Ana Sayfa Blog Sayfa 284

BM: Ukrayna’da şu ana kadar 6 bin 116 kişi yaşamını yitirdi

Birleşmiş Milletler (BM), Ukrayna ordusunun bağımsızlıklarını ilan eden Donetsk ve Lugansk’a Nisan 2014’ten bu yana devam eden saldırılarda ölenlerin sayısının 6 bin 116 olduğunu açıkladı.

15 bin 474 kişinin de çatışmalarda yaralandığı belirtilirken, kayda geçmeyen ölümler sebebiyle rakamların daha yüksek olmasından endişe ediliyor. (18.04.2015)

 

Nepal’de deprem en az 5 bin kişi yaşamını yitirdi

Nepal İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 25 Nisan günü meydana gelen 7,8 şiddetindeki depremde yaşamını yitirenlerin sayısı 5 bini aştığı, bu sayının daha da artmasından endişe

edildiği belirtildi. Açıklamada yaralı sayısının ise 10 bini aştığı dile getirildi.

Nepal hükümetinin organize etmeye çalıştığı acil durum yardımları ise protestoların hedefinde oldu. Katmandu’da yüzlerce kişi, hükümetin yardımlarının eşit bir biçimde yapılmamasına tepki olarak bakanlığa yürüdü, herkes için adalet istedi. Öte yandan artçı sarsıntıların devam ettiği ülkede Birleşmiş Milletler tarafından yapılan açıklamada en az 1,5 milyon kişinin acil yardıma ihtiyacı olduğu duyuruldu. (Kaynak: Sendika.Org)

Kaza değil, katliam: Akdeniz’de en az 400 göçmen boğularak öldü

Katliamın ardından bir hafta sonra yapılan açıklamada 700 kişiye ulaşılamadığı bildirildi. Yetkililer henüz kesin bir sayı açıklamadı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve Save the Children örgütü görevlilerinin göçmenlerin

ifadelerine dayanarak verdiği bilgilere göre, hayatını kaybedenlerin çoğunun çocuk ve genç olduğu ve ailelerinin yanlarında olmadığı bildirdi. Kurtarılan bir kadının gazetecilere yaptığı açıklamada, yolculuktan yaklaşık dört ay önce Trablus’taki bir sardunya fabrikasında yaşamaya başladıklarını belirtti. Kadın göçmen, “Günde sadece bir kez yemek yiyebiliyorduk ve hiçbir şey yapmamıza izin verilmiyordu. Bir komşumuzla veya arkadaşımızla konuştuğumuzda dayak yiyorduk” diye konuştu.

İtalyan göçmenleri kurtarma programı “Mare Nostrum”un süresi geçen yıl dolmuş, onun yerine AB tarafından sınır koruma misyonu olarak “Triton” hayata geçirilmişti. Ancak insan hakları

ve yardım örgütleri, bunun zor durumdaki insanları kurtarmaktan ziyade bir caydırma mekanizması olduğu eleştirisinde bulunuyor.

Kader Değil

Ülkelerindeki iç savaşlar, yoksulluk ve çaresizlik nedeniyle insanca yaşam için yola çıkan ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce, binlerce canın kaybı emperyalist yağma ve talanın yarattığı sonuçlardan biri olarak insanlığın vicdanını kanatmaya devam ediyor. Ülkelerindeki kaynaklar dünya tekelleri tarafından sömürülen, doğası ve zenginlikleri tahrip edilerek bir avuç dünya egemeninin eline geçen ve yoksulluğun cenderesindeki insanların, sömürünün kaynağı

olan zenginliğin sahibi ülkelerde umut aramalarını da beraberinde getiriyor. Her yıl yüzlerce kişi bu yollarda hayatını kaybederken, bir kısmı yakalanarak sınır dışı ediliyor, “şanslı” olanlar ise güvencesiz ve çok düşük ücretlerle insanlık dışı koşullarda çalışmaya mahkum ediliyor. (23 Nisan 2015)

Almanya Başbakanı’ndan soykırım açıklaması

Gauck konuşmasında, “Ermenilerin kaderi, 20’nci yüzyılın korkunç izlerini taşıdığı kitlesel kıyım, etnik temizlik, tehcir ve soykırımlar tarihine örnek teşkil etmektedir. Bu bağlamda Almanya’nın da Ermenilere uygulanan soykırımda sorumluluğu

-hatta yeri geldiğinde suçu- olup olmadığının araştırılması bizim için zorlu ama kaçınılmaz bir sorumluluktur” ifadelerini kullandı. Gauck,

yaşnanlarda Jön Türklerin payına dikkat çekerken, “Jön Türkler de etnik olarak homojen ve dini ve etnik olarak tek ulusluluk hedefliyorlardı. 20. yüzyılda ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla etnik temizlik ve tehcir baş gösterdi. Osmanlı döneminde de soykırım dinamiği gelişti ve Ermeniler bunun kurbanı oldu” dedi.

Gauck konuşmasına, “Bugün yaşayan kimseyi suçlu koltuğuna oturtmak gibi bir niyetimiz olmadığının da altını çizmek isterim” diyen Almanya Cumhurbaşkanı, “Kimsenin gerçeklerden korkmasına gerek yok. Bizi birbirimizden ayırmış olan ve ayıran şeyleri ancak birlikte aşabiliriz” şeklinde devam etti.

Anmaya Protestan, Katolik ve Ortodoks Kiliseleri temsilcileri de katıldı. Almanya Piskoposlar Konferansı başkanı ve Katolik Başpapazı Reinhard Marx, yaşananları ‘toplu katliam’ olarak değerlendirirken; Papa’nın

“Ne zaman ki bellek zayıflar, kötülük yaraların iltihaplanmasını sağlar” sözlerini hatırlattı. Marx ayrıca, “faillerin torunları tarihe tekrar bakmalıdır ve (bu) “kendi ülkelerini onurlandıracak yeni

bir başlangıç için umuttur” ifadelerini kullandı. Almanya Evangelical Kilisesi Başkanı Heinrich Bedford-Strohm yaşananları Jön Türkler tarafından işlenen bir suç olarak değerlendirirken, Almanya’nın 1915’de yapılan soykırımda suç ortaklığına da

dikkat çekti. Bedford-Strohm “Kendi tarihine yeniden bakmak zor bir adımdır; ancak ne zaman

 

Ermeni soykırımı anısına Erivan’da devlet töreni yapıldı

Ermeni Soykırımının 100. yıldönümü dolayısıyla Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki Soykırım Anıtı önünde kitlesel anma törenleri düzenleniyor. Öğle saatlerinde yüzbinlerce kişinin katılımıyla gerçekleşmesi planlanan anma yürüyüşü öncesinde, Erivan başta olmak üzere ülke genelindeki kiliselerde çanlar çaldı, Ermeni Soykırımı Anma Töreni başladı. Çok sayıda ülke liderinin katılımı ile devlet töreni düzenlendi.

Devlet temsilcileri Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’a taziyelerini iletirken, anıta yaprakları Ermeni diasporasını, orta bölümü ise ‘Soykırım Anıtı’nı temsil eden çelenk bırakıldı.

‘Hatırlıyoruz ve talep ediyoruz’

Törende bir konuşma yapan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, “Yanımızda duran devletlere ve buradaki anmaları aktaran uluslararası basına minnettarız” dedi.

İstanbul Taksim’de 1915 soykırımını ananlara da teşekkür eden Sarkisyan “Onlar güçlü insanlar” ifadelerini kullandı. Sarkisyan “Ermeni toplumu her zaman insanlığa karşı suça maruz kalanların yanında olmaya devam edecektir. 100 yıl geçti. Hatırlıyoruz ve talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Törende konuşan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da “1915’i soykırım olarak tanımak bir barış adımıdır” dedi. Hollande ayrıca “Terörizm her zaman azınlıkların üzerine yöneliyor bu nedenle Erivan’da olmamız önemli” ifadelerini kullandı.

Ermeni Halkı ile Birlikte Yas Tutuyoruz

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise yaptığı konuşmada, “Dünyanın bir dizi ülkesinde itibar gören neo-faşizm, aşırı milliyetçilik, anti- semitizm ve Rusofobi gibi akımların sonuçlarını enine boyuna düşünmemiz gerekir” ifadelerini kullandı. Konuşmasında kitlesel katliamların

bir gerekçesinin olmadığını ve olamayacağını vurgulayan Putin, ‘uluslararası toplumun

geçmişteki trajik olayların bir daha tekrarlanmaması, tüm halkların barış ve uzlaşı içinde yaşaması için her türlü çabayı sarf etmesi gerektiğinin’ de altını çizdi.

Putin, Rusya’nın insanlık tarihindeki en korku verici trajedilerden birini yaşayan

Ermenistan halkının acısını paylaştıklarını da kaydedip      şunları söyledi: “1915 olayları, tüm dünyayı sarstı. Rusya, yaşananları kendi acısı olarak gördü. Milyonlarca Ermeni vatandaşı Rusya’ya sığınarak hayatta kalmayı başardı. 100 yıl önceki dramatik olaylarda, 2. Dünya Savaşı’nda ve Spitak depreminde de iki ülke halkları birbiriyle dayanıştı. Bugün de Ermeni halkı ile birlikte yas tutuyoruz.” (24.04.2015)

 

Avrupa Parlamentosu Türkiye’yi Ermeni soykırımını tanımaya çağırdı

Tasarıda Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanımasını ve arşivlerini açması çağrısı yapıldı. İnkar politikalarında ısrarcı olan T.C.’den yapılan açıklamada “Avrupa Parlamentosu yeniden tarih yazmaya heveslendi. Bu kararı ciddiye almıyoruz.

Avrupa Parlamentosu kabul ettiği kararla, zamanında uluslararası hukukla bağdaşmaz şekilde ve yetki alanını aşarak yapmış olduğu hatayı tekrarlamıştır” ifadeleri yer aldı. (15 Nisan 2015)

Küba ABD’ye kanser aşısı ihraç edecek

Küba Bağışıklık Merkezi ve New York’da bulunan The Roswell Park Kanser Enstitüsü arasında imzalanan bir anlaşma ile, Küba tarafından geliştirilen akciğer kanseri aşılarının ABD’ye ihraç edilmeye başlanacağı duyuruldu. Anlaşma, New York Valisi Andrew Cuomo ve iş insanları heyetinin Küba’ya yaptığı ziyaretin son günü olan Salı günü imzalandı. Roswell Park Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Candance Johnson “Anlaşmayı imzalamak, New York’a geri döndüğümüzde kendimizi klinik çalışmalara adayabilmek demek. Aşıyı ABD’ye getirebilme ve hastaları tedavi edebilme şansını yakalayabildiğimiz için çok heyecanlıyız” ifadelerini kullandı.

Küba’nın akciğer kanserine karşı geliştirdiği bu aşı 15 yıllık bir araştırma sonrası, 2011 yılında kullanılmaya başlanmıştı. Brezilya, Arjantin ve

Kolombiya; aşıya erişebilmek için Küba’ya başvuru yaparken; İngiltere ve Avustralya kendi klinik çalış- malarını yapmaya devam ediyor. (24 Nisan 2014)

Maduro’dan İspanya’ya tepki: “Madrid’e karşı savaş vermeye hazırım”

Devlet radyo ve televizyonuna açıklama yapan Maduro İspanya meclisinin aldığı kararı “İspanya’daki elit sahtekarların ve çürüklerin Venezuela’ya yaptığı saldırıların devamı” olarak değerlendirerek “Venezuela, korku ve nefret yaratmaya çalışan İspan- ya’dan her gün saldırılar almaktadır ama Madrid’e karşı savaş vermeye hazırım. İspanyol meclisi neden kendi işsizliğini, yolsuzluklarını veya evlerinden çıkarılan insanları tartışmıyor da Venezuela’yı tartışı- yor?” şeklinde konuştu. Maduro ayrıca İspanya Baş- bakanı Rajoy’u “tarihi ve sosyal ırkçılık” yapmakla suçladı (15.04.2015)

Amerikalar Zirvesi’nde tarihi gündem

Cuma günü başlayan Zirve’nin ilk gününde, Papa Francis, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve Amerikalar Zirvesi Genel Sekreteri Jose Miguel Insulza konuşma yaptı. Insulza yaptığı konuşmada “Kolombiya Barışı için müzakereler”

ve “ABD ve Küba arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması”nı da içeren tarihi

bir dönemden geçmekten memnun olduğunu ifade etti. Insulza, anlaşmazlıkların bir daha asla şiddete başvurulmamasını umduğunu, diyalog dışındaki herhangi bir yolun artık kabul edilemeyeceğini ifade ederken “Farklılıkları çözmek için en iyi yol

diyalogdur. Biz kendimizi barışa adadık” ifadelerini kullandı. Her üç konuşmacı da din konusunda yükselen zorluklar, göç, enerji tedariği, yolsuzluk ve zorla kaybedilme konularında konuştu. Ban “Bölge itibarını barış alanı oluşturarak yeniden inşa ediyor” dedi.

Ban, açılış töreninde yaptığı konuşmasında ayrıca aralarındaki ilişkiyi yeniden inşa etme girişimleri için Obama ve Castro’yu tebrik ederken; Kolombiya hükümeti ve FARC arasındaki barış müzakerelerine ev sahipliği yaptığı için Küba’ya teşekkür etti. Amerikaların gelişimi açısından kadınların rolüne de vurgu yapan Ban, Amerikalar’ın dünyadaki en yüksek kadın politikacı sayısına sahip ülkeler olduğunu hatırlattı.

ABD ve Küba Yıllar Sonra

Görüşmelerin ilk gününde, en çok konuşulan ise, ABD Başkanı Obama ile Küba Başkanı Raul Castro’nın karşı karşıya gelerek tokalaşması oldu. Bu karşılaşma, Küba Devriminden sonra ABD ve Küba liderlerinin ilk defa konuşmak üzere bir araya gelmesi açısından önemli bulunuyor.

Toplantıdan kısa bir süre önce ABD Dışişleri Bakanlığı Küba’yı ‘teröre destek veren ülkeler’ listesinden çıkarmak için önemli adımlar atmıştı. Castro ve Obama’nın Cumartesi günü yapılması planlanan görüşmesi ise, iki ülke arasında 50 yıldan uzun bir süredir gerçekleşen ilk başkanlık düzeyindeki resmi temas olacak.

Öte yandan, Küba ile ABD arasında süren karşılıklı diyalog, ABD’nin Venezuela’ya karşı uyguladığı yaptırımlar ve Venezuela’yı ulusal bir tehdit ilan etmesi nedeniyle bir çıkmaza girdiği konuşuluyor. Zira Küba bizzat Obama tarafından imzalanan Venezuela’yı Ulusal Tehdit ilan eden Kanun Hükmündeki Kararname nedeniyle görüşmeleri askıya almıştı. Venezuela Bolivar Cumhuriyeti Başkanı Nicolas Maduro’nın selamlama sırasında, Obama’nın kararnameyi geri çekmesi için başlatılan uluslararası imza kampanyasını simgeler biçimde bir kutu taşıması da dikkat çekti.

Bir yandan Küba ile görüşmelere devam etmek isteyen, bir yandan da Venezuela’yı ulusal

tehdit olarak ilan eden ve Bolivarcı Devrimi boğma hesapları yapan Obama’nın; Panama’da sivil toplum liderlerinin düzenledikleri forumda, ”Bu yarım kürede ABD’nin hiç hesap vermeden bölgenin içişlerine karışabildiğini varsaydığı günler artık geride kaldı” demesi de dikkat çekti.

Obama Kararnameyi Geri Çek

Maduro ise ikinci gün bir konuşma yaparak, ABD’nin bölgedeki politikalarını eleştirdi.

Obama’nın “Latin Amerika ile olan geçmiş ilişkilerimizin ötesine geçmek istiyoruz” sözlerine cevap veren Maduro, “Tarihimizle gurur duyuyoruz” diyerek, Bush döneminde Chavez’i dünyaya diktatör olarak tanıttıklarını da hatırlattı.

Bunların yanı sıra, Venezuela’yı ulusal bir tehdit olarak algılayan ABD’nin bu tutumu, Maduro’nun aklında olan ana konu olduğu belirtildi.

Maduro, Obama’nın Venezuela’yı ulusal tehdit olarak ilan ettiği kararnameyi geri çekmesi için dünya çapında 13 milyon imza toplandığını belirten Maduro “Yanımda 11 milyonun üzerinde imza getirdim. 30 milyon Venezuelalı adına, ‘Obama kararını geri çek’ demeye geldim” dedi. ABD’nin aldığı bu kararın akılsız ve orantısız olduğunu belirten Maduro, bu durumu “Venezuela’nın içişlerine müdahale etmek” olarak algıladıklarını ve bunun çok tehlikeli olabileceğini ekledi. Maduro, “Açıkça belirtmek isteriz ki biz Anti-ABD değiliz, biz Anti-Emperyalistiz. Libya ve Suriye’deki yıkıma karşı durduğumuz gibi biz Anti-Emperyalistiz” dedi.

Daha önce tarihi ve şimdiki sorunları görüşmek Obama ile iletişime geçmek istediğini belirten Maduro, “Aramızda var olan sorunları barış içinde ve birbirimizin içişlerine karışmadan çözmek için size elimi uzatıyorum Başkan Obama. Ben Thomas

Shannon’a Obama ile konuşmak için hazır olduğumu söyledim. Mesajlarıma tek bir cevap gelmedi.

ABD konsolosluğuna da mesaj gönderdim ama aradan 3 ay geçmesine rağmen oradan da tek cevap alamadım” dedi. Maduro görüşme taleplerini devam ettireceklerini ifade ederken, Obama’ya söylemek istediklerini şu şekilde ifade etti:

“Bir, Eğer bizim devrimimizi tanımıyorsanız, yenilmeye, hata yapmaya ve duvara toslamaya devam edeceksiniz” sözlerini de ekledi.
İki, diplomasi yoluyla bu kararname ve tehdit ortadan kaldırılacak Üç, ABD büyükelçiliği Venezuela’daki psikolojik savaş faaliyetlerine son verecek!

Dört, Florida üzerinden gelen komplolar yasal olarak alınan önlemlerle durdurulacak. New York’ta yaşayan biri bana suikast gerçekleştirileceğini belirtti. Bu yasal mı? Bunlara son verilmeli!”

Maduro konuşmasını “ABD yetkilileri ile bu söylediğim konular hakkında tartışmak istiyorum. Biz yeni bir çağın eşiğindeyiz. Bu bir değişim dönemi değil ancak dönemin değişikliğidir” şeklinde bitirdi. (11-12.04.2015)

Yunanistan’da cezaevi açlık grevleri ile dayanışma, hükümetten yeni düzenleme

Atina’da Türkiye’deki F tipi cezaevlerinin bir benzeri olan C tipi cezaevlerinin kapatılması için açlık grevine başlayan tutsaklarla dayanışma için yapılan eylemler sürüyor. 7 Nisanda Atina Üniversitesi önünde toplanan bini aşkın kişi öfkeli sloganlarla parlamento binası önüne yürüdü.

Eylemciler, meçhul asker anıtına ve meclisin avlu duvarlarına “Cezaevleri yakılsın” şeklinde yazılamalar yaptı. Eylemin ardından 100 kişilik

bir kitle Sturnaras Caddesi’nde barikatlar kurdu ve araçları ateşe verdi. Eylemciler polisin saldırısına taş ve molotof kokteylleri ile karşılık verdi. Polis ise gaz ve ses bombaları ile saldırdı. Çatışmalar saatlerce devam etti.

Öte yandan 10 Nisan günü hükümet “insani kriterler”i göz önüne alarak ve engelli mahkumlar başta olmak üzere belirli kriterleri içeren tutsakların denetimli olarak serbest bırakılmasını öngören bir yasa taslağı hazırladı. F tipi hapishanelerin iptal edilmesini de öngören yasa tasarısı kapsamında meclise getirilen düzenleme, cezalarının dörtte birini tamamlayan tutsakların ve yüksek derecede

engelli raporu bulunanların cezalarının kalan kısmını denetimli olarak hapishane dışında geçirmelerini öngörüyor. Hapishanelerdeki düzenlemeyle kaç kişinin serbest kalacağı bilinmiyor. (10.04.2015)