Ana Sayfa Blog Sayfa 236

Mersin Üniversitesinde ‘Barış için akademisyenlere destek’

Mersin üniversitesinde insanlık dersi final soruları

Mersin Üniversitesi’nde devrimci öğrenciler final döneminin olması dolayısıyla öğrencilerin akademisyenlere yapılan baskılara, yaşanan katliamlara dikkat çekmeleri için gündemle ilgili sorular hazırlayıp sınıflara ve kütüphaneye dağıttı.

1) Aşağıdakilerden hangisi vatan haini ilan edilmek için gerekçedir?

  1. a) Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın diyen bir öğretmen olmak.
  2. b) Oluk oluk kanlar akacak, kanlarında duş alacağız demek
  3. c) IŞİD bir terör örgütü değildir, yan yana gelmiş bir grup öfkeli demek
  4. d) Başkanlık sistemi gerçekleşmezse beyaz torosları salarız demek

 

2) x= akademisyenlere baskı

y= öğrenci tutuklamaları

Yukarıda belirtilen ifadelere göre x+y=z formülünden çıkan z’nin değeri nedir?

  1. a) Faşizm b)Diktatörlük c) RTE d) Hepsi

 

3) Asgari ücret 1300 lira olduktan sonra nelere zam pardon artış geldi?

  1. a) Ekmek fiyatları arttı ama zam gelmedi, hamdolsun!
  2. b) Elektriğe %7’cik zam geldi!
  3. c) Sırf spor yapılsın diye dolmuşa zam geldi!
  4. d) Bunlar size yol, su, elektrik olarak geri dönecek!

 

İletişimcilerden ‘Karanlığa karşı aydınlık’ nöbeti

 

Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri Barış İçin Akademisyenler’in bildirisine imza atan akademisyenlere yönelik tehdit ve baskıya karşı dayanışmak için ‘ Karanlığa Karşı Aydın Nöbeti ‘ başlattı.

Barış İçin Akademisyenler’in; Bu Suça Ortak Olmayacağız başlıklı bildirisine imza atan öğretim görevlilerine yönelik tepki ve tehditlere karşı duran MEÜ İletişim Öğrencileri fakültelerinde Karanlığa Karşı Aydınlık Nöbeti başlattılar. Günler öncesinden akademisyenlere yönelik tehditlere dair sosyal medyadan açıklama yapan öğrenciler sınavlarda destek notu yazacaklarını belirtmişlerdi.

“Aylardır Suruç ve Ankara katliamları ile Tahir Elçi’ nin öldürülmesi ve Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması, Kürt illerinde haber yapan gazetecilerin tehdit, kaçırma ve tutuklanma süreci ile devam eden aydın kırımı barış isteyen, bunu dile getiren hocalarımıza kadar uzanmış, soruşturma, uzaklaştırma ve gözaltı saldırısı ile devam etmektedir.

  1. yüzyılda engizisyon mahkemesi ülkemizde kurulmuş, dünün kilisesi bugün Kaçak Saray’ı haline gelmiştir.

Kaldı ki Ankara katliamı öncesi ‘ oluk oluk kan akacak’ diyenler bugün hocalarımızın kanı ile ‘ duş almaya ‘ kollarını sıvamış görünmektedir. Dünün yüzü kapalı cellatları bugün aymazlığın ve serbestliğin pişkinliği içerisinde yüzlerini saklama gereği dahi duymamakta. ‘Gerçekler Karanlıkta kalmayacak’ şiarını dile getiren özgür basın çalışanlarının rehberliğinde ‘ Bu Yürek Susmayacak’ diyen iletişim fakültesi öğrencileri olarak bilimin, aydınlığın ve vicdanın gereklerini yerine getiren akademisyenlere sahip çıkmaya bu ilk adımla birlikte başlamış bulunmaktayız. Tüm iletişim öğrencileri ve üniversitelileri bu karanlık dönemde en azından hocalarımızın yüzünü gülümsetmeye, yalnız olamadıklarını hissettirmeye davet ediyoruz. “şeklinde çağrıda bulunmuşlardı.

 Hocamızdan ders aldık, aydın toplumun vicdanıdır

18 ocak sabah erken saatlerde bir araya gelen öğrenciler bildiriye üniversitelerinden imza atan akademisyenlerin tümünün kapısına’ Hocamızdan Ders Aldık, Aydın Toplumun Vicdanıdır. Bilim Yargılanamaz, barış için akademisyenlerin yanındayız ibareli notla birlikte çiçek verdiler.Hocama Dokunma yazılı yaka kartlarını takan ve diğer üniversite öğrencilerine dağıtan iletişimciler, sınav dönemi boyunca bu kartları takmaya devam edecekler.

“Türkiye’ye Barış Akademiye Özgürlük”

Disk, Kesk, Tmmob ve TTB, ‘’Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’’ adına Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Yapılan toplantıya birçok siyasi kurumdan ve partiden temsilciler, ilçe belediye başkanları ve milletvekilleri katıldı.

Yapılan basın açıklamasıyla ve ardından söz alan kurum temsilcilerinin ifadeleriyle akademisyenlerin son süreçte maruz kaldığı saldırılara karşı dayanışma ve destek mesajları verildi.

İzmir’den Barış için Akademisyenler’e destek

İzmir Çağdaş Avukatlar Grubu, KESK ve DİSK’in imzacısı olduğu basın açıklamasına katıldık. İzmir Adliyesi önünde yapılan açıklamada Kürdistan’daki savaş politikalarının hukuka aykırı olduğu ve akademsiyenler üzerinden yürütülen linç kampanyasının barış isteyen herkese yapıldığı belirtildi.

Mersin’de Barış için Akademisyenler’e destek

Forum havuz başında Praksis’ in müzik dinletisiyle
başlayan eylemde kitle sık sık “Yaşasın Barış
Biji Aşiti , Özgür Düşünce Yasaklanamaz” sloganlarını
attı. Müzik dinletisinin ardından basın açıklaması
okundu.
Basın açıklamasını okuyan Emek Ve Demokrasi
Platformu Dönem Sözcüsü Kenan Hazar, “Akademisyenlerin
gözaltına alınması tüm barış savunucularına
yönelik bir gözdağıdır. 12 eylülde bile
böylesi bir pervasızlık böylesi bir faşizm görülmedi.
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi bu ülkenin yüz
akıdır, vicdanıdır…Konuşması sesini yükselmesi
gerekenler konuştukça cumhurbaşkanı ve hükümet
daha çok saldirganlaşıyor, havada uçuşan hakaretlerle
susturmaya
çalışıyorlar. Çatışmada ısrar ederek yeni ölümlere,
acıya neden olanlar akademisyenlerimizi hedef
haline getirerek kendi suçlarını gizleyemezler. Çocuklarımız
öldürülmesin, çatışmalar dursun demek
insani bir görevdir … Konfederasyonumuz da dahil
sokağa çıkma yasaklarını olduğu yerlere kimsenin
gitmesine izin verilmiyor. Yaralı kadına müdahale
ederken katledilen üyemiz Aziz Yural’ın cenazesini
almamızı bile engellediler. Cenazeler evlerde market
dolaplarında sokaklarda bekletildi. Eğer devlet öyle
bir şeyin olmadığını iddia ediyorsa neden bağımsız
heyetin geçişine izin vermiyor? “ diyerek akademisyenlere
yönelik gelişebilecek farklı saldırı ve
yönelimlerin tek sorumlusunun hükümet olacağını
vurguladı.

Hazar ,” Bizler Emek ve Demokrasi Platformu
olarak buradan barışa bir kez daha ses veriyoruz. Bu
topraklarda barış istemek savaşlar olmasın demek,
çatışma ortamına derhal son verilsin , çocuklar
öldürülmesin demek bir suçsa biz bu suça ortağız.
“ diyerek basın açıklamasını bitirdi. Eylem ‘Savaşa
Hayır barış hemen şimdi ‘ sloganıyla son buldu.

İşlenen insanlık suçlarına ortak olmayı reddedenlerin yanındayız!

Bugün Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de ve daha birçok kentte, katliam politikaları devlet eliyle uygulanmaya çalışılırken bu duruma sessiz kalmamayı, insan olmanın, insanlık onuruna sahip çıkmanın bir gereği olarak görüyoruz. Her gün çocuklar öldürüldüğü halde sessiz kalan bir medyaya, Beyaz Show’da çıkan ve “çocuklar ölmesin” dediği için bir öğretmeni terörist ilan eden karanlığa, baskılara ve tehditlere rağmen ortaya konulan bu onurlu tavrı sonuna kadar sahipleniyoruz.

Başta 1128 bilim emekçisinin imzaladığı, daha sonra giderek büyüyen destekle imzacı sayısı 2 bini geçen bu kampanya, halkların özgürlük istemi için bir umut olmuştur. Toplumun pek çok kesiminden gelen destekler, bu umudu büyütmüştür. Barış için ses veren araştırmacı ve akademisyenlere, ifade özgürlüğüne yönelik baskılar ve tehditler her ne kadar bilim emekçileri açısından kaygı yaratmış olsa da, bir arada durmak, sesimizi daha da gür çıkartmak hem bu baskıları etkisiz kılacak, hem de bu kirli savaşa son vermek için önemli bir adım olacaktır.

Bilinmesini isteriz ki, bilim emekçileri her ne kadar baskıya ve tehdide maruz kalsa da yalnız değildir. Bu zorlu süreçte dayanışmayı ve örgütlülüğü büyütmek ve barış için hep birlikte mücadele etmek için her türlü destek ve dayanışmaya açık olduğumuzu beyan ediyoruz.

Kaldıraç Okuru Bilim Emekçileri

21 Ocak 2016

İşçi-emekçilerin, halkların yanında saf tutmuş akademisyenler yalnız değildir!

Kürdistan’daki ablukanın bir an önce son bulmasını talep eden 1100’ün üzerindeki akademisyen,

“Bu suça ortak olmayacağız” adıyla bir bildiri yayınladı. ‘Barış için akademisyenler‘ oluşumu eş zamanlı olarak, İstanbul’da Taksim Gönen Otel’de ve Ankara’da Mülkiyeliler Birliği’ndeki çağrılarıyla ilgili basın açıklaması yaptı. ‘Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!’ başlıklı metinde Türkiye’nin kendi hukukunu ve taraf olduğu uluslararası anlaşmaların kurallarını ihlal ettiği belirtildi.

Aralarında Esra Mungan, Ahmet İnsel, Koray Çalışkan, Nazan Üstündağ, Gençay Gürsoy ve Murat Paker’in de yer aldığı 1128 akademisyenin bir an önce ‘çözüm’ çağrısı yaptığı metin, Türkçe ve Kürtçe olmak üzere iki dilde hazırlandı. Açıklamada Noam Chomsky, David Harwey, Etienne Balibar, Judith Butler, Immanuel Wallertein gibi yabancı akademisyenlerin de imzası bulunuyor.

 

“Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da,Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir. Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

 

Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve

bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

 

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”

 

Akademisyenlerin açıklamasına devlet tarafından tepkiler ve toplumun farklı kesimlerinden destek gelmekte.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bildiriye imza atan akademisyenlerin güneydoğudaki Kobanî eylemlerinde duyarsız kaldıklarını ve “ihanet” içinde olduklarını söyledi. Erdoğan, “Bu aydın müsveddeleri kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız karanlık. Aydın falan değilsiniz” dedi. Bildiriye imza atan akademisyenlere gazetecilerden, edebiyatçılardan, tiyatroculardan, hukukçulardan, sinemacılardan, yayıncılardan, feministlerden, birçok dernek ve siyasi kurumdan imza kampanyaları, yazılı açıklamalar ve eylemlerle

destek geldi.

Amerika Birleşik Devletleri Ankara Büyükelçisi John Bass, “Söz konusu akademisyenler tarafından dile getirilen görüşlere katılmamamız durumunda bile, bu baskının, süregelen şiddetin sebepleri ve çözüm yollarıyla ilgili Türk toplumu içindeki meşru siyasi tartışmalar üzerinde dondurucu bir etkisi

olmasından endişe ediyoruz. Şiddetle ilgili endişelerin ifade edilmesi, teröre destek vermek ile eşdeğer değildir. Hükümet eleştirisi ihanet ile eşdeğer değildir. Türk demokrasisi rahatsız edici fikirlerin serbestçe ifade edilmesini kucaklayacak kadar güçlü ve dirençlidir” dedi.

 

Noam Chomsky, Michael Löwy, Tarık Ali, Bertell Ollman, Michael Lebowitz, Vijay Prashad, Neil Faulkner, Robert Brenner, Nancy Holmstrom, Joan Cocks, Suzi Weissmann ve Fred Moseley’nin de aralarında bulunduğu yabancı akademisyenler, “IŞİD’e yardım ve yataklığa son! Kürtleri ezmeyi

ve katletmeyi durdurun!” başlığı taşıyan ikinci bir bildiri imzaladılar.

Sedat Peker’in “Sözde Aydınlar Çanlar İlk Önce Sizin İçin Çalacak” başlıklı bir yazısında, “oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız” diyerek bildiriye imza atan akademisyenleri tehdit etmesi ardından aynı gün Sedat Peker’e CHP, HDP, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve pek çok gazeteci tepki gösterdi.

 

Star gazetesi köşe yazarı Cem Küçük, bildiriye imza atan 1128 akademisyenin ve onlara destek verenlerin “Türkiye’ye ihanet” ettiğini, “PKK tarafından öldürülenlere üzülüp tepki koymadıklarını”, “savcılar işe el atmadan” üniversitelerin “hemen o akademisyenlerin iş akdini feshetmesi” gerektiğini,

bu kişilerin toplum tarafından dışlanması için “bir daha iş bulamamalarının” ve “kariyerlerinin bitmesinin” gerektiğini, “terör örgütlerini övenlerin” ise “aynen batıdaki gibi medeni ölüme mahkum edilmeleri” gerektiğini dile getirdi.

 

Dünya çapında eğitim kurumlarında görev yapan 351 akademisyen ve üniversite yöneticisinin imzasıyla yazılan ortak bir mektupta “Hükümet politikalarını kamusal alanda eleştiren kişilerin (“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzalayanlar da dahil olmak üzere) tehdit, eziyet ve soruşturmaya

maruz bırakılmalarına son verilmesi” talep edildi. Tüm bunlarla birlikte konu uluslararası olarak tartışma konusu olmuş, ABD devleti açıklamarında olayı “Rahatsız edici bir trendin parçası” olarak nitelendirirken, Rusya devleti bildiriyi imzalayan akademisyenleri desteklediklerini bildirdi.

 

15 Ocak 2016 itibariyle devletin akademisyenlere karşı operasyonu başlamış oldu. Onlarca akademisyen gözaltına alındı, görevden uzaklaştırıldı ya da haklarında idari veya adli soruşturma açıldı.

 

-Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde 3 akademisyen gözaltına alındı.

-Abdullah Gül Üniversitesi Rektörlüğü, Prof. Dr. Bülent Tanju’nun istifasını istedi ve hakkında işlem yapılacağını söyledi. Kayseri Cumhuriyet Savcılığı da Tanju hakkında “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek, devletin kurumlarını alenen aşağılamak” suçlarından Türk Ceza Kanunu’nun 216 ve 301 maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmasını istedi.

-Anadolu Üniversitesi’nde bildiriye imza veren 15 akademisyen hakkında soruşturma başlatıldı.

-Atatürk Üniversitesi’nde felsefe bölümü öğretim üyesi Ramazan Kurt “örgüt propagandası” iddiasıyla gözaltına alındı.

-Bartın Üniversitesi Antropoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hülya Doğan hakkında, “Türk milletini, cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılama, terör örgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı ve bölüm başkanlığı görevinden alındı.

-Batman Üniversitesi’nde 5 akademisyen hakkında inceleme başlatıldı.

-Cumhuriyet Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Çeliköz hakkında soruşturma başlatıldı. Çeliköz görevinden istifa etti.

-Çukurova Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taylan Koç ve İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esengül Ayyıldız hakkında soruşturma başlatıldı.

-Düzce Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Latife Akyüz hakkında soruşturma açılarak yakalama kararı çıktı.

-Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde 4 akademisyen hakkında “kamu görevinden çıkartma” soruşturması başlatıldı.

-Fırat Üniversitesi’nde 7 akademisyen hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

-Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlilerden Kemal İnal ve Betül Yarar’ın okuldaki odalarının kapısına çarpı işareti konuldu ve tehdit masajları bırakıldı.

-Gaziantep Üniversitesi’nde araştırma görevlisi Çağrı Aslan, Yrd. Doç. Dr. Fulya Doğruel, Yrd. Doç. Dr. H. Pınar Şenoğuz ve Yrd. Doç. Dr. Rana Gürbüz hakkında soruşturma başlatıldı.

-Giresun Üniversitesi’nde 1 akademisyen görevden uzaklaştırıldı.

-Hacettepe Üniversitesi’nde bildiriye imza atan öğretim elemanları hakkında idari soruşturma başlatıldı.

-Hakkari Üniversitesi’nde Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda görev yapan Ümran Roda Suvağcı gözaltına alındı.

-İstanbul Arel Üniversitesi’nde 5 akademisyen görevden uzaklaştırıldı.

-Kırıkkale Üniversitesi’nde öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Fuat Özdinç hakkında yasal işlem başlatıldı.

-Kocaeli Üniversitesi’nde 21 akademisyen “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle 15 Ocak’ta gözaltına alındı.

-Mersin Üniversitesi’nde 20 akademisyen hakkında soruşturma başlatıldı.

-Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde 6 öğretim üyesi hakkında soruşturma başlatıldı.

-Selçuk Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen hakkında soruşturma başlatıldı. Akyeşilmen, “bildiri dilinin de tek taraflı, dışlayıcı ve ötekileştirici olduğunu” dile getirerek imzasını geri çekti.

-Trakya Üniversitesi’nde 2 akademisyen ve 1 doktora öğrencisi hakkında disiplin soruşturması başlatıldı.

-Tunceli Üniversitesi’nde 7 akademisyen hakkında soruşturma başlatıldı.

-Uludağ Üniversitesi’nde 3 akademisyen 15 Ocak’ta üniversitelerindeki odalarından gözaltına alındı.

-İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, “Her devlet terör olayları olurken bu tür tek yönlü ve devleti katliamla suçlayan bildiriyi araştırıp soruşturur. Her hukuk devleti bunu yapmak zorundadır, ancak sırf bildiriye imza attı diye öğretim görevlilerinin gözaltına alınması,

yakalanması gibi tedbirlere başvurulması ölçüsüz olur.” dedi.

 

20 Ocak itibariyle Barış İçin Akademisyenler platformu imza kampanyasını sona erdirdiklerini anlatan bir metin yayınladılar:

 

“Barış İçin Akademisyenlerin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlığıyla, 11 Ocak 2016’da 1128 imzayla kamuoyuna duyurduğu metni, 20 Ocak 2016 22:00 itibariyle, Türkiyeli 2212 akademisyen ve araştırmacı imzalamış, metne yurtdışından da aynı tarih ve saat itibariyle 2279 akademisyen ve araştırmacı destek vermiştir. Geldiğimiz noktada, destekleyen herkese teşekkür eder, imza kampanyasını tamamladığımızı duyururuz.

Barış talebini dile getiren bu metne imza vererek düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanan akademisyenler, günlerdir aşağılanmaya çalışılmakta, hedef gösterilmekte ve tehdit edilmektedir. 18 Ocak 2016 itibariyle, 1128 imzacı hakkında Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu uyarınca soruşturmalar başlatılmıştır. Meslektaşlarımız arasında gözaltına alınan, yurt dışına çıkma yasağı getirilen, hakkında idari soruşturma başlatılan, işinden atılan, görevinden uzaklaştırılanlar bulunmaktadır. Bütün bunları haksız ve kabul edilemez buluyoruz.

Barış İçin Akademisyenler olarak, savaştan ve ölümden değil, barıştan ve yaşamdan yanayız. Yaşanan her ölüm için derin bir üzüntü duyuyoruz. Barış koşullarının sağlanmasını vatandaşı olduğumuz devletten talep ediyoruz. Ülkemizde herkesin kendini güvende hissettiği koşulların yerleştiği güne

kadar bu yönde çaba harcamaya devam edeceğiz.”

Barış için akademisyenleri destekleyen açıklamalar ve kampanyalar

 

Bağzı Üniversiteliler – 36019 imza (18 Ocak itibariyle)

Barışa Destek – (8355 bireysel, 86 kurumsal imza –tam liste)

Barış Bloku

Barış İçin Alevi İnisiyatifi – 124 imza

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği

İTÜ Öğretim Üyeleri Derneği

1402’likler – ilk imzacı 12 kişi

Akademisyenlerden Fikir Özgürlüğü Metni – 610 imza

Barış İçin Gazeteciler – 625 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Edebiyatçılar – (800 imza)

Barış İçin Sanatçılar – 1086 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Tiyatrocular – 779 imza

Barış İçin Sinemacılar – 433 (18 Ocak itibariyle)

Barış İsteyen Fotoğrafçılar – 989 imza (18 Ocak

itibariyle)

Barış İçin Feministler – 2805 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Kadın Girişimi

LGBTİ Barış Girişimi

Kaos GL Derneği

Lambdaistanbul

Barış İçin Mimarlar – 100 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Yayıncılar – 53 yayınevi

Barış İçin Hukukçular – 2000 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Psikologlar ve Psikolojik Danışmanlar –

162 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Sağlıkçılar İnisiyatifi – 1639 imza (18

Ocak itibariyle)

Barış İçin Eczacılar ve Eczacılık Öğrencileri – 210

imza

Barış İçin İşsizler – 327 imza (18 Ocak itibariyle)

Barış İçin Tribünler – (4 büyükler dahil olmak üzere

16 takımdan taraftar grupları)

Barış İçin Rehberler – 95 imza

Barış İçin Plaza Çalışanları – 324 imza (18 Ocak

itibariyle)

Barış Öğretmenleri – 255 imza (18 Ocak itibariyle)

KESK (Kamu Emekçileri Sendikası)

DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu)

Eğitim-Sen

TODAP (Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar

Derneği)

TTB (Türk Tabipler Birliği)

TMMOB (Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları

Birliği)

TMMOB Şehir Plancıları Odası

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent

Şubesi

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

Ankara Barosu

YARSAV (Yargıçlar ve Savcılar Birliği)

Demokrat Yargı Derneği

Türk Ceza Hukuku Derneği

Çağdaş Hukukçular Derneği

TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı)

İHD (İnsan Hakları Derneği)

Akademisyenlere Destek Açıklaması (İstanbul, Ankara

ve İzmir’de aydın, yazar ve akademisyenlerden

kendileri hakkında suç duyurusu)

Mazlum-Der Akademisyenlere Destek Açıklaması

Adalete Davet

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı

Aylık Devrimci 30 Sosyalist Dergi

Barış Anneleri Meclisi

SOMDER (Sosyoloji Mezunları Derneği)

Koç Üniversitesi Asistan Dayanışması

Göçmen Dayanışma Ağı

Kuzey Ormanları Savunması

Barış İçin Ekoloji Aktivistleri

Birleşik Haziran Hareketi – 442 imza (18 Ocak itibariyle,

imza kampanyası hala açık)

Erktolia

Direnişteyiz.org

Sendika.org

Ankara Özgür Haber Platformu

Jiyan

Barışın Mühendisleri, Mimarları, Plancıları – 1020

imza (18 Ocak itibariyle, imza kampanyası hala

açık)

barisicinakademisyenler.net’ten alınmıştır

Adana´da devrimci kurumlar açlık grevine girdi

Varto, Nusaybin, Dargeçit, Silvan, ve daha bir çok kentte başlayan ve hala bir çok kentte devam etmekte, bir çok kentte 40 günü sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve 250 den fazla insan katledilmiş, bir çok kent talan edilmiş, harabeye çevrilmiştir. Halkın iradesinde kendini iradesini yok sayıp yönetme isteğini yok sayılmıştır.
İnsan haklarını savunanlar, akademisyenlerin sesini duymayan, halkın çığlığını görmeyen, kendinden başkasına yaşam hakkı tanınmadığı vurgulandı. Herkesin yapacağı bir şeylerin olduğunu söyleyen devrimci yurtsever demokrat kurumlar olarak Sarayın savaşına karşı halklarımızın barışı, kardeşliği ve eşitliğinin mücadelesini yükseltmek gerektiğini, katliamlara karşı Kürt halkının ve ezilenlerin tarafında olduğunu, Saraydan yükseltilen sava karşı her alanda mücadelelerini sürdüreceklerini belirttiler. Bu günden itibaren iki günlük açlık grevinde olan kurumlar Kürt halkıyla dayanışmak, devlet katliamlarını son vermesini sağlamak ve acilen sokağa çıkma yasağının kaldırılması, cenazelerin ailelere verilmesi, insanlık onuruna yakışır, tüm işçi ve emekçileri, ziln,
sömürülen halklarımızı savaşa karşı adil, onurlu ve demokratik bir barış mücadelesi vermek gerektiğini tüm halkların bir arada kardeşçe yaşayacakları bir ülke yaratmak için seslerini yükseltmeye çağırdıkları vurgulandı. Basın açıklamasından sonra iki gün dönüşümlü açlık grevi başladı.

#Sur #Cizre #Silopi’deki direnişlere ses ver!

İSTANBUL-Taksim

Kürdistan’daki direnişe destek için Taksim’den ses veriliyor! Kaldıraç çağrısıyla; 15 Ocak’ta ve 22 Ocak’ta, Taksim’de tencere-tavalarla, düdüklerle, alkışlarla, sloganlarla yer yer durup ajitasyonlarla Kürdistan için ses çıkartıldı. İstiklal caddesinin iki tarafında da sokaklar arasından gezerek Taksim’de ses çıkaran kitle Kürt halkı için desteğe çağırıyor. Yapılan eylemlere, Kürt bölgesindeki kuşatmabitene kadar her Cuma günü saat 20:00’da devam edilmesi planlanıyor.

 

İSTANBUL-Maltepe

Maltepe ve Kartal’da Kaldıraç okurları ve Maltepe AKA-DER üyeleri Kürdistan’daki direnişe ve bölgemizdeki saldırılara karşı pankartlar astı.

ANKARA-Konur

#Sur #Cizre #Silopi’deki Direnişe ses vermek için Kaldıraç ve AKA-DER olarak saat 19.00’da Ankara konur sokakta ses çıkarma eylemi yaptık. “Bu savaşı durduracak güç sensin, direnişi büyüt, halkların ortak mücadelesini yükselt” şiarıyla AKA-DER Kızılay şube önünde toplanan kitle saat 19.00’da Konur Sokak’a yürüdü. Konur sokakta bir süre ses çıkarma eylemi yaptıktan sonra bir hafta boyunca her akşam 19.00’da aynı yerde devletin katliamlarına karşı ses çıkarma eylemi yapacağımızı duyurarak eylemimizi sonlandırdık.

5 Ocak 2016

 

Her hafta Cuma günleri yaptığımız “Direnişe Ses Ver” eylemini 15 Ocak’ta Konur Sokak’ta gerçekleştirdik. Konur Sokak boyunca dağılarak insanları eyleme çağırdık. “Akademisyenler yalnız değildir, Hocama dokunma” yazılı dövizler taşındı. “Gezi’den Cizre’ye direnişi örgütle”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı. İnsanlara eylemlerimizin devam edeceğini bildirerek eylemi sonlandırdık.

15 Ocak 2016

 

ANKARA-100. Yıl

9 Ocak günü Ankara 100. Yıl mahallesinde “Barışa Ses Veriyoruz” eylemi yapıldı 9 Ocak günü 100. Yıl Mahallesi’nde Migros’un önünde toplanan 100. Yıl İnisiyatifi bileşenleri sloganlarla ara sokaklarda yürüyüş gerçekleştirdi. Tencere-tavalarla, düdüklerle ve ıslıklarla ses çıkarma eylemi yapan kitle insanları eyleme davet etti. Pencerelere çıkan insanlar eyleme tencere-tavalarla, alkışlarıyla ses çıkararak eyleme destek verdi. Yarım saat süren eylem yürüyüşün başladığı yere gelinerek bitirildi.

 

ANKARA-Tuzluçayır

10 Ocak Pazar günü Konur Sokak ve Tuzlu Çayırda devlet katliamlarına karşı ses çıkarma eylemi yaptık. Kaldıraç ve AKA-DER olarak saat 19.00’da Konur sokakta buluştuk. Tencere-tavalarımızla,

ıslıklarımızla, düdüklerimizle, alkışlarımızla direnişe ses verdik. Eylem boyunca sürekli ajitasyon yaparak insanları eylemimize destek vermeye direnişe ses katmaya çağırdık. Sokaktan geçen insanların eyleme ilgisi yoğundu. 10 dakikalık ses çıkarma eyleminin ardından her hafta Cuma günleri ses çıkarma eylemi yapacağımızı duyurduk ve tüm halkı eylemlerimize destek olmaya çağırdık.

Aynı gün saat 19.00’da Tuzlu Çayır Abidin Aktaş sokakta toplanarak tencere-tavalarımızla, ıslıklarımızla, alkışlarımızla direnişe ses verdik. Meşalelerle mahallede birçok sokağa girerek insanları direnişe ses ver vermeye, eyleme davet ettik. Mahalle halkı pencerelere çıkarak eyleme destek oldular. Yürüyüşün ardından tekrar Abidin Aktaş sokağa gelerek eylemimizi sonlandı.

 

ADANA-Şakirpaşa Mahallesi

Adana Şakirpaşa Mahallesi´nde Kürdistan´da yaşanan katliamlara karşılık mahallede ses çıkarma eylemleri yapıldı. Polisin müdahalesi mahallenin direnciyle boşa çıkartıldı. Şakirpaşa halkı Kürdistan´da ki katliamlar sürdüğü sürece mahallerinde gürültü eylemlerine devam edeceklerini belirttiler.

 

İZMİR-Gündoğdu

Gündoğdu Meydanı’ndan Alsancak İskelesi’ne kadar yaşam zinciri oluşturuldu. Süren savaşa karşı barışı savunanlar olarak, direnen Kürt halkının yanındayız. Cizre’de yaralıların olduğu bodrum katında süren ablukaya karşı #SağlıkKoridorunuAçın denildi.

Hrant’tan Tahir Elçi’ye katil devlet hesap verecek! Hrant Dink katledilmesinin 9. yılında eylemlerle anıldı

İSTANBUL

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, öldürülmesinin dokuzuncu yıl dönümünde, yürüyüş ve vurulduğu yer olan Agos Gazetesi eski binası önünde anıldı. Binaya ‘Buradayız Ahparig, özlemle, öfkeyle, inatla!’ yazılı pankart asıldı. Karşı binaya ise “Hrant Dink’ten Tahir Elçi’ye, Katleden devlettir!” yazılı pankart Kaldıraç imzası ile açıldı. Polis, Ramada Oteli ve Mado’nun önü olmak üzere iki ayrı kontrol noktası oluşturdu. Anmaya katılacaklar, anma noktasına aranarak geçirildi. Sabah saatlerinde anma alanı, bomba araması için boşaltıldı.

‘Hrant için Adalet İçin”, ‘Hepimiz Hrantız Hepimiz Ermeniyiz’, ‘Hepimiz Tahir’iz, hepimiz Kürdüz’, ‘Katilleri koruyan cinayete ortaktır’ ve ‘Faşizme Karşı Omuz Omuza’ sloganlarıyla Hrant Dink’in vurulduğu yere yüründü.

Anmaya, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP Milletvekili Garo Paylan, CHP milletvekilleri Selina Doğan ile Sezgin Tanrıkulu, 28 Kasım 2015’te öldürülen insan hakları avukatı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi ve kızı Nazenin Elçi, Gezi direnişinde öldürülen Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve KESK Genel Başkanı Lami Özgen gibi isimler de katıldı. Burada Hrant’ın Arkadaşları bir açıklama yaparak

şu ifadeleri kullandı: “Buradayız özlemle,Hrant Dink’in her insanı, her dili, her inancı, her sözü eşit gören barış dilini özlüyoruz.

Buradayız, öfkeyle. Hrant Dink’i aramızdan alan, bebekten katil yaratan karanlık 9 yıldır katiller yaratmaya devam ediyor. O karanlık ülkenin dört bir yanına yayılmış, her gün yeni ölüm haberleri veriyor. Tanıyoruz, biliyoruz. Öfkemiz ayakta, yapılanlar aklımızda. Buradayız, inatla. Karanlığı büyütmeye çalışanlara karşı, 9 yıldır olduğu gibi, inatla yine buradayız. Hrant Dink’in ilmek ilmek ördüğü ve uğruna hayatını verdiği barış ve hakikat dilini anımsamak ve sesine ses katmak için, bir kez daha, 19 Ocak’ta, saat 14.30’da vurulduğu yerde, Agos’un önündeyiz.”

 

Anmada, öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, Tahir Elçi’nin ağzından bir mektup okudu. Elçi mektubu okurken yanında Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya da yer aldı. Cumartesi Anneleri/İnsanları adına, Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak da bir konuşma yaptı. Ocak sözlerine, “Parev Sevgili Hrant, Parev acılarda kardeş olduğumuz sevgili Dink Ailesi, Merhaba

Hrant Dink’i “unutturmamak” için katledildiği yerde birleşen tüm yürekler. Merhaba, bu toprakların aydınlık insanları. Bugün Hrant Dink’in katledilişinin 9. yılı. Bu 19 Ocak’ta da yine “Hrant için, adalet için!” diyerek bir aradayız. Çünkü; faili devlet olan bu cinayetin tüm boyutlarıyla aydınlatılarak adaletin sağlanması 9 yıldır engellenmeye devam ediyor.” diyerek başladı.

 

Ocak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü; Türkiye’de demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas alan bir siyasi irade yok. Güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği ya da yönlendirdiği suçlarda sanıklar korunurken, mağdurların iddialarının çürütülmesi yönündeki adli ve idari uygulamalar kesintisiz devam ediyor. Çünkü Hrant Dink, Ermeni kimliğini savunduğu için, barışın ve kardeşliğin sağaltıcı dilini kullandığı için, özgür, eşit ve adil bir ülke istediği için devlet nezdinde hala tehlikeli bir düşman.

Hrant Dink’in katledilmesinden önce devlet, hükümet, yargı, ana akım medya işbirliğinde yaratılan zehirli atmosfer bugün de toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümü yönünde çaba gösteren herkesi hedef almayı sürdürüyor. Bugün de, tek kimlik dayatmasıyla insanları aynılaştırmak isteyen devlet politikalarına biat etmeyenler, kan mevsiminde yaşatılıyor.

 

Öyle bir kan mevsimindeyiz ki, artık ölülerimizi sayamaz olduk. Bebekler gözlerinden, minik çocuklar enselerinden devlet kurşunuyla öldürülüyor. Ölü bedenlerin toprağa verilmesi engelleniyor. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan sokağa çıkma yasaklarında Kürtlerin ölülerinin sokakta çürümesi hepimize izlettiriliyor. Yalanlarla zehirledikleri toplumun bu hukuk dışı, vicdan dışı, insanlık dışı uygulamalara rıza göstermesi isteniyor. Selam olsun muktedirin yalanları karşısında hakikati söyleyenlere!

Selam olsun hak, hakikat ve adalet için, iktidara “Bu suça ortak olmayacağız” diyenlere! Yalnız dirilerimizden değil, ölülerimizden de korkuyorlar. Bu yüzden Hrant’ı ve katledilen diğer evlatlarımızı unutmamızı istiyorlar. Bu yüzden Cumartesi Anneleri’ni mezarsızlığa mahkum ediyorlar. Bu yüzden 1915’ten günümüze insanlığa karşı işledikleri tüm suçları inkar ediyorlar. Ölülerimizin hakikatinden korktukları için toplumu, “kurgulanmış resmi hafızanın esiri yapmak istiyorlar. Türkiye’yi birbirinin acısına, hakkına, hukukuna yabancılaşmış, toplum olma vasfını kaybetmiş topluluklar ülkesi haline getirmek istiyorlar. Bunun için hak aramamızın kanallarını kapatıyor, barışın toplumsallaşmasını engelliyorlar. Hrant’ımızı sırtından vurarak Halaskargazi Caddesi üzerinde, Tahir’imizi ensesinden vurarak Dört Ayaklı Minare’nin dibinde yüzükoyun düşürenler, onlarla birlikte, hak mücadelemizi de vurmak istediler. Ama onlara sözümüzdür; hakikatin, adaletin ve barışın egemen olması için yürüttükleri mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. “Ama”sız, “fakat”sız hiçbir ölümü kabullenmeyeceğiz. Israrla silahların susmasını, tüm sorunlarımızın konuşarak çözülmesini isteyeceğiz. İnsan hak ve özgürlüklerinin tanındığı, korunduğu ve geliştirildiği bir durum olarak gördüğümüz barışta ısrar edeceğiz.

 

Yok sayılan, inkâr edilen, yüzleşilmeyen her suçun bir sonrakini hazırladığının bilinciyle hakikati yaşatacağız.

Halkların onurunu hedefleyen zulüm mekanizmaları karşısında susmanın, toplumsal bir suç ortaklığı olduğunun bilinciyle susmayacağız. Baskı rejimlerinin tüm gücünü saldıkları korku üzerinden var ettiklerinin bilinciyle korkmayacağız!

Bu toprakları insanlık suçluları için korunaklı bir cennet, hak ve özgürlük talep edenler için güvencesiz bir cehenneme dönüştürenlerden hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz.

 

Hiç şüphe yok ki bu toprakların kardeşlik ve özgürlük ülkesi olmasını engellemeye çalışanlar kaybedecek, acılarla sınanmış insanlarımız kazanacak; herkes için eşitlik, özgürlük ve barış düşümüz

gerçekleşecek. Gözaltında kaybedilen evlatlarımız için, Avukatımız Tahir Elçi için, Roboski için, Gezi için, Suruç için, Ankara için, Sur için, Hrant için, Hakikat için, adalet için, barış için!” Aynı günün akşamı saat 19.00’da Nor Zartonk, AKA-DER, Kaldıraç, Halkevleri, ÖDP, EHP, HDP İstanbul, Yeniyol, DİSK Basın-İş, EMEP tarafından Agos gazetesi önünde Barış ve Adalet nöbeti gerçekleştirildi. Eylemde kurum temsilcilerinin konuşmalarının ardınsan Hrant Dink ve Tahir Elçi’yi anlatan sokak tiyatrosu ile eylem sonlandırıldı.

ANKARA

Hrant Dink’in katledilmesinin 8. yılında Ankara’da düzenlenen anma programı öğle saatlerinde başladı. Programı, akşam saatlerinde Sakarya Caddesi’nden Adalet Bakanlığı’na yapılacak olan yürüyüş ile bitirmek isteyen kitleye polis saldırdı. Ankara’da anma programı, öğle saatlerinde Sakarya’da açılan Hrant Dink ve Ermeni Soykırımı Fotoğraf Sergisi ile başladı. Saat 14’te Birgün Gazetesi

önünde toplanan kitle, fotograğ sergisinin bulunduğu Sakarya Caddesine yürüdü. Yapılan konuşmaların ardından, TİYATROJ Hrant’ın Canlandırıldığı bir sokak oyunu sergiledi.

Sokak oyunu sonrası, saatler 15.00’i gösterdiğinde, Hrant Dink’in katledildiği saatte kitle saygı duruşuna geçti. Sakarya Caddesi’nde akşam saatlerinde yapılacak olan toplanmaya kadar müzik dinletisi yapıldı. Saat 18’de Adalet Bakanlığına yürüyerek siyah çelenk bırakmak üzere Sakarya Caddesinde toplanıldı. Yürüyüşe geçen kitlenin önü polis tarafından kesildi.

 

Polis amiri: “Hepimiz işi gücü bırakıp Hrant’ı kim öldürdü onu mu arayalım?”

 

Eylem komitesi, polisin bu tutumu üzerine başka bir güzergâh üzerinden Bakanlığa yürüme kararı aldı. Polis, kitlenin kararlılığı karşısında geri adım attı. Kitle Kızılay üzerinden Bakanlığa yürüyüşe geçti.

Güvenpark’a gelindiğinde, polis trafiği gerekçe göstererek kitlenin önünü yeniden kesti. Basın açıklamasının Bakanlık önünde değil Güvenpark’ta yapılmasını isteyen polis, kitleye saldırdı.

Biber gazı ve tazyikli su kullanan polis, Kızılay meydanına giden yolları kapatarak gözaltı yaptı.

8 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. Gözaltına alınanlardan birinin yaşı itibariyle çocuk şubeye

götürüldü. Gözaltına alınanların ifadesi alındıktan sonra Adlî tıpa götürülecekleri, yapılacak işlemlerden sonra yedisinin serbest bırakılacağı bir kişinin ise sabah savcılığa çıkartılacağı öğrenildi.

 

İZMİR

İstanbul’da gazeteci Hrant Dink öldürülmesinin 9’uncu yılında İzmir’de anıldı. “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz” diye slogan atan grup, basın açıklamasının ardından dağıldı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, suikastın 9. yıldönümünde Alsancak Semti Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde anıldı. İzmir emek, Barış ve Demokrasi Güçleri öncülüğünde toplanan yaklaşık 500 kişi, sık sık “Katil devlet hesap verecek”, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz”, “Yaşasın halkların kardeşliği” diye slogan attı.

Hrant Dink için Agos önünde buluştular. Grup adına basın açıklamasını Barış ve Demokrasi

Güçleri dönem sözcüsü Melih Yalçın yaptı. Yalçın, “Cinayetin üzerinden oyalama ve yalanlarla

dolu 9 yıl geçti ama adalet arayışımız hala sürüyor. Yıllarca süren müsamere gibi bir yargılamanın sonucunda sadece iki tetikçi cezalandırıldı. Buna karşın Hrant’ı açıkça hedef gösterenler ise cezasız kaldı. Bu cinayete bir şekilde adı karışan herkes ödüllendirildi, terfi ettirildi, istihbarat daire başkanı ve vali yapıldı. 26 bürokratın bu cinayetteki sorumluluklarını ortaya çıkartan Cumhuriyet Savcısı görevinden alındı. Sevgili dostumuz, kardeşimiz Hrant, yüz yıldır maruz kaldığı soykırım ve yaşadığı acılar inkar edilen, özür dilenmediği için yaralarını saramayan Ermeni halkının onurlu bir evladıydı. Her türlü tetikçiliğe, ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşıydı. Bugün yaşasaydı, sokağa çıkma yasaklarına, sivil, kadın ve çocuk ölümlerine ‘Hayır’ derdi. Maalesef onun kanı hala yerde duruyor. Biz direnmedikçe, bu ülkenin karanlıklarından aydınlığa çıkması, 1915’den Roboski’ye, Soma’ya, Cizre’ye, Sur’a ve Suruç’a kadar yaşanan tüm acıların son bulması mümkün olmayacaktır” dedi. Açıklamanın ardından bir süre slogan atan grup daha sonra dağıldı.

 

Avukat Ebru Timik Berkin için açlık grevinde

Gezi Direnişi sırasında polisin attığı biber gazı fişeğiyle yaralanan ve 269 günlük yaşam mücadelesini kaybeden Berkin Elvan’ın katlillerinin yargı önüne çıkartılması için Elvan ailesinin avukatı Ebru Timtik açlık grevine başladı. Açlık grevi Berkin Elvan’ın başına gaz fişeğinin isabet ettiği, Okmeydanı- Gaziler Sokak’ta kurulan çadırda yapılıyor.