Suudi Arabistan: Suriye’de Kara Operasyonlarına Hazırız
Suudi Arabistan, ABD öncülüğündeki koalisyonun ihtiyacı olması halinde Suriye’ye asker göndermeye hazır olduğunu açıkladı.
Mart 2015’ten bu yana Yemen’i bombalayan Suudi öncülüğündeki koalisyonun da sözcüsü olan General Ahmed Asseri tarafından el Arabiya’ya yapılan açıklamada “Krallık, koalisyonun Suriye’de gerçekleştirilmesine karar verilen tüm kara operasyonlarına katılmaya hazırdır” denildi.
Bahreyn: “Suriye’ye savaşması için asker göndermeye hazırız”
Suudi Arabistan’ın, IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılmaya hazır olduğunu duyurmasının ardından bir açıklama da Bahreyn’den geldi.
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren daha sonra “demokrasi ve barış” getirme iddiasıyla talan eden “koalisyon” güçlerine katılarak sözde IŞİD’e karşı mücadele edeceğini ve kara harekâtına hazır olduğunu açıklayan Suudi Arabistan’ın ardından Bahreyn’den de operasyona destek açıklaması geldi.
Bahreyn, Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’de savaşması için asker göndermeye hazır olduklarını açıkladı. Açıklamada, ilk etapta gönderilecek askerlerin karadan müdahale edebileceği aktarıldı.
ABD Savunma Bakanı Ashton Carter da Suudilerin IŞİD karşıtı koalisyona kara kuvvetleriyle katılma fikrini ‘memnuniyetle karşıladığını’ açıklamıştı.
Planları Bozulan 6’lı Çetenin Üyesi Katar: “Gerekirse Suudi Arabistan ve Türkiye ile Askeri Müdahale Yaparız”
Katar Dışişleri Bakanı Atiyye, Türkiye ve Suudi Arabistan’la işbirliği yaparak Suriye’ye askeri müdahalede bulunabileceklerini söyledi. Suriye’den gelen yanıt ise sert oldu: Tepkimiz yıkıcı olur.
Suudi Arabistan’ın Suriye konusunda askeri müdahaleyi dışlamayan tutumu hakkında görüşü sorulan Katar Dışişleri Bakanı Halid El Atiyye, “Suriye halkını ve Suriye’yi bölünmekten korumak için Suudi ve Türk kardeşlerimizle birlikte elimizden geleni yaparız. Suriye halkını rejimin gaddarlığından korumak için askeri bir müdahale gerekiyorsa, bunu yaparız” diye konuştu.
Kaynak: direnisteyiz3.org
Bölge devletlerinden Suriye’yi işgal açıklamaları
Suriye halkları emperyalist saldırıya direniyor
Suriye ordusu, Türkiye Sınırındaki Stratejik Kasabayı IŞİD’den Aldı
Suriye ordusu, Rus savaş uçaklarının hava desteğiyle Türkiye sınırında bulunan ve stratejik öneme sahip olan Lazkiye kentinin kuzeydoğusundaki Navara kasabasını cihatçıların elinden aldı. Ordu, Halep doğusunda ise Tel Maksur kasabasını IŞİD’den kurtardı.
Birçok bölgede Rusya savaş uçaklarının hava desteğiyle başarı elde eden Suriye ordusu, Halep kentinin doğusunda yer alan ve stratejik Kuveyris Hava alanına yakın olan Tel Maksur kasabasını da IŞİD’den geri aldı. Tel Maksur kasabasının alınmasıyla IŞİD’in elindeki El Bab kentinin alınması için önemli bir yol açılmış oldu.
Suriye Ordusu, El Nusra Liderini Öldürdü
El Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi liderlerinden birinin, Suriye ordusunun operasyonlarında öldürüldüğü bildirildi.
Adı açıklanmayan El Nusra liderinin Suriye’nin kuzeyinde Halep’e 12 kilometre uzaklıktaki Anadan kasabasında düzenlenen hava saldırısı sonucu öldüğü bildirildi.
Öte yandan Halep’te bazı silahlı grupların taraf değiştirerek Suriye ordusuna destek verme kararı aldığı bildirildi. El Mayadin televizyonunun haberine göre, Halep’teki militan gruplar hükümet saflarında teröristlerle savaşmaya hazır olduklarını açıkladı.
Suriye Ordusu: Cihatçıların Türkiye ile Son İkmal Yolunu Kestik
Suriye ordusu, Halep’in kuzeyinde cihatçıların kontrolündeki iki Şii köyünde kuşatmayı kırdığını ve cihatçı güçleri Türkiye sınırına bağlayan son ikmal yolunu kestiğini duyurdu.
Suriye ordusuna bağlı birlikler yaklaşık 3 yıldır cihatçıların kontrolünde olan Nubul ve Zehra’ya girdi.
Askeri bir kaynak, “Öncü birlikler, Nubul ve ve Zehra kasabalarındaki kuşatmayı kırdılar. Teröristler bu kasabaları terk etti, ancak dış mahallelere yönelik havan topu ve geliştirilmiş roketlerle yapılan saldırıları sürdürüyorlar” dedi.
İki kasabanın geri alınmasıyla Halep’te Suriye ordusunun ilerleyişinin hızlanacağı belirtiliyor.
Menag Askeri Hava Üssü YPG Kontrolüne Geçti
Halep’in kuzeyinde, Azez’in güneyinde yer alan stratejik öneme sahip Menag Askeri Hava Üssü, YPG’nin denetimine girdi.
Havalimanı, yaşanan şiddetli çatışmaların sonucunda 11 Şubat günü, sabah erken saatlerde YPG ve Ceyş El Suwar güçlerinin eline geçti. YPG hava üssünün yanı sıra Menag’daki kasabaların da kontrolünü ele geçirdi.
Menag Havaalanı 2013 yılında yaklaşık 1 yıl süren kuşatma ve çatışmaların ardından Nusra Cephesi’nin eline geçmişti.
Menag, Halep’ten Türkiye sınırına uzanan ana yol üzerinde bulunduğu için stratejik öneme sahip bir havaalanı olarak kabul ediliyor. Menag, ayrıca Rus hava desteğiyle ilerleyen Suriye ordusunun yaklaştığı Tel Rıfat kasabası ile Azez arasındaki bağlantıyı da sağlayan bir nokta olması sebebiyle de öneme sahip.
Ceyş El Suwar, Halep’i Askeri Bölge İlan Etti
Ceyş El Suwar Askeri Meclisi Halep ve Halep’in kuzey kırsalını askeri bölge olarak ilan etti, bölge halkının çıkarlarını korumak için güçlerinin tedbir alacağını belirtti.
Ceyş El Suwar (Devrimciler Ordusu) Askeri Meclisi yazılı bir açıklama yayımlayarak, Bostan Paşa mahallesine konuşlanan güçlerinin bir yandan Baas rejim güçleri, bir yandan da AKP/Erdoğan destekli El Kaide güdümlü çetelerin saldırılarına maruz kaldığını açıkladı. Askeri Meclis, Halep ve Halep’in kuzey kırsalını askeri bölge olarak ilan ettiğini duyurdu.
Açıklamada, Baas rejim güçlerine karşı Bostan Paşa mahallesine konuşlanan Ceyş El Suwar savaşçılarının, ‘varlıklarını bir pabuca satan onur yoksunu El-Simûm El-Sewdai Taburu çeteleri tarafından kirli bir saldırıya maruz kaldıklarına’ yer verildi.
Suriye Ordusu, Halep’te IŞİD Bayrağını İndirdi
Suriye ordusu Halep termik enerji santralinden IŞİD bayrağını indirerek yeniden Suriye bayrağını taktı.
Halep termik enerji santralini yeniden ele geçiren Suriye ordusu, santraldeki IŞİD bayrağını indirerek Suriye bayrağını yeniden taktı.
Santralin ele geçirilmesiyle bölgeye elektrik sağlanmasının kolaylaşacağı belirtiliyor.
Ancak Halep’te çatışmaların yoğun olarak sürdüğü, Suriye Demokratik Güçleri ve Suriye ordusunun elindeki noktalara IŞİD, El Kaide ve ÖSO tarafından yoğun saldırılar gerçekleştirildiği bildiriliyor.
Kaynak: direnisteyiz3.org
Wikipedia’dan Türkiye iç savaş haritası
Yaygın sanal ansiklopedi Wikipedia, “iç savaşın” yaşandığı ülkelere Türkiye’yi de ekledi. Dünya üzerinde “iç savaşın” yaşandığı bölgeleri harita üzerinden gösteren Wikipedia, savaşın seyrine ilişkin anlık bilgi paylaşıyor. Savaşan tarafların, ekonomik, siyasi, askeri gücüne ilişkin bilgilerin verildiği haritada, aynı zaman da ihtilafın tarihi, arka planına ilişkin de kronoloji veriliyor.
Daha önce Mısır, Libya, Yemen, Irak, Suriye, Tunus gibi ülkelerin “iç savaş” haritalarını yayınlayan Wikipedia, son olarak Türkiye’de Kürtlere karşı süren devlet saldırılarını da “iç savaş” kategorisinde değerlendirerek harita yayınlamaya başladı.
Özyönetim Alanları Sıcak Savaş Bölgeleri
Her gücün ayrı bir renkle gösterildiği haritada, Kürt güçlerinin eylemleri ve açıklamaları sarı renkle verilmeye başlandı. Özyönetimin ilan edildiği Varto, Sur, Hizan, Hakkari, Edremit, Silvan, Dargeçit, Derik, Nusaybin, Cizre, Silopi, Şırnak, İdil, Yüksekova, Doğubayazıt gibi il ve ilçeler sıcak savaş bölgeleri olarak işaretlendi.
Gazi ve Gülsuyu’da Haritada
Haritada aynı zamanda İstanbul’un Sultangazi ilçesinin Gazi Mahallesi ve Maltepe ilçesinin Gülsuyu Mahallesi de sıcak çatışma bölgeleri olarak işaretlendi. Yaşanan gelişmeleri, fotoğraf, video ve kısa bir bilgilendirme ile geçildiği harita
“http://turkey.liveuamap.com/” adresi ile yayın yapıyor.
Direnisteyiz3.org
Topyekûn savaşın kısa bir kronolojisi ve direniş
DİHA’nın arşivinden yararlanarak yaklaşık 3 haftalık bir aralıkta, yaşamın her hücresine sinmiş olan savaşa dair çıkan haberleri derlemeye çalıştık. Bunu yaparken haber değerini fazlasıyla hak eden onlarca, durumu tek bir cümleyle bile yazdığımız durumda yeterli alanımız olmadığını gördük.
Direniş alanlarına, gelecek korkusuyla saldıran AKP’li Devlet, Saray ve çeteleri savaşı yaşamın her alanına yayarken; savaş kendi ekonomisini de yaratıyor: Diyarbakır’da petrol-doğalgaz arama işlemleri yapan Viking Şirketi tarafından kendilerine gönderilen tebligatla “küçülmeye gidiyoruz” gerekçesiyle işten çıkarılan 164 işçi bunun sadece bir örneği. Şirketin küçülmeye gittiğini belirttiğini ancak kendilerini işten çıkaran aynı şirketin batıda yeni işçileri işe aldığını belirterek, kararın siyasi olduğunu kaydetti.
Diğer yandan sağlık emekçilerine dönük geliştirilen ve uzun zamandır yoğun olarak devam eden tehdit ve saldırılar bu süreçte de devam etti. Kontra çetelerin sosyal medya ağlarında ve havuz medyanın bütün araçlarında sağlıkçılar sürekli hedef gösteriliyor. Saray bunu yetersiz görürse Cizre Belediyesi’ne ait ambulansın şoförü Cemal Candoruk gözaltına alınıyor ya da Diyarbakır’da Selahaddin Eyyübi Devlet Hastanesi Başhekimi Şenol Gedik, sabah saatlerinde silahlı saldırıya uğratılıyor.
Suruç saldırısından beri HPG gerillarına dönük geliştirilen savaş hamlesi sonucunda da sürekli çatışmalar yaşanıyor. Örneğin; 18 Şubat’ta Diyarbakır-Bingöl karayolu üzerinde askeri konvoyun geçişi sırasında meydana gelen patlamada en az 8 askerin yaşamını yitirdiği öğrenildi. 19 Şubat’ta Lice’deki askeri birliklerden, Sisê ( Yolcati ) Derxust ( Dibek ) ve Cinezur (Çağdaş) mahallerinin de bulunduğu kırsal alanlara havan ve top atışları yapılırken, gerilla alanlarına savaş uçaklarının saldırıları hiç kesilmedi.
Halk çocuklarının savaşa kuban edilmeye çalışıldığı bu vahşet ortamında, direniş de kesintisiz olarak sürdürülüyor.
Kronolojik olarak hazırladığımız topyekün savaşın bilançosu ve direnişler:
Cizîr’de tarihi vahşet: Sarayın zaferi(?)
İlçede bodrumlardan gelecek iyi haberi uzun bir süre diken üstünde bekleyen halklar, ilerleyen günlerde gelen haber ve görüntülerle devletin soykırımcı yüzüyle bir daha tanıştı. İşte bu süreçte yaşananlar:
8 ŞUBAT:
*Devlet Hastanesi personelini bir odaya kapatan polisin, infaz ettiği yaralıların cenazelerini hastaneye getirdiği öğrenildi. Polisin sabah saatlerinde de hastaneden çok sayıda ceset torbası aldığı belirtildi.
*İki ayrı binanın bodrum katına eş zamanlı olarak devlet güçlerince düzenlenen saldırıda aralarında yaralıların da bulunduğu çok sayıda kişinin infaz edildiğine dönük iddialar güçleniyor. Saldırıların olduğu mahalleden Cizre Devlet Hastanesi morguna cenazeler getirildiği bildirildi.
*Toplu katliam iddialarının ortaya atıldığı Cizre’den Şırnak Devlet Hastanesi’ne 4 cenaze getirildi.
*Devlet güçlerinin yaralıların infaz edildiği mahalleye “Cenazeler var.” denilerek götürülen belediyeye ait ambulanslar gün boyu bekletildikten sonra, sonraki gün çağrılmak üzere geri gönderildi.
9 ŞUBAT: HDP, yaşanılan vahşetin araştırılması, kamuoyu kaygısının giderilmesi ve bu konunun tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılması için meclis araştırması istedi.
10 ŞUBAT: *Yaşanan vahşete Diyarbakır’dan İstanbul’a, Mardin’den İzmir’e, Elazığ’dan Manisa’ya kadar birçok kentte lanet yağdı. Yürüyüş, oturma ve gürültü eylemleriyle vahşete tepki gösteren yurttaşlar, polis saldırılarına karşı barikatlar kurdu. Tüm yerlerde yapılan protesto gösterilerinde ortak çağrı vardı: “Zulme karşı direnişi büyütelim.”
*AİHM’in sokağa çıkma yasaklarına ilişkin tedbir kararlarını reddetmesi sonucu Cizre katliamının yaşandığının altını çizen avukatlar, AİHM’in kendilerine sunulan dosyalarda durumun vahametini görmüş olduklarını ancak bunu göre göre katliama göz yumduklarını vurguladı.
*Yeni bir “vahşet bodrumu” daha ortaya çıktı. Sur Mahallesi’nde bulunan bir evin bodrumunda mahsur kalan yaklaşık 50 kişiden 20-25’inin devlet güçlerinin saldırıları sonucu katledildiği öğrenildi. Sağ kalan diğer yaralıların da katledilmek istendiği bildirildi.
*Katliamlara karşı BM’de önce açlık grevi daha sonra oturma eylemi yapan Barış Anneleri, bütün girişimlerine ve ısrarlarına rağmen adım atmayan BM’yi eleştirerek, “Vahşet bodrumundaki katliamlardan Birleşmiş Milletler de sorumludur.” açıklamasında bulundu.
*3 gün önce katliamın yapıldığı Narin Sokak’taki binadan 12 cenaze daha çıkarıldı.
*DBP Genel Merkezi, Cizre’de yaşanan katliamda yaşamını yitirenler arasında yakınları olabileceğini düşünenler için Kriz Merkezi oluşturdu.
*İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi, katliamların yaşandığı Cizre için harekete geçme çağrısı yaptı.
11 ŞUBAT: *Meclis, günlerdir yaşanılan vahşetin araştırılması, konunun tüm ayrıntılarıyla incelenmesi ve sorumluların yargı önüne çıkarılması amacıyla HDP’li milletvekilleri tarafından verilen araştırma önergelerindeki ifadeleri, devlet nezdinde “kaba” ve “yaralayıcı” gördüğü gerekçesiyle kabul etmedi.
*Sur Mahallesi’nde dünden bu yana 21 kişinin yaşamını yitirdiği yaralıların mahsur kaldığı bodrumda, 1 yaralı daha hayatını kaybetti. Bodrumda yaşamını yitirenlerin sayısı 22’ye çıkarken, 23 yaralı ise hala ambulans bekliyor. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, önümüzdeki saatlerde ambulansın binaya gitmemesi durumunda ailelerle birlikte binaya yürüyeceklerini söyledi.
*Yaralı haldeki insanları yakarak ve bombalayarak katleden özel savaş unsurları, yaptıkları katliamları ilçenin dört bir yanından havaya ateş açıp bozkurt işareti yaparak kutluyor. Katliamcı güçlerin, binalarda kalan tüm yaralıları katlettiğinden endişe ediliyor.
*Devlet güçlerinin saldırdığı bodrumlarda bulunan yaralıların aileleri, çocuklarının akıbetini öğrenmek ve yaralıları almak için bir kez daha Nusaybin’den Cizre’ye doğru hareket etti.
*İçişleri Bakanı Efkan Ala, ayları bulan kuşatma ve yüzleri bulan sivil katliamların yaşandığı “devlet katliamının” sona erdiğini açıkladı. Bakan Ala’nın “başarılı bir biçimde sona erdiğini söylediği operasyonel faaliyetler” de, onlarca kişi katledildi, insanlar diri diri yakıldı. Vahşet bodrumlarında yaralıların katledildiği son bilanço ise tam olarak bilinmiyor.
* 2 ayrı binanın bodrum katında katledilen ve otopsi işlemleri için çeşitli illere kaldırılan cenazelerin teşhisi için Mardin’de kriz masası oluşturularak, ailelerden kan örneği alınmaya başlandı.
*Vahşet bodrumlarındaki yaralıları ve cenazeleri almak isteyen yaralı yakınları Cizre girişinde bir kez daha engellendi. Cizre’deki 3’üncü vahşet bodrumunda mahsur kalan Derya Koç’un babası Cizre girişinde İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın operasyonların bittiğine dönük açıklamasına yanıt vererek, “Bizleri oyalıyorlar. İçerde katliam yapıyorlar.” dedi.
*Devlet güçlerinin saldırı düzenlediği ve yaralıların içinde mahsur kaldığı binaların bulunduğu bölgeden 31 cenaze daha alınarak, Devlet Hastanesi’ne götürüldü.
16 ŞUBAT: Katledilen ve cenazeleri farklı kentlerdeki hastanelere kaldırılan 145 cenazeden şu ana kadar sadece 13’ü aileleri tarafından teşhis edildi. Birçoğu tanınmaz halde olduğu için cenazelere DNA testi yapılırken, bu işlemler de ağır aksak yürütülüyor. Cenazelerin teşhisi için Mardin’de oluşturulan Kriz Masası’nda görevli DBP İl Eşbaşkanı Ömer Öcalan, test sonuçlarının hızlandırılması gerektiği çağrısı yaptı.
19 ŞUBAT: AKP’nin gizlemeye çalıştığı savaş suçunun izleri Dicle Nehri kıyısında ortaya çıktı. Vahşet bodrumlarında katledilenlere ait olduğu değerlendirilen insana ait çok sayıda uzuv Dicle’nin kıyısındaki hafriyat alanına döküldü.
*HDP, vahşet bodrumlarından çıkarılan cenazelerin otopsi işlemlerinde yaşanan usulsüzlükler nedeniyle Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması talebiyle soru önergesi verdi. Demirel, önergesinde Türkiye’yi 2011 yılında altına imza attığı Minnesota Protokolü’nün gereklerini yerine getirmeye davet etti.
20 ŞUBAT: Katledilen ve farklı hastanelere kaldırılan 165 cenazeden bugüne kadar sadece 27’si alınıp defnedilebildi. Aileler sıkıyönetim nedeniyle hastanelere gitmekte zorlanırken Faysal Sarıyıldız, çocuklarının yaşamını yitirdiğinden şüphelenen ailelerin Mardin’deki Kriz Masası’na başvurması için çağrı yaptı.
22 ŞUBAT: Cudi Mahallesi’nde devlet güçlerinin saldırılarında katledilen 8 kişiye ait cenaze daha bulundu.
23 ŞUBAT: Cizre’de soykırım saldırıları ve abluka sürerken ilçenin Yafes Mahallesi’ne çekilen devlet güçleri, arkalarında bir enkaz bıraktı. Askeri hareketliliğin sürdüğü ilçede, devlet güçleri mezarlık içerisinde bulunan HPG ve YPG savaşçılarının mezarlarına saldırdı.
24 ŞUBAT: Uluslararası Af Örgütü’nün açıkladığı “2015 Yılı Dünya Hak İhlalleri” raporunda, dünya ülkelerinin önemli sorunları arasında “mülteci krizi” yer alırken, insan hakları ihlallerinin artarak devam ettiği belirtildi. Raporda, Türkiye’ye ayrılan bölümde ise 24 Temmuz’da çözüm sürecinin sona ermesi ile birlikte hak ihlallerinde ciddi bir artışın yaşandığının altı çizilerek kentsel alanlarda giderek askeri bir boyut kazanan kolluk kuvvetlerinin operasyonları sırasında, 100’den fazla insanın öldüğü ve Ağustos’un sonuna kadar 2 binden fazla kişinin gözaltına alındığının tahmin edildiği aktarıldı. Cizre’de “sokağa çıkma yasakları”nda vahşet boyutunda hak ihlali yaşandığına yer verilen raporda, Kürt illerine bağımsız heyetlerin gönderilmesi çağrısı yapıldı.
Sur’daki destansı direniş sürüyor
11 ŞUBAT: Günlerdir operasyon yapan JÖH, PÖH ve Bordo Bereli’lerden sonra, orduya “yardımcı olsun” diye kaymakamlıklar bünyesinde çalıştırılan İŞ-KUR’a bağlı geçici işçiler de “savaş cephesi”ne sürüldü. Sur Kaymakamlığı’na bağlı onlarca işçi, çatışmaların olduğu mahallerde hendek kapatma, barikat kaldırma ve mevzi yapma gibi işlerde çalıştırılmak üzere götürülürken, bunu kabul etmeyenler ise işten çıkarıldı. İşçiler hukuki yardım talebinde bulunmak ve ilgililer hakkında gerekli işlemlerin yapılması için İHD’ye başvurdu.
16 ŞUBAT: 77 gündür kuşatma ve saldırı altında bulunan UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesine aldığı Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde, devlet güçleri eliyle ilçe sakinlerine yönelen saldırıların, katledilen insanlar gibi alıp götürdüğü bir diğer şey ise binlerce yılık tarih. Halen süren saldırılar sonucu bugüne kadar ilçedeki pek çok tarihi yapı tahrip edildi, yakılıp yıkıldı. Tarihi Kurşunlu Cami, Paşa Hamamı, Haci Hamit Cami bunlar arasındaki önemli eserlerden bir kısmı.
*Kuşatma altındaki Sur’dan yansıyan bilgilere göre birçok tarihi yapı gibi Ortadoğu’daki en büyük Ermeni Kilisesi olma özelliğine sahip Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin bir bölümü de saldırılarda tahrip edildi. 2012 yılında restore edilerek hizmete açılan kilise ile Ermenilerin yüz yıl sonra yeniden birleşen yaşamlarının bugün bir kez daha kesintiye uğradığını söyleyen Kilise Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Gafur Türkay, çan sesinin ezan sesine katıştığı Sur’da, saldırılarla beraber ne ezan sesi ne de çan sesi kaldığını dile getirdi.
17 ŞUBAT:
*Sur’da süren katliam ve kuşatmalar, kentin sağlığını da vurmaya başladı. Yenişehir Belediyesi’nin çöp toplama araçlarının Ben û Sen Mahallesi’ne sadece Sur’dan giriş yapabilmesine karşılık polislerin yollara koyduğu kum torbaları nedeniyle çöp araçları yasaklı olmayan mahallelere de giremiyor. Yaklaşık 20 gündür toplanmayan çöpler mahallede koku yaymaya başladı.
*Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültürel Mirası ve Turizm Daire Başkanı Nevin Soylukaya, kuşatma altındaki Sur’da yer alan 602 tarihi anıtsal yapıdan birçoğunun devlet güçlerinin saldırıları sonucu yakılıp yıkıldığını belirtti. Soylukaya, yaşanan bu tahribatlardan kaynaklı Sur’un, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinden “Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi”ne alınması durumunun söz konusu olduğunu söyledi.
18 ŞUBAT: Yaklaşık 200 sivilin mahsur kaldığı binaların da bulunduğu mahallelere yönelik saldırılarda dakikada 3 top atışı yapılıyor.
19 ŞUBAT: Kuşatma altındaki Sur’a dönük havadan bombardıman tehditlerinin yapılmasının ardından kentin üzerinden alçak uçuş yapmasına tepki gösteren Diyarbakır’daki siyasetçi ve kurum temsilcileri, savaş uçaklarının alçak uçuş yapmasının hükümetin savaş politikasından bağımsız olmadığını ve halkı tahrik edip korku yaratmak amacıyla yapıldığını ifade etti.
20 ŞUBAT: Av. Emrullah Engin Akyürekli, yoğun bombardıman altında bulunan Sur’da halen 90 günlük bir bebek ile 15 çocuğun da aralarında bulunduğu yaklaşık 130 kişinin bodrum katlarında mahsur durumda olduğunu belirtti. Av. Akyürekli, kuşatmanın derhal kaldırılmaması halinde ikinci bir Cizre katliamının yaşanabileceği uyarısında bulundu.
21 ŞUBAT:
*Kuşatma ve saldırıya karşı direnişin sürdüğü Sur’dan zorla göç ettirilen yurttaşlar yeniden mahallelerine dönüyor. Komşuları tarafından sevinçle karşılanan yurttaşlar, “Evlerimizde kalacağız, bizi öldürseler de bir daha gitmeyeceğiz.” diyerek gelebilecek her türlü saldırıya karşı direneceklerini dile getiriyor. Yurttaşlar, ilçeden ayrılmak zorunda kalanlara ise “Evlerinize geri dönün.” çağrısı yapıyor.
*HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp, Sur’da mahsur kalan sivillerle yaptığı telefon görüşmelerine ait ses kayıtlarını dinletti. Sur’da mahsur kalanlardan Seniha Sürer, “Burada evlerin hepsi yıkılmış, binalar yıkılmış, kalacak hiçbir yer kalmamış, biz bir bodrumdayız. Burada çocuklar var, bebekler var, vallahi yaralılar var. Çocuk bezi ile kanlarını durduruyoruz. Enkaz altında da var.” dedi.
22 ŞUBAT:
*Devlet güçlerinin Sur’da yol açtığı yıkımı tespit etmek için oluşturulan Kriz Masası’nın verilerine göre, Sur’un yasaklı mahallerinden diğer mahallelere 2 bin 89 aile, Suriçi’nin yasaksız bölgelerinden diğer ilçelere 2 bin 739 aile göç etti. Göç etmek zorunda kalan mağdur ailelerin yaraları sarılmaya devam edilirken 3 hafta içerisinde 403 ev ve işyerinin onarılmasının ardından çok sayıda aile evlerine geri döndü.
*Sur’a yönelik devlet bombardımanlarında mahsur kalan siviller için “Yaşam koridoru” açılması talebiyle Dicle Fırat Kültür Merkezi’nde nöbet eylemi başlatıldı.
23 ŞUBAT:
*Sur’a yönelik kuşatma ve saldırılar 84’üncü gününde devam ederken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinesinde Diyarbakır’da düzenlenen bir toplantıda, Sur’dan boşaltılmak istenen aileler için 11 bin konutluk bir TOKİ projesinin kararı alındı. Yakın zamanda başlatılacak bu TOKİ projesi öncesinde ise 4 bin 500 kişilik bir “Afet Kent” oluşturulacak.
*Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin devletin kuşatma ve saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan Sur’lu ailelere dönük destekleri devam ediyor. Şimdiye kadar 4 bin 200 aileye ulaşarak (yaklaşık 30 bin kişi) temel ihtiyaç malzemesi desteğinde bulunan Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda yaşananlardan etkilenen çocukların rehabilite edilmeleri için de çalışmalarını sürdürüyor. Diğer yandan da çocuklar için tiyatro gösterimi yapıldı.
*İlçede mahsur kalan 200’e yakın sivil, katliam tehdidi altındayken Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, “sivillerin saat 16.00’da bölgeden tahliye edilebileceği” belirtilmişti. Açıklamada, “Söz konusu çalışmaların yürütüldüğü bölgede bulunduğu iddia edilen sivil vatandaşlarımızın valiliğimize veya ilgili güvenlik kuvvetlerimize hangi bölgeden çıkacaklarının bildirilmesi halinde, bugün saat 16.00’da güvenlik kuvvetlerimiz tarafından, bölgeden tahliye edilmeleri için gerekli her türlü kolaylık sağlanacaktır.” ifadelerine yer verilmişti. Söz konusu saate az bir zaman kala devlet güçleri tarafından sivillerin bulunduğu mahallelere yönelik bombardıman başladı.
*Sur’u yerinde görmek için gelen Avrupa Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Monica Frassoni, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği alanlarda yaşayan sivillerin yaşamından kaygı duyduklarını söyledi.
İdil’de de özyönetim alanlarına saldırılar başladı
16 ŞUBAT:
*Şırnak Valiliği tarafından gece 23.00’dan itibaren “sokağa çıkma yasağı” uygulanması kararının alındığı İdil’de, devlet güçlerinin mahallelere saldırıları başladı. Zırhlı araçlardan Yenimahalle ve Turgut Özal Mahallesi’ne doğru ateş açılırken, ilçeden silah sesleri yükseliyor.
*Aylardır devlet güçlerinin ablukası altında olan ilçede “sokağa çıkma yasağı”nın ilan edilmesi ile birlikte ilçeye zırhlı araç sevkiyatının ardından personel sevkiyatı da hız kazandı. Cizre yönünden Mehter Marşı çalarak ilçeye zırhlı otobüs ve kirpi tipi zırhlı araçlarla yapılan personel sevkiyatına, Ankara Büyükşehir Belediyesi ASKİ Genel Müdürlüğü’ne ait 2 yakıt tankerinin eşlik etmesi kameralara yansıdı.
18 ŞUBAT: Çıkan çatışmada ağır yaralanan bir asker ile bir polis özel harekatçı yaşamını yitirdi.
20 ŞUBAT: Soykırım saldırılarının devam ettiği İdil’de Xerabşeref(Dirsekli) Köyü’nden yapılan top atışları ile yeniden saldırılar başladı.
21 ŞUBAT: Sıkıyönetim uygulamaları 6’ncı gününde yoğunlaşarak devam ederken, devlet güçleri mahallelerdeki yurttaşları zorla evlerinden çıkarıyor.
*Devlet güçlerinin saldırı başlattığı ilçede çıkan çatışmalarda bir askerin yaşamını yitirdiği öğrenildi.
*Saldırıların sürdüğü ilçede devlet güçleri zırhlı araçlardan Süryani Mahallesi’ni yaylım ateşe tuttu.
22 ŞUBAT: İlçeye askeri sevkiyat yapılmaya devam ediyor. Tanklardan yapılan top atışları sonucunda ise mahallelerde birçok evden dumanlar yükselmeye başladı.
23 ŞUBAT: Sıkıyönetim uygulamalarının 8’inci gününde Xirabşeref köyünden devlet güçlerinin top atışları sonucu Yenimahalle’de birçok evde tekrar yangın çıktı. Devlet güçlerinin yoğun top atışı sürerken, devlet güçlerinin mahallelere sızma girişiminde bulunduğu, ancak YPS ve YPS-Jin’in direnişi ile karşılaştığı öğrenildi.
24 ŞUBAT: İdil, güne Yeni Mahalle’ye yapılan yoğun top atışlarıyla uyanırken, havadan da Kobra tipi helikopterler mahalleyi yoğun ateş altına aldı.
Nusaybin’de abluka fiili olarak sürüyor
Sokağa çıkma yasağının ilan edilmediği zamanlarda da fiili olarak ablukanın devam ettiği ilçede yaşananlar:
11 ŞUBAT: Devlet güçleri akşam saatlerinde direnişin sürdüğü Abdülkadirpaşa Mahallesi’ni kobra tipi zırhlı araçlardan ağır silahlar ile yaylım ateşine tuttu.
12 ŞUBAT: İlçeyi dört bir yandan ablukaya alan zırhlı araçlardan mahalleler taranırken, zaman zaman şiddetli patlamalar yaşandı.
14 ŞUBAT: Dicle Mahallesi’ne yönelik öğleden sonra başlanan taramalarda arkadaşlarıyla sokakta oynayan 12 yaşındaki Muğdat Ay isimli çocuk katledildi. Taramalarda 16 yaşındaki Azad Denger de ayağından yaralandı.
18 ŞUBAT: Fırat, Dicle, Yenişehir ve Abdulkadirpaşa mahallelerini zırhlı araçlarla kuşatma altına alan devlet güçleri, mahalleleri rastgele tarıyor. Çağçağ Sokak ve eski Devlet Hastanesi çevresinde konumlanan zırhlı araçlardan ise havaya izli mermi atılıyor.
19 ŞUBAT:
*Aylardır saldırı ve ablukanın sürdüğü Nusaybin’de direnişin öncülüğünü yapan kadınlar YPS Jin Asayiş birimi kurarak, mahallelerin özgün sorunlarının çözümü için mücadele edecek.
*Saldırıların sürdüğü Nusaybin’de devlet güçlerinin taraması sonucu Dilşah Ak yaşamını yitirdi, 10 yaşındaki kızı ise bacağından yaralandı.
20 ŞUBAT: Bagok Dağı’na yapılan bombardımanda yaşamını yitiren 4 HPG’linin cenazesini almak için bölgeye giden yurttaşlar, göz, burun yanması ve kaşıntı şikayetleriyle hastaneye giderken, cenazelere dokunanların ise ellerinde yanma ve kaşıntıya bağlı olarak yaraların oluşması kimyasal maddelerin kullanıldığı iddialarını neden oldu.
21 ŞUBAT:
*Nusaybin’de “istihbarat topladıkları” gerekçesiyle 3 gün önce YPS ve YPS-Jin üyeleri tarafından alıkonulan Anadolu Ajansı çalışanları serbest bırakıldı. Açıklama yapan YPS üyeleri, objektif olmak kaydıyla tüm gazetecilerin direniş mahallelerine gelerek haber takibi yapabileceğini söyledi.
*Nusaybin’de zırhlı araçtan açılan ateş sonucu ağzına ve eline isabet eden kurşunlarla yaşamını yitiren Dilşa (Gülşah) Ak ve yaralanan kızı Sevgi Ak’a ilişkin açıklama yapan Mardin Valiliği, olayın “zırhlı araçta meydana gelen teknik bir arızadan” kaynaklandığını iddia etti.
Gever’de halk, savunmasını güçlendiriyor
15 ŞUBAT:
*Sivil Savunma Birlikleri, YPS Anti-Terör Timi’nin kuruluşunu ilan etti. Timin Eşsözcüsü Xwînrêş Gelhat, “AKP ve Erdoğan çetelerini son kez uyarıyoruz. Sur ve Cizre’de halkımıza uygulanan vahşetin intikamını kat be kat alacağız.” dedi
*Hakkari Valiliği, Çukurca (Çelê), Yüksekova (Gever) ve Şemdinli (Şemzinan ) ilçeleri arasındaki kimi bölgeleri “Özel Güvenlik Bölgesi” ilan ederek, 18 Şubat ile 3 Mart tarihleri arasında sivillerin girişini yasakladı.
16 ŞUBAT: Devlet güçlerinin mahallelere yönelik saldırı gerçekleştirdiği Gever’de Esentepe Mahallesi’ne sızmaya çalışan PÖH grubuna, YPS güçlerince düzenlenen eylemde 5 PÖH üyesinin hayatını kaybettiği, en az 10’unun da yaralandığı ileri sürüldü.
19 ŞUBAT:
*Dize Mahallesi’nde 3 katlı bir binayı kuşatmaya alan zırhlı araçlar, aralarında 15 çocuğun bulunduğu 30’a yakın kişiye el bombaları ve A-4 mermileriyle saldırarak katliam girişiminde bulundu.
*Devlet güçlerinin halkı zorla göç ettirmeye çalıştığı ilçede saat 20.45’ten itibaren mahallere havadan saldırı başlatıldı. İlçenin Eski Kışla, Cumhuriyet ve Güngör mahallelerinin semalarına aydınlatma fişekleri atılırken, halk da gürültü çıkarma eylemi yaparak direnişe geçti.
21 ŞUBAT:
*Devlet güçlerinin provokasyon girişimlerinin sürdürdüğü Gever’de çarşı merkezini ablukaya alarak, gaz ve ses bombalarıyla etrafa saldıran polis, esnafa zorla kepenk kapattırdı.
*Kürdistan’da devam eden kuşatma ve soykırım saldırıları gürültü eylemi ile protesto edilerek, direniş kaleleri direniş şarkıları ile selamlandı.
22 ŞUBAT: İlçe girişinde bulunan askeri kontrol noktasında 2’si kadın 3 genç, “Yüksekova’da ne işiniz var?” denilerek gözaltına alındı.
Silopî’de yaralar sarılırken saldırılar devam ediyor
16 ŞUBAT: Numan Kurtulmuş, devlet güçlerince gerçekleştirilen saldırılarda harabeye dönüşen Silopi’nin kentsel dönüşüm için pilot bölge seçildiğini açıkladı.
22 ŞUBAT: Devlet güçlerinin 34 gün boyunca saldırdığı Silopi’de halk yaralarını kendi imkânları ile sarmaya devam ediyor. İlçede 462 ev kullanılamaz hale gelirken, 3 binin üzerinde ise hasarlı konut var. Halk ve belediyenin çalışmaları tüm olanaksızlara rağmen devam ederken, devlet de ilk hizmeti (!) 4 mahalledeki 4 okulu karakola çevirmekle gerçekleştirdi.
23 ŞUBAT: Devlet güçlerinin saldırılarından zarar gören yurttaşlara yardım dağıtımı yapan Rojava Yardımlaşma Derneği üyesi 4 kişi gözaltına alındı.
Wan’da saldırılara rağmen özgür yaşamı inşa çalışmaları
18 ŞUBAT: DTK Van Ekonomi Komisyonu tarafından projelendirilerek 8 ay önce hayata geçirilen ve yereldeki organik ürünleri üreticiden alarak tüketiciye ulaştıran Komün Market’i hedef alan operasyon medyasına tepki gösteren yurttaşlar, “Örgütlere maliye aktarılıyor.” haberlerine, “Komün Market’in kaynağı halktır.” sözleriyle cevap verdi.
21 ŞUBAT:
*İpekyolu ilçesine bağlı Yenimahalle ve Karşıyaka mahallelerinde Kürdistan’daki kuşatma ve soykırım saldırılarını yola barikat kurarak protesto eden gençlere, polis gaz bombaları ve tazyikli su ile saldırdı. Polisin saldırısına karşı özsavunmaya geçen gençler ile polis arasında yaşanan çatışma gece geç saatlere kadar sürdü.
*Kürdistan’daki kuşatma ve katliamlara karşı başlatılan direniş nöbetinde, dengbêjlerin ezgileri yankılanıyor.
23 ŞUBAT:
*DBP il eşbaşkanları Cazya Duman ve Ökkeş Kava’yı gözaltına almak için DBP il binasını zırhlı araçlarla ablukaya alarak baskın yapmaya çalışan polis, bina etrafından toplanan halkın kararlılığı sonucunda baskın ve gözaltı yapamadı.
*Van’da, TAK üyesi Abdulbaki Sömer’in taziyesine katıldıkları gerekçesiyle 4’ü çocuk 9 kişi gözaltına alındı.
*DAİŞ çetelerinin Tişrin Barajı’na yönelik saldırısında yaşamını yitiren YPJ’li Dilan Çoban için Van’da kurulan taziye çadırına saldıran polis, taziyede bulunan fotoğraflara el koydu.
AĞRI
18 ŞUBAT: Doğubayazıt merkezden kalkan çok sayıda helikopter Ağrı Dağı’nın eteklerinde bulunan Elê bölgesine asker indirdi.
22 ŞUBAT: Ağrı’nın Bazid (Doğubayazıt) ilçesinde 5 gündür elektrik verilmeyen 86 köyün muhtarı elektrik dağıtım şirketi ARAS EDAŞ’ı protesto etti.
23 ŞUBAT: Doğubayazıt’ta aralarında muhabir Ararat Aras’ın da bulunduğu 20 kişinin yargılandığı “KCK” davası,10 Mayıs’a ertelendi.
DERİK:
20 ŞUBAT: Devlet güçlerinin, halkın özsavunmasının bulunduğu Dağ, Cevizpınar ve Küçükpınar mahallelerinde saldırısıyla dün akşamdan beri başlayan çatışmalar akşam saatlerinde şiddetlendi.
21 ŞUBAT: Devlet güçlerinin mahallelere yönelik yoğun bir saldırı başlattığı Derik’te, şiddetli patlama ve silah sesleri yükseliyor.
23 ŞUBAT:
*Derik’te daha önce devlet güçlerinin 8 günlük yasakla birlikte halka yönelik başlattığı saldırıların bir benzeri 5 gün önce bir kez daha devreye konuldu. Son 3 ayda 60’ın üzerinde yurttaşın tutuklanmasına rağmen halkın özyönetiminin önüne geçemeyen devlet güçleri, fiili yasakla yeniden saldırıya geçti.
*Derik’te 4 kişiyle birlikte gözaltına alınan Belediye Eşbaşkanı Sabahat Çetin Kaya’nın evine giren polisler arama yaptı.
*Devlet güçlerince günlerdir yoğun saldırıların sürmekte olduğu Derik’te katledilen Ercan Sayan, düzenlenen cenaze töreninde zılgıtlar ve alkışlar eşliğinde son yolculuğuna uğurlandı.
Devletin gerçekle savaşı
9 ŞUBAT: Diyarbakır’ın Ofis semtinde haber takibi yapan muhabir Alaattin Zuğurli’ye, siyah renkli Toyota marka araçtan ateş açıldı.
11 ŞUBAT: Tekman Cumhuriyet Savcılığı, DİHA muhabiri Meltem Oktay hakkında Nusaybinli çocukların taştan yaptıkları kalelerin başında oyun oynarken çektiği fotoğrafı nedeniyle “örgüt propagandası” iddiasıyla soruşturma başlattı.
*Devlet güçlerinin tüm soykırım saldırılarına karşı verilen tarihi direnişin 72’nci gününe girdiği Sur’da, keyfi olarak ilçeye girişi yasaklanan gazetecilerden, kameralarını bırakıp yasağın sürdüğü Gazi Caddesi’nden giriş yapmaları istendi.
12 ŞUBAT:
*Antep’te önceki gün gözaltına alınıp, dün çıkarıldığı mahkemede “Örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla tutuklanan muhabir Nazım Daştan’ın, DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye yönelik işgal girişimleri sırasında sınır hattında DAİŞ çetelerinin Türkiye ile olan ilişkilerini açığa çıkaran haberleri kamuoyunda geniş yankı bulmuştu. Daştan’ın tutuklanmasına gerekçe olarak Facebook’ta paylaştığı haberlerinin gösterilmesi Daştan’dan ‘’Yaptığı haberlerin intikamı mı alındı?’’ sorusunu akıllara getirdi.
*Nusaybin’de sabah saatlerinde gözaltına alınan 1’i Fransız 2 gazeteci serbest bırakıldı. Gazetecilerin çıplak aramaya maruz kaldığı belirtildi.
*Cizre’de çocuklarını vahşet bodrumlarından çıkarmak isteyen annelerin yürüyüşünü takip ederken gözaltına alınan DİHA muhabiri Beritan İrlan’a karakolda ve TEM’de ‘ince arama’ dayatıldı.
*Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD) Van Şubesi, Kürdistan’da devlet güçlerinin saldırı ve tehdidi altında gazetecilik yapmaya çalışan özgür basın çalışanlarına seminer düzenleyerek, gözaltına alınmaları durumunda kullanabilecekleri hukuki haklarına ilişkin bilgi verdi.
*Silvan Devlet Hastanesi’nde, hasta ve personel odalarında bulunan televizyonlardan İMC TV kanalı silindi ve yüklenmesi yasaklandı.
16 ŞUBAT:
*Sur’a girişi engellenen Danimarkalı gazeteci Toon Lambrechts, engellemenin olduğu bir yerde bir şeylerin gizlendiğinin altını çizerek, “Sur’da gördüğüm; Sur’da kimsenin yaşamasına olanak bırakmama çabası, yaşayan Kürtlerin göç ettirilmek istendiği ve onların yerlerine hükümete yakın isimlerin yerleştirilmek istendiği oldu.” dedi.
*JINHA’nın internet sitesinin, TİB tarafından 4. kez erişime engellenmesine tepki gösteren ajansın editörü Mekiye Görenç, “Özellikle bir yerde basın susturulmaya çalışılıyorsa bilin ki orada gizlenmek istenen bir şey vardır ve yapılan saldırıların temel nedeni gerçeklerin kamuoyundan saklanmaya çalışılmasıdır. Ancak biz, tüm saldırılara rağmen susmayacağız ve gerçekleri yazmaya devam edeceğiz.” dedi.
*Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde basına yönelik baskı, sansür ve tehditler gazeteciler tarafından eski Cezaevi Kavşağı’nda yapılan açıklama ile protesto edildi
17 ŞUBAT:
*JİNHA muhabirleri Beritan Canözer ve Rojda Oğuz’un yanı sıra sadece DİHA’nın 6 Ocak tarihinden bu yana geçen 1,5 aylık süre içerisinde 4 muhabiri, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Muhabirler Nedim Oruç, Nuri Akman, Nazım Daştan ve Feyyaz İmrak, mesleki çalışmaları delil gösterilerek tutuklandı.
Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş ise gazeteci olarak gittiği Cizre’de, toplu katliamın gerçekleştiği vahşet bodrumlarında yaralılardan biriydi ve saldırının hemen ardından kendisinden bir daha haber alınamadı.
*Kürdistan’da zor koşullarda çalışan gazetecilerle dayanışmak için Diyarbakır’a gelen gazetecilerin 3’üncü ekibi, Haber Nöbeti’ni devraldı. Kentte bulunan gazeteciler, gazetecilere yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalara dikkat çekmek amacıyla saat 15.00’da Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önünde oturma eylemi gerçekleştirecek.
*Mardin’de 3 gün önce gözaltına alınan Özgür Gazeteciler Cemiyeti Eşbaşkanı Nevin Erdemir ile Özgür Gün Radyo çalışanı Ahmet Gülmez tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edildi.
19 ŞUBAT: Gazetecilere Özgürlük Platformu, Sur’da bir bodrumda mahsur kalan muhabir Mazlum Dolan’ın kurtarılmasını istedi.
20 ŞUBAT:
*Gazeteci Dolan gözaltına alındı.
*Bir süredir Nusaybin’de öz yönetimlere ilişkin haber takibi yapan Fransız Le Monde gazetesinin 2 muhabiri ve beraberindeki çevirmenleri gözaltına alındı.
21 ŞUBAT: Cizre’de gerçekleştirilen katliamı kamuoyuna duyuran gazeteciler Handan Tufan, Eylem Baykuş, Ahmet Kanbal ve Servet Yigen ile evine misafir oldukları M. Ali Yılmaz gözaltına alındı.
23 ŞUBAT:
*Şırnak’ta Azadiya Welat gazetesi çalışanı M. Halil Ötün’ün önünü Ford Rangerle kesen sivil polisler, başına silah dayadıkları gazeteciyi, “Bu gazeteleri dağıtırsan seni öldürürüz.” diye tehdit etti.
*Sur’da ağır yaralanan Fatma Ateş’i ambulansın bulunduğu yere taşıdıktan sonra gözaltına alınan muhabirimiz Mazlum Dolan, yaşamını yitiren Ateş ailesinin 3 ferdi ile Ekrem Karatay isimli yurttaş, çıkarıldıkları mahkemece “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.
24 ŞUBAT: Habur’daki geçici ATK(Adli Tıp Kurumu)’de bekletilen cenazelerden alınan DNA örneklerinin başvuran ailelerle eşleştirilmesi sonucu Azadiya Welat Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş ile 8 kişinin kimlik bilgileri kesinleşti.
Savaş, doğaya ve tarihe de açıldı; bir direniş örneği
Urfa Ekoloji Meclisi’nin gerçekleştirdiği 1’inci konferansın sonuç bildirgesini açıkladı. Ekoloji Meclis’lerinin yaygınlaştırılması kararı alınan sonuç bildirgesinde, Urfa’nın tahribat haritasının çıkartılarak, toplamsal dokuya yönelik çalışmaların hayata geçirilmesi yer aldı.
Mezopotamya Ekoloji Hareketi’ne (MEH) bağlı Urfa Ekoloji Meclisi, Cumartesi günü düzenlediği 1’inci konferansın sonuç bildirgesini açıkladı. Toplumsal ekolojinin tanıtılması için bütün sivil toplum örgütleri ve halka yönelik eğitim çalışmalarının bulunduğu bildirgede alınan kararlar şöyle sıralandı:
*Kapitalist üretim ürünlerinin yerine (GDO vs.) alternatif doğal ürünlerin kullanılmasına yönelik etkinliklerin planlanması.
*Mahalle meclisleri basta olmak üzere Halfeti, Suruç, Viranşehir ile Bozova gibi ilçelerde ekoloji meclisi oluşumuna yönelik çalışmaların başlatılması ve kırsal yaşama yönelik mahalle toplantılarının planlanması.
* Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik toplumla birlikte çalışmaların planlanması ve ekonomi komisyonuyla birlikte enerji kooperatiflerinin oluşturulması çalışmalarının yapılması.
*Urfa’nın tahribat haritasının çıkartılması. GAP ve vb. projeler sonucunda toplumsal dokuya yönelik çalışmaların planlanması.
*Suyun ticarileşmesine karşı ortak yaşam alanlarında çeşmelerin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar yapılması.
*Tarım arazilerinin imara açılmamasına yönelik mücadele çalışmalarının başlatılması.
*Baz istasyonları, hava kirliliği ve atıklara karşı atölyeler yapılması ve mücadele yürütülmesi.
*Taş ocakları ve kum ocaklarının faaliyetlerinin engellenmesine yönelik mücadele çalışmaların planlanması.
*Doğal tohumların toplanması, tohum ambarının oluşturulması ve bu anlamda çiftçi ve üreticilerle toplantıların yapılması.
*Komünal ekonomi kapsamında kooperatiflerin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların yapılması.
*Anızların yakılmasına ve avcılık yapılmasını engellemeye yönelik çalışmaların yapılması.
Kadınlar devlet saldırılarına teslim olmuyor
11 ŞUBAT: Cizre’de insanlık suçu işleyen özel savaş aygıtlarının daha önce Varto’da olduğu gibi Cizre’de de katlettiği kadın bedenini teşhir ettiğine dair bir fotoğraf sosyal medyaya düştü. Fotoğraflarda katledilen kadınların göğüs ve baldır bölgelerinde işkence izleri görülüyor.
13 ŞUBAT: KJA Van bileşenleri tarafından düzenlenen “Demokratik Komünal Ekonomik Kadın Atölyesi”nde komünal ekonomi, özerklik ve özsavunma konuları tartışıldı.
14 ŞUBAT: Nusaybin’de kadınlar “Devlet İşkenceye Soyundukça Kadınlar Direniş Giyinir” pankartının açıldığı yürüyüşte Cizre’de kadın bedeni üzerinden yürütülen savaş politikalarını protesto etti.
18 ŞUBAT: KJA Türkiye Kadın Koordinasyonu, yürütülen topyekûn savaş ile birlikte devletin yıllardır özellikle karakollarda, gözaltı sırasında ve cezaevlerinde kadınlara karşı uyguladığı taciz ve tecavüz politikasının bir parçası olan çıplak aramanın keyfi olarak kimlik sorma bahanesi ile kamuya ait yerlerde dahi kadınları sindirmek amacıyla dayatıldığını belirterek, iktidarın en büyük korkusunun örgütlü ve bilinçli kadın olduğunu kaydetti.
22 ŞUBAT:
*Mersin ve Van’dan sonra EKO-JİN Komünü Dersim’in Ovacık ilçesinde de faaliyete geçti.
*Devletin kadın bedeni üzerinden yürüttüğü kirli savaşın yansımalarını değerlendiren Prof. Dr. Funda Cantek, muktedirlerin her zaman kadınları ikincilleştirmeye, baskı altına almaya, namus ve ahlak kurallarıyla zapt-u rapt altında tutmaya meyilli olduğunu söyledi. Cantek, katledilen kadınların cenazesinin teşhir edilmesinin ise Kürt kadınları tarafından çoktan mahkum edildiğini kaydetti. AKP’nin IŞİD zihniyeti ile kadınları hedef aldığını söyleyen Aktivist Gülsen Ülker de yaşananları “IŞİD ile karşı karşıyayız” sözleri ile yorumladı.
23 ŞUBAT: Amed Kadın Kooperatifi, kadın emeği ile üretilen kadın ve çocuk kıyafetleri ile el işi ürünlerinin satışa sunulacağı EKO-JİN mağazasının açılışını yaptı.
Halkın iradesi yok sayılıyor
16 ŞUBAT: Kürdistan’da özyönetim iradesine katıldıkları için tutuklanan Sur ve Silvan Belediyesi kadın eşbaşkanları, cezaevinden yazdıkları mektupta özyönetim beyanlarına ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fiili başkanlık sistemine ise kimsenin ses çıkartmadığını belirtti. Kürdistan’daki özyönetim direnişini de selamlayan eşbaşkanlar “Kürtler kendi kendilerini yönetecek, bu statüyü elde edene kadar da direnmeye devam edecektir.” mesajı verdi.
22 ŞUBAT: Derik Belediye eşbaşkanları Sabahat Çetin Kaya ve Abdulkerim Erdem’in de aralarında bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı.
24 ŞUBAT: DBP Van İl Eşbaşkanı Caziye Duman evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Bahçesaray ilçesinde de yapılan ev baskınları sonucu 6 DBP’li yönetici gözaltına alındı.
Korucular halka karşı savaşmayı reddetti
12 ŞUBAT: Sur’da 73 gündür süren imha operasyonlarına katılmaları için Tepe Jandarma Komutanlığı’na çağrılan 3 korucu silah bıraktı.
16 ŞUBAT: İdil’de devlet güçlerinin katliamlarına ortak olmak istemeyen 12 korucu istifa etti.
17 ŞUBAT: İdil’deki koruculardan 12’sinin istifa etmesi üzerine Şırnak Valiliği, Midyat’taki korucuları operasyonlara katılması için İdil’e sevk etti.
Çocuklar ölmesin, maça gelsin
8 ŞUBAT: Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun (PFDK) Amedsporlu oyuncu Deniz Naki’ye verdiği 12 maç men ve 19 bin 500 TL para cezasına ilişkin itirazı reddederken, ‘yaptırımın ertelenmesi’ talebini de kabul etmedi.
9 ŞUBAT: Diyarbakır’da Seyrantepe Spor Tesisleri’nde oynanan Amedspor- Fenerbahçe maçında Amedspor, Yusuf Yağmur’un 70. dakikada attığı golle 3-2 öne geçti. Maçta Amedspor’un öne geçmesiyle birlikte dışarıda takımlarını destekleyen taraftarlara polis sert bir şekilde saldırdı. Tazyikli su ve gaz bombalarının kullanıldığı saldırıda, muhabirler de hedef alındı. Maç 3-3 bitti.
Maç sonunda Amedspor kulübü adına açıklama yapan Eşbaşkan Ali Karakaş, federasyonun cezalarını haksız bulduğunu belirtirken, Fenerbahçe Spor Kulübü 2. Başkanı Mahmut Uslu ise kendi takımlarının seyircilerinin de alınmadığını ve bunun doğru olmadığını ifade etti.
16 ŞUBAT: Amedspor’un Fenerbahçe maçı öncesi açtığı “Çocuklar Ölmesin Maça Gelsin” pankartına PFDK tarafından para cezası verildi.
17 ŞUBAT: Amedspor’un “Çocuklar Ölmesin Maça Gelsin” pankartını açması üzerine başlayan ırkçı saldırılar ve verilen cezalara karşı “Tribünler barış istiyor.” diyen GS, FB, BJK spor kulüplerinin taraftarları Amedspor’a “Barış isteyenlerin yanındayız.” sözleriyle destek verdi.
21 ŞUBAT: Amedspor, Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grup’ta bulunan Eyüpspor ile karşı karşıya geldi. Taraftarın ilgiyle izlediği maçta stat dolup taştı. Taraftarlar sık sık “Bijî berxwedana Sûrê”, “Teslimiyete hayır direnişe devam”, “Diren Sur barikat seninle” sloganları atarken, kadınlar ise zılgıtlarla destek verdi. Taraftar, tribünde 21 Şubat Dünya Anadil günü vesilesiyle Aram Tigran’ın “Şêrîn û xweşe zimanê Kurdî” şarkısını söyleyerek, anadil gününü kutladı. Büyük mücadeleye sahne olan maçta, Amedspor-Eyüpspor maçı 3-3’e berabere kaldı.
Direniş özgürleştirecek
Emperyalist kapitalizmin, çürümüş dünya düzeninin, yağma bölgelerinden biri olarak gördüğü ve çeteler eliyle, barbarca savaş yürüttüğü coğrafyalardan Ortadoğu’nun bir parçası olan Kürdistan coğrafyası savaşı iliklerine kadar yaşıyor.
Savaşın vahşileştirdiği Kürt coğrafyasında; bütün yaşatılanlara rağmen; yaşamı inşa etme çalışmaları ve direniş güçlü bir şekilde sürüyor. Berivana Cizîrî’nin “Devlet 93 Newrozunda da Cizreyi bitirmişti.” Psikolog Şükran Pelin Balcı’nın “Bugün devlete karşı öfke ile savaşanlar 90’lı yılların çocuklarıdır.” hatırlatmasında ve “Ya bugünün çocukları?” sorusunda görüldüğü üzere; örgütlü bir halkın örgütlü gücünü kimse yenemeyecek, örgütlü öfkesinden payını bir daha mutlaka alacaktır.
Bütün bu vahşetin içerisinde, hala doğayı, tarihi koruyan ve sanatı, direnişi ve yaşamı örgütlemeye çalışanlar kazanacaklar.
Cerattepe’nin 20 yıllık süreci
Artvin’in Cerattepe bölgesinde ilk olarak, 1992 yılında altın ve maden arama ruhsatı alan Kanadalı Cominco Madencilik şirketi altın arama çalışmalarına başladı.
Bölgedeki altın arama çalışmalarının bölgenin ekolojik, doğal ve turistik değerlerine; bölgede çıkarılacak altın ve madenden daha fazla zarar vereceğini ileri süren Yeşil Artvin Derneği, çevreciler ve Artvinliler bölgedeki çalışmaları protesto ederek hukuksal mücadeleye başladı.
Yoğun tepki ve hukuksal mücadelelere karşın, 2004 yılının Ağustos ayında işletme ruhsatı alan Cominco Madencilik, yöre halkı ve çevrecilerin tepkisi karşısında bölgedeki işletme hakkını yine Kanadalı olan Inmet Mining isimli şirkete devretti. Aynı zamanda Rize’deki Çayeli Bakır İşletmeleri’nin işletmecisi ve sahibi olan Kanadalı şirket, Artvin Bakır ve Maden İşletmeleri adıyla yeni bir şirket kurdu ve bölgedeki arama çalışmalarını yeniden başlattı.
Şirketin işletme ruhsatının altın, gümüş, bakır ve çinko için geçerli olduğu vurgulanırken; Yeşil Artvin Derneği tarafından başlatılan mücadelede, maden işletmesinin çevresel etkileri nedeniyle yaşamsal tehlikeler taşıdığı, doğal yaşlı ormanların en yoğun olduğu Kafkas ekonomik bölgesinin en önemli uzantısı olan bölgede onlarca endemik bitki türünün barındığını ön plana çıkardı.
Artvin Barosu ve Yeşil Artvin Derneği, 2005 yılı Haziran ayında Erzurum İdare Mahkemesi’nde işletme ruhsatının iptali için iki ayrı dava açtı. Mahkeme konunun önemine ve gecikme halinde telafisi imkânsız zararların doğacağına kanaat getirerek, “Yürütmenin durdurulması” kararı verdi. Ancak şirket bu karar karşısında temyize giderek yargı sürecini devam ettirdi ve çalışmalarını da sürdürdü.
Bölgede devam eden çalışmalarda yapılan sondajların bölgede çeşitli heyelanlara neden olduğu ve mahkeme kararlarına uyulmadığı gerekçesi ile bölgedeki çalışmaların durdurulması için Artvin’de geniş katılımlı bir protesto eylemi düzenlendi.
Eylemin ardından Rize İdare Mahkemesinde açılan yürütmenin durdurulması yönünde açılan dava çevrecilerin lehine sonuçlandı ve bunun ardından yine aynı mahkemede bu kez şirketin altın ve maden arama izninin iptal edilmesi yönünde dava açıldı. Rize İdare Mahkemesinde görülen dava sonucunda mahkeme, temyiz yolu açık olmak üzere söz konusu şirketin altın ve maden arama iznini de iptal etti.
Artvin’in 1700 metre rakımlı Cerattepe bölgesinde yaklaşık 2 bin hektarlık bir alan üzerinde yapılması planlanan ve 17 hektarlık bir alanda sürdürülen altın ve maden arama çalışmaları sırasında bu güne kadar 2 binin üzerinde ağaç kesildi. Bölgedeki su seviyelerinin ölçülmesi amacıyla 30 ve 70 metre derinliğinde 5 lokasyon, 10 adet de kuyu ile birlikte bir de 100 metrelik bir galeri açıldı. Çalışmalarda, bölgenin 100-120 metre altına inilerek, buradan da 700-900 metrelik galerilerle bölgedeki maden rezervlerine ulaşılması planlanıyor. Bölgeden çıkarılması planlanan cevherin ise hiçbir ayrıştırma işlemi yapılmadan karayolu ile Çayeli Maden İşletmelerine aktarılarak, burada ayrıştırıldıktan sonra ihtiyaca göre yurtiçi veya yurtdışına satılması öngörülüyor. Çıkarılan madenin işleneceği bölgeye götürülmesinde kullanılacak hatlar için ise 3 bin 800 ağacın daha kesilmesi planlanıyordu.
Artvin Valiliği Suç Duyurusunda Bulunmuştu
Rize İdare Mahkemesinin verdiği karar ile işletmeci firmanın bölgeyi terk etmesi sonrası ise ‘bölgede yaşanan çevre katliamının hesabını kim verecek’ tartışmaları başlamış, Artvin Valiliği de konu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına ‘suç duyurusunda’ bulunmuştu.
Maden Firmasına Ceza ve Dava Açılmıştı
Mahkeme sürecinin devam etmesine ve verilen ‘yürütmeyi durdurma’ kararlarına karşın bölgedeki çalışmalarını sürdüren işletmeci firmanın çalışmaları sırasında Artvin İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından bölgede yapılan inceleme ve analizlerde çalışmaların bölgeye geri dönüşümü olmayan zararlar verdiği belirlenmişti. Söz konusu şirket tarafından bölgede açılan galeri içerisinde biriken ağır metal yüklü suların yeterince arıtımı yapılmadan doğaya verildiği belirlenerek sonrasında şirkete para cezası kesilmişti.
Yapılan işlemlerin ardından Artvin Valiliği’nin söz konusu şirket hakkında Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunması ile Artvin Sulh Ceza Mahkemesinde 2008/118 Esas sayılı dosya ile devam eden davada ilgili maden şirketinin “çevreyi kirletmek ve çevreye geri dönüşümü olmayan zararlar vermek” suçu ile yargılanmasına başlanmıştı.
Maden Yasasına Ek
Ancak, yaşanan gelişmelerin ardından maden şirketlerinin Artvin’e bir daha uğramayacağı beklenirken; AKP hükümetinin çıkardığı torba yasaların içerisinde bulunan ilgili Yasa ve Yönetmeliklere, ‘Her ne şekilde olursa olsun maden alanlarındaki arama-çıkarma çalışmalarıyla ilgili ruhsatların iptal edilmesi durumunda, bakanlığın kamu yararı gördüğü alanlar yeniden ruhsatlandırmaya açılır’ ifadeli eklemelerle Artvin’deki maden sahaları gibi ülke genelindeki 1400’ü aşkın maden alanı da yeniden ihaleye açılarak tehlikeye girdi.
Sonuçta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yasadaki bu değişikliğe dayanarak, Cerattepe bölgesindeki maden sahası için 17 Şubat 2011’de yeniden ihale sürecini başlattı.
Son olarak 17 şubat 2012 de maden sahası tekrar ihaleye açıldı. İlk ihaleyi Cengiz Holding’in de içinde olduğu Özaltın Şirketi aldı. Özaltın Şirketi gerekli koşulları yerine getiremediği için buradaki haklarını Cengiz Holdingin sahibi olduğu Eti Maden’e devretti. Bunun ÇED’ine karşı dava açıldı. Dava süreci halen devam etmektedir. Mahkeme 14 Mart 2016 tarihine bilirkişi incelemesinin gereğine hükmetti.
Şu an ve bundan sonra Cerattepe’de yapılan ve yapılacak bütün işlemler hukuk dışıdır.
Cengiz Holding’in Cerattepe’ye girmesi bu hukuk dışılığın sonucudur.
Cerattepe’nin hikâyesi
Artvin’in Kafkasör Yaylası Cerattepe Bölgesi’nde madencilik faaliyetlerine karşı ekoloji mücadelesi yürütenlerin ve yöre halkının, 21 Haziran 2015 Pazartesi gününde başlattığı nöbet tutma eyleminin ardından, nöbetin 239’uncu gününde çevre illerden bu bölgeye jandarma takviyesi yapıldığı bilgisi geldi. Erzurum ve yakın ilçelerden alınan takviye kuvvetlerle nöbet alanına saldırılacağı bilgisini alan bölge halkı; başta Artvinliler olmak üzere tüm yaşam savuncularını direnişe ve dayanışmaya çağırdı.
İşte burada; Yeşil Artvin Derneği, sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi. Yaklaşık 2 bin kişi, Cerattepe yolunu ulaşıma kapatarak beklemeye başladı.
Şirket, 16 Şubat’ta sabah erken saatlerde iş makineleriyle yaylaya çıkmayı denedi. Cerattepe halkı yayla yolunu araçlarıyla kapattı. Bu nedenle yukarı çıkamayan Cengiz Holding, polisi halkın üzerine saldırttı. Gaz bombaları ve plastik mermilerle gerçekleşen polis saldırısında yaralananlar oldu.
Cengiz İnşaat’ın birçok denemesine rağmen polisi Cerattepe’ye sokmayan yaşam savunucuları, yine polisin saldırısına rağmen Cerattepe yolunu kapatarak direnişini sürdürdü. Artvin halkının saldırıya karşı kepenk kapattığı eylem sonrası polis geri çekildi.
“Yaşam hakkını savunuyoruz, asla çekilmeyiz.” diyen halk eylemini sürdürdü. Devlet hasteneleri yaralı sayısı konusunda uyarıldı, çeşitli illerden polis birlikleri bölgeye gönderildi. Yollar arabalarla polise karşı kapatılınca herkesin beklemekte olduğu Atmaca Mahallesi’ne çıkış yasaklandı. İnsanlar yürüyerek gelmeye başladı.
Yine 16 Şubat’ta “Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez” sloganıyla Ankara’da Artvin’e destek eylemi düzenlendi.
17 Şubat günü Artvin Cerattepe’de halk, güne polis saldırısıyla başladı. Avukat Bedrettin Kalın maden şirketinin bölgeye girmeye çalışmasının hukuksuz olduğunu belirtirken halk kurduğu barikatlarla direndi.
Bunun üzerine Ankara, İzmir, İstanbul, Eskişehir ve Kocaeli’de Artvin’e destek eylemleri için çağrılar yapılmaya başlandı.
Polis ve jandarma ekipleri, Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan da dahil olmak üzere onlarca kişiyi gözaltına aldı. Devletin bu saldırılarına karşı kurduğu barikatlarla direnişe geçen halk, barikatları güçlendirerek hendekler açmaya başladı.
Aynı gün devlet saldırılarına karşı Hopa halkı, ilçeden geçen uluslararası yolu ve şehiriçi yolunu trafiğe kapattı.
İstanbul’da 17 Şubat’ta Cengiz Holding’in Altunizade’de bulunan binası önünde nöbet başladı.
İzmir’de Artvinliler Derneği, Artvin’deki maden direnişine destek vermek amacıyla saat 18.00 de Alsancak ÖSYM önünde basın açıklaması düzenledi. Çalınan tulumlar eşliğinde çekilen halaylardan sonra yapılan basın açıklamasında, açıklamayı okuyan Artvinliler Derneği üyesi ve ESP İzmir Eş Başkanı Ezgi Bahçeci, “Her dereye onlarca HES, her yeşilliğe yol yaparak rant alanı açanlara Artvin Halkı izin vermeyecektir. Kesilmeye çalışılan her ağacın önüne yatılacaktır. Artvin’i insansızlaştırma projesine, para için her şeyi yapmak isteyenlere izin verilmeyecektir. Çünkü bizim halkımızın haklı mücadelesine olan inancı sonsuzdur. Çevre ve yaşam alanımıza müdahale ettirmeyeceğiz. Ormanımızın son ağacına, derelerimizin son damlasına kadar direneceğiz” dedi.
Ayın 18’inde Ordu, Rize, Antalya, Zonguldak, Kocaeli, Samsun ve İzmir’de sokağa çıkıldı. İzmir’deki oturma eylemine polis saldırdı ve 17 kişi gözaltına alındı. Ankara’da Cengiz Holding önünde basın açıklaması yapanlara polis saldırdı ve 10 kişi gözaltına alındı. Rizeliler Cerattepe’ye doğru yola çıktı.
Cengiz Holding’in dünyanın 100 doğal ormanından birinin bulunduğu Cerattepe’de yapmayı planladığı maden projesi için 20 Şubat’ta Türkiye’nin en geniş katılımlı doğa davası açıldı. Davaya 760 kişi müdahil oldu.
Yırca’dan Albatros’a savunmalar ve birçok kişi Artvin’e destek için pankartlar açtı, dövizler kaldırdı ve fotoğraf çekti.
20 Şubat’ta yaşam savunucularının ortak çağrısıyla yağma ve talan politikalarına karşı çıkmak için İstanbul’da bir araya gelenlerin yürüyüşünü polis engelledi. Taksim Tünel’de toplananların önü polis barikatı ile kesildi. Yaklaşık 2 saat boyunca sloganlarla, horonlarla süren eylem polis barikatı önünde yapılan açıklama ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları ile sonlandırıldı.
Artvin halkının direnişine destek vermek için Türkiye’nin dört bir tarafından ve Hopa’dan giden gruba polis ve jandarma, Cankurtaran mevkiinde sert biçimde saldırdı. Halk, tüm engellere rağmen Artvin Meydan’da toplandı. Binler “Katil şirket Artvin’i terk et” sloganları attı.
Adana’da 21 Şubat’ta Atatürk Parkı’nda bütün yaşam savunucuların katılımıyla polisin sert saldırılarını kınamak için bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Yapılan basın açıklamasında; Karadeniz halkı ve doğası yıllardır sermaye ve devlet işbirliğinin saldırısı altında direniyor. Karadeniz sahil yolu, HES’ler, Termik Santraller, Yeşil Yol ve son olarak madencilik faaliyetleriyle Karadeniz’in yaşam alanları, canlı türleri, geçim kaynakları sürekli tehdit altında. El değmemiş son doğal alanlara göz diken sermaye ve devlet her seferinde gerekli cevabı alsa da saldırmaya devam ediyor. Şimdiki gündemleri Artvin’in Cerattepe bölgesindeki, el değmemiş doğal orman alanları. Bu ormanlık alanda başlatılmak istenen madencilik faaliyeti hayata geçerse, sırada bekleyen 358 maden ruhsatının çıkması kolaylaşacak. Yağma ve katliamın önüne geçilemeyeceğine değinildi.
Basın açıklamasında,”Türkiye halklarına çağrımızdır. Gelin sermayenin yağma ve katliam düzenine karşı, doğanın yaşama hakkını, çeşitliliğini ve sürekliliğini savunalım. Cerattepe halkına destek olalım. Kapitalizm bizi yok etmeden, biz kapitalizmi yok edelim.” diye eklendi. Basın açıklamasında “Her yer Artvin her yer direniş!” “Artvin halkı yalnız değildir.” sloganları atılarak basın açıklaması sonlandırıldı.
20 Şubat’ta Ankara, İstanbul, İzmir, Sinop’tan Artvin’e destek için gidenler yollarda defalarca durdurulmuş, GBT yapılmış ve gerekçesiz şekilde bekletilmişlerdi. Artvin halkı ayın 21’inde de Cerattepe’ye yürüyüşe geçti, yine polis saldırısıyla karşılaştı.
22 Şubat’ta İstanbul Gazi Mahallesi’nde Cengiz Holding’in de ortağı olduğu CLK Boğaziçi Enerji’ye (BEDAŞ) ait bir vinç, Cerattepe direnişine destek için yakıldı.
23 Şubat’ta Ankaralı kadınlar Cerattepe direnişine destek için sokaktaydı. “Cerattepe’den Cizre’ye kadınlar direnişte” diyen kadınlar, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
Artvin’de Kazanım:
Artvin’de polis olan kiracısını evden atandan tutun da “Polis müdahale ettiği sürece polise satışımız yok” diyen hastane kantinine kadar, Anadolu’nun her yerinde devam eden direniş sonucu Şubat’ın 24’ünde Davutoğlu, Artvin Heyetiyle yaklaşık 2 saat süren toplantıdan sonra Cerattepe’de madencilik faaliyetinin durdurulduğunu açıkladı. Açıklamaya göre hukuki süreç bitene kadar Cerattepe’ye dokunulmayacak. Artvinliler ise “Biz zaten yargıda kazanmıştık. Ama dikkate alınmadı.” dedi ve ekledi “Artvin halkının haklı mücadelesi maden şirketi Cerrattepe’yi terk edene kadar devam edecektir.”
Ovacık’ın Komünist Başkanı 2015 yılı gelir-gider tablosunu belediye binasına astı
Maçoğlu, geçtiğimiz yaz aylarında belediye eliyle yapılan organik üretim ile gündeme gelmişti. Hazine arazisinde Ovacık fasulyesi ve nohut yetiştirip, bir kısmını öğrencilere burs vermek için satışa çıkaran bir kısmını da halka dağıtan Fatih Mehmet Maçoğlu, son olarak belediyenin 2015 gelir ve gider tablosunu açıkladı.
Maçoğlu, 2015 yılının gelir ve giderlerinin yer aldığı tabloyu, hem internet sitelerinde paylaştı; hem de büyük bir bez afiş hazırlatarak belediyenin dış kapısına astırdı.
Sosyalistler için halka hesap vermek mecburidir
Kendilerinden önceki dönеmlеrdе hеp zаrаr еdеn bеlеdiyе ikеn şimdi 150-200 bin TL dеvrеdеn bеlеdiyе durumunа gеldiklerini ifade eden komünist Bаşkаn Maçoğlu, “ Sоsyаlistlеr için hаlkа hеsаp vеrmеk mеcburidir. Biz sоl vе sоsyаlistlеr, bu bilinçtеyiz hаlk bizi sеçti. Hаlkа hеsаp vеrmеk zоrunluluğumuz vаr. Hеr bеlеdiyе bizim gibi şеffаf vе hаlkçı оlursа, birçоk sоrun dа çözülür” dedi.
Daha önce hiçbir belediye, gelir gider tablosunu belediye binasına asmamıştı.
İşçi Gazetesi / 23 Şubat 2016
Haribo işçileri fabrika önünde direnişe geçti
İstanbul Hadımköy’de bulanan Pamir Gıda’ya ait Haribo fabrikasında çalışan Türk İş/ Tek Gıda-İş Sendikası’nda örgütlü 220 işçi patronun işyeri temsilcilerini işten çıkarması ve yüzde 30’luk zam talebi için fabrika önünde başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı.
İşçilerin talebi olan iki arkadaşlarının geri işe alınması ve ücretlerindeki iyileştirme talebi fabrika yönetimi tarafından kabul edildi. İşçilerin ücretlerine yüzde 25 zam yapıldı, işten çıkarılan iki işçide işe geri alındı.
Sendika.Org / 1 Mart 2016
Türkiye Petrolleri işçileri Batman’da iki saat iş bıraktı
Batman Bölge Müdürlüğü giriş kapısında bir araya gelen işçiler, ellerinde dövizlerle sloganlar atarak bölge müdürlük binasına yürüdü. İşçiler, Bölge Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaptı. Petrol-İş Sendikası Batman Şube Başkanı Şehmuz Kaygusuz, Türkiye Petrolleri’nde uygulanan yanlış politikalar ve istihdama yönelik tasarrufların, çalışma barışını tehdit ettiğini söyledi.
İşçilerin artık dayanamaz hale geldiğini ifade eden Kaygusuz, “Biz işçilerin sabır eşiği artık aşılmıştır. Bugüne kadar takındığımız sağduyulu tavır ve yaşadığımız sorunlarla ilgili yaptığımız uyarılar kurum yönetimi tarafından dikkate alınmamıştır. Türkiye Petrolleri yönetimini, bu tavrını değiştirmesi ve sorunların çözümü noktasında adım atması için son kez uyarıyoruz” dedi.
Yaşanılan krizin faturasının işçiye çıkarılmak istendiğini, hizmet alımı yoluyla taşeron çalışmanın yaygınlaştırıldığını ifade eden Kaygusuz, “oysa Türkiye Petrolleri’nin kamusal niteliği, özel bir şirketten farklı davranmasını gerektirmektedir… Kamuda istihdamın güvenceli, kadrolu ve sürekli olması ilkesinden vazgeçilemez…” diye konuştu.
Basın açıklamasının ardından 2 saat iş bırakma eylemi gerçekleştiren işçiler daha sonra dağıldı.
23 Şubat 2016