Telesur’un haberine göre Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, enflasyonu kontrol altına almak ve toplumsal programları artırmak için adım attı. 20 yıldır zam gelmeyen petroldeki sübvansiyonları önemli ölçüde azaltan Maduro, nüfusun en zengin %25’inin, en yoksul %25’ine oranla 9 kat fazla petrol kullandığını duyurdu.
Sübvansiyonların azaltılmasıyla birlikte eğitim ve barınma dahil olmak üzere pek çok şeyin finanse edilebileceğini söyleyen Maduro, litre başına 0.06 Türk Lirası olan dünyanın en ucuz benzininin bundan sonra litre başına 0.60 Türk Lirası olacağını duyurdu. Bunun hala Latin Amerika’daki en düşük fiyat olduğu belirtiliyor.
Enflasyonu kontrol altına almak için piyasalara yeni düzenlemeler getireceklerini de açıklayan Maduro, devalüasyon kararı aldıklarını da söyledi. Maduro, yeni “motor endüstriler” belirlediklerini söylerken, bunlar arasında kentsel tarımın da bulunduğunu aktardı.
Venezuela toplumsal hizmetleri arttırmak için sübvansiyonları azaltacağını açıkladı
Venezuela Meclisi Af Yasası’na doğru yürüyor
Genel af yasası, Demokratik Birlik Masası(MUD) altında birleşen hükümet karşıtı muhalefet koalisyonunun, geçtiğimiz 6 Aralık seçimleri için yürüttüğü öncelikli kampanyalarından biriydi. Muhalefet bloku Venezuela meclisinde 3’te 2lik bir çoğunluk sağlamıştı.
Teklif edilen yasaya göre, bilhassa 2014’te Takira, Merida ve Karakas olaylarında şiddet eylemlerine katılmış ve özel/kamu mülkiyetindeki binaların yakılmasından, güvenlik görevlilerine saldırıdan ve sivillerin hayatını tehlikeye düşürmekten tutuklanmış kimselere müsamaha gösterilecek.
Teklif edilen yasa şimdilik parlamentonun Sabit Siyaset Komisyonu’ndan geçmiş durumda. Onaylandığı takdirde, ikinci bir tartışma için yeniden Ulusal Meclis’e sunulacak.
Teklifin yasalaşması muhalefet kanadının çoğunluğu tarafından onaylanacak gibi görünüyorsa da, Venezuela başkanı Nicolas Maduro’nun yasayı reddetme yetkisi var. Bu halde, teklifin yasalaşması Yüksek Mahkeme Heyeti’ne gönderilecek ve yapıyı ihlal edip etmediğine karar verilecek.
İnsan hakları ihlalinden hüküm giymiş herhangi bir kimsenin genel aftan yararlandırılması, Venezuela’nın 1999 Bolivar Hükümeti tarafından yasaklanmıştı.
Küba “ölüm”e “sosyalizm”le savaş açtı: Kanser ilaçları geliştiriliyor
Küba, onlarca yeni kanser ilacı geliştiriyor. Bu ilaçların kanser hastalarının yaşam sürelerini uzatmak, yaşam kalitesini yükseltmek kanseri geriletmek konusunda olumlu gelişmeler elde eden Küba’da deneme aşamasında olan ilaçlardan bir kısmının 2017 yılı itibariyle kullanıma girebileceği belirtiliyor.
Deneme aşamasında ya da kullanımda olan kanser ilacı sayısıysa 28 olarak veriliyor. Geçtiğimiz ay Havana’da yapılan uluslararası nükleer tıp etkinliğinde, bunların bir kısmının tanıtımının yapıldığı da belirtiliyor.
Öte yandan ABD Başkanı Obama geçtiğimiz haftalarda ABD’nin kansere savaş açtığını açıklamıştı. Konuyla ilgili ne gibi çalışmalar yapılacağının açıklanmadığı ABD’de bazı bilim adamları, ilaç tekellerinin çıkarlarının her zaman insan sağlığının önünde olduğu ve devletin de bunun bir parçası olduğu hatırlatması yaparak, kanser ile savaşın bir sistem sorunu olduğunu hatırlatıyorlar.
“Ya Sosyalizm Ya Ölüm”
1 Ocak’ta 57. yıldönümü kutlanan Küba devriminin en önemli vurgusunu taşıyan “Ya sosyalizm ya ölüm” sloganı, Küba’da ete kemiğe bürünmüş durumda. Devrimin liderlerinden Fidel Castro’nun hemen her konuşmasını bitirirken söylediği “Ya vatan ya ölüm, ya sosyalizm ya ölüm…Yenen biz olacağız…” sözleri, insanın ve doğanın varlığının yolunu işaret ediyor.
Sosyalist Küba insan temelli politikalarında en çok konuşulan sağlık alanında imza attığı başarılar. Sağlık sistemi, koruyucu hizmetler eksenine yaslanıyor ve tüm dünyada mükemmel ve etkin bir sistem olarak görülen Küba’da bebek ölümleri azalırken, kanser, şeker hastalığı, görme kaybı gibi ciddi hastalıklarla ilgili de önemli ilerlemeler kaydedilmiş durumda.
Küba, son 1 yıllık dönemi kapsayan verilerle hazırladığı raporda, bebek ölüm hızının binde 5’in altına geriletildiğini duyurdu.
Küba Sağlık Departmanı, bu başarının anne-çocuk programına borçlu olunduğunu belirtiyor. Program, 1983’ten bu yana 13 önlenebilir hastalık için uygulanan 11 aşının bağışıklama kampanyası eşliğinde dağıtılmasını içeriyor. Yetkililer, bu yılın bebek ölüm hızının binde 5’in altında olduğu altıncı yıl olduğunu belirtti. Bu veriler, Küba’nın bebek ölüm hızında ABD ve Kanada’dan daha iyi sonuçlara sahip olduğunu gösteriyor.
Küba geçtiğimiz yıl, anneden bebeğe AIDS virüsü geçişini de durdurmayı başardı. Her yıl 1,4 milyon HIV virüslü kadının anne olduğu, doğum ya da emzirme sırasında da virüsün geçme riskinin yüzde 45’e kadar çıktığı duruma Küba çare buldu. Kübalı doktorların geliştirdiği ilaçla virüsün bulaşma riski oranı yüzde 1’in altına indi. Küba’nın benzer şekilde frengi virüsünün bebeklere geçişini de engellediği belirtiliyor.
New York’ta 8 ay önce patlayan nükleer reaktörde yeni bir radyoaktif sızıntı
Arıza giderilmiş ve tankta çıkan yangından kaynaklanan sızıntının toplum sağlığını tehdit etmediği bildirilmişti. Aynı ünitelerde yine bir trityum sızıntısı meydana geldi.
New York’a 80 Kilometre
İndian Point Nükleer santrali New York şehrine 80 km uzaklıkta bulunuyor. Santralin açığında 20 milyon nüfus yaşıyor. Bu ABD sınırları içerisinde bir nükleer santral etrafındaki en yüksek nüfus yoğunluğu.
Santral içerisinde dökümü yapılmış radyoaktif maddenin 1000 Hiroşima bombasına eş olduğu ve 40 yıldır harcanmış radyoaktif yakıtın bölgede depolandığı da bilgiler arasında. Nehir suyuna karışabilecek radyoaktif sızıntıdan potansiyel olarak 9.000.000 New York sakininin etkilenebileceği ön görülüyor.
Vali Andrew Cuomo daha önce santral için “India Santrali vuku bulmayı bekleyen bir felakettir” açıklamasında bulunmuştu.
Japonya’da Okinawa’daki ABD üssü protesto edildi
Okinawa 2. Paylaşım Savaşı sırasında Japonya’nın teslim olmasına müteakip kanlı kara savaşlarına sahne olmuş ve 1972 yılından Japonya’nın işgalinin sona ermesine dek geçen 20 yıl boyunca Okinawa’yı ABD idare etmişti. Yerli halk ise binlerce ABD askerinin adadaki varlığından rahatsızlık duyuyor. Bölge sakinleri artan suç oranlarından, çevre kirliliğinden ve gürültüden ABD askerlerini sorumlu tutuyorlar.
20 Yılı aşkın bir süredir Japonya’nın güneyinde bulunan tartışmalı Amerikan üssü, savunma ittifakının bir parçası olarak 47.000 ABD askerine ev sahipliği yapıyor. Ada sakinleri bu rakamın çok daha fazla olduğunu söylüyorlar.
1996 Yılında ABD askerlerinin lise öğrencisi genç bir kadına toplu tecavüzünden sonra öfkelenen yerel halkı yatıştırmak için üssün taşınması gündeme gelmişti. Ancak ada sakinleri üssün tamamen kapatılması gerektiğini belirterek taşınmayı engellemeye çalışıyorlar.
Nago şehrinin ABD üssü karşıtı Okinawa belediye başkanı Susumu Inamine, “Hükümet [üssün taşınmasıyla ilgili olarak] 19 yıldır alternatif bir yer bulamayarak sorunun ortada kalmasından biz sorumluyuz diyor. Bu gerçekten rezalet,” diyor.
Başbakan Shinzo Abe geçen ay, yürürlükteki yeniden yerleşim planının “tek çözüm” olduğunu söylemişti. Bununla birlikte askeri üs karşıtı Okinawa Valisi Takeshi Onaga, üssün taşınmasına karşıt olan hareketleri göstererek Okinawa’da ki son üç halk oylamasını reddetti.
Peki Okinawa ABD için neden önemli?
Okinawa, Japonya’nın güneyinden Tayvan’a kadar uzanan Ruyukyu takımadasının en büyük adasıdır. Coğrafi konumu itibariyle Okinawa; Çin, Kuzey Kore, Güney Kore ve Tayvan’a birkaç saatlik uçuş mesafesindedir. 1,5 milyon kişinin yaşadığı adanın önemi de bu ayrıcalıklı coğrafi konumundan ileri gelmektedir. Okinawa üzerinden Pasifik Okyanusu’ndan Güney Çin Denizi’ne uzanan hattı kontrol etmek mümkündür. Stratejik konumu sebebiyle ABD’nin Asya-Pasifik politikası açısından ciddi önem taşıyan Okinawa, ABD-Japonya ilişkilerinde farklı bir yere sahiptir. Okinawa adası Japon topraklarının %6’sını teşkil etmekle birlikte Japonya’daki ABD askeri varlığının (50 bin civarında asker) %75’i bu adada bulunmaktadır. Silahlanmanın ve rekabetin arttığı bölgede Japonya, topraklarındaki Amerikan askeri varlığına caydırıcılık ve savunma açısından büyük önem veriyor. Ancak Okinawalıların üslerin varlığından rahatsız olması ve üslerin kaldırılmasını talep etmesi, 1990’lardan itibaren konunun ABD-Japon askeri ilişkilerinde sorun teşkil etmesine neden olmuştur.
Haber:isyandan.org
İki mülteci, Atina’nın orta yerinde kendini astı
Aylardır Yunanistan’dan Makedonya’ya geçerek Avrupa’ya ulaşmak için Victoria Meydanı’nda bekleyen sığınmacılardan ikisi, meydandan bir ağaca kendilerini asarak intihar girişiminde bulundu. Meydandakilerin müdahalesi sayesinde kurtarılan mülteciler, hastaneye kaldırıldı. Al Jazeera’ye konuşan hastane kaynakları her iki sığınmacının da sağlık durumunun iyi olduğu açıkladı.
Bu arada Yunanistan’ın farklı noktalarında sıkışan yüzlerce mülteci , Makedonya sınırındaki İdomeni kasabasına ulaşmak için Atina-Selanik karayolunu yürüterek aşmaya çalışıyor.
(Direnişteyiz)
Sosyal güvenlik politikalarına karşı direnen çiftçiler Atina’da polisle çatıştı
Yunanistan’ın başkenti Atina’da haftalardır süren sosyal güvenlik politikalarının protesto edildiği eylemlerde çiftçiler polisle çatıştı.
Girit Adası’ndan traktörleriyle Atina’ya gelen 800 çiftçi, Tarımsal Kalkınma ve Gıda Bakanlığı’nın önünde toplandı. Gerçekleşen saldırı sonucu çiftçiler polise taş, sopa ve yanlarında getirdikleri çürük domateslerle karşılık verdi. İki çiftçi gözaltına alındı.
(Direnişteyiz)
Yunanistan’da genel grev hayatı durdurdu
Bugün 4 şubatta iki ayrı yürüyüş düzenlendi. Grev nedeniyle uçuşlar, feribot seferleri iptal edildi, okullar ve eczaneler kapandı, hastanelerin ise sadece acil servisleri çalıştı. Gösteriye katılan emekçilerinin sayısının 50.000’den az olmadığı rapor edildi.
Kemer sıkma politikalarına karşı özel sektör ve kamu sektörü sendikalarının çatı yapılanmaları olan GSEE ve ADEDY ile Komünist Parti tarafından desteklenen PAME sendikasının çağrıları üzerine iki ayrı yürüyüş düzenlendi. PAME sendikasının kortejinde 20.000 işçi yer alırken, yaklaşık 1.000 avukatın takım elbiseleri ile katıldığı diğer yürüyüşte de binlerce emekçi sesini işçi düşmanı reformlara karşı yükseltti. Çiftçiler ise 3 Şubat Çarşamba günü Katerini şehrinde bir araya gelerek Çalışma Bakanı Giorgos Katrougalos’un sosyal güvenlik paketine karşı muhalefeti büyütme ve yol kesme eylemleri ile gösterilere devam etme kararı aldılar.
Hükümet ülkenin kredi geri ödemeleri için emeklilik fonunda reforma gitmeyi ve sosyal güvence katkı payını gelirin üçte ikisini kesintiye uğratacak şekilde artırmayı önermişti. Gelirdeki bu büyük kesinti oranı sanatçılar, doktorlar, avukatlar, mühendisler, denizciler, çiftçiler dahil olmak üzere değişik sektörlerden birçok emekçiyi bir araya getirmişti.
Kemer sıkma politikalarına son verme vaadiyle iktidara gelen Tsipras hükümeti, Euro Bölgesinden çıkartılma ihtimali ile yüzleşince keskin bir dönüş yaparak Troyka’nın dayattığı sosyal reformlara yeşil ışık yakmıştı.
isyandan.org
Medvedev NATO’yu uyardı: “Soğuk savaş” seviyesine gelindi
Almanya’da düzenlenen 52. Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Medvedev, NATO’nun Rusya karşı takındığı politik tavrı ‘düşmanca’ ve ‘kapalı’ olarak nitelendirdi.
“Rusya-NATO ilişkileri ‘yeni bir Soğuk Savaş’ seviyesine ulaştı” diyen Medvedev, “NATO, Rusya’nın NATO, Avrupa, ABD ve diğer ülkeler için temel tehdit olduğunda ısrar etmeyi sürdürüyor. Rusların nükleer savaş başlattığına dair korku filmleri çekiliyor. Bazen düşünüyorum: 2016’da mıyız yoksa 1962’de mi?” ifadelerini kullandı.
Bunların yanı sıra Medvedev, ülkesine karşı uygulanan ‘kuşatma doktrininin’ çok tehlikeli olduğunu ve gerçek sorunların çözümlenmesini engellediğini söyledi:
”Küresel sorunların çoğu bir gecede oluşmadı. Bu sorunlar Rusya tarafından da yaratılmadı. Ancak biz bu sorunları engellemeyi öğrenemedik. Bu nedenle bu sorunların nedenlerine değil, sonuçlarına odaklanıyoruz ya da gerçek kötülüklerle savaşmak yerine komşularımızı çevrelemekle uğraşıyoruz. Batı bugün bile Rusya’ya karşı çevreleme doktrini uyguluyor. Bu yaklaşımda şöyle bir sorun var: Böyle devam edilirse, dünya bundan 10 ya da 20 yıl sonra da aynı meseleleri konuşuyor olacak.”
‘Sivilleri Bombaladığımıza Dair Hiçbir Kanıt Yok’
Medvedev ayrıca, Rusya’nın Suriye’de sivilleri hedef aldığı yönündeki suçlamaları da reddetti: “Bu, doğru değil. Herkes bize böyle suçlamalar yöneltse de sivilleri bombaladığımıza dair hiçbir kanıt yok.”
Öte yandan Rusya’nın Suriye’de amacının terörle mücadele olduğunu ve ’gizli amaçlar’ peşinde olmadıklarını vurgulayan Medvedev, “Teröristlerin Rusya’ya sızma ihtimali var. (Suriye’de) yalnızca ulusal çıkarlarımızı korumaya çalışıyoruz” dedi.
‘Rusya ve ABD’nin Günlük Düzeyde İşbirliği Yapması Suriye İçin Hayati Önem Taşıyor’
Suriye’deki durumun normalleşebilmesi için Rusya ve ABD’nin düzenli olarak işbirliği içinde olması gerektiğini de vurgulayan Medvedev, bu işbirliğini ‘hayati’ olarak tanımladı.
Bazı ülkelerin, Suriye’de kara operasyonu başlatmaya hazır olduklarına dair yaptığı açıklamalara da gönderme yapan Medvedev, “Kimseyi kara operasyonuyla korkutmaya gerek yok” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Sputnik News
Fransa’da binler “OHAL”e karşı eylem yaptı
Fransa Başkanı Francois Hollande 130 kişinin ölümüyle sonuçlanan 13 Kasım Paris saldırılarının ardından olağanüstü hal ilan etmişti. Olağanüstü hal kapsamında, gösterileri engelleme ve eylemcilere karşı aşırı güç kullanma da dahil olmak üzere polisin yetkileri genişletildi. Şubat ayı sonunda olağanüstü hal durumunun kaldırılması gerekiyor ancak Hollande OHAL’in uzatılması gerektiğini savunuyor.
Hollande aynı zamanda, hükümete terör yasası kapsamında çifte vatandaşlığı bulunanların vatandaşlığını iptal etme yetkisi veren başka bir tasarıyı da geçirmeye çalışıyor. Adalet bakanı Christiane Taubira ise yasaya karşı çıkarak istifa etmişti.
Kaynak: sputniknews