Ana Sayfa Blog Sayfa 66

Öğrenci hareketinden… (Haziran 2022)

Milyonlarca öğrenci toplumun geri kalanı gibi barınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumda. Sistemin yalan vaatleri etkisini yitiriyor, sabır taşları ise çatladı, çatlayacak! Direnişe yüklenmek ise tek çözüm yolu. İnsanca, eşit ve özgür bir yaşam için sosyalizmi inşa etmeye tüm sıra arkadaşlarımızı Kaldıraç Üniversite saflarında mücadele etmeye çağırıyoruz. Öğrenci hareketinden Mayıs ayı…

Kendine yüklenme direnişe yüklen!

Denizlerin 50. yılında mücadelemiz sürüyor!

6 Mayıs Cuma günü “Emperyalizme ve kapitalizme karşı Denizlerin yolunda sürüyor mücadele!” şiarıyla diğer devrimci kurumlarla bir araya gelip, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı andık.

Taksim AKM önünde buluşup Dolmabahçe’ye yürüdük. Yürürken “İbo, Mahir, Deniz, sürüyor sürecek mücadelemiz!”, “Onlara sözümüz devrim olacak!”, “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. filoyu unutmayın!” sloganlarını yükseltip hep birlikte Gündoğdu marşını okuduk. Sonrasında Dolmabahçe’de basın açıklamamızı okuduk.

Basın açıklamasında “6 Mayıs’ın 50. yılında yoldaşlarımızın yürüdüğü yolda devrimci dayanışmayla ilerliyoruz” diyerek. Emperyalizm yenilecek direnen halklar kazanacak!” sloganlarını bir kere daha yükselttik.

Onlara sözümüz devrim olacak!

6 Mayıs

Mülteci ve göçmen düşmanlığına geçit yok!

Saray Rejimi, ekonomik darboğazdaki halkların öfkesi kendisine dönmesin diye bizleri bizlere kırdırtma çabalarını sürdürüyor! Bu hamlelerin biri de mülteci ve göçmen düşmanlığı. Mülteci ve göçmen karşıtı siyaseti ve ‘silahsız’ meydan okumalarıyla son aylarda burjuva meydanın gündeminden düşmeyen Ümit Özdağ, Bilkent’e konuşmacı olarak çağırıldı. Bilkent Üniversitesi’nden arkadaşlarımız, Ümit Özdağ’ı yuhalamalarla karşılayarak üniversitelerde mülteci ve göçmen düşmanlarına geçit vermeyeceklerini gösterdiler.

9 Mayıs

Bu çelik aldığı suyu unutmayacak

Ser verip sır vermeyen yiğit devrimci İbrahim Kaypakkaya’yı işkencede katledilmesinin 49. yılında anmak için Beşiktaş Yıldız Köprüsü’ne “Bu Çelik Aldığı Suyu Unutmayacak, İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür” yazılı pankartımızı astık.

Mahir, İbo, Deniz Sürüyor Sürecek Mücadelemiz!

18 Mayıs

Boğaziçi Üniversitesi

Sen, ben, biz 1 Mayıs’a, ardından Naci’yi yollamaya!

Bütün direnenlerle dayanışmayı ve direnişi büyütmek için Maltepe’de kitlesel 1 Mayıs’ta Kaldıraç Hareketi saflarındaki kortejimizle yürüyüşte ve alandaydık. Boğaziçi’nin tüm taleplerini, renklerini, ısrarını, sesini direnişin coşkusuyla kitlelere taşıyarak “Melih’i şutladık, Naci’yi göndereceğiz; Boğaziçi’ni özgürleştireceğiz!” pankartımızı ve “Gezi’de kestirmediğimiz ağaçlar Boğaziçi’nde çiçek açıyor” gibi Gezi Direnişi’ni selamlayan ve “Söz, yetki, karar üniversite bileşenlerine!” gibi taleplerimizi ön plana çıkaran dövizlerimizi taşıdık, “Naci baksana, kaç kişiyiz saysana!” ve “YÖK, polis, medya; bu abluka dağıtılacak!” gibi Kayyum Naci’yi ve burjuva düzenin akademi üzerindeki araçlarını hedef gösteren sloganlar attık. Trampetler çalarak, şiirler okuyarak, yapmış olduğumuz sergiden resimler taşıyarak isyanımızı alana taşıdık.

İşçi Emekçi Birliği’nin tüm direnenleri buluşturan kürsüsünde söz aldık; “Bizler Taksim’de barikat yıkan kadınların öfkesini, fabrika çatılarında işgal sürdüren işçilerin ısrarını, İkizdere’de jandarmaların karşısına dikilen köylülerin haklılığını kuşandık da üniversitelerde bulduk birbirimizi. Israrımızı örgütlemek için dayanışmalar, inisiyatifler kurduk. Üniversiteleri yönetmeye geliyoruz!” dedik. Hocalarımız da Boğaziçili Akademisyenler olarak “Özgür, özerk, demokratik üniversite istiyoruz!” yazılı pankartlarıyla alandaydı. Bekle bizi Naci, geliyoruz! Yaşasın 1 Mayıs, Biji 1 Gulan!

1 Mayıs

Sibel’in de Enes’in de Ömer’in de hesabını soracağız!

Sibel, Enes ve daha nice arkadaşımız gibi dostumuz Ömer de hayatına son verdi. Bu sebeple “Sibel’in de Enes’in de Ömer’in de hesabını soracağız!” pankartımızla hocalarımızın nöbetine katıldık. Sebebi olmadığımız ama faturası bize çıkartılan ekonomik darboğaz, geçinememe ve barınamama problemleri, altyapı ilişkilerinin belirlediği toplumsal yaşamın içindeki çürümeden mütevellit anlam arayışı ve boşluğa, geleceksizliğe itilmenin getirdiği kaygıların bireysel çözümsüzlüklere dönüşmesi sonucu intihara mahkûm edilen bütün öğrencilerin sesi olacağız!

14 Mayıs

Direnişimizin 500. günü

Boğaziçi Direnişimizin 500. gününde hocalarımızla Güney Meydan’da toplandık. Hocalarımızın nöbeti ve açık dersi esnasında “Direnişimiz bitmedi, sürüyor, sürecek; Boğaziçi özgür oluncaya dek!” yazılı pankartımızı ve direnişin taleplerini belirten dövizlerimizi açtık. Dövizlerimizde, kayyuma yumurta attığı için uzaklaştırılan okurumuz Beliz’e de yer verdik, “Beliz burada!” dedik. Hocalarımızın basın açıklamasından sonra kendi basın açıklamamızı okuduk. “Akademi biat etmez diyenlerin, söz yetki karar bileşenlerin olsun isteyenlerin, tüm renkleriyle kayyumlara karşı özgür üniversite talebini büyütenlerin günüdür bu! Başta Naci İnci olmak üzere bütün kayyum rektörleri üniversitelerden defedene; okulumuzdaki polis ablukasını ve içerideki sivil polis ve işbirlikçi güvenlik varlığını sona erdirene; tüm soruşturmalar, uzaklaştırmalar ve davalar düşürülene değin mücadelemiz dalga dalga büyüyecek” diyen basın açıklamamızda işçi, kadın, LGBTİ+ ve öğrenci hareketlerinin tümünden güç alan Boğaziçi Direnişi’nin mekanizmalar üzerinden işleyen mücadelesi sayesinde sürekliliğini koruduğuna ve kazanımlar elde ettiğine dikkat çekerek herkesi örgütlü mücadeleye çağırdık.

18 Mayıs

Boğaziçi Onur Yürüyüşü

Devrik Kayyum Melih Bulu’nun saldırısıyla aday kulüp statüsü düşürülen Boğaziçi’nin LGBTİ+ örgütlenmesi BÜLGBTİA+, 16-20 Mayıs haftasında etkinliklerle dolu bir Onur Haftası düzenledi. Direnişin başından beri gelişen saldırılara karşı kulübü savunan arkadaşlarımızla beraber, Boğaziçi’nde bu sene 9.’su düzenlenen Geleneksel Onur yürüyüşünü 20 Mayıs’ta Güney Kampüs’te gerçekleştirdik.

Aynı gün ayrıca senelerdir gerçekleştirilen Taşoda Müzik Festivali bahane edilerek kapıya konan X-ray cihazına karşı Güney Kapı’da eylem gerçekleştirdik. Kapıda gerçekleşecek eyleme gerçekleşen saldırılar “Üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek” diyerek kapıya yüklenmemizle devam etti. Onur Yürüşü’nde 70’in üzerinde arkadaşımız gözaltına alınırken, kapıda okula girmek için yüzlerce arkadaşımızla beraber güvenlik ve polislerle çatışarak okula girmeye çalıştık!

Okula girememiş olsak da tekrardan söyleyelim, Kayyum Naci’nin saldırıları bizleri yıldıramayacak: Üniversiteler bizimdir, bizim olanı almaya geliyoruz!

Ayrıca kapıdaki eyleme dair kısa bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Alanda temsilcileri bulunan inisiyatifler (ÖTK, Nöbet, Meclis ve Özgür Boğaziçi) olarak, alanda bir eylem komitesi (EK) kuruldu. Kitleden ısrarla gelen okula toplu giriş çağrılarına rağmen EK’da devamlı olarak “kitleyi ezdirmemek” üzerine tartışmalar döndü ve alınan kararlara rağmen kapıya yüklenmek iradesinden kasten geri duruldu. Yine ortak irade sonucu X-ray cihazının kullanımı engellenirken, EK’dan arkadaşlarımız “isteyenlerin çantasını makineden geçirerek girme” hakkından dem vurarak ortaya konan iradeyi kırdılar, ajitasyonlarda ve polisle müzakerede “biz eylem yapmıyoruz, yalnızca okulumuza girmek istiyoruz” gibi 500’ü aşkın gündür süren direnişimizin yarattığı bilincin epey gerisinde kalan ifadelere yer verdiler.

Kitleden ‘cihazı kırma’ fikirleri uçarken, bu tutumu en hafifinden fazlaca temkinli olduğunu söylemek gerekir. Ayrıca ÖTK tarafından yapılan açıklamada kayyum kadroya “yönetim” diye hitap edilmesi kabul edilemez. Bütün bunlar ışığında beraber mücadele verdiğimiz arkadaşlarımızı tutumlarını değerlendirmeye çağırıyoruz.

20 Mayıs

 

İstanbul Üniversitesi

Beyazıt’ta Denizler anması

9 Mayıs Pazartesi günü Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idamlarının 50. yılında anmak için İstanbul Üniversitesi Beyazıt Ana Kampüs’te “Beyazıt’ın kapısı Denizlere çıkar” şiarıyla yürüyüş yaptık.

Kampüs içinde başlattığımız yürüyüş sonrasında ana kapı önüne çıkıp basın açıklamamızı okuduk. Eylemi pankartın kapıya asılmasıyla sonlandırmaya çalıştığımızda ÖGB müdahalesi sonucunda geri çekilmek durumunda kaldık. Sonrasında da toplu çıkış yaparak dağıldık. Eylemimizi, yürüyüş esnasında atılan sloganlar eşliğinde sonlandırdık.

İbo, Mahir, Deniz Yolunuzdayız!

9 Mayıs

 

İstanbul Teknik Üniversitesi

“Kapitalizmden Komünizme Geçiş” eğitimi 1. oturum

Kaldıraç Yayınevi’nden çıkan Kapitalizmden Komünizme Geçiş adlı kitap üzerinden yapacağımız 2 oturumluk eğitimin ilkini 18 Mayıs Çarşamba günü gerçekleştirdik. Eğitimin çağrısını üç gün önceden sosyal medyada paylaştık. Bir gün öncesinden öğrendik ki, Abbasağa Parkı’nda yapmayı planladığımız eğitim yasaklanmış.

Bu yasak bize Saray Rejimi’nin korkularını bir kere göstermiş oldu. Hava yağmurlu olduğu için eğitimimizi Kaldıraç Yayınevi’nin bürosunda gerçekleştirdik. Aslında bu durum bizim eğitimde konuşacağımız konulara da bir örnek yaratmış oldu.

Eğitimi “Kapitalizmden Komünizme Geçiş/ Sosyalist Aşama” ve “İşçi Sınıfının Tarihsel Rolü” olmak üzere iki ana başlık altında gerçekleştirdik. İlk olarak kapitalizmin karakterini (üretimde anarşi ve rekabet, sermayenin kârlı olan alanlara akması) ve temel çelişkisini (üretim toplumsallaşırken mülkiyet tekelleşiyor) tanımladık. Ardından kısaca sınıflı toplumlar tarihindeki üretim ilişkilerini gözden geçirdik. Nihai olarak insanlığın kurtuluşu olacak olan komünizmi de tarif ettikten sonra bu yolda gerçekleşmesi gereken devrimi konuştuk. Burada tarihten de örnekler vererek kendimize dersler çıkardık.

En sonunda ise sınıfsız, sınırsız bir dünyayı yaratabilecek yegâne gücün işçi sınıfı olduğunu ve bunun temelinin ise başka bir sınıfa ihtiyaç duymadan kendi varlığını sürdürebilen tek sınıf olmasından kaynaklandığını söyledik.

İkinci oturumumuzu bir sonraki hafta “Proletarya Diktatörlüğü” ve “Devrimci Özne” başlıkları altında gerçekleştireceğiz.

 

Koç Üniversitesi

İşçi-öğrenci dayanışması büyüyor!

Koç Üniversitesi taşeron temizlik işçilerinin sorunlarına birlikte çözüm bulmak ve dayanışmayı büyütmek için kurulmuş; işçilerden, akademisyenlerden ve öğrencilerden oluşan Taşeron İzleme Kurulu’ndan (TİK) öğrenciler olarak hazırladığımız, işçilerin güncel sorunlarını anlatan dilekçeyi kampüsümüze gelen Ali Koç’a götürüp imzasını istedik. Yazdığımız dilekçeyi göstererek okuldaki taşeron temizlik işçilerinin yaşadığı son sorunlardan bahsettik. Koç Üniversitesi Genel Sekreteri Sibel Kesler’in TİK’e görüşme günü vermediğini de söyledik. Ali Koç genel sekreteri yanımıza çağırarak konu ile ilgilenmesini söyleyip yanımızdan ayrıldı. Sibel Kesler bizlerle yalnız konuşurken gerekli bilgilendirmelerin yapıldığını bizim istediğimiz gibi değil usule göre hareket edeceklerini söyledi. Biz de işçiler ve öğrenciler olarak herhangi bir bilgiye sahip olmadığımızı söyleyerek “Sizi usule uygun davranarak en kısa zamanda bize bir görüşme vermeye çağırıyoruz” dedik.

İşçiler haklarını alıncaya kadar işçi-öğrenci el ele mücadeleyi büyüteceğiz!

16 Mayıs

Sapkın olan LGBTİ+’lar değil, bu ithamı yapanların zihniyetidir!

Koç Kuir Kulübü olarak gerçekleştireceğimiz festival etkinliği için hazırladığımız afiş, üzerindeki büyük mavi şekil “penise” benzetildiği için “pornografik içerik olduğu” gerekçesiyle Koç Üniversitesi öğrenci dekanlığı tarafından reddedildi.

Mevzubahis şekil, okuldaki diğer etkinlik afişlerinde de kullanılmış olmasına rağmen Kuir Kulübü kullandığında “pornografik” ifadesinin kullanılması kulübümüze yönelik art niyetli bir ithamdır.

Afiş taslağı hakkında okuldaki medya ve görsel sanatlar bölümü hocalarından fikir aldığımızda böyle bir yorum yapılmamasına rağmen, öğrenci dekanlığında penis ve pornografi çağrışımı yapması, yıllardır LGBTİ+lara ve kulüplerimize karşı gelen asılsız “sapkınlık” iddialarının sebebi ve sonucudur.

19 Mayıs

 

Yıldız Teknik Üniversitesi

Diyalektik Materyalizm-Tarihsel Materyalizm eğitimi

1 Mayıs’ın ardından ortaklarımızla birlikte tespit ettiğimiz ihtiyaca binaen Kaldıraç Yayınevi’nden çıkan “Deniz Adalı – Diyalektik Materyalizm, Tarihsel Materyalizm” kitabını okumaya ve tartışmaya karar verdik. Sosyal medya üzerinden çağrısını yaptığımız tartışma etkinliğine kampüsten çıkarak hep birlikte gittik.

İki oturum şeklinde gerçekleştirmeyi planladığımız kitap tartışmasının ilk oturumunu anlatıcı eşliğinde gerçekleştirmeye başladık. Felsefenin temel sorununu, tarihsel gelişimini ve felsefenin nasıl anlaşıldığıyla birlikte idealist ve materyalist bakışları, metafizik ve diyalektik yöntemleri tartıştık. Daha sonra Marx ve Engels’le birlikte materyalist bakışın diyalektik yöntemle nasıl birleştirildiğinden ve felsefenin “ayakları üzerine oturtulma” sürecinden bahsettik.

Yaklaşık 2,5 saat süren tartışmaların sonunda soru-cevap kısmına geçtik. Katılımcıların önceden çıkarttığı soruları sormasıyla tartışmanın içeriği daha da nitelikli hale geldi. Soru-cevap kısmında katılımcılardan gelen sorular ağırlıklı olarak “din, tanrı ve inanç” kavramları üzerine oldu. Marksizm’i anlamadan dine yöneltilen eleştirileri karşımıza alarak dinin toplumsal bir olgu ve gerçeklik olduğunu, egemen sınıfların elinde idealizmi dayatmanın bir biçimi olarak kullanıldığı ve savaşılması gereken şeyin dindar insanlar değil egemenler olduğu vurgulandı.

Bir sonraki oturumda diyalektik-tarihsel materyalizmin yasalarını tartışmak üzere hep birlikte buluşma tarihi belirlendi.

20 Mayıs

İşçi Hareketinden… (Haziran 2022)

“Bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak

Sen de o dünyadansın sınıfın bil safa gel”

Geçtiğimiz ay devam eden direnişlere, yeni direnişler eklenmeye devam etti. YemekSepeti, PasSouth, Lila Kâğıt gibi direnişler ise sönümlendi. Direnişlerin çoğunun başlama sebebi işçilerin sendikalaşmalarına karşı patronların işçileri işten atması. İşçiler bazı fabrikalarda grev yolunu seçti. Neşe Plastik’te 18 Mayıs’ta grev başladı, Novares ve Sumitomo’da grev kararları alındı. İşçi-emekçilerin talepleri arasında sendikal hakların tanınması, gasp edilen haklarının verilmesi, güvenceli çalışma koşulları ve insanca yaşanabilir ücret yer alıyor.

Önlem OSGB işçilerinden patronun evi önünde eylem

Tuzla İçmeler’de bulunan Önlem OSGB çalışanları, gasp edilen maaş ve tazminat alacakları için, 19 Mayıs tarihinde şirket sorumlusu Yasemin Aşnaz’ın Darıca Cennet Villaları’ndaki evi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Önlem OSGB çalışanları, 2018-2021 arasında düzensiz ve eksik ödemeler yapan Yasemin Aşnaz ve ortağı Yüksel Şimşek’in şirketi devrettiğini ve çalışanların haklarının gasp edildiğini belirtti.

Bayramoğlu Darıca Cennet Villaları’nda bulunan Yasemin Aşnaz’ın evi önünde “Önlem OSGB Ve Yasemin Aşnas Tarafından Gasp Edilen Tüm Haklarımızın Sonuna Kadar Peşindeyiz Yaşasın Haklı Mücadelemiz” yazılı pankart açan işçiler “Sadaka Değil Ailemizin Hakkını Rızkını İstiyoruz”, “Alınterimizin Emeğimizin Gasp Edilmesini Kabullenmiyoruz” yazılı dövizler taşıdı.

2010 yılından beri emek sarf edip hizmet verdiklerini ve şirkete kazandırdıkları paraya rağmen Ekim 2018-Ocak 2021 tarihleri arasında düzensiz ve eksik ödemeler yapıldığını belirten işçiler, şirket hesaplarının kontrolünü yapan Yasemin Aşnaz tarafından tüm haklarının gasp edildiğini aktardı.

Gebze’de bulunan Neşe Plastik’te TİS’te anlaşma sağlayamayan işçiler greve çıktı

Petrol-İş Gebze Şubesi’ne üye işçiler, Ototmotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesinde (TOSB) bulunan Neşe Plastik fabrikası önünde “Direne direne kazanacağız” sloganları eşliğinde 18 Mayıs tarihinde greve çıktı.

Petrol-İş Genel Başkanı Süleyman Akyüz’ün, sendika genel merkez ve şube yöneticilerinin de katıldığı grevde işçiler mücadelede kararlı olduklarını dile getirdi.

Neşe Plastik İşçi Baştemsilcisi Sinan Arslanboğa, yapılan toplantılardan bir sonuç alınamadığını ve anlaşma sağlanamadığı takdirde 18 Mayıs Çarşamba günü greve çıkacaklarını söylemişti. Neşe Plastik patronunun enflasyon artı 950 liranın üstüne çıkmayan teklifi üzerine işçiler greve çıktı. Patronun kendilerini önemsemeyen bir tavır takındığını söyleyen Arslanboğa; “Enflasyon artı 1300 lira brüt istedik, patron pazarlığa artı 500 lira ile başladı. En son yapılan toplantıda 1000 liraya kadar düştük ama patron ‘4 haneli rakam veremem’ diye tutturdu, 950 lira verdi. Biz birçok isteğimizden vazgeçtik, yeter ki işçi kardeşlerimizin ekmeğiyle oynamayalım dedik ama patronun tavrı hiç anlaşılır değil. 50 lira vermekle batmaz, zarar etmez. Öyle olunca bize de grev yolu gözüktü. Hakkımızı alana kadar grevimizi sürdüreceğiz” dedi.

Çankırı’da bulunan Sumitomo Rubber AKO Lastik Fabrikası 15 Haziran’da greve başlama kararı aldı

Sumitomo Rubber AKO Lastik Fabrikası’nda uzun süredir devam eden maaş zammı anlaşmazlığı sonucunda Petrol-İş Sendikası Çankırı Şube Başkanı Halil İbrahim Topçu, işçiler adına 15 Haziran’da grev başlama kararı aldıklarını açıkladı.

Petrol-iş Sendikası Şube Başkanı Halil İbrahim Topçu, yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Sumitomo Rubber AKO Lastik Fabrikası ve Petrol-iş Sendikası ile 2100 çalışan adına yürütülen Toplu İş Sözleşmesi’nde, uzlaşma sağlanamaması üzerine 12.05.2022 tarihi itibariyle Sumitomo Rubber AKO işyerinde Grev kararı resmi olarak ilan edilmiştir. Grev başlama tarihi de 15 Haziran olarak belirlendi.”

Hopa ve Of’tan yol çıkan çay üreticileri iki koldan Rize’ye yürüdü

Çay hasadı öncesi bir araya gelerek 7 talep açıklayan ve bu talepleri içeren dilekçelerini bir ay süren bir imza kampanyasının ardından Çaykur Genel Müdürlüğü’ne teslim etmek isteyen Doğu Karadenizli çay üreticileri, 12 Mayıs tarihinde Hopa ve Of’tan Rize’ye doğru iki koldan yürüyüşe geçti. Çay üreticileri yaş çay taban fiyatının 9 TL olmasını ve üreticinin desteklenerek özel sektöre mahkûm edilmemesini istiyor.

Artvin’in Borçka, Hopa ve Kemalpaşa ilçeleri, Rize’nin merkez ve Fındıklı, Pazar, Hemşin, İkizdere ilçeleri, Trabzon’un Of ilçesi ve Giresun’dan çay üreticilerinin katıldığı Çay Üreticileri Meclisi Çalışması bölge çapında ses getirmiş, Rize Valiliği de imzaların teslim edileceği gün olan 12 Mayıs’ta kentte eylem yasağı ilan etmişti.

Ancak çay üreticileri bu yasağı tanımadı ve ilk yürüyüş kolu Kemalpaşa’dan Hopa’ya doğru hareket etti. Çay üreticileri Hopa ve Of’ta basın açıklaması yaparak taleplerini sıraladıktan ve Rize Valiliği’nin yasak kararını protesto ettikten sonra yürüyüşe geçti.

Çay üreticilerinin talepleri şöyle:

  1. Yaş çay taban fiyatı uygulanmalıdır. Yaş çay taban fiyatı 9 TL, organik yaş çay fiyatı konvansiyonel yaş çayın iki katı olmalıdır.
  2. Çay gübre fiyatlarının yüksekliğinden kaynaklı, üretici enflasyon oranında sübvanse edilmelidir.
  3. Çay üreticisi özel sektör karşısında korunarak taban fiyatın altında yaş çay alımı yasaklanmalıdır.
  4. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ne hazırlatılan, özel sektörü koruyan ve üreticiden saklanan Yaş Çay Yasa Tasarısı geri çekilerek üreticilerle yeniden hazırlanmalıdır.
  5. Çayda kota ve kontenjan uygulamaları kaldırılmalıdır.
  6. Mevsimlik işçiler kadroya alınmalıdır.
  7. Toprak sağlığı ve verimliliği çalışması yapılarak organik çay üreticilerinin çay sertifikaları çıkarılmalıdır.

EnerjiSA direnişi devam ediyor: “Patronlar işçileri karşı karşıya getirmeye çalışıyor”

DİSK/Enerji-Sen üyesi EnerjiSA işçilerinin Başkent Elektrik’ten işten atılmalarının ardından başlattıkları direniş devam ediyor. Direnişin 53. günü olan 21 Mayıs tarihinde Sabancı Kuleleri önünde gerçekleşen eyleme, dayanışma amacıyla İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş temsilcileri ile üye işçiler de katıldı.

Eylemde sözü alan Enerji-Sen İç Anadolu Bölge Temsilcisi Osman Çokaman, işlerine geri dönmek için mücadele ettiklerini ancak şirketin işçilerin işsiz kalmaya devam etmeleri yönünde çaba sarf ettiklerini söyledi.

İşçileri sendikasızlaştırma çabalarının Başkent Elektrik, Toroslar ve AYEDAŞ’ta devam ettiğini dile getiren Çokaman, patronların işten çıkarma ve sendikasızlaştırma çalışmalarının sorumluluğunu ara kademedeki yöneticilere yüklemeye ve işçileri birbirleriyle karşı karşıya getirmeye çalıştığını söyledi. Ara kademe yöneticilerine seslenen Çokaman; “Sizler de sömürüye, güvencesizliğe maruz kalıyorsunuz. Bu hatalı tavrınızı değiştirin, tarafınızı işten atılan işçilerden yana seçin. Güvenceli çalışmanın koşullarını hep birlikte oluşturalım” ifadelerini kullandı. Enerji işçilerinin eylemine İşçi Emekçi Birliği de katılarak destek veriyor.

Bormatek işçileri: “Sendikal hakkımız engellenemez”

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde bulunan Bormatek fabrikasında örgütlenen Birleşik Metal-İş Sendikası, yetki başvurusu için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuru yaptıktan sonra patron 24 işçiyi işten attı. 27 Nisan’da ilk işten atmaların yaşandığı fabrika önünde işçilerin direnişleri 27 gündür devam ediyor.

Birleşik Metal-İş İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek; “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yasal çoğunluğunu sağladıktan sonra başvurumuzu yaptık. Daha sonra işveren bunu öğrenince önce arkadaşlarımızı istifa ettirmeye çalıştı. İşçiler istifa etmeyince ise toplamda 24 işçiyi işten çıkardı” dedi. İşçilerin hem fiili hem hukuki mücadelesinin devam ettiğini belirten Çeltek, sendika olarak ilk önceliklerinin herkesin işe geri dönmesi, işverenin sendikayı tanıması ve işçilerin toplu sözleşmeli çalışmaları olduğunu söyledi.

Pressan’da işten atılan işçiler fabrika önünde direnişe başlama kararı aldı

İstanbul Kıraç’ta bulunan Pressan’da 20 Mayıs’ta direniş başladı. İnsanca çalışma ve yaşam koşulları için Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası’nda (TOMİS) örgütlenme faaliyeti yürüten iki işçi Kod 4’ten işten atıldı. Hukuksuz işten atmalara ve sendika düşmanlığına karşı TOMİS üyesi işçiler Pressan önünde eylem gerçekleştirdi. Eyleme İşçi Emekçi Birliği de destek verdi.

Vardiya giriş ve çıkışlarında işçilere seslenen TOMİS temsilcisi, sendika düşmanlığına karşı mücadele çağrısı yaptı. Yapılan konuşmalarda fabrika patronunun kendisinin MESS üyesi olduğuna dikkat çekilerek “Kendisi sendikalı olan patron konu işçiye gelince sendika düşmanlığı yapıyor” denildi.

İşten atılan Selçuk Çelik ve Bülent Karadere de söz alarak arkadaşlarına seslendi ve haklı mücadelelerine destek olma çağrısı yaptı. 23 Mayıs Pazartesi günü için fabrika önüne çağrı yapan Pressan işçilerinin talepleri:

  • Atılan işçiler geri alınsın
  • İnsanca yaşama yetecek ücret
  • Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılsın
  • İşten atmalar yasaklansın
  • Herkese iş ve gelir güvencesi.

Direnişin ilk gününde (23 Mayıs) fabrika önüne giden işçiler, örgütlenme faaliyetine devam edeceklerini vurguladı. Tüm bu saldırılara karşı fabrika önünde direnişe geçerek bu saldırılara boyun eğmeyeceklerini ve mücadele edeceklerini dile getirdiler.

Asen Alüminyum işçileri sendikalaştıkları için işten atıldı

11 Mayıs tarihinde Kocaeli’de Dilovası Makine İhtisas OSB’de bulunan Asen Alüminyum’da sendikaya üye olan 45 işçi işten atıldı. Fabrika önünde açıklama yapan Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çiftçi, “Biz iletişime açığız, görüşmeyi bekliyor olacağız. Aksi taktirde aldığımız kararı uygulamaktan da geri durmayacak, fabrikada üretimi tümüyle durduracağız” dedi.

Fabrika önünde “Asen işçisi köle değildir”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz” ve “Sendika hakkımız engellenemez” sloganları atan işçilere seslenen Birleşik Metal-İş Gebe 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çiftçi, 5 Mayıs günü yasanın aradığı yeterli çoğunluğu sağlayarak Çalışma Bakanlığı’ndan yetki tespitini istediklerini söyledi. İşçi Emekçi Birliği bileşenleri 24 Mayıs’ta direniş çadırının bulunduğu fabrika önüne giderek destek ziyaretinde bulundu.

BTO-Sen üyesi işçi Ağaç A.Ş. amirleri hakkında suç duyurusunda bulundu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirak şirketi Ağaç A.Ş.’de çalışan DİSK/BTO-Sen üyesi Muammer Almaz, kendisine yönelik artan baskılara karşı yetkililer hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

BTO-Sen’e üye olan işçiler şirket yetkilileri tarafından çeşitli baskılar uygulanarak sendikadan istifaya zorlandı. Bu baskılar sonucu bine yakın işçi zorla DİSK/BTO-Sen’den istifa etti. Suç duyurusunda yer alan bilgilere göre 1 Ocak 2021 tarihinde sendikaya üye olmasıyla birlikte Almaz üzerinde de baskılar başladı. Almaz sendikadan istifa etmemesi üzerine başka bir birime sürgün edildi.

“İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali”, “Sendikal Hakların Kullanılmasının Engellenmesi”, “Mobbing Yoluyla Huzur ve Sükunu Bozma”, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerini Almayarak Mobbing Uygulanmasının Önüne Geçmeme”, “Kamu Görevindeki Araç İçinde Hayasızca Hareketlerde Bulunma ve Bu Suçu Saklama” suçlarından Almaz, suçlular hakkında kamu davası açılarak ayrı ayrı cezalandırılmasını istedi.

Haklarını isteyen Koç Üniversitesi temizlik işçilerinden savunma istendi

19 Nisan’da Koç Üniversitesi taşeron temizlik işçileri, bayram ikramiyesi ve gıda kolisi talebiyle dilekçelerini toplu halde genel sekreterliğe iletmeye gitmişlerdi. Dilekçeleri teslim etmeye giden işçiler ve dayanışma için giden öğrenciler özel güvenlik tarafından engellenmeye çalışılmıştı. Buna rağmen işçiler toplu şekilde dilekçelerini genel sekreterliğe vermişti.

9 Mayıs tarihinde Koç Üniversiteliler Dayanışması, haklarını isteyen işçilerden Eurest Service firması tarafından savunmalarının istendiğini duyurdu. Öğrenciler “Baskıyla mobbingle işçileri susturmaya çalışanlara karşı yaşasın dayanışma!” açıklamasını yaptı.

Lila Kâğıt işçileri direnişlerine devam ediyor

Çorlu’da faaliyet yürüten ve Selüloz İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Lila Kâğıt işçilerinin direnişi sürüyor. Direnişleri üçüncü ayında olan işçiler, “Mücadeleyi kazanana kadar devam” diyorlar. Geçtiğimiz yılın haziran ayından beri örgütlenme mücadelesi veren işçilerden 60’a yakını işten atıldı. Fabrika önünde kurdukları çadırda direnişlerini sürdüren işçiler mücadeleyi kazanana kadar devam edeceklerini belirtti.

Dergimizin yayına hazırlandığı günlerde Lila Kâğıt direnişi fiili olarak sönümlenirken, bununla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Sendika genel merkezinin yönetimle anlaştığı söyleniyor.

Acarsoy Tekstil Fabrikası’nda kadınlar direnişlerine devam ediyor

Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyette olan Acarsoy Tekstil Fabrikası’nda Öz İplik-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçiler yaklaşık 3 aydır fabrikanın önünde direniyor
425 işçinin çalıştığı ve büyük çoğunluğu kadın olan işçilere dönük mobbing, cinsel taciz, hakaret ve benzeri baskıların yıllardır yoğun şekilde yaşandığı belirtilen fabrikada işçiler, bir süre önce sendika kurma çalışması başlatmıştı.

Öz İplik İş Sendikası’na üye olmaya başlayan ve kısa sürede sendika yetki yeterliliğine yaklaşan işçilerden 4’ü, performans düşüklüğü ve işyerinde huzuru bozma gerekçesiyle işten atılmıştı.

Pas South fabrikasında direniş sürüyor

Petrol-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçiler 3 aydır direniyor. Direnişteki işçiler; “Biz bu işi başarmak ve kadın gücünü herkese göstermek istiyoruz” diyorlar. İşçilerin talepleri; sendikanın tanınması, atılan işçilerin geri alınması.

Pas South’ta günlerdir fabrika önünde direniş çadırında nöbete devam eden Mervenur Kılıç, 1 Mayıs’ta alanlara çağrı yaptı ve “1 Mayıs İşçi Bayramı Emek ve Dayanışma Günü’nde ‘Biz buradayız’ demenin; ellerimizi birbirine kenetlemenin tam zamanıdır. Az ile yetinmek değil, geçinebilecek ve gelecek için daha rahat edebilecek, bir birikim yapabilecek, borç batağında değil de refah bir hayat yaşayabilecek; işten eve, evden işe değil de lüks olmayacak kadar normal olan sosyal bir hayat dahi yaşayabilmek için birleşebilmenin en önemli günü olan 1 Mayıs’ta tüm işçi emekçi kardeşlerimizi meydanlara bekliyoruz” dedi.

Dergimizin yayına hazırlandığı günlerde PasSouth direnişi fiili olarak sönümlenirken, bununla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Sendika genel merkezinin yönetimle anlaştığı söyleniyor.

Novares işçileri 7 Haziran’da grev kararı aldı: “Nette netiz, siz bilirsiniz!”

Toplu sözleşme sürecine giren Novares’te Petrol İş Gebze Şube ve fabrika yönetimi arasında görüşmelerde bir anlaşma sağlanamadı ve 7 Haziran için grev kararı alındı.

İşçiler vergi dilimi ve yüksek kesinti nedeniyle brüt ücret hesaplanmasını değil net ücret talebini ortaya koyuyor ve vergi kesintilerinin patron tarafından karşılanmasını istiyor. Ayrıca TİS taslağında 8 Mart’ın ücretli izin olması yer alıyor.

Novares işçileri 18 Mayıs Çarşamba günü vardiya çıkışında “Nette netiz, siz bilirsiniz!”, “Net olma hakkımız engellenemez!”, “İnsanca yaşamak istiyoruz!” sloganlarıyla ve alkışlarla servislere binme eylemi yaptı. İşçiler, 7 Haziran’a kadar patron tarafından anlaşmanın gelmesini beklediklerini, aksi durumda tekrardan yapılacakları gözden geçireceklerini, üretimi durdurmak da dahil çeşitli eylemlikler yapacaklarını ifade ettiler.

Kaynak: Evrensel, Birgün, Sendika.org, Direnişteyiz, Kızılbayrak, 22 Mayıs 2022

Örgütlü burjuvazi ile örgütsüz işçi sınıfının ekonomik durumları

Türkiye’de işçi sınıfı artan yoksullaşma süreci içindeyken, şirketlerin kârlılığı sürdüğü bir ayı daha geride bıraktık.

Yılın ilk 3 ayında mali bilançosunu açıklayan şirketler kârını 2021’in ilk 3 ayına göre artırdı. CHP’nin başını çektiği burjuva muhalefet tüm söylemlerini beşli çete benzeri şirketler etrafından kursa da, bu buz dağının görünen tarafı. Bu dönemde kâr oranını en çok artıran bankalar oldu.

Koç Holdinge ait Yapı Kredi Bankası, 2021’in ilk 3 ayında 1 milyar 452 milyon lira olan kârını 2022’nin ilk 3 ayında 7 milyar 258 milyon liraya çıkardı. Yapı Kredi’nin kârı bu dönemde yüzde 400 arttı. Yapı Kredi’nin 2021 yılındaki kârı ise 2020 yılına göre yüzde 28.6 artmıştı.

Sabancı Holdinge ait Akbank ise, yılın ilk üç ayında kârını yüzde 296 artırarak 8 milyar 46 milyon liraya çıkardı. Akbank’ın geçtiğimiz yılın ilk 3 ayında kârı 2 milyar 28 milyon liraydı. Akbank’ın 2021 yılındaki kârı ise bir önceki yıla göre yüzde 55 artmıştı.

Koç ve Sabancı her alanda karlarını büyütmeye devam ediyor

Koç Holding ve Sabancı’nın sanayi alanında faaliyet gösteren şirketleri de kârlılığı devam ettirdi. Bankaların artan kârı, dev şirketlerin kâr artış oranını ise düşürdü. 2021 yılının ilk 3 ayında kârını yüzde 99 artırarak 1 milyar 92 milyon lira kâr eden Arçelik, 2022 yılının ilk 3 ayında kâr oranını yüzde 6.6 artırdı.

Ford Otosan da 2021 yılının ilk 3 ayında kârını yüzde 99 artırmıştı. Ford Otosan’ın 2022 yılının ilk 3 ayındaki kâr artışı yüzde 53 oldu. Ford Otosan bu dönemde 2 milyar 801 milyon lira kâr elde etti.

Koç Grubuna ait TOFAŞ’ın bu dönem kârı yüzde 83 artarken, OTOKAR’ın kârı bir yılda yüzde 87 arttı.

Türk Traktör’ün kârı da arttı. Türk Traktör’ün kârı 348 milyon liradan 476.5 milyon liraya çıktı. Kâr artış oranı bu yıl yüzde 36.7 olurken, geçtiğimiz yıl aynı dönemde Türk Traktör’ün kârı yüzde 319 artmıştı.

Geçtiğimiz yılın ilk 3 ayında kârını bir önceki yıla göre yüzde 400 artıran İSDEMİR ise, bu yıl kârını yüzde 151 artırdı. İSDEMİR’in 3 aylık kârı 2 milyar 661 milyon liraya çıktı.

Peki işçi sınıfı?

Örgütsüz işçi sınıfın tablosu ise önceki aylarla aynı. Artan işsizlik, kötü çalışma koşulları ve birçok ürüne yapılan zamlar.

Geçtiğimiz ay yapılan zamların ufak bir kısmı ise şöyle:

  • Son gelen zamlarla birlikte marketlerde satılan yaygın markalı bir litre tam yağlı sütün fiyatı 15,95 TL’ye kadar çıktı. Sene başında 8 lira olan yaygın markalı bir litre yarım yağlı süt fiyatı ise 12 liraya ulaştı.
  • Ocak ve mart aylarında yapılan toplam 6 TL’lik artışın ardından sigara fiyatlarına 2 liralık yeni zam geldi.
  • İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, 1 Temmuz 2022’den geçerli olmak üzere suyun metreküp fiyatına yüzde 15 zam yapılmasını kararlaştırdı.
  • Çaykur, çaya ortalama yüzde 43,71 oranında zam yaptı. Yeni liste toptan satış yapan şirketlere gönderildi.
  • İSPARK’ın işlettiği otoparklara ortalama yüzde 25 zam yapıldı.
  • Benzine 19 Mayıs 2022 Perşembe gününden itibaren geçerli olmak üzere 1 lira 4 kuruş zam yapıldı. Artış pompa fiyatlarına yansıdı. Zammın ardından benzinin litresi İstanbul’da 23,86 TL’ye, Ankara’da ve İzmir’de 23,97 TL’ye yükseldi. Bu zamla birlikte benzine son 6 ayda 18’inci zam yapılmış oldu.
  • Araç rayiç değerleri ve hasar maliyetlerinde yaşanan gelişmeler dikkate alınarak zorunlu trafik sigortası asgari teminat limitlerinin 2 katına çıkarıldığı açıklandı.
  • Yükselen döviz kuruyla birlikte otomotiv firmaları kur farkını fiyatlara yansıttı. Zam oranları yüzde 3 ile 7 arasında değişirken, vergi dilimi değişen bazı modellerde fiyat artışı yüzde 10’a yaklaştı.

“Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın”

İstanbul’da Gençlik Örgütleri Taksim AKM’den Dolmabahçe’ye yürüyüş yaparak devrimci önderleri andı. Yürüyüşte “Emperyalizme ve kapitalizme karşı Denizlerin yolunda sürüyor mücadele!” pankartı açıldı. Gündoğdu Marşı ile başlayan yürüyüşte “Emperyalistler, işbirlikçiler, 6. Filo’yu unutmayın”, “Deniz, Yusuf, Hüseyin sürüyor sürecek mücadelemiz” ve “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganları atıldı.

Dolmabahçe’de yapılan açıklamada, Denizlerin, Mahirlerin İbrahimlerin ezilen halkların, işçilerin, emekçilerin kurtuluş mücadelesini yürüttüğü ve üniversitelerden bütün topluma yayılan bir mücadeleye önderlik ettikleri vurgulandı.

Açıklama, “O günden bugüne dünyada emperyalizm ve kapitalizm bitmiş değil, aksine bugün geldiğimiz noktada kapitalizmin içerisinde bulunduğu kriz nedeniyle emperyalist savaşlar, emekçi halkın yoksulluğu günden güne artıyor. Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, öte tarafta içerisinde bulunduğumuz devletin işgalci ve ilhakçı politikaları da palazlanarak yayılıyor. Bugün devrimci gençlik olarak bizler ise, tüm bu savaşlara, işgal ve ilhaklara son vermenin yegâne yolunun işçi sınıfının yönetiminden geçtiğini biliyoruz” denilerek devam etti.

Anma açıklaması; “Bugün sadece 6 Mayıs’ta düşenleri değil, bu uğurda mücadele ederken öldürülen tüm devrim şehitlerini de anıyoruz, kavgalarını mücadelemizde yaşatıyoruz” denilerek sonlandırıldı.

İzmir’de ise Emek ve Demokrasi Güçleri, 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için İzmir Gündoğdu Meydanı’nda anma etkinliği düzenledi. Düzenlenen anmada, meydana ve denize karanfil bırakıldı.

Anma etkinliğinde yapılan basın açıklamasını, KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Veysel Beyazadam yaptı. Beyazadam, “48 yıl önce emperyalist sisteme ve Türkiye’deki yerli işbirlikçilerine karşı mücadele ettiği için idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın mücadelesi daha da anlam kazanıyor. İktidar pandemi koşullarını fırsat bilerek ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını emperyalistlere peşkeş çekiyor. Denizlerin ‘tam bağımsız Türkiye’ şiarı en acil mücadele görevlerinden birini oluşturuyor” diye konuştu.

İzmit’de Denizleri merkez ilçelere ve Tavşantepe Mahallesi’ne astığımız ozalitlerle andık. İzmit Merkez’de gerçekleşen Emek Partisi’nin 6 Mayıs eylemine “Kapitalist-Emperyalizme Karşı Denizlerin Yolunda Mücadele Sürüyor!”, “Kahramanlar Ölmez, Mutlak Hesap Sorulacak” yazan dövizlerimizle katıldık.

Kaynak: Sendika.org, Direnişteyiz, 24 Mayıs 2022

Ekoloji gündeminden… (Haziran 2022)

İkizdere’de Cengiz Holding’in taş ocağında iki güvenlik görevlisi hayatını kaybetti, iki işçi ağır yaralandı

Rize’nin İkizdere ilçesi İşkencedere Vadisi’ni taş ocağı için talana açan Cengiz Holding şimdi de iş güvenliğini yok saydı. İşkencedere Vadisi’nde tüm tepkilere rağmen yapımı devam eden taş ocağı şantiyesinde çalışan 2 güvenlik görevlisi tanker kazasında hayatını kaybetti. Freni patlayan hafriyat yüklü kamyon yokuş aşağı su dolu tankere çarptıktan sonra tanker güvenlik kulübesine vurdu. Güvenlik kulübesinde bulunan 2 görevli hayatını kaybederken 2 işçi de ağır yaralandı.

Çeşme’de 16 bin hektar doğal alanın rant ve talana açılmasına karşı, doğayı ve yaşamı savunanlar mitingde buluştu

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yatırım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün İzmir’in Çeşme Yarımadası’na yapmayı planladığı Çeşme Turizm Projesi’ne karşı tepkiler sürüyor. 16 bin hektarlık doğal alanın ranta açılacağı projeye karşı İzmir Konak Cumhuriyet Meydanı’nda İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre ve Kültür Platformu, DİSK, Türk-İş ve KESK’in ortak çağrısıyla miting düzenlendi.

İzmir Barosu avukatlarından Ömer Erlat, Danıştay’a yürütmeyi durdurma kararı vermesi çağrısında bulunarak, “Davayı biz hazırladık. 16 bin hektar alan, yani ilçe sınırlarının yüzde 75’i. Burası tamamen kamuya ait bir alan. Buralar, irtifak hakkıyla yabancı yatırımcılara teslim edilecek. Yatırımcının iradesi dışında buraya kimse giremeyecek. Yani İzmirli kıyıya giremeyecek. Sadece irtifak hakkının tasarrufunda olacak” dedi.

Temmuz’da yapılan kanun değişikliği sonucu Çeşme’nin yüzde 75’inin özelleştirileceğini belirten Erlat, “Bunu durdurmak zorundayız. Bilirkişiler bu projenin hukuka aykırı olduğunu tespit etti. Ama hâlâ bir gelişme yok. Danıştay 2 aydır karar vermedi. Yürütmeyi durdurma kararının verilmesi lazım. Biz yargıyı karar vermeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.

Afşin’de kömürlü termik santrale verilen ÇED olumlu kararı iptal: Kamu yararı yok

Kahramanmaraş’a bağlı Afşin ilçesinde yapılması planlanan Afşin-Elbistan Kömürlü Termik Santral projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı iptal etti.

Bölge halkı ve doğa mücadelecileri tarafından, Haziran 2018’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca verilen ÇED olumlu kararının iptaline ilişkin dava açılmış, Danıştay tarafından bozulan iptal kararı üzerine mahkeme tarafından Kasım 2021 yılında yeni bilirkişi raporu alınmıştı. Söz konusu raporda projede kamu yararı bulunmadığı ortaya koyuldu.

Ordu Korgan’daki HES projesine karşı mücadele kazandırdı

Ordu’nun Korgan ilçesinde yapılmak istenen HES için imar değişikliği projesinin yayımlanması sonrası Ordu Çevre Derneği, Çiftlik Mahallesi’nde bilgilendirme toplantısı yaptı. Sonrasında halk şirketin derede yapmak istediği çalışmaları fiili mücadele vererek durdurdu. Şirketin her gelişinde dereye inerek şirketin çalışmasına izin vermeyen halk, imar değişikliği için hukuksal süreci de başlattı.

Defne’de yapılmak istenen arıtma tesisine karşı belediye önünde açıklama yapıldı: “Defne’nin merkezinde arıtma tesisi istemiyoruz”

Geçtiğimiz ay Hatay Büyükşehir Belediyesi Meclisi, 15.04.2022 tarihinde düzenlenen oturumunda aldığı kararla, Defne İlçesi Turunçlu Mahallesi’nde bulunan ve 1989 yılında faaliyete başlayan eski atık su arıtma tesisini yerinde yenilemek üzere, Membran Biyoreaktör Prosesli Atıksu Arıtma Tesisi Projesi’nin yapımı amacıyla, Büyükşehir Belediye Başkanı’na kredi temin etme yetkisi vermişti.

Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel, tesisin Büyükçat ya da başka bir yere taşınmasının en az 5 yıl zaman kaybına sebebiyet vereceğini bildirmişti. Yöre halkı, Hatay Barosu ve birçok kurum ve kuruluş bu karara itiraz etmişti.

9 Mayıs’ta Defne’de tesise karşı demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler eylem yaparak “Defne’nin merkezinde arıtma tesisi istemiyoruz” dedi. Yapılan açıklamada membran sisteminin telafisi mümkün olmayan ekonomik ve çevresel sorun yaratma potansiyeli taşıdığı vurgulandı. Açıklama, Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne projenin iptali; yaşam alanlarından uzak bir yer ve proje seçimi çağrısı yapılarak sonlandırıldı.

Kaynak: Sendika.org, Yeşil Gazete, Direnişteyiz, 23 Mayıs 2022

İHD’den Marmara Cezaevleri üç aylık raporu: En az 3 bin 608 ihlal yaşandı

İHD İstanbul Şubesi, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair açıkladığı 3 aylık raporunda, 21 cezaevinde en az 3 bin 608 ihlalin yaşandığını kaydetti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Marmara Bölgesi’nde bulunan cezaevlerinin yanı sıra birçok cezaevinde yaşanan ihlallere ilişkin hazırladıkları Ocak, Şubat ve Mart ayı hak ihlalleri raporunu Taksim’de bulunan dernek binalarında basın toplantısıyla açıkladı.

En çok baskıyı siyasi tutsaklar görüyor

Rapora göre Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F Tipi cezaevlerinden 49 başvuru yapıldı. Bunun yanı sıra en yüksek başvurunun olduğu cezaevlerinin başında Maltepe 1 ve 2 No’lu L Tipi Cezaevi, Edirne F Tipi Cezaevi’nden, Silivri ve Kandıra’dan toplam 91 başvuru olurken, diğer cezaevlerinden ise 46 başvuru yansıdı. Raporda ihlallere en çok siyasi tutsakların maruz kaldığı ifade edildi. Raporda politik tutukluların 166 başvurusu yer alırken, adli tutukluların ise 20 başvurusu yansıdı.

Tecrit dayatılıyor

Bunun yanı sıra salgın nedeniyle bütün sosyal haklara getirilen kısıtlamaların hâlen devam ettiğine dikkat çeken Yoleri, “Tecrit ve izolasyon derinleşmiş, kalıcı hale getirilmiştir. Covid salgını sürecinde yaşanan hastane randevularının iptali, kelepçeli muayene ve olumsuz karantina uygulamaları nedeniyle hastaneye sevkler ve tedaviye erişimde yaşanan sorunlar hasta mahpusların yaşamlarını yitirmelerini hızlandırmıştır. Görüşlere getirilen kısıtlamalar artarak devam etmiş, ayda dört kez olan kapalı görüş ikiye, ayda bir kez bir saat olan açık görüş yarım saate düşürülmüştür. Hasta mahpuslara halen yeterli beslenme sağlanmamaktadır. Hücre ve üst aramalarında gardiyanlar maske ve eldiven kullanmamakta, mesafeyi korumamakta, uyarıda ya da itirazda bulunan mahpuslara disiplin soruşturmaları başlatılmaktadır” açıklamasını yaptı.

Çıplak arama suçu işleniyor

Tutsakların maske takma zorunluluğu olduğunu ancak gardiyanların maskesiz olduğunu ve bu nedenle tutsakların sağlıklarını tehlikeye attığını dile getiren Yoleri; “Bu dönemde en yoğun yaşanan sorunlardan biri de çıplak arama uygulaması ve arama sırasında mahpusun ağzının içine bakılmak istenmesi olmuştur. Çıplak aramayı kabul etmeyen mahpuslara işkence edilerek, giysileri parçalanarak zorla çıkarılmış, mahpuslardan diz çökmesi istenmiş bunu kabul etmeyen mahpuslar saldırıya uğramış, hapishanenin kamera olmayan bölümlerinde işkence yapılmıştır. Mahpuslar karantina uygulaması adı altında tek başlarına hücrelere konularak aylarca buralarda tek başına bırakılmış, sistematik bir uygulama olan tecrit uygulaması ağırlaştırılmıştır. Ayrıca, mahpuslara görevli memura direnmekten davalar açılmış, mahpusun yaptığı şikayetlere ise ‘kovuşturmaya yer yoktur’ cevabı verilmiş, dosyalar kapatılmıştır” diye aktarımda bulundu.

Tahliyeler engelleniyor

Tahliye edilmesi gereken tutsakların “iyi hâli yok” denilerek tahliye edilmediğini belirten Yoleri; “Mahpusların hangi koğuşta kaldıkları, görüşçülerinin kimler olduğu, kimin para yatırdığı, okuduğu kitaplar, halay çekmesi, kutlama ya da anmaya katılması, türkü söylemesi vb. durumlar dahi iyi hâl değerlendirmesi sırasında ölçüt olarak kullanılmakta, mahpusun tahliyesi verilen olumsuz raporlarla engellenmektedir” diye kaydetti.

Süreli ve süresiz yayınlar verilmiyor

Söz konusu cezaevlerinde disiplin cezalarının devam ettiğini, süreli ve süresiz yayınların hâlâ verilmediğini, birçok kitabın yasaklı olduğunu paylaşan Yoleri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mektup yasakları, resmi kurumlara yazılan yazılar ve suç duyurusu dilekçelerinin gönderilmemesi, sohbet ve spor haklarının kullandırılmaması, hücre havalandırmalarından yeterince yararlanamamaları, hapishane kantinlerinde fahiş fiyat, çeşit azlığı, sadece belli markaların bulunması, bazı ihtiyaç malzemelerinin kantinde satışının yasak olması ve bu ihtiyaçların dış kantinden karşılanmaması sorunları devam etmektedir.”

İHD avukatlarının edindiği bilgi, derneğe yapılan başvuru ile basın taraması sonucu hazırlanan raporda, Silivri Kampüs Cezaevleri, Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi, Edirne F Tipi, Kandıra F Tipi, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi, Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi, Maltepe 2 ve 3 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi, Maltepe 1 Nolu T Tipi Cezaevi, Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi, Kocaeli 2 No’lu T Tipi, Sinop E Tipi, Van T Tipi, Tarsus 2 No’lu T Tipi, Şakran 4 No’lu T Tipi, Erzincan T Tipi, Kırklareli E Tipi, Alanya L Tipi, Urfa T Tipi, Denizli T Tipi, Düzce T Tipi ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden yansıyan ihlaller yer aldı. Raporda, toplamda 21 cezaevinden 186 başvuru yer aldı.

Rapora göre en çok ihlalin yaşandığı alan ise işkence ve kötü muamele oldu. İHD’ye yapılan başvurulara göre, en az 71 darp ve işkence, 81 kötü muamele, 30 hücre cezası, 40 çıplak arama, 21 süngerli hücreye koyma, 87 psikolojik baskı, 50 onur kırıcı davranış, 9 ölümle tehdit, 35 arama ve kitap dağıtımı ve 22 tehdit vakası yaşandı. Bunun yanı sıra raporda sağlık alanında yaşanan ihlaller de yer aldı. Rapora göre, en az 43 defa hastaneye götürülmeme, 35 revire götürülmeme, 3 ameliyat ertelemesi, 2 kemoterapiye götürmeme, 21 diyet yemeğinin verilmemesi, 24 kelepçeli muayene, 17 jandarmanın muayene sırasında odadan çıkmaması ihlali yaşandı.

Cumartesi Anneleri 891. hafta: 1992-1997 yılları arasında 27 çocuk gözaltında kaybedildi

Cumartesi Anneleri 891. hafta: 1992-1997 yılları arasında 27 çocuk gözaltında kaybedildi

Cumartesi anneleri 891. hafta eylemlerinin 23 Nisan’a denk gelmesi nedeniyle kaybedilen çocukları gündeme taşıdı.

Ne olmuştu?

“İnsan Hakları Derneği’nin tespitine göre 1992-1997 yılları arasında Batman, Bitlis, Bingöl, Cizre, Dargeçit, Dersim, Şırnak, Kulp, Nusaybin, Yüksekova, Silopi, Bismil, Silvan, Kızıltepe, Diyarbakır ve Lice’de 27 çocuk gözaltında kaybedildi.

Dersim Mirik Mezrası’nda ailesiyle birlikte kaybedilen 3 yaşındaki Dilek Serin, Şırnak’ta kaybedilen 12 yaşındaki İlyas Diril, Yüksekova’da kaybedilen 13 yaşındaki Münir Sarıtaş, Lice’de kaybedilen 14 yaşındaki Metin Budak, Kulp’ta kaybedilen 15 yaşındaki Ümit Taş ve gözaltında kaybedilen onlarca çocuğun akıbetinin açıklanması ve adaletin sağlanması talebi bugüne kadar karşılıksız bırakıldı.
Kaybedilen çocukların nasıl gözaltına alındığı, nasıl kaybedildikleri tanık ifadelerinde, savcılık iddianamelerinde, mahkeme tutanaklarında, AİHM kararlarında ve TBMM raporunda tüm ayrıntılarıyla yer alıyor. Buna rağmen başvurulara ‘Bu çocukları biz almadık, bizde yok’ cevabı verildi.”

Cumartesi Anneleri 892. hafta: Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için adalet istiyoruz

Bu haftaki açıklamayı Maside Ocak yaptı.

Ne olmuştu?

19 Aralık 2011’de özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itiraflarının basına yansıdığını hatırlatan Yıldırım: “Ayhan Çarkın, yaptığı itirafların bir bölümünde Hüsamettin ve Soner için ‘Kafalarına birer kurşun sıkmak suretiyle öldürdük. Çerkezköy kırsalına gömdük. Ölürken son sözleri ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ oldu’ dedi. Bunun üzerine aile avukatları yeniden suç duyurusunda bulundu. Ayhan Çarkın’ın ifadelerine rağmen devlet, suçu etkin bir biçimde soruşturma ve faillere karşı dava açma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Ankara-İstanbul arasında gidip gelen dosya zamanaşımına sürüklenerek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla kapatıldı” dedi.

Cumartesi Anneleri 893. hafta: Babamı aramaktan ölene kadar vazgeçmeyeceğim

Bu hafta Mehmet Can Ayşin için yapılan online eylemde; 7 Mayıs 1994’te Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kılıçlı Köyü’ne baskın düzenleyen askerlerin köy halkını gözaltına aldığını ve Mehmet Can Ayşin’den bir daha haber alınamadığını anlatan Mehmet Can Ayşin’in kızı Ferman Ayşin, 28 yıldır yaptıkları tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını dile getirdi. Ayşin, “Geri gelmeyeceğini biliyoruz ama en azından bir mezar taşı olsa da bir cuma akşamı ya da bir bayram sabahı dua okusak. Ama ne yazık ki bir mezar taşı bile bize reva görülmüyor. Devletten tek beklentimiz; bunları açığa çıkarsın, en azından bir mezarı olsun” diye konuştu.

Cumartesi Anneleri 894. hafta: Örhanlar Dosyası kapatılamaz

20 Nisan 1994 tarihinde Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birlik Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Çağlayan Köyü civarında kamp kurdu. Bölgede operasyonlar yapan birliğe bağlı askerler, 6 Mayıs 1994 tarihinde Deveboyu Mezrası’na da baskın yaptı. Askerler, köyün boşaltılması için üç gün süre vererek Deveboyu’ndan ayrıldı.

24 Mayıs 1994 tarihinde askerler köye tekrar geldi. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Mehmet Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı gözaltına aldı. “Onları nereye götürüyorsunuz?” diye soran ailelerine “Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin” dediler.

Ailenin ve İHD’nin ısrarlı arayışı sonunda 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan’a ait kemikler Kulp’a bağlı Bağcılar Köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulundu. Cezayir Örhan’a ise hâlâ ulaşılamadı.

İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kimliklendirme çalışması yapılan Mehmet Selim ve Hasan Örhan’a ait kemikler 16 Temmuz 2004’te postayla Kulp Savcılığı’na gönderildi. Ancak defnetmek için kemikleri isteyen aileye Savcılık kemiklerin kaybolduğu bilgisini verdi. Aile ve İHD bu sefer de kaybedilen kemiklerin peşine düştü. Altı yıllık arayışın ardından Örhanlara ait kemiklerin, aynı toplu mezardan çıkan 6 kişiyle birlikte topluca kimsesizler mezarlığına gömüldüğü anlaşıldı.

Örhanlar dosyasının zamanaşımı uygulanarak kapatıldı.

İbrahim Kaypakkaya nezdinde Mayıs ayı şehitleri birçok şehirde anıldı

İşkencede katledilen Anadolu Devrimi’nin önderlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın ölümünün 49. yılında birçok şehirde anma düzenlenerek, mücadelesi aktarıldı. Birçok ilde yapılan eylemlerde İbrahim Kaypakkaya ile beraber Haki Karer, Dörtler ve Hasan Ocak da anıldı.

İstanbul

Birleşik Mücadele Güçleri, Kadıköy Süreyya Operası önünde anma etkinliği düzenlemek istedi. Anmadan önce birçok noktayı kapatan polisler Süreyya Operası giriş ve çıkışlarını ablukaya aldı. Polisler, Rum Ortodoks Kilisesi önünde bir araya gelen devrimcilere Kaymakamlık yasağının olduğunu ve açıklama yapılmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Polis, anma yapmak isteyen devrimcileri darp ederek gözaltına aldı. Basın emekçilerinin de görüntü alması engellenmeye çalışıldı.

Saldırıya “Mahir, İbo, Deniz, sürüyor sürecek mücadelemiz”, “Yaşasın birleşik mücadelemiz” sloganlarıyla yanıt verdi.

BMG adına konuşan Muhammed Hizmetçi; “Bugün mayıs ayında katledilenleri anmak için buradayız. Bugün bu topraklarda katledilen devrimciler unutulmadı demek için buradayız. Denizler, Sinan Cemgiller, İbolar, Dörtler, Onlar, kavgamızda yaşıyorlar. Bu topraklar devrim topraklarıdır” ifadelerini kullandı. Sonrasında eyleme saldıran polis çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar aynı gece serbest bırakıldı.

İzmir

İzmir’de gençlik örgütleri, devrimci önder İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’in; gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın isimlerini Alsancak’ta haykırdı. Üzerinde Kaypakkaya, Karer ve Dörtler’in fotoğraflarının yer aldığı “Bu çelik aldığı suyu unutmayacak. İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler kavgamızda yaşıyor” yazılı pankartla Alsancak’ta yürüyüş yaptı.

“Kaypakkaya yaşıyor, gençlik direniyor”, “Mayıs şehitleri ölümsüzdür”, “18 Mayıs’ı unutma, unutturma” sloganlarının atıldığı yürüyüş Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde sona erdi. Anmada devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için saygı duruşu yapıldı.
Yapılan açıklamada, “Bizler İboların, Hakilerin, Dörtlerin izinden gençliği örgütlemek ve direniş ruhuyla, özgürlüğü kazanacağımız sözümüzü kent meydanlarında vermek için buradayız. Ser verip sır vermeyenlerin devrimci iradesi bugün de mücadelemize yol gösteriyor. Yol gösteriyor çünkü onlar Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin, mücadelemizin kopmaz bağlarını oluşturuyor. Çünkü onlar faşizme karşı özgürlüğü kazanma çağrısını bize gösteriyor. Bugün bulunduğumuz her alanda bu çağrıya gençlik örgütleri olarak kulak veriyoruz” denildi.

Kaldıraç Hareketi de İzmir bürosunda düzenlediği anma programında, devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümünün 49. yılında, marş ve şiirlerle mücadelesini anlattı.

Ankara

Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) Ankara’da “İbrahim Kaypakkaya ve Mayıs Şehitleri Mücadelemizde Yaşıyor” şiarlı bir anma etkinliği düzenledi.
Saygı duruşu ve şiirle açılan anma töreni BMG’nin hazırlamış olduğu sinevizyonun gösterimiyle devam etti.

Sinevizyonun ardından BMG adına yapılan açıklamada, “Kaypakkaya ve Dörtleri Birleşik Mücadelemizde Yaşatacağız!” denildi. Açıklamada; “Bugün mirasçısı ve sürdürücüsü olduğumuz Türkiye-Kürdistan devrimci hareketinin ilk tohumları devrimci önderlerimiz Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya tarafından atıldı. Faşizm, devrimci, yurtsever hareketimizin önderlerini katletti ancak fikirlerini ve mücadelelerini yok edemedi; ardılları miraslarına sahip çıkarak mücadeleyi bugünlere taşıdı” dedi.

Kocaeli

Devrim yolunda ölümsüzleşen yoldaşlarımız İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’i Kaldıraç olarak yaptığımız etkinlik ile andık. Ser verip sır vermeyen devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’nın hayatını anlatan belgeseli izledikten sonra Mayıs şehitlerini sözlerimiz ve şiirlerimizle anarak, devrimci önderlerin bizlere miras bıraktığı devrimci siper yoldaşlığını konuştuk.

Onlara sözümüzdür: Bölgemizde devrimi başaracağız ve halkları özgürleştireceğiz!

Eskişehir

Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler şahsında devrim ve özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşenler Eskişehir’de Polen Gençlik Kültür Evi’nde SGDF tarafından anıldı. Anmada, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası dolayısıyla gözaltında kayıplara karşı yürütülen mücadeleye de dikkat çekildi.
Saygı duruşuyla başlayan anma, devrim şehitlerinin mücadele hayatını anlatan bir sinevizyon gösterimiyle devam etti.

Daha sonra yapılan konuşmalarda, İbrahim Kaypakkaya’yı, Kürdistan devriminin önderlerinden Haki Karer’i ve Amed zindanlarında karanlığa meşale olan Dörtler’in mücadelesinin süreceği kaydedildi.

Hasan Ocak’ın kaybedilmesi ile başlayan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesine dikkat çekilen konuşmalarda, “Hasan Ocak, İbrahim Kaypakkaya, Dörtler ve Haki Karer şahsında tüm devrim şehitlerini mücadelemizle anıyoruz” denildi.

Amed

Diyarbakır 78’liler Derneği, İbrahim Kaypakkaya, Ferhat Kuntay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner’i Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde andı.

Anma etkinliğine Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği, Mezopotamya Dil Kültür ve Araştırma Derneği, DBP ile HDP katıldı. Kurumlar adına ortak basın metnini Diyarbakır 78’liler Derneği Eş Başkanı Hüseyin Barış okudu.

Urfa

Urfa 78’liler Girişimi, “6 Mayıs’tan 18 Mayıs’a Özgürlük Çizgisinde Buluşuyoruz” panelinde bir araya geldi.

HDP MYK üyesi Celalettin Can, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları, işkencecileri ve bununla yüzleşmeye dair konuştu. Uygulanan işkencelerle 65 kişinin katledildiğini kaydeden Can, “Diyarbakır Cezaevi değil işkence merkeziydi, yaşananları dünya bilmelidir. Kürtlere neler yapıldığını dünya görmelidir demek için bir araya geldik” dedi.

Kaynak: Evrensel, Sendika.org, Özgür Gelecek, dokuz8, 23 Mayıs 2022

Soma’da katledilen işçiler anıldı

Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Soma’da katliamın yıldönümüne ilişkin eylem yaptı. Soma Hükümet Meydanı’nda toplanan kitle açıklamanın yapıldığı Madenci Anıtı’na kadar yürüdü. Yapılan açıklamada sık sık “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” ve “Gün gelecek devran dönecek patronlar işçiye hesap verecek” sloganları atıldı.

Açıklamaya yaşamını kaybeden madencilerin aileleri ve maden işçilerinin yanı sıra Nakliyat İş, PTT Sen temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı.

Madenci Anıtı’nın önünde yapılan açıklamada konuşan Bağımsız Maden-İş üyesi Ferhat Akılma, “Kardeşlerimizin hakkını arayan madencileriz. Bu mücadelelerin önderleri mücadeleyi aydınlatan Tahir Çetin’iz. Ali Faik’iz. Düşünmediler asla bunlar kimler diye. Bizi bir parlayıp sönen yıldız zannettiler. Hafızamızın güçlü olduğunu bilmiyorlardı. 5 yıl, 10 yıl, 30 yıl geçse de hatırlarız. Yasımızı öfkeye, öfkemizi mücadeleye çevirdik. Katil patronlara, onları kollayan adalete karşı birbirimizden başka bir yolumuz olmadığını gördük öğrendik. Ant olsun ki tüm maden havzalarında bu mücadele kazansın diye soluksuz çalışacağız” dedi.

Ferhat Akılma devamında, “Madencilerin ailelerini savundular diye bugün hapiste olan başta Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay olmak üzere tüm avukatların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz” diye konuştu.

“Daha dik durarak ceza almaları için mücadele vereceğiz”

Maden işçisi İdris Sarıkaya, “301, kader ve fıtrat değildir. 301, para hırsının, zenginliğe zenginlik katmanın bedelidir. Bu yolda öldük ve geri dönmedik. Ama bize söz veren milletvekilleri verdikleri sözlerden döndü. 301’den sonra iş şartlarında iyileştirme yapıldı. Ancak aradan zaman geçince her şey eski düzene geri döndü. Yetkilileri yeni katliamlar yaşanacak diye uyardık. Bu uyarının hemen ardından Polyak Madencilik’te patlama yaşandı. Yeni patlamalar da yaşanacak” ifadelerini kullandı.

Eşi Mustafa Kaya’yı kaybeden Naciye Kaya, “8 yıldır adalet arıyoruz, yeni 301’ler yaşanmasın diye adalet aradık. Ama bulamadık. Böyle giderse yeni 301’ler, 501’ler de yaşanır. Bize söz verenler, ‘Babamın oğlu olsa hesap sorarım’ diyenler nerede?” dedi.

Babasını kaydeden Nagehan Yılmaz ise mahkeme sürecinden bahsederek, “Duruşma salonunda mücadelemizi dimdik verdik. Ama sonucu işçi başına 8 gün ceza oldu. Ama biz mücadelemizi sonuna kadar vermeye devam edeceğiz. Bundan sonraki süreç çok önemli. Daha dik durarak ceza almaları için mücadele vereceğiz. Daha çok baba gitmesin” diye belirtti.

Bağımsız Maden-İş Sendikası’ndan Gökay Çakır, “Bize ‘çapulcu’ dediler. Evet, biz Ordulu, Zonguldaklı, Somalı çapulcularız. Ama verdiğimiz mücadeleyle 60 senedir kazanılamayan hakları kazandık. Fazlasını almak için mücadeleye devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

Can Atalay, Soma anmasına mesaj gönderdi

Soma davasının avukatı olan Can Atalay cezaevinden anma mesajı göndererek şunları söyledi:

“Bu, vicdansızlık değilse nedir? Bu, hukuk devletinin çöküşü değilse nedir? Bu, emekçi halkımızın canını sistematik olarak hiçe saymak değilse nedir? Bu, alnının teriyle geçinen, çoluğunun çocuğunun rızkını kazanmak için canı pahasına çalışan insanlarımızın ölümünü önemsiz göstermek değilse nedir? Bu güzel memlekette kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin diyedir davamız. Bu güzel memlekette kimsenin yoksulluğu istismar edilmesin, insanlarımız kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi sonucunda göz göre göre Çorlu’da olduğu gibi ölüme gönderilmesin, çocuklarımız aileleri yoksul diye dün Fethullaçılara bugün Süleymancılara ya da başka bir cemaate mecbur edilmesin, yanmasın, kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin diyedir bizim davamız. Hangi koşullarda olursak olalım, her hal ve şartta bu sosyal cinayet düzenini aşacağız. Dünümüz, bugünümüz, yarınımız için 301 işçinin hesabı sorulacak. Soma’da adalete engel olmak için suç işleyenler mutlaka yargılanacak. Birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Silivri’den selamlar.”

Antalya, Bursa ve Ankara’da yaşamını yitiren madenciler anıldı, eylemlerde adalet sağlanana kadar ve insanca çalışma koşulları için mücadele vurgusu yapıldı. Ayrıca Gezi Davası’nda tutuklananlar için İstanbul ve İzmir’de devam eden nöbetlerde Soma için de açıklama yapıldı.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı, direnişteyiz.org, T24, sendika.org, 22 Mayıs 2022

Filistin ve Kürdistan’da cenazelere saldırı

Shireen Abu Akleh haber takibi yaptığı sırada İsrailli askerler tarafından katledildi, cenazesine saldırıldı

Shireen Abu Akleh, 15 Mayıs’ta İsrail askerlerinin işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan Cenin Mülteci Kampı’na düzenlediği baskını takip ettiği sırada, İsrail askerlerinin açtığı ateşle öldürüldü. Abu Akleh, görevini yaptığı sırada ve üzerinde “basın” yazılı çelik yelek giydiği halde, İsrail askerleri tarafından başından vuruldu. Abu Akleh’in hayatını kaybettiği olayda yanında bulunan gazeteci Ali es-Sumudi de sırtından yaralandı.

Abu Akleh’in Kudüs’teki cenaze töreni sırasında İsrail polisi kitleye saldırdı. Kitlenin elinden Filistin bayraklarını alan ve biber gazı sıkan polis Abu Akleh’in tabutunu düşürmeye çalıştı, Filistinliler cenaze boyunca direndi.

Shireen Abu Akleh için İstanbul’da eylem yapıldı

Türkiye’deki Filistinli Basın Mensupları Birliği, Al Jazeera kanalında çalışan Filistinli gazeteci Shireen Abu Akleh’nin İsrail ordusu tarafından katledilmesini, İstanbul Levent’te bulunan İsrail Konsolosluğu önünde protesto etti. Eylemde öldürülen Akleh’in fotoğraflarının olduğu dövizlerin yanı sıra “Gazetecilik değil, işgal en büyük suçtur” ile “Doğruyu söylemenin bedeli: Al Jazeera muhabiri İsrail işgal güçleri kurşunuyla şehit edildi” dövizleri taşındı.

Türkiye’deki Filistinli Basın Mensupları Birliği Başkanı Taha Oda, Filistin’in haklı bir mücadele yürüttüğünü ve Abu Akleh’in de bu mücadele için yaşamını yitirdiğini belirtti. Oda, “Biz gazetecilerin özgürlüğü için çalışırken, İsrail’in böyle bir şey yapmasını kabul edemeyiz. Bu öldürülme aynı zamanda hakikati yok etmeye dönüktür” dedi. İsrail’in gazetecilere yönelik işlediği suçlara karşı çağrıda bulunan Oda, acil ve adil bir soruşturma açılması için tüm dünyaya çağrıda bulundu.

Al Jazeera Türkiye Temsilcisi Müdürü Abdulrazim Muhammed ise Abu Akleh’in öldürülmesiyle tüm gazetecilerin hedef alındığına işaret etti, “Hakikatin sesini ve bedelini ödetmek istedi. Gazetecilerin sesini engellemek ve kısmak istedi. Herhangi birimizi Shireen’in yerinde olabilirdik ve İsrail’in kurşunu ile öldürülebilirdik. Türkiye’de ve dünyadaki gazetecilere seslenmek istiyorum; hepimizin bir görevi var. Shireen’in sesi ve hakkı ve davasını sürdürmek, İsrail’i ifşa etmek hepimizin görevidir” ifadelerini kullandı.

  1. Barış Grubu üyesi Aysel Doğan’ın cenazesine polis saldırdı ve cenazeyi kaçırdı

Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile 1999 yılında Avrupa’dan Türkiye’ye gelen 2’nci Barış Grubu üyesi Aysel Doğan, 11 Mayıs’ta Almanya’nın Köln kentinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Sabah saatlerinde Diyarbakır’da karşılanan Doğan’ın cenazesi, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Halkların Demokratik Partisi Sözcüsü Ebru Günay, HDP bölge milletvekilleri, Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistleri, Doğan ailesi ve çok sayıda kişi tarafından “Şehîd namirin” sloganıyla karşılanarak Diyarbakır’dan Dersim’e götürüldü.

Karşılamanın ardından Aysel Doğan’ın cenazesi Dersim merkez Gazik Mahallesi’ndeki evine götürülmek üzere yola çıkarıldı. Turişmek Mahallesi girişindeki kontrol noktasında konvoy ve cenaze aracı yüzlerce polis tarafından durduruldu. Cenazenin Gazik Mahallesi’ndeki eve götürülmesine polisler tarafından izin verilmedi. Polisin cenazenin Asri Mezarlığa götürülmesini istemesi üzerine kontrol noktasında yüzlerce kişi oturma eylemi başlattı. Cenaze aracıyla birlikte mezarlığa girmek isteyen kitleye polis tazyikli su ile saldırdı. Saldırı sırasında polisler alanda bekletilen cenaze aracını kaçırarak, kitleden uzaklaştırdı ve mezarlığa götürdü.

Kitlenin hiçbir şekilde mezarlığın içine girmesine izin vermeyen polis, sadece Doğan ailesinin katılacağı şekilde defin işlemine izin vereceğini söyledi. Alanda bulunan HDP’li vekiller tepki göstermelerine rağmen mezarlığın içine alınmadı.

Kaynak: Bianet, Direnişteyiz, ETHA, MA, 22 Mayıs 2022

Perspektif

1 Mayıs 2025: Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve katliamlara, devlet terörüne,...

2024 yılı 1 Mayıs’ından sonra, hemen herkes, “1 Mayıs alanı Taksim’dir,” dedi. Her 1 Mayıs’tan sonra bu söylenir. Kimisi, “nasılsa 1 Mayıs geçti ve...