusunda empati yapmak toplumumuz için önemli bir yerde duruyor” ifadelerini kullandı.

Sırbistan’da YIHR öncülüğünde devam eden dayanışma etkinliklerin dışında Bosna ve Hırvatistan’dan da destek ve dayanışmanın ulaştığı belirtiliyor. Hırvatistan’dan 10 bin euroluk bir mühimmat yardımı geldiği, Bosna Hersek’ten ise 7 tonun üzerinde gıda, giyecek ve ihtiyaç malzemesi gönderildiği bildiriliyor.

Kaynak: Revolution News

 

Macaristan sınırında OHAL! Macaristan devleti mültecilere saldırıyor

Macaristan’da polis Sırbistan sınırından ülkeye giren mültecilere biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti. Sırbistan’da bekletilen bir grup mülteci sınırı kapısını geçip Macaristan’a geçiş yaptı. Macaristan polisi Horgoş Sınır Kapısı’nda mültecilere biber gazı ve tazyikli su ile saldırdı, onlarca gözaltı yaptı.

Macaristan, mültecilerin ülkeye girdiği Sırbistan sınırındaki güney bölgelerinde olağanüstü hâl ilan etti. Budapeşte yönetiminin bu kararı, ülkede göç yasalarının sertleştirilmesini de izliyor. Macaristan Hükümet Sözcüsü Zoltan Kovacs yeni yasalar ile polise özel yetkiler verildiğini ve askerlerin de gerektiğinde polislere yardımcı olacağını söyledi. Kovacs meşru sığınma başvurularının ise “değerlendirmeye” alınacağını söyledi.

Mülteciler Açlık Grevine Başladı

Macaristan’da yeni yasaların uygulanabilmesi için sınırda atlı polisler ve 30 nöbetçi yargıç görevlendirildi. Sınırdaki 200’den fazla mülteci ise açlık grevine ve oturma eylemine başladı. Mülteciler eylemlerini, Macaristan’a geçmelerine izin verilene dek sürdüreceklerini söyledi.

Af Örgütü: Macaristan Polisi En Az 7 Çocuğu Yaraladı 1 Çocuğu Kör Etti!

Uluslararası Af Örgütü, Macaristan polisinin mültecilere saldırısında biri başından olmak üzere 7 çocuğun yaralandığını, 1 çocuğun ise kör olduğunu açıkladı. Af Örgütü ayrı dördü çocuk en az dokuz kişiyi ailelerinden ayırdığını bildirdi.

Sınırlarını kapatan Macaristan’da yeni yürürlüğe giren yasaya göre göçmenlerin geçişi veya dikenli tel örgülere zarar verilmesi yasadışı sayılıyor.

Macaristan ülkeye girişi ve dikenli tellere zarar verilmesini yasadışı hale getirdikten sonra Sırbistan sınırını tamamen kapatmıştı.

Şu ana dek 200 bin kişinin AB’nin Schengen Bölgesi’ne girmek için Macaristan’a giriş yaptı.

Kaynak: direnisteyiz.net