Ana Sayfa Blog Sayfa 238

Demokrat Suriye Güçleri Teşrin Barajı’nı da kontrolüne aldı

Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Kobanê Gü­neyindeki köyleri özgürleştirme hamlesi kapsamında Teşrin Barajı’nı geçmesiyle, yaklaşık 2 kilometre kontrolü altına alarak, bayrağını dikti.

direnisteyiz2.org

YPG-YPJ Tanab’da, Azez’e ilerliyor

Suriye Demokratik Güçleri’nin sözcüsü Talal Ali Sülo, köyün El Kaide’nin Suriye’deki kolu Nusra Cephesi ve Türkiye’nin ‘ılımlı muhalif ’ saydığı Ahrar El Şam’dan aldıklarını açıkladı.

Güçlerin ilerlediği Azez kenti, Türkiye’nin des­teklediği gruplar için yaratmak istediği güvenli bölge hattında yer alıyor. ABD ve diğer koalisyon ülkeleri güvenli bölgeyi kabul etmiş değiller.

YPG’nin liderliğinde oluşturulan Suriye Demok­ratik Güçleri ABD’den aldığı iddia edilen hava des­teğiyle birlikte son olarak Fırat’ın batısındaki Teşrin kentini IŞİD’in elinden almıştı. Grubun ana hedefi IŞİD’in ‘başkent‘ ilan ettiği Rakka’yı almak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suudi Arabistan dönüşü YPG’nin Teşrin’i kontrolü altına almasıyla ‘Türkiye’nin kırmızı çizgisi aşılıp aşılmadığı’ sorul­muş, Cumhurbaşkanı böyle bir gelişmeden haberdar olmadığını söylemişti. Ancak Erdoğan kuzey Suri­ye’nin Kürtler tarafından kontrol edilmesinin Türkiye için kabul edilemez bir durum olduğunu yinelemişti.

direnisteyiz2.org

Zafer direnen ODTÜ işçisinin olacak

ODTÜ’de iki yüzden fazla işçiyi etkileyen toplu iş sözleşmesinde anlaşmaya varılamaması üzerine Tez-Koop İş sendikasında örgütlü işçiler 4 Aralık Cuma günü greve çıkıyor. Her gün ODTÜ’de kazan dairesinden yemekhaneye, kütüphaneden iç hizmetlere kadar pek çok görevde çalışan, her gün ODTÜ’nün var edilmesinde emeği geçen yüzlerce işçinin onurlu mücadelesini selamlıyoruz.

İşveren konumunda olan ODTÜ Rektörlüğü işçilerle doğrudan görüşme yapmayarak, işveren sen­dikasının arkasına saklanmaktadır. ODTÜ işçileri, devletin işçileri sindirmek için kullandığı araçların­dan biri olan Kamu İşverenleri Sendikası ile karşı karşıyadır. Kamu İş toplu iş sözleşmesi görüşmele­rinde resmen işçinin ekmek parasıyla, aklıyla alay etmeye çalışmaktadır. Hazirandan beri yürütülen görüşmelerde Kamu İş önce günlük 50 kuruşluk, daha sonra işçilerin tepkisi üzerine 1 liralık zam tek­lif etmiştir. Kamu kaynaklarını yağmalayanlar, sıra işçinin hakkını vermeye gelince, işçiyle dalga geçen ücret zamlarını bir lütuf gibi önümüze koyuyorlar.

Biliyoruz ki, hak verilmez alınır! Şimdi, ODTÜ işçisi, tüm kararlılığıyla direnişe geçiyor. İşçiye-e­mekçiye her türlü sömürüyü, aşağılanmayı reva gören, ölmeyi fıtrat bilen bu sistemde işçiler ve emekçiler için insanca yaşamanın, haklarını elde etmenin tek yolu baş kaldırmaktır.

İşçiler birlikte tavır alarak “Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz!” diyerek mücadelelerinin kararlılığını tüm ODTÜ’ye göstermektedir. Artık grevi büyütmek, güçlendirmek için kolları sıvama, küreklere asılma zamanıdır. Yüzyıllardır işçi sınıfı­nın biriktirdiği grev tecrübeleri göstermiştir ki:

– İşçilerin onurlu ve kararlı duruşları olmazsa olmazdır. İşveren ve arkasına saklandığı işveren sen­dikası işçileri diğer ODTÜ bileşenlerinin gözünde karalamak, işçilerin moralini, birliğini bozmak için hamlelerde bulunacaktır. Ancak, işçiler bir arada du­rarak gereken cevabı verecektir. Bunun için, işçilerin haklı mücadelesinin anlatılması, mücadele içindeki işçilerin olduğu kadar tüm ODTÜ emekçilerinin sorumluluğudur.

– Kazanımların kalıcı hale getirilmesi, mücadelenin sürekliliğine bağlıdır. Bu bağlamda komitelerin örgütlülüğü arttıracak şekilde geliştirilmesi önümüze koymamız gereken temel gündemlerden biridir.

– Üniversitenin tüm bileşenlerinin greve fiilen destek vermesi grevi çok daha güçlü kılacaktır. Sınıf daya­nışmasını büyütmek bugün tüm ODTÜ bileşenlerinin asli görevidir. Bu mücadele sadece kadrolu işçilerin değil, tüm ODTÜ emekçilerinin ortak mücadelesidir.

– Toplu iş sözleşmesinde işçilerin muhatabı Kamu İş olsa da bugün ODTÜ yönetiminin atabileceği adımlar vardır. Pek çok üniversitede yönetimi Kamu İş’ten istifa etmiştir. Bugün ODTÜ yönetiminden bunu talep etmek, mücadele yoluyla istifasını sağla­mak işçiler için mümkündür.

Bizler İşçi Gazetesi olarak onurlu bir yaşam için, hakkı için mücadele eden her işçinin – emek­çinin yanında olacağız. Mücadeleniz, hepimizin mücadelesidir! Hakkımız olanı almak için başlat­tığımız mücadelemizi, daha da örgütlenerek zafere ulaştıracağız!

İŞÇİ GAZETESİ

3 Aralık 2015

Esir değil, işçiyiz!

Ankara Organize Sanayi Bölgesi OSTİM’de İşçi Gazetesi bildirileri dağıtıldı, İşçi Gazetesi satışı yapıldı.

Bornova metro çıkışında milyonlarca emekcinin kanı üzerinden ve halkların kanı üzerinden ayakkabı kutularına doldurulan milyon dolarlar Izmir halkına hatırlatıldı. Ardından anmalara çağrıların bulunduğu afişlerimizi astık.

Soma’da katliam ortağı sendikanın rezaleti sürüyor

Bir süre önce katliamda yaşamını yitiren işçilerin kıdem tazminat hakkının, devlet ve patron ile birlikte 24 taksit halinde ödenmesine imza atan Türkiye Maden-İş sendikası, bu kez de imzaladığı toplu sözleşme ile sermaye sendikası olduğunu göz­ler önüne serdi. İmzalanan yeni sözleşmede, gocuk ve ayakkabı hakları elinden alınan işçilerden günde 3 liraya karınlarını doyurmaları istenirken, bir maden­cinin yıllık ortalama beş ton kömür yardımının yarısı kesildi.

Sözleşme sır gibi saklandı

Göz göre göre geldiği açıkça ortaya çıkan kat­liamın ardından işçilerin, “suç ortağısınız” diyerek sendika binasını basıp yöneticilerinin istifasını iste­dikleri Maden-İş Sendikası’nın, 2015- 2018 dönemi için imzaladığı sözleşme, bir kez daha tartışma konusu oldu.

İlçedeki madenlerde çalışan 10 binden fazla işçinin durumunu ilgilendiren sözleşmenin ayrıntıla­rını, bugüne kadar ne sendika, ne de firma yetkilileri açıkladı. Sözleşme şartlarını isteyen işçilere de bu anlaşmalar verilmedi.

Maden-İş Sendikası Ege bölge temsilciliğiyle facianın yaşandığı ocağı işleten Soma Kömür İşlet­meleri A.Ş. ve son günlerde işçi çıkarmaya başlayan İmbat Madencilik arasında 11 Ağustos’ta imzalanan sözleşmenin ayrıntılarına ulaşıldı.

Günlük 3 lira yemek yardımı

1 Temmuz 2015 ile 30 Haziran 2018 tarihleri arasındaki dönemde geçerli olacak olan sözleşmeye göre, madencilerin önceki yıllarda elde ettikleri bazı hakları kaybettikleri belirlendi. Sözleşmeye göre ücretlere yüzde 6 zam yapılıp sonraki her altı ay için TÜFE artış oranı belirlendi. İki toplu sözleşmenin şartlarına göre Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. işçisine 3 lira, İmbat A.Ş. ise 3.5 lira yemek yardımı yapmayı kabul etti. Ayrıca iki yılda bir işçilere verilen gocukla her yıl verilen ayakkabı yardımları ise kaldırıldı.

İkramiye kaldırıldı, kömür yardımı yarıya düştü

Önceki sözleşmelerde bulunan ve yılda üç kez dağıtılan ikramiye hakkının da yeni sözleşmede bu­lunmadığı, ücretlerin içine yedirildiği, böylece asgari ücretin artışından kaynaklanacak, işçi lehine artışın da önüne geçildiği belirtildi.

Madenci ailelerinin kış şartları ağır olan ilçede ısınmaları için dağıtılan kömür hakkı için, eskinin aksine, ‘fiilen çalışılan gün sayısı’ şartı konuldu. Bu madde uyarınca da ortalama 5 ton kömür yardımı alan işçilerin, 2.5 ton kömür kaybına uğrayacakları ifade edildi.

İşçiyi yalınayak başı kabak bırakıyor

Sözleşmeleri tek tek incelediğini belirten CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Uzun süredir sır gibi saklanan toplu iş sözleşmelerini nihayet elde ettik. Maden kazasından sonra sarı sendika olarak nitelenen, işçinin değil patronun hakkını savunduğu sırada suçüstü yakalanan sendikanın, bu yönlü ça­lışmalarının ispatı niteliğinde bir sözleşme gördük” dedi.

Sendika yöneticilerinin daha kötü sözleşmelere imza atıp, hakkını savunması gereken işçinin değil, patronun yanında yer aldığını dile getiren Özel, “Toplu iş sözleşmeleri karşılaştırıldığında, işçinin ayağına verilen ayakkabının dahi kaybedildiği bu sendikacılık anlayışı, işçiyi yalınayak başı kabak bırakıyor. Asgari ücret ile ilgili yapılan düzenle­meden sonra, tatiller ve diğer ödentilerde yapılan anlaşmalarda devletin kaşıkla verdiğini firma işçiden kepçeyle almaya çalıştı” ifadelerini kullandı.

Geçmişte altı ay sürerdi, bu yıl hemen imzalandı

Sosyal Haklar Derneği Ege bölge temsilciliğini yürüten Yeraltı Maden-İş Sendikası’nın eski yöneti­cilerinden Ömer Kamil Kartal da, “Toplu iş sözleşme görüşmeleri, geçmiş yıllarda altı ay sürerdi, bu yıl hemen imzalandı. Sendikanın önüne koyup imzalatı­lan sözleşmeyle işçiler kayba uğradı. Sosyal hakları gitti. Aslında hak verilmiş gibi yapılıyor sözleşmede ama konulan yeni kurallarla, bu hakların alınması imkansızlaştırılıyor” diye konuştu.

Sendikacının vicdanı rahat!

Maden şirketleriyle toplu sözleşmeyi yapan tarafta yer alan Maden-İş Sendikası Ege Bölgesi Başkanı Recep Satır ise sözleşme şartlarının, basılan kitapçıklardaki hatalardan dolayı işçilere ulaştırılma­dığını savundu. Sözleşmeden dolayı da vicdanının rahat olduğunu vurgulayan Recep Satır şöyle konuş­tu: “Sözleşme, madde madde bana aittir. Eleştirilen bir şey yapmadım. Toplu sözleşmenin kitapçıkların­da basım hataları vardı. Onun için dağıtılmadı. Önü­müzdeki hafta işçi arkadaşlara dağıtılacak. Sözleş­meleri saklamıyoruz. İmza atılmış bir şey, Çalışma Bakanlığı’na verilmiş, işçi arkadaşlarımızdan hiçbir şey saklamıyoruz. Eleştiriler olacak ama benim toplu sözleşmeden dolayı, vicdanım rahat.”

Kaynak: Diken / İşçi Gazetesi – 28 Aralık 2015

Birleşik Metal-İş 19. Genel Kurulu gerçekleştirildi

Açılış konuşmasını Genel Başkan Adnan Ser­daroğlu’nun yaptığı genel kurula çok sayıda konuk katıldı. İlk gün yapılan konuşmalarda dünya ve Türkiye’deki gelişmeler, sendikal hareketin içinde bulunduğu durum, metal-otomotiv işçilerinin müca­delesi üzerine değerlendirmeler yapıldı, önümüzdeki sürece dair temenniler ve öneriler dile getirildi.

Genel kurula militan ruh taşıyan Reno işçileri sloganlar ve alkışlarla karşılandı. “Her yer Reno her yer direniş” sloganlarla topluca kürsüye çıkan Reno işçileri adına fabrika işçi sözcülerinden Birol Serbest kısa bir konuşma yaptı.

Genel kurulda BMİS’in bazı ‘hassasiyetleri’ de açığa çıktı. Kürt özgürlük mücadelesine ırkçı yakla­şımları alenen ortada olan Doğu Perinçek’in Vatan Partisi davet edilirken halkların ortak iradesini ifade eden Halkların Demokratik Partisi-HDP’nin genel kurula çağrılmadığı öğrenildi. Sol dergi temsilcile­rine kürsüden söz verilmeyen genel kurulda, metal işçilerinin direnişi sürecinde etkin rol oynayan Metal İşçileri Birliği-MİB üyelerinin genel kurul salonuna girişi, “olay çıkaracaklar” gerekçesiyle engellendi.

Genel kurulun 4 yılda bir yerine 2 yılda bir yapılması, üye aidat tutarının düşürülmesini gibi öneriler yapılan oylama ile reddedildi.

Delegelerin konuşmalarından sonra çalışma raporları oylandı. Genel Yönetim Kurulu aklandı.

Genel Kurulun son günü yapılan seçimler son­rasında, Genel Yönetim Kurulu şu şekilde oluştu:

Genel Başkan: Adnan Serdaroğlu

Genel Sekreter: Özkan Atar

Genel Mali Sekreter: Ali Gündüz

Genel Örgütlenme Sekreteri: Hami Baltacı

Genel Eğitim Sekreteri: Seyfettin Gülengül

İşçi Gazetesi / 28 Aralık 2015

2015 yılı direnişlerinden: Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!

Anadolu adliyesi işçileri yeni yıla

kazanımla girdi

Çalıştıkları taşeron şirketten ücretlerini ala­madıkları için 4 Aralık’ta çalışmayı durduran ve ardından işten atılmaları üzerine direniş başlatan İstanbul Anadolu Adliyesi yemekhane işçileri, yeni yıla kazanımla girdi. Başsavcılığın imzaladığı yazılı taahhüt tutanağıyla işçiler işlerine geri döndü.

Başsavcı ‘bir şey’ yapmak zorunda kaldı

Anadolu Adliyesi işçilerinin yaklaşık bir aydır sürdürdükleri direniş kısmi kazanımlarla sona erdi. Kararlı direniş ve giderek büyüyen dayanışmanın etkisi, ‘ben sizin için bir şey yapamam’ diyen Adliye Başsavcılığını ‘bir şey’ yapmaya mecbur bıraktı.

İşçileri temsilen üyesi oldukları Devrimci Turizm İş sendikası, Başsavcılık ve Taşeron şirket Ak-er arasında imzalanan yazılı tutanak ile işten çıkarılan 32 işçiden 17’si eski işinde çalışmak üzere, 15 işçi ise başka iş yerlerinde işe başlatılmak koşu­luyla işe geri alındı.

İmzalanan anlaşmayla, yemekhanede yemek yiyen Adliye çalışanlarından kesilip şirkete giden hak edişler, işçilerin ücretleri yatırılmadığı durumda şirketten kesilip işçiye ödenecek.

Öte yandan işçiler, sözleşmesi iptal edilen Evrensel unvanlı taşeron şirketten alacaklarını tahsil etmek için hukuksal süreç başlattı.

‘birleşik-fiili-meşru mücadele’

Devrimci Turizm İş Sendikası kısmi kazanım­larla sonuçlanan direniş süreci üzerine bir açıklama yayımladı. Sendikanın açıklaması kısaca şöyle:

“Başsavcıya ve taşeron firmaya geri adım attı­ran işçilerin birliği ve kararlılığıydı. Ayrıca direni­şin başından beri destek olan hâkimlere, savcılara onların sendikası Yargıçlar Sendikası ve Yarsav’a, KESK’e bağlı Eğitim Sen ve BES’e, avukatlara, adliyede diğer işkollarında çalışan işçilere sınıf dayanışmaları için teşekkür ediyoruz ve önümüzdeki dönem emeğe yönelik saldırılara karşı ortak-birleşik mücadeleye çağırıyoruz… Bu saldırıları püskürtme­nin yegâne yolu birleşik-fiili-meşru mücadeleden geçiyor…”

SCA YILDIZ Fabrikası işçilerinin

direnişi sürüyor

Gebze’de bulunan SCA YILDIZ fabrikası işçi­lerinin direnişi sürüyor.

DİSK’e bağlı TÜMKA-İŞ sendikasında örgüt­lenen işçiler, sendikal örgütlülüklerinin tanınması ücretlerinin artırılması ve işten atılan 12 işçi arkadaş­larının işe geri alınması talebiyle iş bırakarak direniş başlatmışlardı. İşçilerin direnişi 2’nci haftasına girdi.

İşçilerin haklı taleplerine lokavt saldırısıyla karşılık veren fabrika yönetimi artık fabrikanın ça­lışmayacağını ilan ederek işçilerin iradesini kırma­ya çalışıyor. Lokavt saldırısının bir blöf olduğunu belirten işçiler kendilerinin de artık kölece çalışma koşullarına boyun eğmeyeceklerini, kazanıncaya kadar direnmeye kararlı olduklarını ifade ediyorlar.

İşçiler, fabrika önündeki direnişlerini halaylarla, horonlarla, sosyal etkinliklerle sürdürüyorlar.

Enerji işçisi 292 gün direndi, kazandı

BEDAŞ’ın Avcılar İşletmesi’ne bağlı DİSK/ Enerji-Sen üyesi 26 işçi, işçi sağlığı ve iş güvenli­ği önlemlerinin alınmasını talep ettikleri için işten çıkarıldı. Avcılar BEDAŞ işletmesi önünde direnişe başlayan işçiler direnişlerine Taksim’deki BEDAŞ Genel Müdürlüğü önüne taşındı. 292 gün boyunca direnen enerji işçileri 29 Mayıs’ta BEDAŞ yöneti­miyle yeni bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından işçilerin işe geri dönüş süreçleri başladı.

Metal Fırtınası

2015 yılı metal işçilerinin isyanına sahne oldu. 2014-2017 toplu sözleşme süreciyle hareketlenen metal işçileri bir kez daha başını Türk Metal mafya­sının çektiği kölelik sözleşmesine mahküm edildiler.

Türk Metal ve Çelik-İş sendikalarının imzaladı­ğı 3 yıl süreli ‘satış sözleşmeleri’ işçileri ayağa kal­dırdı. 3 yıllık toplu sözleşme dayatmasını ve düşük ücret artışlarını kabul etmeyen DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş sendikası 15.000 işçiyle greve çıktı. Serma­ye devletinin bakanlar kurulu hemen devreye girerek grevi 60 gün süreli erteledi. Bu erteleme üzerine işyerlerinde üretim yavaşlatma eylemleri başladı. İş yavaşlatma eylemleri ardından da metal patronlarının bir kısmı MESS’ten istifa ederek işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kaldılar. Bir süre sonrasında ise Türk Metal mafyası, işçilerin tepkisi nedeniyle BOS­CH fabrikasında MESS sözleşmesini ikiye katlayan oranda sözleşme imzalayınca biriken öfkenin fitilini ateşlemiş oldu. Renault fabrikası işçilerinin öncülük ettiği Metal Fırtına başladı.

‘Her Şey Çok Güzel Olacak’

6 Aralık 2014’te DİSK/Dev Sağlık-İş Sendika­sı’na üye oldukları için 100 işçi Maltepe Üniversitesi Rektörlüğü tarafından işten çıkartıldı. İşçiler hastane önüne kurdukları Direniş Sarayı’nda (direniş çadırı) 194 gün boyunca direndi. Direniş sürecinde Maltepe halkının büyük desteğini alan direnişçiler her gün Maltepe içinde yaptığı yürüyüşlerle, uluslararası imza kampanyaları, rektörlük yürüyüşü ve hastane­nin yönetim binasını işgal etme gibi birçok eylemle hem Türkiye’nin hem de uluslararası kamuoyu gündemine yerleşti. İşçilerin sendikalı oldukları için işten atıldığı hem bilirkişi ve iş müfettişlerinin raporunda hem de mahkeme kararında ve son olarak da Yargıtay kararı ile de kesinleşmiş oldu. İşe iade davasını kazanan ve 12+4 maaş tutarında tazminat kazanan işçiler bütün zorluklara karşı sürdürdüğü 194 günlük direnişi kazanımla sonlandırdı.

İşçilerin işgali kazanım getirdi

İstanbul Topkapı’da Santa Farma İlaç Sanayi AŞ’de çalışan DİSK Nakliyat-İş üyesi 16 işçi Eylül ayında Tez Trans adlı firmanın ihaleyi alması sonrası işten atıldı. Yıllardır sendikalı ve toplu sözleşmeli çalışan işçiler, 7 Eylül’de Santa Farma önünde dire­nişe başladı. Santa Farma Genel Müdürlüğü, haksız hukuksuz işten atılmalara işçiler genel müdürlük binasını işgal edinceye kadar sessiz kaldı.

Asıl işveren olarak sorumluluk almayan taşeron firmayı hedef gösteren Santa Farma yetkilileri 21 Ekim’de gerçekleşen işgal eyleminden sonra sendi­kayla görüşmek zorunda kaldı. Görüşmeler sonrası direnişe devam eden işçiler, 14 Aralık ‘ta açıklama yaparak iş başı yaptığını duyurdu.

 Polis saldırdı, işçiler direndi

Ekim ayında üretimi durdurulan ve 4 aydır üc­retlerini alamayan Sivas Demir Çelik İşletmeleri’nde (SİDEMİR) çalışanı 200 işçi neredeyse yaptıkları her hak arama eyleminde polis saldırısıyla karşılaş­tılar. 11 Kasım’da Sivas Kent Merkezi’nde eylem yapan işçiler polisin saldırısına uğradı. Gaz ve coplu saldırıda bazı işçiler fenalaştı. İşçilerin bir kısmı 20 Kasım tarihinde kent merkezindeki bir iş merkezinin çatısına çıkarak seslerini duyurmaya çalıştı, yine po­lis saldırısına uğradılar. İşçilerin aileleriyle birlikte 7 Aralık’ta Valiliğe seslerini duyurmak için yaptıkları yürüyüşe polis yeniden saldırdı. İşçilere reva görülen son saldırı ise oturdukları lojmanların elektriğini kesmek oldu.

Maden işçisi direnişte

Manisa’nın Soma İlçesi’nde İmbat Madenci­lik’te 18 Kasım’da küçülme bahanesiyle işçiler işten çıkartılmaya başlandı. Vardiya değişimi sırasında işten çıkarıldıklarını öğrenen işçiler ocağın önünde beklemeye başladı. İşçiler işten çıkarıldıklarını da geri alındıklarını da özel güvenlik amirinden öğ­rendi. İşçilerin yanına gelen özel güvenlik amiri üç maden işçisinin işten atılmasında yanlışlık olduğunu işe başlayabileceklerini söyledi. İşletme yetkilile­riyle görüşmek isteyen işçilerin talepleri reddedildi. Fabrika önünde gelen şirket avukatı olduğunu iddia eden bir kişi elindeki 29 kişinin ismi yazan kâğıtla işçilere “bu isimlerle çalışmayacağız” dedi. Bunun üzerine işçiler bir toplantı düzenleyerek direniş kara­rı aldı. Direniş kararı alan işçilere akşam saatlerinde jandarma saldırdı ve 12 işçi gözaltına alındı, bir işçi yaralandı. İşçiler mücadeleden vazgeçmeyerek fabrika önünde direnişe devam etti. 21 Aralık’ta şirket yöneticilerinin şikayeti üzerine maden ocağı­nın önüne gelen jandarma işçilere eylemlerine son vermesi çağrısı yaptı. Ret yanıtı alınca ise saldırıya geçti ve 5 işçi yaka paça gözaltına alındı. İşçiler saldırılara rağmen kararlılık maden ocağı önünde direnişe devam ediyor.

Direniş kazanım getirdi

İstanbul Göztepe’de bulunan Emaar Squar in­şatta çalışan iki işçi sendikal faaliyet yürüttükleri ge­rekçesiyle işten atıldı. İnşaat İşçileri Sendikası üyesi işçiler Murat Bulut ve Kenan Savut 8 gün boyunca Akfa Holding’in Çamlıca Plaza ve Terra Plaza’da bulunan ofislerinin önünde eylem yaptı.

22 Aralık’ta Emaar Square şantiyesi girişinde ve satış ofisi önünde yapılan eylemlerin ardından işçiler satış ofisinin girişi kapattı. TAV VE SERA patronları polis çağırarak işçilerin ve sendika üyelerinin geri adım atması için baskı uyguladı. İşçilerin direnişleri­ne devam etmesi üzeri şirket patronları işçilerle

Fiili grev haktır

İstanbul Pendik’te bulunan SeraPool fabrika­sında çalışırken Cam Keramik-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan 197 gün boyunca fabrika önünde direnen işçiler direnişi kazandı. 24 Aralık’ta patronun “yasadışı greve çıkarak zarar uğrattıkları” iddiasıyla işçiler ve sendika aleyhine açtığı tazminat davası görüldü. Davanın Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesi’nde 1. İş Mahkemesinde görülen son duruş­masında işçiler lehine karar çıktı. Mahkeme heyeti kanun dışı grev tespiti davasını reddetti. İşçilerin grev hakkını genişleten bu karar, bütün işçiler için bir kazanım olarak değerlendirildi.

İşçi Gazetesi / Sendika.Org – 01 Ocak 2016

2015 yılında en az 1712 işçi yaşamını yitirdi

Her ay, basından takip ettiği kadarıyla iş kaza­larını yayımlayan İSİG Meclis, 2015 yılında en çok işçi ölümünün trafik kazasıyla olduğunu belirtti.

Açıklanan raporda 2015 yılı iş cinayetlerinde 1593 erkek, 119 kadın, 63 çocuk ve 66 göçmen işçi­nin hayatını kaybettiğini ifade etti.

Ölümlerin iş koluna dağılımı şu şekilde:

İnşaat, yol işkolunda, 414 işçi

Tarım, orman işkolunda, 393 işçi

Taşımacılık iş kolunda, 231 işçi

Trafik, servis kazası nedeniyle, 506 işçi

Ezilme, göçük nedeniyle, 298 işçi

Yüksekte düşme nedeni ile 275

İşçi ölümlerinin en yüksek olduğu şehirler ise şöyle sıralanıyor: İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, Konya, Kocaeli.

Sendika.org

DİSK-AR: “Asgari ücretli 4 kişilik bir aile, günde 15 lirayla doymak zorunda”

DİSK-AR’ın, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İsta­tistiklerini veri alarak hazırladığı “Asgari Ücretle Geçim Raporu”nda şu tespitlere yer verildi; “As­gari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 3.75 lira olurken, öğün başına bu tutar sadece 1 lira 25 kuruş düzeyinde kalıyor. En yoksul yüzde 20’lik kesim yaşamını sürdürebilmek için gelirinin ancak yüzde 33.7’sini gıda ve benzeri harcamalarına ayırabilirken, eşi çalışmayan ve 2 çocuklu bir asgari ücretli, asgari geçim indirimli aylık 1300 liralık gelirinden gıda için günlük ayırdığı 15 lira ile hem eşinin hem kendinin hem de çocuklarının karnını doyurmak zorunda.”

Asgari ücretli, kira ve diğer konut harcamaları için 418 lira ayırabilir

TÜİK Madde Fiyatları istatistiklerine göre Kasım 2015 tarihi itibari ile ortalama kira bedelinin 666 lirayı bulduğuna işaret edilen raporda, asgari üc­retlinin kira ve diğer konut harcamaları için yalnızca 418 lira ayırabildiğine dikkat çekildi: “Asgari ücret­linin, çalıştığı işyerinin servis imkanı yoksa işyerine ulaşımı bile büyük bir sorun. Tek bir belediye otobüs biletinin Türkiye ortalamasında 1.79 lira olduğu koşullarda, asgari ücretlinin ulaşım için ayırabildiği günlük pay sadece 3.5 lira, bu gelirle sadece tek yön bilet alınabiliyor.”

Asgari ücretlinin kültür ve eğlence için ayda yalnızca 17 lira ayırabildiğine işaret edilen DİSK-AR raporunda, “Bu miktar ile sinemaya bir kişi bir kere gidebilirken, tiyatro ya da bir spor müsabakası­na gidebilmek mümkün değil. Sinema bileti ortalama 14 lira, tiyatro 26, spor müsabakası 21 lira” dendi.

Asgari ücretli, çocuk başına 5 liralık eğitim har­caması yapabilir

Rapor şöyle devam etti: “Isınma, bakım, onarım, temizlik ve hatta kadro eksikliği nedeni ile öğretmen ihtiyacı, kaynak yokluğu bahanesi ile veli­lerin ödediği katkı paylarına teslim edilen eğitim ko­şularında, asgari ücretli çocuğuna defter kalem bile alamayacak durumda. Okul tercihleri büyük oranda, yoksul ve kaynak yokluğundan eğitim veremez durumdaki okullar. Yani asgari ücretlinin çocuğunu okutması, aylık çocuk başına 5 liralık ayrılan pay ile yokluktan dolayı neredeyse mucize. Asgari ücretlinin ortalama fiyatlı bir buzdolabını alması için, ev eşyası için ayırabildiği 71 lira ile başka hiçbir eşya almaksı­zın 23 ay çalışması gerekiyor. Özetle asgari ücret­liden, kişi başına bir öğün başına 1 lira 25 kuruşla karnını doyurması, 1 buzdolabı için 23 ay çalışması, 418 liraya barınması ve ısınması, çocuk başına 5 liralık eğitim harcaması ile çocuklarını yetiştirmesi bekleniyor.”

Asgari ücret 1900 TL olmalıdır

Asgari ücretin 1400 TL’ye yaklaşan açlık sınırının bile altında kaldığına işaret edilen DİSK-AR raporunda, “Gelir dağılımını düzeltici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedeliyor. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçim­de ele alınması gerekiyor. Asgari ücretlinin iki kişi çalışmasına rağmen çocuklarını yoksulluğa mahkum etmemesi için kimi sosyal desteklerle birlikte en az 1900 lira şarttır” ifadelerine yer verildi.

İşçi Gazetesi / 01 Ocak 2016

Sermaye düzeni kanımızla yaşamaya devam ediyor! Aralık ayında en az 137 işçi yaşamını yitirdi…

Sermaye işçi kanıyla semirmeye devam ederken onun devleti, bu devletin egemenleri de eşitlik ve adalet isteyen, barış, kardeşlik, özgürlük isteyen emekçileri, Kürt halkını katletmeye devam ediyor.

Emekçiler ve halklar bu katliamları asla unutmayacak, hesabını soracaktır!

İSİG’in işçi cinayetlerine dair Aralık ayı raporu özetle şöyledir:

2015 yılının sonunda iş cinayetlerinde en az 1712 işçi can vermiş oldu…

İş cinayetleri yine inşaat, taşımacılık, tarım ve belediye işkollarında yoğunlaştı…

İş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımına bakarsak;

İnşaat, Yol işkolunda 40 işçi… Taşımacılık işkolunda 15 işçi… Tarım, Orman işkolunda 25 emekçi… Belediye, Genel İşler işkolunda 8 işçi… Madencilik işkolunda 5 işçi… Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 6 emekçi… Gıda, Şeker işkolunda 4 işçi… Metal işkolunda 6 işçi… Konaklama, Eğlence işkolunda 1 işçi… Enerji işkolunda 5 işçi… Savunma, Güvenlik işkolunda 1 işçi… Tekstil, Deri işkolunda 1 işçi… Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 3 işçi… Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 2 işçi… Ağaç, Kâğıt işkolunda 5 işçi…Basın, Gazetecilik işkolunda 1 işçi… Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 işçi… Çalıştığı işkolunu öğrenemediğimiz 1 işçi can verdi.

İşçiler en çok trafik/servis kazaları, ezilme/göçük ve yüksekten düşmeden dolayı can verdi…

İş cinayetleri en çok Bursa, İstanbul, Samsun, Denizli ve İzmir’de can aldı…

2015 / Aralık ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren; Ali Sami Hançer, Hacı Gökşen, Aydın Tektaş, Yusuf Ak, Osman Babür, İbrahim İrdin, Hikmet Şakrak, Ali Egzik, Galip Arslan, Niyazi Altıntaş, Melek Argun, Ö.A., Ersin Aylanç, İ.D., Mustafa Kaya, Dursun Bozkurt, İbrahim Savun, Sami Seçim, Mehmet Ali Top, Tolga Aslan, İsmet Doğa, Rabia Erdoğan, Erkan Ertaş, Tuncay Barkin, Neril Ökdem, Emrullah Kaçmaz, Mehmet Sönmez, Hüdaver Danalı, Ali Dökmeci, Yalçın Coşkun, Tuncay Karakan, Soner Mutlu, Üzeyir Öztekin, Aytuğ Kesim, Kadim Karataş, Mehmet Gök, İbrahim Yılmaz, Ç.E., Beytullah Günel, Nuray Çalışkan, Aydın Şahin, Mevlüt Demirel, Mahmut Ağca, Büşra Demir, Devlet Erkigün, Levent Turan, Mehmet Altuntaş, Recep Cengiz, Ümit Batmaz, Rafiye Ceylan, Turan Yılmaz, Kasım Yavilioğlu, Zeki Balaban, Kurtuluş Polat, Mehmet Öner, Barış Yıldız, Mehmet Deniz, Ömer Demir, Güler Dinç, İlker Uyarsal, Osman Türk, Salih Akboğa, Murat Kıratlı, Kalender Ballı, Muhterem Ballı, Nihat Özeren, Abdullahfettah Karpuç, Turgay Tutar, Hakan Yanıkoğlu, Kadri Balta, Ahmet Hacneyief, Oktay Can, Şaban Pir, Kenan Şahin, Ayhan Olku, İbrahim Demirel, Güven Kişin, Erdal Genç, Necati Altınışık, Ahmet Göksu, Yüksel Bek, Hayri Solmaz, Ahmet Meydan, Ergün Gültepe, Melih Telek, Halis Ökmen, Ahmet Özbek, Serkan Çolak, Ahmet Acar, Hamdi Ferik, Murat Karaaslan, Ziyep Kalit, Yunus Çakar, Yüksel Atılgan, Sinan Kayar, Hekim Casım Nebo, Yaşar ., İsmail Çalımlı, Zeki Çiftçi, Yusuf Hamdan, Kadir Çiftsüren, İsmail Dökçe, Taner Yalçın, Faruk Aldaş, Nazmi Özkaya, Mehmet Yılmaz, Serdar Aydın, Emrah Kılıç, Necdet Koçak, Zehra Musa Yamaç, Yılmaz Erz, Murat Tuğrul, Öner İnal, İsmet Ağaç, Hamdi Tel, Mesut Kocatüfek, İbrahim Demirhan, A.S., Cengiz Dinç, İsmail Bilişmez, Yusuf Karaca, Abdülaziz Yural, Salih Doğan, Haydar Aydın, Bülent Durgun, Engin Beytorun, Zeliha Gündüz, Mustafa Polat, Mehmet Yılmaz, Seyfettin Karaorman, Yaşar Tuncer, Ahmet Kundakçı, Ramazan Türkeli, Osman Akçan ve ismini öğrenemediğimiz üç işçiyi saygıyla anıyoruz!