Ana Sayfa Blog Sayfa 271

Kızıl Haç 500 milyon dolar ile Haiti için ne yaptı? 6 kalıcı ev?

ProPublica ve NPR’’nin araştırmasına göre, 2011 yılında Haiti’yi yeniden inşa ederek tekrar yaşanabilir bir duruma getirmek için planlanan LAMIKA projesi hayalin ötesine geçmedi. Kızıl Haç ve diğer sivil toplum örgütlerinin başarılarını içeren haberlerin yalan olduğu ortaya çıkarken, bölge halkı yardım almadıklarını belirtiyor.

Deprem sonrası 130 bin kişinin barınmasını sağlamada yardımcı olmak için 500 milyon dolar toplayan Kızıl Haç’ın şu ana kadar 6 kalıcı ev inşa ettiği, yardımlarının ise depremin hemen ardından, yiyecek, battaniye ve geçici barınak ile sınırlı kaldığı belirtiliyor.

Araştırmanın başında Kızıl Haç’tan yapılan yardım ve harcamalara dair veri isteyen araştırmacılar, bunun reddedilmesi üzerine yapıldığı söylenen bir projenin durumunu gözlemlemek için bölgeye gitti. Bölgede yapılan araştırmada Kızıl Haç’ın birçok iddiasının gerçeklerle tutarsız ve asılsız olduğu görüldü. Bölge halkı ile yapılan konuşmalarda da yapıldı denilen yardımların ancak çok az bir bölümünün yapılmış olduğu ortaya çıkarıldı.

Dönemin Haiti Başbakanı Jean-Max Bellerive Kızıl Haç’ın basın açıklamalarında kullandığı”Haiti’de 4.5 milyonun ayakları üzerinde durmasını sağladık” iddiasını yalanlayarak, bunun mümkün olmadığını ifade etti. Bellerive, Haiti’de toplam nüfusun 10 milyon olduğunu, 4.5 milyon kişiye erişmiş olmalarının imkansız olduğunu söyledi.

Harcanan paraların büyük bir bölümünün aracı kurumlara gittiği belirtilirken Kızıl Haç için Haiti’deki konut projesini organize eden bir Haitilinin “Paranın büyük bir bölümü Haitili olmayanlara gitti, Haiti ile hiç ilgili olmayanlara. Bu para tekrar ABD’ye döndü” sözleri de dikkat çekti.

direnisteyiz.net

Halklar zirvesinde dünya halkları buluştu: “Venezuela umuttur”

10-11 Haziran’da Brüksel’de yapılan Halklar Zirvesi (Peoples’ Summit) 40 farklı ülke ve 1000’in üzerinde delegenin katılımıyla gerçekleşti. ABD’nin emperyalist politikalarına karşı Latin halklarıyla dayanışma çağrısıyla toplanan zirveye dünyanın dört bir yanından sosyalist ve anti-emperyalist partiler, örgütler ve dayanışma komiteleri katıldı.

‘Viva la Revolucion’

Zirvenin ilk günü Küba, Venezuela, PODEMOS ve SYRIZA’dan yoldaşların konuşmalarıyla başladı. Konuşmaların ana teması antiemperyalist savaş, Latin halkları ve özgürlük mücadelesi ve CELAC (Latin Amerika ve Karayipler Ülkeleri Birliği) idi. Ana konferans salonunda buluşan yüzlerce devrimcinin ortak coşkusu farklı dillerde de olsa ‘Viva la Revolucion’ (Yaşasın Devrim) sloganı etrafında birleşti.

Açılış konuşmalarından sonra Simon Bolivar Meydanında toplanan kitle, pankartları ve sloganlarıyla Venezuela’yla dayanışma çağrısı yaptı. Oluşturulan yüzlerce kişilik kortejde dünyanın her tarafından bayraklar ve sloganlar vardı. Yürüyüş sırasında Avrupa Birliği’nin göbeğinde dalgalanan Venezuela, Ekvator, Küba ve pek çok Latin Amerika ülkesinin bayrakları yanı sıra, kızıl bayraklar ve dayanışma pankartları ülke ve dünya basınının büyük ilgisini çekti. Yürüyüşte Türkiye’den de Venezuela Dayanışma Komitesi de pankartıyla yer aldı.

Zirvenin ikinci günü oluşturulan çeşitli masalarda, anti-emperyalist savaş, dünya barışı ve dayanışma, global medya, küresel ısınma ve ekolojik hareket gibi pek çok farklı konu tartışıldı. Enternasyonal mücadelenin örüldüğü masaların her birinden deklarasyon metinleri çıkarıldı.

Öğrenci Deklarasyonu

Zirvede bulunan üniversitelilerin, özellikle küresel bir öğrenci hareketi oluşturmak ve gençliğin sorunlarına çözüm bulmak için oluşturduğu platformda bir iletişim ağı kuruldu. Zirvede bulunan hemen hemen her ülkenin gençlerinin katıldığı bu platformdan da bir öğrenci deklarasyonu yayınlandı.

Guevara: “Venezuela Umuttur!”

Kapanış töreni dünyanın en büyük 4. katedrali olan St.Michael katedralinde yapıldı. Che Guevera’nın kızı Aleida Guevera’nın konuşmasıyla başlayan törende, Küba Kültür Bakanı Rafael Bernal Alemany, Ekvator Cumhurbaşkanı Rafael Correa, SYRIZA temsilcisi ve Venezuela temsilcisi konuşma yaptı.

Açılış konuşmasını yapan Aleida Guevera “Hepiniz bana hayat veren adamın parçasısınız. Kazanmaktan başka çaremiz yok.’ sözleriyle salondan büyük alkış aldı. Brüksel’de yapılan Halklar Zirvesinde Che’den mirasımız enternasyonal mücadeleyi, dayanışma ve isyan ruhunu Latin halklarının ruhunda, gençlerin yüreklerinde ve Aleida Guevera’nın gözlerinde gördük. Mücadele dolu geleceğe yol alırken biliyoruz ki, Venezuela umuttur!”

direnisteyiz.com

Venezuelalı PSUV Milletvekili Serra’nın ölümünden Kolombiyalı siyasetçi sorumlu

2 Haziran’da haftalık televizyon programında konuşan Maduro, Serra’nın ölümünden eski Kolombiya başkanı Alvaro Uribe ile yakın bağlantısı olan siyasetçi Julio Velez tarafından finanse edildiği ve düzenlendiğini ileri sürdü. Velez’in Uribe’nin sağ kolu olduğunu ifade eden Maduro, Venezuela yetkilileri tarafından kara para aklama operasyonu kapsamında yapılan araştırmalarda Velez’in Venezuela- Kolombiya sınırında  hukuk dışı döviz alışverişi yaptığının ortaya çıktığını söyledi.

Venezuela yetkilileri geçen sene yaptıkları açıklamada Serra’nın ölümüyle sonlanan komplonun 250 bin dolar civarında maliyeti olduğunu açıklamışlardı. Bu paranın Velez’in hesabından cinayetin baş şüphelisi Leiver Padilla’nın hesabına aktarıldığı belirtildi. Padilla, geçtiğimiz ay Kolombiya tarafından Venezuela’ya teslim edilirken, , Velez’in 2010 yılında eşini öldürmesi sebebiyle şu an Kolombiya’da da arandığı bildiriliyor. Maduro, suçluların yakalanması için Kolombiya ile işbirliği içinde olduklarını da sözlerine ekledi.

Robert Serra ve sevgilisi, 1 Ekim 2014’te yaşadıkları evin güvenlik şefinin yardımıyla eve giren bir grup tarafından öldürülmüştü. Sosyalist vekil Serra PSUV’un yükselen yıldızı olarak tanımlanırken, mecliste yaptığı heyecanlı konuşmalarla tanınıyordu.

direnisteyiz.ne

Venezuela ile Rusya arasında yatırım anlaşması

Venezuela devlet petrol şirketi PDVSA ile Rusya petrol devi Rosneft arasında yapılan anlaşma; Maduro, PDVSA yönetim kurulu başkanı Eulogio Del Pino ve Rosneft yönetim kurulu başkanı Igor Sechin’in Caracas’ta yaptığı bir görüşmede imzalandığı belirtildi.

Bir televizyon programında açıklama yapan Maduro “Çok olumlu bir görüşme sonrası, 14 milyar dolarlık bir yatırım konusunda anlaştık” dedi. Maduro böylece Venezuela’nın petrol üretiminin iki katına çıkacağını da sözlerine ekledi. Yatırımın ülkenin kuzeyinden Karayip Denizi’ne uzanan bölgede inşa edilen, ve dünyadaki en büyük petrol rezervlerinden biri olan Orinoco Kemeri’nin geliştirilmesi için kullanılacağı açıklandı. İki ülkenin ayrıca Latin Amerika ülkelerinin petrol sahasını da geliştirmek için çalışacakları da belirtildi.

Rosneft’ten Açıklama

Rosneft’in anlaşma ile ilgili yaptığı açıklama şu şekilde:

“28 Mayıs’ta iş gezisinin parçası olarak Rosneft Yönetim Kurulu Başkanı Igor Sechin, Venezuela Bolivarcı Cumhuriyeti Devlet Başkanı Nicolás Maduro ile görüşmüştür. Taraflar, devam eden ortaklıklar ve yeni projelerin geliştirilmesi ile ilgili çeşitli konuları tartışmıştır.

Rosneft ve Venezuelalı ortakları arasındaki anlaşma güçlü ve stratejik bir tabiata sahip olup, uzun dönemli işbirliğini öngörmektedir.

2013-2014 yılları arasında Rosneft, Venezuela’da  yıllık toplam 9 milyon tonluk üretim yapan beş üretim projesine dahil olmuş, Rosneft’in 1.6 milyon tonluk katkı sağlamıştır. Rosneft Venezuela ile ilişkilerini geliştirerek, 2014’te 1.6 milyon tonluk katkısını yıllık 8 milyon tona ulaştırmaya çalışacaktır.

2014 yılında ham petrol ve PDVSA’nin arz ettiği petrol ürünleri konusunda imzalanan uzun dönemli iki anlaşma, önemli sonuçlar vermiştir.”

Geçtiğimiz yaz aylarından, aşırı arz nedeniyle düşüşe geçen petrol fiyatları; bütçesinin büyük bir bölümünü petrol ihracatının oluşturduğu Venezuela’yı derinden etkilemesi bekleniyordu. OPEC üyesi ülkeler fiyatların düşmesine rağmen üretimi azaltmama kararında diretmişti. Venezuela ile Rusya ve Çin ile yaptığı yatırım anlaşması ile petrol fiyatları üzerinden yapılan ekonomik ablukayı kırma konusunda oldukça yol almıştı. Rusya ve Venezuela petrol üretimi konusunda çeşitli yatırım anlaşmaları yaparken, Çin ise altyapı konusunda yatırımları arttıracağını ifade etmişti.

direnisteyiz.net

Avrupa, sömürgeleştirdiği Afrika’nın göçmenleriyle savaşıyor

Fransa’ya Alınmayan Göçmenler Açlık Grevinde

Fransa’ya girişleri kabul edilmeyen iki yüz civarında göçmen, İtalya- Fransa sınırında açlık grevine başladı.

Sömürü ve savaş koşullarının göçe zorladığı aileler, Libya üzerinden feribot ile İtalya’ya sınırına ulaşabildikleri halde Fransa’ya geçişleri engellendi. Açlık grevine başlayan göçmenler, oturma eylemi yaparak trafiği araçlara kapadı. AFP’ye konuşan sınır polisi, birçoğu Somali, Sudan, Eritre ve Fildişi Sahili’nden gelerek iltica talebi için Almanya, İngiltere ve İsveç’e geçmek istediklerini belirtilen göçmenlere Fransa’ya girişlerine izin verilmemesi emrini aldıklarını ifade etti.

Kararı protesto eden göçmenler “Geri dönmeyeceğiz, (sınırı) geçmek zorundayız” ve “Özgürlük istiyoruz” yazılı pankartlar ile yolu trafiğe kapadı.

Barış İstiyoruz

Kızıl Haç’ın getirdiği yemekleri reddeden göçmenlerden 20 yaşındaki Mustafa Ali “Yemeyeceğiz. Dün tüm gün sıcakta geçirdik ve geceleyin yağmur ve soğukta kaldık. Eğer burada ölmemiz gerekiyorsa, yemek yemeye ihtiyacımız yok” diye konuştu. Sudan’dan gelen bir göçmen ise sınırı geçtiğini fakat trende yakalandığını ve tekrar İtalya’ya gönderildiğini ifade ederken, “Darfur’da savaş ve şiddet var, katliam var ve biz barış istiyoruz” dedi.

Kayıtlara göre Fransız polisi sadece bu hafta Fransa’nın güney sınırında bin 439 göçmeni yakaladı, bin 97’sini İtalya’ya geri gönderdi.

“Sınır güvenliği” hakkındaki uygulamalar, geçtiğimiz haftalarda G7’nin Almanya’da kabul ettiği yeni bir düzenleme ile değiştirilmişti.

İtalya AB’ye Rest Çekti: Daha Fazla Göçmen Alın

İtalya, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin derhal önlem almadığı takdirde, göçmenlere sınırdan geçiş hakkı yaratacağını açıklayarak AB’ye rest çekti.

Sömürü ve savaş koşulları nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalan göçmenler, okyanuslarda yaşam mücadelesini kazanabilirse Avrupa sınırlarına geliyor. Genel olarak Libya üzerinden İtalya’ya ulaşabilen göçmenlerin, iltica talebiyle diğer Avrupa ülkelerine geçişleri G7 ülkelerinin son kararı ile daha da zorlaştı. Göçmenler geri dönemeyeceklerini belirtip İtalya sınırında beklerken, İtalya’dan açıklama geldi.

İtalya göçmenler konusunda ‘yük’ün bölüşülmemesi, diğer AB ülkelerinin daha fazla göçmen almaması halinde, iltica talebi ile gelenlere sınırdan geçmeleri için geçici vize vereceklerini açıkladı. Hükümet ayrıca, önlem alınmadığı takdirde bundan sonra denizden kurtarılan göçmen botlarını limana kabul etmemeyi düşündüklerini de ifade etti.

Dortmund’da Mülteci Protestosu: Suriyeliler İlticalarının Kabulünü Bekliyor

Almanya´nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Dortmund kentinde 70 Suriyeli mülteci, uzun süren oturum hakkı alma işlemlerini protesto etti.

Oturum ve iş haklarının üç ay içinde tanınmasını isteyen mülteciler, bir an önce geride bıraktıkları ailelerini Almanya´ya getirmek istiyor. Mültecilere göre, Dortmund´da sığınma başvurularının işlem süresi sekiz ay ile bir yıl arası sürüyor. Bu süre başka yerlere göre üç misli fazla bir zaman demek.

İstekleri kabul edilene kadar protestolarını sürdüreceklerini belirten mültecilerin talepleri özetle şunlar: Oturum izinlerinin hemen verilmesi, aile birleşiminin kolaylaştırılması ve hızlandırılması, hemen dil kursu yapma ve çalışma hakkı tanınması ve Dublin anlaşmasının yürürlükten kaldırılması. Dublin Anlaşması’na göre mülteciler, İtalya, Macaristan ve Bulgaristan gibi geçiş ülkelerine geri gönderilmek zorunda.

direnisteyiz.net

Podemos’tan çağrı: Yunanistan halkının iradesini tanıyın

İspanya’nın yükselen sol partisi Podemos, bugün bir açıklama yayınlayarak Avrupa Birliği(AB), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve İspanya başta olmak üzere tüm Avrupa kurumlarını Yunanistan halkının iradesini tanımaya çağırdı. Podemos yaptığı açıklamada IMF, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankasından hatalı olduklarını kabul ederek yarattıkları sorunları bir an önce çözmesini talep etti.

Açıklamada “Başta İspanya Devleti olmak üzere, tüm Avrupa kurumlarının Yunanlıların mutlak kararını tanımasını, ön koşul olmadan müzakere masasına dönülmesini; Avrupa Merkez Bankasından sorumluluğu olan ve kendi sözleşmesiyle tutarlı bir şekilde Yunan finans sisteminin istikrarını sağlamasını; Yunan kamu borcu sorununu çözecek adil, kabul edilebilir ve uygulanabilir bir anlaşmaya bir an önce varılmasını talep ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.

direnisteyiz.net

Yunanistan yaptırımlara direniyor

Yunanistan ile kredi borçlarının yapılandırılması hakkında konuşmak üzere Brüksel’de bulunan Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin, Yunanistan’da anlaşamadığı ve Washington’a döndüğü bildirildi.

11 Haziran’da Washington’da basın açıklaması yapan IMF sözcüsü Gerry Rice, “Yunanistan tarafında oluşan yumak çok büyük. Önemli birçok konuda temel farklılıklarımız var. Bu farklılıkları daraltmak için herhangi güncel bir gelişme olmadı” ifadelerini kullandı. IMF Başkanı Christine Lagarde’nin 18 Haziran’da Lüksemburg’da Euro-alanı Ekonomi Bakanlarının yapacağı toplantıya katılacağını bildiren Rice, “Başkanımızın dediği gibi, IMF masayı asla terk etmez” dedi.

Yunanistan IMF ile görüşmeler konusunda yatırımcılardan gelen eleştirilere rağmen, seçim öncesi tutumunu yapıcı bir irade ile korudu.

İstifa Eden Yunanistan Maliye Bakanı Varufakis: “AB Yunanistan’a Şantaj Yapıyor”

Varufakis, İspanya’da yayınlanan ” El Mundo” gazetesine verdiği özel röportajda Yunanistan’a yapılanları ‘terörizm’ olarak niteledi.

Maliye Bakanı Yanis Varufakis, Troika ve Brüksel’in referandumda “Evet” oyu çıkması için uğraş verdiğini hatırlatarak bu durumun Yunan halkının aşağılanması anlamına geleceğini söyledi. Varufakis Avrupa’nın olağan sistemi eleştiren Yunanistan’daki Syriza ve İspanya’da ki Podemos gibi partilere de ihtiyacı olduğunu belirtti.

Gazeteye verdiği röportajında, pazar günkü oylamada hangi sonuç çıkarsa çıksın Avrupa Birliği ile bir anlaşma olacağına inandığını vurgulayarak buna hem Yunanistan’ın hem de Brüksel’in ihtiyacı olduğunu ifade eden Varufakis, AB’nin üye ülkelerde demokrasi istemediğine de işaret ederek ” onlar biz ne istiyorsak onu yapın diyorlar. Bize paket sunuyorlar onu yürürlüğe koymamızı istiyorlar. Biz bağımsız bir ülkeyiz. Yunanistan’ın geleceği ile ilgili kararları Yunan halkı verir. Ancak bu isteğimize sıcak bakmıyorlar. Bize danışma hakkı vermiyorlar” sözlerini etti. AB’nin Yunanistan’a yaptığını şantaj olarak da yorumlayan Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis, bunun demokrasiye aykırı olduğunu terörizm anlamına geleceğini kaydetti.

Yunanistan’ın kaybetmesinin kimsenin işine gelmeyeceğini de savunan Maliye Bakanı Varufakis ” Eğer Yunanistan duvara çarparsa, trilyon dolarlar kaybolacak. Bu çok fazla para ve Avrupa’nın buna izin verebileceğine ihtimal vermiyorum” yorumunu yaptı. Referandumdan çıkabilecek bir evet karşısında istifasını vereceğini de sözlerine ekleyen Maliye Bakanı “sanırım hükümet de aynı yolu izleyecek” dedi.

Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis ayrıca referandumdan “Evet” oyu çıkması halinde istifa edeceğini açıklamış, ancak “Hayır” çıkmasına rağmen “Oxi(Evet) sadece başlangıçtır” diyerek istifasını sunmuştu.

Daha önce oylamada “Evet” çıkarsa istifa edeceğini söyleyen Bakan Varufakis, çıkan yüzde 61 “Hayır”a rağmen Twitter adresinden yaptığı açıklamada “Minister No more!” diyerek “Artık bakan değilim. Referandum sonuçlarının ardından yapılacak toplantılarda yer almayacağım, bugün itibariyle görevimden istifa ediyorum” dedi.

“Kredicilerin Nefretinden Onur Duyuyorum”

Varufakis açıklamasına, 5 Temmuz referandumunun, Yunanistan halkının borç esaretine karşı isyan ettiği eşsiz bir zaman olduğunu ifade ederek başladı. Varufakis, Avro grup ülkelerinin toplantılara katılmaması tercihinin farkına vardığını ve başbakanın anlaşma konusunda yardımcı olacağını düşündüğünü belirtmesi üzerine istifa ettiğini söyledi. Varufakis açıklamasının devamında şunları söyledi:

“Bunu Alexis Tsipras’ın kahramanlığına yardımcı olmak adına benim görevim olarak düşünüyorum ve kredicilerin nefretinden onur duyuyorum. Başbakan Tsipras’ı yeni maliye bakanını ve hükümeti desteklemeye devam edeceğim. Yunanistan halkını onurlandırmak için gösterilen insan üstü çaba ve onların dünyadaki tüm demokratları ödüllendirdikleri ünlü OXI sadece başlangıçtır.”

Sandıkların açıklamasından sonra Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis, “Halkımız 5 yıl boyunca kendisine dayatılan kemer sıkma politikalarına hayır dedi. Biz de 5 ay boyunca halkımızın mantıklı isteğinin duyulması için mücadele ettik. Ne yazık ki kreditörlerimiz müzakereyi kabul etmediler, bize ültimatom verdiler. Halkımız ültimatomu iade etti. Bu sonuçla kreditörlerle yeniden masaya oturacağız. Borcumuzun yeniden yapılandırılmasını talep edeceğiz. Yarından itibaren Avrupa yaralarını sarmaya başlayacak” demişti.

Varoufakis: ”Bize iki seçenek sunulmuştu, kurşuna dizilmek ya da teslimiyet”

İstifasından sonra BBC ile bir röportaj yapan Varoufakis, Yunanistan’ın tarihe ‘gelmiş geçmiş en büyük makro ekonomi yönetimi felaketi’ olarak geçecek bir programla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Kemer sıkma önlemlerinin savucusu euro bölgesi ülkelerinden Almanya , Yunan hükümetinin borçlarını çevirebilmesi için ihtiyacı olan ek kredilere ilişkin müzakerelere başlamak için parlamentodan yetki aldı.

Diğer yandan Avrupa Komisyonu da, Yunanistan’a 7 milyar euro civarında köprü krediye onay verdi.

Atina’nın kemer sıkma önlemleri karşılığında Avrupa merkez bankası ve IMF’den alacağı ek kredinin miktarının 86 milyar euro civarında olması planlanıyor.

Ancak eski Yunan Maliye Bakanı, programının başarısı konusunda iyimser değil.

”Bu program kim tarafından uygulanırsa uygulansın başarısız olacak” görüşünü dile getiren Varoufakis, bu sonucun ne zaman gerçekleşeceğinin sorulmasını üzerine, ”Başarısız oldu bile” dedi.

Euro bölgesi liderleriyle görüşme sürecinde geçtiğimiz haftalarda bakanlık görevinden istifa eden Varoufakis’in ayrılması sık sık çatışma yaşadığı euro bölgesi maliye bakanlarına karşı bir jest olarak görülmüştü.

Çipras’ın imzalamaktan başka seçeneği yoktu görüşünü dile getiren Varoufakis, ”Bize iki seçenek sunulmuştu, kurşuna dizilmek ya da teslimiyet. O nihai stratejinin teslimiyet olduğuna karar verdi” dedi.

Varoufakis ekonominin krizden çıkabilmesi için bir sonraki kredi dilimine odaklanmanın yanlış olduğunu savunarak, ”Asıl amaç borçların yeniden yapılandırılması ve ekonominin yeniden yaşayabilecek bir dönüşüm ve reformdan geçirilmesi olmalı. Ben de, sadece bir sonraki kredi dilimini garanti altına alabilmek için ne gerekiyorsa yaparak bu yaklaşımı tehlikeye atmak istemedim” dedi.

Avro Zirvesinde Koşullar Belli Oldu, Söz Yunanistan Parlamentosunda

Zirvede Yunanistan’ın durumu ele alındı ve özelleştirme, emeklilik, bankacılık fonları konularında Yunanistan’a bir reform paketi sunuldu. Paketin içeriği pek çok mâli konuda kemer sıkma politikalarını içeriyor.

Aleksis Çipras ise zorlu bir cepheyi kazandıklarını fakat şimdi zor kararlarla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Çipras “Avrupa’daki muhafazakâr çevrelerin en aşırı planlarını önlemek için sorumluluk aldık. Mali şok ve bankacılık sisteminin çökmesi planını engelledik.” diye konuştu.

Dayatılan pakete var olan ekonomik koşullarda boyun eğmek zorunda kalan Çipras hükümeti, Avrupa ülkelerini de yeni bir destek paketine zorlamış oldu.

Yunanistan’da Kabine Değişikliği

Yunanistan’da reform paketine “Hayır” oyu kullanan isimler kabineden çıkarıldı.

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras kabinede değişikliğe giderek reform paketine “hayır” diyen bazı kabine üyelerini hükümetten çıkardı. Çipras hükümetinin Avrogrup ve IMF karşısındaki tutumunun ardından müzakerelerdeki tutuma tepki gösteren ve mecliste üçüncü kemer sıkma programına “hayır” oyu kullanan isimler kabineden çıkarıldı.

Kaynak: direnisteyiz.net, DHA, CNNTurk, sendika.org

Syriza: HDP’nin büyük başarısını kutluyoruz

Yunanistan’daki genel seçimlerde ülke genelinde oyları silip süpüren sol parti SYRIZA, Türkiye’deki seçimlerde yüzde 10 barajını aşarak parlamentoya 80 üzerinde milletvekili ile girmeye hak kazanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) içi bir kutlama mesajı yayınladı.

SYIRZA Basın Merkezi’nin yayınladığı mesajda, “Türkiye halkı, tercihini giderek artan şekilde farklılıkları, insan haklarını, inançlar ve kişisel yaşam konusundaki çeşitliliği destekleme, ve otoriterlikten ve kökene, dile, cinsiyete ve dine dayalı ayrımcılıktan uzak bir toplum inşa etme yönünde kullanmakta,” denildi.

Açıklamanın tamamı şöyle:

“SYRIZA, Türkiye’nin geleceği açısından büyük önem arz eden gelişmeleri büyük bir ilgiyle izlemekte ve Türkiye’deki siyasi istikrar ve demokrasinin, hem iki ülke ilişkileri hem de bölge açısından özel öneminin altını çizmek istemektedir.

Bu vesileyle, HDP’nin Türkiye’de dün (7 Haziran) gerçekleştirilen parlamento seçimlerindeki başarısını da kutluyoruz.

Türkiye halkı, tercihini giderek artan şekilde farklılıkları, insan haklarını, inançlar ve kişisel yaşam konusundaki çeşitliliği destekleme, ve otoriterlikten ve kökene, dile, cinsiyete ve dine dayalı ayrımcılıktan uzak bir toplum inşa etme yönünde kullanmakta.

Milliyetçi parti MHP’nin oy oranındaki artış bir endişe kaynağı olarak görülebilir ve çağımızın anlaşmazlıklarına vurgu yapabilir ancak HDP’nin TBMM’ye bu dinamik girişinin, demokrasiyi derinleştirmeye, milliyetçilikle ve her türden köktencilikle mücadeleye yardımcı olacağından, barış sürecini derinleştireceğinden ve sol ve demokrat güçlerin Akdeniz ve Avrupa’da bir bütün olarak mevcut yükselişini günlendireceğinden eminiz.

Atina, 8 Haziran 2015

SYRIZA Basın Merkezi”

AB, hayvan deneylerinin yasaklanma talebini reddetti

Komisyon, hali hazırda yürürlükteki düzenlemelerin hayvanların kobay olarak kullanılmasına sınırlama getirdiğini iddia etti.

AB’nin 2012’de yürürlüğe soktuğu “Vatandaş Girişimi” uygulamasıyla Avrupa vatandaşlarına en az 7 Birlik ülkesinde bir milyon imza toplanması halinde Komisyon’a başvurma olanağından yararlanmak için “Stop Vivisection – Viviseksiyonu Durdur” sloganıyla başlatılan kampanya için 1 milyon 170 bin imza toplanmıştı. Kampanyada hayvanlarla yapılan deneylerin yasaklanması için yasal düzenleme talep edilmişti.

Tıp, genetik, farmakoloji (ilaç bilimi), kozmetik ve temizlik ürünleri gibi bir çok alanda hayvanlar üzerinde deneyler yapılıyor.

Hayvan deneylerine alternatif olarak yapay deri kulanılabiliyor. Ayrıca in vitro hücre kültürü ve bilgisayar simülasyonu gibi teknikler kullanılıyor.

Avrupa Birliği’nde 2013 yılında yürürlüğe giren düzenlemeyle hayvanlar üzerinde deney yapılan kozmetik ürünlerin Avrupa’da satılması yasaklanmıştı.

Kaynak: direnisteyiz.net

G7 “Yarını Düşün” diye toplandı, yarın için mücadele edenlerce protesto edildi

G7 liderlerini korumak amacıyla yoğun güvenlik önlemleri alındığı zirvede 25 bin polis görevlendirildi. Almanya’nın Bavyera eyaletindeki ABD-Almanya Marshall Merkezi önünde toplanan protestocular adına konuşan Benjamin Russ, ABD güdümündeki NATO blokunu Batılı devletlerin ve kuruluşların çıkarı doğrultusunda askeri müdahale kampanyası yürüttüğünü belirtti.

Sık sık “Devrim” sloganları atılan eylemde, anti-kapitalizm ve “Sınıfa karşı sınıf” vurguları da öne çıktı. Almanya’da da faaliyet yürüten Türkiye’li örgütlerin de coşkulu katılımı dikkat çekti. Emek ve Özgürlük Cephesi, Partizan ve MLKP flama ve pankartlarının açıldığı yürüyüşte NATO da protesto edilirken, kartondan yapılan bir tank yakıldı.

G7 zirvesini protesto etmek için 4 Haziran’da bölgenin yakınında kamp kuran protestocular zirve öncesi ve zirve sırasında protestolar gerçekleştirdiler. Amed’de HDP Mitingine saldırı haberini de burada alan eylemciler, bunun üzerine dayanışma eylemi düzenleyerek, “Dayanışmamız sınır tanımıyor. Savaş ve baskılara karşı dayanışmayı birlikte büyüteceğiz” çağrısı yapılmıştı.

ABD Güdümündeki NATO Halklara Ölüm ve Sefalet Getiriyor

Stop G7`nin Facebook hesabından yapılan açıklamada, Russ, “Bu askeri müdahaleler sadece daha fazla ölüme, sefalete ve işsizliğe neden oluyor. Batılı devletlerin ve kuruluşların karlarını arttırmaya hizmet eden bu müdahaleler, yerel halkların yaşam kalitesini ise arttırmıyor” dedi.

Stop G7 sözcüsü, Marshall Merkezi`nin küresel askeri misyonlar için stratejik konseptler hazırlayan ve geliştiren bir düşünce kuruluşu olduğunu vurguladı.

Russ, G7`nin politikalarına da eleştirerek, “G7 politikalarının temelini, yabancı ülkelerde militarizasyon ve savaş operasyonları, üye ülkelerde ise baskı ve protesto haklarının yok sayılması gibi prensipler oluşturuyor” dedi.

Protesto edenlere polis cop ve biber gazı ile saldırdı. Saldırıda yaralananlar oldu. Polis saldırısını kayda alan gazetecilere de saldırarak “önümüzde durursanız basın özgürlüğü biter” tehditleri savurdu.

G7: “Yarını düşün, ortak hareket et”

G7`deki ülkelerin katıldığı zirve iki gün sürdü ve dün sona erdi.  “Yarını düşün, ortak hareket et” başlığıyla yapılan zirveye ABD, Kanada, Japonya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Almanya’nın devlet ve hükümet başkanları katıldı.

İkinci Gündem maddesi “terörle savaş” olan zirveye Irak Başbakanı, Tunus Cumhurbaşkan, Nijerya Devlet Başkanı, Etiyopya Başbakanı, Liberya Devlet Başkanı, Senegal Devlet Başkanı’nın yanı sıra BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, IMF Başkanı Başkanı Christine Lagarde ve Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim’in de katılması dikkat çekti.

Kaynak: direnisteyiz.net