Forumun ana gündemi, kesinleşen referandum sürecinde ‘hayır’ kampanyasının nasıl yürütüleceğiydi.
Yaklaşık 300 kişinin katılımıyla gerçekleşen foruma Batıkent’te bulunan mahallelerin muhtarları, belediye meclis üyeleri, işlerinden ihraç edilen kamu emekçileri de katılım gösterdi.
Forum sırasında dikkat çeken öneriler şunlardı:
– Tüm mahallelerde hayır meclisinin ayaklarının oluşturulup bunun genel mecliste denetiminin ve yürütmesinin sağlanması.
– Mahalle ve sitelerde birebir çalışmanın gerekliliği, yaşamın her alanında; pazar, kahvehane, işyerleri ve okullarda toplumun tüm kesimleri ile temas kurulması.
– Ortak çalışma birlikteliğinin kurulması ve yürütülmesi.
– Sosyal medyanın aktif kullanılması.
– Hukuk birimi kurulması.
– Savaşın ve ekonomik krizin etkileri üzerinden çalışmalar yapılması.
Değerlendirmelerde, sokakta olmanın önemine dikkat çekilerek, “1 Kasım’da sokakta olmadığımız için kaybettik” denildi.
Önerilerin değerlendirilip duyurulacağı söylenerek forum sonlandırıldı.
Batıkent’te ‘Başkanlık Sistemine Hayır’ diyenler biraraya geldi
Erdoğan’ın çağrısına uyan İBB,18 milyon lira zarar etti!
Kur farkı zararı
İBB, 10 Aralık’ta döviz bozdurma kampanyasına katıldı. O zaman 3.36 olan dolar, 15 Ocak’ta 3.80’i gördü. Kur farkından dolayı İBB’nin zararı 18 milyonu bulurken, İBB Meclisi’ne tartışma yaratan bir teklif geldi. Ülke genelinde bir dizi ekonomik tedbir alındığı belirtilen teklifte, ihalelerde TL sistemine geçildiği anımsatıldı. Kamu kurum ve kuruluşların, ellerindeki mali kaynakları kamu bankalarında tuttuğu ve faizlerin düşürüldüğü anlatıldı.
Bu durumdan hareketle İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (İGDAŞ), ‘kamu bankalarında değerlendirilmek zorunda olduğu nakit kaynaklarının İBB projelerinde değerlendirilmek üzere borç alınması düşünüldüğü’ ifade edildi. İGDAŞ’tan, kamu bankalarıyla aynı faizle 1 milyar TL borç istendi. Teklif, CHP’li Meclis üyelerinin ret oyuna karşın, AKP’li Meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi.
‘Doğalgaz faturaları düşsün’
Teklife karşı çıkan CHP’li Meclis üyesi Tarık Balyalı, “İBB zaten 41 milyon dolar bozdurmuştu. 18 milyon lira kur farkı nedeniyle zararda. Zaten 6 milyar 400 milyon lira dış borcu var. Hesaplarında borçlarını ödemek için tuttuğu parayı da bozdurdu. Borcunu TL’ye de çeviremiyor. Gene o parayla dolar alacak. Bir de şimdi İGDAŞ’tan borç alıyor. Niye aldığı da belli değil. Eğer İGDAŞ’ın böyle bir kaynağı varsa doğalgaz faturalarına yansısın. Sonuçta kamu şirketi” dedi.
Kaynak: Cumhuriyet, 15 Ocak 2017
Hükümetten şirketlere kur sabitleme kıyağı
Resmi Gazete’de 23 Ocak 2017 tarihinde yayımlanan 683 sayılı ‘Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ ile devletin alacaklarına yönelik olarak döviz kuru sabitlemesine gidildiği belirtilen EMO açıklamasında, ‘Buna göre devlet dolar bazında yapmış olduğu ihalelerden alacaklarını 2017 yıl sonuna kadar 2 Ocak tarihli Merkez Bankası alış kurundan tahsil edecek. Böylece dolar bazında devlet alacakları için kur 3.5338 lira, avro bazında ise 3.7278 lira olarak sabitlendi. Döviz kurunun 2017 yılı ortalamasında hükümetin aldığı sabit kur kararı kapsamında 3.5338 TL olması durumunda, 2017 yılında oluşacak devalüasyon yüzde 17’ye ulaşacak ve liradaki 2 yıllık değer kaybı yüzde 30’a dayanacak’ denildi.
‘Kur sabitlemesinden kimlerin nemalanacağı gizleniyor’
EMO Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada, yıllık bütçe onaylanırken TBMM Genel Kurulu’na bile verilmeyen gelir azaltıcı düzenleme yetkisini, iktidarın KHK ile kullandığını, alınan kararla, 2017 yılı için devlet alacaklarına yönelik kur sabitlemesine gidilirken, kimlerin bundan nemalanacağının ise gizlendiğini belirtti. 2017 yılı bütçesinde 13 milyar lira olarak öngörülen özelleştirme gelirleri kapsamında kimi şirketlere de ödemelerini bu düşük kurdan yapma olanağı sunulduğu anlaşılıyor.
‘Bu karar kamu kaynaklarını satın alan şirketleri kurtarmaya dönük’
Açıklamada, ‘Yapılan düzenleme, kur riskini göze alarak borçlanıp kamu kaynaklarını satın alan şirketleri kurtarmaya yöneliktir. Bu durum hem ihalelerin yapılış koşullarını sakatlamakta hem de daha önce ihaleye girmiş borcunu döviz üzerinden yurtdışından kredi alarak kapatmış olan kişi ya da şirketler aleyhine eşitsizlik yaratmaktadır. Eşitsizlik yalnızca bu kesimlerle sınırlı kalmamakta, kamunun genelini ilgilendirmektedir. Döviz borcu olan dar gelirli kesimler yerine şirketleri kollayıcı düzenlemeler yapan iktidarın, kamu bütçesinin zarar vermesi pahasına yaptığı bu uygulamanın bedelini yine vergisini veren yurttaşlar ödeyecektir. İlacı yurtdışından gelen hastalardan katılım payı bile dalgalı kur üzerinden alınırken, devlet alacaklarında şirketlere yönelik yapılan bu sabit kur uygulamasından kimler yararlandırılacaktır? Devalüasyonla geçim derdi çeken halkın cebinden kimlere avanta dağıtılmaktadır? OHAL ve adaletsiz uygulamaları bir an önce son bulmalıdır.’ denildi.
Kaynak: EMO, 27 Ocak 2017
Fitch ve Standart & Poor’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü
Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan negatife düşürdü. 4 Kasım 2016 tarihinde Türkiye’nin not görünümünü negatiften durağana çeviren S&P, 27 Ocak’ta açıkladığı raporla; TCMB’nin uyguladığı para politikasının yetersiz kalabileceğini belirterek Türkiye’nin kredi görünümünü tekrar negatife, 20 Temmuz 2016’daki seviyesine çekti.
S&P’nin ardından bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu Fitch de, Türkiye’nin uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin bir basamak altına indirdi. Not görünümünü durağanda bıraktı. Fitch’in skalasına göre notun inmesine ‘yüksek’ katkı veren başlık ‘Politik risk/Belirsizlik’ olarak belirtildi
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının bir ülke hakkında verdikleri kredi notları, o ülkenin yatırım yapılabilir durumda olup olmadığını belirtir. Fon yöneten dev yatırım ve finans şirketleri derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notları göz önüne alarak ülkelere yatırım yapmaktadır. Hatırlanacağı üzere, 23 Eylül’de, yine bir kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody’s, Türkiye’nin kredi puanını çöp düzeyine indirmişti.
Kaynak: BloombergHT, 28 Ocak 2017
Kadıköy’de işçi paneli
Öngel: İşçilerde giderek artan bir direnme eğilimi var
Çalışma Hayatı Uzmanı Serkan Öngel konuşmasında, son dönemde görülen kriz ile 2009 krizi arasındaki farklara değindi. Farklıklardan birinin borçlanma düzeyi olduğunu ifade eden Öngel, Kartal bölgesinde Birleşik Metal-İş Sendikası işçileri ile yürütülen araştırmaya göre, her 4 işçiden 1 işçinin sadece kredi kartının asgari ödemesini yapabildiğini, her 100 işçiden 5’nin borcundan dolayı mahkemelik olduğunu ve ortalama kişi başına düşen borcun 20.000 lira olduğunu ifade etti.
Türkiye’de çalışma koşullarının Dünya’ya göre çok kötü olduğunu, haftalık çalışma saatinin 54 saate kadar çıktığını, hastalık ve yıllık izinlerin çok düşük olduğunu, krizle beraber işsiz sayısının 6.5 milyonu bulduğunu ifade eden Öngel, “İşçilerde giderek artan bir direnme eğilimi var, Birleşik Metal-İş’in aldığı grev kararı da bunu göstermektedir. Artık, zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yoktur sloganının somut hale geldiğini görebiliyoruz” dedi. Son olarak, ekonomik krizin bugün toplumun çok geniş kesimlerini etkilediğini ve bu durumun iktidara yönelik algıyı da değiştirdiğini ifade eden Öngel, “Ekonomik kriz daha da derinleşiyor ve biz bu krizi, KHK’larla, Başkanlık Sistemi ile emekçilerin baskı altına alınmasıyla, emeğin sömürüsünün, doğanın tahribatının artmasıyla her gün daha fazla yaşıyoruz” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Polat: Düzeni değiştirebilmenin yolu öncelikle dayanışma
Avcılar Belediyesi direnişine katılan Ali Polat, sağlıksız iş koşulları, baskılar, maaşları zamanında alamamak nedeniyle 2016’ın 4. Ayında direnişe çıktığını ifade etti.
“7 Haziran’dan sonra CHP taşeron işçilerin kadroya alınacağına, 1500 lira asgari ücret verileceğine ve örgütlü çalışmanın önünün açılacağına dair tüzüğüne maddeler ekleyeceğini ifade etmişti, biz buna güvendik” diyen Polat, bu söylenenleri samimi bulduklarını ve bunun hata olduğunu ifade etti. Emeğin hakkını almak isteyen, insan olduğunu hatırlamak için direnen işçileri işten çıkardıklarını ve bu süreçte CHP’si, MHP’si, AKP’si koltuğa geçtiğinde sermayenin uşaklığını yaptıklarını ifade eden Polat, bu düzeni değiştirebilmenin yolunun öncelikle dayanışmak olduğunu, din, ırk, dil ayrımı yapmadan tüm işlerin sorununun aynı olduğunu kabullenmemiz gerektiğini işaret ederek konuşmasını sürdürdü.
Kadıköy AKA-DER İşçi Komisyonu Temsilcisi Muhammet Budak ise, işçilerin karşı karşıya olduğu sömürü ve eşitsizliği somut verilerle ortaya koyduğu konuşmasında Türkiye’deki sömürünün boyutunu gözler önüne serdi. Emekçiler ölürken veya açlık sınırında yaşamaya çalışırken, çok küçük bir azınlığın sefa sürdüğü bu sömürü düzeninde, kapitalistlerin, işçi sınıfı sömürünün boyutlarını fark etmesin, fark edenler seslerini çıkaramasınlar, birleşmesinler diye ellerinden geleni yaptıklarını ifade eden Budak, bu topraklarda örgütlülüğün zayıflığına değindi. Her şeye rağmen, işçi sınıfının mücadelesinin devam ettiğini ifade eden Budak, son 7 yılda Tekel direnişini, Metal fırtınasını, aylarca direnen Avcılar belediyesi işçilerinin direnişine değinerek işçi sınıfının örgütsüzlüğünün, umutsuzluğa düşürmemesi gerektiğine değindi.
Budak: Fabrika ve işyerlerinde komiteler kurma hedefi ile örgütleniyoruz
Budak, “İşçi Gazetesi etrafında farklı sektör ve iş yerlerinden gelen arkadaşlarımızla toplanıyoruz. Fabrika, iş yerlerindeki sorunlarımızı tartışıyoruz. Tartışmalardan çıkan sonuçlar ile her fabrika ve işyerinde 3 kişi, 5 kişi komiteler kurma hedefi ile örgütleniyoruz. Tüm işçi arkadaşları omuz omuza mücadele etmek için örgütlenmeye davet ediyoruz.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Panel, konuşmacılara yöneltilen bazı soru ve değerlendirmelerin ardından bitirildi.
Kaynak: İşçi Gazetesi, 22 Ocak 2017
OHAL’de işçi kıyımı artıyor
2016’da yaşanan işten atma saldırıları 2017’ye girerken ve Ocak ayında hız kazandı. Birçok işkolu ve işyerinde işçiler işten atıldı. İşçi kıyımına dair ulaşabildiğimiz bazı haberler şöyle:
İşçiler işverenin yemeğini bastı (24 Aralık 2016)
Evyapport Limanı’ndan işten atılan işçiler, ellerindeki dövizlerle işverenin işçilere verdiği yemek organizasyonunu bastı.
Körfez’de faaliyet gösteren Evyapport Limanı’nda geçtiğimiz aylarda Liman-İş Sendikası Kocaeli Şubesi bir örgütlenme faaliyeti başlatmıştı. Bu çalışmalar sonrası sendikaya üye olan 20 işçi işten çıkarıldı.
‘Yılbaşı tatil olsun’ diyen 60 işçi işten atıldı (29 Aralık 2016)
Çorlu’da bulunan Eurotex Tekstil’de yılbaşında çalışma çalışmak istemeyen 60 işçi işten atıldı. İşçiler duruma, “kimse yılbaşında çalışmak istemiyor ve bu da bizim en doğal hakkımız” diyerek tepki gösterdi.
Yaklaşık 1000 işçinin çalıştığı fabrikanın patronu, işçilerin anlatımıyla; işin azaldığı dönemlerde memnun kalmadığı işçileri işten çıkarıyor, iş artınca yeni işçi alıyor.
Arçelik yeni yıla kıyımla girdi: 650 işçi işten atıldı (3 Ocak 2017)
Arçelik Çerkezköy Kurutma ve Motor fabrikasından 500’ü sözleşmeli olmak üzere, toplam 650 işçi işten atıldı.
İşçiler, ilk defa bu kadar kadrolu işçinin sene sonunda işten atıldığını söylüyorlar.
Her gün 4.000 kurutma makinesinin üretildiği fabrikada, işçilerin işten atılma nedeni, günlük üretimin 2.000 makineye düşürülmesi olarak açıklandı.
ODS’de direnişi kırmak için işten atma (10 Ocak 2017)
Ödenmeyen ücretlerini almak için iş bırakan Kayseri Ortadoğu Döküm Sanayi işçilerinin direnişi işten atmalarla kırılmaya çalışılıyor.
Kayseri Ortadoğu Döküm Sanayi (ODS) işçileri, on gün boyunca maaşlarını alamadığı için iş bırakma eylemi yaparken, patronlar direnişi kırmak için Birleşik Metal-İş üyelerini ve temsilcilerini tazminatsız olarak işten çıkardı.
“Emeğimizin karşılığını almak en doğal hakkımız. Maaş yatmasını istemek suç mu” diyerek patronun pervasızlığına tepki gösteren işçiler, hakları için direnmeye kararlı olduklarını vurguladılar.
Balıkesir Best’te kıyım! (10 Ocak 2017)
Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu olan Best Transformatör fabrikasında işçi kıyımı yaşandı. Yaklaşık 800 işçinin çalıştığı fabrikada 300 işçinin işten çıkarıldığı bilgisi veriliyor.
Fabrikada Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu belirtiliyor.
Şaypa’nın yeni sahiplerinden büyük işçi kıyımı (11 Ocak 2017)
Bursa’nın en büyük market zincirlerinden biri olan ve 2016 Kasım ayında satışı gerçekleştirilen Şaypa’nın yeni sahipleri daha tabelalarını asmadan işçi kıyımına gitti.
Şaypa Market Zinciri, Özen Şirketler Grubu’na bağlı Onur Market tarafından geçtiğimiz Kasım ayında satın alınmıştı. Şaypa yönetimi tarafından 2016 Eylül’ünde başlayan işçi çıkarmalar yeni firma tarafından da sürdürülüyor.
Ağustos 2016’da 81 mağazası bulunan marketler zinciri, şube sayısını 69’a düşürürken işçi sayısında da azalmaya gitti. Sadece 14 şube azalmasına rağmen Onur Market yönetimi, işçi sayısını 2.700’den 1.200’e düşürdü.
Şirvan’daki madende 450 işçi işten atıldı (12 Ocak 2017)
Siirt’in Şirvan ilçesinde, Ciner Holding’e ait madende taşeron şirkette çalışan 16 işçinin yaşamını yitirmesinin ardından, ocakta çalışan 450 işçinin 31 Aralık tarihinde işine son verildiği öğrenildi.
Şirvan İlçesi’ne bağlı Maden Köyü’nde, 17 Kasım 2016 tarihinde 16 işçi göz göre göre gelen heyelanla, binlerce ton toprak ve kaya yığını altında kalarak yaşamını yitirmişti.
İşten çıkarılan maden işçileri, Çin’den 300 kişinin getirildiğini ve işten çıkarılan işçilerin yerine yakında işbaşı yapacaklarını söyledi.
Sendikaya üye oldular işten atıldılar (17 Ocak 2017)
Çorlu Fersan Tekstil’de, TEKSİF Sendikasına üye olan 12 işçi işten atıldı.
Çoğu asgari ücretle çalışan Fersan Tekstil işçileri, fabrikadaki kölece çalışma koşullarından kurtulmak için TEKSİF Sendikasında örgütlenmek istedi.
Üyeliklerin başlaması ile örgütlenmeden haberdar olan fabrika yönetimi işçiler üzerinde baskı kurmaya başladı ve işten atmalar yaşandı. Şimdiye kadar 12 işçi çeşitli iftiralarla işten atıldı.
Kaynak: İşçi Gazetesi, Evrensel, Duvar, BursaMuhalif.com, Aralık-Ocak 2017
Soma davasında kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı
Ailelerin avukatlarından suç duyurusu
Soma katliamından 36 gün sonra, Soma A.Ş. “temlik (alacağın devri)” kararı alarak, katliamda yaşamlarını yitirenlerin ailelerinin açacağı tazminat davalarından kurtulmuştu. Asıl yüklenici konumundaki TKİ ile Soma AŞ arasında yapılan temlik sözleşmesi, TKİ’yi zarara uğrattı. Bu durum, Sayıştay tarafından açıkça tespit edildi.
Savcılık suçu yok saydı
Avukatların TKİ yöneticileri ve Soma AŞ yöneticileri hakkında “dolandırıcılık, edimin ifasına fesat karıştırma, zimmet, görevi kötüye kullanma”dan açtığı davada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına kararı vermişti.
Savcılık kararında, TKİ Genel Müdürü ve yönetim kurulu üyeleriyle ilgili “görevi kötüye kullanma” suçuyla ilgili olarak “dilekçenin işleme konulmamasına”, yasal unsurlarının oluşmadığı sonucuna vardığı diğer suçlarla ilgili de tüm şüpheliler yönünden “kovuşturmaya yer olmadığına” karar vermişti.
Avukatlardan karara itiraz
Bunun üzerine avukatlar, “kovuşturmaya yer olmadığı”na dair karara ilişkin itirazlarını Ankara Sulh Ceza Hakimliği’ne sundu. “İşleme konulmama kararı” da kesin karar olduğu ve itiraz yolu öngörülmediği için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunuldu.
Savcılık kararı kaldırıldı
Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin, itiraza ilişkin kararı 24 Ocak’ta avukatlara tebliğ edildi. Kararda, avukatların itiraz dilekçesindeki hususlar kabul edilerek, “kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına” karar verildi.
TKİ görevlilerinin yargılanma yolu açıldı
Avukatlar bu aşamada, savcılığın suç duyurusundaki şüpheliler ile ilgili görevi kötüye kullanma suçu dışındaki suçlar için kamu görevlileri yönünden soruşturma izni istemesini; bu kişilerin ve diğer tüm şüphelilerin ifadelerinin alınarak haklarında dava açılmasını beklediklerini belitti.
Kaynak: Sendika.org, İşçi Gazetesi, 26 Ocak 2017
2016 yılında en az 1970 işçi yaşamını yitirdi!
İSİG Raporu özetle şöyle:
Yazılı, görsel, dijital basından takip edebildiğimiz, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ile işçiler, işçi yakınlarının bildirimleri ışığında tespit edebildiğimiz ve her gün güncellenen bilgiler ışığında 2016 yılında yaşanan iş cinayetleri şöyle:
Ocak ayında en az 119 işçi,
Şubat ayında en az 144 işçi,
Mart ayında en az 160 işçi,
Nisan ayında en az 172 işçi,
Mayıs ayında en az 127 işçi,
Haziran ayında en az 210 işçi,
Temmuz ayında en az 176 işçi,
Ağustos ayında en az 206 işçi,
Eylül ayında en az 150 işçi,
Ekim ayında en az 169 işçi,
Kasım ayında en az 196 işçi,
Aralık ayında ise en az 141 işçi yaşamını yitirdi.
2016 yılında iş cinayetleri sonucu en az 1970 işçi kardeşimiz aramızdan ayrıldı.
2016 yılının Aralık ayında:
En çok iş cinayeti; inşaat, taşımacılık, tarım, belediye ve metal işkollarında yaşandı.
İş cinayetlerinin nedenleri olarak; trafik/servis kazası, yüksekten düşme ve ezilme/göçükler öne çıktı.
Aralık ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin 1’i çocuk, 5’i kadın ve 5’i de göçmen.
İş cinayetleri en çok İstanbul, Bursa, Adana ve Antalya’da yaşandı.
Yaşamak için direnmek ve örgütlenmek zorundayız, başka çaremiz yok!
2016 yılında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 1970 işçiyi saygıyla anıyoruz…
Kaynak: İşçi Gazetesi, 5 Ocak 2017
3. Havalimanı inşaatında yine iş cinayeti
Evrensel gazetesini arayan işçilerin aktardığı bilgiye göre, 26 Ocak sabahı mesai başlangıcında terminal komplesinin ek binasının inşaatında çalışan Taner Demirci, havanın karanlık olması nedeniyle önünü görmeyip birinci kattan aşağı düştü ve hayatını kaybetti.
Demirci’nin 30 yaşında, evli ve çocuğu olduğu belirtildi. Karslı olan Demirci, bir aydır 3. havalimanı inşaatında çalışıyordu.
Son 2 ayda 6 işçi yaşamını yitirdi
3. Havalimanı inşaatında 25 Ocak günü de, 3 günlük bir işçi masa kalıbından düşerek hayatını kaybetmişti. İşçiler, sadece 26 Ocak’ta iş cinayetinin yaşandığı terminal binası TB1 bölümünde son 2 ayda 6 işçinin yaşamını yitirdiğini belirtti.
Kaynak: İşçi Gazetesi, 26 Ocak 2017
THY’de işsizlik tehdidiyle hak gaspı
Türk Hava Yoları (THY) yönetiminin teklifi üzerine THY’de çalışan üyelerine açıklama yapan Hava-İş yönetimi, sendika olarak işten çıkarılmaya karşı 2017 yılı için toplu sözleşmede yer alan 4+4 maaş zammından feragat edilmesini düşündüklerini bildirdi.
Sendika THY’nin değnekçisi mi?
Hava-İş’in üyelerine yaptığı duyuruda özetle şu görüşler savunuldu:
“Bir süredir Türk Hava Yolları yöneticileri ile yaptığımız görüşmeler neticesinde, malum olunduğu üzere THY’nin içinde bulunduğu kriz ortamı nedeniyle, 2016 yılında ciddi bir zarar oluştuğu görülmüş olup 2017 yılının da şirket için zorlu geçmesi beklenmektedir. Tarafımıza 25 dar gövde ve 7 geniş gövde uçağın hangarlara çekildiği bildirilmiştir. Buna göre 1000’den fazla kabin memurunun ve 500’e yakın pilotun işgücü fazlalığı oluştuğu bilgisi sendikamıza iletilmiştir. Bu kapsamda, THY yönetimi ya toplu işçi çıkararak ya da ücretlere 2017 yılı için zam yapmayarak (sosyal yardım ve ücrete ilişkin tüm haklar dâhil) tasarruf sağlamak teklifiyle sendikamıza başvurmuştur.”
Bizzat THY yönetiminin işçiler üzerinde kurduğu baskı ve sindirme politikalarıyla sendika yönetimine taşınan mevcut Hava-İş yönetimi, THY emekçilerine işverenin sopasını sallıyor. “Ya işten atılırsınız ya efendimin isteğini kabul edersiniz!”
Sendika açıklamanın sonuna nihai karar için anket yaptıracaklarını, çıkan sonuca uygun hareket edeceklerini de belirtmiş. Efendisinin sopasını sallayanlar için ters sonucu bertaraf etmek o kadar zor olmasa gerek.
Anket sonuçlandı
Beklendiği gibi anketten ‘kabul’ sonucu çıktı. Yapılan açıklamaya göre sendika yaklaşık 13 bin üyenin katıldığı bir anket yaptı. Anket sonucunda yüzde 95 oranında ‘Evet zam olmayabilir’ sonucu çıktı.
THY emekçilerinin örgütlenme deneyimi, birikimi hala vardır. Sendikacı geçinen bu asalak takımından kurtulmak istiyorlarsa sabır ve emek isteyen, kararlı bir örgütlenme süreci başlatmak zorundadırlar.
Kaynak: İşçi Gazetesi, 13 Ocak 2017