Ana Sayfa Blog Sayfa 176

ABD, IŞİD’in saldırdığı Suriye Ordusu’nu vurdu

    Şam yönetimi saldırıyı “Cihatçı çetelere verilen desteğin kanıtı” olarak niteledi. Rusya “Bu, ABD’nin Rusya ile ortak koordinasyondaki isteksizliğinin sonucu” diyerek ateşkesi askıya alma sinyali verdi.
Suriye Savunma Bakanlığı, ABD’nin hava saldırısında en az 62 askerinin yaşamını yitirdiğini, 100’den fazla askerin de yaralandığını açıkladı. Açıklamada hava saldırısının bölgedeki IŞİD çetelerinin ilerlemesine olanak sağladığı, bunun da ABD ile müttefiklerinin cihatçı grupları desteklediğinin en açık kanıtı olduğunun altını çizdi.
ABD: “Hata oldu, IŞİD’i vurduğumuzu zannettik”
Pentagon’a bağlı ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) saatler sonra yaptığı açıklamada Suriye askerlerinin “yanlışlıkla” hedef alındığını, asıl hedefin IŞİD mevzileri olduğunu ifade etti. Komutanlık, Rusya’yı bombardımanlardan önce bilgilendirdiklerini de iddia etti.
Rusya Pentagon’u yalanladı, BMGK’yi ‘acil’ toplantıya çağırdı
Sputnik’in haberine göre; Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye ordusu mevzilerini “yanlışlıkla” vurduğunu itiraf eden ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın “Rusya’yı bombardımanlardan önce bilgilendirdik” açıklamasını yalanladı, böyle bir bilgilendirmenin olmadığını açıkladı.
Washington yönetiminden bu saldırı ve yanlış bilgilendirmeyle ilgili detaylı açıklama talep eden Moskova yönetimi, Suriye’de terörist unsurların yenilgiye uğratılamamasının sorumlusunun ABD olduğunu vurguladı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni ‘acil’ koduyla toplantıya çağırdı.

Kaynak: İşçi Gazetesi

HDK Bileşenleri: Zor karşısında tek yol topyekûn direniş

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri, 24 belediyesine kayyum atanan Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Genel Merkez Danışma Bürosu’na 14 Eylül’de bir dayanışma ziyaret gerçekleştirdi. HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Devrimci Parti, Çağrı Dergisi ve Kaldıraç temsilcilerinden oluşan heyeti, DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Seydi Fırat kabul etti.
Fırat: Kayyumlar karşısında halk direniş sergileyecektir
Sur Belediye Eşbaşkanvekili Azize Değer’in yer aldığı görüşmede, DBP’li belediyelerle dayanışmanın anlamlı olduğunu söyleyen Fırat, Kürdistan’da son 2 yıl içerisinde büyük bir mücadele ve direnişin yaşandığını dile getirdi. AKP hükümetinin kendi gericiliğini sürdürme peşinde olduğunun altını çizen Fırat, AKP’nin gericiliğinin ancak halkların birlikteliğiyle püskürtüleceğini belirtti. Fırat, “AKP kayyumlarla halkın iradesini kırma peşindedir. Biz bu saldırıyı halkların iradesine dönük olarak ele alıyoruz. Bu bir faşizm inşasıdır. Bunu sindirmemiz, kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.
Koçyiğit: Saldırılara karşı topyekûn direneceğiz
HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP hükümetinin siyasetini, saldırılarla Kürtlerin tüm kazanımlarına el koyma üzerinden yaptığını vurguladı. Koçyiğit, “Haksızlıklara karşı tutumumuzu net ortaya koyduk. Bu saldırıların Kürtleri yok etme konsepti olduğunu görmek gerekiyor. Öğretmenlerin işten alınması, Kürt aydınların cezaevlerine konması, bizlere topyekûn bir saldırının olduğu ortaya çıkmıştır. Bizler de bu saldırılara karşı topyekûn direneceğiz. Robokoplarla girdikleri belediyeler onlara ait değildir. Bu bir faşizmdir. 12 Eylül’ün ruhuna fatiha okuyacağımız bir faşizm yaşıyoruz” diye konuştu.
Demirel: Halkların iradesi ipotek altına alınamaz
HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, DBP’li belediyelere dönük saldırıları kınadıklarını ve mücadele edeceklerini söyledi. AKP’nin faşizan saldırılarının yanı sıra, halkın iradesini gasp eden bir Kürt karşıtlığı anlayışının söz konusu olduğuna değinen Demirel, “Bugün bile bile çok dilli tabelalarımıza tahammül edemeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Halkların iradesini kimse ipotek altına alamayacaktır” dedi.
Alp: Halkların ortak mücadelesi için taş taşımaya devam edeceğiz
Kaldıraç Dergisi Temsilcisi Yusuf Alp, yükselen saldırı dalgasının, halkların birlikte mücadele eğilimine karşı geliştirildiğini; Gezi’de başlayan ve 7 Haziran’da artık somutlaşan, bir ortak mücadele etme eğilimi olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL bahanesiyle, darbe girişimi bahanesiyle, yine toplumsal muhalefete, başta Kürt halkına, devrimcilere, solculara ve sosyalistlere bir baskı dayatılıyor. Şu anda kayyumlar atandı, öğretmenlerimiz görevlerinden alınıyor, vekillerimiz çalıştırılmıyor. Zaten parlamento işlevsiz hale getirildi. Biz buradan ilan ediyoruz; eğer vekillerimizi çalıştırmazsanız halklar olarak kendi vekilliğimizi yapacağız. Eğer öğretmenlerimizi açığa alırsanız, hep beraber öğretmenlik yapmaya başlayacağız. İnsanlığı hep beraber öğretmeye başlayacağız. Emeği, özgürlüğü halkların kardeşliğini, barışını, eşitliğini hep beraber öğreteceğiz ve öğreneceğiz. Buradan Kaldıraç olarak ilan ediyoruz; biz halkların ortak mücadelesine taş taşımaya devam edeceğiz. Yaşasın devrimci dayanışma!”
Hatimoğlu: Alanları terk etmeyeceğiz
SYKP Eşbaşkanı Tülay Hatimoğlu, Kürt halkının ve demokrasi isteyenlerin sinir uçlarına dokunulduğunu aktardı. Hatimoğlu, “Bizler her zaman olduğu gibi Kürt halkının ve Kürt özgürlük hareketinin yanında olacağız. Asıl darbe Kürt özgürlük hareketine vurulmak istenmiştir ve bunu çok net görmekteyiz. Ancak biz alanları terk etmeyeceğiz. Batı’da örgütlenmesi olan demokrasiden yana olanların rolünü üstlenmesi gerekiyor” diye kaydetti.
Otlu: Direnmeye devam edeceğiz
ESP Başkan Yardımcısı Çiçek Otlu, “Kenan Evrenin ölmesine rağmen, Erdoğan da yaşam bulmuş bir Evren açığa çıkmıştır. Kürt halkının iradesini tanımayan bir Erdoğan faşizmi karşımızda duruyor. Açlık grevi direnerek kazanılacağını gösterdi bizlere. Bu sorun sadece Kürt halkının sorunu değildir. Dökecek gözyaşımızın, kaybedilecek bir barışımızın olmamasından kaynaklı direnmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Sûr Belediye Eşbaşkan vekili Azize Değer de, yaşanan adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı direnişin büyütülmesi gerektiğini belirtti. Halkın içinden geldiklerini dile getiren Değer, AKP’nin sivil darbeyi hayata geçirdiğini ve Meclis’i işlevsiz hale getirdiğinin altını çizdi.
DBP ziyaretinin ardından HDK bileşenleri, Eğitim-Sen direnişçilerini ziyaret etmek amacıyla Cegerxwîn Kültür Merkezi’ne geçti. Burada eğitim emekçilerinin direnişini selamlayan heyet, programının devamında, kayyum atanan Batman belediyesini ziyaret etmek üzere Batman’a geçti.
Heyeti, Batman halkı alkış ve sloganlarla karşıladı. Halk, gelen heyetle birlikte açıklamanın yapıldığı Gülistan caddesine kadar “Batman uyuma, iradene sahip çık” sloganı ve alkışlarla yürüdü.
Batman belediye işçilerine yapılan destek ziyaretinde HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit konuşma yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin işgalci bir zihniyetle halkın iradesine el koyduğunu belirterek, “Gerçekten insanın kanı donuyor. Türkiye bugün başka bir ülke tarafından işgal edilse ne yapılır? Önce resmi binalarına girilir. Ve işgal eden ülke kendi bayrağını götürür oraya asar. Şimdi halkın iradesine el koydular yetmedi, işgalci bir zihniyetle bütün belediyelere sanki hiç yokmuş gibi binlerce, yüzlerce Türk bayrağı astılar. En başta bunu kınıyoruz.” dedi
HDP Grup Başkan vekili Çağlar Demirel ise hem Kürtçe hem Türkçe açıklama yaparak şunları söyledi: “Batman halkı isterse yöneticilerini geri alabilir. Sarayın memurları bunu yapamaz, buna Batman halkı izin vermeyecektir. ”

RedHack RTÜK’ün sitesini mühürledi

Canlı yayın sırasında RTÜK yetkilileri ve polis ekipleri tarafından basılan İMC TV ve Hayatın Sesi TV’nin yayınına kanun hükmünde kararnameler (KHK) gerekçe gösterilerek son verilmişti. Hayatın Sesi TV’nin reji odası mühürlenmişti.
RTÜK’ün ‘www.rtuk.org.tr’ adresindeki resmi internet sitesini hackleyen RedHack, eyleme dair mesajı ve ekran görüntüsünü Twitter hesabından paylaştı. Mesajda şöyle denildi: “Özgür Basına ve @imc_televizyonu yönelik saldırıları kınıyoruz! Cuntanın RTÜK Yayınına ara veriyoruz rtuk.gov.tr DOWN! #RedHack”
RedHack’ten açıklama: Çaresiz değilsiniz, devrimciler var
RedHack Basın ve Enformasyon Bürosu’nun, Berat Albayrak’ın maillerinin ele geçirilmesi ve sonrasında yaşanan süreçle ilgili 1 Ekim günü yaptığı açıklamada; “Mehmet Ali Yalçındağ’ın istifası sadece başlangıç! Hepinizin korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz. Halkımız! Ne saraya “uşak” ne de cemaate “kul” olmak zorunda değilsiniz! Çaresiz hiç değilsiniz! Bu topraklarda hiçbir çıkar gözetmeksizin bağımsızlık ve insanca yaşam mücadelesi veren devrimciler var” ifadeleri yer aldı.

Rusya, ABD ile yapılan ateşkes anlaşmasını yayınladı

ABD’nin, Rusya ile bugüne dek Suriye konusunda yaptığı anlaşmaların uygulamada başarısız olduğuna vurgu yapan Rus Dışişleri, 28 Mart 2016, 15 Temmuz 2016 ve 9 Eylül 2016 tarihli anlaşmaların metinlerini internet sayfasında yayımladı.
‘ABD, Rusya’nın çağrısına karşı isteksiz davrandı’
Rusya’nın ABD’yi sürekli olarak ılımlı muhalifleri Fetih El Şam (El Kaide’den ayrılmadan önceki adıyla El Nusra Cephesi) ve IŞİD’den ayırt etme yükümlülüğünü kamuoyu nezdinde teyit etmeye çağırdığını ancak Washington’un bu konuda isteksiz davrandığını belirten bakanlık, ABD’yi teröristlere yönelik hava operasyonlarının koordine edilmesini öngören 24 Temmuz 2016 tarihli Ortak Uygulama Merkezi belgesini kamuoyuyla paylaşmaya davet etti.
‘ABD’nin samimiyeti konusunda birçok soru işareti doğdu’
Açıklamada, “Her anlaşma metninin kabul edildikten hemen sonra yayınlanmasını önerdik. Ancak ABD’li partnerler, buna her seferinde karşı çıktı ve bu, ABD’nin samimiyeti konusunda birçok soru işareti doğurdu. Özellikle ABD’nin Fetih El Şam militanlarını ılımlı muhaliflerden ayırt etme ve ateşkese katılmayan terörist gruplara ve destekçilerine Rusya ile birlikte operasyon düzenleme yükümlülüğünü açıklama konusundaki isteksizliği dikkatleri üzerine çekti” ifadeleri kullanıldı.
Rusya’dan, Washington’a ‘Sözünü yerine getir’ çağrısı
ABD’nin ‘ılımlı’ diye adlandırdığı muhalif grupların Fetih El Şam’la birlikte savaştığının ve neredeyse bu örgütle birleştiğinin altını tekrar çizen Rusya Dışişleri Bakanlığı, Washington’u bir kez daha uzun süre önce verdiği ‘ılımlı muhalifleri Fetih El Şam’dan soyutlama’ sözünü yerine getirmeye çağırdı.
‘Teröristlere göz yummak hiçbir zaman iyi sonuç getirmez’
Açıklamanın sonunda ABD’ye bir de uyarı yapıldı. Uyarıda “Teröristlerle oynamanın ve teröristlere göz yummanın hiçbir zaman iyi sonuçlar getirmediğini bir kez daha tekrar ediyoruz” denildi.

Kaynak: tr.sputniknews.com

Laiklik bildirisi dağıtan BHH’lilere polis saldırısı

Kadıköy İskelesi’nde 24 Eylül’de Birleşik Haziran Hareketi’nin “Laikliği kazanacağız” başlıklı bildirisini dağıtırken gözaltına alınan Halkın Türkiye Kominist Partisi (HTKP) Genel Başkanı Erkan Baş, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) İl Başkanı Avukat Deniz Demirdöğen ile birlikte gözaltına alınanlarla dayanışma ve dağıtılamayan bildirileri dağıtmak için Birleşik Haziran Hareketi üyeleri 25 Eylül’de yine Kadıköy’de biraraya geldi. Eyleme Halkevleri, Kaldıraç, Emekçi Hareket Partisi, Devrimci Parti, Halkların Demokratik Kongresi İstanbul İl Sözcüsü Şamil Altan, CHP İstanbul milletvekilleri Onursal Adıgüzel, Dr. Ali Şeker’in de aralarında bulunduğu yüzlerce kişi destek verdi. Basın açıklamasının ardından Kadıköy Çarşı’da Birleşik Haziran Hareketi’nin “Laikliği kazanacağız” başlıklı bildirisinin dağıtımı yapıldı.
Ankara’da da aynı gün Yüksel Caddesi’nde toplanan binlerce kişi bildiri dağıtımı yaptı. Eskişehir’de de İsmet İnönü caddesinde toplanan Birleşik Haziran Hareketi üyeleri laiklikle ilgili bildiri dağıtmak istedi. Polisler, Olağanüstü Hal nedeniyle bildiri dağıtma ve basın açıklaması yapmanın valilik iznine tabi olduğunu söyledi. Polisin uyarılarına rağmen bildiri dağıtacaklarını belirterek sloganlar atmaya başlayan gruba çevik kuvvet polisleri saldırdı, 25 eylemci gözaltına alındı. Bir genç kadının ise olayları yaya kaldırımında izlerken yere yatırılan eylemciye polisin sert davranmasına tepki gösterince gözaltına alınması dikkat çekti. İzmir’deyse BHH bildirisinin kitlesel dağıtımı gerçekleştirildi. Karşıyaka Çarşı’daki eylemde çok sayıda polis konuşlandırıldı.

Kadınlara yönelik saldırıların meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz! Ayşegül Terzi yalnız değildir!

Serbest bırakılmasına gösterilen tepkiler üzerine ertesi gün, saldırgan, yeniden gözaltına alınarak bu kez “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme” suçundan mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı.
Saldırganın tutuklanması kadınların böylesi bir duruma sessiz kalmamasının gücüyle mümkün olmuştur.
Ayşegül Terzi’ye şort giydiği gerekçesiyle atılan bu tekme, sadece bir “basit yaralama” suçu değildir. Mesele bu kadar “basit” değildir.
Bu tekme, kadınların türlü bahanelerle nasıl şiddete uğradıklarını açıkça gözler önüne sermektedir.
Bu tekme kadınlara yönelik nefretin, ayrımcılığın ve cinsiyetçiliğin nasıl körüklendiğini göstermektedir.
Bu tekme, kadına yönelik şiddetin bir devlet politikası haline getirilmesinin somut örneğidir.
Bu tekme, sadece Ayşegül’e yönelik bir saldırı değil, tüm kadınların özgürlüğüne, yaşam hakkına yapılmış bir saldırıdır. Tıpkı Soma’da, başbakanın koruması tarafından madenci yakınına atılan tekmenin, tüm işçilere ve emekçilere yönelik bir saldırı olması gibi… Tıpkı Kürtçe konuştuğu için yakılarak katledilen işçi Mehmet Aytaç’a yönelik bu vahşice saldırının, bu topraklarda yaşayan tüm halklara yönelik bir saldırı olması gibi… Tıpkı Gezi Direnişi’nde yitirdiğimiz Ali İsmail’e atılan tekmelerin, yaşamını savunan, özgürlük için direnen tüm insanlara yönelik bir saldırı olması gibi…
Saldırganın “manevi duygularımı tahrik etti”, “yaptığım her şey İslami hukuka uygun” “devlet bunları cezalandırmıyor, cezalandırmalı” gibi söylemleri, erkek egemen devletin aynasıdır. Sokakta, otobüste, “göreve” soyunanlar, mahkemeler, medya, polis eliyle korunmakta, şiddet meşrulaştırılmaktadır.
Burjuva medyanın olayı adeta magazinleştirerek Ayşegül Terzi’nin baygınlık geçirme anını defalarca sunması, Show TV’nin haberi “herkes bunu konuşuyor” etiketi ile yayınlaması, medyada dönen “uçan tekme attı” gibi söylemler de kadına yönelik şiddetin nasıl basitleştirildiğini göstermektedir.
Kadınların evde, sokakta, işyerinde, okulda gördüğü şiddet, devletin politikalarının, iktidarın söylemlerinin sonucudur. Çünkü kadınların direnişinden, mücadelesinden korkmaktadırlar. Kadınların özgürleşmesinden korkmaktadırlar.
Atılan her bir tekmenin hesabını yine biz kadınlar, işçiler, emekçiler, halklar soracağız. Mücadelemizle özgürleşecek, direnişimizle kazanacağız!
Ayşegül Terzi yalnız değildir!

AKA-DER / 20.09.2016

Yoldaşları, ölümsüzleşmesinin 1. yılında Aziz Güler’i andı

Aziz Güler’in şahsında tüm devrim şehitleri için yapılan saygı duruşuyla başlayan anma, Devrimci Parti Genel Başkanı Ufuk Göllü’nün konuşmasıyla devam etti.
“Aziz’i bu topraklara nasıl getirdiysek, Eylem Ataş’ı da getireceğiz”
Ufuk Göllü, 59 günlük mücadelenin ardından Güler’in cenazesinin Türkiye’ye getirilmesinin sağlandığını hatırlatarak, “Aziz Güler’i bu topraklara nasıl getirdiysek, şimdi Eylem Ataş’ı da getireceğiz. Nasıl IŞİD faşizmine karşı mücadele ettiysek, AKP faşizmine karşı da aynı şekilde mücadele edeceğiz” dedi.
Bir çocuk ölmesin diye, bir kadına tecavüz edilmesin diye kendilerini feda eden çocuklar yetiştirdik
Rojava’da yaşamını yitiren Bedrettin Akdeniz’in annesi Sebiha Akdeniz yaptığı konuşmada “Bizim çocuklarımız da masa başındakiler gibi oturup kumar oynayabilirdi ama biz öyle çocuklar yetiştirdik ki hiç çekinmeden canlarını feda edebildiler. Bir çocuk ölmesin diye, bir kadına tecavüz edilmesin diye kendilerini feda eden çocuklar yetiştirdik. Bugün çocuklarımızı anmak suç oluyor. Biz suçlu değiliz. Bunlar hırsızlık yapmadı, bunlar insanlık için canını feda eden çocuklardır.” dedi.
Gülmek devrimci bir eylemdir
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise, “Hani gençler diyor ya, ‘gülmek devrimci bir eylemdir’ işte onlar yüzlerinde gülüşleriyle gittiler ölüme. Bizler de gülüşlerimizi kaybetmemeliyiz. Ne olursa olsun mücadeleye devam etmeliyiz” dedi.
“Saatlerimizi devrime ayarlamalı, ayakkabılarımızın bağcıklarını sıkıca bağlamalıyız.” sözleri hatırlatılarak anma eylemi bitirildi ve Aziz Güler için Gazi Mahallesi Pir Sultan Cem Evi’nde sene yemeği verildi.

Kocaeli Dayanışma Akademisi açılışı: En güzel, en kitlesel ders dayanışma

Kocaeli Üniversitesi’nde (KOÜ) OHAL KHK’siyle işten atılan 19 barış akademisyeni kurdukları Kocaeli Dayanışma Akademisi ile akademik eğitime devam ediyor. Üniversitedeki görevlerinden ihraç edildikten sonra “Korkumuz yok, geri döneceğiz ve dönüşümüz muhteşem olacak” diyen akademisyenler, Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’nün yaptığı açılışa karşı 28 Eylül’de Dayanışma Akademisi’nin açılışını bir şölenle gerçekleştirdi.
Bir çok sendika, meslek örgütü, siyasi parti, dervimci örgüt ve öğrenci örgütünün temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen açılış şöleni büyük bir coşku ile gerçekleşti.
Açılış konuşmasını Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyenler Gül Köksal ve Adem Yeşilyurt yaptı. Açılış konuşmalarının ardından ‘1933 Almanyası’nda ve 2016 Türkiye’sinde Üniversite’ konulu ilk ‘Açılış Dersini’ Prof. Dr. İzzettin Önder verdi.
Dayanışma Akademisi’nin kurucuları olan akademisyenlere öğrencilerinden de büyük destek geldi. Oldukça kalabalık bir şekilde Açılış Şölenine katılarak hocalarına destek veren öğrenciler “Hocama Dokunma” yazılı görseller açtılar.

Kayyum, Kürt halkının iradesine saldırıdır

1980 darbesinin uygulamalarını aratmayacak bu saldırı ile, Kürt illerinde 2’si il belediyesi olmak üzere, toplam 24 belediyeye kayyum atandı. Kayyum olarak atanan vali yardımcıları ve kaymakamlar, çok sayıda özel harekat polisi eşliğinde, ‘Yönetime el konulmuştur’ nidalarıyla belediyelere girdiler.
Kayyuma direnen HDP’li vekillere, belediye emekçilerine ve belediyesine sahip çıkmak için nöbet eylemi başlatan halka saldırılar gerçekleştirilirken, halkın direngen tutumu gözlendi. Belediyelere kayyum olarak atanan vali yardımcısı ve kaymakamların ilk işi bir fetih hareketine çıkmışcasına, belediye binalarını Türk bayraklarıyla donatmak oldu. Halkın direnişini önlemek üzere bir çok belediye polis ablukasına alındı, bariyerlerle çevrildi.
Çanakkale ve Seferihisar Belediye Başkanları: Kayyumla değil, Sur halkıyla kardeşiz
Kayyum atanan Sur Belediyesi ile ‘kardeş belediye’ olan Çanakkale Belediyesi’nin Başkanı Ülgür Gökhan ve Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptıkları açıklamalarda, Sur halkıyla kardeş olduklarını, kayyumların halkı temsil edemeyeceğini ifade ettiler. Kayyumun halkın iradesine karşı yapılmış bir darbe olduğu değerlendirmesi yapan Soyer, bu belediyelere oy vermiş halklara karşı çok büyük haksızlığın yapıldığını vurguladı. Kayyum atanan belediyelerin “teröre çanak tuttukları” iddialarının ispatlanmadıkça gerçekleştirilen uygulamaların keyfi olacağının altını çizen Soyer, “Siz belediyelere kayyum atayarak, belediye başkanını seçen halka ceza kesmiş oluyorsunuz” diye konuştu.
Gökhan ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Biz kayyumlarla kardeş falan olmayız. Çanakkale halkı, Sur halkı ile kardeştir. Bu kardeşlik kurulmuştur ve ilelebet devam edecektir. Biz, demokrasilerde kayyumların halkı temsil etmediğine inanırız. Halkı seçilmiş olan insanlar temsil eder. Eğer böyle bir sıkıntıları varsa, seçim yapar, kim seçilirse halkı o temsil eder. ”
“Bu tür uygulamalardan mücadele ile kurtulabiliriz”
AK Parti hükümetinin DBP’li 24 belediyeye kayyum atamasına bir tepki de “Komünist Başkan” olarak bilinen Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’ndan geldi. Maçoğlu yaptığı açıklamada, “Kayyum atamasıyla, seçilmiş bir belediye başkanının yerine bir atama kabul edilemez. Halkın vicdanında kimin belediye başkanı olduğu önemlidir. Bu tür uygulamalardan ve dayatmalardan mücadele ile kurtulabiliriz” dedi.
 

KCK’den ‘Kayyum’ Açıklaması

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı yaptığı açıklamada, kayyum atamalarının Kürdlere, “bu devlet size neyi uygun görüyorsa onu kabul edeceksiniz” dayatması olduğunu belirtirken şöyle devam etti: “Kayyum atamalarıyla birlikte Kürd halkı üzerinde uygulanan soykırımcı, sömürgeci saldırının belediyelerde yeni bir aşamaya vardırılması gerçekleştirilmiştir. Belediyelere yönelik saldırılar yeni değildir; birçok belediye eşbaşkanı ya tutuklanmış ya da görevden alınmıştır. Yüzlerce belediye meclis üyesi tutuklanmıştır. Kürd kimliğine sahiplenen ve Kürd halkının yereldeki iradesi olmaya çalışan belediyeleri çalıştırmamak için yıllardır yoğun baskı uygulanmaktadır. Ancak bu saldırılar sonuç almayınca uydurma gerekçeler yapılıp kayyumlar atanmıştır. Temel gerekçeleri ise bu belediyelerin PKK’ye para aktardığı yalanıdır. Daha önce de vurguladığımız gibi belediyelerin beş kuruş parası bu örgüte aktarılmamıştır.”
Demokratik mücadelenin yükseltilmesi çağrısı
Kürtlerin özgür ve demokratik yaşam taleplerine sahip çıktıkları ve bu taleplerin gerçekleşmesi için demokratik tutum gösterdikleri için belediyelere el konulduğu belirtilen açıklamada, “Kayyum kararı, 30 Ekim 2014 tarihinde alınan Kürd halkının Özgürlük Mücadelesi’ni ezme kararının belediyeler üzerinde uygulanmasıdır… Zaten dokunulmazlıklar kaldırılarak bu saldırı HDP’ye de yapılmıştır. Bu durum karşısında tüm Kürd halkına ve demokrasi güçlerine düşen görev direnmek, direnmek ve direnmektir. Bu temelde tüm Kürd halkını ve demokrasi güçlerini halkın iradesi olan bu belediyeleri sahiplenmeye ve bu saldırıları gerçekleştiren AKP iktidarına karşı demokrasi mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.” denildi.

İşten atılan işçi intihar için cami minaresine çıktı

Avcılar Belediyesi’nin temizlik işleri ihalesini alan Tomurcuk AŞ şirketi işçileri sendikaya üye oldukları için işten atılmış, ardından direniş başlatmışlardı. 5. ayını doldurmak üzere olan işçilerin direnişi hala sürüyor.
İntihar girişimi hakkında bilgi veren Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube Başkan Yardımcısı Ercan Gürünlü, Karabulut’un sendika üyeliği nedeniyle işten atıldığı halde diğer işçiler gibi yüz kızartıcı suçları kapsayan 25/2 maddesiyle işten atıldığını, ailesine söyleyemediğini ancak ailesinin, “hırsızlık mı yaptın” demesinin ardından bunalıma girdiğini söyledi.
İntihar girişiminde bulunan Yusuf Karabulut, devreye giren Avcılar kaymakamı, belediye meclis üyeleri ve iş arkadaşlarının ikna etmesi sonucu minareden indirildi.

İşçi Gazetesi / 07 Eylül 2016