Petry Polşikov’un, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı departmanlardan birinin başında olduğu belirtildi.
Olay yerine giden polis, mutfak lavabosunun altında iki mermi kovanı ve bir tabanca buldu. Olay sırasında, ölen Rus yetkilinin eşinin de dairede olduğu bildirildi. Ölümün cinayetten mi intihardan mı kaynaklandığı araştırılıyor.
24 Kasım 2015’te Rus jetinin vurulmasının bir sene ardından 19 Aralık 2016’da Rus Büyükelçi Karlov suikaste uğradı. Yandaş medya, iki olayın ardından attığı manşetlerle TC dış politikasındaki savrulmaları gözler önüne serdi.
Cumartesi Annesi Asiye Karakoç sonsuzluğa uğurlandı
Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi Paşaçayırı Camisi’nden Beşyüzevler Mezarlığı’na getirildikten sonra defnedilen Asiye Karakoç’un mezarını karanfillerle donatan Cumartesi Anneleri burada birer konuşma yaptı.
‘Mücadelen bizimle sürecek, hakikati ve adaleti aramaya devam edeceğiz’
Asiye Karakoç’un oğlu Hasan Karakoç, “Bir ana daha katillerden hesap soramadan, katillerin cezasını çektiğini göremeden bu dünyadan çekip gitti. Kaybedilenlerin katledilenlerin hepsinin hesabını sorana kadar, katiller hak etiği cezayı çekene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Gözün arkada kalmasın, bugüne kadar verdiğimiz mücadeleyi bundan sonra da sensiz devam edeceğiz. Sen rahat uyu anacağım, yolun açık olsun, bıraktığın mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi. Ardından söz kullanan Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak, Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, İHD Kayıplar Komisyonu adına Sebla Arcan, Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Hayrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren, Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun ve Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak da konuşmalarında Asiye Ana’nın dik ve kararlı duruşunu hatırlatarak, mücadelesini sürdüreceklerini, hakikati ve adaleti aramaya devam edeceklerini vurguladılar.
Ocak ve Karakoç ailelerinin oğullarını arayışı Cumartesi Anneleri eylemini doğurdu
Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Lisesi önündeki ilk oturma eylemi, 21 yıl önce Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak’ın bedenlerinin bulunması sonrası gerçekleşmişti.
Karakoç ailesi gibi gözaltında kaybedilen oğulları Hasan’ı arayan Ocak ailesi, 1995’in Mayıs ayında Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen Rıdvan’ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını gördü. Rıdvan Karakoç’un işkence ile öldürülmüş bedeninin Beykoz’da ormanlık alana atıldığı, 26 Mart 1995 tarihinde Adli Tıp’a teslim edildiği ve emniyette parmak izi olduğu halde ‘kimliği meçhul kişi’ olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildiği böylece ortaya çıktı. 3 Haziran 1995 tarihinde Rıdvan’ın mezarına ulaşan Karakoç ailesi onu bulunduğu yerden alarak Gazi Mahallesi Mezarlığı’na tekrar defnetti.
Rıdvan’ın işkence edilmiş bedeni bulundu ama ona işkence yapanlar, işkence emrini verenler, onun gözaltına alındığını inkâr edenler, soruşturmayanlar, gözaltında kaybedenler yargılanmadı. Rıdvan Karakoç’un öldürülmesine dair dosya zamanaşımı tehlikesi altında.
Kaynak: Dihaber, Evrensel, 10 Aralık 2016
Berat’ın kutusu
Öngörülebileceği gibi herhangi bir açıklama gelmeyince Redhack, arşivi Google Drive ve Dropbox’a yüklemiş, ardından devlet belgelerin konulduğu sitelere erişim yasağı getirmişti.
5 Aralık 2016 Pazartesi, belgeleri arşivleyen WikiLeaks Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın kişisel e-posta adreslerinden, 57.934 adet e-postanın bulunduğu arama yapılabilir şekilde düzenlenmiş güvenilir arşivi yayınladı. E-postalar; Nisan 2000-23 Eylül 2016 arasındaki on altı yılı kapsıyor ve çoğunlukla Albayrak’ın Türkiye’nin yönetici elitinden politikacılarla, işadamlarıyla ve aile üyeleriyle yazışmalarından meydana geliyor.
Wikileaks, “Bugün Wikileaks’in arşivi yayınlaması bu tarihsel kaydın emniyetini sağlıyor ve onu kolayca aranabilir ve atıfta bulunabilir kılarak kamunun erişimine uygun hale getiriyor” açıklaması ile belgeleri yayına açtı.
Wikileaks tarafından yayınlanan makalede öne çıkan bazı noktalar şunlar:
Albayrak-IŞİD petrolleri ilişkisi
“Emailler Albayrak’ın adı İŞİD ile petrol ticareti yapmakla anılan Powertrans gibi çeşitli örgütlerle ilişkisini gösteriyor.11 Kasım 2011’de Erdoğan hükümeti petrol ve yan ürünlerinin ithalat, ihracat veya transitinin yasaklandığı yasayı yürürlüğe soktu ama yasa aynı zamanda devletin özel durumlarda yasağı geçersiz kılabileceğini de belirtiyordu. Bu istisnayı Powertrans’a, kamusal ihale açılmadan bütün petrol ticareti haklarını vermek için kullandılar. Türk basınında Powertrans’ın İŞİD kontrolündeki petrolün ticaretini yaptığına dair sayısız iddialar yayınlandı. Albayrak, Powertrans ile ilişkisini defalarca inkâr etmesine rağmen, e-mailler aksini kanıtlıyor.”
“…arşiv boyunca Albayrak’ın Powertrans ile 2012 yılında ilişkilenmeye başladığı açıkca belli oluyor, bu da devletin Powertrans’a petrol ticareti yapma iznini tanımasıyla yakın zamanlara denk geliyor. Arşivde Albayrak’la CEO’su olduğu Çalık Holding’in insan kaynakları müdürü Betül Yılmaz arasında Powertrans’la ilgili 30 kadar mail bulunuyor. Yılmaz, Powertrans’a işe alınacak aday personel ve çalışan maaşlarıyla ilgili onay istediği görülüyor.”
600 kişilik troll timi
Makalede bir başka öne çıkan nokta ise, AKP’nin sosyal medyada kendi propagandasını yapmak için oluşturduğu iki takım. Birincisi; yazılımcılar, grafik tasarımcılar, senaryo yazarları ve iki psikolojik savaş uzmanından oluşan bir çekirdek kadro önerisi, diğer ve daha geniş takım ise sosyal medyada Erdoğan yandaşı mesajlar yayan twitter botları (otomatik mesaj gönderen internet robotları).
İpek Medya sahibine geri dönmesin
Makalede, 11 Ocak 2016 tarihli bir e-postada Albayrak; Ekim 2015’te polis zoruyla ele geçirilen, Türkiye’deki üçüncü büyük medya grubu olan İpek Medya’yı devlet kontrolü altında tutmak veya devlete yakın bir şirketler grubuna sattırmak için lobi yapıyor.
Makalede bunların yanı sıra, kapatılan Özgür Gündem, IMC TV; Cumhuriyet yazarlarının tutuklanması, gibi özgür basına yönelik baskılar da var. Oluşan eleştirel medya boşluğunun AKP kontrolündeki bot ve trollerle doldurulmaya çalışıldığı belirtilirken Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da bulunduğu 11 HDP’li vekilin gözaltına alınmasına da değiniliyor.
Kaynak: Wikileaks, Sendika.org, 25 Aralık 2016
Müjdeler olsun zenginleşiverdik!
12 Aralık haftasına bir müjdeyle girdik; şıppadanak bir anda zenginleşiverdik. Üstelik Milli Piyango’ya, Sayısal Loto’ya, at yarışına, İddaa’ya filan gerek duymadan, taş atıp da kolumuz yorulmadan. Hem de kur 3.50’lerin üzerinde salınırken, ABD doları cinsinden servetimiz hoplayıverdi. TL’ye vurunca katmerli zenginleştik. Nasıl mı?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yıllık Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’yı AB standartlarına uyum rivayetiyle yeniden hesaplamaya başladı. Tesadüf bu ya, küresel kriz nedeniyle ekonominin yüzde 4.8 daraldığı 2009 yılını baz alınca, tadından yenmez bir ekonomi manzarası ortaya çıktı.
Bu arada 2016’nın üçüncü çeyreğini bu hokkabazlıklar bile kurtaramadı, ekonomi Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını içeren dönemde yüzde 1.8 daraldı. Özel tüketim harcamaları yüzde 3.2 gerilerken, yüzde 23.8’lik hormonlu kamu harcamaları bile zevahiri kurtarmaya yetmedi.
İsterseniz önümüze serilen bu pembe tabloyu kademe kademe bir değerlendirelim.
1) TÜİK’in kendi rakamlarına göre 2015 yılı GSYH’si 720 milyar dolardan, 861 milyar dolara sıçradı. Böylelikle kişi başına gelir de, 9257 dolardan, 11014 dolara hopladı.
Eski Yeni (Milyar Dolar)
GSMH 720 861
KGB 9257 11140
2) 2015 yılı büyümesini yüzde 4 biliyorduk. Meğerse, kimsenin anlamadığı “zincirlenmiş hacim endeksiyle” yüzde 6.1 büyümüşüz de ruhumuz bile duymamış.
Eski Yeni (Milyar Dolar)
2015 Büyüme %4 %6.1
3) Gelelim 2016’ya; yılın ilk yarısında yüzde 3.9 büyüdüğümüzü zannediyorduk; meğerse daha da hızlı, tam yüzde 4.5’luk bir tempo yakalamışız. Dolar cinsinden de 350 milyar değil de, 406 milyarlık bir üretim yapmışız.
2016 Eski Yeni
6 ay büyüme 3.9 4.5
Üretim (Dolar) 350 406
4) 2016’nın üçüncü çeyreğinde ise, tüm gayretlere karşın ne yazık ki pozitif bir büyüme rakamına ulaşılamamış. 2015’in dördüncü çeyreğinde, daha önce açıklanan istatistikler yüzde 5.7’lik bir performansa işaret ederken, bu oran yüzde 7.4’e çekilmiş. 2015 için yüz güldüren bu revizyon, bizden söylemesi baz etkisi nedeniyle 2016’nın dördüncü çeyreğini handikaplı hale getirmiş, gün ola harman ola, o vakit hele bir gelsin, bakarsınız yeni bir yöntemle dördüncü çeyrek için de harikalar yaratılır.
Eski Yeni (Milyar Dolar)
2015 IV. Çeyrek Büyüme %5.7 %7.4
5) Yeni metodolojiyi bütün iyi niyetimizle incelesek dahi, bazı istatistikleri anlamakta zorlandığımızı itiraf edelim. Örneğin, daha önce hane halklarının harcamalarının 2016’nın ilk çeyreğinde yüzde 7.2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 5.2 arttığını zannediyorduk; halbuki bu oranlar yüzde 0.2 ve yüzde 3.7’ymiş. Özel tüketimin ağırlığının yüzde 72 seyrettiği bir ülkede, hane halkı daha az tüketirken ekonominin daha hızlı büyümesi cenab-ı Allahın bir takdiri olsa gerek!
Eski Yeni (Milyar Dolar)
2016 I. Çeyrek Hane Halkı Harcama Değişim %7.1 %0.2
2016 II. Çeyrek Hane Halkı Harcama Değişim %5.2 %3.7
2016 I. Çeyrek Büyüme %4.7 %4.5
2016 II. Çeyrek Büyüme %3.1 %4.5
6) Yatırımlara gelince, yeni yönteme göre tablo bütünüyle farklılaşıyor. Birinci çeyrekte yatırımlar bir önceki yılın aynı dönemine göre duraklarken, ikinci çeyrekte yüzde 0.6 geriliyordu. Gerçek ise, gürül gürül akan bir yatırım iklimiymiş; sabit sermaye oluşumu birinci çeyrekte yüzde 7.8, ikinci çeyrekte yüzde 4.7 fırlayıvermiş. Ortalama sabit sermaye oluşumu yüzde 30’ları zorlarken, telefon muhabbetini koyulaştırdığımız sevgili Korkut Boratav, “Meğer Asya Kaplanları ölçüsünde yatırım yapıyormuşuz da haberimiz yokmuş!” demekten kendini alamadı.
Eski Yeni (Milyar Dolar)
2016 I. Çeyrek Yatırım Değişimi %0.0 %7.8
2016 II. Çeyrek Yatırım Değişimi %0.6 %4.7
7) Bu istatistik “devrimi” sadece pastayı büyütmekle kalmamış, aynı zamanda emekçilerin gelirinin göreceli olarak arttığını da kanıtlamış. 2002’de AKP hükümet oluşturduğunda yüzde 28.5 olan işgücüne ödemelerin payı, 2015’te yüzde 33.2’ye yükselmiş.
İşgücüne yapılan ödemelerin katma değer içindeki payı (%)
2002 28.5
2009 30.2
2015 33.2
Kaynak: Hayri Kozanoğlu, Birgün.net, 13 Aralık 2016
Yağma ve talan ekonomisi
Kamu kurumları peşkeş çekildi
TÜPRAŞ, Türk Telekom gibi ülkenin kritik KİT’leri sermayeye peşkeş çekildi. 2007 yılında 4,14 milyar dolara (5,42 milyar TL) özelleştirmesi tamamlanan Tüpraş, özelleştirmenin ardından son 10 yılda 13 milyar TL kâr etti. Asıl vurgun ise Türk Telekom’da yaşandı. 2005 yılında 40 milyar dolar olarak hesaplanan şirketin değeri, 11 milyar dolar gösterildi ve şirketin yüzde 55’lik hissesi 21 yıllığına 6,5 milyar dolara Oger Telekom’a satıldı. Yapılan araştırmalara göre şirketin devlete 21 yıllık zararı 90 milyar liranın üzerinde olacak.
‘Cazibe merkezi’ dediler…
Madenler de yandaşlara bir bir peşkeş çekildi. Bakır, gümüş ve alüminyum fabrikaları hızla özelleştirildi. Uluslararası sermaye için de devletin kapıları sonuna kadar açıldı, Türkiye dev uluslararası şirkeler için ‘cazibe merkezi’ olarak gösterildi. Ancak satacak şeyler azalınca devlet destekli uçuk projeler devreye girdi. Olmayan adalar yaratmak, kimsenin geçmeyeceği köprüler otoyollar inşa etmek, mega-dev işler yapmak gibi… Bu projelere sermaye, devlet garantisi nedeniyle ilgi gösterdi. Ancak kriz döneminde bu garanti de sorgulanır hale geldi.
Yandaşlar kasasını doldurdu
Yandaşların etkin olduğu inşaat sektörü büyüme için motor güç olarak belirlendi. Bu sektörde AKP çevresinin büyük etkisi olması, rüşvet mekanizmasını da canlandırıyor, hükümetin işine geliyordu. Cengiz-Kolin-Limak gibi yandaş firmalar kasalarını enerji ihaleleriyle, inşaat projeleriyle hızla doldurdu. Yeşil alanlar ve kamu arazileri imara açıldı. Bu doğa talanı sermayeye bir fırsat olarak sunuldu. Patronlar bu yeni fırsatlardan edinebilmek için biat noktasına getirildi. Gelmeyenler de cezalandırıldı.
Çiftçiyi küstürdüler
Tarım arazileri imara açıldıkça tarım ve hayvancılık geriledi. Tarımda serbest piyasa ekonomisi gübrede-yemde tekeller oluşmasını sağladı. Devlet, çiftçiden aldığı mazota ağır vergiler yükledi, çiftçinin maliyetleri hızla arttı. Buna karşın bir de tekeller tarafından dayatılan düşük fiyatlar köylüyü küstürdü. Devletin depoları satıldı, mal stokçulara gitmeye başladı. Çiftçi geçinemez oldu, köyden kente göçün yolu açıldı. Yurtdışı markaları Türkiye’den ucuza aldığı ürünleri markalayıp satmaya başladı. Hayvancılık desteklenmediği gibi fiyat düşürmek adına yurtdışından et ithalatının önü açıldı. Avustralya’dan, Uruguay’dan angus tipi büyükbaş hayvan ithal edildi. Buğdayda nohutta ihracatıyla övünen Türkiye, ithalatçı durumuna düştü.
Üretim değersizleştirildi
Katma değerli üretimin ihracattaki payı gelişmedi. Yüksek katma değer üretmesi beklenen ağır metal sanayinin sanayi içindeki payı sadece yüzde 8’de kaldı. İhracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 3’ü geçemedi. Böyle olunca da yüksek gelir getiren ürünler yerine düşük gelirli ihracat gelişti. Kur farkı ile ihracat dengelenmeye çalışıldı.
Halk borçlandırıldı
Ekonomide refah bir türlü sağlanmazken AKP iktidarı döneminde halk hızla borçlandırıldı. 2002 yılında emekçilerin bankalara borcu 6,6 milyar lira iken, bu rakam 2015 sonunda 385 milyar liraya yükseldi. Geçen sürede tüketici kredisi borcu 135 kat, kredi kartı borcu ise 18 kat arttı.
Kaynak: Birgün.net, 6 Aralık 2016
Bir hafta arayla iki patlama
RTÜK’ten yayın yasakları
Saldırıların hemen ardından RTÜK yayın yasağı koydu. Ayrıca Beşiktaş’taki saldırıdan çok kısa bir süre sonra henüz alandan kanıtlar toplanmadan görevlilere alanın temizletilmesi dikkat çekti.
Berkay Akbaş’ın babası, “Ben istemiyorum oğlum şehit olsun!”
Beşiktaş’ta yaşamını yitiren Berkay Akbaş’ın babası, şöyle konuştu: “İstanbul’a Ankara’dan sadece 2 günlüğüne sınav sonrası gezmek için geldiler. Tesadüfen taksiyle ordan geçiyorlar hepsi bu! Bu kadar tesadüfi, bu kadar basit, bu kadar ucuz….”
Ben istemiyorum oğlum şehit olsun. Oğlum katledildi, ben başka bir şey demiyorum.”
“Mustafa Berkay Akbaş gelecek vaad eden bir tıp fakültesi öğrencisiydi. İdeali doktor olmaktı. Böyle insanlara yardım etmekti. Ama ben onu cenaze arabasıyla geri götürüyorum şimdi.. ”
“Terörü sadece lanetlemekle bitseydi yıllardır lanetliyoruz .. Yarın gelip çiçek bırakırlar.. Başka bir şey yapmazlar ”
Ozancan Akkuş ve Berkay Akbaş ODTÜ’de anıldı
Ankara’daki patlamada yaşamını yitiren ODTÜ öğrencileri Ozancan Akkuş ve Berkay Akbaş için anma düzenlendi. Düzenlenen tören öncesi yürüyüş yapan çok sayıda öğrenci “Savaş Değil Barış, Ölüm Değil Yaşam İstiyoruz” dedi.
Öğrenciler anmaya Metalurji Malzeme Bölümü ve Yabancı Dil Hazırlık Binası önünden iki koldan yürüyerek katıldılar. Hazırlık önünden gerçekleşen yürüyüşte sloganlar yükselirken . Mühendislik fakültelerinden ise sessiz yürüyüş gerçekleştirildi. Anmaya “Savaş Değil Barış İstiyoruz” yazılı pankartla katılan öğrenciler anma esnasında da sık sık “Berkay Baş Ölümsüzdür”, “Ozancan Akkuş Ölümsüzdür”, “Katliamlar Ülkesi Olmayacağız” sloganı attılar. Anma etkinliğinde Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın yanı sıra Ozancan ve Berkay’ın hocaları ve arkadaşları da konuştu. Rektör Acar, Ozancan ve Berkay için 10 bin ağaç dikeceklerini, onlar için bir orman oluşturacaklarını ifade etti. Konuşmalardan sonra anma öğrencilerin attığı sloganlarla son buldu.
Özhaseki, dört gün önce Kayseri’de “İnşallah Sizler de Şehit Olun” demişti
Kayseri’de gerçekleşen ve 13 askerin öldüğü bombalı saldırıdan dört gün önce ziyarette bulunduğu Kayseri’de Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ‘daha fazla şehadet’ temennisinde bulunmuştu.
Mehmet Özhaseki, 10 Aralık Beşiktaş saldırısının ardından 13 Aralık’ta Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nde ziyaret ettiği polislere “Allah nasip ederse ben de şehit olurum inşallah sizler de şehit olun” sözleriyle ‘şehitlik’ temenni etmişti.
Özhaseki, “Allah’ın izniyle bu bizi biraz daha hırçınlaştıracak. Biraz daha öfkeli hale getirecek ve bunları daha iyi temizlememize vesile olacak” demişti.
Halep çetelerden temizlendi
Dünyanın en eski kentlerinden birisi olan Halep, savaş öncesi Suriye’nin en büyük ikinci kenti ve finans merkeziydi.
Türkiye sınırına yaklaşık 60 kilometre mesafedeki Halep, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yönelik Dera şehrinde protestoların başladığı 2011 yılında yaşanan karışıklıktan fazla etkilenmedi.
Ancak Temmuz 2012’de artık bölgede Suriye yönetimine karşı harekete geçmeye hazırlanan, başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere emperyalistlerce silahlandırılan çeteler, bu önemli kenti ele geçirmek üzere büyük bir saldırı başlattı.
20 Temmuz 2012: Suriye Ordusu ile ÖSO çeteleri arasında Halep’in bazı mahallelerinde ilk çatışmalar yaşanmaya başladı.
Ağustos 2012: Silahlı çetelerin taarruzu neticesinde Halep; Suriye yönetimi ve çetelerin kontrolü altındaki bölgeler olmak üzere ikiye bölündü. Yaklaşık 1,2 milyon kişi Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgede kalırken, 250 bin kişilik bir nüfus da çetelerin kontrolünde yaşamaya başladı.
Halep bu tarihten itibaren IŞİD ve eski adı El Nusra olan Fetih el Şam Cephesi gibi birçok silahlı çete ile bu çeteleri Suriye’den defetmek üzere mücadele veren Suriye Ordusu, Hizbullah ve YPG’nin çatışmalarına sahne oldu.
15 Aralık 2013: Suriye Ordusu, Halep’in çetelerin kontrolü altındaki bölgelerinde yoğun hava operasyonlarına başladı. Bu operasyonların sonucu Suriye Ordusu, silahlı çetelere karşı ilk kazanımlarını elde etmeye başladı.
Eylül 2015: Rusya, Esad yönetimine destek vermek adına Suriye’de hava operasyonlarına başladı.
1 Şubat 2016: Suriye Ordusu, Halep’i geri almak için Rus jetleri ve Hizbullah destekli büyük bir kara operasyonu başlattı.
27 Şubat 2016: IŞİD ve El Nusra hariç diğer tüm grupları kapsayan bir ateşkes ilan edildi.
11 Mart 2016: Halep’e yönelik hava operasyonları yeniden başladı.
11 Temmuz 2016: Suriye Ordusu, çetelerin lojistik ve mühimmat desteği aldığı en önemli güzergâh olan Kastello
Yolu’nu ele geçirmeyi başararak, Doğu Halep’i tamamen kuşattı. Bu tarihten itibaren çetelerin ikmal yolları kesilmiş oldu.
6 Ekim 2016: BM Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura, ‘Halep’in doğusunda 8 bin savaşçı olduğunu ve bunların 900 kadarının Şam’ın Fethi Cephesi saflarında savaştığını’ açıkladı.
22 Eylül 2016: Rusya ile ABD’nin girişimiyle ilan edilen bir haftalık ateşkesin sona ermesinin ardından Suriye Ordusu, çetelerin elindeki bölgelerin tamamını geri almak için yeniden büyük bir taarruza başladığını açıkladı.
24 Ekim 2016: Rusya, üç günlük tek taraflı bir ateşkes ilan etti. Bu süre içerisinde, kuşatma altındaki bölgelerden sivillerin ayrıldığı görüldü.
4 Kasım 2016: Rusya, öncekine benzer şekilde 10 saatlik bir ateşkes ilan etti.
15 Kasım 2016: Suriye Ordusu, yeniden taarruza başladı. Bu son taarruzun başlamasından iki hafta sonra Suriye yönetimi, Halep’in kuzeydoğusunun tamamını ele geçirmeyi ve silahlı çetelerin elindeki yerlerin üçte birini almayı başardı.
7 Aralık 2016: Suriye Ordusu, Halep’in tarihi kent merkezinin tamamını geri aldı. Böylece hükümet, Doğu Halep’in üçte ikisinden fazlasını ele geçirmiş oldu ve kentin tamamını geri almak için ilerleyişini sürdürdü.
12 Aralık 2016: Suriye Ordusu ve hükümet yanlısı güçler ilerlemelerini sürdürerek, Rusya’nın da yoğun hava desteğiyle Şeyh Said semtini de almayı başardı. Böylece çeteler 6 kilometrekarelik dar bir alanda sıkıştırıldı.
13 Aralık 2016: Türkiye’nin arabuluculuğu altında Rusya ve muhalif gruplar arasında tahliye anlaşmasına varıldı. Muhalif gruplar, Doğu Halep’te bulundukları yerden ayrılarak, İdlib’e geçmeyi kabul etti.
Silahlı muhalif grupların çekilmesiyle hükümetin kentin tamamını alması ve Halep savaşının sona ermesi bekleniyordu.
BM, aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 83 sivilin öldürüldüğünü belirterek, hükümet yanlısı grupları “katliam yapmakla” suçladı.
14 Aralık 2016: Doğu Halep’te bulunanların tahliyesi için Suriye hükümeti tarafından otobüs gönderildi. Ancak tahliye işlemine geçilemeden çatışmalar yeniden başladı. Ateşkesin bozulmasından dolayı Türkiye Suriye Ordusunu, muhalifler İran destekli milisleri, Rusya ve Suriye ise muhalif grupları sorumlu tuttu.
Giderek hakimiyet alanı daralan çeteler bölgede yaşayan halkı canlı kalkan olarak kullanmaya başladı. Çetelerin birçoğu White Helmets (“Beyaz Baretliler” adlı sözde insani yardım yapan bir grup) adı altında kılık değiştirip yalan haberler yayınlayarak Halep’te insanların katledildiği, Suriye Ordusunun sivillere yönelik katliamlar gerçekleştirdiğini iddia etti.
El Cezire, CNN International gibi ana akım burjuva medya kanalları, The Guardian ve New York Times gibi gazeteler aracılığıyla Halep’te insanlık suçu işlendiği yönünde yayınlar yapıldı, belki de dünya tarihinin en büyük çaplı dezenformasyon kampanyası başlatıldı. Bölgeden yapılan sosyal medya yayınlarının sahteliği, katliam iddiasında olan sivil görünümlü çetelerin aslında eli kanlı çeteler oldukları, hatta savaş mağduru çocuk karakterlerinin rol aldığı video kliplerden faydalanıldığı kısa zamanda ortaya çıktı.
Ortaya çıkan yalan haber furyasının sonuçlarından biri de El Cezire’nin bölgede çalışan beş muhabirinin istifa etmesi oldu. İstifa eden muhabirlerden biri, “Gerçekleri bu kadar uzun süre gizlediğimiz için üzgünüm” açıklaması yaptı.
Emperyalist güçlerin müdahale şansları giderek azalırken Suriye ve Rusya bölgedeki sivillerin güvenliğini de gözeterek çetelerin silahsızlandırılarak İdlib’e nakledilmesine yeşil ışık yaktı. Bu kararın sebeplerinden biri de Fua ve Kefraya şehirlerinde yaşayan Şii anklavının çetelerce tamamen kuşatılmış olmasıydı. Halep’te yenilen çetelerin İdlib’teki bu sivillere yönelik giriştikleri katliam hazırlığı da Halep’te kalan çetelerin bölgeden taşınması karşılığında sona erdirildi.
Halep’in çetelerden temizlenmesi neticesinde bölgede yeni bir döneme girildiği, savaşı Suriye’nin ve Rusya’nın kazandığı, ABD ve dörtlü çetenin büyük oranda kaybettiğine yönelik analizler giderek artan bir oranda dillendirilmeye başladı.
Bozdurulan dolarlar damada gitmiş
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın teknik müdür görevini yürüttüğü Baykar Makine tarafından üretilen TB2 tipi İnsansız Hava Araçları’nın (İHA’lar) bütçeye maliyetiyle ilgili gizliliği Eylül ayında gündeme oturmuştu.
Baykar Makina’ya 6 adet İHA için 36 milyon 77 bin dolar ödenmiş olabileceği iddia edilmişti. İddialar üzerine Savunma Bakanı Fikri Işık’a yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren CHP’li Eren Erdem’in soru önergesi 16 Aralık’ta cevaplandı. Bakan Işık, söz konusu iddiayı doğruladı. Damat Bayraktar’ın Fırat Kalkanı Operasyonu için ürettiği 6 İHA’ya 26 milyon 77 bin dolar aktarıldığı açıklandı.
Ekonomiye istikrar kazandırılacağı iddialarıyla emekçilere dolar bozdurma çağrıları yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadına dolarla alış verişi henüz yasaklamadığı anlaşıldı.
Kaynak: Direnişteyiz.org, 16 Aralık 2016
Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Karlov polis tarafından katledildi
Kameraların çekim yaptığı sırada suikastı gerçekleştiren şahısın 2.5 senedir Ankara Çevik Kuvvet’te görevli bulunan Mevlüt Mert Altıntaş olduğu ortaya çıktı. Altıntaş’ın daha önce Cumhurbaşkanlığı koruma ekibinde de görev yaptığı basına yansıdı.
Altıntaş büyükelçiyi vurduktan sonra, “Nahnu’llezîne bâyeû muhammeden alel-cihâdı mâ bakînâ ebeden/Bizler yaşadıkça daima cihat etmek üzere Muhammed’e biat edip söz vermiş kişileriz” şeklinde slogan attı ve “Halep’i unutmayın, Suriye’yi unutmayın. Beldelerimiz güvende olmadıkça sizler güvenliği tadamayacaksınız. Geri çekil, geri çekil beni buradan ancak ölüm alır. Bu zulümde payı olan kim varsa hepsi tek tek hesabını verecek” dedi.
Suikastın ardından Altıntaş’ın çatışma sonucu mu yoksa infaz edilerek mi öldürüldüğü şüphe konusu.
Karlov kimdir?
2013’ten öldürüldüğü güne Rusya’nın Türkiye Büyükelçiliği görevini sürdüren Karlov daha önce Kuzey Kore ve Güney Kore’de çeşitli diplomatik görevlerde bulunmuştu. Karlov’un Ankara’da görevlendirilmeden önce, “İyi ki Suriye’de görevlendirilmedim” dediği de iddia ediliyor.
Karlov 18 Ekim 2015 tarihinde Rusya’nın Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonlara ilişkin açıklama yaparken PYD ve silahlı kanadı YPG’ye silah sevkiyatı yapmadıklarını belirtmiş ve Rusya’nın PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamadığını şu sözlerle dile getirmişti: “Türkiye’nin uluslararası terörizm sorunları ile ilgili endişelerini anlıyoruz. Fakat PKK ve PYD ne Rusya ne de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak tanınmamaktadır.”
El Nusra üstlendi, burjuva medya FETÖ’de ısrarcı!
Fetih el Şam Cephesi (eski adıyla El Nusra Cephesi) suikastı üstlendi.
Suikast tüm burjuva basında hemen hemen aynı tarz ve içerikle, hiçbir somut kanıta dayanmaksızın FETÖ ile ilişkilendirilerek yansıtıldı. Bunun yanında devlet tarafından ülke içinde basına FETÖ’yü suçlaması talimatı verildiği, Rusya’ya ise El Nusra isminin verildiği öne sürüldü.
Ayrıca, Farsça yayın yapan ISNA’nın cihatçı yayınlar yapan El Neşre isimli yayın organından aktardığına göre, El Kaide bağlantılı Fetih Ordusu isimli grubun suikastı üstlendiği iddia edildi.
Açıklamada, katil polis memurunun suikastın yapıldığı sergiye sokulmasında bir “Bozkurt”un (MHP bağlantılı Ülkü Ocakları kastediliyor) ve “Türkmen İslam Partisi” mensubunun yardımcı olduğu öne sürüldü.
Fetih Ordusu, El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’nin öncülüğünde geçen sene başında kurulmuş, bu “çatı örgütü” Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’den aldığı destekle İdlib’i ele geçirmişti.
Olayın ardından Rusya’dan olayın hemen aydınlatılmasına ilişkin açıklamalar geldi, olayın soruşturulmasında Rus bir ekibin de görevlendirilmesi talebi TC tarafından kabul edildi.
Murat Yetkin köşesinde bu durumun “egemenlik haklarından feragat etmek” olarak görülebileceğini belirttiği yazısında;
“Bir açıdan bakıldığında Türkiye’nin egemenlik haklarından kısmen feragat etmesi olarak da görülebilecek bu talebi Erdoğan anlayışla karşılamak zorunda kalmıştı.
Çünkü Putin, bir üyeleri Büyükelçisini öldüren Türk polisine güvenmiyordu. Bu suikast sonrası Türk yetkililerin enselerinde nefeslerini hissettikleri koruma polislerine ne kadar güven duyduğunu ise bilmek mümkün değil.
Putin’in “Rusya katilin arkasında kimlerin olduğunu bilmek istiyor” sözleri, ertesi sabah Medvedev’inkilerle birlikte okunduğunda Türkiye üzerinde ne kadar ağır bir baskı kurulduğu anlaşılıyor” dedi.
Yetkin aynı yazıda suikastın Gülen bağlantısının kanıtlanması durumunda da “TC’yi zorlukların beklediğini” belirtti ve bir şey yokmuş gibi davranılamayacağının altını çizdi.
Medvedev: Cezasız kalmayacak!
Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un öldürülmesinin cezasız kalmayacağını açıkladı. Medvedev, mevkidaşı Yıldırım’la yaptığı telefon görüşmesinde, “Bu çirkin cinayet beni şok etti. Uluslararası hukuka göre, elçinin öldürülmesi ciddi bir cinayet. Bu uygarlık ilişkilerinin dışına çıkan bir cinayet ve Rusya bunu cezasız bırakmayacak. Bunu organize edenlerle ilişkisi olanların hepsi hesap verecek” dedi.
Fehim Taştekin: Türkiye öteki elini de Ruslara kaptırdı
Halep’in kontrolünün Suriye devletine geçmesiyle bölgede değişen dengeleri kaleme aldığı yazısında Taştekin suikastın sonucu olarak şunları kaydetti: “6 yıldır beslenen silahlı grupları Halep’te yarı yolda bırakmak durumunda kalan Türkiye, kendi sorumluluğunu gizlemeye çalışırcasına günlerdir İran ve Rusya’nın diplomatik temsilcilikleri önünde protestolara göz yumarken Büyükelçi Andrey Karlov’a yönelik suikastla tarifi zor bir duruma düştü. Deyim yerindeyse öteki elini de Ruslara kaptırdı. Ekranlara yansıdığı kadarıyla devletin beti benzi sarardı.”
Ne kadar örgütlülük o kadar ekmek! Asgari ücret açıklandı: brüt 1.777 lira 50 kuruş, net 1.404 lira
Açıklamayı Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptı. Asgari ücret tespit komisyonunda ortak karar vermeye çalıştıklarını ifade eden Müezzinoğlu, Türk-İş’in karara imza atmamasına üzüldüğünü belirtirken imza koyan patron temsilcilerine de teşekkür etti.
Türk-İş temsilcisi ve Teksif Genel Başkanı Nazmi Irgat toplantıda yaptığı konuşmada, belirlenen tutarın düşük olduğunu, o nedenle karara imza atmayacaklarını belirtti.
Böylece sonu başından belli olan bir asgari ücret ortaoyunu daha sona ermiş oldu.
Kim ne istemişti?
Asgari ücret ortaoyununda işçiyi temsil eden figüran rolündeki Türk-İş, 2017 yılı için Asgari ücretin 1.600 TL olmasını talep ederken DİSK, 2.000 TL olması talebiyle eylemler yapıyordu.
Patronların talebi 2016 ücreti devam etsin şeklindeydi. Devlet temsilcileri, ‘o kadar da insafsız olmayalım, işçimizi de gözetmemiz gerekir’ demiş ve hatta TÜİK’ten bu konuda görüş de talep etmişlerdi.
TÜİK’in komisyona gönderdiği veriler şöyle idi: Bir işçinin aylık net yaşam maliyeti “ağır” işlerde 1.668 lira 90 kuruş, “orta ağır” işlerde 1.485 lira 30 kuruş, “hafif işlerde” ise 1.379 lira 40 kuruş…
Tespit komisyonu toplantıları gizli yapıldığı için ortaoyununda ne geyikler yaptıklarını bilmiyoruz!
Netekim orta-hafif arası bir karara varıldı; 2017 yılı asgari ücreti AGİ dahil 1.404 lira oldu.
Asgari ücret 104 lira arttı mı yoksa?
Asgari ücret hali hazırda Asgari Geçim indirimi (AGİ) dahil 1.300 TL olarak uygulanıyor.
Açıklanan 1.404 rakamına göre asgari ücrette 104 lira artış sağlanmış görünüyor. Ancak dolar üzerinden hesap yapıldığında işçinin eline geçen asgari ücret 2016’nın da gerisinde kalıyor.
1 Ocak 2016:
Dolar: 2.91
Asgari Ücret: 1300 TL
Karşılığı 446 $
29 Aralık 2016:
Dolar: 3.54
Asgari Ücret: 1404 TL
Karşılığı 396 $
Bu verilerle milyonlarca Asgari ücretli dolar bazında 50 dolar, Türk Lirası bazında ise 71 TL zarar etmiş oluyor.
Kemer sıkmaya devam!
Ne kadar örgütlülük o kadar ekmek!
Kaynak: İşçi Gazetesi, 29 Aralık 2016